Süpermen nasıl ortaya çıktı, John Wayne neden ‘The American’ ilan edildi, Hollywood nasıl bir sanal dünya yarattı, filmler Amerikalılara diğer toplumları nasıl algılattı?
Alev Alatlı Hollywoood’u Kapattığım Gün adlı son kitabında bu soruların yanıtını veriyor, beyazperdedeki Amerika ile gerçeği arasındaki farkları esprili bir dille irdeliyor
Yazık değil mi bu insancıklara?’ Alev Alatlı son kitabı Hollywood’u Kapattığım Gün’e bu cümleyle başlıyor. Sonrasında 19’uncu yüzyıldan günümüze Hollywood filmlerinin toplum üzerindeki etkisi, siyasetin sinemayı nasıl şekillendirdiği, Hollywood’un toplumda nasıl kadınlar ve erkekler yarattığını düşündüren ve çoğu zamanda kahkaha attıran bir dille anlatıyor.
Alatlı, kitabı oğlu Kaan Aktan için yazmış, kitabın girişinde ‘Kaan’ın kitabı’ diyerek bunu belirtmiş. Bunun nedeni ise oğlunun böyle bir kitabı kaleme alması için kendisini teşvik etmesi. Film izlerken düşüncelerini oğlu Kaan ile paylaşan Alev Alatlı’ya oğlu ‘Bunları yazmalısın’ deyince, Hollywood ile ilgili düşüncelerini yazmaya karar vermiş, üç haftanın sonunda bu kitap ortaya çıkmış. ‘Nasıl üç haftada içi bilgi dolu koca bir kitap çıktı?’ diye sorunca ‘Demek biliyormuşum. Başlayınca gerisi geldi’ diyerek yine şaşırtıyor. ‘Amerikalılara büyük bir iyilik yaptım!’ diyen Alev Alatlı ile yeni kitabını konuştuk.
SANAL ORTAMA SÜRÜKLEDİ
Bu kitabı neden kaleme aldınız?
İzlediğim hemen her filme bir kulp takmamın başta oğlum Kaan olmak üzere yakın çevremi rahatsız ettiğini fark etmiş olmam. Sonra günlerden bir gün, sinemaya hemen hiç gitmiyor, festivallere neredeyse burun kıvırıyor olmamın nedenlerini anlatmaya kalktım, ortaya bu kitap çıktı!
Hollywood’u neden kapattınız?
Dünyaya dair gerçeklerin üstünü örttüğü, olayları saptırdığı, başta Amerikalılar olmak üzere, hepimizi sanal bir ortama sürüklediği için! Bu sanal ortamda akla karayı ayıramaz, haklıyı haksızdan ayırt edemez olduk. Estetik, etik değerlerimiz de hakgötüre olunca, Hollywood’un ‘reboot’ edilmesi gerektiğine karar verdim ve yaptım!
MAZLUMDAN ZALİME DÖNÜŞ
Kitabınızın başında ‘Yazık bu insancıklara’ diyorsunuz. Onlara neden acıyorsunuz?
Amerikan kıtasının ilk göçmenlerini düşünün. Aç, sefil, itilmiş kakılmış, masum yığınlar iken, türdaşlarıyla ilişkileri kesildi. Mazlumdan zalime dönüştüler, üstelik farkında olmadan ve Hollywood’un başını çektiği medya sayesinde. Acımamak mümkün mü? Yeri gelmişken, ‘medya’ diyorum, zira Amerikalılar medya dediklerinde basın-TV-sinema üçlüsünü kasteder.
Gerçek Amerika ile beyazperdedeki arasında ne gibi farklar var? Siz bu farkları nasıl keşfettiniz?
Kitabımda Amerikan tarihinin Amerikan sinema endüstrisi tarafından nasıl yazıldığını anlatıyorum. Örneğin, en vahşi ırk ayırımcılığının yaşandığı Güney eyaletlerinde köle sahiplerini ‘soylu’ leydi ve centilmenler olarak takdim eden ve de belleklere kazıyan Rüzgar Gibi Geçti türünden filmlerin ardında yatanları anlatıyorum. Gerçek Amerika obezite ile boğuşan, yüzde 40’ı karaderililer ve Hispaniklerden oluşan bir halk iken, beyazperdeyi dolduran uzun bacaklı, sarışınların nereden çıktığını irdeliyorum. Nasıl keşfettiğime gelince, öğrenimimi o ülkede yaptım.
Kitapta Tedy Bear’ın doğuşundan Süpermen’in ortaya çıkışına pek çok ayrıntı yer alıyor. Bu kitabı hazırlamak için nasıl bir çalışma yaptınız?
Galiba hep biliyormuşum da, yazmak aklıma gelmemiş. Çok kısa bir zamanda yazdım çünkü. Gogol’un dördüncü kitabının üzerinde çalışıyordum, bu araya girdi, bir nefeste çıktı. Doğru mu hatırlıyorum dediğim noktalarda da internet devreye girdi.
Hollywood’u asıl yönetenin Amerikan derin devlet olduğu söylenir. Bu iddiaya siz ne diyorsunuz?
Amerikan ‘derin’ devletini bilmem ama sinema endüstrisinin de sahibi olan medya yığışımlarının endüstri ve siyasetle iç içe olduğu bir gerçek. Hiçbir Amerikan siyasisi yoktur ki, sinema endüstrisiyle bir biçimde akrabalık geliştirmiş olmasın.
Ford’a öykünerek stüdyo kurdular
Sinema için dünyanın yedinci sanatı deniliyor. Sizce de öyle mi?
Sinema Amerika’da bir endüstri kolu olarak başladı, bir sanat mecrası olarak değil! Öyle ki, ilk stüdyolar Henry Ford’un seri üretim yapan otomobil fabrikalarına öykünerek kuruldu. Filmlerin sanatsal unsurları elbette var. Resimleri, müzik gibi bileşenleri sanatın alanına girer. Ford’un otomobil tasarımları da sanatın alanına girmiyor muydu?
Hollywood’un bakış açısı Amerikan halkının dünyaya bakışını nasıl değiştirdi?
Değiştirmekten öte, tasarladı. Siyasi konjonktüre göre Arapların mesela mutlak surette karanlık yüzlü, vahşi tabiatlı insanlar olduklarını öğreterek tasarladı. Rusları kaba adamlar, Almanları kötü faşistler olarak pazarladı. ‘Idiograph’ dedikleri tipolojileri yaratarak tasarladı.
Hollywood’un insanlara hiç mi katkısı yok?
Olmaz mı? Milyonlarca insan bu sektörden ekmek yiyor.
Onca şaşaya rağmen eski filmler yeniden çekiliyor
Hollywood olmasa insanlar sorunların farkına varacak ve sorunlar çözülecek mi dersiniz?
Keşke bu kadar kolay olsa! Bir de tabii sinema sektörünü ortadan toptan kaldırmaktan değil, reboot etmekten bahsediyorum. Başta Amerikalılar, hepimiz, neyi tükettiğimize dikkat etsek iyi ederiz diyorum. Sigara içerken bile nikotin oranına bakıyoruz.
Eski filmlerin tekrar çekildiğini, Hollywood’da artık yaratıcılığın pek de olmadığını söylüyorsunuz. Bir de o eski filmlerin televizyon dizileri çekiliyor. Sizce de yaratıcılık noksanını söylemez mi bu? Üstelik onca paraya pula, şaşaaya rağmen böyle oluyorsa, tükenmişlikten öte izahı var mıdır? Televizyon dediğinizi Hollywood’dan ayıramazsınız zaten. Kitapta görüldüğü gibi, hiçbir sinema şirketi yoktur ki bir kaç tane TV kanalı olmasın! Aynı tükenmişlik burada da var...
Seri üretim gibi kadın ve erkekler yarattılar
Kitapta John Way-ne hakkındaki fikir-leriniz dikkat çeki-yor. Hollywood ve nasıl erkek ve kadınlar yaratmaya çalıştı?
John Wayne’i ‘The American’ ilan edip, Amerikan erkekliğinin şahikası ilan eden ben de-ğilim, Amerikalılar. Benim yaptığım ülkemizde ne-dense karanlıkta kalan ol-gulara ışık tutmak. Neden prototip erkek ve kadın yaratmaya kalkıştıklarına gelince, cevabı seri üretim. Otomobil fabrikası gibi, birbirleriyle kolayca ikame edilebilecek parçalar dö-kümlemezseniz seri üretim yapamazsınız. Burada da, Gregory Peck olmadığında Ronald Reagan’ı ikame edersiniz.
Oscarlar bayi toplantısı gibi
Oscar ödülü hakkında ne düşünüyorsunuz? Tamamen ‘yedinci sanat’ı desteklemeye yönelik mi?
Bayi toplantısı. Endüstrinin gelişimine en iyi hizmet edenin yüreklendirildiği bayi toplantısı. Gelmiş geçmiş en yaratıcı, en özgün, en estetik, en şu, en bu filmi de çekseniz, Amerikan sinema endüstrisinin hasılatına faydası yoksa ödüllendirilmeyecektir.
Artık Hollywood filmleri izlemiyor musunuz?
Dediğim gibi, hiçbir zaman ‘Aman kaçırmayayım’ şeklinde iyi bir izleyici olmadım ama izlemeyi sürdürüyorum elbette. En azından hangi telden çaldıklarını anlamak için.
İNCİ DÖNDAŞ
idondas@stargazete.com