Google bir istihbarat merkezi mi?
Dünyanın en geniş istihbarat kaydına sahip olan Google'ın bizzat devletler tarafından hedef seçildiği iddia ediliyor. Jonathan Freedland'ın analizi.
Bildiğim kadarıyla hiçbir hükümet birimi başka dünyadan gelmiş gibi gözüken üç tuhaf ergeni bir havuzun içinde, beyinlerine kablolar iliştirilmiş bir şekilde tutup onların geleceği görme yeteneklerinden faydalanmıyor.
Fakat bu kısmı hariç 2002 yapımı Azınlık Raporu filmi tıpkı filmin içindeki kâhinler gibi geleceği inanılmaz bir doğrulukla tahmin ettiğini iddia edebilir. Filmde Tom Cruise ve arkadaşları bilgisayarları kullanırken klavyelere ihtiyaç duymuyorlar, parmaklarıyla ekranı idare ediyorlardı. Steve Jobs ve dokunmatik ekranları sayesinde bu artık gerçek oldu (gerçi hâlâ filmdeki hologramlar yerine gerçek monitörlerimiz var).
Ayrıca filmde Cruise, hareket eden posterlerin arasında yürüyordu. Reklamlar Cruise'u tanıyor ve doğrudan ona hitap ediyordu. Bu hafta bu teknolojiye doğru bir adım attık. Bu adımı da hayatımızın her yerine müdahil olan bir şirket olan Google'a borçluyuz. Geçtiğimiz hafta Google, şu güne dek elektronik hayatınızın değişik kısımlarını birleştirmesini engelleyen bir bariyeri ortadan kaldırdı. Şimdiye kadar elbette tüm Google aramalarınız kaydediliyordu, ne aradığınız, ne zaman aradığınız, YouTube'da ne seyrettiğiniz biliniyordu. Eğer bir akıllı telefon kullanıyorsanız nereye gittiğiniz ve şimdi nerede olduğunuz da biliniyordu. Fakat şimdiye kadar bu farklı dosyalar birleştirilmemişti.
Şimdi bu işlemi de yapabilir. Gizlilik politikalarındaki bir değişiklik sayesinde Google, internetteki faaliyetlerinizin bir bölümüne dayalı çıkarımlar yapıp başka bir faaliyet alanında size buna uygun bir satış yapmaya çalışabilir. Eğer YouTube'da futbol klipleri seyrettiyseniz gelecek maçlarla ilgili bir reklam sizin posta kutunuzun yanında belirebilir. Belki bunu etkin bir reklamcılık tekniği olarak göreceksiniz ama şunu da düşünün: Eğer bir Google e-mail hizmeti kullanıyorsanız, o zaman Google, e-maillerinizi de okuyor olacak. Elbette günlük yazışmalarınıza bakan bir insan değil, bu okuma daha ziyade elektronik ve algoritmik bir okuma. Fakat eğer e-mailinizde arkadaşınıza hamile olduğunuzu yazdıysanız size hamile kıyafetleriyle ilgili reklam gelmesi için bu tür bir okuma yeterli olacak. Azınlık Raporu filmi de aynen böyle tasavvur etmişti.
Peki ya Google, bu bilgileri sızdırır ya da kaybederse. Google şu anda o kadar çok veriye sahip ki, devlet düzeyinde casusluğun hedefi olduğu tahmin ediliyor. Her kendine güvenen istihbarat servisinin Google sunucu odasına bir mühendis sızdırmaya çalıştığını düşünün. Zaten şirket Çin devletini Gmail hizmetine sızmaya ve ABD'li yetkililerin ve Çinli muhaliflerin e-maillerini okumaya çalışmakla suçladı bile. Ayrıca ABD hükümeti eğer isterse Google'dan belirli yazışmaları talep edebilir ve Google kabul ederse insanların özel yazışmalarını onlara haber bile vermeden teslim edebilir. Burada iktidar e-mailleri yazan ya da alan kişilerde değil, Google'da bulunuyor. Ve evet "iktidar" burada doğru kelime. Eğer bilgi iktidarsa o zaman Google küresel çapta bir süper güç oluyor. Her hükümetle boy ölçüşebilir. Orduları yok ya da vergi toplamıyor fakat eriştiği alan ve etkisi çok büyük ve gittikçe de büyüyor. Sorun şu ki, bizim siyasî sözcük dağarcığımız henüz bu tür bir iktidardan nasıl bahsedeceği konusunda yetersiz.
Bugün hükümetler, hayatımızı şekillendiren ve özgürlüklerimizi tehdit eden güçlerin sadece biri. Evet, Sağlık Bakanlığı sizin medikal bilgilerinize sahip ama geri kalan neredeyse her şey Google'da. Eğer biriyle ilgili endişeleniyorsanız, diğeri de sizi endişelendirmeli, değil mi? Burada sadece şirketlerin gücünden bahsetmiyoruz. "Çokuluslu" şirketlerin iktidar kavramı çok soyut oluyor. Aksine biz bazı tekil şirketlerin iktidarından ve tıpkı bir bakanlığa yaptığımız gibi onları bu iktidardan dolayı hesap vermeye çağırmaktan bahsediyoruz. Fakat en önemlisi, hükümetteki iktidarın tek iktidar olmadığını bilmek. Bunu bilmek için geleceği görmek gerekmiyor, bugünü anlasak yeterli olacak.
The Guardian 2 Mart 2012