Afşin SELİM
25.04.2011 / Yeni Çağ Gazetesi
Günümüz insanı için vazgeçilmezleşen teknoloji, hayatımızı kolaylaştırıyor kolaylaştırmasına da, durum yalnızca bundan mı ibaret? Hızla ilerlediği dillendirilen -hattâ hızına yetişilemeyen- “ileri teknoloji” tıpkı “ileri demokrasi” gibi her defasında insanlığın yararına değil çünkü...
16 Temmuz 1977 tarihli New York Times gazetesinde yayımlanan bir haberin başlığı şu: “ABD, insanlığı esir edebilecek görünmez silahlar geliştiriyor.”
Görünmez silahlar?
Bu çerçevede, “şuuraltına hükmediş” bahsine dâir öncelikle modern zamanların “kitle iletişim araçları” dikkate alınmalı diye düşünüyorum sorgulayarak. Dolayısıyla şüphelenerek! Kitle, kitle iletişim araçlarının içinde saklı çünkü...
Meselâ telegram... Bir nevî zihnî imha!
Kaynaklara göre, beynin belirli bölgelerine nokta vuruşları yapılarak gerçekleştiriliyor. Dünyada pek çok mağduru var imiş, fakat ispatı güç olduğu için psikiyatrik vaka olarak değerlendirmekte...
Bu, bedenen, zihnen, ruhen rahatsızlandırıyor kişiyi... Yoruyor. Sonrası: Halisünasyonlar, insan sesleri, hafıza kaybı, davranış bozuklukları, şiddetli kalp çarpıntısı, çınlayan kulaklar, bacaklarda ağrı... Olağanüstü psikolojik değişimler ve kişinin üzerine düşüveren ağırlık...
“Her koyun kendi bacağından asılır” demeden, ideolojik kabullerimizi ve retlerimizi bir yana koyup düşünelim: Beynin uzaktan kumandası, yönetilmesi ve yönlendirilmesi, ya mümkünse?
Dünya Af Örgütü’nün 1992 yılında neşrettiği raporda, “İnsanın zihnî yetilerini bozmayı, yok etmeyi, değiştirmeyi hedefleyen sorgulama prosedürü ahlâki suçtur” deniyor.
“İleri teknoloji” sayesinde dünyanın egemen güçleri ve gizli servisleri tarafından insan zihnine yönelik kontrol operasyonlarının yapılabilme ihtimali gözardı edilmemeli... “Teknik” bir mesele, o yüzden şüphelendirici!
Beyin, insan denilen varlığın en tesirli, en önemli, en etkili organlarından biriyken... İlgisiz kalınabilir mi?
“Enformatik anarşi” yahut bir diğer ifadeyle “dijital terörizm” diyorlar ya hani adına, işbu yüzden insan zihninin, farklı kanallardan kontrol altına alınabilme ihtimalinden bahsediyorum. Çünkü teknoloji, art niyetli kişilerin elinde, insanlık dışı bir canavara dönüşebilmekte...
Meselâ, Afganistan’dan Guantanamo’ya getirilen yüzlerce kişi üzerinde, “ırklara göre davranış çözme deneyleri” yapıldığını, CIA Belgeleriyle Zihin Kontrol Operasyonları (Pegasus Yayınları) adlı kitabında anlatıyor, yazar Ömer Özkaya... Amerika’nın zihin kontrol operasyonları deneylerinin en önemli merkezlerinden birisinin Guantanamo olduğunu da!
Peki, ya Bolu F Tipi Cezaevi’nde neler oluyor?
28 Şubat sürecinden itibaren cezaevinde tutulan Salih Mirzabeyoğlu, Bolu’daki tek kişilik hücresinde, telegram işkencesine maruz kaldığını belirtiyor. Elektromanyetik sinyallerle uygulanan bu işkence metodunun; zihin kontrol maksadı güttüğünü de... Fakat evveliyatı Bolu’dan ibaret değil. 11 yıllık bir süreç... Fikirlerini beğenirsiniz yahut beğenmezsiniz, hâdise çerçevesinde bir kitap dahi yazmış durumda kendisi: “Türkiye’de pratiği -teorisi de!- benimle meşhur” diyor.
Gerçekten de böyle iğrenç bir işkenceye maruz kalıyor mu, ister istemez işkilleniyor insan: Kim, ne adına, niçin uyguluyor?
Hukuk ve vicdan gözeten herkesin rahatsız olabileceği bir durum elbette..