Lübnan Patlamak Üzere !
El Cezire'nin sitesinde Lamis Andoni imzasıyla yayınlanan bir analizde, Lübnan'daki iç gerilimin ülkeyi patlamanın eşiğine getirdiği yazıldı
03 Kasm 2010, 20:52
Anadolu Haber
El Cezire
Lamis Andoni
Hizbullah, Refik Hariri cinayetini soruşturan uluslararası mahkemeyi boykota davet etmekle konu üzerinde bir çizgi çizmiş oldu: soruşturmayla işbirliği içersinde olmak ABD, İsrail ve partiyi hedef alan diğer dış güçlerle işbirliği yürütmekle aynı anlama gelir.
Hizbullah'a göre Lübnan Özel Mahkemesi İsrail'in 2006 savaşında başaramadığını gerçekleştirmenin, yani Lübnan'ı 2000 yılında İsrail işgalinden kurtarmanın itibarına sahip olan hareketi silahsızlandırmanın aletinden başka bir şey değil.
Hizbullah mahkemeyi pek çok kez politik motivasyon içersinde olmakla suçlamıştı, fakat tüm Lübnanlıları uluslararası grupla işbirliği yapmamaya davet etmesi bir ilk.
Bu yeni pozisyon Beyrut'un güneyindeki Dahyeh hadisesi olarak bilinen olaydan sonra tetiklendi.
Geçen Perşembe günü iki mahkeme müfettişi beraberindeki bir tercümanla özel bir jinekoloji kliniğini buradaki baş doktorla görüşmek için ziyaret etti. Bu kişiler onlarca kadın tarafından çevrilerek saldırıya uğradılar.
Hadise Hizbullah'ın Lübnanlı rakipleri, ABD ve BM tarafından kınandı ve teşkilatın adaletin önünü tıkamasının örneği olarak lanse edildi.
Hizbullah ise verdiği cevabında müfettişlerin 14 kadın hastadan telefon numaralarını istediklerini, bunların bazılarının Hizbullah yetkililerinin eşleri ve kızları olduklarını ve bu durumun bütün çizgileri aşmak ve sınırlara tecavüz olduğunu ilan etti.
Hasan Nasrallah yaptığı konuşmada olayın hareketin sabrını denemek olduğunu söyleyerek mahkeme ile yapılacak müstakbel işbirlikleri hakkında ise sertçe uyarıda bulundu.
Adalet mi Yoksa Müdahale mi?
Hadiseye verilen tepkiler Lübnan'daki dâhili ayrılıkların derinliğini su yüzüne çıkarttı. Bazılarına göre Uluslararası Mahkeme adalet arayışının sembolü iken diğerlerine göre de aşikâr bir şekilde Batı müdahalesinin bir tezahürü.
Dahiye hadisesi, jinekoloji kliniğine erkek müfettişlerin gönderilmesi ve kadın hastaların telefon numaralarının istenmesi, duyarsızca gerçekleştirilmiş, sosyal ve politik olsun tüm zeminlerde hassasiyet doğurucu farklı tabiatta bir olay.
Hizbullah'ın tepkisini eleştiren Lübnanlı rakipleri hastanenin müşterilerinin özel hayatlarına yapılan böylesi bir saldırının nasıl açıklanması gerektiğini düşünmeyi göz ardı ediyorlar. Dahası, herhangi bir Lübnanlı partinin kendi ailelerinin aynı davranışla yüz yüze gelmesi durumunda Uluslararası Mahkemeyi savunma ihtimali de çok az.
Saatli Bomba
Fakat bütün mesele bundan ibaret de değil. Lübnan içersindeki tepkilerin hadisenin kendi doğasından veya mantığından kaynaklanmadığı, Hizbullah'ın rakiplerinin güçlü hareketi marjinalleştirmek için her yola başvurdukları açıklık kazanmaya başlıyor.
Bu tepkiler aynı zamanda “mahkemenin Hizbullah üyelerini Hariri cinayeti ile suçlamaya hazırlandığı” şeklinde sızdırılan haberlerin bağlamında değerlendirilmeli.
Belirsiz bir tarihe ertelenen suçlama Lübnan'da iç siyasetin felce uğramasındaki ana katalizör halini almış durumda. Uluslararası Mahkeme henüz resmi bir açıklamada bulunmamasına rağmen Hizbullah ve rakipleri yapılan bu sızıntılara patlamaya hazır bir saatli bomba gibi yaklaştılar.
Geçen Ağustos, Hizbullah'ın bu ithamları reddetmesinin sonrasında Beşar Esad ve Suudi Arabistan Kralı Abdullah nadir görülen günlük bir Lübnan ziyareti gerçekleştirmişler ve ülkenin kavgalı tarafları arasında anlaşma sağlanmasına yardım etmek istemişlerdi.
Suudi Arabistan o tarihten bu yana mahkeme kararını ertelemeye veya en azından Saad Hariri'yi davayı reddetmeye ikna etmeye dönük çabalar içersinde yer alıyor.
Sağlam haber kaynaklarına sahip olan bir kısım Arap diplomatlarına göre Hariri bazı Arap liderlerine Hizbullah'ın babasının cinayetinde yer aldığını gösteren “kanıtlar” elde ettiğini söylemiş. Suriye'yi dışarıda bırakması iseŞam ve Hizbullah arasında ayrılık yaratmayı hedefliyor.
Fakat Suriye ile barış süreci çok kısa sürdü. Hariri ile Şam arasındaki ilişkiler, koalisyonunun Hizbullah karşısındaki retoriğini şiddetlendirmesi yüzünden tekrar kötüleşti. Hizbullah karşısında yapılacak bir itham hareketin meşruiyetine zarar vereceği gibi ülkedeki Suriye ve İran etkisini de azaltacaktır ve ABD, politik olarak kullanışlı bulması durumunda cinayeti Suriye ve İran'a bağlayabilir.
14 Mart hareketi Suriye'ye yaptığı saldırılarını yeniden başlatmama konusunda titiz gözüküyor, Uluslararası Mahkeme ise komşu ülkeler arasındaki çatışmanın kaynağı olmayı sürdürüyor ve Şam belli ki Hizbullah aleyhinde yapılacak olan ithamı reddetmediği için Hairi'ye kızgın.
Kendisini çizgi dışına atmak isteyen güçlerin çabalarının farkında olan Hizbullah saha içinde kalmaya yemin etmiş durumda ve bu, partinin iletişim şebekesine el koymak isteyen hükümet karşısında Mayıs 2008'de silahlı adamlarıyla Beyrut sokaklarını ele geçirmesini hatırlatıyor.
Hizbullah, Suudi kralı ve Suriye cumhurbaşkanına iç problemleri çözmek için şiddete başvurmamama sözü vermişti fakat örgüt üzerinde giderek artan baskıyı hisseden Nasrallah bütün seçenekleri masada tutuyor gibi gözüküyor.
Lübnan'da Uluslararası Mahkeme üzerinden verilen kavga küçük ülkeyi parçalayabilecek tüm iç ve dış çatışmaları tezahür ettirir oldu. Mahkeme aynı şekilde 14 Mart koalisyonu için de Hizbullah'ı -yani direniş hareketi olarak elde ettiği meşruiyet sayesinde Lübnanlı elitlerin mezhepçi güç paylaşımı formülünü bozan grubu- yıpratmak için en değerli araç haline geldi.
Fakat Hizbullah kolayca sindirilemeyeceğini ve mücadele edebileceğini daha önce de ispat etti.
El Cezire'nin irternet sitesinde yayınlanan bu analiz Kemal Saral tarafından Ebuhadi TV için çevrildi.
EBUHADİ TV