AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| MENDERES VESİLESİYLE | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: MENDERES VESİLESİYLE Paz Ekim 10, 2010 9:03 pm | |
| Menderes Neden İdam Edildi?
Candemir Sarı - Internet Gazete
09.10.2010
Adnan Menderes İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra öğlen 13:21'de idam edildi.
Adnan Menderes neyle suçlanmıştı?
1- Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,
2- 6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek,
3- Kanuna aykırı olarak üniversite basmak ve halka ateş açtırtmak,
4- Bazı muhalefet milletvekillerinin ve muhalefet liderinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamak,
5- Devlet radyosunu siyasi çıkarları için kullanmak,
6- Halkı Demokrat İzmir gazetesinin matbaasını tahrip etmeye teşvik etmek
7- Kırşehir'in haksız olarak ilçe yapmak,
8- Yargı bağımsızlığının ihlal etmek,
9- Tahkikat Komisyonu'nun kurulup olağanüstü yetkilerle donatmak,
10- CHP'nin mallarına "haksız" yere el koydurmak,
gibi nedenlerle.
Peki bunlar idam cezası için yeterli mi?
Bence hiçbir suçun cezası idam olamaz, idama tamamen karşıyım. Fakat Menderes de idama karşı mıydı?
Elbette değil, 1951-1960 yılları arasında Menderes 43 kişinin idam kararına imza attı ve hepsi idam edildi.
İdamların en dramatik olanı ise, 14 Nisan 1955'te casusluk suçundan idam edilen Hayati Karaşahin'di. İnfazı, Ankara Samanpazarı'nda halka açık olarak yapıldı.
Suçu neydi? Rusya için casusluk yapmak.
Menderes'in başka suçları yok muydu?
Aslında Menderes'in suçları mahkemelerde gündeme gelmeyenlerdi. ABD'nin tepkisinden çekinen Gürsel hükümeti aşağıdakileri hiç gündeme getirmedi.
1- 1951 yılında Menderes hükümeti Kore Savaşı'na Amerika için asker gönderdi. Amerikan çıkarları için bine yakın vatan evladı Kore'de yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı.
2- 1952'de NATO'nun isteği üzerine komünizme karşı gayri-nizamı harp yapacak Seferberlik Tetkik Kurulu, daha sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kurdu.
3- 1954 yılında Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildi.
4- Tek parti döneminde kurulan bazı traktör ve basma fabrikaları Menderes döneminde özelleştirildi veya ekonomik olmadıkları için kapatıldı. Nuri Demirağ tarafından kurulduktan sonra İsmet İnönü tarafından devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikası Menderes döneminde NATO standartlarına uymadıkları gerekçesiyle kapattı.
5- Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransa'yı destekledi.
6- 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci iktidara karşı yazılar yazmak suçundan mahkûm ettirdi.
7- "Tahkikat Komisyonu"nu kurdu. 15 DP milletvekilinden oluşan komisyon hem suçlama hem de yargılama hakkına sahipti. Komisyon 5 kişiden fazla yan yana yürümeyi bile yasakladı.
8- İsmet İnönü'ye 12 oturum meclisten men cezası verildi
9- Turan Emeksiz hükümete karşı İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen bir protesto mitinginde polisin açtığı ateş sonucu öldü. Hüseyin Onur ise sol bacağı kesilerek kurtarıldı.
10- Hukuk'un üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. Başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay Üyeleri Melehat Ruacan, Kamil Çoşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu 'görülen lüzum üzerine emekliye sevkedildiler.
Aslında Menderes hükümeti, ordu darbe yapacak gerekçesiyle daha 6 Haziran 1950'de, Genelkurmay Başkanı Nafiz Gürman olmak üzere bütün üst komuta kademesi dahil olmak üzere 15 general ve 150 albayı re'sen emekliye sevk etmişti.
1950-1960 DP hükümetinin kısa bir değerlendirmesini yapmaya çalıştım.
Başbakan Erdoğan, Menderes’in ölüm yıldönümü ile ilgili olarak yaptığı konuşmayı Necip Fazıl’dan şiir okuyarak tamamladı.
| |
| | | vertes AKINCI MOD
Mesaj Sayısı : 323 Reputation : 14 Kayıt tarihi : 14/06/09
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Salı Ekim 12, 2010 6:18 pm | |
| cuntacı eşrafının sivil uzantılı müfterisi halen daha aşağılıklarını savunuyor.. menderes cezayir savaşında fransayı değil desteklemek aksine cezayire libya üzerinden silah sevkiyatı yaptırdığı devlet evraklarında dahi sabitken utanmadan iftira ediyor..
omuzu cuntacı zibidiler yetmedi birde sarı cuntacı zibidi peydah oldu başımıza.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Çarş. Ekim 13, 2010 10:44 am | |
| Evet, ben de duymuştum, resmen Fransa'nın yanında yer alırken, gaayrıresmi yollardan Cezayir'e silah gönderildiğini.
Ama şu "cuntacı" yaftasını niye ağzınıza pelesenk ettiniz onu anlayamıyorum, Necip Fazıl da bir cuntacıydı zira. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Çarş. Ekim 13, 2010 11:33 am | |
| "Cuntacı" propagandası, bu ülkede özellikle kafalara yerleştirilmek istenmekte ki, her türden askeri, orducu teşebbüs temelden boğulsun. Tabi burda özellikle konjonktür kendi aleyhlerine askeri bir hamle vadettiğinden, bu "cuntacı" yaftalamasının dillere yerleşmesi için özel çaba sarfettiler. "Cuntacı", "darbeci" şeklinde düüşmanın yaptığı taasnfilere, vasıflandırmalara, yaftalamalara kapılmamak gerek. Bu, zini teslimiyeti, işbirlikçiliğini işaret eden bir durumdur. En hafifinden zihin tembelliği ve ezbercilik diyelim. Aynı zamanda, ideolojik olarak hadiseye, eşyaya kendi dünya görüşümüz içerisinde bir isim vermek lüzumu dururken, düşmanın verdiğine kapılmak. Bu, ben bu işte yokum, kafam bu işe basmıyor, sizin dediğinize boyun eğiyorum demekle de eş. Kelimelere dikkat edelim. Onlar kavgamızın en keskin kılıçları. Kelimelerle savaşıyoruz. Düşmanın kelimeleriini kullanmak, ABD'den F-16 alaamaya benzer. O silahlar, ancak ABD'nin vurulmasını istediği hedefleri vurabilir. Bu sebepten dolayı, kendi kültürünü geliştiremeyen, teknolojisini de geliştiremez denmiştir. Mesele şu, bu düşmanın "cuntacı" dediği adamlar, şartlar, konjonktür olarak değerlendirildiğinde, biizim ideolojimize nazaran, esas hasım tesbiti çerçevesiinde de değerlendirildiğine, nasıl bir vasıflandırmaya taabi tutulmalı?
| |
| | | turbix
Mesaj Sayısı : 161 Reputation : 7 Kayıt tarihi : 15/04/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Çarş. Ekim 13, 2010 2:31 pm | |
| "İnsan dil ile düşünür" bu terkibi hüküm çerçevesinde üretilen her kelimelere dikkatli bakarsak nasıl düşünmemizi istiyorlarsa o şekilde kelimeler ortaya atılıyor ve dolayısıyla düşmanımızı tespit ederken asıl düşman görüş alanımızın dışına itilmiş bulunuyor zaten.bu düşmanına karşı olurken tersinden onu yaşatmak olur. bir başka yönü bu kelimeler sınırsız bir genelleme için kullanılabiliyor.bu genellemelere düşüldüğü anda da ya karşıdakini ret yada tamamen kabul gibi bir noktaya düştüğümüz için "nerde ne yapılması gerektiğine dair şuurumuz işlemez oluyor .buda bizde bizde "ben bu işlerden anlamıyorum galiba" deyip pasifize olmayı gerektiriyor.tabi bu hal bizi birşey yapamaz duruma düşürdüğü için bu düşmanımız için bir askerin ölümü demek. bir başka yönü bu tür kelimeler imal edilen ortam mücerret fikre yabancı olduğundan biz onlara bu kelimelerin seni beyinsizleştirdiğini ve iş yapamaz hale getirdiğini anlatma gibi bir duruma düştüğümüzden kazanan !! taraf karşıdaki oluyor. bir başka yönü onlar kelime ile insanları etiketleyip bu savaşta Üstad ın püf noktası eserinde kabadayıya yaptığı ilk hamle gibi düşmanını ruhundan yakalıyor ve etkisiz hale getiriyor.biz ise sürekli savunma durumunda kaldığımız için aslında zamanla hem taarruz etme kabiliyetimizi kaybediyoruz hem de savunamaz hale geliyoruz.
devamı gelecek | |
| | | turbix
Mesaj Sayısı : 161 Reputation : 7 Kayıt tarihi : 15/04/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Çarş. Ekim 13, 2010 2:36 pm | |
| son cümle yi olabilecek bir tehlike olarak ele alınmalı. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Çarş. Ekim 13, 2010 6:52 pm | |
| Şimdi bütün bunlar bilindiği zannedilen şeylerdir de, iş tatbikata gelince farklı olur, bilmekle yapabilme arasındaki alaka orda ortaya çıkar. Ne demiştik, iktisadın teorisini bilmek, Marks'ı, Keynes'i Fridmaan'ı bilmek ayrı, tüccar olmak ayrı. Siyaset-aksiyon üzerine konuşmak ayrı, yapmaak ayrı...
Bu noktada da, "cuntacı", "Ergenekon", "darbeci", "vesayet" vs saldırıları, düşmanın, belli maksada matuf operasyonlarıdır. Pratikle alakalıdır.
İlk hedefi, tabiatıyla zihnimizi tesir altına almaktır, kısacası telegramdır. Pratikte istediği davranışları yapmamızı sağlamaktır. Teoride ne dediğimiz, “biz düşmanız” filan dememiz mühim değildir.
Düşman bu kelimeleri özellikle seçip önümüze koymaktadır. Kullandıkları dil, özellikle BD -İBDA diline dış yüz benzerliği noktsında uygundur. Zira bu dilin tesirini düşman çok iyi bilmekte ve bu dil karşısında düştüğü açmazın da farkındadır. O sebeple bu dilin zarfını alıp, içini kendi istediği mânâlarla doldurarak, mücadeleyi kendi istediği hedeflere doğru saptırmak emelinde başarılı da olmuştur. Bu dil'in gücünü kendi menfatine kullanmaktadır.
Düşman, kullandığı dil ile beyinlerimiz kurgularken, "düşman" algımız üzerinde de oynamakta, sahte hedeflere, kendi istediği hedeflere bizi yönlendirerek, kendi istediği gibi alanın açılmasını, bizim algımız üzerinden, bizi de kendi istediği hedefe yölendirerek sağlamaktadır.
Mesele burada, neyin nasıl yapıldığının pratiğinin şuuruna varmada, hissedebilmede, yapabilme becerisine sahip olmada. Yoksa, kurur kuru laf tekerlemede değil. Teorik olarak bu iş bilinir de, ama hiç düşünmeden, “Ergenekon”, “askeri vesayet”, “darbeci”, “cuntacı” vs lafları kullanılır. Zira düşman bu ortamı yaptığı psikolojik operasyonla sağlamış, propoganda araçlarıyla zihnimize sızmıştır. Artık bu saatten sonra, operasyon tıkır tıkır işlemektedir.
“Cunta”, ne cuntası, kimin cuntası, neye karşı, ne maksatla cunta? Düşman, “cunta”ya, ne için karşıdır, cuntacıların neyine karşıdır? Yani hak için, hakkı müdafa ettiği için mi, yoksa demokrasi iddiasındaki samimiyetlerinden mi, yoksa bu milleti çok sevdiklerinden mi, yoksa bu cunta dediklerini silahı bu defa kendilerine çevirdiğinden dolayı mı?
Aynı şey Saddam'ın da başına gelmiş değil mydi? Saddam da silahları bunlara çevirdiğinde birden diktatör filan olduğu hatırlanmadı mı? O zaman emperyalist saldırıya kaarşı kimin yanında yer alınmıştı? Ve o zaman Saddam'a karşı olanlara niçin vatan haini işbirlikçi denmişti?
Burada düşman saldırısına karşı Sadam'ı müdafaa edemeyenler, “köpekler birbirini kırsın”, “kahrolsun Amerika, zalim Saddam!” edebiyatıyla, güya “tavır” almışlardı.
Bizim için, bu “ergenekon” dedikleri şey ne manaya gelir. Hem niçin bu operasyona “ergenekon” dediler de başka isim mi yoktu? Bizim için ifade ettiği mananın yanında, saldıranlar için ne manaya gelir? Saldırganlaar niçin saldırmaktadır ve gayeleri nedir? Niçin şimdi saldırıyorlar? Arada bir kavga, bir anlaşmaazlık olduğunaa göre, bu kavganın sebebi üzerinden biz ne gibi politikalar geliştirebiliriz? Bu poltikalar müspet mi menfi olmalı? Neye istinat etmeli? Esas hasım tesbiti çerçevesinde bu kavgayı biz nasıl manalandırmalıyız?
Dayatılan ve kullanmamız istenen kelimeler, kurgulanmak istenen şuurumuza dair.
BD - İBDA mücadelesinin yıllardır verdiği kavga neticesi tam da belli bir noktaya gelmiş ve iş son darbeyi indirmeye kalmışken, AKP ile bütün o mücadele süreci bir anda kendilerine maledildi. Ve yukarıda mezkur ibareler üzerinden şuurlar yeniden kurgulanmaya başlandı.
Şimdi, yeniden bu mücadeleyi vermek durumundayız. Yeniden düşmanın kulandığı kelimeleri deşifre etmek, yeniden bunların sahteliğini ispat etmek gerekir. | |
| | | INSAN
Mesaj Sayısı : 892 Reputation : 33 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Çarş. Ekim 13, 2010 11:50 pm | |
| [size=18]Farkli olma,anlaminda davranis sergilemek yerine,hedefe dönük fikir ve aksiyon geistirmek,dogru olanidir.Iyi niyetlerin dogru olmadigi yerde. yanlislarin bizleri kusatip tuzaga düsüreceginden eminiz.
MISIR in Mübarek bir LIderi var.Bu MÜBAREK,ABD nin dümen suyundan cikmadigi icin diktatör tanimlamasina girmez........
Zamanla,hantal bir diktatör,ABD ekseninde istenilen menfaat ve hareketi saglayamayinca,yerine alternatif aramaya baslayan ABD,MISIR da demokrasi havariligi yaparlar.Hatta MISIR Müslüman Kardesler teskilatina bile göz Kirparlar.
MÜBAREK kisinin yerine alternatif bulunmustur,bulunmasina, ama mesele bu degisimi nasil yapbileceklerine gelmistir. Tabiki bizden uzak MISIR diktatörlügünü, biz hic konusmadigimiz icin gündemimize bile almadik.Hatta Türkiyenin gündeminde bile olmadi.
Yukarda ifade edilen sekliyle,SADDAM,ne zaman ABD nin karsisina gecip,Filistin davasini da desteklemeye basladiginda,bizler onu diktatör olarak tanidik.
Ama MISIR in MÜBAREK diktatörünü hic tanimadik.
Meseleler bizden uzakta durunca meselelere tavir almak kolay. Ne zamanki Iktidara ait bir meselede TAVIR alinmasi ve belli bir durusu sergilemek gerekiyor. Iste o zaman biz bu meselede, at gözlügünden bakip, bunlar iyi niyetli, yanlis yapmaz diyoruz.
Iste meseleyi kendi cercevemizde oturttugumuz yer. Tesbitimizin hangi meselede, hangi ölcüler icinde olacagi önemli...
Saddam konusunda,ADIMLAR i okurken karsilastigim bir husus;"Bugunku Tavrin,siyasi durusun ,Saddam in yaninda olmak oldugu ifadelendirilmesi....
AKP nin iktidarinda,insanlara verilen his, herseyin yolunda ve güllük gülistanlik oldugu.Müslümanlar bu DEMOKRATIK ortamda istediklerini alabilecekleri ve elde edebilecekleri. Demokrasinin müslümanlar icin olmasi gereken bir sistem oldugu.vs.vs. .......................[/size] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Perş. Ekim 14, 2010 12:51 pm | |
| [size=18]Ev hissi.
Vertes'ten istediğim o "KÖPEKLER" filmi, işte tam da bu ev hiissi ile alakalı. Tabi başka konular da var ama, filmin merkezinde bu "ev hiissi" var.
Kısaca özetleyecek olursam, evine sığınan bir cinayet zanlısını, kasabanın sahte kabadayılarına teslim etmiyor, eve girip almak istiyorlar, "hayır" diyor. Hatta içeriden karısı, işbirlikçiliğe soyunu "ver" dese de, "vermem" diyor. Niçin vermezsin? "Çünkü burası benim evim!" Bu evde, beniim iznim ve rızam dışında kimse gelip bir şey yapamaz. Tabi işin bu noktaya gelmesi bir anda olmuyor, süreç içerisinde adama, "tuh allah belanı versin, pezevenk lan bu" diyeceğiniz şeyler de oluyor.
Nihayetinde, karısı adama içeride diiklenir ve dışarıdakilerin istediklerini vermesini söylerken, bir "darbe" yaşanıyor, adam kadına bir tokat patlatıyor ve bu "darbe" ile iktidarı tamamen eline alıyor artık.
Temel mesele, bu topraklar, bu ülke bizim. Bu ülkede bizim iznimiz sormadan, bizim rızamızı almadan, kimse tek bir çö bile alamaz. Kimse bu toprakalra, bu ülkeye, bu vatana iistediği gibi, elini kolunusallayarak girip, istediği adamı-adamalrı cezalaandıramaz. Adamın, adamların suçu ne olursa olsun, geçmişleri ne olursa olsunm, yargılama ve cezalaandırma hakkı bize aittir.Bu hak devredilemez. Bu hakkı devretmeye gönüllü olan işbirlikçidir. Nasıl ki Kürtler ve Şiiler Saddam'ın ABD tarafından cezalandırılmasına onay vererek işbirlikçi oldular, öyle. Sen cezalandıramıyorsan bille, başkasının cezalandırmasına karşı koyarsın. Karşı koymazsan, senin hakkında da bir şey demesine boyun eğmiş olursun. Bu vatan benim, önce sen defol git, biz meseleleriimizi aramızda çözeriz dersin. Bu bir "irade" beyanıdır. Düşmana karşı "birlik" olmak budur. Bunun şuurunda olan ne kadar vardır, o ayrı mesele. Bunun ne demek olduğunun şuurunda olan her kesimde çok azdır aslında. Genel olarak "vatan" duygusunda bir yıpranma var. İdraklerin iğdiş edilmesi davası. 1919'da yapılan da buydu. Dış düşmana karşı, içerdekinin kim olduğu, ne olduğu, ne getiireceği bilindiği halde, birlikte hareket eedilerek önce dış düşman kovuldu, belki dışarıdan daha beter olacak olan tercih edilerek. Zira böyle bir "kurtuluş iradesi"ni ortaya koyma noktasında, hangisi daha ehven tercihi mevzubahis edilemez. Aslolan kurtuluş iradesidir. Aslolan ev hissidir. Ev hiissin kaybolmuşsa, bittin. Bu toprakların gerçek sahibi bizleriz ve başkası yanlış yapsa da biz o yapılan yanlışa bakuıp, "lanet olsun" deme hakkını kendiimizde görmeyeceğiz. Bu toprakalrda "doğru"yu temsil eden bizleriz, yanlış yapanlar hakkında hüküm ve ceza bize ait. Ama elin adamı evimize girmiş, birilerini marizlerken, "oh olsun" demek, evin babası olduğumuz hakikatini, hakkını, liyakatini inkar. Bir baba, her ne pahaasına olursa olsun, evladını korur. Yavşak da olsa koruru. Cezalandırması gerekiyorsa da kendi cezalandırır. Dünyanın en belalı adamını bu vesileyle eve yerlerşmesine göz yummaz. Japonların, "Biz kendi aramızada parça parça olsak da, düşmana karşı tek bir yumruk oluruz!" sözü ne demek? Tabi bu şuur herksde yok. Hele kendi dışımızdakilerde bu şuur az. Bunu da insan takdir edebiliyor. Zaten bu şuur yaşatması, öğretmesi, bir baba gibi evlatlarına aşılaması gereken bizler değil miyiz?[/size] | |
| | | vertes AKINCI MOD
Mesaj Sayısı : 323 Reputation : 14 Kayıt tarihi : 14/06/09
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Perş. Ekim 14, 2010 7:30 pm | |
| azya gönüldaş ,insan gönüldaş ve turbix gönüldaş vesilesiyle iki cümle kurmadan önce eleştirileri için tüm samimi içtenliğimle teşekkür ederim..
menderes dolayısıyla olayları daldan dala değilde köke bağlama gayretinizi takdir etmekle beraber bazı eleştirilerinizinde söylediğim sözlerin kasdı dışında mana verilerek anlaşıldığını düşünüyorum..
kendi şahsi düşüncelerimde hata-yanlış eksik olsada hiç bir zaman farklı gözükme adına hareket etmediğimin bilinmesini isterim..
menderes konusunda hissiyatım aklımın önüne geçdiğini kabul ettiğim için kendi adıma susmayı daha hayırlı buluyorum ve sustum...
not = azya gönüldaş anlattığın saman köpekleri filmini foruma ekledim | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Perş. Ekim 14, 2010 11:25 pm | |
| Susmak filan yok, hakikatin hatırı dostun hatırından üstündür diyerek, her türlü eleştirinin en acısına katlanarak, söz söylemeye, anladığımızı konuşmaya devam. Asıl susarsak mahvoluruz. Derdimiz susturmak değil ki, konuşturmak. Yeter ki işi şahsileştirmeyelim.
Söylediğiniz sözlerin kastını açıklayın, dava vesilelerle mesele konuşmak değil mi zaten?
Farklı gözükmekden de korkmamak gerek, mesele yaptığını bütün içinde izah edebilme çapını ortaya koyabilmede. Bu çerçevedeki farklılıklar, zengiliğimizdir. Yeter ki ezberciliğe düşülüp, dış yüzden birbirine benzer hadiseler bütüncü ve kolaycı bir anlayışla yaftalanmasın. Duyarak, düşünerek, hissederek konuşalım.
Tenkid şart.
Bunun yanında karşıdakinin iyi yanlarını da görmek gerek. Şuur seviyesi zaten kimsede istenilen düzeyde değil, bizim de yapmak istediğimiz zaten bu, tartışma ortamıyla oluş yoluna girmek, dayanışmalı fikir oluşumu icabı.... | |
| | | GÖLGE
Mesaj Sayısı : 1231 Reputation : 36 Kayıt tarihi : 16/05/09
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Cuma Ekim 15, 2010 12:24 am | |
| [size=18]Tenkid sart.
Karsidaki insanin dogru olan yanlarini görmek,iyi yanlari görmektir.
Bizler tabiki hislerimizle hareket etmekteyiz.Ancak meselede aksiyoner düsüncenin hisleri,ruhumuzu kamcilayacaktir.Sevkimizi artiracaktir.
[color:d382=red]Ötelerden, yavuz hırsız ev sahibini bastırmaya kalkarsa , olacak olanlar da olursa, .MESELE konusulmaz....[/color]
Menderes vesilesiyle konusulmayan,ABD-Menderes iliskileri ve Israil-Menderes görüsmeleri.
Günümüzde de ayni.AKP-ABD iliskileri,RTE-Gül Israil görüsmeleri. Konusulanin ne oldugunu bile insanlarimiz bilmiyor.Menderes-Özal.RTE-Gül cizgisinde ortak olan yanlar ABD-Israil Isbirliginin yaninda,Icerde ISLAMCILAR üzerinde yürütülen UYUSTURMA ve YOKETME Operasyonlari. Emperyalizmin Anadoluya, bu ellerde nasil sirayet ettigini bu cizgide konusmak..... [/size]
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE Cuma Ekim 15, 2010 3:57 am | |
| [size=18]Üstad'ın, Menderes, Erbakan, Demirel, Türkeş, Özal vs ilişkileri...
Gai illet İBDA...
Bu ilişkilerin anlatıldığı esere (Raporlar - KAvgam) dair, K'nın ihtarı: Aslolan muhakeme usulü...
Mesele de bu usulü, eşya ve hadiseler üzerinde tatbik edebilmede. Malumu meçhulden kurtarma davası. Olur-olmaz ayrı bahis, en azından denemedik denemez, yapabilecekken yapmadıklarımızın istenmesi davası.
Muhakeme usulü değil de şeklinde kalırsan, hep o şekli arasın. Donma, akışa ters.
"Müslüman elini küfre değdirse şeriat doğar"; nasıl?
Hayat, bizim tasniflerimize uymaz, manalar suret değiştirir, muhakeme usulüdür ki, şekilden kendimizi kurtarıp, manaları görmemizi sağlar.
Suret ve mana ilişkisi...
Suretler olmadan manalar ebediyyen zuhur etmez.
Bir şeyin aynı, aynı olduğu şeyden farklıdır da aynı zamanda.
O halde, suret ve mana ilişkisinde de nerede neye bakacağını bilmek gerekir ki, remz olan suret, manadan dolayı remz olması hasebiyle, zaten remz manayı işarete eder ki, suret de o manaya yuva olduğu için bir şey ifade eder. Aslolan mana ve bu manaya bağlı konjonktürel görüntülerdir. Mana aynı kalmak suretiyle, şekil, suret, biçim, form, norm, şahıs, vs değişebilir. Belli bir norm, şekil, suret, biçim veya şahıs, kendi devrinde belli bir manya yataklık etmişse, bakılması gereken o manayı temsil makamındaki zamani-konjonktürel olarak o mananın nerede ve kimde tecelli ettiğidir. Burada her daim aslolan mana olmak üzere, o manaya ifade zemini olan şekil, kendi döneminde geçerli sureeti ifade eder. Tıpkı Allah resulü'nün karşısındaki Ebu Cehil gibi. Ebu Cehil her devirde Ebu Cehil olarak anılır ama, zamanın gerekleri icabı, o manaya remz olan yeni suretler üzerinden manalar ifadeye gelir ve davalar da bu etyni remz şahıslar üzerinden yürür. Her devrin adamı, kendi Ebu Cehil'ini bulmak ve ona karşı koymakla mükellef. Suretlerde tecelli eden manaları hedef almayan, manaların tecelli zeminleri olan suretlerin yenilenişini farkedemeyen, ve bu yeni durumlara göre tavır alamayan mücadele, karşı olduğunu iddia ettiği yapıları yıkmak yerine yaşatır.
[/size] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MENDERES VESİLESİYLE C.tesi Ekim 16, 2010 12:06 pm | |
| "Ev hissi" dedik ya, bu minvalde okunması gereken bir yazı, aşağıda:
TUNCAY ÖZKAN IN BÜYÜK YANLIŞI
TÜRK YURDUNUN İLK VE ÖNCELİKLİ SORUNU YOBAZLIK MI ? YOKSA BAĞIMSIZLIK MI ?
BU BÜYÜK SAPTIRMACA TÜRK DİRENİŞİNİN DERLENİŞE ZARAR VERİYOR. TOPARLANMAMIZI YAVAŞLATIYOR. EĞER ÖNCE BAĞIMSIZ OLAMAZSAK, SÖMÜRGECİ GÜÇLERİN EGEMEN OLDUĞU BİR ÜLKEDE YAŞARSAK, İPLER EMPERYALİZM İN ELİNDE OLURSA; DOĞALARI GEREĞİ ÜLKEMİZDE SAYISIZ SORUN ÇIKARABİLİRLER. BU GÜN YOBAZLARI, PKK YI, YANDAŞ ÖRGÜTLERİ YARIN BİLMEM NE BELAYI BAŞIMIZA MUSALLAT EDEBİLİR, İSYAN ÇIKARTIR. DİLEDİĞİ PARTİYİ HÜKÜMET YAPAR... O HALDE BİZİM ÖNCELİKLİ SORUNUMUZ ”TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK” DEĞİL. “NE ABD NE AB TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE'DİR”
İLK GÖREVİMİZ; TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE İÇİN ÇALIŞMAK DERLENMEK OLMALI...
İŞİN BAŞINDA DİNCİLERE SİZ O YANA, SOLCULAR SİZ BU YANA, ÜLKÜCÜLER DİĞER YANA DİYE AYIRIRSAK; BU YÖNTEM, YALNIZCA BİZİ BÖLMEYE ÇALIŞAN EMPERYALİZMİN İŞİNE GELİR. HANGİ KURTULUŞ HAREKETİ ÖNCE BÜYÜK DÜŞMAN OLAN EMPERYALİZME YÖNELİK DEĞİL DE, İÇİNDE Kİ AYRIŞMAYLA BAŞLAYIP BAŞARIYA ULAŞABİLSİN?
VAR MI BÖYLE BİR ÖRNEK?
YOK.
ATATÜRK NASIL YAPTI? TÜM ULUSU, “ÖNCE VATAN” DİYE DERLEDİ DÜŞMANI VATANDAN ATTI, SONRA İÇ HESAPLAŞMAYA GİRİŞTİ; BU ARADA SÖMÜRGECİNİN KIŞKIRTTIĞI İÇ İSYANLARI DA EZDİ... ÖZKAN'IN YAPTIĞI GİBİ ASIL DÜŞMANI YOK SAYIP; ULUSUN ANA YAPISINI LAİKLER VE LAİK OLMAYANLAR DİYE BİR BÖLMEYE GİRİŞMEDİ.
ÖZKAN; BÖYLE BAŞLAMAMIŞTI ... ANCAK SON 5 AYDIR YANLIŞ GİDİYOR; 1- CUMHURİYET YÜRÜYÜŞLERİNDE ”NE AB NE ABD TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE” HAYKIRIŞINA KARŞI ÖZKAN, ”BUNU SÖYLEMEYİN ONLARLA DA İYİ GEÇİNMEK ZORUNDAYIZ” DİYE SUSTURDU... YERİNE “TÜRKİYE LAİKTİR LAİK KALACAK” - “YOBAZLAR İRAN A” DİYE BAĞIRTTI.
“BAĞIMSIZLIK” HAYKIRIŞINDA ORADAKİLERİN KAFASINDA ABD VE AB KARŞITLIĞI OLUŞURKEN, “LAİK KALACAK” HAYKIRIŞINDA YİNE KAFALARDA TÜRBANLILAR, HACILAR, YOBAZLAR - DİNDARLAR YANİ YANI BAŞIMIZDA Kİ BİZİM İNSANLARIMIZ HEDEFE KONULUYOR.
BU DURUMDA ÖZKAN'A SORMALI; YOBAZLARIN ARKASINDA KİM VAR?
GÜLEN ABD NİN ADAMI DEĞİL Mİ? NİÇİN ARKASINDA Kİ GÜÇLE DEĞİLDE CÜCE ADAMLARIYLA KARŞI KARŞIYA GETİRİYORSUN ?
ULUS BİR BÜTÜNDÜR. KANDIRILMIŞLARI DA KAZANARAK EMPERYALİZME KARŞI TOPLANACAĞIZ
ÖZKAN BAKIŞI İLE; DERLENMEK OLASI DEĞİL. TOPLANAN BİR MİLYON KİŞİYE SORALIM? ÖNCE BAĞIMSIZLIK MI YOKSA LAİKLİK Mİ ? BAĞIMSIZ OLMADAN NE OLABİLİR? OLSA OLSA BAŞKASININ KUKLASI... O GÜÇTE KUKLAYI DİLEDİĞİ GİBİ OYNATIR. BU GÜN LAİK YAPAR. ERTESİ GÜN SUUDİ YAPAR... OYSA BİZ ÇÖPLÜĞÜMÜZDE YABANCI BİR HOROZUN ÖTMESİNE İZİN VERMEMELİYİZ. 2- ÖZKAN; KANALTÜRK TV DE HER FIRSATTA TÜRK ULUSUNA TEPEDEN BAKAN, FRANSIZ YURTTAŞI MİNE KIRIKKANAT'A AB'NİN ERDEMLERİNİ, AB'NİN BİR UYGARLIK HEDEFİ OLDUĞUNU UZUN UZUN ANLATAN YAYINLAR YAPTIRDIĞI ORTADA İKEN HANGİ ULUSALLIKTAN HANGİ BAĞIMSIZLIKTAN SÖZEDİLEBİLİR ? ÖZKAN'A DİKKAT ETMELİ; ONCA KONUŞMASININ İÇİNDE AB'YE VE ABD'YE KARŞI DİŞE DOKUNUR TEK SÖZÜ VAR MI?
OYSA DİNCİLERİ DE, İŞBİRLİKÇİLERİ DE ÜSTÜMÜZE SALAN AB-D DEĞİL Mİ? TÜRK ULUSU ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR BİR BİR DÜŞECEK.
ULUS, 5000 - 7000 YILLIK BİRİKİMİ İLE OLAYLARI, OLUŞUMLARI YAN GÖZLE İZLİYOR. BU KOKU ALMA ULUSUN DOĞASINDA VAR. NE OLUYOR NE BİTİYOR, SEZİYOR.
NİÇİN ÖZKAN'IN SON TOPLANTILARINA KATILIM AZALDI? ÇÜNKÜ YAN GÖZLE İZLEYENLER NEYİN NASIL OLDUĞUNU DA GÖRMEYE BAŞLADILAR. AB, TÜRK YURDU ÜZERİNDE SEVR'İ YENİDEN DAYATIRKEN; SEN, MİNE'YE AB İYİDİR; AB YARARLIDIR; AB ASLINDA TÜRKLERİ UYGAR YAPACAK DEDİRTİRSEN; ORADA DURMAK, OLAYLARI, SÜRECİ BİR DAHA İRDELETMEK DURUMUNDA BIRAKIRSIN. TUNCAY ÖZKAN!.. LÜTFEN AB‘YE, ABD‘YE VE UZANTILARI MASONLARA, LİONSLALARA, ROTERYANLARA KARŞI TEK KELİME SÖYLE DE, TEK BİR YAYIN YAP, DİŞİMİ KIRAYIM YA DA MİNE KIRIKKANAT YERİNE AB UZMANI SN. YILMAZ DİKBAŞ'I ÇIKAR DA AB'NİN NE OLDUĞUNU BİR DE ONUN AĞZINDAN DİNLESEK!..
AYRICA DİKBAŞ'IN AB ÜZERİNE KONUŞMA İSTEĞİNİ NİÇİN YANITLAMIYORSUN ? ATATÜRK'ÜN DEDİĞİ GİBİ, “CUMHURİYET, FİKRİ HÜR; VİCDANI HÜR, NESİLLER İSTER” KUŞKUSUZ, ÖNCE YABANCI HOROZLARI ÇÖPLÜĞÜMÜZDEN ATACAĞIZ. SONRA BİZ İÇİMİZDE DERLENMESİNİ BİLİRİZ.
FERİT BALTACI 2 OCAK 2008 | |
| | | | MENDERES VESİLESİYLE | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|