AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| SİYASETE YENİ DİZAYN | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: SİYASETE YENİ DİZAYN Perş. Ekim 14, 2010 1:10 pm | |
| [size=18]ZAMAN Gazetesi - 27 Mayıs 2010 ŞAHİN ALPAY İshak Alaton'un gözüyle CHP'de yeni dönem Alarko Holding'in Başkanı İshak Alaton, zekâsına ve tecrübesine büyük saygı duyduğum bir avuç insandan biridir. O sadece Türkiye'nin en başarılı işadamlarından biri değil, aynı zamanda çok az sayıdaki entelektüel niteliklere sahip işadamından biridir. Onunla otuz yıla yaklaşan bir dostluğumuz var. Diyebilirim ki bu dostluğun temelinde, ikimizin de bir süre İsveç'te yaşamış ve orada gözlediğimiz şekliyle sosyal demokrasiye yakınlık ve takdir duymamız vardır. Bu ortak yanlarımızı keşfettiğimizden beri, yazılarımı dikkatle okur ve sık sık bunlar üzerine yorumlarını benimle paylaşır. Yıllar içinde Türkiye'deki siyasi gelişmeler üzerine yaptığımız benzer teşhisler dostluğumuzu ilerletmiştir. Beni Kasım 2002'den itibaren Zaman'da yazmaya teşvik edenlerin başta geleni İshak Bey'dir. Zaman'ın Türkiye'deki siyasi kamplaşmaların aşılmasındaki olumlu rolünü görmüş ve benim bu çabaya katkı vermemi kuvvetle desteklemiştir. Geçen gün Alaton'u ziyarete gittim. Birçok konuda görüş alışverişinde bulunduk, ama sohbetimiz, tabii ki en güncel konu, CHP'de yaşananlar üzerine odaklandı. İshak Bey'in okurlarımla paylaşmak istediğim görüşleri şöyle: "Tayyip Bey, bir mucize gerçekleştirdi. 2001 yılında kurduğu parti, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002'de iktidara geldi. Böyle bir şey tarihte ilk kez yaşanıyordu. Bu parti 2002-2005 arasında çok önemli reformlar yaptı, Türkiye'ye hem ekonomide, hem demokraside çok şey kazandırdı. Ama sonraki dönemde hızını kestiler. Şimdi yeniden enerjisini toplamaya ihtiyacı var... "2005'ten sonra AKP'nin hızı kesildi, çünkü askeri darbe girişimlerine, kapatma davasına maruz kaldı. Eğer % 47 ile iktidara gelen parti Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmaktan sadece bir oy farkla kurtulmamış olsaydı, Türkiye olarak dünyanın önünde büyük bir ayıp yaşayacaktık... Demokrasiye kasteden darbe tertipleri Taraf gazetesi tarafından art arda ifşa edilmeseydi, Türkiye büyük badireler yaşayacaktı. Taraf gazetesi ülkenin kaderini değiştirdi. Kıymeti ileride daha iyi anlaşılacak, tarihi yazılacaktır... "CHP'ye gelince: Bu partiye en büyük kötülüğü Deniz ****** yaptı. Eğer başarılı olamadığını görüp koltuğunu terk etmiş olsaydı, Türkiye'nin kaderi çok farklı olurdu. Şimdi CHP'den beklentilerimiz çok büyük. Batılı anlamda bir muhalefet partisi olmasını istiyoruz. Bu şu demek: İktidarın olumlu icraatına cesaretle ve efendilikle destek vermek, yanlışlarını da sadece eleştirmekle kalmayıp, izlenecek doğru politikaların ne olduğunu söylemek... Eğer yeni CHP yönetimi bunları başarırsa Türkiye rahatlayacaktır. O zaman CHP iktidar alternatifi olacak; AKP de, artık çağdaş bir muhalefetle karşılaşacağı için yeniden atılım yapacak, iki parti arasındaki rekabet Türkiye'yi kanatlandıracaktır... O zaman Kıbrıs, Kürt, laiklik sorunlarımız hallolacak, Türkiye AB üyeliğine ulaşacaktır... "Sayın Kılıçdaroğlu, yoksullukla mücadelenin ancak ekonomik büyüme ile, pastayı büyütmekle mümkün olabileceğini söylemeli... Kürt'e Kürt, Alevi'ye Alevi deme cesaretini kendinde bulmalı... CHP'nin geleceği hakkında iyimserim. Kadrosuna aldığı Faik Öztrak, Umut Oran gibi yeni isimlerden çok ümitliyim. En büyük atılımı yapma vakti geldiğinde Kemal Derviş'i de yanına alabilmelidir diye düşünüyorum." Alaton bir uyarıda bulunmaktan da geri durmadı: "Doğrusu Türkiye olarak görevlerini layıkıyla yerine getiren bir CHP'ye susadık... Onun için CHP'den büyük beklenti içindeyiz. Ancak unutmayalım ki, beklentileri ne kadar yüksek tutarsak, hayal kırıklıkları da o denli büyük oluyor." İshak Alaton'un Türkiye siyasetindeki yeni dönemle ilgili görüşleri özetle böyle. Ekleyebileceğim husus şu: Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, asker ve yargı vesayetine kanat germekten vazgeçsin, "Ergenekon avukatlığı"nı terk etsin, halkın dertlerine demokratik düzen içinde çözüm arasın, ülkeye çok büyük bir hizmette bulunur ve er geç iktidara gelir. s.alpay@zaman.com.tr [/size] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: SİYASETE YENİ DİZAYN Perş. Ekim 14, 2010 2:03 pm | |
| [size=18]Komplo:
"Türkiye işgal altındadır!" diyerek, AKP-RTE ile olan her türlü ilişkiyi kayıt altında yapma şartını ileri süren, basiretini gösteren ******, o haliyle, elbette Alaton'un işaret ettiği, AKP-RTE'nin doğrularına, yani emperyalizmin istediklerini yapmasına onay vermeyecek ve hatta deşifre edecekti ki, tasfiyesi gerekti.
Şeklî demokrasi perdesi altındaki komplo, bir tarafta AKP diğer tarafta CHP olmak üzere iki partili sistem üzerinden emperyalizmin ilelebet hakimiyeti hedefi gayeli. Eskiyi tasfiye ediyoruz, paradigma değişiyor, cuntacılar millete hesap veriyor palavralarıyla, sahte kutuplaşmalarla her türden muhalefetin, bu iki kutuptan birine eklemlenmesi.
Buna uygun olmak üzere siyaset arenasının düzenlenmesi:
Erkan Mumcu ile Mehmet Ağar arasında devam eden görüşmeler ne olduysa bir anda koptu ve merkez sağda alan tamamen AKP lehine güçlü bir iktidar çıkması için boşaltıldı. Bu arada, bu görüşmeleri baltalaması için Ağar'a, RTE'nin 70 milyon dolar rüşvete verdiği, Ergenekon denilerek yapılan saldırının dosyalarına da geçmiş olsa da, o dosyalardaki her şey araştırılma konusu, tutuklama sebebi yapılırken, bu konuda ağızları bıçak aaçmıyor.
Muhsin'in tasfiyesi, bu konuda yazdık, hatırlatalım, İngiltere'ye yaptıkları ziyaretten sonra vukubulan gelişme, anlaşamadılar.
Deniz ******...
Derken Numan üzerinden Milli Görüş'e yapılan operasyon.. Numan, AB'ci olduğunu açıkça söylemekte, genç ve dinamik liider. Oysa biliyoruz ki, Erbakan, geçmişte ne hata yapmış olursa olsun, AB-D'ye asla geçit vermez, teklif ettiğiyle değil de mani olduğuyla mühim. Tıpkı Kıbrıs'ta Denktaş gibi.
Seçim sürecinde MHP'ye yaılanlar ve hâlâ da gündemde olduğunu tahmin ettiğimiz saldırı. Bahçei'nin ANİ hamlesiyle karşı koymak istemesi. MHP bunu başarabilir mi, tamamına erdirebilir mi ayrı bahis, doığru biir hamle yaptılar. Tabi başaramaz ve tamamına erdirenezse, netice belli. Hamleyi eksik yapan, kendi mezarını hazırlar. Burada, doğru'yu ifade eden olarak, bizim tutumumuz belirleyici olacak, ona geleceiz.
Tabi Ergenekon denilen saldırıyı da buna eklemek gerekir. Perinçek ve diğerlerinin ne olduğu bir tarafa, duruşlarıyla Ermeni konusunda olsun, ülkenin bölünmesi konusunda olsun, özelleştirme adı altında vatanın peşkeş çekilmesi konusunda olsun, kaya gibi bir duruşları vardı. İş, NATO'ya rest çekmeye ve alternatifler aramaya kadar gelmişti.
Tezgah da burada kuruldu, müslüman görünümlü işbirlikçi AKP, bağımsızlıkçı ulusalcı, Kemalistler karşısına dikildi. Amerika, içeriye doğrudan müdahale ederek, saldırılar başlatıldı.
Saldırıya maruz kalanların kimliği bir tarafa, kategorik olarak, ABD'nin iç işlermize hangi sebep ve vesile planında olursa olsun müdahale etmesine karşıyız. Bu müdahaleye ortam sağlamak üzere, evin kapısını düşmana içeriden açan pozisyonuna kim girmişse, o işbirlikçidir. Bu yapılanlara seyirci kalmak, en hafifinden ahmaklıktır ki neticesinde tasfiye olunacak olan, düşmanın da asıl hedefi olarak bizleriz. “Asıl” bizleriz, iman “asıl”dır. Bunu idrak etmek gerek. Ulusalcı Kemalizm “araz”dır. Bütünü işaret eder. Saldırıya uğrama sebepleri, bütünün hakikatini gösterir. O sebep de Kemalist veya laik oldukları, veyahut zulmettikleri filan değil, bağımsızlıkçı yönleridir, emperyalizme, NATO'ya karşı koymak istemeleridir, bundan dolayı bütünü işaret eden parça hükmündedir. Tıpkı Sadam gibi. Tasfiye edilmek istenen bütündür. Bu sebeple de bizleriz. Onların bu karşı koyuşlarının neticesi Saddam gibi olur mu olmaz mı, bilemeyiz. Kendi içlerinde bir sürü farklı unsuru barındırdıkları, kurunun yanında yaş da yanar hesabı, aralarında Amerika ile işbirliğine dünden teşne unsurlar olduğu da malumumuzdur. Savaş, mücadele, nihayetinde çelişkilerden arınmaa sürecidir ki, böyle bir karşı koyuşla aksiyon ifadesi içine girenlerin, nihayetinde fikir ihtiyacına istinaden doğru yolu bulmaları beklenebilir. Mesele, tesir edecek fikri gösterebilmek ve gerçek anti-emperyal duruşu ortaya koyabilmede. Bu da AKP'ye rampa edilerek, tamam biz AKP ile işbirliği içindeyiz diye erkekçe itiraf etmek yerine, unsur üstü mana zırvasıyla izah edilemez. Nedir o unsur üsüt mana? Siyaset, Aksiyon açıktır, faaliyetlerinin sebeplerini açıkça ortaya koymak gerekir. Bu izah edilen sebeple varılmak istenen hedefleri de açıkça belirtmek gerekir. Vasıtanın hedefe uygunluğu şartı. Bu durum, işte, "kahrolsun amerika" dedikten sonra, "zalim saddam" diyenlerin halidir. Amerika'dan kurtulmak istiyorsan, Saddam'a destek vereceksin. Bir ihtilalcinin, vasıtayı bulduğu şekilde kullanacağı buna dair. Önce imana gelsinler, hükmümüz altına girsinler, tövbe etsinler filan beklentileri ile iihtial olmaz. Olur da, onun da şartına malikiyet gerekir, o mallikiyetin maddi imkanlar çerçevesinde gösterilmesi gerekir. İtiraz noktasında ileri sürülen imana taalluk eden bir haldir. Oysa bahsimiz, defalarca tekrar etmekteyiz ki siyaset, ihtilal. Hedefe giden yolda, ihtilalci, vasıtanın muhtevasına bakmaz, gidiş yönündeki paralleliğine bakar. Hedefe giden domuz olsa, domuza biner. Şimdi zaten hep bunu söylüyoruz da, hani Üstad'ı, Kumandan'ı okumakla, yapma kaabiliyetine sahip olduğunu zannedenler, biz o sözün gereini yapmaya kalktığımızda, "vay, onların arasında ne işiniz var, takıldınız arkasına gidiyorsunuz" vs türünden, iş bilmediklerini gösteren laflar. Yapmaktan aciz olanın bir de yapanı engellemeye, baltalamaya kalkması. Bunu sen yapamazsın ama ben yapabilirim. Yılanla oynamaktan çocuk men edilir, iş bilen efsunlular değil. Benim yolumu açan oysa, onun arkasına takılmakta tereddüt etmem? Evet, belki sen takılsan, yolunu kaybedebilirsin. Yani itraz eden, önce kendi nefsini önüne koymalı ve kendi adına konuşmalı, Diğer yandan, bunun tehlikeleri yok değil ama bunların ileri sürdükleri de değil. Her şeyin riski var. Siyaset risk alabilme sanatı. Zaten iş biliyor olsalardı, itiraz etmek, işi şahsileştirip saldırmak yerine, o riskleri nasıl izale edeceğimize dair dayanışmalı fikir oluşumu içerisinde farklı yerlerden aynı hedefe yürüyüşün unsuru olurlardı. [/size] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: SİYASETE YENİ DİZAYN Cuma Ekim 15, 2010 1:26 pm | |
| Semra Özal nasıl Tayyipçi oldu?/ Sabahattin ÖNKİBAR
Yeni jenerasyon bilmez! Semra Özal, purosu ve viskisi ile ANAP’ın laik kanadını temsil ederdi! Öyle ki Semra Hanım dinci diye Türkiye gazetesini, papatyalarıyla yaptığı hiçbir etkinliğe çağırmazdı! Muhafazakarlara cephe açıp liberallerle işbirliği yapıp Mesut Yılmaz’ı ANAP kongresinde seçtiren Semra Özal’dı. Mukaddesatçı Mehmet Keçeciler’i ANAP’dan attırmak için Turgut Özal’la lades kemiğiyle iddiaya giren yine kendisiydi! Cemil Çiçek ve Melih Gökçek gibiler onun için öcüydü! Ve heyhat şimdi bu Semra Özal Tayyipçi! Nereden mi çıkardım bunu? Televizyon ekranlarında söylediklerinden! Turgut Özal’ın devamı Tayyip Erdoğan’dır diyor. Diyeceksiniz ki İslami jargonla ihtida etti ya da nedamet getirdi! Hayır öyle değil! Semra Hanım aynı Semra Hanım! Yaşam tarzında zerre bir değişiklik yok, yani şahsen muhafazakarlaşmış falan değil! Öyle ise Tayyip sevgisi nasıl mı depreşti? Sorunun cevabı basit: Net olarak görülüyor ki Semra Hanım kocasının siyasi mirasını Tayyip Bey’e devretti! Bunu niçin yapıyor ve perde gerisinde ne var bilmiyorum ama son dönemde Özal ailesi ile Erdoğan arasında su sızmadığı ortada! Semra Hanım, oğlu Ahmet Özal’ın işi için Kuzey Irak’a Barzani’ye gittiğinin hemen ertesinde Tayyip Bey’le Ahmet Özal’ın buluşmaları Barzani’den alınan işlerin Türkiye kısmının halledilmesi olarak yorumlandı. Aynı şekilde birden bire alevlendirilen Özal suikastı iddialarına Cemil Çiçek gibi dönemi canlı yaşayanların “saçmalık” demelerine rağmen Tayyip Erdoğan’ın “araştırılmalı” demesi ilginç değil mi? Sadece bu tutum bile Özal’a suikast masallarının aslında bir proje olduğunu ortaya koymuyor mu? Peki ne midir bu proje? Tayyip Erdoğan merkez sağda güçlü bir doğum olsun, yeni bir yapı kurulsun istemiyor ve bunun için de o kesimde cepheler açıyor ki yıllar yılı yüzüne bile bakmadığı Semra ile Ahmet Özal’ı bu aralar keşfetmesi bunun içindir. Peki Semra Hanım’la Ahmet Özal bu durumun farkında değil mi, niye buna izin veriyorlar demeyin, Erdoğan gibi güçlü bir Başbakan’a yakın olmanın avantajlarını düşünün lütfen! Evet Tayyip Erdoğan genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde merkez sağı kontrol altında tutup, oradan AKP’den oy koparabilecek bir yapı kurulsun istemiyor ki Tansu Çiller’le de bunun için dirsek temasında! Son bir not: Ahmet Özal’ın gönlünde merkez sağda genel başkanlık var, bilmeyenlere duyurulur. Yok bunu başkalarından duymadım telefonda konuştuğum Ahmet Özal’ın ifadelerinden çıkardım!... Olur mu öyle şey demeyin merkez sağı sabote adına her şey olur! Ağar-Mumcu olayından sonra merkez sağı Ahmet Özal ve Çiller gibilerle kelepçelemek ve sağlıklı bir yapının oluşmasını engellemek! Daha önce yazdım, bir kere daha yazayım, bu ülkenin AKP ve Erdoğan’dan kurtulması Cumhuriyet’i kurmaktan bile zor bir olaydır!
| |
| | | | SİYASETE YENİ DİZAYN | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|