[img]
http://www.pressmedya.com/resimler/haber/afiyetsiddikidosyasi.jpg[/img][size=24][color:9427=red]
Amerika'nın en çok korktuğu kadın: Dr. Afiyet Sıddıki (1. Bölüm)
[/color]
[/size]
[size=18]
Kaçırıldı mı? Yakalandı mı? Terör zanlsı mı? Kurban mı? Hayatı, ailesi, görüşleri, yakalanışı... Kimisine göre bir dram, kimisine göre bir başarı öyküsü.
Afiyet Sıddıki önceleri parlak bir bilimkadını olarak görülüyordu. Daha sonra ABD hükümeti Pakistanlı bilimkadınını en çok aranan terörist zanlıları listesinin üst sıralarında bulunda El Kaide'nin yeni yüzü olarak tanıttı. Şimdi gözetim altındaki MIT (Massachusetts Institute of Technologhy) mezunu üç çocuk annesi kadının CIA'in hatalı adam kaçırma operasyonlarından birinde kaçırıldığı ve dünya kamuoyunda Amerikan politikalarına eksi puan kazandırmaması için geri adım atılamadığı için serbest bırakılmadığı iddia ediliyor.
17 Temmuz 2008, Kabil'in güneyinde bir eyalet başkenti olan Gazni'deki Bazazi Camii'sinde akşam namazlarını kıldıktan sonra evlerine doğru gitmekte olan insanlar cami çıkışında yere yığılmış bir kadın görürler. İnsanlar sırtında küçük bir çantası ve kucağında 12 yaşlarındaki oğluyla yere yığılmış mavi burkalı kadının etrafında bir kalabalık oluştururlar. Fakat o anda kalabalığın arasından biri bunun bir bombalı eylem olabileceğini, burkalı kadının altında bomba olabileceğini ileri sürerek polis çağırır. (Bu kadının tamamen burkalı oluşu ve kimliğinin tanınaması dikkat çekilen bir nokta.)
Kısa bir süre sonra 11,000 kilometro uzakta Washington'daki FBI karargahının telefonu çalar. Telefonu açan şahıs "Hı hı" dedikten sonra önünde duran listeden Afiyet Sıddıki ismini bulur ve üzerine çarpı atarak yanına "yakalandı" yazar.
İki hafta sonra Afiyet Sıddıki Afganistan'daki ABD Hava Kuvvetleri'nin Bagram havaüssünden New York'a uçurulur. Artık bir eşofman giymektedir. Sıddıki'nin karnında iki mermi vardır, boyu 1,63 olan kadın zanlının kilosu sadece 40'tır.
Sıddıki bir kez daha ilk kez 11 Ağustos'ta Manhatten'daki bir mahkemede görülür. Başını örttüğü gözlenen Sıddıki tekerlekli sandalyede oturmaktadır. Ekim'de Sıddıki'yi Teksas'ın Fort Worth eyaletindeki Psikiyatri Merkezine götürerek psikolojik testten gerçirirler.
[color:9427=orange]
Amerikan hükümetine göre Sıddıki'nin hikayesi
[/color]
Amerikan hükümetinin ağzından Sıddıki'yi ve hikayeyi dinlemeye devam edersek Sıddıki; üç çocuk annesi Pakistan vatandaşı bir kadın. 2 Mart 1972'de doğmuş. Dünyada en çok aranılan kadın olarak 4 yıl boyunca kırmızı bültenle aranmış. 2004'te yapılan bir basın konferansında dönemin Adalet Bakanı John Ashcroft ve FBI Müdürü Robert Mueller, Sıddıki'nin FBI'ın şüpheliler listesindeki "yedi isimden birisi" olduğunu açıklamıştı. Amerikan basını ise Sıddıki'yi El Kaide hareketinin "Mata Hari"si veya "kadın dehası" olarak tanımlıyor.
CIA terörle mücadele uzmanlarından John Kiriakou ise Sıddıki'nin yakanladığı dönem için, "5 yıldır en önemli kaçaklardandı" diyor. Sıddıki'nin davası hakkında bilinen tek şey ise onun her hangi bir terör eylemine katılmadığı veya destek çıkmadığı, fakat Afganistan'daki Amerikalı askerleri ve FBI ajanlarını öldürmeye çalışmakla yargılandığı. Eğer Sıddıki'nin suçu kanıtlanırsa 20 yıl hapse mahkum edilecek.
[img]
http://www.pressmedya.com/siddiki/2.jpg[/img]New York bölgesi savcısı Michail Garcia, Pakistan uyruklu kadının, 17 Temmuz'da Afgan polisi tarafından Gazne vilayetinde yakalandığını açıkladı. Sıddıki'nin üzerinde bazıları New York'ta olmak üzere ABD'deki çeşitli binaların krokileriyle patlayıcı imal edilmesine yönelik belgeler bulundu. Hükümet sözcüsü Sayid İsmail Cihangir'in yaptığı açıklamaya göre kadının üzerinden ayrıca geçici valinin kaldığı evin ve namaz kıldığı camiîlerin yerlerini gösteren Gazne haritaları, şişe ve cam kavanozlar içinde jel ve sıvı halde kimyasal maddeler bulundu.
Savcı Garcia'nın yaptığı açıklamaya göre, yakalanmasının ertesi günü Amerikalı FBI ajanları kendisini görmek ve sorgulamak için Sıddıki'nin yanına gitti. Ajanlar odaya girdiği sırada bir tüfek ele geçiren kadın "kan istiyorum" diye bağırarak Amerikalılar'ı vurmak istedi. Ancak odada bulunan bir tercümanın kadının elindeki tüfeği çekmesi nedeniyle kadın iki el ateş ettiği halde kimseyi yaralayamadı. Buna karşılık ajanlardan biri şüpheliye ateş ederek göğsünden yaraladı. Sıddıki, yaralı olduğu halde kendisini zaptetmeye çalışan askerlerle boğuşmaya devam etti ve "Amerikalıları öldürmek istiyorum" diye bağırdı. Kısa süre sonra askerler tarafından etkisiz hale getirildi. Ve karnındaki kurşun yaraları da böyle oluştu.
Sıddıki'nin davası ise oldukça dikkat çekici, çünkü o bir kadın. Batı hayatı ise ona yabancı değil: O Pakistanlı üst sınıf bir aileden geliyor ve Amerika'daki önemli üniversitelerde 10 yılını harcamış. Sıddıki Amerika'nın en saygın üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technologhy'de biyoloji bilimi okuyarak daha sonra Pakistan'a dönmeden önce Brandeis Üniversitesi'nde nörolojik bilimler üzerine bir doktora yapmış.
Bazıları 1 Mart 2003'de yakalanan 11 Eylül saldırılarını planlayan Halid Şeyh Muhammed'in Pakistan'ın Ravalpindi şehrinde tutuklandıktan sonra gizli bir yerde yapılan sorguda bazı üst düzey El Kaide militanlarıyla birlikte Sıddıki'nin ismini de verdiğini söylesede hem CIA, hem uzmanlar hem de insan hakları savunucuları bunun doğru olmadığını, olayların gelişiminin de bunu göstermediğini, zaten ortada bu şekilde resmi bir iddianın da bulunmadığını söylüyorlar.
[color:9427=red]
Sıddıki'nin iddiaları ve madalyonun öteki yüzü[/color]
5 yıl önce Sıddıki, Ahmed (5), Meryem (7) ve Süleyman (6 aylık) adlarındaki üç çocuğuyla birlikte Karaçi'deki evinden kaybolmuş. Onun iki çocuğu Amerikan vatandaşı. Sıddıki Amerikalıların kendisini kaçırdığını ve gizli bir hücreye hapsettiklerini ve orada işkence gördüğünü iddia ediyor. Ona göre çocukları da kendisinden alınarak ayrı bir yere kaçırılmış.
1 Mart'ta Sıddıki Karaçi'den Boston'daki Brandeis Üniversitesi'ndeki profesörü Robert Sekuler'e bir e-mail atar. O iş aramaktadır. E-mailde o, "Ben ABD'de çalışmayı tercih ediyorum" der, çünkü Karaçi'de onun eğitim düzeyine uygun olarak bir kadının yapabileceği bir iş yoktur. Bir gün sonra Sıddıki kaybolur. Sıddıki üç çocuğuyla birlikte yanına pek fazla bavul almadan evinden ayrılır. İslamabad'dan kalkacak olan sabah uçağına yetişmek için bir taksi çağırır, onun niyeti amcasını ziyaret etmektir.
Sıddıki'ye göre o gün havalimanı yolunda onu kaçırırlar. O kendisini kaçıranların Ahmed'i, Meryem'i ve bebeğini de kendisinden ayırdıklarını iddia ediyor. Onun hatırladığı son şey o gün kolundan şırıngayla bir ilaç enjekte edildiği... Daha sonra o kendisine geldiğinde gözlerini bir hapishane hücresinde açar. O, o anda kendisinin Afganistan'da bir askeri üste olduğuna inanıyor. Çünkü inip kalkan uçak sesleri duyuyormuş. Sıddıki beş yıldan fazla bir zaman bu hapishanedeki hücresinde tek başına kaldığını söylüyor. Onu maskesiz ve üniformasız Amerikalılar sorgulamışlar. Günlerce ona çocuklarının dehşet dolu çığlıkları dinletilmiş. Ayrıca bu süre içerisinde o sadece bebeği Süleymanı buzlu bir camın ardından görme fırsatı bulmuş. 7 yaşındaki Ahmed'in ise kanlar içindeki fotoğrafını görmüş. Meryem'in ise yakalandığı bir hastalık sonucu öldüğü söylenmiş. Sıddıki kendisine zorla yüzlerce sayfalık kirli bomba ve virüslerle biyalojik saldırı silahları planları yazdırıldığını ileri sürüyor.
[color:9427=red]
Bu hikaye doğru olabilir mi?[/color]
Bazı Pakistanlı medya kuruluşları onun tutuklandığını duyurdular. O kaybolduktan bir yıl sonra günlük bir gazete olan Dawn Pakistan içişleri bakanlığı sözcüsüne dayandırdığı haberinde Sıddıki'nni Karaçi'de tutuklandığını ve Amerikalılara teslim edildiğini yazdı. 21 Nisan 2003'de ise ABD televizyonu NBC akşam haberlerinde Sıddıki'nin yakalandığı yönünde bir hikayeye yer vermişti.
Pakistanlı istihbarat kaynaklarının bildirdiğine göre ise Sıddıki 2003 yılının sonuna kadar zaten Pakistan'da bir terörist zanlısı olarak gözetim altındaydı. O Amerikalılara teslim edilene kadar da bir terör zanlısı olarak görülüyordu. Asya İnsan Hakları Komisyonu'na göre ise ülkede 52 gizli tutuklu var ve terörizm ile savaş başladığı günden bu güne binlerce Pakistanlı kayboldu.
Afganistan'daki ABD'nin en önemli kamplarından olduğu bilinen Bagram hava üssünde ise bazı tutuklular olduğu biliniyor. Bu tutuklular bir dönem hapishanede bir kadının çığlıklarını duyduklarını söylüyorlar. Onlar o kadına "Bagram'ın gri lady'si" ismini takmışlar.
2003'den beri ailenin avukatlığını yapan Elaine Whitfield Sharp ise artık Sıddıki'nin "black site" diye bilinen Bagram'ın karanlık koridorlarında çığlıkları duyulan kadın olduğundan emin olduklarını savunuyor. [/size]