AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| ODATV'YE SALDIRI | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: ODATV'YE SALDIRI Ptsi Şub. 14, 2011 3:42 pm | |
| Konunun ilk mesajı :
Odatv neden basıldı
Son yaptıkları haberde, Ergenekon denilerek Türkün kültürüne, orduculuğuna yapılan saldırının organizasyonunu bizzat ABD eliyle yapıldığını ve bu saldırıda kullanılan polislerin coniler tarafından eğitildiğini isbat eden video kayıtlarını yayınladıkları için.
Evet, emri veren Bush, eğitimi veren coni, uygulayan BOP Eşbaşkanı ve Fetullahi örgütün polis içindeki uzantıları.
İşte, ODATV'nin basılmasına sebep haber:
İŞTE AMERİKALILAR’IN ERGENEKON POLİSLERİNE VERDİĞİ EĞİTİMİN BELGESİ
İngilizce kursuna zaman ayıramıyor musunuz? Tıklayın!
Bu görüntüler Ergenekon Davası’nın kaderini değiştirecek
14.02.2011 01:31
Karakter boyutu :
--------------------------------------------------------------------------------
Yarbay Mustafa Dönmez, Zir Vadisi’nde bulunan askeri mühimmatın sorumlusu olarak 2 yıldan beri tutuklu. Ergenekon üyesi olmakla suçlanıyor. Dönmez bugün savunma yapmaya başlayacak.
Aşağıda Dönmez’in yargılandığı davayla ilgili olarak sizi şok edecek 3 video bulacaksınız.
Ancak videolardan önce bugün davada savunmaya başlayacak yarbay ile ilgili önemli bilgiler verelim…
SAKINCALI PİYADE
Yarbay Mustafa Dönmez, TSK’nın içindeki “sakıncalı piyade”lerden. 68 kuşağından gelen bir babanın çocuğu olan Dönmez, 1980’de ODTÜ’de öğrenciydi. Üniversitede sol görüşe yakın olan Dönmez, bir eylemde yaralandı. Bundan sonra okulu bıraktı. Ailesinin desteği ile Kara Harp Okulu sınavlarına girdi. Sınavda 6. oldu. Harp Okulu’na girdi ve 1985 yılında mezun oldu.
Mustafa Dönmez, muharip değildi. Karargahta görev yapıyordu. Tutuklandığında “ikmal subayı” olan Dönmez, bugüne kadar milyonlarca liralık satın alma gerçekleştirdi ve bilinen usulsüzlüğü olmadı. Aziz Nesin’den Attila İlhan’a kadar pek çok isimle tanışıklığı olan Dönmez’in kendisinin de pek çok dergi de yazısı çıktı. Dönmez’in son yazısının başlığı “Mustafa Kemal ve Tam Bağımsız Türkiye”. Dönmez’in yazdığı dergi, tutuklanmasının ardından kapatıldı.
Peki Dönmez’in başına bunların gelmesini sağlayan başka bir özelliği var mı?
TSK’DAKİ CEMAATE KARŞI
Mustafa Dönmez, orduda cemaate karşı kişiliği ile biliniyor. Cemaate mensup pek çok subayı deşifre eden Dönmez, TSK içinde mevcut yapılanmanın ev toplantıları ile örgütlendiğini ortaya çıkardı. Cemaate alternatif olarak TSK’da kültür çalışmaları yapan Dönmez’in hayatı 2009 yılının Ocak ayında önce Sapanca’daki yazlık evinde, ardından da orada bulunan bir kroki aracılığıyla Zir Vadisi’nde askeri mühimmat bulunduğu iddiasıyla değişti. Dönmez bu nedenle tutuklandı.
Şimdi size Dönmez’in adının gündeme gelmesine neden olan Zir Vadisi kazılarıyla ilgili üç görüntü izletelim…
AMERİKALILAR KURS VERDİ
İlki Zir Vadisi’nde bulunan bir mühimmat ile ilgili. Bombanın adı “datasheet” okunuşu “detaşit”. Zir Vadisi’nde bulunan malzemenin içinde çıkan bu bomba türünü Türk polisi tanımaz diyebilirsiniz. Gerçekten de polisin bu bombayı aldığı eğitimle tanıması mümkün değil. Ancak aşağıda izleyeceğiniz görüntülerde bu bombayı tanıma konusunda polisin Zir Vadisi kazısından sadece 2 gün önce Amerikalı uzmanlardan eğitim aldığını bizzat polislerin ifadesi ile izleyeceksiniz.
İzlemek için görseli tıklayın
İnsan sormadan edemiyor. Polis iki gün önce ABD’lilerin aldığı eğitim sayesinde tanıdığı bombayı iki gün sonraki kazıda nasıl buluyor? Bu ne tesadüf. Mustafa Dönmez de kazının olduğu gün Zir Vadisi yakınlarındaki 5 ABD’li istihbaratçının ne işi olduğunu soruyor haklı olarak?
Bu kadar değil…
YOUTUBE’A BİZDEN ÖNCE KOYMA
Aşağıda izleyeceğiniz görüntülerde ise polis, Amerikalı eğitmenlerine “Abi” diye hitap ediyor. Ve içlerinden biri cep telefonuyla mühimmatın görüntülerini çekiyor. Bir diğer polis çeken polisi uyarıyor: “Youtube’a bizden önce atmayın!” (Mühimmatlarla ilgili bir başka polis videosu haberimiz için tıklayın )
İzlemek için görseli tıklayın
Mühimmat ile ilgili olarak ilginç bir ayrıntı verelim. Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin başına gelenlerin bir benzeri Yarbay Mustafa Dönmez’in de başına geliyor. Polisin gönderdiği belgelerde Dönmez’de bulunduğu hakkında rapor verilen 472 adet merminin, gerçekte Dönmez’de bulunmadığını Emniyet mahkemeye yazdığı yazıyla kabul ediyor. Kısacası 473 mermi “sehven” Mustafa Dönmez’de bulunuyor.
MALZEME “SIFIR”
Son görüntülerimiz ise Zir Vadisi’nde bizzat kazıların yapıldığı noktadan. Kazıya tanık olan bir binbaşı ile bir başçavuşun konuşması. İkili arasında geçen konuşmadan hem bulunan malzemenin hem de kutularının “sıfır” olduğu anlaşılıyor. 7 Ocak 2009 günü yapılan konuşmada yapılan tespit, bulunan mühimmatın henüz kar görmediği hatta hiç ıslanmadığı. Sadece bir hafta önce Ankara’da okulların kar nedeniyle tatil edildiği hatırlanırsa bu biraz garip bir durum. Buradan hareketle iki asker malzemelerin “en fazla iki günlük” olduğu sonucuna varıyor. Malzemenin üzerindeki gazetelere bakıldığında ise gazetelerin de yeni olduğu görülüyor. Binbaşı kazıyı inandırıcı bulmadığını “eski kitaplar bunlar” sözleriyle gösteriyor.
İzlemek için görseli tıklayın
KAZILAR NEDEN GECE YAPILIYOR
Son olarak şunu söyleyelim. CMK’nın 118. Maddesi yapılan aramalar için şu kısıtı koyuyor: “(1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. (2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz. (CMK 118. Madde)” Bu kazılarda 2. Fıkraya dair hallerin olmadığı açıkça ortada olmasına rağmen, polis bu aramaların tamamını gece yapmayı tercih ediyor. Aramaların gündüz gözüyle yapılmasını nedense uygun bulmuyor.
Bugün savunmasını yapmaya başlayacak “sakıncalı piyade” Mustafa Dönmez, ne zaman ağzını açsa kendisine bir “polis komplosu” yapıldığını anlatıyor, TSK ve emniyette cemaat örgütlenmesine vurgu yapıyor.
Görüntülere bakınca Mustafa Dönmez’e “haksızsın” demek mümkün mü?
Barış Terkoğlu
Odatv.com
| |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI C.tesi Mart 26, 2011 7:15 pm | |
| İşte o mürted mevzuunu da zaten o yüzden özellikle açtık ki, böyle bir şey var, yani AKP islami görünüyor ya, hah tamam, bırak AKP'yi saldır AKP'nin, emperyalizzmin saldırdığına.
AKP'liler seks maanyağı değil mi?
Seks maanyağı olmasalar, o nimpaları niye kumandanın üzerine salıyorlar?
Allahsızlık, islam düşmalığı AKP'de daha mı az?
Birine bir şey söylerken, o söylediğin kime yaarıyor ona bakılır. Adamlar AKP ile mücadele ederken, emperyalizmle mücadele ederken, AKP ve emperyalizm bu mücadele ile zayıf düüşürülebilecekken..
Bak, emperyalist işbirlikçisi rejimin hukuk nizamı, Ahmet Şık vesilesiyle darbe yiyor. Kumandan yıllar öncesinden bu hukuk mücadelesine dikkat çekmemiş miydi? Yani, birilerin bnaşkalarına karşı korumak, o koruduğunu kabul etmek manasına gelmez ki. Yoksa bize Saddamcı da dendi, Kaddafi de denecek başka yaftalar da yaapıştıracak.
Sen onu bunu boşver, bak yarın akşam Taksim'de gösteri var, İstanbuldaysan şaayet git de, kalabalık ne kadar çok olursa o kadar iyi.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI C.tesi Mart 26, 2011 7:16 pm | |
| Peki, AKP ve AKP eliyle türkiye'yi yöneten Batı, hakim olan BAtı, bu seks manyağı dediklerinden hesap sorduğunu söylediğin Batı, acaba hangisi daha çok seks manyağı? | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI C.tesi Mart 26, 2011 7:21 pm | |
| hain -çeteci-cuntacı-islam düşmanı türk düşmanı sex manyağı azgın güruh
demişsin ya, nasıl inanaıp inanmayacağını söyleyemem. Dikkat et, sana, bu inancın üzerinden yapılan politkadan bahsediyorum. AKP'nin bu inançlar üzerinden yürüttüğü politikanın tuzağına düştüğünden, düşürüldüğünden bahsediyorum.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI C.tesi Mart 26, 2011 7:26 pm | |
| Kumandan orda demiş ki, "güzel dişleri görmek lazım!" e be kardeşim, daha ne desin, ne yapsın da sana durumu anlatsın. Otur biraz düşün, ne demek istiyor diye. Ne manaya geliyor bu adamın dedikleri diye. Bak bir mürted dediğiiz adam, bu kadar batı cinsi sapıklarının kulu adama, van münit deyince, destek vermedik mi? Hani önce hakikati öğrenecek, sonra söyleyeni öğrenecektik? Daha ne diyeyim sana güzel kardeşim? Benden de bu kadar. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI C.tesi Mart 26, 2011 7:54 pm | |
| Esas hasmı tesbit etmeden, o ahlaksız, bu bilmem ne, şu falan, bu filan diyerek siyasi mücadele filan olmaz.
Biz dükkanı kapatalım, Kumadan orda işkence görmeye devam etsin, AKP her gün Kumadan'a en ahlaksız şeyleri yapsın, en ağır zulümleri yapsıın, sen burda...
Yav arkadaş ayıp ya,
Adam tecrit diyor, meseleleri alakasından soyarak derinleşin diyor, sen daha tutturmuşsun devam ediorsun. Adam ordan bir laf edince hemen tüylerin diken diken oluyor da AKP orda her an her saniye bunun milyon mislini Kumadnan yaparken ne hisseidyorsun, bir şey hissediyor musun gerçekten, şimdi sen o zulümleri Kumadnana AKP'nin yapmadığına bile inanıyorsundur. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Paz Mart 27, 2011 1:32 am | |
| Dağda Mahsur Kalan Genç Çifti "Cemaat Kitabı" Kurtardı Zaytung www.acikistihbarat.com 23.03.2011 (Açık İstihbarat: Hukuk ve meslek anlayışları ile bu ülkeyi her gün biraz daha şenlendirenlere ithaf ediyoruz.) Hatay'a bağlı Fırnız yaylasından dün akşam saatlerinde şehir merkezine doğru yola çıkan genç çift, araçlarının arızalanması sonucu mahsur kaldıkları Amanos Dağı'ndan "cemaat kitabı" sayesinde kurtuldular. Yoğun kar yağışı altında saatlerce uğraşmalarına rağmen jandarma ve polis ekiplerine ulaşamayan çiftin yerleri bir yakınlarını arayarak "cemaatle ilgili kitap yazmayı düşünüyoruz" demelerinin hemen ardından tespit edilirken, bulundukları bölgeye terörle mücadele ekipleri tarafından operasyon düzenlendi. Soğuktan donmak üzereyken kurtarılan Metin-Gülcan Görenel çifti, ilk tedavilerinin tamamlanmasının ardından tutuklu yargılanmak üzere adliyeye sevk edildiler. Geçtiğimiz haftasonu gittikleri Fırnız Yaylası gezisinden dönerken, araçlarının arızalanması sonucu Amanos dağlarında mahsur kalan Metin-Gülcan Görenel çifti son anda ölümden döndü. Akşamın bastırmasıyla birlikte başlayan yoğun kar yağışı altında saatlerce polis ve jandarmaya ulaşmaya çalışan talihsiz çift herhangi bir sonuç alamazken, Gülcan Görenel'in can havliyle aklına gelen bir fikir, bir anda olayların seyrini değiştirdi. Cemaat ile ilgili kitap dinlemeye takıldı Tam da cep telefonunun şarjı bitmek üzereyken Ankara'da yaşayan eski iş arkadaşı Sevilay Görkem'i aramayı akıl eden Gülcan Görenel, arkadaşına bir süredir yazmayı planladığı bir kitap projesinden söz etmeye başladı. "İmamla Dans" adını vermeyi düşündüğü kitabın, cemaatle ilgili daha önce hiç kimsenin bilmediği çok önemli birtakım gerçekleri gün yüzüne çıkaracağını detaylı bir şekilde anlatan Görmezel, arkadaşının bir yanıt vermesine fırsat bırakmadan telefonu kapatarak eşiyle birlikte beklemeye başladı. Konuşmanın sona ermesinden yaklaşık yarım saat sonra genç çiftin bulunduğu bölgeye, helikopterle ulaşan terörle mücadele ekipleri, düzenledikleri operasyonla Faruk ve Gülcan Görenel'i mahsur kaldıkları bölgede kıskıvrak yakaladılar. Donmak üzereyken ele geçirilen genç çift Hatay Devlet Hastanesi'ne kaldırılırken, burada gerçekleştirilen ilk tedavilerinin ardından tutuklu yargılanmak üzere Hatay Adliye'sine sevk edildiler. "Ölsek daha mı iyiydi?" Hastane çıkışında basın mensuplarına kısa bir açıklama yapma şansı bulan Metin Görenel, "Ölsek daha mı iyiydi?" derken, eşi Gülcan hanım ise "Başka çaremiz kalmamıştı. İlla birinin başının yakmak gerekiyordu. Zaten Sevilay'la da eskiden beri aramız pek iyi değildir, iyi oldu, o da aradan çıktı" açıklamasını yapmakla yetindi. Operasyonu yöneten Antakya Terörle Mücadele Şube Amiri Ferit Sarçın ise, operasyonun Ankara, Hatay merkez ve Amanos dağlarında eş zamanlı baskınlarla gerçekleştirildiğini belirterek emeği geçen bütün çalışma arkadaşlarına teşekkür etti. Sarçın, operasyon sonucu Ankara'da ikamet eden Sevilay Görkem'in de Terör Örgütüne yardım ve yataklık etme suçundan gözaltına alındığını belirterek şöyle devam etti: "Bu şahısların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen laptop, netbook ve kişisel bilgisayarlar üzerinde incelemelerimiz sürüyor. Gerçi şimdiye kadar önemli bir şey bulabilmiş değiliz ama yine de nolur nolmaz diyerek hepsini güzelce formatlayıp sıfırdan Windows kurduk. Artık 15 saniyede açılıyor aletler..." "Hassasiyetlerimiz suistimal ediliyor olabilir" Bu ara nedense böyle çok fazla ihbar almaya başladıklarını belirten Sarçın, son olarak şunları söyledi: "Daha bu sabah evine hırsız giren bir vatandaşımız arayıp 10.000 TL nakit parası ve ziynet eşyalarıyla birlikte cemaat hakkında yazdığı bir kitaba ait taslakların çalındığını iddia etti. Güya hepsi aynı yerde duruyormuş bunların... Yani bir yandan her ihtimale karşı harıl harıl hırsızı arıyoruz ama artık kıllanmıyor da değiliz. Sanki birtakım hassasiyetlerimiz suistimal ediliyor gibi geliyor. Umarım yanılıyorumdur." | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Paz Mart 27, 2011 3:01 pm | |
| Yayınevleri 'İmamın Ordusu'nu basmaya karar verdi 26.03.2011 - 18:12 Yazdır Arkadaşına gönder Bazı yayınevleri bir araya gelerek gazeteci yazar Ahmet Şık'ın basılmadan taslağı toplanan kitabını yayınlamaya karar verdi. Pencere Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Muzaffer Erdoğdu, "İmamın Ordusu'nu basacağız" dedi.
İmamın Ordusu kitabını basma kararı veren Erdoğdu Cumhuriyet'e konuştu. Yayımlanmayan bir kitabı kitap olarak gören devletin, kendisinden korkusu olduğunu ileri süren Erdoğdu, "Herkes kafasındakini yazabilir. Suçu kim belirliyor? Bundan 25 yıl önce de, Henry Miller'ın 'Oğlak Dönencesi' kitabı, basıldığı gün toplatılmış, bizler 39 yayınevi olarak sonrasında bu kitabı basmıştık. Şimdi de aynı uygulamaya gidebiliriz. Yayıncılar olarak aramızda, konu iyice şekillendikten sonra kitabı basma kararı aldık" diye konuştu.
Korkunun ecele faydası yok Erdoğdu, kitabın taslağını dahi bulunduranların terör örgütü üyesi sayılacağına ilişkin mahkeme kararını ise, "Korkmuyorum. Korkunun ecele faydası yok" şeklinde değerlendirdi.
Bir kitaba, "suç ihtimali" gerekçesiyle el konulmasının ilk kez yaşandığına dikkat çeken yayıncı Ragıp Zarakolu, "WikiLeaks belgelerinde dahi buna benzer bir yaklaşım sergilenmedi" dedi. Kitabın "suç delili değil, suç ihtimali" üzerinden toplatılmasının tehlikeli bir durum olduğunu anlatan Zarakolu, bunun otosansürü arttıracağını söyledi.
Zarakolu, "Yaşananlar aynı zamanda, Terörle Mücadele Yasası'nın aşırı kullanımının bir sonucu. Yassıada ve İstiklal Mahkemeleri'ne verilen yetkiden daha fazlası veriliyor şu anda" dedi. Mahkemenin Şık'ın kitabı için aldığı "örgütsel doküman" kararını değerlendiren Zarakolu, "Madem bu taslak bir suç delili, Soner Yalçın'ın bilgisayarında ele geçirilenlerle neden yetinilmedi" diye sordu?
İnci Aral'dan destek PEN Türkiye üyesi İnci Aral ise, çeşitli yayınevlerinin bir araya gelerek Şık'ın kitabını basma yönündeki kararını, "Elbette böyle bir mücadeleye girmek gerekiyor. Yapılanlara teslim olmamak gerekiyor. Eğer bu kitap bir şekilde basılırsa, arama ve el koyma kararını alan insanlara da bir uyarı olur" diye konuştu.
(soL-Haber Merkezi) | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Paz Mart 27, 2011 3:05 pm | |
| [b]"Kitabın kopyasını Emre Uslu'dan da aldınız mı?"[/b] 26.03.2011 - 23:39 [url=http://akincilar.web-rpg.org//print/devlet-ve-siyaset/kitabin-kopyasini-emre-usludan-da-aldiniz-mi-haberi-40754],[/url][url=http://akincilar.web-rpg.org//printmail/devlet-ve-siyaset/kitabin-kopyasini-emre-usludan-da-aldiniz-mi-haberi-40754][/url] [img(220,217)] http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/imagecache/makale_genel/images/images_109.jpeg[/img] Taraf yazarı Emre Uslu [b]Çeşitli internet sitelerinde yayınlanacağı söylene İmam’ın Ordusu adlı kitabın Ahmet Şık tarafından kaleme alınan orijinal versiyonu hiç bir internet sitesinde mevcut olmadığı açıklandı. Öte yandan Şık, Taraf yazarı Emre Uslu'dan da kitabın taslağının istenip istenmediğini sordu. [/b] Ahmet Şık'in tutuklanmadan önce editörlüğünü yaptığı HaberVs internet sitesi, internet sitelerinde yayınlanacağı söylenen İmam'ın Ordusu adlı kitabın Ahmet Şık tarafından kaleme alınan orijinal versiyon olmadığını yazdı. HaberVs'de yayınlana haber şöyle: HaberVs editörü Ahmet Şık’ın geçtiğimiz perşembe günü İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi ve Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz tarafından sansürlenen kitabı “İmam’ın Ordusu” hakkında spekülasyonlar devam ederken Şık’ın ailesi ve avukatları çeşitli sitelerde ve paylaşım ortamlarında Ahmet Şık’ın kitabının dağıtımının sözkonusu olmadığını, Ahmet Şık’ın kitabının ancak Ahmet Şık tarafından yayımlanabileceğini, bu nedenle yanıltıcı sitelere ve linklere itibar edilmemesi gerektiğini açıkladılar. Ahmet Şık’ın gazeteci ve öğretim üyesi arkadaşları, alan adı ve sunucu hizmeti ABD Arizona‘dan alınan ve kimliği belirsiz kişiler tarafından açılan [url=http://www.imaminordusu.com/] www.imaminordusu.com[/url] internet sitesinin ve buna bağlı Facebook, Twitter hesaplarının da benzeri siteler gibi yanıltıcı bilgi yaymak için kurulduğu görüşünde. Ahmet Şık’ı Ergenekon davası kapsamında tutuklanmaya götüren dezenformasyon ve karalama kampanyası sürecinin şimdi de kitap için tekrarlandığını belirten arkadaşları kitabın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını ve kitabın özgün haliyle ilgisi olmayan, tahrif edilmiş bir takım metinlerin yayılmaya çalışıldığını belirtiyor. [b]Ahmet’e mektup[/b] Diğer yandan Ahmet’in dostları, çalışma arkadaşları ve meslektaşları bugün Ahmet’e toplu olarak mektup gönderdi. Saat 12:00’de Galatasaray Lisesi önünde toplanan grup, kısa bir basın açıklaması yaptıktan sonra mektuplarını Galatasaray Postanesi’nden Ahmet Şık’ın kaldığı Silivri Cezaevi’ne gönderdi. Ahmet Şık’ın arkadaşlarından Derya Divrikli Gül tarafından yapılan basın açıklamasında “Susurluk içinde birçok faaliyetin Başbakanlık örtülü ödeneğinden finanse edildiğini bilen bizler, Ahmet Şık için gazetecilik faaliyeti yüzünden tutuklanmamıştır diyen Başbakan’ı, geçmiş dönem Başbakanlık örtülü ödenek harcamalarını açıklamaya davet ediyoruz.” denilerek arkadaşlarının Ahmet Şık serbest bırakılana kadar onun arkasında olacağı vurgulandı: “Bizler, Ahmet Şık’ın istediği gibi, Ergenekon’un, yani polisiyle, siyasetçisiyle, kontrgerillasıyla, askeriyle tüm açıklığıyla ortaya çıkartılmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz. Bizler kaleme karşı yapılan saldırılara, kalemimizi kalkan edip, ‘Biz sana güveniyoruz Ahmet’ demek için buradayız mektuplarımızla. Arkadaşımızı alana dek burada olmaya devam edeceğiz. Ahmet biz, biz Ahmet oldukça, onu dört duvar arasına koyabilirler ama fikirlerini kısıtlayamayacaklar; onu itibarsızlaştıramayacaklar, yalnızlaştıramayacaklar.” [b]“Ahmet Şık’ın kitabı bende de var”[/b] Ahmet Şık’ın basılmamış kitabını toplatılmasına tepki olarak Facebook üzerinde başlatılan “Ahmet Şık’ın kitabı bende de var” etkinliği daha fazla sayıda kişinin katılımıyla devam ediyor. 26 Mart akşamı itibariyle 45 bin kişiye yaklaşan katılımcıların ortak çağrı metni şöyle: “Yayınlanmamış bir kitabın yayınlanmasının hiçbir nedenle engellenemeyeceğine inandığım için, Ahmet Şık’ın kitabı bende de var” Ahmet Şık’ın kitabının sansürlenmesi kararına karşı Avukat Fikret İlkiz 25 Mart Cuma günü mahkemeye itiraz dilekçesi vermişti. Aynı gün Ahmet Şık, Nedim Şener ve Doğan Yurdakul‘un birlikte kaldıkları koğuşta kitabın nüshaları aranmıştı. Her üç gazetecinin hücrelerinde ve ortak alanda gerçekleştirilen aramada hiç bir nühhaya ulaşılamadığı belirtiliyor. Yapılan aramaya tepki gösteren gazeteciler ve avukatları yapılan uygulamanın savunma hakkının gaspedilmesi olduğunu vurguluyorlar. [b]“Kitabımı Emre Uslu’dan da istediniz mi?”[/b] Ahmet Şık, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, kitabının kopyalarını toplayan savcılığın, günlerdir hakkında dezenformasyon yaymaya çalışan Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu ve benzeri kişilerden de kitabının taslağını isteyip istemediğini sordu. Tutuklandığında taslak halinde bıraktığı kitabının ilk bölümünün “Kimdir bu Gülen ve Cemaati?” olacağını söyleyen Şık kitabın diğer bölümleri hakkında şu bilgileri verdi: “İlk bölümde çıkan haberler üzerinden genel değerlendirmeler var. Finansal ve medya gücü vb inceleniyor. Bu ilk bölümde, Gülen’i bu hale Ordu’nun kendisinin getirdiği, Gülen’in hiçbir zaman ordu karşıtı olmadığı, örneğin 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat’ı alkışladığı işleniyor. İkinci bölümde, bu cemaatin TSK içinde istedikleri gibi örgütlenemeyince Emniyete yöneldikleri anlatılıyor; cemaatin emniyetteki yatay ve dikey örgütlenmesi anlatılıyor. Üçüncü bölümün başlığı ‘Dokunan Yanar’. Kendilerine kadro açmak için cemaat komploları ile görevlerinden olduklarını iddia eden savcı ve emniyet mensuplarının hikayeleri yer alıacaktı. Son bölümde ‘Devrimci Karargah’ ve Hanefi Avcı. Böyle bir örgütün bulunduğu ancak Ergenekon güdümünde olduğuna inanmamız istenen ancak devlet güdümündeki bir örgüt olduğu aktarılacaktı.” Şık, bu bilgileri verirken Devrimci Karargah örgütü davasından yargılanan ve hiçbir şekilde örgüt üyesi olmadıklarına inandığı insanlar bulunduğunu kaydetti; “onları” ve “bu örgütün devletle kurduğu ilişkiyi bilmeden bu yapının içinde olanları” da tenzih ettiğini açıkladı. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Paz Mart 27, 2011 3:45 pm | |
| [font:9632=Arial][color:9632=#ff0000][b]Hasan Cemal "Kafayı mı yediniz yoksa" diye sordu.[/b][/color][/font] [b][font:9632=Arial][color:9632=#ff0000] Ben de kendisine soruyorum[/color][/font][/b] [font:9632=Arial][color:9632=#ff0000][b]+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++[/b][/color][/font] [font:9632=Arial][size=9]Ali Serdar Bolat 27 Mart 2011[/size][/font] [font:9632=Arial]AKP'nin en gayretkeş destekçilerinden Sayın Hasan Cemal, Milliyet gaz tenekesindeki [b]"Basılmamış kitap avı... Kafayı mı yediniz yoksa?"[/b] başlıklı köşe yazısında şöyle diyor:[/font] [size=16][b]"Muktedirin izniyle [size=21][color:9632=#008000]Ahmet Şık,[/color][/size] [/b][/size][size=16][b][size=21][color:9632=#0000ff][color:9632=#ff0000]tam da karşı olduğu[/color] derin devletin, kontrgerillanın, yargısız infazcıların, Susurlukçuların[/color] [color:9632=#ff00ff]yanındaymış gibi gösterildi[/color][/size] ve 3 Mart gününden beri özgürlüğünden yoksun, sevdiklerinden ayrı."[/b][/size] [font:9632=Arial]Hasan Cemal, işin görünen yanını görmüştür.[/font] [font:9632=Arial]Ahmet Şık, "karşı olduğu çetenin yanında imiş gibi gösterilerek" tutuklanmıştır.[/font] [font:9632=Arial]Bu yüzden Hasan Cemal, bu tutuklamayı yapan Savcı ve Hakimlere ve onlara bu izni veren muktedire (iktidar sahibine) "Kafayı mı yediniz yoksa? diye sormaktadır.[/font] [font:9632=Arial]Bu soruyu sormasından anlıyoruz ki, Hasan Cemal işin esasını görmemiştir (veya görmek istememektedir).[/font] [font:9632=Comic Sans MS][size=16][color:9632=#ff0000][b]Ahmet Şık'ı "karşı olduğu çetenin yanında imiş gibi göstererek" tutuklayanlar, çetenin elemanlarıdır.[/b][/color][/size][/font] [font:9632=Arial]Acaba Hasan Cemal, "Haliç'te Yaşayan Simonlar" Kitabını okumamış mıdır?[/font] [font:9632=Arial]Hanefi Avcı orada ne diyordu: "O gördükleriniz Savcı, Hakim ve polis değil, bir örgütün elemanlarıdır".[/font] [font:9632=Arial]Bu bakımdan, Ahmet Şık'ı "karşı olduğu çetenin yanında imiş gibi göstererek tutuklayanlar", asla kafayı yememişlerdir. [/font] [font:9632=Arial]Mensup oldukları çeteye karşı olanı iftira atarak tutuklamışlardır. Olay budur.[/font] [font:9632=Arial][b]Çete, kendisine karşı olanları yolunun üzerinden 4 yılı aşkın bir süredir bu yöntemi kullanarak temizlemektedir.[/b][/font] [font:9632=Arial][color:9632=#800000][color:9632=#000000][b]4 yılı aşkın süredir bu olguyu göremeyen Hasan Cemal, [/b][/color][/color][/font] [font:9632=Arial][color:9632=#800000][color:9632=#000000][b] aynı bela Ahmet Şık'ın başına da gelince ancak şimdi görebilmiştir[/b][/color].[/color][/font] [font:9632=Arial][color:9632=#800000][b]Ama hala, bu belanın sadece Ahmet Şık'ın başına geldiği bölümünü görmekte, [/b][/color][/font] [font:9632=Arial][color:9632=#800000][b] diğerlerinin başına geldiği bölümleri görmemekte devam etmektedir.[/b][/color][/font] [b][font:9632=Arial][color:9632=#800000][b][size=16][color:9632=#800000]***[/color][/size][/b] [/color][/font][/b] [font:9632=Comic Sans MS][size=16][color:9632=#ff0000][b]Sayın Hasan Cemal, "KAFAYI MI YEDİNİZ" sorusu ile, [/b][/color][/size][/font] [font:9632=Comic Sans MS][size=16][color:9632=#ff0000][b] bilerek veya bilmeyerek GERÇEĞİ GİZLEMEYE hizmet etmektedir.[/b][/color][/size][/font] [b][size=16][color:9632=#800000]***[/color][/size][/b] [font:9632=Arial]Şimdi objektifin bakış açısını genişletelim, Hasan Cemal'in görmediğini (veya görmek istemediğini) görelim:[/font] [font:9632=Arial][size=21][color:9632=#008000][b]Ergenekon, Balyoz, vesaire gibi suçlamalarla tutuklananlar da[/b][/color][/size], [b]aynen Ahmet Şık gibi[/b], [b][font:9632=Times New Roman][size=21][color:9632=#0000ff][color:9632=#ff0000]tam da karşı oldukları[/color] derin devletin, kontrgerillanın, yargısız infazcıların, Susurlukçuların[/color] [color:9632=#ff00ff]yanındaymış gibi gösterilerek[/color][/size] [/font][/b] tutuklanmışlardır ve [/font][font:9632=Times New Roman][size=16][b]Ahmet Şık gibi sadece 15 günden beri yani [/b][b]3 Mart gününden beri değil, [color:9632=#800000][size=21][color:9632=#800080]TAM 4 YILDIR[/color][/size] özgürlüklerinden yoksun, sevdiklerinden ayrıdırlar.[/color][/b][/size][/font] [b][size=16][color:9632=#800000]***[/color][/size][/b] [font:9632=Arial]Ancak Hasan Cemal, tam 4 yıldır, bu yapılanlara alkış tutmakta, Ergenekon, Balyoz vesaire tutuklularını "karşı oldukları çetenin yanında imiş gibi göstererek" yazıp çizmektedir.[/font] [font:9632=Arial]Yani tam 4 yıldır, bugün "Kafayı mı yediniz" diye sorduğu kişilerle aynı masada oturmakta, aynı çorbaya kaşık sallamaktadır.[/font] [font:9632=Arial]Bu durumda Hasan Cemal'in kendisine[b] "Kafayı mı yedim yoksa"[/b] diye sorması gerekmez midir?[/font] [font:9632=Arial]Fethullahçı Çete muktedirin (Tayyip Erdoğan'ın) izniyle ve teşvikiyle düşmanlarını Ergenekon, Balyoz iftiralarıyla "karşı oldukları çetenin yanında imiş gibi göstererek" tutuklarken alkış tutan Hasan Cemal'e "Kafayı mı yedin yoksa" diye sorma hakkımız doğmamış mıdır?[/font] [font:9632=Arial]Ahmet Şık olayında "Kafayı mı yediniz yoksa" diye sorabilen Hasan Cemal'den, Ergenekon, Balyoz vesaire olayları için de "Kafayı mı yediniz yoksa" diye sormasını beklemek hakkımız doğmamış mıdır?[/font] [font:9632=Arial]Hasan Cemal'den içinde şu cümle olan bir yazı beklemek hakkımız doğmamış mıdır?:[/font] [size=16][b]"Muktedirin izniyle [size=21][color:9632=#008000]Ergenekon, Balyoz ve benzeri suçlamalarla tutuklananlar,[/color][/size] [/b][/size][size=16][b][size=21][color:9632=#0000ff][color:9632=#ff0000]tam da karşı oldukları[/color] derin devletin, kontrgerillanın, yargısız infazcıların, Susurlukçuların[/color] [color:9632=#ff00ff]yanındaymış gibi gösterildiler[/color][/size] ve [size=21][color:9632=#800080]4 YILDIR[/color][/size] özgürlüklerinden yoksun, sevdiklerinden ayrıdırlar."[/b][/size] [b][size=16]+++++++++++++[/size][/b] [b][size=16]Not: Bu yazı Sayın Hasan Cemal'e de bcc olarak gönderilmiştir.[/size][/b] [b][size=16]+++++++++++++[/size][/b] __________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________ [img] http://64.4.56.119/att/GetInline.aspx?messageid=a6661852-5862-11e0-9b75-00215ad71b16&attindex=0&cp=-1&attdepth=0&imgsrc=cid%3a8601FD1E6B5B478B9BC313353A1728CD%40Aydn&hm__login=buyukasya&hm__domain=hotmail.com&ip=10.25.156.8&d=d5685&mf=0&hm__ts=Sun%2c%2027%20Mar%202011%2015%3a44%3a05%20GMT&st=buyukasya&hm__ha=01_7f68ceb6b81c95bf46b9809ec868a6d22b7d6b04517d64770c1dd9ba127a27ac&oneredir=1[/img][b]Hasan Cemal[/b] [email=h.cemal@milliyet.com.tr] h.cemal@milliyet.com.tr[/email] [b]Basılmamış kitap avı... Kafayı mı yediniz yoksa?[/b] 26 Mart 2011 [img] http://64.4.56.119/att/GetInline.aspx?messageid=a6661852-5862-11e0-9b75-00215ad71b16&attindex=1&cp=-1&attdepth=1&imgsrc=cid%3aE46F92F91F6A4B81A796B78213C9FDBF%40Aydn&hm__login=buyukasya&hm__domain=hotmail.com&ip=10.25.156.8&d=d5685&mf=0&hm__ts=Sun%2c%2027%20Mar%202011%2015%3a44%3a05%20GMT&st=buyukasya&hm__ha=01_0d26ae49dd5bd34e392869c858afaa31d93e546a6ee75930e1506cfbe4a3198a&oneredir=1[/img]Akıl alır gibi değil. Gerçekten öyle. Yargı, basılmamış bir kitabın peşinde! Meslektaşım Ahmet Şık’ın kitabı: İmamın Ordusu... Piyasaya çıkmamış bir kitap. Savcı talep ediyor. Mahkeme karar veriyor. Basılmamış kitap için örgütsel doküman diyor, ‘[url=http://www.milliyet.com.tr/index/Ergenekon]Ergenekon[/url] Silahlı [url=http://www.milliyet.com.tr/index/teror%20orgutu]Terör Örgütü[/url]’nün bir dokümanı... Polis harekete geçiyor. İthaki Yayınevi basılıyor. [url=http://www.milliyet.com.tr/index/Radikal%20Gazetesi]Radikal gazetesi[/url] basılıyor. [img] http://64.4.56.119/att/GetInline.aspx?messageid=a6661852-5862-11e0-9b75-00215ad71b16&attindex=2&cp=-1&attdepth=2&imgsrc=cid%3aE2203B3F9B864FD2A347637CF35BB319%40Aydn&hm__login=buyukasya&hm__domain=hotmail.com&ip=10.25.156.8&d=d5685&mf=0&hm__ts=Sun%2c%2027%20Mar%202011%2015%3a44%3a05%20GMT&st=buyukasya&hm__ha=01_d67b3a5e29dd9226f30ee1815ab4d9dded6e176fccbd5723da33bd433e0f01b5&oneredir=1[/img]Kitabın internetteki kopyaları alınıyor, kitap internetten silinmeye çalışılıyor. Radikal’den değerli meslektaşım Ertuğrul Mavioğlu’na yapılan tebligatta deniliyor ki: “Mahkeme kararına vermeyen veya vermek istemeyenlerin ellerinde bulunan nüshaların temini için gerektiğinde arama yapılacağına dair karar ve ilgili savcılık talimatı, ayrıca konuyla ilgili her türlü bilgi ve belgelerin teslim edilmesi hususu, aşağıda imzası bulunan kişi ve kişilere tebliğ edilerek, aksine davranış gösterenlerin hem [url=http://www.milliyet.com.tr/index/CMK]CMK[/url] 124. madde, hem de örgüte yardım suçu oluşturulacağı hususu adreste bildirilmiştir.” Ertuğrul’a kısaca diyorlar ki: “Kitabın taslağını ver, yoksa Ergenekon’a yardım etmiş olursun!” Hakikaten, yoksa kafayı mı yediniz? Radikal’deki baskını Ertuğrul Mavioğlu şöyle anlatıyor: “Dizüstü bilgisayarımda duran 18 Aralık 2010 tarihli ‘000KİTAPSON’ başlıklı kitap taslağının çıkışı alındı. Sayfalar tek tek imzalandı. Avukatlarım, söz konusu çıkışların aralarına birtakım kelimeler yerleştirilme ihtimaline karşı önlem aldılar. Ardından tutulan tutanak ve tüm bu seremoni kitabın taslağının bilgisayarımdan silinmesiyle sonlandı. Her şey akıldışı göründüğü, dahası bir deliye senaryo yazdırsanız bile bu kadar saçmasını yazamayacağı için akli bir neden bulamadım doğrusu olan bitenlere dair. Ama tüm bunların bazı sonuçları var ki, belki de bunu anlatmak daha doğru. [size=16][b][color:9632=#ff0000]Muktedirin izniyle Ahmet Şık, tam da karşı olduğu derin devletin, kontrgerillanın, yargısız infazcıların, Susurlukçuların yanındaymış gibi gösterildi ve 3 Mart gününden beri özgürlüğünden yoksun, sevdiklerinden ayrı[/color].[/b][/size] Bunun en ağır sonuç olduğuna kuşkum yok. Yayınevi basıldı. Ahmet Şık’ın kitap taslağına el konuldu. Bu öyle bir tehdit ki, tüm yayın dünyasınadır. Ancak muktedirin izin verdiği kitaplar basılabilirmiş bu ülkede... Henüz basılmamış bir kitabın, ‘terör örgütü propagandasını yapmak amacıyla hazırlanan örgütsel doküman’ damgasını yedikten sonra başına her türlü melanetin getirilebileceğini gösterdiler.” Bir kitaba el koymak... Üstelik yayımlanmamış bir kitaba... Ve yok etmeye çalışmak kitabı, [url=http://www.milliyet.com.tr/index/internet]internet[/url] ortamında... Evet öyle, aklınızı mı yediniz?.. Demokrasi... Düşünce özgürlüğü... [url=http://www.milliyet.com.tr/index/ifade%20ozgurlugu]İfade özgürlüğü[/url]... Demokrasi kültürü... Hukukun üstünlüğü... Basılmamış bir kitabın başına gelenler, yukarıda sıraladığım değerlere baştan sona aykırıdır. Böyle bir saçmalığın, böyle bir uygulamanın demokratik hukuk devletinde yeri yoktur ve olamaz. Böylesine ancak totaliter rejimlerde rastlanır. Allah akıl fikir ihsan eylesin. Bugüne kadar sekiz kitap yazmış bir gazeteci olarak daha fazlasını söylemek içimden gelmiyor. [url=http://www.milliyet.com.tr/basilmamis-kitap-avi-kafayi-mi-yediniz-yoksa-/hasan-cemal/siyaset/yazardetay/26.03.2011/1369156/default.htm] http://www.milliyet.com.tr/basilmamis-kitap-avi-kafayi-mi-yediniz-yoksa-/hasan-cemal/siyaset/yazardetay/26.03.2011/1369156/default.htm[/url] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Paz Mart 27, 2011 3:49 pm | |
| Hasan Cemal'in yazısı, şecaat arzedeyim derken sirkatin söyleme vakasına bir öernek daha.
İfadeleriyde, bu işin hukuki bir süreç olmadığını itiraf etmiş, kabul etmiş oluyor.
| |
| | | GÖLGE
Mesaj Sayısı : 1231 Reputation : 36 Kayıt tarihi : 16/05/09
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Paz Mart 27, 2011 11:19 pm | |
| [size=24] YAYINLARSANIZ KAPINIZA FBI GELİR [/size] “İmamın Ordusu” kitabını yayınlayacağını iddia eden “imaminordusu.com” internet sitesinin yöneticileri dün twitter’da tehditler aldıklarını yazdılar. [img] http://www.odatv.com/images/2011_03/2011_03_27/yayinlarsaniz-kapiniza-fbi-gelir-2703111200_l.jpg[/img]Gazeteci Ahmet Şık’ın, taslak kopyalarının imhası kararı verilen basılmamış “İmamın Ordusu” kitabını yayınlayacağını iddia eden “imaminordusu.com” internet sitesinin yöneticileri dün twitter’da tehditler aldıklarını yazdılar. Sabaha karşı saat 05.00’da twitter’dan takipçilerine mesaj gönderen site yöneticileri, “Az önce, yayımlarsak, kapımıza FBI’ın dayanacağı belirtilerek tehdit edildik. Gelen tehdit ve uyarı mesajlarını da sizlerle paylaşacağız” diye yazdı. Sitede ise sıkça sorulan sorular derlendi. Site sahipleri “Mahkeme kararıyla sitenize erişim engellenirse ne yapacaksınız?” sorusuna “B planımız hazır, torrent’lerden (paylaşım teknolojisi) taslağı anında yayacağız. Bu siteyi kapatanların hiç de hayrına olmayacaktır. Daha çabuk yayılmasına sebep olurlar” diye cevap verdiler. Seçimlerden 2 ay önce İnternet sitesinin kurucuları siteye koydukları “Sık Sorulan Sorular” bölümünde şu yanıtları verdiler: Soru: Domain kayıt bilgilerinize neden ulaşılamıyor, niçin gizlediniz? Cevap: Bu kitabın taslağına sahip olduğundan kuşku duyulan herkesin evi basılıp, bilgisayarlarına el konulmakta ve hapise atılmaktadır. Böyle bir ortamda sevdiklerimizin güvenliği için en doğru yolu seçtik. Soru: Neden 11 Nisan? Taslak elinizdeyse neden şimdi yayınlamıyorsunuz? Cevap: Siteyi WikiLeaks formatında, bir web sitesi şeklinde yayınlayacağız. Dosyayı paylaşmak isteseydik torrent’lerden paylaşırdık. Bir web sitesi açıp kendimizi riske atmazdık. Seçimlerden 2 ay önce siteyi açacağız. Soru: Korkmuyor musunuz? Şikayet edilirseniz ne yapacaksınız? Cevap: Korkmuyoruz. Çünkü yurt dışındayız. Medeni kanunların olduğu bir ülkedeyiz. Cemaatin yurtdışındaki adamlarından ise hiç korkmuyoruz. Soru: Amacınız nedir? Cevap: Amacımız sadece taslağı güzel bir arayüzle paylaşmak. Bu sitede yer alacak bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır ve herhangi bir reklam amacı veya ziyaretçilerin gizli ve açık bilgilerini toplama amacı gütmemektedir. Başkasının yazmış olduğu bir kitap üzerinden kesinlikle para kazanmayı düşünmüyoruz. Bu arada kitabın taslaklarının toplatılmasına tepki olarak Facebook’ta oluşturulan “Ahmet Şık’ın Kitabı Bende de Var” isimli gruba önceki günden gece yarısına kadar katılanların sayısı 50 bini aştı. Hürriyet | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Ptsi Mart 28, 2011 1:17 pm | |
| Savcı Zekeriya'yı madara ettiler.
50 bin adrese daha baskın yapması gerekecek, koş Zekeriye koş, anca ytişrisin... | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Ptsi Mart 28, 2011 6:40 pm | |
| [table:bcff width="100%" align="left" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"][tr][td:bcff style="padding-bottom: 5px; line-height: 34px; font-family: Georgia; color: rgb(56, 57, 52); font-size: 24pt; vertical-align: top; font-weight: lighter;" scope="row" valign="center"]AB'DEN SERT UYARI: KİTAP OPERASYONU İHLALDİR, MÜZAKERELER KESİLEBİLİR[/td][/tr][tr][td:bcff style="vertical-align: top;" scope="row" valign="center"]<table width="100%" align="center" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0">
<tr> <td style="line-height: 10pt; font-family: Georgia; font-size: 11pt; vertical-align: top;" scope="col" valign="center" align="left">2011-03-28 ANKA</td> <td style="vertical-align: top;" scope="col" valign="center" align="left"> </td></tr></table>[/td][/tr][tr][td:bcff style="padding-bottom: 4px; line-height: 16pt; font-family: Georgia; font-size: 11pt; vertical-align: top; font-weight: bold;" scope="row" valign="center"]Avrupa Komisyonu’ndan üst düzey bir bürokrat, “[i]Basılmamış kitap ile ilgili Türkiye’de yapılan operasyonlar siyasi kriterlerin ihlali anlamına geliyor[/i]” derken, gelişmelerin böyle devam etmesi durumunda müzakerelerin kesilebileceği uyarısında bulundu. ...[/td][/tr][tr][td:bcff style="line-height: 16pt; font-family: Georgia; font-size: 11pt; vertical-align: top;" scope="row" valign="center"]Türkiye’de tartışma yaratan “basılmamış kitap”a yönelik operasyon konusunda Brüksel’den uyarı geldi. Avrupa Komisyonu’ndan üst düzey bir bürokrat, “Basılmamış kitap ile ilgili Türkiye’de yapılan operasyonlar siyasi kriterlerin ihlali anlamına geliyor” derken, gelişmelerin böyle devam etmesi durumunda müzakerelerin kesilebileceğini söyledi. AB Haber’e göre, Avrupa Komisyonu'ndan üst düzey bir bürokrat yaptığı açıklamada, basılmamış kitap ile ilgili Türkiye’de yapılan operasyonların siyasi kriterlerin ihlali anlamına geldiğine dikkat çekerek, “[i]Gelişmelerin böyle devam etmesi durumunda müzakere sürecinin kesilmesi önerisinin kimseyi şaşırtmaması gerek[/i]” ifadesini kullandı. Son gazeteci ve yazarların tutuklanmasıyla Ergenekon dava sürecinin farklı bir boyuta ulaştığına dikkat çeken bürokrat, “[i]Gazeteci ve yazarların Ergenekon süreciyle ilgili karşı karşıya bulundukları durum kabul edilemez. Kimse Türkiye'nin stratejik önemine bakmaz. Müzakere sürecinin kesilmesi gündeme gelir. Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa kurallar bellidir[/i]” dedi.[/td][/tr][/table] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Ptsi Mart 28, 2011 6:48 pm | |
| Hiçbir fanide bu denli güce tahammül edemeyecek olan Batı...
Kaldı ki, böylesi bir güç, demokrasi yoluyla iç işlerine müdahil olabilme imkanlarını tıkar, demokrasi ihraç etmenin ruhuna aykırı olur. İşte, AKP'ye karşı deniz ******'ı tasfiy ettikleri CHP'yi hazırlıyorlar. Operasyonun safhaları vikiliksde ortay açıktı. Şİmdi Kemal AB-D ve İsrail'e, "Ben sizdenim!" mesajları verip duruyor. Yeni paradgma Ilımlı İslam-Ilımlı laiklik... Daha doğrusu, işbirlikçi, İslam'ın cihad ve gaza ruhunu reddeden mürtedlerle, Kemalistlerin tam bağımsızlıkçılık diyenleri değil de Batı ile işbirlikçiliği savunanlar. Yani, Müslümanın da Kemalistin de mandacı olanı makbuldür. İşbirlikçisi, teslimiyetçisi. Batı'ya, Haçlılara kafa tutan, bağımsızlık isteyen, ya Ergenekondur veya radikal dinci terörist. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Ptsi Mart 28, 2011 7:08 pm | |
| RTE'nin yediği fırça, sistemi oturtamamış olmasından. Emperyalizm adına istenenleri zamanında yerine getiremiyor oluşundan. Biz teslim olmadıkça daha çok fırça yiyecek demektir. her geçen gün şiddeti daha da artacak fırçalar. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Salı Mart 29, 2011 6:36 pm | |
| Muhtemel Düşman, İtiyadi Suç ve Muhtemel Suç Aleti: Sürekli Olağanüstü Hal Rejimi 29.03.2011 - 07:37 Yazdır Arkadaşına gönder Osmanlı padişahlarından III.Selim tahta çıktığında gerçek anlamda iktidarı elinde tutabilmesinin yolunun orduyu kontrolü altına almaktan geçtiğini biliyordu. Dolayısıyla, onun döneminde başlayan reformların gerisinde modern bir ordu ve böylelikle modern bir devlet yaratma arzusu olduğu kadar, her an tahttan indirilebilecek bir padişah olmamak kaygısı da vardır.
III.Selim mevcut orduyu içeriden yapılacak kimi reformlarla dönüştüremeyeceğini anladığında bu orduya alternatif otuz bin kişilik bir askeri birlik kurmuş ve adına da Nizam-Cedit ordusu adını vermişti, yani yeni düzenin ordusu. Ancak söz konusu ordu tam anlamıyla faaliyete geçemeden ulema ve yeniçerilerden oluşan gerici ittifak bir darbe ile Selim’i tahttan indirdi ve sonra da öldürdü.
III.Selim’in yerine tahta çıkan padişah II.Mahmut ise önce yerel güçleri, yani ayanları etkisiz hale getirecek, ardından ise Nizam-ı Cedit ordusunu yeniden canlandırmayı deneyecekti. Ulema-yeniçeri ittifakı yeni bir isyan çıkardığında, II.Mahmut Selim’e göre çok daha radikal davranarak yeniçerileri ortadan kaldıracak ve yerine yeni düzenin ordusunu kuracaktı.
Tarih tekerrürden ibaret değildir ama tarihin yasaları vardır. Yeni bir rejim inşası mevcut ordunun kontrolünü ele geçirmeyi ya da kontrol edilemeyeceği öngörülen unsurlarının tasfiyesini gerektirir, her yeni rejim inşası yeni bir ordu inşasıdır da aynı zamanda.
Tayyip Erdoğan 2009 yılında yaptığı bir konuşmada “polis rejimin teminatıdır” derken tam da bunu kastediyordu aslında. Yeni rejim inşası, bu inşa sürecine muhalefet edebilecek bütün unsurların ordu içinde ve dışında tasfiyesini ve polisin de adeta bir paralel ordu işlevi üstlenmesini gerektiriyordu çünkü.
Mevcut ordu ile 60 yıldır iktidarda olan merkez sağ partiler arasındaki ilişkinin tarihine bakıldığında, merkez sağ partilerin orduyu kimi zaman kontrolden çıkabilecek ve mevcut düzenin bekası adına kendilerini dahi tasfiye edebilecek bir güç olarak gördüklerini söylemek mümkündür. Bu nedenle de polis daha kolay kontrol edilebilecek, ordu karşısında bir denge unsuru olarak kullanılabilecek ve ittifak ilişkisi kurulabilecek bir güç olarak kabul edilmektedir.
Aynı şekilde İslami hareketler de, orduyu, polise nazaran sızılması daha zor bir kurum olarak gördüklerinden, örgütlenmelerini polis içerisinde yoğunlaştırmayı tercih etmişlerdir. Ordu, her ne kadar İslamizasyon sürecini tetiklemişse de, kontrol edemeyeceği unsurların etkin olmaması için bünyesinde bir İslami örgütlenmenin ortaya çıkışına son senelere kadar izin vermemiştir, bu nedenle de esas kadrolaşma polis içerisinde gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla ordudaki kimi unsurlara yönelik bir tasfiye süreci ile polisin giderek devlet aygıtının merkezine yerleşmesi arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Polisin devlet aygıtı içerisinde giderek önem kazanan konumu, rejimin giderek olağanüstü bir niteliğe kavuşan yapısını anlamak açısından da önemlidir. Poulantzas’ın “Faşizm ve Diktatörlük” kitabında belirtmiş olduğu üzere “yerleşmiş faşizm evresinde, devlet aygıtının egemenliği rastgele gerçekleşmez. Devlet aygıtı kollarının yeniden düzenlenmesiyle gerçekleşir: Devletin baskı aygıtının belirli bir kolu öbürlerine ve dolayısıyla ideolojik aygıtlar da dâhil olmak üzere devlet aygıtlarının bütününe egemen olur. Bu kol ne ordudur ne de ‘idari bürokrasi’: Bu kol siyasi polistir.”
Poulantzas, Nazi Almanya’sı ve İtalyan faşizmi üzerine yaptığı gözlemlerden hareketle, polisin yeni düzeni korumak değil, yaratmak, inşa etmek misyonunu üstlendiğini belirtir. Polis bu süreçte önderin iradesinin cisimleştiği bir unsur olarak ortaya çıkar ve aynı zamanda da her türlü hukuki denetimin dışında kalır, hatta hukuku bizzat uygulamalarıyla bizzat kendisi yaratır.
Bu süreçte, suçun tanımı da değişir ve “düşman” Poulantzas’ın terimiyle “muhtemel düşman” anlamına gelir. Bu ise beraberinde, “itiyadi suçlu” terimini getirir. Nikolaus Wachsmann, “Üçüncü Reich’taki ‘İtiyadi Suçlular’” isimli makalesinde, Nazi rejiminin toplum düşmanı olarak gördüğü ve daha önce suç işlediği için yeniden suç işlemesi muhtemel kişileri nasıl süresiz bir şekilde cezaevinde tuttuğunu anlatır. 24 Kasım 1933’te kabul edilen İhtiyati Tevfik Yasası ile birlikte, itiyadi suçlu kategorisine dâhil edilen insanlar, belirsiz süreyle cezaevine konulmakta ve ne zaman tahliye olacaklarını ya da tahliye olup olmayacaklarını bilmemektedirler. Bir kadın hükümlünün ailesine yazdığı mektuptan alıntı olan satırlar itiyadi suçlu olarak cezaevine konulanların ruh halini açık bir şekilde ortaya koymaktadır:
“Canlarım, burada oturup duruyor ve niye ve ne kadar süre daha bir mahkûm muamelesi göreceğimi bilmiyorum. Bu da beni kahrediyor. Bu gidişle aklımı kaçıracağım… yalnız ve çaresizce burada oturmak ve gittikçe zayıflamaktan başka yapacak bir şey yok, bu bir yavaş intihar.”
İtiyadi suçun, adi suçlular için geçerli olmaktan çıkıp siyasi suçları da kapsayan bir hale gelişini günümüze dair bir fenomen olarak görmek gerekir. ABD’nin “teröre karşı mücadele” kapsamında yakaladığı El Kaide militanlarını, toplama kampı ile hapishane arası bir yere, Guantanamo üssüne koyması ve bu militanları belirsiz süreyle ve yargılamaksızın hapishanede tutması, bunun en güzel örneğidir.
İlan edilmemiş bir olağanüstü hal tüm dünyada egemenliğini sessizce ilan etmiş durumdadır ve üstelik süreklilik de kazanmıştır. İlan edilmemiş ve süreklileşmiş olağanüstü halin Türkiye için de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yasama, yargı ve yürütme arasındaki şekli ayrımın dahi giderek silikleştiği, yürütmenin giderek güç kazandığı, parlamentonun devre dışı kaldığı, hukukun kolaylıkla askıya alınabildiği ve polisin devlet aygıtının esas unsuru haline geldiği bir durumdur bu.
Almanya’daki itiyadi suçlular ya da Guantanamo’daki mahkûmlara benzer bir şekilde, Türkiye’de de yüzlerce insan süresi belirsiz bir tutukluluk halinin ortasında, kendileri hakkında verilecek kararı beklemektedirler artık ve dışarıdaki her muhalif de “muhtemel düşman” kategorisi içerisine dâhil edilmiş durumdadır. Her operasyon sonrası herkesin birbirine şaka yollu olarak sorduğu “seni daha almadılar mı” sorusu durumu olanca çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Artık “muhtemel düşman” kategorisinde görülen herkes alınıp cezaevine gönderilebilir ve orada suçunun ne olduğunu bilmeden süresiz bir bekleme durumunun içerisinde bulabilir kendisini.
Her muhalifin “muhtemel düşman” kategorisine dâhil edildiği bir durumda, muhalif her kitap, her film, her şarkı, muhtemel suç aleti olarak görülecektir. Nasıl ki muhtemel düşmanlar, itiyadi suçlular misali süresi belirsiz bir şekilde cezaevine konularak önleyici tedbir alınıyorsa, suç teşkil etmesi muhtemel her kitap da, her film de, her şarkı da, bir önleyici tedbir olarak, toplatılabilir, yasaklanabilir, imha edilebilir.
Polisin devlet aygıtının esas aktörü haline geldiği ve ordunun geri çekildiği süreklileşmiş olağanüstü hal rejiminde, muhtemel suç aleti kapsamında değerlendirildiği için henüz yayınlanmadan imha edilmiş bir kitabın adının “İmamın Ordusu” olması ve polis teşkilatındaki cemaat kadrolaşmasını anlatması tarihin bir ironisi midir peki? Sanıyorum ki öyledir.
ffatih Yaşlı / SOL | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Çarş. Mart 30, 2011 5:58 pm | |
| Zekeriya Öz görevden alındı.
İstanbul Başsavcı yardımcılığına getirildi. Özel yetkileri de iptal...
Terfien tenzil. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Çarş. Mart 30, 2011 5:58 pm | |
| Ali Fuat Yılmazer'in de kaydırılmasıyla beraber, o tarafta büyük sıkıntı olduğu açık. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Çarş. Mart 30, 2011 8:33 pm | |
| | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Perş. Mart 31, 2011 12:47 pm | |
| | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Perş. Mart 31, 2011 1:41 pm | |
| [table:c580 width="605" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"][tr][td:c580 class="haberbaslik"]Aydın Engin Twitter'daki Adresi Doğruladı! [/td][/tr][tr][td]<table width="100%" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"> <tr> <td id="haberesim" valign="top" width="290">[img(281,211)] http://rsm.haber365.com/H/1301578428_28_aydinengin.jpg[/img]</td><td valign="top">31.03.2011 </td></tr></table>[/td][/tr][tr][td:c580 class="haberozet"] Ahmet Şık'ın, taslağı polis tarafından toplatılan kitabı olduğu iddia edilen "İmamın Ordusu" Twitter'da paylaşıldı. Aydın Engin, taslağın orijinal olduğunu doğruladı. [/td][/tr][tr][td:c580 class="habericerik"] [url=http://twitter.com/haber365/] [/url] Ahmet Şık’ın yazdığı ancak henüz basılmayan kitabı 'İmam’ın Ordusu' ile ilgili olarak polis Radikal Gazetesi'ni aramış ve Ertuğrul Mavioğlu'nun bilgisayarındaki kitap taslağını almıştı. [b]AHMET ŞIK'IN KİTABININ TASLAĞI TWİTTER'DAN YAYILDI[/b] Uzun zamandır tartışılan 'İmamın Ordusu' olduğu iddia edilen kitap taslağı Twitter'dan paylaşıldı. Kitabın taslağını polis tarafından el konulmadan önce okuyan Aydın Engin, internette paylaşılan kopyayı inceledi. Ve kopyanın gerçek olduğunu nvtmsnbc'ye açıkladı. Engin, 'Dokunan Yanar' başlığıyla yayınlanan dökümanla ilgili şu açıklamayı yaptı: ''Bugün bana bir mail yollandı. Ahmet Şık’ın kitabının orijinalinin kendilerine İsveçli aktivistlerce iletildiğini belirtiyorlar ve benden gerçekten kitabın orijinali olup olmadığını soruyorlar. Baktım tümüyle orijinal'' 298 sayfa olan taslağın ilk sayfasında Şık'ın tutuklanırken söylediği 'Dokunan Yanar' sözleri başlık olarak yer alıyor. [/td][/tr][/table] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Perş. Mart 31, 2011 7:46 pm | |
| [b]İnternetteki 'İmamın Ordusu'na inceleme[/b] [url=http://www.haber7.com/][img(245,180)] http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/2010/952820110305112852109.jpg[/img] [/url] Gazeteci Ahmet Şık'ın, basılmadan toplatılan kitabı “İmamı Ordusu”, sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden paylaşıldı. Kitabın internete düşmesinin hemen ardından savcılık harekete geçerek, inceleme başlattı. [url=http://www.haber7.com/uye-islem.php?cmd=sendNews&nID=728578][/url] 31 Mart 2011[u] [/u] Ergenekon Davası kapsamında tutuklanan gazeteci, Ahmet Şık’ın henüz basılmadan toplatılan kitabı internette yayına girdi. Yayınlanacağı önceden duyurulan, “İmamın Ordusu” olduğu iddia edilen kitap taslağı, Twitter üzerinden paylaşıma girmesinin ardından ise savcılık inceleme başlattı. Şık’ın kitabının internette yayınlanması üzerine özel yetkili savcılığın inceleme başlattığı öğrenildi. (ANKA) | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Perş. Mart 31, 2011 8:21 pm | |
| [b]Asıl bunlar müdahale![/b] 31.03.2011 - 07:30 [img(220,153)] http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/imagecache/makale_genel/images/yargi16.jpg[/img] [b]Dün açıklanan HSYK kararnamesi hükümet cephesince “sürece müdahale” olarak yorumlandı. Oysa, yeni oluşturulan HSYK aldığı kararlarla çok kez sürece müdahale etmişti.[/b] Dün açıklanan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 128 hakim ve savcının görev yerini değiştiren adli yargı kararnamesi ile, Ergenekon Davası'nda görev yapan Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne getirildi. Öz'ün özel yetkilerinin ise kaldırıldığı açıklandı. Böylelikle Zekeriya Öz'ün Ergenekon davasındaki görevi sonlandırıldı. Ergenekon davasının diğer savcılarından Ercan Şafak da özel yetkileri alınarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne atandı. [color:5102=red]Kararnameyi eleştiren AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ[/color], Zekeriya Öz için “Rızası olmadan yetkisinin kaldırılması yanlıştır. Yeni savcıların davaya hakim olması zaman alır. Kendisinin Ergenekon davasına bakması gerekiyordu. Eğer artık bakmayacaksa yanlıştır. Dava süreci daha da uzayacaktır" dedi. Bozdağ, “Terfi etmiş olsalar bile, başka bir göreve gelmiş olsalar bile ben devam eden sürece müdahale anlamı olduğunu düşündüğümden, bu kararnamenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bir hukukçu olarak ben rahatsızım. Devam eden davalarla ilgili, o davanın savcısının talebi yoksa, mazereti yoksa, süresi dolmamışsa, davayı etkiler, sürece müdahale anlamı taşır. Geçtiğimiz sene HSYK, konu gündeme geldiğinde biz yine aynı duruşu ortaya koyduk. Ama bu savcıların alınmasını isteyenler için onlar da başka değerlendirmeler yapacaklar" diye konuştu. Sürece müdahale edilmesinden yakınan Bozdağ'ın, 12 Eylül'deki referandumun ardından üyelerinin tamamı değişen yeni HSYK tarafından çıkarılan diğer kararnamelerle ilgili sürece müdahale edildiği eleştirisinde bulunmamıştı. [b]Ucubeyi yıktırmayan başkanı sürdüler[/b] Geçtiğimiz aylarda Başbakan Erdoğan tarafından “ucube” olarak nitelendirilen Kars'taki İnsanlık Anıtı'nın yıkılması konusunda yürütmeyi durdurma kararı veren Erzurum İdare Mahkemesi Başkanı Mehmet Haskalaycı, Kayseri Bölge İdare Mahkemesi üyeliğine atanmıştı. Kars Belediyesi'nin itirazı üzerine bu kararı kaldıran Erzurum Bölge İdare Mahkemesi üyelerinden birisi ise Erzurum İdare Mahkemesi Başkanlığı’na terfi etmişti. [b]Davalara müdahale ettiler[/b] Hrant Dink'in öldürülmesinde “ihmali” olan polislerin soruşturulmasına izin vermeyen ve bu nedenle HSYK’ya şikayet edilen heyette yer alan İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Atilla Sarp terfi ettirilerek Danıştay Savcılığı’na getirilmişti. Balyoz Davası hakimi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt’un Gebze’ye atanması da davaya yönelik başka bir müdahale olarak dikkat çekmişti. Hrant Dink davasına da bakan ve yine Balyoz soruşturmasında daha önceki tahliye kararlarından birini veren 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak da Sakarya’ya düz hakim olarak atanmıştı. Her iki hakim de atamaların ardından görevi bırakmışlardı. Ayrıca, Başkurt'un yerine, Ergenekon davasının başlamasıyla birlikte kurulan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ikinci heyetinin kıdemli üyesi Ömer Diken'i getirilmişti. Diken, Ergenekon Davası'nda yedek hakim sıfatıyla verdiği bazı kararlar nedeniyle sanıklar tarafından HSYK’ya şikayet edilmişti. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in Adana’ya düz savcı olarak atanması da oldukça tepki toplamıştı. [b]YARSAV üyelerine yaptırımlar[/b] Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) üyelerine yönelik yaptırımlar da artmıştı. HSYK üyeliğine aday olan, YARSAV üyesi Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanı İrfan Keskin, Antalya Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı’na getirilerek bir nevi sürgün yemişti. YARSAV üyesi olan Ankara İdare Mahkemesi Başkanı Seval Kırklar ise Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı’na atanmıştı. [b]Bunlar müdahale değil miydi?[/b] YARSAV Kurucu Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu AKP’nin yargıya yönelik tüm bu müdahalelerini “faşizmin ayak sesleri” olarak nitelemişti. HSYK'nın yapısını aleni bir şekilde değiştirerek “sürece müdahale” eden AKP’nin grup başkanvekilinin bugünkü atama ve terfilerden “sürece müdahale” ettiği gerekçesiyle şikayetçi olması dikkat çekti. (soL - Haber Merkezi) | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Perş. Mart 31, 2011 8:55 pm | |
| [b]Bunlar da mı talimatla yazılıyor?[/b] 30.03.2011 - 10:40 [img(220,125)] http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/imagecache/makale_genel/images/screen_shot_2011-03-30_at_11.33.09_am.png[/img] [b]Ergenekon hakkında "eleştirel fikir" beyan etmek, birtakım kişi ya da belgelerle aynı doğrultuda iseler "talimatla yazılmış örgütsel suç" kapsamına alınıyor. Oysa aynı mantıkla bakılırsa, son günlerdeki birtakım gelişmeler, Gülen'in talimatıyla cemaatin bir "kendini aklama kampanyası" başlattığını düşündürüyor.[/b] Ergenekon operasyonu kapsamında Nedim Şener ile birlikte tutuklanan gazeteci Ahmet Şık, basımı imha ve tehdit yoluyla engellenmeye çalışılan İmamın Ordusu adlı kitabını "Ergenekon"dan "talimat alarak" yazdığı suçlaması ile karşı karşıya. Günlerdir Gülen cemaatine ait olan veya cemaati destekleyen gazetelerde, televizyon kanallarında ve internetteki haber sitelerinde yürütülen ve düşünceyi suç haline getirmeye çalışan haber ve yorumlar çığrından çıkmışken, bahis konusu basın-yayın organlarında başka bir "talimat"ın izini sürmek hiç de zor olmuyor. Fethullah Gülen'in 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bu süreçte de "mağdur" edildiğini iddia ettiği ve geçtiğimiz gün avukatı aracılığıyla duyurduğu açıklamasının izinde olan, hemen hemen aynı argümanlarla Gülen'i ve cemaati aklamaya çalışan haber ve yorumlar, girişimler dikkat çekiyor. [b]Ekrem Dumanlı hocasından "talimatla" mı yazıyor? [/b] Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, Fethullah Gülen'in 28 Mart günü yaptığı açıklama ile aynı günde Zaman'da çıkan "Tam bir operasyon" başlıklı yazısında, Fethullah Gülen'in de açıklamasında değindiğine paralel olarak, Gülen hakkında yazılmış birtakım kitapların asılsız olduğunu, yine de herhangi bir baskı ile karşılaşmadıklarını iddia etti: <blockquote> "Öncelikle kesinkes belirtmek lazım ki bugüne kadar cemaat aleyhine pek çok kitap neşredildi. Kimi zaman akla hayale gelmedik iddialara yer verildi. Bazı yalan ve iftiraların bu tür kitaplarda pervasızca ve onursuzca kaleme alındığı da görüldü. Emniyet teşkilatını hedef tahtasına yerleştiren bu tarz suçlamalar daha önce de kitaplaştırıldı. Hatta bu suçlamalara muhatap olan bazı emniyet yetkilileri, bu kitaplardan şikâyetçi oldu, tazminatlar da kazandı. Demek ki cemaat aleyhine kitap yazıldı diye insanlara baskı yapıldığı iddiası yanlış bir tespittir." </blockquote> Dumanlı, saldırgan bir üslûpla kaleme aldığı yazısında, Hanefi Avcı'nın kitabının ardından gündeme gelen Ahmet Şık'ın kitabının da cemaat hakkında "kara propaganda" amaçlı olduğunu, toplamda, Ergenekon operasyonunu boşa çıkarma hedefi güdüldüğünü yazdı. Fethullah Gülen'le hemen hemen aynı ifadeyi kullanarak süreci "psikolojik bir harekat" biçiminde niteleyen Dumanlı, "bu tür iddiaları kitap haline getirenlerin, bu kitaba destek verenlerin öteden beri iflah olmaz 'cemaat takıntısı' içinde oldukları, hatta 'cemaat düşmanı' oldukları sadece bir tesadüf olamaz" dedi. [b]Eyüp Can'dan "talimat"la Radikal seferberliği [/b] "Mesele cemaat aleyhine bir kitap yazılması değil. Öyle olsaydı, her kitapçıda o tarz kitaplardan onlarcasını bulamazdınız" diyen Ekrem Dumanlı'yı, bir gün sonra, Fethullah Gülen cemaatinin yetiştirmesi olan Radikal gazetesinin genel yayın yönetmeni Eyüp Can Sağlık hemen hemen aynı dizge ile takip etti. Aynı argümanları sunan ve yine Fethullah Gülen'in açıklamasındaki gibi kitaplar konusunu gündeme taşıyan Sağlık, dünkü "Yazılmadık ne kaldı?" başlıklı köşe yazısında, Fethullah Gülen ve cemaati hakkında yazılan kitapların aleyhte olanlarını, aynı Ekrem Dumanlı'nın yaptığı gibi, "kara propaganda" olarak nitelendirdi. Can, Gülen hakkında lehte olan kitapları ise "beyaz masallar" biçiminde niteleyerek, lehte kitapları masum, aleyhte olanları ise peşinen suçlu ilan etmiş oldu. Ahmet Şık'ın kitabının, Ertuğrul Mavioğlu'nun hatırında kaldığı kadarıyla çıkardığı özeti okuduğunu söyleyerek, "kitabın kim ya da kimler tarafından ne şekilde yazıldığının hiçbir önemi olmadığı"nı yazan Eyüp Can, peşin peşin, "eleştiri ve sorgulamanın çok ötesinde emniyet içi hesaplaşmanın bir tarafı olarak kaleme alınmış kitap" iddiasında bulundu. "Bir; izahı yok, tüm bu yaşananlar demokrasi tarihimize ‘karanlık bir sayfa’ olarak geçecek. İki, İmamın Ordusu kitabı er ya da geç basılıp diğer ‘kara propaganda’ kitapları gibi raflarda yerini alacak... Ha ‘beyazlatılmış masal’ ha ‘kara propaganda’ hangi rafta yer aldığının hiçbir önemi yok, yeter ki basılsın, Nedim de Ahmet de özgürce yazsın" diyen Eyüp Can, başında bulunduğu gazetenin "özgürlükçü"lüğünün sırıtan bir örneğini sergiledi. Radikal'de, Fethullah Gülen'in açıklamasından bir gün, Eyüp Can'ın yazısından iki gün önce, pazar günü çıkan ve Fethullah Gülen hakkında çıkmış kitapları tanıtan derleme haber ise, bu "talimat"lı yayıncılığın bir parçası olup olmadığı sorusunu akla getiriyor. [b]Zaman yönetimi ABD'de "Hocaefendi"den talimat mı alıyor?[/b] Basın-yayın alanında bunlar olurken, cemaatçi gazetecilerin birtakım faaliyetleri ise, yine "talimat" şüphesi uyandırıyor. Zaman gazetesinde yazan ve Fethullah Gülen'in sözcüsü sayılan Hüseyin Gülerce'nin, bugün köşesinde yazdıkları, yaklaşık bir haftadır ABD'de Gülen'in yanında olduğuna işaret ediyor. Yalnız iş burada bitmiyor, gazetenin genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın da, ne zaman gittiği ve ne kadar kaldığı, hâlâ orada olup olmadığı bilinmese de, 24 Mart Perşembe akşamı ABD'de bulunduğu, gazetenin bir haberinden biliniyor. 26 Mart cumartesi günü hem Zaman'da hem de cemaatin İngilizce basılan gazetesi Today's Zaman'da çıkan bir habere göre, Ekrem Dumanlı, Today's Zaman gazetesinin ABD baskısı Zaman Weekly'nin tanıtımını yapmak üzere, organizasyonunda Fethullah Gülen cemaatinin işlevi olduğu anlaşılan ve ABD'nin New-York kentinde gerçekleşen bir etkinliğe katıldı. Fethullah Gülen'in anıldığı etkinliğe, ABD'deki okulları FBI soruşturmasında olduğu bilinen Gülen'e desteğin de olduğunu göstermek amacıyla davet edildiği düşünülen FBI'dan temsilcilerin katılımı ise Zaman'da değil Today's Zaman'da yer aldı. Zaman'da bu bilginin yer almaması ise, Türkiye'deki okurların, Gülen'in ABD'deki okullarının FBI tarafından soruşturulduğu gerçeğinden haberdâr olmamaları niyetini açığa koydu. ABD'de bulunan, Gülen cemaatine ait Türk Kültür Merkezi (TCC) ile Türk-Amerikan Birliği Konseyi (CTAA) adlı bir kuruluşun New York’ta ortaklaşa düzenlediği "4. dostluk yemeği" olarak duyurulan etkinliğin onur konuğunun Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin olması ise ayrıca dikkat çekmişti. Fethullah Gülen cemaatinden lobicilerin etkin çalıştığı anlaşılan etkinliğe katılan bir New York eyalet milletvekilli, Gülen hakkında övücü bir konuşma yapmış, gecenin "dostluk yemeği"nden çok Fethullah Gülen'in aklanmaya çalışıldığı bir etkinliğe dönüştüğü anlaşılmıştı. [b]Eyüp Can gibi "yazılmadık ne kaldı" denebilir mi? [/b] Eyüp Can'ın hesap edemediği önemli bir nokta ise, Gülen hakkındaki kitaplarda dile getirilen iddiaların gerçekliği konusunda Gülen ve cemaatinin tek bir soruşturmaya bile uğramaması... Fethullah Gülen hakkında en son, 28 Şubat sürecinde, 22 Haziran 2000 tarihinde bir dava açılmış, bu davadan da beraat ettirilmişti. Oysa, söz konusu davanın sonrasında da cemaatin örtük faaliyetlerine ilişkin güncel pek çok yazı, kitap yayınlandı. Fethullah Gülen'in üç yıl önce nihai olarak beraat ettirilmesi ile neredeyse "tarihin durduğu"nu iddia etmiş olan ve kamuoyunun, Fethullah Gülen'in ve cemaatinin, bu beraatin ardından sonsuza dek suçsuz olduğuna inanması gerektiğini vaaz eden Eyüp Can, Gülen'in ABD'deki okullarının örtük faaliyetleri nedeniyle halen FBI tarafından soruşturulmakta olduğundan ise, doğal olarak, bahsetmiyor. Eyüp Can'ın ve genel olarak cemaat basınının bahsetmediklerinin arasında ise şunlar var: "Çoğulculuğu ve hoşgörüyü benimsemiş" bir ülke olarak nitelenen Hollanda'da, "yakın gelecekte toplumsal düzene tehdit oluşturabileceği" gerekçesiyle, Fethullah Gülen cemaatiyle ilişkili kurumlara devlet kurumlarınca sağlanan finansman kesildi. Türkmenistan'da, hükümet, Gülen okullarını yakın takibe aldı ve din tarihi derslerini müfredattan çıkarttırdı. Rusya Federal İç Güvenlik Teşkilatı (FSB), 2002 yılında, Gülen okullarında çalışan bazı öğretmenlerin ABD Gizli Servisi CIA ile bağlantılı olduğunu tespit etti. Rusya, cemaat okullarında okuyan kişilerin devlet görevlerine de son verdi. Azerbaycan'da da yürütülen benzer bir soruşturmanın sonucunda 17 cemaat mensubu tutuklandı, Gülen'e ait Samanyolu televizyonunun bu ülkede yaptığı yayına son verildi. Son olarak, Şubat 2009'da, Özbekistan'da Fethullah Gülen cemaatine mensup üçü T.C. uyruklu 11 kişi, "Pantürkizm" suçlamasıyla altı buçuk ila sekiz yıl arasında hapis cezalarına mahkum edildi. Bu ülkelerde bunlar yaşanırken, Türkiye'de cemaat çevrelerinden ve anılan ülkelerle ikili ilişkileri açısından AKP hükümetinden herhangi bir ses çıkmadı. Cemaat basınında, bu gelişmelerle ilgili haber yapılmadı, sansür uygulandı. (soL-Haber Merkezi) | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ODATV'YE SALDIRI Perş. Mart 31, 2011 9:16 pm | |
| [b]Fatih Altaylı [/b]
[b]Önce Yılmazer sonra Öz [/b]
[size=16]31 Mart 2011 Perşembe[/size]
[size=16]TÜRKİYE’nin son 4 yılına damga vuran davaların savcısı Zekeriya Öz görevden alındı. Bir üst makama terfi ettirilerek. Hani bir laf vardır, “Maaşa zam işe son” diye. Durum biraz onu anımsatıyor. “Ergenekon süreci devam edecek. Devlette devamlılık esastır” sözleri bir anlamda doğru olsa da, sürecin bundan böyle biraz farklı seyredeceği aşikâr. Çünkü Zekeriya Öz’ün görevden alınacağının işareti birkaç hafta önce atılan bir “fişekle” verilmişti. O işaret fişeği İstanbul Emniyeti’nin İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in görevden alınmasıydı. Yılmazer, bakanlık talimatıyla bir gece yarısı, daha doğrusu sabaha karşı saat üçte “İstihbarat”tan alınmış ve “Olay Yeri İnceleme”ye kaydırılmıştı. Yılmazer, Ergenekon soruşturmalarında Zekeriya Öz’ün en büyük destekçisiydi. Ergenekon soruşturmasının adli yönünü Zekeriya Öz yürütürken, Emniyet tarafını Yılmazer götürüyordu. Yılmazer görev değişikliğiyle Ergenekon soruşturmasından uzaklaşırken, sıranın Zekeriya Öz’e geldiği anlaşılıyordu. Ne var ki, Öz’ün adının bu davayla neredeyse özdeşleşmiş olması ve HSYK’da iktidar lehine gerçekleşen değişimden önce Zekeriya Öz meselesinin yargıdaki atamaların en önemli sorunu haline gelmesi, Öz’ün görev değişikliğini bir “cesaret” meselesi haline getirmişti. “Kim Öz’e dokunabilir”di. Bunu en iyi eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin özetlemişti. “Yetkim var. Her gün pek çok savcının görev alanlarını değiştirebiliyorum. Bir imzama bakıyor. Ama bu yetkimi Zekeriya Öz için kullanamam. Buna kimse cesaret edemez” demişti yakın çevresine. O Aykut Cengiz Engin bir süre önce başka bir göreve giderken, hemen ardından Zekeriya Öz’ün de Ergenekon soruşturmasından alınacağını herhalde pek tahmin etmiyordu. Dün öğrendik ki, Savcı Öz’ün görev değişikliği HSYK’ya hükümet tarafından gitmiş. Uzun tartışmalardan sonra karar alınabilmiş.
İlginçtir, Cumhurbaşkanı Gül’ün eleştirilerinin hemen ardından bu değişiklik yapıldı. Şimdi benim gözüm Başbakan’da, bakalım o ne diyecek? Sessiz kalıp, olayı yargının içindeki basit bir görev değişikliği gibi mi görecek, yoksa Öz’ün eski yetkilerine kavuşmasını mı sağlayacak? Yoksa iktidar partisi bu soruşturmanın kendi inisiyatiflerinden çıkıp başkalarının inisiyatifine girmesinden artık rahatsız olup bu kararı mı aldı?
Göreceğiz.[/size] [size=16][b]Özür Zaman’ı [/b]ZAMAN Gazetesi dün oldukça yumuşak tonda sorduğum bir soruya oldukça sert tonda yanıt verdi. Soru şuydu: “İmamın Ordusu adlı kitabın sizde bir kopyası var mı? Varsa bana da yollar mısınız?” Yanıt sert geldi. “Bizde öyle bir kopya yok. İyi gazetecilik yapsaydınız, bizim ulaştığımız bilgilere ve delillere siz de ulaşırdınız.” Vallahi haklılar. Bükemediğin bileği öpeceksin. Zaman Gazetesi’nden özür diliyorum. Hemen her yerde onlardan daha iyi gazetecilik, daha doğrusu daha iyi muhabirlik yapıyoruz. Pek çok haber önce bizde çıkıyor. Türkiye’nin gündemine her gün yeni konular sokuyoruz. Ama yine de bazı konularda Zaman’a yeniliyoruz. Ergenekon ve Balyoz davalarında Zaman bizi, sadece bizi değil tüm basını ezip geçiyor. Onlar kadar detaylı bilgiyi hiçbirimiz veremiyoruz. O kadar ki, sanık avukatlarında bile olmayan belgeler, CD’ler, ses kayıtları Zaman Gazetesi’nde her gün şakır şakır yayınlanıyor. Sanık avukatları kendilerine verilmeyen delillere ancak Zaman Gazetesi’nin iyi gazeteciliği sayesinde ulaşabiliyorlar. Zaman Gazetesi’ni bu iki davadaki başarılı gazetecilikleri için kutluyor, kıskançlık yaptığım için özür diliyorum.[/size] | |
| | | | ODATV'YE SALDIRI | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|