AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP

Aşağa gitmek 
+5
INSAN
keyfiyet
turbix
GÖLGE
AZYA
9 posters
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki
YazarMesaj
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: AKP’ye CIA'sal balans   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPtsi Nis. 05, 2010 8:26 pm

Konunun ilk mesajı :

AKP’ye CIA'sal balans
03 Nisan 2010 Cumartesi

Necdet PEKMEZCİ’nin Haberi avaztürk

AKP’ye hiç ummadığı yerden ciddi bir uyarı geldi.



ABD, AKP’yi demokrasiyi tehlikeye atmakla itham ederek, uyardı.


Edinilen bilgilere göre Washington, uyarıyı ABD’nin Ankara eski Büyükelçisi Morton Abramowitz aracılığıyla gönderdi.


Abramowitz, 17-22 Mart tarihleri arasında Ankara ve İstanbul’da çeşitli görüşmeler yaptı. Abramowitz , başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere çok sayıda AKP’li milletvekili ile birebir ve guruplar halinde bir araya geldi.


Morton Abramowitz’in yaptığı görüşmelerde hem Cumhurbaşkanı Gül’ü hem de AKP’li vekilleri uyardığı ortaya çıktı.


İddialara göre, Morton Abramowitz en ciddi çıkışını milletvekilleri ile yaptığı baş başa görüşmelerde yaptı.


Türkiye’de demokrasinin kırılma sınırında dolaştığı uyarısını yapan Abramowitz’in, yaşanan sıkıntıdan AKP’yi sorumlu tuttuğu kaydedildi.


Hükümetin demokrasi ve özgürlükler adına hareket ettiği iddialarının inandırıcı olmadığını ifade eden Abramowitz, başta anayasa değişikliği çalışmaları konusu olmak üzere AKP’ye ciddi uyarılar yönelttiği bildirildi.


Abramowitz, en ciddi uyarıyı ise “demokrasi” konusunda yaptı:


“Demokrasi aslında elitler rejimidir. Siz zannediyorsunuz ki eliti zayıflatırsanız demokrasi güçlenecek. Sadece ayak takımı güçlenir.


Özgürlükler adına ayak takımını güçlendirirseniz orta vadede özgürlüklere en büyük zararı verirsiniz…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

YazarMesaj
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 03, 2010 11:45 am

[b]TÜPRAŞ KRALDAN ÇOK KRALCI MI?[/b]


02 Ekim 2010 Cumartesi
[url=http://www.mizikacilar.com/HaberDetay.aspx?ID=504#disqus_thread][/url]
<LI style="FLOAT: right">[url=http://akincilar.web-rpg.org/][/url][url=http://akincilar.web-rpg.org/][/url]</LI>





[b]ABD Dışişleri Bakanlığı, İran'ın enerji sektöründeki faaliyetlerine devam etmeyeceklerini bildiren bazı şirketlerin isimlerini açıkladı. Özelleştirildikten sonra KOÇ-SHELL ortaklığının eline geçen Tüpraş’ta listede yer alıyor. Ancak ortada bir gariplik var, ABD’nin kendisi İran ile ticari ilişkiyi kesmiş değil. [/b]

Tüpraş özelleştirildiği dönemde Koç grubunun Tüpraş’ta büyük hissedar olması nedeniyle ‘yerli sermayeye gitti’ söylemiyle bu özelleştirmeyi kutlayan çevreler olmuştu. Tüpraş ABD Dışişleri Bakanlığı isteğiyle İran ile ticari ilişkilerini askıya alan şirketler listesindeki tek Türk şirket… ABD’nin isteği üzerine dünyada birçok şirket İran ile ticari ilişkileri keserken ABD’nin kendisi İran ile ticareti kesmiş değil…

Yakın Doğu Haber Sitesi'nin haberine göre; Tahran Ticaret, Sanayi ve Maden Odası tarafından yayımlanan raporda ABD’nin 23 Ağustos - 22 Eylül tarihleri arasında İran’dan yaklaşık on milyon Dolarlık mal aldığı belirtildi.


İşte bu garip durumu gözler önüne seren iki haber; İran ile ticari ilişkileri kesen şirketlerle ilgili listeyi gündeme getiren birinci haber hemen hemen her yayın kuruluşunda yer alıyor ancak ABD’nin İran ile bir ayda gerçekleştirdiği 10 milyon dolarlık ticaretin gündeme getirildiği ikinci haber ise her yerde yok.




TÜPRAŞ İran'la ilişkisini kesti haberi için:

[url=http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1021641&Date=02.10.2010&CategoryID=80]www.radikal.com.tr/Radikal.aspx[/url]


ABD İran’dan 10 milyon Dolarlık mal aldı haberi için:
[url=http://www.yakindoguhaber.com/haber_detay.php?haber_id=8300]www.yakindoguhaber.com/haber_detay.php[/url]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 03, 2010 11:53 am

[b]ALEXANDER MASHKEVİCH KİM?[/b]


02 Ekim 2010 Cumartesi

[url=http://www.google.com/buzz/post][/url]


[b]Güneri Civaoğlu Milliyet’teki köşesinde ‘Savarona ve Gizemli Adam’ başlıklı bir yazı yazdı. Yazısında fuhuş baskını yapılan Savarona yatını kiralayan kişinin basında yazıldığı gibi Kazak asıllı işadamı Tevfik Arif değil, Kazak asıllı bir başka iş adamı Alexander Mashkevich olduğunu yazdı. Alexander Mashkevich kim sorusunun yanıtı kısmen Civaoğlu’nun yazısında yer alıyor. İşte o yazının bir kısmı:[/b]
‘Savarona’ya devam...
Önce kiralayandan başlayalım.
Medyada, “Türk vatandaşlığına geçen Kazak asıllı işadamı Tevfik Arif’in yatı kiraladığı” yazılmıştı.
Yanlış.
Doğrusu şöyle:
Kiralayan, dünyanın büyük işadamlarından Alexander Mashkevich.
Savarona’nın beş günlük kira bedelini Mashkevich peşin ödemiş. Banka dekontunda bu not yazılı.
Alexander Mashkevich, Kazak asıllı.
[color:c350=black][url=http://www.milliyet.com.tr/index/Kazakistan][color:c350=black]Kazakistan[/color][/url] ekonomisinin dörtte birini kontrol ediyor. Mega servetiyle [url=http://www.milliyet.com.tr/index/Forbes][color:c350=black]Forbes[/color][/url] listesinde yer almakta.
Euro-Asian Bank’ın sahibi. Enerji ve [url=http://www.milliyet.com.tr/index/madencilik][color:c350=black]Madencilik[/color][/url] alanlarında da faaliyet gösteriyor.
Yılın bir bölümünü [url=http://www.milliyet.com.tr/index/Israil][color:c350=black]İsrail[/color][/url]’de geçiriyor. [url=http://www.milliyet.com.tr/index/Avrasya][color:c350=black]Avrasya[/color][/url][/color][color:c350=black] Yahudiler Konfederasyonu Başkanı.[/color]

[color:c350=black]Ve…[/color]Petkim’i alan grupta “gizli ortak olduğu” yolunda spekülasyonlar yoğun.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev tarafından destekleniyor.
Daha önce Savarona’yı gene kiralamıştı. Nazarbayev’in de aralarında olduğu konuklarına bu yatta davet vermiş.
[color:c350=black]“Fuhuş baskınında (!!)” o da ifadesi alınmak üzere götürülmüş ama “kırmızı [/color][color:c350=black][url=http://www.milliyet.com.tr/index/pasaport][color:c350=black]pasaport[/color][/url]” taşıdığı için bir [url=http://www.milliyet.com.tr/index/diplomat][color:c350=black]diplomat[/color][/url][/color][color:c350=black] konuğuyla birlikte serbest bırakılmış.’[/color]


[color:c350=black]Civaoğlu yazısında, [/color]fuhuş skandalının yaşandığı [color:c350=black] Savarona’yı Avrasya Yahudiler Konfederasyonu Başkanı [/color]Mashkevich’in kiraladığın[color:c350=black]ı yazarken bir de not düşüyor; ‘[/color]Petkim’i alan grupta “gizli ortak olduğu” yolunda spekülasyonlar yoğun’


AKP’nin büyük özelleştirmelerinden biri olan Petkim özelleştirmesi sürecinde orataya atılan iddialar aslında Alexander Mashkevich ile sınırlı da değildi.


İspatlanması henüz mümkün olmayan, spekülatif iddialar o zaman da vardı; bu iddiaların önemlilerinden bir tanesi de Mashkevich’in yerli ortaklarıyla ilgiliydi. O iddilara konu olan yerli ortakların isimlerini ise şimdi dillendirmek kolay değil, çünkü ispatlanamıyor.


Bir fuhuş skandalının ardından bile bir çok ilginç(!) ilişkilerin ucu hemen görünüveriyor ama o ucu çekip bütünü ortaya çıkarmak nedense mümkün olamıyor.


Türkiye’de gerçekleştirilen istisnasız her özelleştirmenin ardında ciddi bir skandal ve inanılmaz ilişki ağları var ancak bu iddiaları iddia olmaktan çıkartıp habere dönüştürebilecek gazeteci yok çünkü asıl sorun o gazeteciyi koruyacak medya patronu yok.


Bu iddialarda adı geçen insanların siyaset ve ticaret ilişkilerinin iç içe geçmiş olması dışında bir ortak noktaları daha var. Hepsi inançlı insanlar hem de farklı dinlerden… Dinler arası diyalog da böyle bir şey galiba?


Bunların hepsi spekülasyon, iddia tabi…



Okuyanlar ciddiye almasın.



Güneri Civaoğlu'nun yazısının tamamı için:

[url=http://www.milliyet.com.tr/savarona-ve-gizemli-adam/guneri-civaoglu/siyaset/yazardetay/02.10.2010/1296356/default.htm]www.milliyet.com.tr/savarona-ve-gizemli-adam/guneri-civaoglu/siyaset/yazardetay/02.10.2010/1296356/default.htm[/url]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 03, 2010 5:31 pm

[table:925b border=0 cellSpacing=1 cellPadding=1 width="100%" align=center valign="top"][tr][td:925b bgColor=#980000 height=20 vAlign=center align=middle]<TABLE width="98%" align=center valign="middle">

<TR>
<td align=left>[font:925b=verdana][size=9][color:925b=#ffffff][b]Şimdi haç döküyorlar “evet”lerinizden[/color][/size][/font][/b] </TD></TR></TABLE>[/td][/tr][tr][td:925b bgColor=#000000 height=2 vAlign=center][/td][/tr][tr][td:925b vAlign=top]
[font:925b=verdana][size=16][color:925b=#006798][b]Aziz Karaca [/b][/color][/size][/font][email=azizkaraca@yenimesaj.com.tr][/email]

12 Eylül referandumunda döktürdüğünüz “evet”ler haçlı dünyası açısından, Anadolu coğrafyası üzerinde çok özel hesapları olan haçlılar açısından ne kadar da verimli oldu!
Daha mürekkepleri dahi kurumamış olan “evet”lerinizden kocaman bir haç döktü iktidar ve yakında Akdamar kilisesine dikecek.
Dikkat edin, dökecek ve dikecek değil, döktü, hazırladı dikecek.
Ne demiş ilgili Vali:
“Restorasyon projesi haçsız yapılmış. 140 kiloluk 2 metre boyunda bir metali koymak düşünülmemiş. ‘Teknik olarak yetişmeyecek, sizin istediğiniz yerde sergileyelim, ayinden sonra koyalım’ dedik. Restorasyon şirketi 45 günde yaparız diyor. Müzeler Genel Müdürlüğü ayinden sonra kubbenin statik hesaplarını yapacak, 1-2 ayda yerine oturabilir sanıyorum”.
Hacım, sıkı bak bakalım senin ve sırtlayıp sandığa götürdüğün on kişinin kullandığı “evet” bu 140 kilo ağırlığında ve iki metre uzunluğunda dökülen bu haçın tam olarak neresine denk gelmiş.
Referandumdan az önce Trabzon’daki Sümela manastırındaki nümayişten ve ardından Van’daki Akdamar kilisesindeki binlerce kişilik boy gösterisinden sonra Anadolu coğrafyasında koltuğunda-omuzunda haçla dolaşanların sayılarında müthiş artış oldu. Hacımın “evet”leri ile omuz verdiği iktidar “evet”lerden haç döküp döküp papazların omzuna veriyor ve salıyor Anadolu’ya.
Şimdilerde “evet”lerinizden sadece haç dökülmüyor, “evet”lerinizden saç dökülüyor, kütük demirler dökülerek İmralı’ya köprü kuruluyor, eski ve yeni avukatların direkt geçişleri sağlanıyor ve bebek katilinin mesajları millete derhal ulaştırılıyor.
Hacıma bir önerim var; yakınlarında şehit ailesi varsa, elini-ayağını, gözünü-kulağını kaybetmiş gaziler varsa gitsin ve referandumdan sonraki gelişmeler hakkında bir fikirlerini sorsun, görüşlerini alsın ama sakın onlara “evet” dediğini söylemesin, söyleyip de yaralarını tazelemesin.
Hacımın “evet”lerinden oluşan iki metre uzunluğundaki haç pek yakında o malum kilisenin tepesine dikilecekmiş.
Peki Van/Akdamar adasındaki o kilisenin yakın tarihimiz açısından önemi nedir?
Eğer sağlam kaldı ise kulaklara küpe olsun:
“Kente giren Ermeniler, karşılarına çıkan herkesi kurşuna dizmişti. Can derdine düşen silahsız köylüler, Van Gölü’ne doğru kaçmaya başlamıştı. İşte o anda Van ile Akdamar adası arasında taşımacılık yapan vapurlar imdatlarına yetişmişti. Çaresiz halk, Ermeni zenginlere ait bu vapurlara doluşmuştu. Asıl katliam da burada yaşanmıştı. Vapur, gölün tam ortasına gelindiğinde Ermeniler, Türk erkeklerini katledip suya atmıştı. Kadınlar ise Akdamar’a götürülmüş, ömürlerinin sonuna kadar Ermenilerin tecavüzüne uğramıştı”
Görüldüğü gibi hacım senin evetlerin nerelerde kullanılıyor ve Allah bilir ama belki de bu “evetler” seni mezarda da rahat bırakmayacak.
[/td][/tr][/table]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 03, 2010 5:32 pm

[table:0962 border=0 cellSpacing=1 cellPadding=1 width="100%" align=center valign="top"][tr][td:0962 bgColor=#980000 height=20 vAlign=center align=middle]<TABLE width="98%" align=center valign="middle">

<TR>
<td align=left>[font:0962=verdana][size=9][color:0962=#ffffff][b]AB bir Hıristiyan kulübü [/color][/size][/font][/b]</TD></TR></TABLE>[/td][/tr][tr][td:0962 bgColor=#000000 height=2 vAlign=center][/td][/tr][tr][td:0962 vAlign=top]
[font:0962=verdana][size=16][color:0962=#006798][b]Murat Çabas [/b][/color][/size][/font][email=mcabas@yenimesaj.com.tr][/email]

Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir sempozyumda “AB’ye bir Hıristiyan kulübü olarak bakamayız” dedi.
Aynı konuşmada Sayın Erdoğan AB’ye bazı sitemlerde bulundu.
Başbakan Erdoğan, “Türkiye’nin dışında, 50 yıldır AB’nin kapısında bekletilen ikinci bir ülke yok. Ben bu sorunun cevabını bugüne kadar Avrupalı dostlarımızın hiçbirinden alamadım. Türkiye’yi bu kapıda niçin bekletiyorsunuz? Biz AB müktesebatının neyini yerine getiremiyoruz veya AB içine aldığınız üyelerin tamamı acaba Türkiye kadar şu anda yapılanması itibariyle müktesebatın gereğini yerine getirmiş mi?’’” dedi.
Biz de diyoruz ki, “Neden yok? Çünkü bizim dışımızda müracaat edip de kısa zamanda alınan ülkelerin hepsi Hıristiyan ülkeler, Türkiye ise Müslüman ülke. Dolayısıyla AB bu tavrıyla bir Hıristiyan Kulübü olduğunu açıkça ortaya koyuyor.”
Başbakan Erdoğan, “AB’ye üyelik sürecinde fasılları açarken ‘Acaba bir fasıl açalım mı, açmayalım mı?’ diye konuşuluyor. Bize gelene kadar 15 fasılla süren bir süreç vardı, daha sonra baktılar, bunlar çabuk açılır diye fasılların sayısını 35’e kadar çıkardılar. Niye? ‘2015 mi olsun, 2020 mi olsun?’ bunu konuşmaya başladılar’’ dedi.
Biz de diyoruz ki, “Fasıl açmada yaşadıkları tereddüdün, fasıl sayısını arttırmalarının ve sürekli ileri tarihe ertelemelerinin ana sebebi Türkiye’yi yokuşa sürmek. Türkiye’yi AB’ye asla almayacaklar. Kapısında sürekli oyalayacaklar. Çünkü Türkiye bir İslam ülkesi, AB bu tavrıyla yine bir Hıristiyan Kulübü olduğunu açıkça belirtiyor.”
Başbakan Erdoğan, “Bu süreçte biri çıkıp ‘imtiyazlı ortaklık’, öbürü farklı şeyler söylüyor” dedi.
Biz de diyoruz ki, “İmtiyazlı ortaklık neden diyorlar, çünkü Müslüman Türkiye’yi bir AB üyesi olarak görmek asla istemiyorlar. AB liderleri bu tavırlarıyla beraber yine AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğunu vurguluyorlar.”
Başbakan Erdoğan, “AB müktesebatına göre Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olması mümkün değil. Yani fasıllar itibariyle mümkün değil. Kendi kendilerini inkar etmişlerdir ve siyasi bir karar almışlardır. Neden? Çünkü Kıbrıs diyorsunuz. Kıbrıs derken, hala Kıbrıs’ta yeşil hat var. Yeşil hattın olduğu bir yeri siz kalkıp da AB’ye alamazsınız. AB müktesebatı bunu reddediyor. Ama, ‘Aldım oldu’ dediler” ifadelerini kullandı.
Biz de diyoruz ki, “AB, Güney Kıbrıs’ı, hala bir devlet olmamasına rağmen, yeşil hat bulunmasına rağmen, komşularıyla problemlerini çözmemesine rağmen, her türlü müktesebatı rafa kaldırarak içine aldı. Yanlış söylüyorsunuz bu siyasi bir karar değil dini bir karar. Çünkü Güney Kıbrıs Hıristiyan bir topluluk, AB yine bu tavrıyla açıkça bir Hıristiyan kulübü olduğunu belirtiyor.”
Sayın Başbakan, siz AB’nin bir Hıristiyan kulübü olmadığını belirtiyorsunuz ama AB’ye sitem ederken kullandığınız bütün ifadeler AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğunu ispatlıyor.
Gelin artık gerçekleri görelim ve bu kara sevdadan vazgeçelim.
[/td][/tr][/table]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 03, 2010 5:35 pm

[table:79a0 border=0 cellSpacing=1 cellPadding=1 width="100%" align=center valign="top"][tr][td:79a0 bgColor=#980000 height=20 vAlign=center align=middle]<TABLE width="98%" align=center valign="middle">

<TR>
<td align=left>[font:79a0=verdana][size=9][color:79a0=#ffffff][b]“İman’a operasyon”un arka planı[/color][/size][/font][/b] </TD></TR></TABLE>[/td][/tr][tr][td:79a0 bgColor=#000000 height=2 vAlign=center][/td][/tr][tr][td:79a0 vAlign=top]
[font:79a0=verdana][size=16][color:79a0=#006798][b]M. Emin Koç [/b][/color][/size][/font][email=eminkoc@yenimesaj.com.tr][/email]

Türkiye, Batı’nın Haçlı seferleri ve Şark projesi manevralarına rağmen geçmişte yaşamadığı mukaddesat yozlaşmasını ve kimlik erozyonunu maalesef son dönemlerde yaşıyor.
Türk milleti, kendi medeniyetinden kopartılıyor… Değer ölçüleri ve akaid karmaşası yaşanıyor. İslam’ın “iman esasları” örseleniyor. Haçlının şirk ve teslisten beslenen değerleri ile İslam’ın Tevhid değerleri eşleştiriliyor, müsavi kılınıyor, kolkola yürütülüyor. Hak ile batıl birbirine karıştırılıyor.
Bir tek gayr–ı Müslim vatandaşımızın dahi yaşamadığı Müslüman mahallelerine kilise evler konduruluyor, harabe kiliseler imar ediliyor. Buraları, yurt içi ve yurt dışından ithal edilen gayr–ı Müslim cemaatlerle ihya edilmeye çalışılıyor.
Türkiye üzerinde “iman ve mukaddesat operasyonu” yapılıyor.
Bu operasyonun cafcaflı argümanları “dinler arası diyalog ve medeniyetler ittifakı”dır.
Bu BOP eksenli teo–politik bir operasyondur.
Neticede İslam’ın Tevhid akidesiyle şekillenerek bugüne kadar gelen Müslüman Türk kimliği, yozlaştırılarak gayr–ı Müslim alt kimliklere, Hıristiyan–pagan etnik kimliklere dönüştürülüyor.
Böylece milletimizin “birlik ve bütünlüğü” ortadan kaldırılıyor.
Herkes, dini, inancı ve yaşayışında hürdür ve kendinedir… Bu hususta hiç kimsenin çekincesi ve endişesi yoktur, olamaz da.
Zaten Müslümanların gayr–ı Müslimlerle olan münasebetleri bakımından İslam’ın temel ölçüsü çok açık ve nettir: “Sizin dininiz size, benim dinim bana”dır.
Dolayısıyla hiç kimse, dini inançları ve yaşayışı sebebiyle kınanamaz, baskı altına alınamaz. Hatta her türlü dini inanç ve hürriyetlerini doya doya yaşama hakkına sahiptir. Devlet ve hükümet de, bu hakların yaşanmasında her inanç kesimine hizmet etmekle mükelleftir.
Nitekim asırlar boyunca Türk milletinin idare ve inisiyatif alanında yaşayan gayr–ı Müslimler hiçbir şekilde mağdur olmamışlar, her türlü inançlarını doya doya yaşamışlardır.
Ancak Türkiye’nin son zamanlarda tabi tutulduğu “mukaddesat operasyonu” bu bağlamda ele alınamaz.
Zira hükümetin BOP eksenli “dinsel icraatları” ve “dinler arası diyalog ve medeniyetler ittifakı” uygulamaları, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya dönüşmüş vaziyettedir.
Tek bir gayr–ı Müslim vatandaşımızın dahi yaşamadığı Müslüman mahallerinde kilise evleri açmanın, Müslüman Türk’ün namusunun kirletildiği Akdamar gibi kuş konmaz kervan geçmez yörelerdeki kiliseleri ihya etmenin, kan–ter içinde tırmanın dahi mümkün olmadığı yamaçlara kondurulmuş Sümela manastırı gibi yerlerde ithal cemaatlerle ayinlere imkan tanımanın din hürriyeti ile izah edilmesi mümkün müdür?
Buna mukabil İslam’ın iftar sofralarına konuşlandırılmış papaz ve hahamların dualarına Müslümanlara amin dedirtmenin, Müslüman evlatlarımıza okutulan ders kitaplarında “3 hak din”den dem vurup Kelime–i Tevhid’den “Muhammed Rasulüllah”ı çıkartmanın, Yüce Allah’ın Kur’an–ı Kerim’de “hak din” olarak ilan ettiği İslam’ın ve alemlere rahmet peygamberi olarak takdim ettiği Hz. Muhammed’in “hak ve rahmet oluşu” yetmiyormuş edasıyla, Müslümanları güya insanlık barışı adına gayr–ı Müslimlerin uydurduğu ve bizzat Kur’an–ı Kerim’in reddettiği “İbrahimî dinlerde ve Hz. İbrahim’de buluşma” gibi bir batılda buluşturmanın adı, olsa olsa “iman ve mukaddesat operasyonu” olabilir.
Hükümet, Müslüman veya gayr–i Müslim her inanç kesiminden vatandaşlarının dinsel ihtiyaçlarına cevap verebilir. Ama asla o inanç kesimlerinin “itikad esaslarına, ibadet tarzları ve mukaddesatı”na kendince müdahale edemez, kendine göre şekillendiremez, değiştirmeye ve dönüştürmeye kalkışamaz, sulandıramaz, ılımlılaştıramaz.
Başbakan R. T. Erdoğan, 18 Haziran 2004 günü Hollanda Roterdam’da kendisine yönelik bu husustaki eleştirilere, “ Benim vatandaşım yurtdışında inancını yerine getirebiliyorsa, Türkiye’deki yabancılar da getirebilmeli. Hep bana, hep bana olmaz. Keser gibi hep bana değil, testere gibi mantığı olmalı” şeklinde getirmeye çalıştığı izah makul değildir.
Erdoğan’ın yaptığı bu kıyas batıl bir kıyastır. Çünkü…
Avrupa’daki vatandaşlarımız, kendi iman ve ibadetlerini yaşamak için, bizzat kendi imkanlarıyla cami veya mescitler açıyorlar. Müslüman’ın olmadığı hangi Avrupa kentinde herhangi bir cami açılmış veya herhangi bir mescit mi var? Var mı? Yok… Bir.
Ülkemizde, zaten gayr–ı Müslim vatandaşlarımız, kendi inanç ve ayinlerini yaşayabilecekleri her türlü imkana ve kiliselere sahiptirler. Hiç kimse onlara dokunamaz ve engel olamaz.
AKP’nin alengirli kilise işi, bir tek gayr–ı Müslim vatandaşın dahi bulunmadığı yerlere kilise ve kilise evler kondurması, imar etmesidir.
Öte yandan hangi Avrupa devleti, Müslümanlara herhangi bir cami veya mescit açmak için bütçesinden pay ayırmış ve bizzat uygulamıştır?! Yok böyle bir şey, vaki değil… İki.
Halbuki AKP hükümeti, tek bir gayr–ı Müslim vatandaşımızın yaşamadığı yörelerdeki kilise ve harabe manastırları, bizzat hükümet bütçesiyle imar ve ihya etmektedir. İhya edilen bu kiliseler, ya o yörenin Müslüman evlatları el altı çalışmalarla ayartılarak doldurulmakta yahut ise 3–5 yılda bir kere ithal papaz ve ithal gayr–ı Müslim cemaatlerle ayinlere sahne olmaktadır.
AKP hükümetinin Kültür Bakanlığı, İznik tanıtım broşüründe, İslam’a göre her şeyin başı ve Kur’an’ın ayeti olan “Bismillahirrahmanirrahim” yazısının üstüne “Tanrı İsa ve Haç figürü”nü yerleştirirken, Avrupa’nın hangi uygulamasını örnek alarak yapmıştır?!
Kendinize gelin Allah aşkına…
AKP hükümetinin BOP eksenli bu icraatlarının hiçbir izahı yoktur, kıyas–ı gayr–ı kabildir.
AKP’nin bu vahim BOP eksenli vaziyetine rağmen, CHP hala olur olmaz “dinsel taarruzları” vuku bulunca, halkımız, “din karşıtı yaftasıyla ma’lul” CHP’ye karşı AKP’nin safında yer almaya devam ediyor. Böylece CHP, AKP’nin değirmenine su taşımaya devam ederek, aynı BOP operasyonunun bir parçası olmaktan kurtulamıyor.
Türk milleti, “iman ve mukaddesatımız üzerindeki bu türden sağlı–sollu operasyonlar” bağlamında ayık olmalı, demokratik haklarını kullanarak elinin tersiyle itmeli, batılları reddetmeli; böylece medeniyetini, mukaddesatını, iman, kimlik, birlik ve bütünlüğünü korumalıdır. Gerisi, medeniyetimizden kopmadır, batıla sürüklenmedir, bölünmedir, parçalanmadır.
[/td][/tr][/table]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
turbix




Mesaj Sayısı : 161
Reputation : 7
Kayıt tarihi : 15/04/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: akp-ab    HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPerş. Ekim 07, 2010 5:00 pm

14. Uluslararası İş Forumu (IBF) Kongresi'nde AB'ye sert mesajlar veren Başbakan Erdoğan, "Türkiye'yi istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın, bizi oyalamayın" dedi
07 Ekim 2010, 12:22
Anadolu Haber

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne sert eleştirilerde bulunarak "Eğer Türkiye'yi istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın. Açıklayın, bizi oyalamayın. Bunu kendilerine de söylüyorum ama bize 'hayır oyalamıyoruz' diyerek kendilerine göre bazı formüller uyguluyorlar. Biz de şu anda süreci böyle işletiyoruz" dedi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) 14'üncü Uluslararası İş Forumu Kongresi'nde konuşan Erdoğan, 12 Eylül referandumunda MÜSİAD'ın verdiği desteğe şu sözlerle teşekkür etti:

"MÜSİAD bir yandan ekonomik büyüme ve kalkınma mücadelesinde ön safta yer alırken aynı zamanda demokratik haklar ve özgürlükler noktasında takdire şayan imtihan verdi. MÜSİAD cesaretle, kararlılıkla bu süreçte öne çıktı ve gür bir sesle 'evet' dedi. Demokrasiye sahip çıktıkları ve gereğini cesurca yerine getirdikleri için de teşekkür ediyorum." Konuşmasında AB'ye de sert eleştirilerde bulunan Erdoğan, şu mesajları verdi:

'BOŞUNA BEKLEMEYİN'

Demokratikleşme yolunda attığımız adımlar, AB ile sürdürdüğümüz katılım müzakereleri, kabul ederler veya etmezler hiç önemli değil. Bunu ben kendilerine de söylediğim için rahat rahat söylüyorum. Eğer bizden cevap bekliyorsanız boşuna bekliyorsunuz. Eğer Türkiye'yi istemiyorsanız çıkın bunu açıklayın. Açıklayın, bizi oyalamayın. Bunu kendilerine de söylüyorum ama bize 'hayır oyalamıyoruz' demek sureti ile kendilerine göre bazı formüller uyguluyorlar. Biz de şu anda süreci böyle işletiyoruz.

Biz yere sağlam basıyoruz. Büyük ve güçlü ekonomisiyle Türkiye, yatırımcılara eşsiz fırsatlar sunuyor. Bölge ülkeleriyle kurduğumuz dostluk ilişkileri de Türkiye'nin gelecek vizyonunu daha da genişletiyor.

Küresel krizi, tamamen kendi yöntemlerimizle ve kendi kaynaklarımızla aştık ve aşıyoruz. Uluslararası Para Fonu'na bu süreçte ihtiyaç duymadık ve artık 3 yıl oldu stand-by anlaşmasını da imzalamadık. 8 yıl önce bizim IMF'ye olan borcumuz 23.5 milyar dolar idi. Ama şu anda 6 milyar dolara düştü.

Gelişmiş ülkelerde daralmalar yaşanırken Türkiye üç çeyrektir kesintisiz büyüyor. Büyümede dünya üçüncüsüyüz.

Dünyanın her ülkesinden yatırımcıyı Türkiye'de misafir etmekten, onlara en iyi yatırım imkanlarını sunmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Ülkemiz her alanda büyük yatırımlara açıktır. Güvenli ve istikrarlı bir ülkedir. Özellikle Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı başta olmak üzere, tüm kurumlarımız, her konuda sizlere yardımcı olacaktır.
Çevre ülkelerle yaşanan sorunların üzerine gittik. Dostluk ve kardeşliği ön plana çıkardık. Sorunları minimize etmiş hatta aradaki vizeleri kaldırmış ülke konumundayız. Suriye, Lübnan, Ürdün, Rusya, Sırbistan gibi ülkelerle vizeleri kaldırdık. Hem insanlarımızın hem de işadamlarımızın arada engeller olmaksızın kucaklaşmasını sağladık.

Küçük bir köye dönüşen dünyamızda, yoksulun daha da yoksullaştığı, zenginin daha da zenginleştiği bir sistemin sürdürülebilir olmadığı açıktır. Bir kesim, sınır tanımaksızın tüketirken, diğer bir kesimin, küreselleşmenin aracı olan televizyon ve internetten bunu sadece seyrediyor olması, vicdanları yaralamakta, adalet duygusunu zedelemektedir. Özellikle İslam ülkeleri ve İslam ülkelerindeki iş adamlarının, bizim inançlarımıza, kültürümüze tamamen zıt olan bu eşitsizlik üzerinde daha fazla durmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bizler, diline, inancına, derisinin rengine asla ve asla bakmadan, komşuluk hukukunu yücelten, komşusunu adeta kardeşi gibi gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Yoksulluk, salgın hastalıklar, çevre kirlenmesi, küresel ısınma, su sorunları, herkesten önce bizim ortak sorunlarımızdır. Pakistan'da sel felaketinde ölen çocuklar, Sudan'ın çocukları, Bağdat'ın çocukları, Kabil'in çocukları, Gazze'nin çocukları elbette ki bizim çocuklarımızdır.

Dünya bu sorunlara sırtını dönse bile biz sırtımızı dönemeyiz. İşte onun için bölgesi ve küresel meselelere daha fazla eğilmek barış adına daha fazla çaba harcamak, küreselleşmede söz sahibi değişimde pay sahibi olmak zorundayız.

(Sabah)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vertes
AKINCI MOD
AKINCI MOD
vertes


Mesaj Sayısı : 323
Reputation : 14
Kayıt tarihi : 14/06/09

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPerş. Ekim 07, 2010 7:01 pm

bilinen meşhur ve bize yol gösterici olduğuna inandığım sultan abdulhamid yönteminin nasıl olduğu malum olsa da biz tekrar edelim..sultan abdulhamid bir işe girişeceği zaman ingiliz büyükelçisini çağırır ve şu konuyu nasıl yaparsak iyi olur diye sorar sonrasında ise ingiliz elçisinin söylediğinin tersini yaparmış..

kasımpaşalı kopilinde söylediklerini tersinden okuyarak ne kasdettiğini anlayabiliriz.
borç noktasına gelince geçmiş dönemlerde dış borç tehlikeyken şimdi ise asıl tehlike iç borçlanmadan geçmektedir..iç borç demek kanunların içerdeki yiyici ekibe göre çıkarmak demektir iç borç ihaleleri tercihen vermek demektir iç borç hırsızla ortaklık kumpanyası ile yürütmek demektir..

hangi akp belediyesi hangi ihaleleri tercihen vermiş bakmak lazım !!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPerş. Ekim 07, 2010 9:10 pm

'Ayrılmasaydık kan dökülecekti'Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi'nden ayrılmasıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı...





TRT Haber'de dün gece Kozmik Oda programının konuğu olan Saadet Partisi'nin Eski Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, partiden ayrılış sürecinde yaşananlara ve bundan sonra ne yapacağına ilişkin Rıdvan Memi'nin sorularını yanıtladı. Kurtulmuş programda bir çok bilgiyi ilk kez dile getirdi, işte o çok konuşulacak açıklamalar!

'AYRILMASAYDIK KAN DÖKÜLECEKTİ'

"İstanbul il iftarı baskınından sonra partimizin genel başkan yardımcısı olan, 30-40 yıldır bu harekete büyük güç vermiş insanlar fiili tacizlere uğradı. Mesela Sayın Lütfi Esengün, 40 yıldır bu davanın içinde olan birisidir. Ona karşı bir saldırıda bulunuldu. Yine Musa Demirci 40 yılını bu davaya adamış bir isim ona saldırıda bulunuldu. İstanbul İl Başkanının arabasına onlarca kişinin taşlı sopalı saldırısı oldu.Biz önümüzdeki kongreye girsek büyük ihtimalle bu kongreyi alırdık. Bizimle birlikte harelet eden il başkanların, il yönetimlerinin desteği ortadadır. Kerbela derken de şunu kastediyoruz. Kardeş kavgası olmasın istedik. Bütün bunlardan çok daha ağır tablolar olabilirdi. Allah korusun bir kişinin burnu kanasa bunun vebalini biz veremezdik". Rıdvan Memi'nin bu noktada sorduğu "Kan dökmeye varacak bir potansiyel mi sezdiniz ?" sorusuna Kurtulmuş'un yanıtı netti : "Hiç kuşkusuz. Korkarız ki öyleydi. Çünkü bu süreç içerisinde fiili saldırılar yapıldığı gibi benim, eşimin cep telefonları verilerek insanlar kışkırtıldı. Bunlar çok daha ileri noktaya taşınacaktı. Bunun potansiyeli de Türkiye'nin dört bir tarafında gösterildi."

'İŞ EŞİME VE BANA YÖNELİK ÖLÜM TEHDİDİNE KADAR ULAŞTI'
"Benim ve eşimin telefonları bazı sitelerde yayınlandı. Bana ve eşime bir çok tehdit telefonları oldu. Bunlar çok açık şekilde oldu. Emniyet de soruşturmaya devam ediyor. Çok ciddi küfürler... hakaretler... iş ölüm tehdidine kadar ulaştı"

'PARTİ SALTANATA DOĞRU EVRİLDİ VE BİZ AYRILDIK'


"Erbakan'ın sözlerini üstüme alınmıyorum. Kendimi Sırat-ı Müstakim üzere görüyorum. Siyaset bu tür terminolojiler üzerinden yapılmaz. Siyaset irade işidir, iddia işidir. Bu da sürü olmayı değil iddia ve irade sahibi olmayı zorunlu kılar. Ben hiçbir arkadaşımın kendisini sürünün bir parçası olarak gördüğünü düşünmüyorum. Ayrılık kararı almak hakikaten hiç kolay değildi. Bu kadar kötü süreçlerle baş başa bırakılacağımızı öngöremedik. Rüyamızda görsek inanmazdık ama anlaşıldı ki mesele saltanata doğru evrilmiş, bu noktada da ayrılık kararını aldık."

'DAVUL BAŞKASININ BOYNUNDA TOKMAK BAŞKASININ ELİNDE OLMAZ'


"Erbakan İran örneğinden hareketle partinin YİK'ini Velayet-i Fakih konseyi gibi çalıştırmak istedi" sorusuna önce "Bu iddia doğru değil" diyerek yanıt veren Numan Kurtulmuş'un devamında söyledikleri ikili yönetim yapısının varlığını doğruladı: "Velayet-i Fakih sistemini hayata geçirmek istediği iddiası doğru değil. Zaten Velayet-i Fakih müessesesi bizim siyasi geleneğimize uymaz. Siyasette bu tür ikili müesseseler yürümez. Türkiye'de siyasetin açık yapılması lazım. Aramızdaki temel farklılıklardan biri de buydu. Kamuoyu önünde sorumlu kimdir, partinin genel başkanıdır, genel idare kuruludur. Bu yetkili organlar eliyle siyaset yürür. Onun dışında herhangi bir sorumsuz yetkili müesseseyi Türkiye siyaseti kaldırmaz"

"- Çatışma buradan mı çıktı ?"

"Çatışmanın temel noktalarından birisi büyük oranda burasıydı.İstişare başka şeydir icra başka şey. Bir her zaman istişareye, başkasını fikirlerine açık olduk. Ama davul başkasının boynunda tokmak başkasının elinde..böyle bir siyaset olmaz"

'TEŞKİLAT PARASI İLE ALINAN TV 5'İN GELİRİ NEREDE BİLMİYORUM'

Teşkilatın hisse alımıyla kurulan TV 5'in satışından elde edilen gelirin ne olduğuna dair Rıdvan Memi'nin sorusuna Kurtulmuş'un verdiği yanıt yine uzun süre konuşulacak cinstendi:

"Ben gözümün görmediği elimin tutmadığı hiç bir konuda yorum yapmak istemem. Bunun ilgililer, bu süreçte para toplamış olanlar bilecek bunu..."

'PARTİ BİNASININ KİRASI KİME ÖDENİYOR BİLMİYORUM'

Numan Kurtulmuş, parti genel merkezinin 36 bin lira olduğu iddia edilen kirasının kime ödendiğine ilişkin soruya verdiği yanıt ta çarpıcıydı :

"Bir şirkete ama şirketin arkasında kim var bilmiyorum, Biz geldiğimizde kiramızı ödedik, ama kimdirler bilmiyorum, hesaplar benim kontrolümde değildi. Partinin genel merkez binasına ne kadar kira ödeniyordu bilmiyorum. Genel merkez binasının kimden kiralandığını da bilmiyordum. Bu tür ilişkilerle hiçbir zaman ilgim olmadı."

'PARTİMİZDE SOSYAL DEMOKRATLAR DA OLACAK, İLK TOPLANTI BİNGÖL'DE'

"Hiçbir parti masa başında kurulmaz. Anadolu'yu karış karış dolaşacağız ve en kısa zamanda hareketimiz partileşecektir. Öyle ümit ediyorum ki 2011 seçimlerine de katılacağız. Yerli, maneviyatçı, anti emperyalist ve daha özgürlükçü bir parti olarak siyasal paydaşlarımızı arttırarak yola devam edeceğiz. Bu görüşlere katılan herkes partimizde yer alacak. Sosyal demokratlar, muhafazakarlar. Yeni Anayasa platformu oluşturacağız. İlk buluşmamız Bingöl'de gerçekleşecek. Yeni Anayasa isteyen herkesi bir araya getireceğiz. Özellikle referandumdan sonra ortaya çıkmış olan yüzde 58'in hakkını hukukunu koruyacak yeni bir siyasal ortaklığı oluşturmaya çalışacağız. BBP lideri Yalçın Topçu ve DP'nin Eski Genel Başkanı Süleyman Soylu ile siyasi birliktelik anlamında herhangi bir görüşmemiz olmadı."

'AB'YE KATEGORİK OLARAK KARŞI DEĞİLİZ'

"AB karıştılığı algısını doğru bulmam. Avrupa Birliği bizim için bir medeniyet projesidir derseniz böyle bir anlayışa karşı olduğumu açıkça söyleyebilirim. AB de zaten evrilmekte, gelişmekte olan bir yapı. Bir Avrupa Birliği'ni reel bir yapı olarak görürüz. Ütopik her şeyi çözen bir maymuncuk olarak görmeyiz. AB ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan toptan kategorik olarak karşı durduğumuz bir şey değil. Biz kendi ekonomik refahımızı da kendi dinamiklerimiz üzerinden sağlarız. Özgürlükleri genişleteceksek kendi dinamiklerimizle yaparız."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPerş. Ekim 07, 2010 11:22 pm

Numan'la Tayyip'in buluştuğu nokta, AB'ye temelde karşı olmayışları.

Süreç zaten bunun üzerinden işliyor, AB-D'ye karşı olanlar ve olmayanlar.

Türban meseles de aynı, şimdi türbanı serbest bırakıyorlar güya, bakın müslüman görünümlü AB-D'ci medadaki türbanlı yazarlara, Türbanın asıl manasını değil de şeklini, kendi manalandırmalarını savundukları apaçık.

Savundukları o türban, Sütçü İmam'ın uğruna kurşun sıktığı değil.

Hen türbanı savunacaksın, hem de AB-D'ci, sivil toplumcu, helsinkici, sözde demokratik özgürlükçü, olacaksın... Yazdıkları yazılara bakın yeter.

Üstad'ın "camiler güya açık" dediği gibi, türban da güya serbest. Bu türban, olsa olsa Amerikan türbanıdır. Amerikan politiklarını uygulayabilmek adına türbana güya özgürlük. İyi de İncirlik'i ne yapacağız? Demokrasi olsun da istediği gibi yaşasın diye türbana da özgürlük gelmişken, bu iş neticesi İncirlik dene işgal üssü daha bir görünmez kılınıyorsa...

Türban, "hürriyet" mücadelesinin bir parçası, vasıtası oduğu zaman bir mana ifade eder, yoksa bez parçasından başka ne ki?

Düşman, size cepheden karşı olmakla tesir edemeyeceğinin anlayınca, ayarttığı işbirlikçileri ajanlar vasıtasıyla yanınızda görünüp, müdafaa ettiğiniz değerlerin içini boşaltır ve o değerleri artık siz düşmana karşı bir silah olarak kullanamazsınız.

AKP eliyle, elimizdeki ideolojik siahlar birer birer işlevsiz hae getirilmekte.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Arap




Mesaj Sayısı : 13
Reputation : 1
Kayıt tarihi : 28/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPerş. Ekim 07, 2010 11:35 pm

Ben AZYA'ya katılıyorum.

Hürriyet timsali türban, esareti pekiştirmek için kullanılıyor AKP elinde.

Mehmet Şevket Eygi bu türbanlıların tesettüer adabına uymaz daracık şeyler giymeleri hakkında yazmıştı da hatırladığım kadartıyla, en çok tepkiyi bu türbanlı köşe yazarları vermişti, zamanda, vakitte, haber 7'de filan. Kusmuk tipler. O halleriyle, en adi fahişeden daha fahişeler.

Bizim memlekette, Maraş'ta, AKP'yi ilk kuran, Refahtan ilk ayrılıp teşkilatı kuran avukat Rıfat Bülbül var. O anlatıyor. 2002 seçimleri evvelinde bunlar malatya veya kayseride toplanıyorlar. Tayyip bunlara düşüncelerini sorduğunda rıfat bülbül AB için taktik filan gibisinden cümleler edince, tayyip, "yok rıfat abi, biz ab'yi gerçekten istiyoruz" diyerek benzer cümlelerle konuşmasına devam ediyor.

temayül yoklamasında maraşta 1. sırada çıkan rıfat listeye giremedi bile. Şimdi maraşta AKP içinde adı sanı bile okunmuyor. <Maraş AKP teşkilatını ilk kuran kendisi olduğu halde.

Rıfat Bülbül'ün şehadetiyle söyleyebiliriz ki, tayyip AB'ye kökten iman etmiştir. Yukarıdaki serzenişleri de olsa olsa kandırlmanın verdiği psikolojik bozukluk olsa gerek. fazla naz aşık usandırır ya, o hesap. Sonra AB2ye rest çekmenin yiğitliği de kendsine kalacak. Şartla nasıl olsa AB'yi dağılma noktasına getirdi.

Aslında iş son sürat Batı ile hesaplaşmaya doğru giderken, Recep tayyip meccanen kahramanlıklarının faturasını da bu süreçte Batı ile karşı karşıya kalmakla ödeyebilir. Tıpkı, Keşanlı Ali gibi. O da böyle bedavadan kahramanlığın cakasını belli bir süre sattı ama sonunda canını da o yolda verdi. Böyle mayın tarlasına sürülmüş eşek gibi bir hale düşecek gibime geliyor recep.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyCuma Ekim 08, 2010 3:42 pm

Kendini Yahudi olarak hissediyor

İtalya Başbakanı Silvio Berlisconi, işgal rejiminin Batının Doğudaki demokrasi kalesi ve ön cephesi olduğunu söyledi.
08 Ekim 2010, 16:19
Anadolu Haber

İtalya’nın başkenti Roma’da işgal rejimine destek için yapılan gösteriye mesaj göndererek seslenen İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi 'Kendimi Yahudi olarak hissediyorum' dedi.

Başbakan Berlusconi göstericilere gönderdiği ve dün (07 Ekim Perşembe) İtalya radyosunda yayınlanan mesajında şunları ifade etti: “Sınırları içinde İsrail’in güvenlik içinde ve Yahudi devleti olarak hayatta kalma hakkı vardır. Bu antisemitizme ve soykırıma karşı olan biz İtalyanların ahlaki ve manevi bir sorumluluğudur. (İran Cumhurbaşkanı Nejad’ın açıklamamalarına atıfta bulunarak) İsrail devletine yapılan tehditleri, onu yok etme açıklamalarını asla kabul edemeyiz”.

Diğer taraftan İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Gianfranko Fini yaptığı açıklamada, işgal rejiminin Batının Doğudaki demokrasi kalesi ve ön cephesi olduğunu söyledi.

Gösteride açılış konuşmasını yapan eski İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar ise yaptığı açıklamada şöyle dedi: “İsrail Ortadoğu’nun bir parçası değildir. Orta Doğu’daki Batı ülkesidir. İsrail ile hem tarihi hem de tehditleri paylaşıyoruz.”

FİEM
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyCuma Ekim 08, 2010 3:47 pm

Bu herif malum, RTE'nin kankası, aile dostu, çocuklarının nikah şahidi, boynuzlarıyla övünen bir gavat ki, karısını medyanın kameraları önünde şimdiki NATO Başkanı, o zamanki Danimarka Başbakanı Rasmussen'e teklif etmişti de Rasmussen bile şaşırıp kalmıştı.
RTE bu arkadaşlık, dostlukla ne kadar övünse az.
Tabi bu övünce istinaden de her karşılaştıklarında Emine ve kızlarıyla vs elleşmeleri vs.
Mesele onların elleşmeleri de değil elbet, kim kiminle ne yapar bu devirde o kadar mühim değil de bunların açtıkları ve meşruaştırdıkları yolun -yeni dinin demeli buna- birçoğuna yol olması. Demokrat islam dedikleri, imansız müslümanlık. Şekilde öyle, asılda liberal, kapitalist bir zırva.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyC.tesi Ekim 09, 2010 1:57 am








Rasmussen'den Türkiye'ye Afganistan teşekkürü




20 Kasım'da Portekiz'de yapılacak NATO zirvesi öncesinde Ankara'da temaslar yapan Rasmussen, Afganistan'da NATO;ya verdiği destek için Türkiye;ye teşekkür etti.





NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü.

Türkiye'nin NATO içindeki rolünün her geçen gün güçlendiğini belirten eden NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Türkiye’nin NATO için çok önemli bir ülke olduğunu bildirdi.

Başbakan Erdoğan da Türkiye’nin NATO'daki çalışmaları yakından izlediğini belirterek, özellikle Afganistan'daki gelişmeleri çok önemsediklerini söyledi.

NATO Genel Sekreteri Rasmussen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla da görüştükten sonra Türkiye'den ayrıldı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyC.tesi Ekim 09, 2010 4:17 am

AKP’Lİ BELEDİYE ÇAĞIRINCA SUSMUŞLARDI



08.10.2010 12:40

Karakter boyutu :

--------------------------------------------------------------------------------

Altın Portakal Film Festivali’nin resmen başlamasına bir gün kala, Emir Kusturica’nın festivalin Uluslararası Yarışma bölümünde jüri üyesi olması dolayısıyla yaşanan tartışmalar da iyice yoğunlaştı. Aslında tartışma demek pek doğru değil; özellikle yandaş-dinci basın Kusturica’yı bahane ederek CHP’li Antalya Belediyesi’ni ve AKSAV’ı vurmaya çalışırken, doğrudan Kusturica’ya yönelik tehditler, aba altından sopa göstermeler, “gelirse kötü olur” yollu uyarılar da almış başını gidiyor.

Yazılanlardan uzun uzun alıntılar yapıp canınızı sıkmayayım ama yalnızca şu satırlar bile durumun vahametini ve kışkırtmanın geldiği noktayı çok iyi anlatıyor: “Bosna Hersek Dostları Vakfı ve kardeş derneklerin mensupları olarak, savaş suçlularıyla birlikte hareket etmiş birinin ülkemize sokulmasını bile kabul edemiyoruz. Kendisini bu bildiriyle protesto ediyoruz. Ülkemize kazara sokulacak olursa kendisini ve onu ülkemize davet edenleri kınayacağız ve fiilen orada olup, toplu şekilde duygu ve düşüncelerimizi ifade edeceğiz.”

Bu “fiilen orada olup, toplu şekilde duygu ve düşüncelerimizi ifade edeceğiz”in, hangi niyetin kibar biçimde dile getirilmesi olduğunu tahmin etmek pek zor değil! Umarım, Antalya’daki yetkililer de tahmin etmekte zorlanmaz ve yeterli güvenlik önlemi alınır.

BURSA’NIN AKP’Lİ BELEDİYESİ DE ÇAĞIRMIŞTI

Öte yandan anti-Kusturica kampanyanın en ilginç yönü, Emir Kusturica’nın, çok değil üç buçuk ay önce de Türkiye’ye gelmiş ve neredeyse davul-zurna ve kılıç-kalkan ekibiyle karşılanmış olmasından hiç söz edilmemesi. Ne çabuk unutuldu… Geçen 25 Haziran’da, 49. kez düzenlenen Bursa Festivali’ne davet edilen, kurucusu olduğu “No Smoking” adlı rock grubu eşliğinde bir konser veren, Çingene havalarıyla dinleyicileri kendinden geçiren, ertesi gün basınımızda “3 bin kişiyi coşturdu, ayakta alkışlandı” denilen haberlere konu olan Kusturica, başkası değil, aynı Kusturica. Örneğin Star gazetesinde “Ayıptır, bu adam Türkiye’ye nasıl davet edilir” diye yazan Ardan Zentürk nasıl bir gazetecidir ki Bursa’da konser veren müzisyen Kusturica’yı hiç dert etmez, belki de ruhu bile duymaz, ama Antalya’da jüri üyesi olan sinemacı Kusturica’yı “asmayalım da besleyelim mi” çağrıları yapar…

Bursa’nın AKP’li belediyesi çağırınca gıkını çıkarmayanlar, Kusturica CHP’li Antalya’ya gelince kalemlerini sivriltiyorlarsa, Bosna’da dökülen Boşnak kanını bile arsızca sömürdükleri sonucu çıkmaz mı bundan?

KAPLANOĞLU KUSTURİCA’YI BAHANE EDİYOR

Hele bir de Semih Kaplanoğlu’nun, “Savaş suçlularıyla işbirliği yapan Kusturica da geliyor diye” Altın Portakal’a katılmaktan vazgeçmesi var ki tam evlere şenlik ve “Olur da bu kadarı olmaz” dedirten türden.

Kusturica’nın Antalya’da jüri üyesi olacağı iki ay öncesinden belliydi, yazıldı çizildi. Semih Kaplanoğlu’nun o zamanlar okumamış duymamış olduğunu, festivale ilk başvuruyu yaptığında haberi bulunmadığını kabul edelim ama en azından “Bal” filminin ön elemeyi geçip Altın Portakal’ın Ulusal Yarışması’nda finale kaldığı belli olunca, yani 9 Eylül’de, “Kusturica’nın da Antalya’da olacağını” bilmemesi imkânsız. O günlerde Kusturica’yla falan hiçbir alıp veremediği yok Semih Kaplanoğlu’nun. Ama bu arada mutluluk verici bir gelişme yaşanıyor ve “Bal” Adana Altın Koza Film Festivali’nde büyük ödülü kazanıyor. Altın Portakal yetkilileri, yıllardır uygulanan yönetmelikleri gereği ulusal bir festivalde birincilik ödülü alan bir filmin kendi festivallerinde yarışma hakkı olamayacağını belirtiyorlar ve “Bal” yarışma bölümünden çıkarılıyor. Kaplanoğlu, önce yarışma hakkı olduğunu ileri sürüyor, sonra yarışma dışı gösterimi kabul ediyor.

Berlin gibi bir festivalde Altın ayı kazanmış bir filmin, 20 gün arayla düzenlenen Altın Koza ve Altın Portakal’ın ikisinde birden yarışmaya sokulmasında nasıl bir "hidayet" bulunabilir bilinmez ama Kaplanoğlu’nun Kusturica’yı günler, hatta haftalar sonra bahane etmesinin mutlaka bir hikmeti vardır.
İşin daha da ilginç yönü, kendisinin ve ekibinin protesto amaçlı olarak, Antalya’ya gelmekten vazgeçtiğini açıklayan Kaplanoğlu, nedendir bilinmez, filmini festivalden çekmek gibi bir karar da almış değil, şu saat itibariyle.

Tunca Arslan
Odatv.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 10, 2010 6:01 pm


AKP'Lİ BAŞKAN KUCAKLADI


Jüri üyeliğinden çekildi
Hürriyet - 10 Ekim 2010




Boşnak asıllı Sırp yönetmen Emir Kusturica, Altın Portakal Film Festivalindeki tepkiler nedeniyle jüri üyeliğinden çekildi. Ülkesine dönerken basın toplantısı yapan yönetmen, ‘Bu ülkenin Kültür Bakanı'nı düşman görüyorum’ şeklinde konuştu. Birkaç ay önce Bursa'da da konser verdiğini hatırlatan ünlü yönetmen, Kültür Bakanı'yla aynı partiden olan Belediye Başkanının kendisini öpüp kucakladığını da sözlerine ekledi.


Dünyaca ünlü ünlü Sırp yönetmen Emir Kusturica, aldığı tepkiler üzerine 47'nci AntalyaAltın Portakal Film Festivali'nin uluslararası jüri başkanlığından çekildiğini açıkladı. Emir Kusturica, “Bu barbarca bir skandal ve çok büyük bir ilkellik. Bu ülkenin Kültür Bakanı'nı bir düşman olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Çünkü o bunu hak ediyor. Bir ülkenin Kültür Bakanı böyle açıklama yaparsa sokaktaki herhangi bir vatandaş da beni kurşunlayabilir” dedi. Kusturica, Semih Kaplanoğlu'nu ise “Soykırımlara bu kadar duyarlıysa Birinci Dünya Savaşı'nda Ermeniler'e karşı uygulanan soykırıma neden sessiz kalıyor” sözleriyle eleştirdi.

Altın Portakal'a davet edilmesiyle ilgili tartışmaların hedefinde olan ve protesto gösterileriyle karşılanan Boşnak asıllı Sırp yönetmen Emir Kusturica, Hillside Su Otel'de düzenlediği basın toplantısında Altın Portakal Uluslararası Film Jürisi Başkanlığı'ndan ayrıldığını açıkladı.

UĞRUNA SAVAŞTIĞIM BİRLEŞİK YUGOSLAVYA'YDI

Toplantıda Altın Portakal'a katılmasına yönelik eleştirileri ve protestoları değerlendiren Kusturica, şöyle konuştu: “Kariyerime başladığımdan beri benim anti- emperyalist bir yapım var. Bütün çalışmalarımı ve anlayışımı bunun üzerine kurdum. Bana bu noktadan gelen saldırıları anlamsız buluyorum. O zaman söylemek doğru olur ki benim uğruna savaştığım şey birleşik Yugoslavya'ydı. Yugoslavya'nın neden yok olduğuna dair iki versiyon var. Birinci versiyon benim de suçlanmama neden olan sebeplerden birisi Yugoslavya'yı Miloşeviç'in parçaladığıdır. Bu anlamsız bir versiyondur. Miloşeviç, Yugoslavya'nın parçalanmaması için uğraştı. Bana göre Yugoslavya Berlin duvarının yıkılmasından sonra parçalandı. Amerika'nın ve Avrupalılar'ın Balkanlar'ı yeniden şekillendirme istediği yüzünden yıkıldı.”

KENDİMİ SAVUNMAK BİLE İSTEMİYORUM

Bu politik olayların bir yönetmenin suçlanmasına kadar ileri gittiğini kaydeden Emir Kusturica şunları söyledi:

“Benim ülkeme dair vizyonum öznel ve kişisel bir vizyondur. Ben herhangi bir politik partinin üyesi değilim. Ve benim cümlelerim tamamen inançlarımdan kaynaklanır. Bazen doğru bazen yanlış. Ben her zaman bunların doğru olduğuna inanırım ama doğru olmayabilir. Bu festivalde hayatımda hiç başıma gelmeyen bir şey başıma geldi. Ben bu konuda kendimi savunmak bile istemiyorum ama bazı şeyleri açığa kavuşturmak lazım. Belediye Başkanı'na sıcak ilgisi nedeniyle teşekkür etmek istiyorum. Ama bu ülkenin Kültür Bakanı'nı bir düşman olarak gördüğümü belirtmek istiyorum. Çünkü o bunu hak ediyor. Hayatını insanlığa pencereler açmak için harcamış bir insan için, böyle bir suçlama olamaz. Bu insan herhangi bir suçu destekliyor olamaz.”



‘BURSA'DAKİ BAŞKAN KUCAKLIYORDU’

Birkaç ay önce Bursa'da da konser verdiğini hatırlatan ünlü yönetmen, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Birkaç ay önce Bursa'da konser verdik ve çaldım. Kültür Bakanı'yla aynı partiden olan Belediye Başkanı bizi öpüp kucaklıyordu. Elinden gelen en iyi ağırlamayı yapıyordu. Çok güzel bir konser verdik. Çok değişik türde seyirci toplulukları vardı. Başörtülü kadınlar el çırpıyordu. Bu benim için çok büyük bir mutluluktu. Benim anneannem de başörtülüydü. Hayal ettim; hayatta olsaydı onlarla dans ediyor olacaktı. 1.5 ay sonra bir Kültür Bakanı'yla karşılaşıyorum, Ben geldiğim için festivale katılmayacağını açıklıyor. Bu barbarca bir skandal ve çok büyük bir ilkellik.”

ERMENİ SOYKIRIMINA NEDEN DUYARSIZ

Dünyaca ünlü yönetmen, “Emir Kusturica varsa ben yokum” diyen Altın Ayı ödüllü ‘Bal’ filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu'nu da çok sert sözlerle eleştirdi. Kusturica, şöyle konuştu:

“Bundan daha kötüsü bir film yönetmeni festivale katılmak istemediğini söylüyor. Soykırımlara bu kadar duyarlıysa neden Birinci Dünya Savaşı'nda Ermenilere uygulanan soykırım hakkında konuşmuyor. Böylece insanlara karşı işlenen suçlara karşı duyarlılığını bütünlemiş olur. Benim üyesi olduğum Sırbistan'ın Bosna'da işlemiş olduğu insanlık suçlarına karşı her zaman tavrımı aldım, tavır koydum. Benim ulusum da işlenen cinayetlere karşı tavır aldı. Aynı zamanda Bosna'da çok sayıda Sırp öldü. Siz ne kadar insan kalıp eski suçlara karşı tavır alsanız da suçun cinayetin politik vizyonuna uyamıyorsunuz. Ve sonra da bu anlamsız suçlamalara muhatap oluyorsunuz. Bu da Kültür Bakanı'nın yerine getirdiği eylem oluyor. Ben bin yıl yaşayacak olsam ya da iki binyıl, bu iki bin yıl soykırımlara karşı çıkarım. Ama ne yazık ki gelişmeler soykırımlar üzerine kurulu. Irak'ta 4 yıl önce ne oluyordu. Blair ve Bush Irak'ta ne yaptılar. Bana tavır alan bu yönetmen, neden açıkça Blair'e karşı aynı tavrı göstermiyor.”

SORUMLU KÜLTÜR BAKANI

Hayatı boyunca asla insanlık adına işlenmiş bir suça ortak olmadığını belirten Kusturica, şöyle dedi:

“Bana gelen suçlama da kendini ‘Soykırıma karşı tavır almadı’ suçlamasıdır. İnsan Hakları Mahkemesi, Bosna'da Müslümanlar'a karşı suç işlendiği sonucuna vardı. Soykırımın linguistik tanımı bu sonuçla tanımlanmamıştı. Hukuksal olarak bakarsak orada insanlığa karşı işlenen suçlardan kendimi uzak tuttum ve tavır aldım. Şimdi bu algı değişmeye başladı. Şu anda her yerde arka arkaya soykırımlar görüyoruz. Ben bunların hiçbirisinin parçası değilim. Nihai olarak özellikle Bosna'da katliama uğrayan Müslümanlar için duyduğum üzüntüyü bir kez daha ifade ediyorum. Sonuç olarak belirtmek isterim ki Kültür Bakanı bugün sinema öğrencilerinin benden ders alamamasının sorumlusu olacaktır. Öğrencilere 50 badyguard eşliğinde bir şey anlatamazsınız. Belki o bakan veya o yönetmen bunu yapabilir. Beni çağıran kişiye çok teşekkür etmek istiyorum. Sırp dilinde 30 bin Türk kelimesi var. Birçok insanın kullandığı kelimeden daha fazla. Ortak yaşadığımız tarihin birçok lehçesinden haberdarım. Türkiye Hollanda'ya veya başka bir Avrupa ülkesine karşı oynadığı zaman benim Türkiye'yi tutacağımdan emin olabilirsiniz.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 10, 2010 7:12 pm

Günün sorusu: 4 ayda ne değişti?

Günün sorusu "Emir Kusturica'ya protestolar devam ederken 4 ay önce AKP'li belediye tarafından konuk edilen Kusturica neden tepki görmemişti?
09 Ekim 2010, 18:07
Anadolu Haber

"Mehveş Ekin, gazetenin Cadde ekindeki yazısında belediyesi CHP'de olan Antalya'da düzenlenen Altın Portakal'a katılacağı için protesto edilen yönetmen Emir Kusturica'nın dört ay önce belediyesi AKP'de olan Bursa'daki festivalde krallar gibi karşılandığını hatırlattı ve şu soruyu sordu: "O zaman neredeydiniz, yoksa sorun Kusturica değil de CHP mi?".

Çifte standart

Zaman gazetesi Kusturica Haziran ayında Bursa'da konser verdiğinde haberi "Bursa'dan Kusturica ve Çingeneler Zamanı" geçti başlığıyla veriyordu. Gazete haberde Filistin'le ilgili iki film hazırlığında olan Kusturica'nın İsrail'i eleştirisini ballandıra ballandıra anlatıyordu.

Aradan yaklaşık dört ay geçti. Aynı Zaman gazetesi bu kez CHP'li Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Altın Portakal için gelen Emil Kusturica hakkındaki "Kusturica'nın Gölgesinde Altın Portakal" başlığını attı. Haberde ise "47. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Emir Kusturica tartışmalarının gölgesinde başlıyor. Uluslararası uzun metraj film yarışmasının jüri başkanı Kusturica'ya Bosna-Hersek'ten başlayan tepkiler, Semih Kaplanoğlu'nun, Bal filmini festivalden çekmesiyle Antalya'ya da ulaştı" deniliyordu.

Tarafsızız diye övünen bir gazete nasıl oluyordu da daha önce övdüğü bir adamı 4 ay içinde "ona rağmen" diye yerin dibine sokuyordu.

Bitmedi... Gelelim devletin resmi haber ajansına. Tamamen tarafsız olması gereken Anadolu Ajansı'na...

ANADOLU AJANSI 4 AY ÖNCE ÖVDÜĞÜ KUSTURİCA'YI ŞİMDİ BAKIN NASIL YERİN DİBİNE SOKTU?

Anadolu Ajansı'nın 4 ay önceki ve şimdiki haberlerinde aradaki fark açıkça görülüyor. Anadolu Ajansı neden fikir değiştirdi ve Kusturica'ya karşı kamuoyu oluşturdu?

4 AY ÖNCE BURSA'YA GELİŞİNDE KUSTURİCA İÇİN AA'NIN GEÇTİĞİ HABER:

..."Çingeneler Zamanı" adlı filmin Boşnak yönetmeni Emir Kusturica, Türkiye'de üretilen sanat eserlerinin, özellikle son yıllarda dünyada ses getirmeye başladığını söyledi... diye başlayan haberde Kusturica'nın Sırplarla ilgili ettiği sözlerden hiç bahsedilmiyordu.

AA'NIN ALTIN PORTAKAL İÇİN GELECEK KUSTURİCA İLE İLGİLİ GEÇTİĞİ HABERLER...

Zaman geçti ve Anadolu Ajansı birden değişti. CHP'li Antalya Belediyesi'nin düzenlediği festival için gelen Kusturica birdenbire "tu kaka" ilan edildi.

... Yönetmen Özlem Akovalıgil, Yönetmen Emir Kusturica'nın, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivaline davet edilmesine ilişkin, "Kendisine 'Hoş gelmiş' diyebiliriz elbette, ancak gönülden demeyiz" dedi...

...Yönetmen Emir (Nemenja) Kusturica'nın, Antalya Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Antalya Kültür Sanat Vakfınca 9-14 Ekimde organize edilecek 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivaline davet edilmesine, Bosna-Hersek'te soykırımın yapıldığı Srebrenitsa'daki kadın dernekleri ile ülkedeki sinemacı ve yönetmenler tepki gösterdi...

... Kocaeli'de Karamürsel Bosna Hersek Türkleri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği üyeleri, 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivaline davet edilen yönetmen Emir Kusturica'yı protesto etmek amacıyla Antalya'ya gidecek...

...Altın Portakal Film Festivali'ne katılmaktan Boşnak asıllı Sırp yönetmen Emir Kusturica'nın jüri üyesi olarak görev yapacak olması nedeniyle vazgeçilen "Bal" filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu, "Sayıları yüz binlerle ifade edilen Bosnalı sivilleri sadece inançları ve Boşnak oldukları için katledenleri, on binlerce kadına çoluk çocuk tecavüz edenleri savunan bir 'sanatçının' AKSAV yönetimi tarafından himaye edilmesi bizim vicdanımızı acıtmaktadır" dedi...

Olayın perde arkasını ise Milliyet gazetesinden Mehveş Ekin yazdı.

Mehveş Ekin'in yazısı

Dört ay önce Bursa Film Festivali’nde ballı börekli ağırlanan Emir Kusturica, şimdi tu kaka edildi! Yönetmenin Sırp kimliği, Antalya’nın misafiri olunca mı akla geldi?

Emir Kusturica, Altın Portakal’a jüri üyesi olarak davet edildi diye ortalık birbirine girdi. Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin meclis toplantısı, Kusturica yüzünden karıştı. Türkiye’deki Boşnaklar tepkilerini gösterirken Srebrenitsa'daki kadın dernekleri, ''Kusturica iyi bir yönetmen olabilir ama kötü bir insan” açıklaması yaptı.

Kötü insan olmak, bir film festivali jüriliğine engel teşkil etseydi, herhalde pek çok festival jürisiz kalırdı!

Ancak buradaki mesele 'kötü insan' olmak değil, yarası çok taze Yugoslavya Savaşı’nın ardından müslümanlıktan hıristiyanlığa geçmiş bir Sırp. Bir zamanlar Türk entelektüellerin filmleri ve müziğiyle baş tacı ettiği, hâlâ da hayranlık duyduğu Kusturica, neden şimdi tu kaka ediliyor?

Bursa’da protesto edilmedi

Müslüman laik bir ailenin -ve ateist bir babanın- çocuğu olarak Saraybosna’da doğan Kusturica, savaşta Sırp zulmüne karşı net bir tavır almamakla, hatta destek çıkmakla eleştiriliyor. Oysa 1993’te Sırbistan’ın aşırı milliyetçi lideri Seselj’i düelloya davet etmişti. İki yıl sonra, Belgrad Film Festivali’nde bir başka milliyetçi Sırp lideri yumrukladı.

Ancak 1995’ten itibaren bu tip çıkışların yerini sessizlik aldı. Büyük başarı kazanan filmi ‘Underground’ı Miloseviç’in finanse ettiği söylendi. Derken müslüman kadınlara yapılan toplu tecavüzler için “Abartmayın” dedi. 2005’te 'asıl dini' olduğunu söylediği hıristiyan ortodoks mezhebine döndü, bir güzel de ismini değiştirdi. Yetmezmiş gibi Sırbistan’a yerleşti. Bu nedenlerle Boşnakların Kusturica’dan nefret etmesi ve Türkiye’ye davet edilmesini kınaması gayet anlaşılır. Peki ya bizimkilere ne oluyor?

Çok değil, bundan dört ay önce aynı Kusturica Bursa Film Festivali’ne konuk olmuştu. En müslüman geçinenlerin bile aklına protesto etmek gelmedi! Aksine, Mavi Marmara’yla ilgili görüş beyan etti epey yuvarlak bir cevaptı- “Türkiye’nin çayını, ayranını içmeye geldim” dediği için pek sempatik bulundu.

Aynı Kusturica, 2008’te Mavi Jeans’in reklam filmini çektiğinde de kimsenin aklına “İyi de bu adam Müslümanlar’ın kıtır kıtır doğranmasına ses çıkarmadıydı” demek gelmedi!

Sorun kıyılarda mı?

‘Bal'ın yönetmeni Semih Kaplanoğlu mesela, şimdi yaptığı gibi Kusturica’yı protesto etmeye kalkmadı. İktidar yanlısı medya grubu, Kusturica her Türkiye’ye geldiğinde onu, 'Çingeneler Zamanı'nın harika yönetmenini alkışladı. Ne iş?

Yoksa tepkinin asıl nedeni, AKP’nin son yerel seçimlerde CHP’ye kaptırdığı Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Altın Portakal’ı organize etmesi mi?

Hatırlarsanız Antalya Belediyesi, eylülde Bira Festivali düzenlediği için bilumum STK (Anadolu Gençlik Derneği Antalya Şubesi, Antalya İmam Hatip Mezunları Derneği, Antalya Üniversiteliler Platformu, Akdeniz Kültür Eğitim Vakfı, Diyanet-Sen) tarafından protesto edilmişti. Hatta festival sonrası aşırı alkol alan gencin ölümü nedeniyle Belediye’ye suç duyurusunda bulunuldu. Sanki festivalde bira sebilmiş, gençlere zorla bira içiliyormuş ve aynı üzücü olay başka bir yerde olamayacakmış gibi. Kusturica hadisesi, Antalya’nın 'ikinci skandalı' sayılıyor şimdi. Hani şimdiye kadar Türkiye’de Kusturica’ya bir Allah’ın kulu sesini çıkarmış olsaydı, anlayacaktık. Hatta biz bile “Vay adi Emir” korosuna katılabilirdik.

Ama ikiyüzlülüğün bu kadarı da komik oluyor...Kusturica krizi büyüyor... “Bal” filmi ekibi olarak hiçbir etkinliğe katılmayacağını bildiren Semih Kaplanoğlu'nun ardından Bakan Günay'da tepki olarak Antalya Altın Portakal Film Festivaline katılmayacağını açıkladı.

Milliyet yazarı Mehveş Evin ise Kusturica'nın belediyesi AKP'de olan Bursa'da dört ay önce düzenlenen festivale konuk olduğunu hatırlattı ve 'yönetmenin Sırp kimliği, Antalya'nın misafiri olunca mı aklınıza geldi?' diye sordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyC.tesi Ekim 16, 2010 9:31 pm

Türkiye'den PATRİKHANE'ye yeni JEST

Yasalara göre, Rum patrikinin Türk vatandaşı olması şartı var...

16 Ekim 2010, 12:55
Anadolu Haber

Ortodoks dünyasında liderlik sorunu Ankara'nın adımı sayesinde aşılıyor. Türkiye, Fener Rum Patrikhanesi'nin en yüksek yönetim organı olan "Büyük Sen Sinod" üyesi 14 metropolite Türk vatandaşlığı verilmesini kabul etti. Böylece, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un son patrik olmayacağı kesinleşti.

Yasalara göre, Rum patrikinin Türk vatandaşı olması şartı var.

Konu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Ağustos 2009'da Patrik Bartholomeos'la görüşmesinde gündeme gelmiş, Erdoğan, "isteyen metropolitler Türk vatandaşlığı için başvursun" demişti.

Başvuru sonrası, Avusturya diplomatik pasaportu olan metropolit dışında, Yunan, Amerika, diğer Avrupa ülkeleri vatandaşı olan Fener Sen Sinod üyelerinin Türk vatandaşlığına geçmesi kabul edildi.

Karar, Yunan basınında "çok önemli" olarak nitelendirildi. Ayrıca, Büyükada'daki Rum yetimhanesinin tapusunun patrikhaneye devredilmesi kararı da, Fener'de coskuyla karşılandı.

Yunan basınında, "tapunun devri, Rum patrikhanesinin yasal statüsünün resmen tanınması demektir" yorumu dikkat çekti.
CNN Türk
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: KAPLANOĞLU’NUN FİLMİNE İSRAİL YARDIMI...   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 17, 2010 11:51 pm

[size=24][color:a0d3=orange]
KAPLANOĞLU’NUN FİLMİNE İSRAİL YARDIMI....
[/color]

[/size]
[img]http://www.odatv.com/images/2010_10/2010_10_18/kaplanoglunun-filmine-israil-yardimi-1810101200_l.jpg[/img]

[size=18]

Emir Kusturica hakkında söyledikleriyle gündeme oturan Semih Kaplanoğlu’nun son olarak İsrail’de düzenlenen Hayfa Film Festivali’nden ödül aldığı ortaya çıktı. Kaplanoğlu, Taraf gazetesine verdiği röportajda Antalya Film Festivaline Kusturica’nın Bosna savaşı sırasında kullandığı söylemlerden dolayı katılmadığın anlattı.

Temel olarak Kaplanoğlu,Kusturica’nın savaşta kullandığı söylemlerine tavır almış durumda ancak Hayfa Film Festivalinden ödül alması bir ikilik olarak duruyor. Bosnalı kadınların tecavüze uğraması bir büyük tepki yaratıyor ama Filistinli kadınlar görünen o ki Semih Kaplanoğlu için sorun yaratmıyor. Bosna’da savaş suçları ve suçluları var ama Filistin’de savaş suçu ve suçluları yok! Garip,Mavi Marmara gemisine saldırı ve aktivistlerin öldürülmesi olayının tesiri sürerken bu ödül kabul ediliyor ama Kusturica tabir-i caizse aforoz ediliyor.

HAYFA FESTİVALİ

Hayfa film festivaliyle ilgili söylememiz gerekenler olduğuna inanıyorum. Festival,İsrail’de türünün ilk örneği olarak ortaya 1983’te çıkıyor. O zamandan bu yana etkisini artıran bir festival olduğu başta İsrailliler olmak üzere özellikle Akdeniz ülkeleri tarafından kabul ediliyor. Festival’in devlet destekli oluşu gözlerden kaçmıyor. Hatta bazıları bu festivali İsrail’in bölgedeki kültürel operasyonunun parçası olarak da görme eğiliminde. Festival her yıl yahudilerin Sukot bayramı zamanı yapılıyor. Yahudiler, Sukot bayramı zamanında bu tür festivaller yapmakta olduklarını söylüyorlar. Onlardan biri de Hayfa Film Festivali.

Festival kapsamında üç ödül grubu bulunuyor. Bunlardan en önemlileri ulusal yarışma bölümü ve diğeri de Altın Çapa uluslar arası film yarışması bölümü. Bu sene sanıldığının aksine Altın Çapa ödülü Semih Kaplanoğlu’na verilmedi. Büyük ödülü Reha Erdem’in Kosmos filmi aldı. Semih Kaplanoğlu’nun filminin İsrail’deki dağıtımcısına 3000 euroluk destek ödülü verildi. Anlamı büyüktür. Hayfa Film Festivaliyle ilgili en dikkate çarpan nokta son üç yılda büyük ödül olan Altın Çapa’yı Türk sinemacıların almasıdır. 2008’de Nuri Bilge Ceylan; Üç Maymun filmiyle, 2009’da Mahmut Fazıl Coşkun Uzak İhtimal’le ve 2010’da Reha Erdem Kosmos ile Altın Çapa’yı aldılar.

2010 yılında ayrıca yukarıda bahsettiğimiz gibi Semih Kaplanoğlu’nun filmi de İsrail dağıtımcısı nezdinde ödüllendirildi. Türklerin son üç yılda ödülleri toplaması Türk sinemasının gelişmesinin bir göstergesi midir yoksa bu ödüllerle Ortadoğu’da yapılmak istenen bir operasyonun kültürel ve ideolojik arka planı mıdır? Noam Chomsky,Amerikalı Yahudi linguistik uzmanı ve aydın yazar, geçenlerde katıldığı bir seminerde Ortadoğu’da yeniden Osmanizasyon politikalarından bahsediyor ancak bu kez başında Türkler değil İsrailliler düşünülüyor demektedir. Bu ödüllerle varılmak istenen nokta Osmanlıcılığın canlı tutulmak istenmesi olabilir.

Alphan Telek[/size]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: AKP'NİN SONU   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptySalı Ekim 19, 2010 5:41 pm

KAFES DÖVÜŞÜ?!
Bu yazı 19 Ekim 2010, Salı 18:03:30 eklenmiştir.
Yazar : HAYRULLAH MAHMUD

“İsrail & İran Savaşı” ve/veya “Çankaya Savaşları” bağlamında birkaç enstantane daha...





Bu anlamda, bugünkü Hürriyet gazetesinden çarpıcı bir başlık:

“Başkan’ın bütün adamları!”

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16075308.asp

Haberin alt başlığında şunlar yazılı:

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nün kapılarını Radikal Gazetesi’ne açtı.”

Resimli haberin detayında ise şu satırlar yer alıyor:

“Başdanışman, danışman ve müdürleriyle çalışma ortamını anlatan Gül, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can ve Ankara Temsilcisi Murat Yetkin’in sorularını yanıtladı. (Gül’ün sağından itibaren) Zeynep Damla Gürel (Avrupa Birliği Başdanışmanı), Mehmet Ferden Çarıkçı (Dışişleri Başdanışmanı), Ahmet Sever (Basın Başdanışmanı), Sadık Arslan (Dışişleri Danışmanı), Hüseyin Avni Karslıoğlu (Özel Kalem Müdürü), Ahmet Ertürk (Ekonomi Başdanışmanı), Yusuf Sait Müftüoğlu (Danışman), Kemal İlter (Kurumsal İletişim Daire Başkanı) yuvarlak masa etrafında görüştüler.”

Ne var ki, Gül’ün “Başkan” ilan edildiği bu haberde, birkaç önemli isim eksik.

Şöyle ki:

İngiliz Kraliçesi!

IISS!

MI6!

Fetullah Gülen Hareketi!

Kılıçdaroğlu!

Bahçeli!

Fehmi Koru!

Fatih Çekirge!

Enis Berberoğlu!

Eyüp Can!

Vs vs vs…

*****

Bu bağlamda, cevabı aranması gerekli soru şu:

Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un, Cumhurbaşkanı Gül’ü ziyareti sırasında düzenlenen resmi devlet törenine başı “Türban”lı “First Lady” Hayrünissa Gül’ün katılması karşısında ne düşünmeliyiz?!

Elcevap: Almanya yüksek “ekonomik gücü” olan ama küresel aksta “yönlendirilen” bir devlet!

Bu anlamda iki Almanya’dan bahsedilebilir.

Biri, İngiliz eksenli “küresel sistem” tarafından yönlendirilen Almanya!

Diğeri ise bağımsız, büyük Almanya’yı savunan derin akıl!

Turkuaz renkli türbanın dolandığı Çankaya’yı ziyaret eden Alman görünümlü İngiliz eksenli Almanya!

Nasıl Türkiye’nin tepesinde İngiliz Kraliçesi’ne bağlı bir Cumhurbaşkanı var ise tıpkısının aynısı orada da var.

Sözün özü:

Sözde olan ile özde olanı karıştırmamak lazım!

*****

12 Eylül 2010 keskin virajı sonrasında, siyasal simge “türban”ın, devlet protokolüne girmesi kapsamında durum analiz:

Yürütme düştü!

Yasama düştü!

Yargı düştü!

Genelkurmay düştü!

MİT düştü!

Emniyet düştü!

Medya düştü!

Muhalefet düştü!

İşdünyası düştü!

Esnaf düştü!

(…)

AKP & Gülen iktidarında…

Gül, Cumhurbaşkanı!

Gülen, Başimam!

RTE, Başbakan!

(…)

Hal böyleyken…

AKP’nin mecburiyetleri ve/veya “Soçi antantı” sonrasında:

İsrail düşüşte!

İran çıkışta!

ABD düşüşte!

Rusya çıkışta!

AB düşüşte!

Çin çıkışta!

(…)

2010 güz vakti, vaziyet analiz:

ABD, İsrail, İran’ı resmen “düşman” ilan etti.

Rusya, İran, AKP üzerinden ABD, İsrail’i köşeye sıkıştırmaya devam ediyor.

AKP ise İran, Rusya, Çin safında!

Fetullah Gülen, ABD & İsrail…

Ekinoks!

Her iki blok üzerinden Türkiye’ye yüzde 100’lük basınç uygulanıyor.

Önümüzdeki günlerde “ci” sayısı artacak.

“Şark ekseni” de, “Garp ekseni” de AKP’den alabileceğinin en fazlasını almak istiyor.

Küresel aksta, AKP merkezli yaşanan “Füze kalkanı sorunsalı” ise AKP’nin en sert sınav başlığı!

*****

Bu anlamda, ABD’nin AKP’ye yeni bakışını özetleyen birkaç enstantane daha…

“Ay Yıldız”lı terörist uçak!

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16075344.asp?top=1

11 Eylül belgeselinde Türk bayrağı!
www.hurriyet.com.tr/dunya/16061420.asp?gid=200



Sözün özü:

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16076469.asp?gid=373
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16078105.asp?gid=373
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16075342.asp?gid=200
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16075344.asp?top=1
http://www.milliyet.com.tr/azerbaycan-dan-turkiye-ye-sok/dunya/sondakika/19.10.2010/1303530/default.htm
http://www.milliyet.com.tr/abd-li-sirketten-sok-itiraf/ekonomi/sondakika/19.10.2010/1303510/default.htm
http://www.milliyet.com.tr/karayilan-yine-tehdit-etti/dunya/sondakika/19.10.2010/1303436/default.htm

İsrail & ABD, AKP Türkiyesi’ni, El Kaide ile aynı kare içinde görüyor!

“Terörist ülke” ve/veya “teröre destek veren ülke” kapsamında değerlendiriyor.

Bu anlamda bir soru:

Erdoğan, son Pakistan ziyaretinde Ladin ve/veya El Kaide’nin bir yöneticisi ile direkt ya da indirekt görüştü mü, selamlaştı mı?!

*****

Bu kapsamda devamla MİT’e bir soru:

AKP her şeye hakim ise Gül ile Erdoğan neden dalaşıyor?!

Gül, niçin Erdoğan’ın ayağını 28 Şubat linki üzerinden kaydırmaya çalışıyor?!

AKP & Gülen diktası, Türkiye’yi nereye sürüklüyor?!

AKP’yi normal yollardan tasfiye etmek mümkün olmadığına göre, quo vadis?!

Kılavuzu MİT olanın burnu neyden kurtulmazmış, vs vs vs…

Neyse…

İhanet etmek de zeka, yürek ister!

Bizdeki hainler taşeron!

Aynı zamanda imitasyon, zeka ve yürek yoksunu!

Neyi neden yaptıklarını bilmekten de uzak!

Zoru gördüler mi, el aman diyen tiplerden.

Bu anlamda cevabı içinde saklı birkaç soru daha…

AKP & Gülen iktidarını yönlendiren kimmiş?!

Cevap: ?!

(…)

“AKP’nin mecburiyetleri” üzerinden yanlış, hatalı kavuzluk yaparak Türkiye’yi karıştıran adres hangi adres imiş?!

Cevap: ?!

(…)

“Gordion düğümü”ne her gün yeni düğümler atan adres hangi adres imiş?!

Cevap: ?!

Vs vs vs…

*****

“Askerler neden konuşmuyor, susuyor?” sorusunun cevabına gelince…

İntibam odur ki, bu kaotik yolun devamında, herkesin canı çok yanacak. Çakma da olsa “Demokratik sistem” içinde suskunluğunu koruyan ordu herkesin sinirini bozacak. O v“akit” ve/veya o “zaman” da, “Kördüğüm”ü “askerler çözsün” diyenler kapıda sıralanacak! Ki, o kapının ziyaretçisi uzun zamandır çok.

Kaldı ki, Ergenekon davası ve asimetrik savaşta TSK büyük basınca maruz kaldı.

Şimdi o basıncı uygulayan güç merkezleri; AKP & Gülen’in arka planından çekilip, askerin yanına doğru ilerliyor, bu da bir başka tespit!

Öte yandan, bu anlamda yapılabilecek önemli bir başka saptama:

11 Eylül sonrasında “güvenlik” 1 numara oturmuştu!

Önümüzdeki yakın süreçte de, enerji, finans geriye düşecek, güvenlik yeniden “1 numara”ya tırmanacak!

Dünyanın güvenliğini ya da Batı’nın güvenliğini veyahut İsrail & ABD’nin güvenliğini tehdit eden siyasi yapılara açıkça savaş ilan edilecek.

Filhakika, “Füze kalkanı” üzerinden ortaya konulan “derin yarılma” da, bunun en bariz göstergesi!

Hürriyet’e manşet olan haberde olduğu gibi, ki Sezer şu an Cumhurbaşkanı olmadığına göre, “1 Mart tezkeresinde biz değil, o suçlu” demek sorunu çözer mi?!

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/16075452.asp?yazarid=44&gid=61

Sanmam!

Mümkün değil!

Borç AKP’nin borcu!

Kaos AKP’nin ürettiği bir kaos!

*****

Türkiye’yi “kılavuzluğu” ile karıştıran, kaosu derinleştiren MİT’in merak ettiği sorular kapsamında birkaç cevap eskiz daha:

Soru: 2011 genel seçimlerinin yapılması halinde sandıktan kim çıkar!?

Cevap: AKP! Şu anki oy oranı, yüzde 44’ün üzerinde! Yüzde 50’nin üzerinde oy alsa da netice değişmez. Kaos daha da derinleşir, RTE daha da diktatörleşir. İç savaşa sürüklenir Türkiye!

(…)

Soru: AKP, 2011 genel seçimleri sonrasında, sandıktan yüksek oy oranı ile çıkmasına rağmen kördüğümü çözebilir mi, Anayasa’yı ‘Turkuaz’a boyayıp ****** Türkiyesi’ni yıkıp yerine “din eksen”li olanını kurabilir mi, küresel aksta “eksen savaş”larını önleyebilir mi?!

Cevap: Hayır! İki Türkiye arasındaki uçurum daha da keskinleşir, iç savaş çıkar. Derin bunalım! Dış güçler, AKP’nin mecburiyetleri üzerinden Türkiye’yi imkansız şeyler yapmaya zorlar! AKP iyice despotlaşır! ABD, AB, İsrail noktalarını hedef alan saldırılar olur, güvenlik kalmaz. NATO, Türkiye içindeki bağlantılarını çalıştırır! AKP, NATO’dan çıkacağını açıklar. Kaos daha da derinleşir. Derin dilemma!

(…)

Soru: Uzun süredir “sert kışlar”dan “sıcak yazlar”dan bahsediyorsun, bu kaos ne kadar daha sürer, varsa takvimi nedir?!

Cevap: Türkiye’de yaşanan kaosun dinmesi, her iki tarafın ve/veya kampın da üzerinde uzlaşacağı bir ismin Çankaya’ya çıkması, çıkartılması ile olur. Bu bakımdan yaşadığımız derinleşen kaos ortamı, doğru ismin Çankaya’ya çıkartılması ile mümkün olacak. Aksi halde, her iki kamp da kendi adayını oraya çıkarmak için “darbe” yapacak! Kaldı ki, AKP zaten o süreci uzun zamandır işletiyor. Sivil darbe, turkuaz darbe vs… Bir de AKP’nin gidiş sürecinin uzaması tamamı ile “büyük resim” bağlamında AKP’nin verdiği “İran sözü” ile alakalı! Yaşar Büyükanıt’ın tımarhanelik dedikleri, delirten o sudan içmiş olan faniler, karşı darbeye gizli açık koltuk çıkanlar, bulaşanlar vs…

*****

Ve…

Son olarak…

AKP ile ABD & İsrail arasında “diplomatik” anlamda yapılmakta olan “kafes dövüşü”nden sadece bir taraf “canlı” çıkacak.

Diğer taraf ölene kadar bu kavga, dövüş devam edecek.

http://video.bilgiblog.com/video/kazalar/izlesene/olumune_kafes_dovusleri_video

Hülasa, zahmetsiz çözüm yok!

“Testere”!

“Son Durak!”

“Zor Ölüm!”

Kaldı ki, bu kaotik yolun nereye çıktığı da belli!

Ezcümle, ya teslim olun ya da “kafes boksu”nün sonunda yaşanacakların bedeline katlanın!

Nokta!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptySalı Ekim 19, 2010 5:45 pm

AKP, ABD-İsrail'e karşı bir konum içine girerse, desteğimizi alır ama ABD'nin AKP'yi karşı saflara itmesi kendisi için intihar olur. Böyle bir noktaya gelene kadar bir çok hamle yapılacağı kesin. Demokratik manipülasyonlarla bir koalisyon hükümeti gibi. İşin kötüye gittiğini gören RTE, iktidarı birileriyle paylaşmak zaruretini idrak edebilir

Başlangıç olarak para oyunlarıyla, AKPP'nin o çok övündüğü iktisat başarısı allak-bullak edillebilir.

Sonrasında, seçimlere kadar gelişecek süreçte bakalım daha neler yaşayacağız.

Ortam, terör (!) örgütleri için müsaitleşebilir de.

mevla görelim neyler!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptySalı Ekim 19, 2010 5:58 pm

ABD: Bizim de kamuoyumuz var


19.10.2010 - 14:51


Bu sene 29. Kez yapılan ve Nisan ayındaki Soykırım Tasarısı yüzünden az daha tamamen iptal edilme noktasına gelen Türk-Amerikan İş Konseyi (ATC-TAIK) toplantılarına iki ülke arasındaki ilişkilerin sorunlu gidişi damgasını vurdu.


Ahu Özyurt bildiriyor...

Siyasi gelişmelerin değerlendirildiği ilk oturumda ABD Dışişleri’nin Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon ve ABD Kongresi’nde geçen döneme kadar Türk Dostları grubunun en önemli ismi olan Florida Temsilcisi Robert Wexler “Kamuoyu ve algı” konusunu gündeme getirdiler.

Wexler, “Turkiye’nin ekseni kayıyor diyenler Türkiye’yi bilmiyor. Ama dostça söylemek gerekirse bazı Türk yetkililerin yarattığı imajlar, semboller bu tartışmalara neden oluyor. Hamas, Hizbullah ve İran konusunun Türkiye’de hiç tartışıldığını görmüyoruz. Türkiye Ortadoğu Barış Süreci’nde önemli bir rol oynamak istiyorsa bazı gerçeklerin üstünü kapatmayı ya da sevimli göstermeyi bırakmalı” dedi.

German Marshall Fonu’nun Kıdemli Avrasya Analisti Ian Lesser da aynı oturumda “Türkiye’deki ABD karşıtlığı Başkan Obama’nın bütün çabalarına rağmen hala yüksek. Buradaki sistemik soruna Dışişleri Bakanlığı daha dikkatli bakmalı” diye konuştu.

Eleştirileri yanıtlayan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon ise “Türkiye gibi bizim de kamuoyumuz var. Biz de algının yarattığı gerçekle uğraşıyoruz. Türkiye’nin ekseninin kaydığını vatandaşlarımız da düşünüyorsa, Kongre’dekiler de soruyorsa biz de buna kayıtsız kalamayız” dedi.

Obama döneminde düzelmezse sonra çok zor

Robert Wexler, Türkiye’nin İsrail’le yaşadığı gerginliğe değinirken “Türkiye’nin İsrail’le iyi ilişkisi bölgedeki en önemli varlığı ve farklılığıydı. Eğer Türkiye diğer Ortadoğu ülkeleri gibi olacaksa bu en önemli varlığını ziyan etmek sayılır” dedi ve ekledi:

“Başkan Obama gibi bir Başkan görevdeyken Türkiye-ABD ilişkilerini düzeltemezsek işimiz çok zor. Çünkü ondan sonra geleceklerin tavrını tahmin bile edemiyorum” (Gazeteport)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptySalı Ekim 19, 2010 6:01 pm

[size=18][color:c78d=brown]

Tüccar Zihniyetin Siyasl Iktidari....

Vatan satanlar,kendilerini markaliyor.MARKA RTE.

...............
..................[/color].[/size]
......................


[size=24]

RTE resmen marka oluyor


[/size][color:c78d=orange]
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ismi artık markalaşıyor. Erdoğan avukatı aracılığıyla 'RTE'yi markalaştırmak için, TPE'ye 2 başvuruda bulundu[/color]


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ismini markalaştırıyor. Erdoğan, avukatı Arzu Akalın aracılığıyla isminin baş harflerini oluşturan "RTE'yi markalaştırmak için Türk Patent Enstitüsü'ne (TPE) 2 marka başvurusunda bulundu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 2010 yılı marka, patent, coğrafi işaretler ve endüstriyel tasarım başvurularını ilişkin Bakanlık'ta düzenlediği basın toplantısında soruları yanıtladı. Bir soru üzerine Başbakan Erdoğan'ın avukatı Akalın aracılığıyla iki farklı konuda TPE'ye marka başvurusunda bulunduğunu anlatan Ergün, bunlardan birisinin 'rte.com.tr' adresli internet sitesiyle ilgili olduğunu söyledi.



4 AY İÇİNDE TAMAMLANIYOR

Ergün, "Yapılan ilk inceleme sonunda 'RTE' marka başvuru, şekli şartlara uygun bulunmuş ve başvurunun işleme alındığına dair TPE'nin bilgi yazısı başvuru sahibi vekiline tarihinde gönderilmiştir. ilgili inceleme ve yayın prosedürleri sonucunda başvurunun 12 Kasım 2010 tarihinde bir haklı itirazla karşılanmaması durumunda tescille sonuçlanması beklenmektedir' bilgisini verdi.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPaz Ekim 24, 2010 10:43 pm

[color:b496=red]AŞAĞIDAKİ HABER, ABD PİSLİKLERİNE "HAY HAY" DİYEN AKP'NİN KATKILARIYLA YAZILMIŞTIR. HABERİ DÜZELTME YAPMADAN VERİYORUZ:[/color]




400 Bin 'Irak' Belgesi Daha Yayınladı
24.10.2010 Pazar 23:14

Irak'la ilgili 400 bin gizli belge daha yayınlandı ve katliam gözler önüne serildi. Belgelerde 'bu kadar olur' dedirten saldırı nedenleri var.. Maliki ise belgelerin açıklanmasının zamanlamasına dikkat çekti.

Amerika Bİrleşik Devletleri ve Irak’ta Wikileaks fırtınası devam ediyor.

Web sitesi, Irak’ta 2004-2009 yılları arasında Amerikalı ve Iraklı güvenlik güçlerince işlenen insanlık suçlarını ayrıntılı bir şekilde ispatlayan 400 bin gizli belge daha yayınladı.

Detaylar ise tüyler ürpertici... Irak’ta kötü muamele ve işkenceden hayatını kaybedenlerin sayısının 110 bini bulduğu belirtiliyor.

Bahane Aramaksızın Katletmişler
Wikileaks adlı internet sitesi, Irak’ta yıllarca işlenen insanlık suçlarını gözler önüne serdi.

400 bin gizli belgede, işlenen her katliam en ince detaylarına kadar anlatılıyor.

Amerikalı ve Iraklı güvenlik güçleri, onbinlerce insanı bahane aramaksızın katletmiş...

Öyle ki, Iraklı bir aile "Amerikan askerlerine çok hızlı yaklaştıkları için" kurşuna dizilmiş.

Assange: "Irak’ın Her Köşesi Kan Gölüne Döndü
Wikileaks’in kurucusu Julian Assange, bakın manzarayı nasıl açıklıyor:

"Irak’ın her köşesi kan gölüne döndü. Kanun getirmek için gidilen ülkede, herkes keyfine göre adam öldürdü. Durum eskisinden çok daha kötü oldu."

109 Bin İnsan İşkence ve Kötü Muameleden Ölmüş
Amerikan hükümeti tarafından tutulan bu kayıtlarda, 5 yıl içinde 109 bin insanın işkence ve kötü muamele dolayısıyla hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Belgeler Bağdat’ı Neden Endişelendirdi?
Belgelerde, Iraklı güçlerin de en az Amerikan askerleri kadar katliam yaptığı ve Amerikan yönetiminin buna göz yumduğu belirtiliyor.

İşin bu kısmı Washington’u olduğu kadar Bağdat’ı da endişelendirdi.

Maliki Zamanlamaya Dikkat Çekti
Irak Başbakanı Nuri el Maliki, belgelerin açıklanmasına ilişkin zamanlamaya dikkat çekti. Maliki, bunun hükümet kurma çalışmalarını sabote etme çalışması olarak yorumladı.

Danışmanı ise yasadışı hiçbir uygulamaya mahal vermediklerini savundu:
"Bizi yasadışı tutuklama veya işkencelerle ilişkilendirmek istemelerini şiddetle kınıyorum."

"Maliki’yi Tekrar Başbakan Yapmak Tehlikeli..."
Iraklı muhalif gruplar ise bu belgelerin Maliki’yi tekrar Başbakan yapmanın ne kadar tehlikeli olduğunun ispatı olduğunu söylüyor.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPtsi Ekim 25, 2010 1:04 am

MEĞER HAÇLI SEFERİNE ÇIKMIŞ!..

24.10.2010 13:35


--------------------------------------------------------------------------------

Dünyada Twitter’ı kullanan en etkin 10 liderden biri seçilen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ve eşi Bettina Wulff’un Türkiye ziyaretini “muhteşem” diye değerlendirmiş. Bu ziyaret vesilesiyle Hayrünisa Gül ilk kez “kırmızı halı”da yürüdü, “muhteşem” olmaz mı? Peki Alman Cumhurbaşkanı’nın adeta Haçlı Seferine çıktığını söylersek, bu “muhteşemliği” bozar mıyız?!..

Wulff’la, Türkiye’ye gelmeden önce bir söyleşi yapılmış. Kimin yaptığı belirtilmemiş, ama bu Almanya’nın Türkiye Büyükelçiliği’nin sitesine konmuş. Ülkesindeki 4 milyon “Müslüman”ın Almanya’ya başarılı bir şekilde entegre edilmesi için neler yapılması gerektiğini anlatan Wulff’a, Türkiye ziyareti hakkında da sorular yöneltilmiş. Birinci soru şu:

“Resmi ziyaret için yakında Türkiye’ye gideceksiniz. Türk politikacılara ve Türklere neler söyleyeceksiniz; ‘Yakın bir zamanda AB’ye girmelisiniz’ mi, yoksa teselli ederek, ‘günün birinde bu iş olur mu, bakarız’ mı diyeceksiniz?”

AB ile müzakerelerin adil ve ucu açık biçimde yürütülmesinden ve Anayasa değişikliği gibi önemli süreçlerden takdirle bahsedeceğini açıklayan Wulff, “Fakat bazı şeyler gerektiği kadar iyi ilerlemiyor” dedikten sonra, “gerektiği kadar iyi ilerlemeyen” ve “hızlandırılması gereken”lerin neler olduğunu madde madde şöyle sıralamış:

“Eğer biz burada Müslümanlara, İslam’a ve camilere karşı açık bir tutum içersinde oluyorsak, karşılığında da Türkiye’nin, Hıristiyanlığa karşı açık tutum benimsemesini beklemek en doğal şeydir. Geçmişte toplumun yüzde 20’sini Hıristiyanlar oluşturuyordu ve günümüze gelene kadar bu rakam çok fazla aşağıya doğru itildi. Kilisesi olanların işi de çok zor. Başlıca konularımızdan birisi de bu olacaktır.”



“Tarsus’da ekümenik bir ayine katılacağız…”



“İstanbul’daki Aya Sofya’da da bir ayin düzenlenmesinin düşünülebilecek olduğunu da büyük bir ilgiyle duyduk…”

Alman Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri üzerine şu ikinci soru gelmiş:

“Yani o zaman belki Türklere bir çağrıda bulunup, hatta belki de İslam dünyasına bir çağrıda bulunup, ‘bakın bizde, Almanya’da gittikçe daha fazla cami yapılıyor, bunun doğru olduğunu da düşünüyoruz, ama sizin ülkelerinizde de acaba fazla kiliseye ihtiyacımız var’ mı diyeceksiniz?”

Wulff buna da, “Bu ülkelerde dini gereklerin özgürce yerine getirilebilmesine ihtiyacımız var. Bu ülkelerden gelen her ziyaretçi bunu konu ediyor. Geçtiğimiz hafta Katar Emiri beni ziyaret etti. Bizde artık İslam din dersi verildiğini takdir etti ve Katar’da Hıristiyan cemaatinin varlığına imkan verildiğini, fakat henüz Hıristiyan din dersi verilmediğini belirtti. Yani bu anlamda da yapılması gereken işler var…” karşılığını vermiş.



Tercümeye ihtiyaç yok, ama yine de altını çizelim… Alman Cumhurbaşkanı, Türkiye’deki Hıristiyan nüfusun ve kiliselerin arttırılmasını, ekümenik ayinler düzenlenmesini ve dahi Ayasofya’nın ayine açılmasını istemeye gelmiş!..

Bir şey daha; Dünya Kiliseler Birliği, Türkiye’deki Hıristiyan nüfusun yüzde 10’a çıkarılmasını hedefliyordu. Almanya bu hedefi büyütmüş olmalı ki, Cumhurbaşkanı Wulff, yüzde 20’lerden söz ediyor!..

Acaba bu taleplerini Cumhurbaşkanı Gül veya Başbakan Erdoğan’a da iletti mi ve ne karşılık aldı?

Bir fikir vermesi açısından, Ankara’daki Almanya Büyükelçiliği’nin Wulff çiftinin ziyaretiyle ilgili basına gönderdiği programdaki bir detaya dikkat çekelim. Programda, İstanbul için “Konstantinopolis” ifadesi kullanıldı, ayrıca Wulff’un, “Konstantinopolis Ekümenik Patrik ile görüşeceği” duyuruldu. Ve hiç kimseden, hiçbirine tepki gelmedi!..

Alman Cumhurbaşkanı ayrıca diğer tüm yabancı ziyaretçiler gibi, Ruhban Okulu’nun açılmasını istedi. Okulun niye açılamadığı belli. Patrik Bartholomeos, Türk hukukuna tabi olmayı kabul etmiyor… Bunu hepsi biliyor, dahası Avrupa Konseyi Hukuk İşleri ve İnsan Hakları Komitesi’nin geçen yılki raporunda açıkça yazıldı. Türkiye’nin, azınlıkların din adamı ihtiyacının karşılanması için bir üniversitede bölüm açma teklifinin Ermeni, Yahudi cemaati tarafından kabul edildiği, ancak Bartholomeos’un, “Üniversitelerin YÖK’e bağlı olması sebebiyle buna itiraz ettiği” vurgulandı.



Peki tüm bunlara rağmen bizden Ruhban Okulu’nun açılmasını isteyen Almanya ne yapıyor? Önce oradaki camilerde görevli imamlarımıza Almanca vaaz zorunluluğu getirdi… Sonra Alman üniversitelerinde İslam kürsüleri kurup, Müslüman din adamlarının devlete bağlı yüksekokullarda eğitilmesini kararlaştırdı… Dahası İslam din dersini, Almanların vermesi yönünde adım attı. Hal böyleyken, karşımıza geçip, Ruhban Okulu’nun Bartholomeos’un istediği şartlarda açılmasını ve azınlıkların kendi din adamını yetiştirmesini isteyen Alman Cumhurbaşkanına, “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” diyen de olmadı!..

BAYAN WULFF’IN TEK TİP KIYAFETİ

Türkiye türbana dolanmış ve Hayrünisa Hanım’ın “kırmızı halı”da yürümesine dalmışken, Bayan Wulff’ın tek tip kıyafetinin üzerinde de durulmadı!.. Alman First Lady’si Ankara, Kayseri turları, Tarsus St. Paul Kilisesi ve İstanbul Patrikhane ziyaretlerinde hep siyah tonda, aynı tip elbise giydi. Sadece geceleri kıyafet değiştirdi. Bir gazetemiz, elbisenin farklı tonlarda olduğunu, diğeri ise fazla elbise getirmediği için böyle olduğunu yazıp, geçti, o kadar…

Ama biz, Alman basınının, “Nihayet bizim askerlerimizin de dolaplarına resmini asacağı bir Cumhurbaşkanı eşimiz oldu” dediği, bu alımlı ve aktif hanımın Türkiye’de tek tip giyinmesine de, medyamızın üstünkörü gerekçelerine de bir anlam veremedik. Aslında bunu araştırıyorduk, Wulff’un yukarıdaki söyleşisini görünce, kıyafet meselesini ikinci plana atmak zorunda kaldık.

Detaylarını ve yorumlanmasını işin uzmanı Aytunç Altındal’a bırakıp, Bettina Wulff hakkında Alman Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yer alan şu ilginç bilgiyi aktaralım. Bayan Wulff’ın, “Evangelical Lutheran(Protestan)” olduğu vurgulanıyor!..

Tarsus’ta müze statüsünde olan Aziz Paul Kilisesinin ibadete açılmasının istenmesi, buradaki ayine büyük önem verilmesi ve bunun “ekümenik ayin” diye nitelendirilmesi bir yana, acaba Bayan Wulff, Türk ve Müslümanlara savaş açan Martin Luther’in “sadelik” anlayışını temsil etmek istemiş olabilir mi?

Bu vesileyle Aziz Paul Kilisesi’ndeki bazı gelişmeleri de aktaralım; Vatikan 2008 yılını St.Paul Yılı, Tarsus’u da “hac bölgesi” ilan eder. Alman Büyükelçiliği’nin “hesaplarına” göre, 500 bin Hıristiyan Tarsus’a gelip, hacı olacaktır. O günlerde Almanya Federal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz ve Sosyal Demokrat Partisi Türkiye Çalışma Grubu heyeti, TBMM Dışişleri Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Murat Mercan’ın davetlisi olarak Ankara’ya gelir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le de görüşen heyet, “Tarsus’taki St. Paul Müzesi’ne haç takılarak, tekrar kilise olarak açılmasını” ister. Söz konusu müzenin tüm dünyadaki Hıristiyanlar için önemine işaret eden Polenz, “Kilise olarak açılırsa bu, Türkiye için önemli bir sinyal olacaktır” der. Mercan daha sonra aralarında Almanya Büyükelçisi Cunt, Vatikan Büyükelçisi Lucibella ve Almanya Federal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Polenz’in de bulunduğu heyetin Tarsus gezisine refakat eder. Kilisede düzenledikleri basın toplantısında Polenz, kendilerini Tarsus’a getiren nedenin Saint Paul olduğunu söyler. Mercan da, “Tarsus’un Hıristiyan akınına uğramasını beklediklerini” müjdeler ve “Buraya kilise açılması için gerekli kolaylıklar sağlanmalı. Kilise önümüzdeki bir yıl boyunca ibadete açık kalacak. İlerleyen yıllarda da açık kalabilmesi için talep var ” açıklamasını yapar. Sonrasında burada bir ayin düzenlenir. Ayine, İslamiyet hakkında hiç de iyi görüşleri olmayan Papalık Hıristiyanlar Arası Birlik Kurulu Başkanı Kardinal Walter Kasper da katılır.

Tarsus’a 2008 sonunda yine Alman Parlamentosu’ndan bir heyet gelir. Heyetin başındaki isim Katolik kilisesinden Karl Justen’dir. Tarsus Kaymakamı Mehmet Gödekmerdan’ı ziyaret edip, yeni kilise yapılıp, yapılmayacağını sorarlar. Kaymakam, Tarsus’ta Hıristiyan cemaatinin bulunmadığını ve mevcut St. Paul Anıt Müzesinin kilise olarak şimdiye kadar ve bundan böylede ibadet etmek isteyenlere açık olduğunu, şu anda ayrı bir kilisenin yapılmasına gerek olmadığını anlatır. Bu cevap, Alman milletvekillerinin hiç hoşuna gitmez.

Bakın bugün herkes Hıristiyan cemaatin bulunmadığı Tarsus’taki bu kilisenin ve yenilerinin ibadete açılması için seferber halde… Bunun “din özgürlüğüne” katkıda bulunacağını savunuyorlar… Geçenlerde Yeniçağ’dan Arslan Bulut, “Tayyip Bey’in açtığı kiliselere cemaat nereden bulunacak?” diye bir soru sordu, sonunu da şöyle bağladı: “Hıristiyan yaşamadığı halde, bu tarihi kiliseleri ibadete açma sevdası, Türkiye üzerinde ciddi bir Hıristiyanlık projesi sürdürüldüğünü göstermiyor mu? Yoksa Tayyip Bey’in ibadete açtığı kiliselerin cemaatleri, yerli halktan mı devşirilecek?”

Türkiye’de yüzde 20 Hıristiyan nüfus hedefi… Kendi ülkesinde “çok kültürlülüğün iflas ettiğini” açıklayan elin adamlarının, Türkiye’den “çok kültürlülük” adına talepleri… Doğu-Güneydoğu’da dağıtılan Kürtçe İncil’in ve Aleviliğin ayrı bir din kabul edilmesinin arkasındaki ülkelerin başında Almanya’nın gelmesi… Ilımlı İslam projesi… Diyanet İşleri Başkanı’nın bile Ruhban Okulu ile söz konusu kiliselerin ibadete açılmasını destekleyip, misyonerliği olağan karşılaması ve son olarak nüfus cüzdanlarından din hanesinin kaldırılmasını savunması… Acaba Arslan Bulut’un sorusuna cevap bulunmasını kolaylaştırır mı?

Alman Focus Dergisi, Cumhurbaşkanı Wulff’ı imam takkesiyle resmetti. Biz de de “Gerekirse papaz elbisesi giyerim” diyenler var. Öyleyse Türkiye’ye daha çok haçlı seferi düzenlenir!..

Müyesser Yıldız

Odatv.com
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP   HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP - Sayfa 3 EmptyPtsi Ekim 25, 2010 11:03 pm

Hıristiyanların en çok sevdiği Başbakan kim?
Arslan Bulut
25 Ekim 2010


AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, AKP Yalova İl Teşkilatı’nın düzenlediği sertifika dağıtım gecesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a övgü yağdırdı. Partililere seslenen Kıyıklık, “Öyle değerli bir Başbakanımız var ki, sevdiğini söyleyen değil, sevgisini gösteren biri. Sokaktaki insan ona baktığında kendini görüyor. İçten ve samimi. Sadece bizim değil, Başbakan’a Avrupa’nın, Orta Doğu’nun da ihtiyacı var” dedi.
Kıyıklık’ın tespitlerinden “Tayyip Bey’e Avrupa’nın ihtiyacı var” bölümüne ben de katılıyorum. Buna bir de ABD’yi eklemek gerekir.
* * *
Genel olarak Hıristiyan dünyasının Tayyip Bey’e ihtiyacı var!
Bunu söyleyen ben değilim!
Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yazan Kai Strittmatter, 2009 Aralık ayında “Konstantinopol Patriği” I. Bartholomeos’un sözcüsü Dositheos Anagnostopulos’un kendisine, “Bu insan tarihe geçecektir” dediğini yazmıştı.
Alman yazar, şöyle demişti:
- Erdoğan geçen yaz adalarda bir Ortodoks manastırını ziyaret ederek Patriğe yardım sözü verdi ve Hıristiyanların Türkiye’den kovulmalarının ’faşistçe’bir uygulama olduğunu söyledi.
- Ermeni Patrikhanesi, Erdoğan’a 2007 seçimlerinde oy verilmesi çağrısında bulunmuştu, çünkü Türkiye’de gerek Müslümanlar gerek Hıristiyanların din özgürlüğü için Erdoğan ve partisinden başka biri yok.
- Rahip Dositheos, “Hıristiyanlar için böylesine girişimde bulunan bir Başbakan görmedim” diyor.
- Türkiye’deki üniversitelerde Kürt filolojisi fakülteleri var ve Kürt köylerine Kürtçe isimleri iade ediliyor, ancak Erdoğan daha da ileri gitti ve 1937 yılında ordu tarafından Dersim’deki Alevilere karşı yapılan katliamı bir suç olarak nitelendirdi.
* * *

Hani geçen gün, “Tayyip Bey’in açtığı kiliselere cemaat nereden bulunacak?” diye soruyordum ya, meğer Erdoğan, bu sorunun cevabını çoktan vermiş!
“Türkiye’den faşistçe kovuldular” dediği Hıristiyanların torunlarını Türkiye’ye getirecek, öyle anlaşılıyor!
Nitekim son haberlere göre Türkiye’deki Ermeni cemaati, Van Akdamar Kilisesi’nden sonra Diyarbakır’daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nde ayine hazırlanıyor. Restorasyonu süren ve Orta Doğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olduğu söylenen Giragos’ta Ermeni Patriği Ruhani Meclis Başkanı Başpiskopos Aram Ateşyan yönetiminde 30 yıl sonra ilk dua okundu. Surp Giragos Kilisesi Vakfı ve Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile restore edilen tarihi kilisede, 30 yıl sonra yapılan törene Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Ermeni asıllı Diyarbakırlı yazar Mıgırdiç Margosyan, Surp Giragos Kilisesi Vakfı Başkanı Tekin Papuççiyan ile İstanbul, Suriye ve Ermenistan’da yaşayan 30’a yakın Ermeni katıldı.
Başpiskopos Aram Ateşyan, “Orta Doğu’nun en büyük Ermeni kilisesinde önümüzdeki yıl bu mevsimde dünyanın dört bir yanından gelen Ermeni cemaatiyle Akdamar’da olduğu gibi ayin yapmayı planlıyoruz” dedi.
* * *

Ben Tayyip Erdoğan’ın “en az üç cocuk” politikasını destekliyorum. Fakat Tayyip Bey, dün Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu İcra Direktörü Thoraya Obaid ve beraberindeki heyeti, Beşiktaş’taki Başbakanlık Ofisi’ndeki kabul etti.
Erdoğan, bu görüşmede neler konuşulduğunu açıklayabilir mi acaba?
Bu görüşme pek hayra alamet değil. Çünkü BM Nüfus Fonu, Türkiye’de nüfus planlaması yapılmasını istiyor ve bu amaçla kurulan derneklere ve Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimine doğum kontrolü için araç-gereç yardımları yapıyor!
Kısacası BM Nüfus Fonu, Anadolu’da ve dünyada Müslüman nüfusun azaltılması için çalışıyor!
Bu arada Türkiye’de Hıristiyanlar çoğaltılıyor!
Hıristiyanların Tayyip Bey’e ihtiyacı var!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
HAÇLILARIN UÇ KOLU AKP
Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 9 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Siyaset :: AKP-
Buraya geçin: