[img]
http://www.timeturk.com/images/news/050820101009282914692_2.jpg[/img][size=24]
[color:a849=red]
İsrail Lübnan'a neden saldırdı?[/color]
[/size]
Racih El Huri*
[size=18]
Lübnan'daki Adeysa bölgesine yönelik kanlı saldırı, peşi sıra gelen İsrail ihlallerinin densizliğini ve 1701 No'lu kararın yüzsüzlüğünü aşıp sadece güneydeki askeri ve güvenlik şartlarıyla sınırlı kalmayan, Lübnan'daki güvenliği ve sükuneti muhafaza etmek için harcanan çabalarla da ilişkili hedefleri olan bir saldırganlık oluşturuyor.
Henüz kendi bayramının kutlamalarını bitirmemiş olan Lübnan ordusu böylesine iğrenç bir saldırıya maruz kaldı, ancak dün Lübnan topraklarının her karışına yönelik saldırılarla mücadele etmeye ve İsrail saldırılarına cevap vermeye hazır olduğunu bir kez daha gösterdi.
Ki İsrail tehditlerini artan bir oranda sürdürüyor ve Lübnan devletinin kurumlarını yıkma tehdidinde bulunuyor.
Tel Aviv'deki katiller hükümeti Lübnan ordusuna çatışmayı başlatma suçlamasını yapmakla yetinmedi ve sorumluluğu Lübnan hükümetine yükledi. Hatta Güvenlik Konseyi'ne başvurma noktasında Lübnan hükümetinden önce davrandı. Oysa Birleşmiş Milletler genel sekreterinin Beyrut temsilcisi Michael Williams ilk ateşin Adeysa köyü yönüne doğru İsraillilerden geldiğini açıklıyordu.
İsrail bununla da yetinmedi ve Adeysa topraklarını yakan beyaz fosfor bombaları kullandı. Oysa iki hafta önce Gazze Şeridi'ni 'yeni Nazi holokostu' sahasına çevirirken bu yasak silahları kullanmama kararı almıştı. Her halükarda Adeysa bölgesinde yaşananlar çok yönlü bir saldırı oluşturuyor ve çeşitli yerlere verilmiş mesajlar taşıyor. Birincisi İsrail'le, saldırıları ve daimi tehditleriyle mücadeledeki milli rolünü yerine getirmek için güneyde sayısını arttıran ve konuşlanma alanını genişleten Lübnan ordusuna verilmiş kanlı bir mesajdır.
İkincisi, Hasan Nasrallah'ın düşman İsrail'e karşı kazanılan zaferin yıldönümünü kutlama münasebetiyle yaptığı konuşmadan saatler önce Hizbullah'a verilmiş yüzsüz provoke amaçlı bir mesajdır. Tel Aviv'in kanlı saldırısıyla bu yıldönümünü zehir etmek istediği açık ancak ordu pusudaydı, karşılık verdi ve İsraillilere ölü ve yaralı olarak zayiat verdirdi.
Üçüncü mesaj da Beyrut'ta yapılan, Lübnan'da istikrarın desteklenmesini, İsrail'in artan tehditleriyle mücadelede arka çıkılmasını teyit eden üçlü zirvede ortaya çıkan ortak Arap çabasına yönelik bir saldırı oluşturdu. Zamanlama açısından konu Kral Abdullah'ın ve başkan Beşşar Esed'in Lübnan'a yönelik destek verme amaçlı tarihi ziyareti sonrası Suudi Arabistan ve Suriye'ye yönelik de bir saldırı mesabesinde görülüyor.
Dördüncüsü Katar ve Emiri Hamd Bin Halife Eli Sani'ye yönelik yüzsüzce bir saldırıyı oluşturdu. Özellikle de Katar Emiri'nin İsrail'in 2006 yazındaki Lübnan'daki saldırısı sonrası Katar'ın desteğiyle yapılan yeniden inşa çalışmalarının bitmesi münasebetiyle halk ve resmi kutlamalar ortasında güney Lübnan'a yaptığı tarihî ziyaret sonrası...
Beşincisi, bu olay Arap Birliği izleme komisyonunun Filistin yönetiminin direkt müzakerelere girmesine yeşil ışık yakma kararına direkt saldırıdır. Güneyin semalarındaki beyaz fosfor Adeyse topraklarını yakarken hangi müzakereymiş bu? Altıncısı, bu provokasyon İsrail'in hazırlandığı savaşa yol açmasını sağlama amaçlıdır. Özellikle de İran'ın nükleer konunun çözümü için ABD ve süper ülkelerle koşulsuz görüşmelere sıcak bakması sonrası. Bu durum İsrail'in İran nükleer tesislerini çılgın hava operasyonlarıyla yıkma hayalini uzaklaştırmakta.
Dün saldırı haberini yapmak için ateş hattına giren gazeteci arkadaşımız Assaf Ebu Rihal'i kaybettiğimizde şarapnel parçaları acılarla yoğrulan kederli kalplerimizi parçaladı. Saatler öncesinde Assaf, evladını Lübnan kılıcını taşıyan bir subay olarak görmekten dolayı gurur ve sevinçten ağlıyordu ancak kendisi şehit düştü.
[/size]
Lübnan gazetesi El Nehar 4 Ağustos 2010