[b]Japonya'da adım adım 'nükleer örtbas'[/b]
23.03.2011 - 08:00
[img(220,132)]
http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/imagecache/makale_genel/images/officials-in-protective-g-007.jpg[/img] Radyasyon taramasından
geçirilen çocuklar
[b]Fukuşima santralinde yaşanan nükleer felakete hızla müdahale
edilmemesinde, santralin sahibi TEPCO'nun zarar etmemesi ve hükümetin nükleer
santral vizyonunun sekteye uğramaması için çevrilen dolapların etkili olduğu
ortaya çıktı. [/b]
Japonya’da deprem ve tsunaminin arkasından oluşan nükleer tehlikenin gerçek
boyutunun saklandığı, bu nedenle gerekli önlemlerin zamanında alınmadığı
konusunda uzmanlar hemfikir. Üst düzey hükümet yetkililerinin bu bilinçli
tercihlerinin nedeni, Fukişima santralinin yapılması ve idamesinden sorumlusu
olan şirket Tokyo Electric Power Company (TEPCO)’nun zarar görmesini
engellemek.
Deprem ve tsunami 11 Mart günü arka arkaya
yaşandığında Başbakan Kan'ın açıklaması, “Son derece şiddetli bir deprem ve
ardından gelen tsunami sebebiyle büyük bir felaket yaşadık ancak nükleer
reaktörler ciddi bir hasar görmediği için mutluluk duyuyoruz” şeklindeydi.
Bu açıklamadan kısa süre sonra 12 Mart'ta nükleer santraldeki ilk patlama
meydana geldi. Japon hükümeti sözcüsü Yukia Edano patlamanın reaktörü
etkilemediğini açıkladı. 13 Mart’ta santraldeki patlamalar devam ederken Edano,
çevreye yayılan radyasyonun herhangi bir sağlık problemi yaratmayacak kadar
küçük olduğunu söyledi.
Bu konularda uluslarası gözetim yetkisine sahip BM’ye bağlı Uluslararası Atom
Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) kendisi de Japon olan başkanı Yukiya Amano, ilk elden
gözlem yapmak ve bilgi alabilmek için nükleer santraldeki riskli aktivitenin
başlangıcından 5 gün sonra, 17 Mart Perşembe günü Japonya’ya gitti.
19 Mart Cumartesi günü Fukişama’da ıspanak ve sütte radyasyon tespit
edildiğinde hükümet sözcüsü Edano bu seviyelerin insan sağlığına zarar verecek
boyutta olmadığını söylerken, uzmanlar çocuklara eser miktarın bile zarar
verebileceğini belirtti. UAEK yetkilisi Proehl Viyana’daki basın açıklamasında
sütteki iodine-131 seviyesinin çocuklara uygun olan seviyenin 15 katı olduğunu
söyledi.
Japonya’nın en önemli üniversitesi sayılabilecek ve içinde Nükleer
Mühendisliği ve Yönetimi Bölümü'nü de barındıran Tokyo Üniversitesi,
kampüslerindeki radyasyon ölçümüne çok daha önce başlayabilecek olanaklara
sahipken ölçümlere 17 Mart’tan itibaren başladı.
20 Mart Cuma günü itibaryle UAEK Fukuşima’da durumun ciddiyetini koruduğunu
bildirdi.
20 Mart gecesi itibariyle resmi raporlar felaketin bilançosunu 8 bin 450 ölü
ve 21 bin 381 kayıp olarak açıkladı. Ancak bu rakamların artmasından endişe
ediliyor.
[b]Gecikmenin iç yüzü[/b]
Haftasonu ise Wall Street Journal, 12
Mart günü reaktörlerden birisinin deniz suyu ile soğutulmasının planlandığını
ancak bunun o günün akşamına kadar geciktirildiğini ve diğer reaktörlerde de
deniz suyu ile soğutmanın bir gün daha geciktirildiğini yazdı. TEPCO’nun amacı
Fukuşima kompleksindeki uzun dönemli yatırımını korumaktı çünkü üzerlerine deniz
suyu atılması reaktörleri kullanılmaz hale getiriyordu.
TEPCO eski yöneticisi ve Japon Atom Enerjisi Komisyonu üyesi Akira Omoto,
Wall Street gazetesine “TEPCO duraksadı çünkü varlıklarını korumak istedi” dedi.
Bir hükümet yetkilisi, “Bu felaketin yüzde 60’ı insan yapımı. İlk tepkiyi
vermekte başarısız oldular. TEPCO, adeta, yerdeki 10 yenlik parayı almak için
100 yenlik parayı düşürüp kaybetti” dedi.
Hükümet, acil durum tepkisini özel mülk sahibinin ellerine bıraktığı için
resmi raporlar da geciktirildi. Soğutma işleminde yangına müdahale edecek
kaynaklar ve askeri kaynaklar reaktördeki tehlikenin başlamasından sonraki dört
gün kullanılmadı. Bu dört günlük gecikmeden sonra altı reaktörden dördü ciddi
zarar görmüş durumdaydı ve kalan ikisi de ısınma tehlikesi gösteriyordu. Bir
askeri sözcü, askeri kuvvetlerin hareket etmediğini çünkü TEPCO’nun bunu talep
etmediğini söyledi.
[b]Santralin denetiminde de üçkağıt[/b]
TEPCO, güvenlik
denetimini yapan Japonya Nükleer ve Endüstriyel Güvenlik Kurumu'na (NISA) 11
Mart’tan on gün önce Fukuşima'daki altı reaktörün 33 parçasını
denetlemediklerine dair rapor verdi. TEPCO denetleyicilerinin 11 yıldır
yapılmayan denetimleri içeren “naylon” raporlar verdiği belirtiliyor. Denetim
süreci, su pompa motorları ve dizel jeneratörlerin de içinde olduğu soğutucu
sistemlerle ilgili aletleri de kapsamadı.
TEPCO’nun onlarca yıl temel güvenlik gereksinimlerini hiçe sayılması,
hazırlanan düzmece raporlar ve potansiyel nükleer felaketlerin, değişen
hükümetlerin de desteğiyle gizlenmesi de Fukuşima felaketine giden yolu
hazırladı.
[b]İşçinin yaşamını hiçe sayan zihniyet[/b]
Resmi tepkinin
zayıflığının bir başka kanıtı da, şirketin Başbakan Kan ile santralde 180
işçinin, erimeye karşı vardiyalar haline çalışacağının planladığını gösteren
raporlar. TEPCO, santralin teknolojisi ve tehlikelerini bilmeyen vasıfsız
işçileri oldukça düşük ücretlere çalıştırmasıyla bilinen bir şirket. Bu 180 işçi
ciddi oranda radyasyona maruz kaldılar ve bu onların uzun dönemli sağlıklarını
kaçınılmaz biçimde bozacak. Şu anda işçilerden ikisi kayıp, 21 işçi ise yaralı
ve 19 işçi radyasyona maruz kalmaktan ötürü tedavi altına alındı.
Mainichi Shimbun gazetesi, TEPCO’nun hükümetten yüksek radyasyon seviyesi
nedeniyle son işçilerin de santralden çıkartılmasını talep ettiğini ancak Kan’ın
TEPCO’ya “Bu imkansız. Bu TEPCO’nun batıp batmaması sorunu değil. Japonya’nın
yanlış yapıp yapmama sorunu” dediğini yazdı.
Bu Japonya’daki yönetici seçkinlerin sıradan çalışanların hayatını, sağlığını
ve güvenliğini sadece devasa enerji şirketlerinin karları ve yatırımları için
değil, ekonomik stratejilerini devam ettirmek amacıyla da kurban edebildiklerini
gösteriyor.
[b]Nükleer Enerji’de ısrar[/b]
Japonya deprem ve tsunami
riskinin en yüksek olduğu ülkelerden biri olmasına rağmen 1970’den beri 55'ten
fazla nükleer reaktör inşa edildi. 2008’de 7 yeni reaktör hizmete girdi. Bu
reaktörlerin hepsi ülke elektrik ihtiyacının yüzde 34.5’ini sağlıyor. Bu da
Japonya’nın dışarıdan petrol ve gaz almaya gerek duymamasını ve bu şekilde,
ekonomik ve askeri varlığını devam ettirebilmesini sağlıyor.
[b]Felaketzedelerin hükümete tepkisi[/b]
Japonya’da halkın
hükümetin acil durumla baş edememesine karşı tepkisi artıyor. Acil durum
ilanından 10 gün sonra 240 bin kişi geçici barınaklarda kalıyor; yeterli yiyecek
ve su bulunamıyor. 1,5 milyondan fazla evin suyu yok. Felaketin ve hükümetin
gösterdiği başarısızlığın insanların psikolojileri üzerinde de olumsuz etki
yarattığı belirtiliyor. Özellikle aralarında öksüzlerin de yer aldığı 100 bin
kadar evinden olmuş çocuğun psikolojisi son derece kötü durumda.
Başbakan Kan depremden hemen sonraki gün reaktörlerin kapandığından emin
olmak için bölgeye geldi ve kısa ziyaretinin ardından helikopterle bölgeden
ayrıldı. Kan bu ziyaretinden sonra bir daha bölgeye uğramadı. 21 Mart’ta yapmayı
planladığı ziyareti, kötü hava nedeniyle erteledi.
[b]SON DURUM[/b]
Japonya'dan gelen son bilgilere göre Fukuşima
nükleer santralinin 2 ve 3 numaralı reaktörlerinden yer yer dumanlar yükseliyor.
Radyasyon seviyesinin yükselmesi dolayısıyla nükleer santralde soğutma
çalışmaları zaman zaman kesintiye uğruyor. 2 numaralı reaktörde çalışmalara ara
verildiği bildiriliyor.
1 numaralı reaktörde de ısı arttı. Ancak tehlike seviyesinde olmadığı
belirtildi.
Öte yandan radyasyon seviyesi insan sağlığını tehdit ediyor. İçme suyu ve
deniz suyunun ardından Tokyo'da su arıtma şebekesinde de insan sağlığını tehdit
edebilecek seviyede radyasyona rastlandı. Yetkililer, şebeke suyunun bebeklere
içirilmemesi yönünde uyarıda bulundu.
Başbakan Kan, nükleer santralin yakınlarında yetişen yeşil yapraklı
sebzelerin yenmemesi konusunda da halkı uyardı.
ABD, yüksek radyasyon oranı dolayısıyla Japonya'dan gelecek bazı gıda
ürünlerinin ülkeye girmesini yasakladı.
(soL-Dış Haberler)