AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
GÖLGE
Mesaj Sayısı : 1231 Reputation : 36 Kayıt tarihi : 16/05/09
| Konu: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Cuma Ekim 22, 2010 10:59 pm | |
| Konunun ilk mesajı :[img] http://anadoluhaberim.com/upload/resimler/haber/129443_tr.jpg[/img][size=24] [color:2222=red] İslam'a Üstün Hizmet Ödül töreni iptal edildi [/color] [/size] [size=18] Hindistan-Diyubendi Ulemâ Heyeti tarafından İmam Muhammed el-Kâsımi en-Nânûtevî Hazretleri'nin adına tertip edilen "İslam'a üstün hizmet ödül" töreni iptal edildi. Hindistan-Diyubendi Ulemâ Heyeti tarafından İmam Muhammed el-Kâsımi en-Nânûtevî Hazretleri'nin adına tertip edilen "İslam'a üstün hizmet ödül" töreni iptal edildi. Ajans5.com'un aldığı bilgiye göre Özellikle Yeni Şafak Gazetesi'nin bugün yayınladığı haberden dolayı oluşan siyasi e toplumsal baskı 2010 ylının en büyük İslami Organizasyonlarından biri olan bu programı iptal ettirdi. Valilik kararı ile iptal edilen programın iptal gerekçesi resmi olarak henüz açıklanmadı... Dünya genelinden 41 ülkeden toplamda 234 alimin düzenlenecek olan program için Türkiye'ye geldiği bilinirken, Cumhuriyet Gazetesi mantığı ile haber yapan, Yeni Şafak Gazetesi'nin haberinin programın iptal olmasında etkili olduğu söyleniyor... İktidar Partisi AK Parti'ye yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak Gazetesi'nin Bugün manşetten vediği ve yılın en büyük İslami Organizasyonuna Provokasyon diyerek nitelendirdiği haberden dolayı oluşan kamuoyu, dünya üzerinde yaşayan ve Türkiye'ye gelerek bu programa katılacak olan 234 alimin ve yardımcılarını üzdü. İstanbul Valiliği'nden ise resmi bir açıklama bekleniyor...[/size] [img] http://www.ajans5.com/resim/detayresim/safak3.jpg[/img] | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Salı Ekim 26, 2010 12:01 am | |
| Yeni Şafak Kimin Mikrofonu oldu? İsmail ŞAKIMA 25 Ekim 2010 Pazartesi 00:12
Ülkemizin en önemli manevi şahsiyetlerinden olan Mahmut Ustaosmanoğlu(Efendi Hazretleri)’na 300’ü aşkın İslam Âliminin katılacağı bir organizasyonla İslam’a Üstün Hizmet Ödülü verilecekti. Muhteşem bir salon programıyla yapılacak bu organizasyon, sözde İslami yönelimleri olan bir gazete olan Yeni Şafak Gazetesinin manşetten verdiği ilginç bir kampanya ile iptal oldu.
Kimin adına yaptığı, hangi maksatla yaptığını sadece bizim değil kendi muhataplarının bile şaşkınlığa düşürecek şekilde bir iş yaptı, Yeni Şafak Gazetesi yönetimi. Bu çıkış aklımıza değişik sualleri getirmiyor da değil hani?
Acaba Mahmut Efendi Hazretlerinin 17 Ekim Pazar Günü Saadet Partisinin yaptığı Muhteşem Kongreye yanındaki dostları göndererek Erbakan Hocayı iyi dinleyin ve yanında yer alın emrine karşı bir takım ayak oyunlarıyla bu güzide camiaya karşı bir tehditte mi bulunuldu da bunu mu yerine getiriyor?
Yoksa yazarlarından ve yayın yönetimlerinden Bilderberg toplantılarına katılacakların sayısını arttırmak için, Müslüman camiaya karşı bazı entrikaların içinde yer almayı kabul mü etti? Hadi alıştık Hürriyet gazetesinden erkekleri çarşaflar giydirerek provokasyon diye çığırtkanlık yapmasına da sen kimsin arkadaş?
Sen mütedeyyin camianın ne zamandan beri düşmanı oldun?
Ne zamandan beri Etilerde demlenip, Eyüp Sultanda, Fatih’te abdestle dolaşan insanlara karşı hazımsızlık duymaya başladın?
Senin abonelerin kim?
Yıllarca Milli Gazete’nin yanında destek olalım da ayakta kalmaya devam etsin diye alınmadı mı senin gazeten?
Sen kimin adına mikrofon oldun?
Bu ayıbınız temizlenmez. Yeni Şafak’ta yazı yazan arkadaşlar eğer mütedeyyin camiaya saygınız varsa bu gazeteyi terk edeniz. Bu gazetede mütedeyyin camianın onurunu zedelemiştir. Siz buna ortak olamazsanız. Eğer olursanız, size de yazıklar olsun!
haberdem | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Cuma Ekim 29, 2010 8:26 pm | |
| Saflar netleşiyor demiştik ya, işte Fetullah da koroya katıldı, Mahmut Efendi'ye yaptığı benzetme: Çamura bulandılar...
Fetullah'ın, ZAman'daki "Kürsü" bölümünde yayınlanan son yazııs şöyle:
Mü'minlere asla kırılmam Ben fakir, günah işleyen, cürme giren, yanlış iş yapan ve mü'minlerin itibarlarını rencide eden kimseler hakkında ne kötü düşünür, ne de kötü bir şey söylerim.
[b]Sadece şöyle bir duygu ve düşünce içinde olmak isterim: Dün arkadaşlarımla aynı solukları alıyor, aynı heyecanı yaşıyor, aynı heyecanla belli bir istikamete doğru koşuyor, içimizde taşıdığımız bu muhabbetten etrafımızı haberdar kılmak istiyorduk. Bugün bu arkadaşlarımızdan bazıları baş aşağı gitti ve çamura düştü.[/b] Şimdi benim ona tekme vurmam büyük bir mürüvvetsizlik, haknâşinaslık ve sadakatsizlik olur. Şayet o arkadaş bir çamurun içine düştüyse benim yapacağım şey, elini bana uzatacaksa elimi ona uzatmak olmalıdır. Hatta daha da ileri giderek, icabında belime kadar çamurun içine girmeye ve onu oradan çıkarırken boğulmaya da hazır olduğumu söyleyebilirim.
Kanaat-i acizanemce mü'mine düşen de bu olmalıdır. Aslında, bütün mü'min kardeşlerim için de düşüncem hep bu olmuştur. İster bir ışık arkasından gitsin, ister bir nur'a ve cı'ya bağlansın, isterse bir cu'nun etrafında helezonlar çizsin, bu mücrimin günahkâr yüzü, hepsinin ayağını bastığı toprağı sürme diye gözüne çekmeye hazırdır. Ben daima mü'min kardeşlerim hakkında, "Allah hepsinin makamlarını âlî etsin, cennetü'l-firdevsiyle mesut ve bahtiyar kılsın." diye dua ederim. Dinime hizmet eden kimseleri -şayet varsa- kusurlarıyla serrişte etmez, takdirle alkışlarım.
İsterseniz küçük bir örnekle konuyu müşahhaslaştırayım: Nuayman, Bedir ashabındandı, Allah ve Resûlü'nü çok seviyordu. Ancak onun bir zaafı vardı. İçki yasak edilmiş olmasına rağmen yasak edildikten sonra da birkaç defa sarhoş olacak kadar nebiz içmişti. Bunun üzerine Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) huzuruna getirildi ve kendisine had vuruldu. Had vurulurken kendisine hakaret edenler de oldu. Bunun üzerine Allah Resûlü kaşlarını çattı ve şöyle buyurdu: "Susun, ona bir şey söylemeyin. Zira o, Allah ve Resûlü'nü sever."
Başka bir misal: Hatip bin Beltea da Bedir ashabındandı. O, Mekke Fethi'nin hazırlıkları aşamasında "Resûlullah Mekke'nin fethi için geliyor. Başınızın çaresine bakın." şeklinde bir mektup yazıp Mekke'ye göndermişti. Vâkıa bu, hakiki mü'min için bir hıyanettir. Mektup, Allah tarafından Efendimiz'e bildirilir. Allah Resûlü, Seyyidina Hz. Ali ve Mikdat İbn Esved'i vazifelendirdi, onlar mektubu bir kadının saçları arasına gizlenmiş olarak bulup getirdiler. Bunun üzerine Allah Resûlü, Hatip'i çağırıp bu hareketinin sebebini sorunca Hatip bin Beltea şöyle cevap verdi: "Ya Resûlallah! Hüküm vermede acele etme. Benim çoluk çocuğum Mekke'dedir. İstedim ki bazı kimselere bu gelişi haber vereyim de aile efradımı himaye etsinler."
Hatip fedakâr bir sahabiydi. Hanımını ve çocuklarını Mekke'de bırakıp gelmişti ve onların Mekke fethi esnasında kâfirler tarafından ihanet edilip öldürülmelerini istemiyordu. Ne var ki onun yaptığı bu iş bir içtihad hatasıydı. O esnada orada bulunan Hz. Ömer kılıcını yarıya kadar çıkardı ve "Ya Resûlallah! İzin ver şu münafığın boynunu vurayım." dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurdu: "Hayır ya Ömer! Allah nazar-ı muallâsıyla Ashab-ı Bedre teveccüh buyurdu ve "Bedir'de bulunanlar ne yaparsa yapsınlar hepsini affettim" dedi."
Allah Resûlü'nün Ashabına Bakış Keyfiyeti
Bu misallerden, Resûl-i Ekrem'in kendi safındaki insanlara olan bakış keyfiyeti çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Allah'ın nasıl muamele yaptığı da müşahede edilmektedir. Bize düşen de Allah ve Resûlü'nün ahlakıyla ahlaklanmaktır.
Hâsılı, biz, kim olursa olsun mübtediliğimizin, rüşde eremeyişimizin ve henüz bedeviyette bulunuşumuzun muktezası, klikler arasındaki farklılığı ciddi cephe farklılığı halinde mütalaa ve mülahaza ederek birbirimize hücum ediyoruz. Bu mücrim ve günahkâr kardeşiniz belki kendi anlayışına muhalif bir meşayih tarafından beklemediği yerde en büyük hakarete maruz kamıştı. Elini öptüğüm, iki defa alnıma koyduğum ve kendisinden beni bir iftar sofrasına davet etmesini beklediğim zâtın, mübarek bir Ramazan-ı Şerif ayında yanlışlıkla beni büyük gören arkadaşlarımın yanında "Falan Efendi sizi ziyarete gelmiş" diye takdim ettikten sonra benim mücerred oluşumu serrişte ederek bana bir mücrim nazarıyla bakması beni iki büklüm etmişti. Bununla beraber öyle demeyeceğini bilsem -Allah biliyor- gider o zatın elini bir daha öper, onun gönlünü almaya çalışırım. Mü'minlere asla kırılmam
Bir başkası ise yakama sarılmış, beni sarsmış ve zındıklara yapmadığı bir muameleye tabi tutmuştu. Bununla beraber kalbimde herhangi bir değişme olmamış, sadece bakış, zaviye farklılığı var demiştim. Mübtedilikten kurtulamamış, mü'minlere karşı müsamaha keyfiyetini kavrayamamış bu insanlara, şayet seviyem müsait olsaydı el kaldırıp "Ya Rabb'i! Bu insanları irşad ve hidayet eyle." diye dua edecektim.
Evet, tekrar edeyim; ben mü'minlere karşı asla kırılmam. Bütün kardeşlerime de bunu tavsiye ederim. Ellerini, ayaklarını öpme pahasına bana küfretsin, hakaret etsinler fakat hiç kimse mü'min kardeşlerine karşı cephe almasın ve onlarla asla vuruşmasın...
Bu konudaki hükmümü tekrar ederek bu faslı noktalamak istiyorum: [b]Başı külahlıların, çenesi sakallıların vuruşmaya karışmaları karşısında da ben "bunlar dış mihrakların tahrikiyle hareket ediyorlar" deyip[/b] hidayet dileklerimi tekrarlayacağım.
1- Mü'min kişi de bazen hatalar yapabilir. Ayağı sürçüp düşebilir. Bize düşen ona bir tekme de bizim vurmamız değil, elinden tutup kaldırmaya çalışmamız olmalıdır.
2- Allah, imanlı kişiyi saygıdeğer kılmıştır. Bu saygının gereği olarak da mü'minlerin birbirlerine karşı daima affedici, hoşgörülü ve merhametli olmalarını istemiştir.
3- Allah Resulü, onunla kader birliği yapmış insanlara karşı son derece vefalı davranıyor ve onların küçük-büyük bütün hatalarını affetmeyi tercih ediyordu.
ZAMAN « Önceki sayfa 1 | 2 | « ilk sayfa 29 Ekim 2010, Cuma
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Cuma Ekim 29, 2010 8:42 pm | |
| Saflar netleşiyor:
Dini satarak iktidara gelen din pezevenkleri, Kemalistlerin işbirlikçileri, solcuların, sosyalistlerin, vs. her kesimdeki işbirlikçiler bir tarafta, dini satmaya yanaşmayanlar, vatanı satmaya yanaşmayanlar diğer tarafta.
İster kabul edin, ister etmeyin, ABD, AKP ve Fettulah tarafından, hep, Ergenekon diye damgalanacağız.
Cübbel'ye sahip çıkarak restini çeken Mahmut Efendi, Aczmendiler, İbdacılar, Milli Görüş vs...
Bu saldırı karşısında, "yok valla billa, bak ekmek mushaf çarpsın ki benim Ergenekonla, mergenekonla alakam yok!" diye savunma psikolojisine girmenin, korkup tırsmanın bir manası ve faydası yok.
Amerika'ya karşı durmak Ergenekonsa Ergenekon, sen kim oluyorsun o... ç... diye başlayıp devamını getirmek lazım.
Süreç bunu getirecek ve her şey yerli yerine nasıl olsa oturacak, biz nice böyleesi saldırılar, karalama kampanyaları gördük, hepsini de beretaraf ettik Allah'ın izniyle. Aslolan imandır. İmanın tavrı nerde tezahür etmişse, ordan sürer kavga. O vasıta üerinden. O sebeple, davrimci, vasıtayı hangi şekilde bulursa öyle kullanır. Önce biir taharetlen de gel demez.
Madem kavga istiyorlar, işte buradayız, hadi gelsinler ya, kavgadan kaçanın kaşığı kırılsın, Ergenekonsa Ergenekon, var mı ötesi?
Bunlar gibi vatan satan, din satan, iman satan, Irak'taki bacılarını Amerika'ya satan, BO Eşbaşkasnı oldu diye bacısını sattığı amerikalının sağ salim evine dönmesi için dua edenlerle birlikte görünmeyelim de... | |
| | | Erhan Eren
Mesaj Sayısı : 76 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Cuma Ekim 29, 2010 9:07 pm | |
| [quote:2d15="AZYA"]Saflar netleşiyor:
Dini satarak iktidara gelen din pezevenkleri, Kemalistlerin işbirlikçileri, solcuların, sosyalistlerin, vs. her kesimdeki işbirlikçiler bir tarafta, dini satmaya yanaşmayanlar, vatanı satmaya yanaşmayanlar diğer tarafta.
İster kabul edin, ister etmeyin, ABD, AKP ve Fettulah tarafından, hep, Ergenekon diye damgalanacağız.
Cübbel'ye sahip çıkarak restini çeken Mahmut Efendi, Aczmendiler, İbdacılar, Milli Görüş vs...
Bu saldırı karşısında, "yok valla billa, bak ekmek mushaf çarpsın ki benim Ergenekonla, mergenekonla alakam yok!" diye savunma psikolojisine girmenin, korkup tırsmanın bir manası ve faydası yok.
Amerika'ya karşı durmak Ergenekonsa Ergenekon, sen kim oluyorsun o... ç... diye başlayıp devamını getirmek lazım.
Süreç bunu getirecek ve her şey yerli yerine nasıl olsa oturacak, biz nice böyleesi saldırılar, karalama kampanyaları gördük, hepsini de beretaraf ettik Allah'ın izniyle. Aslolan imandır. İmanın tavrı nerde tezahür etmişse, ordan sürer kavga. O vasıta üerinden. O sebeple, davrimci, vasıtayı hangi şekilde bulursa öyle kullanır. Önce biir taharetlen de gel demez.
Madem kavga istiyorlar, işte buradayız, hadi gelsinler ya, kavgadan kaçanın kaşığı kırılsın, Ergenekonsa Ergenekon, var mı ötesi?
Bunlar gibi vatan satan, din satan, iman satan, Irak'taki bacılarını Amerika'ya satan, BO Eşbaşkasnı oldu diye bacısını sattığı amerikalının sağ salim evine dönmesi için dua edenlerle birlikte görünmeyelim de...[/quote]
Evet zamanın birinde bir yerlerde bahsettiğiniz özür dilemeci psikolojinin emarelerine şahit olmuştuk..Yok efendim bu leke (Ergenekoncu) epey zaman alnımızdan çıkmazmışta felan filan..Sizinde söylediğiniz gibi Irakta bacılarının ırzına geçilirken gıkı çıkmayan güruhun iltifatına kimsenin ihtiyacı yoktur..Ve Türkiyede İBDA hareketine söz söyleme haysiyetine ve selahiyetine sahip hiçbir kişi ve zümreyi görmüyorum...Ve rahatlıkla iddia ediyorum ki İBDANIN HATALARI(!) ONLARIN DOĞRULARINDAN DOĞRUDUR (içtihat meselesi) onun için andavallı haber 7 yorumcularından vakit okurlarından gelecek fayda Allahtan gelsin! | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Cuma Ekim 29, 2010 9:23 pm | |
| BU operasyonu yapanlar, biizim ne dememizi bekliyorlardı?
Şimdi kafanızda bir mahalle kavgası canlandırın, adam birini sıkıştırmış, "Söyle bakim sen de onlardanmışsın öyle mi?" diye hesaba çekiyor.
Ne demek gerekir?
beklediği cevap, "valla billa abi benim onlarla alakam yok, ben zaten onları sevmem, ben onların karşısındayım!" filan...
"Tamam lan, seni onlarla görmiyim, bacaklarını kırarım!"
"Yok zaten abi, bak en onlar ne derse tersini yapıyorum zaten, beninm onlarla bir alakam olabilir mi?"
"Tamam lan kes sesini, istersen tersini yap da gör gününü!"
Bir de ters bir diyalog:
"Söyle bakim sen de onlardanmışsın öyle mi?"
"Sana ne lan, sana mı hesap verecez!"
"bak kötü olur sonra!"
"olursa olur lan, önce sen kendin hesap ver bakalım da, bana hesap sormaan sonraya kalsın!"
"Bak seni elalemin gözünde rezil ederim, seni de onlarla bir gösteririm!"
"Göstermezsen hatırım kalır, sana gerek yok, ben de onlardanız, ne olacak şimdi?"
Senaryo kabiliyetinize göre bu diyalogları her iki ruh durumuna göre çoğaltıp, şenlendirebilirsiniz.
Biri korkak, diğeri şecaat sahibi iki tip.
Bir de şu ihtimal var:
"Söyle bakim sen de onlardanmışsın öyle mi?"
Suali karşısında, düşünür insan. Esas hasım tesbiti noktasında, bu esas olmaya esas da der, ama buna gücüm yetmez, o zaman boş yere dayak yemek yerine, yanında gözükeyim, diyebilir. Ama bunu diyen de bunu izah etesi gerekirdi, unsur üstü mana olarak. Yoksa düpedüz korkaklığını ihtiyat diye yuttrabilir. Üstad Necip Fazıl, güç dengeleri içerisindeki kriteri neticesi, ihtiyatlı bir politika izlemeye mecburdu.. K, bunu bir ileri safhaya taşıdı ve aksiyonu öne aldı, yani meydan okuyana meydan okumayı.
Ki bu tavrından dolayı, Üstad tarafından ajan olabileceği şüphesini havi nazarlar altında neler çektiğini kendiis anlatmakta.
Hani daha önce demişitk ya, "menfii" veya "müsbpet" ppolitka diye.
İşte, laf açıldı demek yeri burasıymış.
Esas hasım tesbitini doğru yaptıktan sonra, ona karşı iki tür politika mümkün: Menfi veya müspet.
Ve bu iki arası renkler. Ama önce bu tespiti doğru yapmak lazım ki, o politika da kerndine eyr bulsun. Esas hasım belli, güç dengeleri içerisnde ne yapılacak, menfi politika mı müspet mi? Niçin? Ne giibib ir hedefe matuf? Tutmazsa alternatifin ne? Merkezi biir hüviyetin mi var mahalli mi?
Daha işin başında esas hasmı yanlış tesbit etmişken, ne unsur üüstü manası, ne baaşka bir şey, ne de öz ilminin müntehasındaki sanat.
Ha, bir takım çelişkilerden dolayı doğru adımlar da mümkün, zaten mutlak yanlış mümkün değil.
Mesele ne yaptığını bilmekte, tesadüfi doğrularda değil.ne yaptığını bilirken, yanlış dayapmış olunabilir, ki bu düzeltilmesi mümkün bir hataya işaret eder. Diğer türlü doğru da yapsa, asıl olan yanlışlık...
Bir şey yapılırken, niçin öyle yapılabileceğine dair ilmi doneleri de biz veriyoruz, gidilen yoldn dönüyoruz. Karşımızdakilerin halinin izahı da bize düşüyor. Şİmdi bundan sonra, buna iistinaden, şuurlu bir yol alış olursa, fayda sağlanması da mümkün.
Şimdi başa dönelim ve şu "vallahi billahi de biz değiliz" psikolojisine geri dönelim.
Biz o psikoloji yaşayan çok insan, çok ibdacı gördük.
İşte mesele burada ki, insan mevzusu olmayan yerde konuşmaya kaalkarsa böyle oluyor, öne çıkma heveesi midir başka şeymidir, meselemiz o değil.
Kavga meydanında kavga edecek adamın halini, kavga eden adam bilir. Göz hasmını tanır. Siyasi müadele de asıl olarak sokak kavgasından farkı olmayan iir keyfiyet arzeder. Ruhi olarak aynı. Kullanılan enstürmanlar farklı. O sebeple ilim işi ve ötesinde sanat işi. Mesele zaten, kavga edcek adamı, o ruha sahip adamı bulmak ve ideolojik donaanıma erdirmek. Tıpkı Kumandan'ın Gölge ile yaptığı gibi, fikir ihtiyacını tetikleyecek kavga... Kavga, nihayetinde o ihtiiyacı doğuracaktır, kavgacı insanlar da kavga meydanında bulunacağına göre, o insanlar da fikir ihtiyacı nasıl olsa hasıl olacak ve aslolan da imansa, nasiibi olan o süreç içerisinde olur, olmayan da verdiği fayda kadar esas hasma karşı fonksiyonunu ifa eder.
Misal olması bakımından, Üstad'ın, müslümanlarda ruh yok deyip, motor kuvvet ülkücülerden bir şey çıkartmaya çalışması. Olur olmaz, ayrı dava. Yapılanlar nihayetinde, her kesimi kendi bulunduğu yerde sıçtratma esprisine dair olur.
İşte, adım adım ilerlerken önümüze çıkan meseleler.
Siyaseten, her türlü tavrın hesabını veririken, içlerinden birini seçmek.
Her türlü tavrın hesabını veremeden, seçtiği yolu da izah edemeyen, ezbercilerden ayrılmak.
Duyarak, düşünerek, hesap ederek yapmak.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... C.tesi Ekim 30, 2010 3:18 am | |
| PROVOKATÖRLER DEVREDE 27 Ekim 2010 Çarşambaİrfan Sönmez sonmez@sonsayfa.com Başörtü yasağının kaldırılması gündeme geldiğinden beri, süreci baltalamak isteyen provokatörler devrede. Kanal, kanal dolaşan bu –Müslüman kisveli- kişiler CHP ve uzantılarını haklı çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. 28 Şubat’ta buğday başağı gibi eğilen, onun bunun arkasına saklanarak varlığını muhafaza etmeye çalışanlar şimdi, şartların verdiği rahatlıkla her türlü efeliği, ölçüsüzlüğü yapabiliyorlar. Müslümanlık fitneyi uyandıracak davranışlarda bulunmak, başkalarının korkularını haklı çıkaracak işler yapmak, hele, hele hesapsızlık değildir. Müslümanlık ölçülü olmak,zamanı, şartları ve imkanları düşünerek hareket etmektir. Daha başörtüsü yasağı kalkmadan sarıkla cüppeyle ortalığa düşmek açıkçası bu yasağın devamına katkıda bulunmaktır. Nitekim kimi yazar ve politikacılar örtü yasağını bu kantarı kaçmış adamları örnek göstererek savunmaya başlamışlardır.Toplumsal korkuları, vehimleri kışkırtmak isteyenler dikkatleri bu tiplerin üzerine çekerek iddialarını gerekçelendirmişlerdir. Gerçek din adamı şöhretten, şeytandan kaçar gibi kaçan adamdır.Ağzına uzatılan her mikrofonun önünde perende atanlar her şey olabilirler ama din adamı asla.Dereyi görmeden paçayı sıvayıp ucuz kahramanlık yapmanın faturası sonundabu millete çıkıyor.28 Şubat’ta süflinin süflisi hayatlarıyla Mütedeyyin insanların başlarını eğenler şimdi yine aynı TV ekranlarında arz-ı endam ediyorlar.İçimizdeki beyinsizler yüzünden, genç kızlarımız akıl almaz bir yasağın mağduru olmaya devam ediyor. Elbette bu insanlık dışı yasağın yegane sorumlusunun bu provokatörler olduğunu söylemiyorum.Bu ülkede her zaman milletin değerleriyle problemli, hayatını iman ve İslamla mücadeleye adamış tipler çıkmıştır. Üstelik bunlar devlet gücünü temsil eden kurumlara hakim olduklarından sayılarıyla mütenasip olmayan bir ağırlığa da sahip olmuşlardır.Ancak hiçbir yasağı gerekçesiz, mesnetsiz bir şekilde uzun süre sürdürebilmek mümkün değildir. İşte toplumun önünün açılacağı, sosyal barışın sağlanacağı böylesi dönemlerde, kimi akılsız, kimi uzaktan kumandalı provokatörler devreye sokularak dini hayatı baskı altına alan yasaklara haklılık kazandırılmıştır. Başörtüsü problemi hallolmadan sarıkla cübbe ile gövde gösterisi yapan,TV ekranlarında 28 Şubat’ta uçkuruna hakim olamamaktan düştüğü utanç verici durumdan hiçbir rahatsızlık duymadan –sistem karşıtı- nutuklar atan din adamı tipi ancak bize mahsus bir garabettir. Müslümanlık bir iddiada değil bir ahlak biçimidir.İslam’ın bayrağını taşımadan önce onun ahlakını taşımak gerekir.Bu ülkede İslam’ın ahlakını taşıyanlardan çok, bayrağını taşıyan işin gevezeliğinde olan insanlar var.İslami bir arka plan olmayınca da İslam’a hizmet ettiğini sananların bir çoğu aslında küfrün ehramlarına taş taşıyor.Müslümanlar önce sırtlarında ki bu kamburlardan kurtulmalıdır. Çünkü bunları disiplin altına almak başörtü karşıtlarını ikna etmekten daha zor. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... Paz Ekim 31, 2010 12:12 am | |
| Bu İrfan Sönmez Vakit'te de yazmıyor muydu bir zamanlar? | |
| | | | Pic Zihniyetin YENI ADI,YENI SAFAK... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|