Genç Furkan Şehit mi, İHH Sivil mi?
İsrail'in Mavi Marmara gemisine düzenlediği askeri operasyonda hayatını kaybeden vatandaşlarımız şehittirler. Maalesef, şehadetin ne olduğu konusunda da birbirimize düşmüş bulunuyoruz. "PKK'nın katlettiği şehitler dururken, Hamas sempatizanlarına şehit denilemez" türünden ve genellikle ulusalcılara mal edilmeye çalışılan görüş, sadece yanlış değil aynı zamanda İsrail'in safındaymış gibi görünme tehlikesi barındırdığından tuzak bir görüştür.
O insanlar şehittirler. İnandıkları bir dava için ölümü göze aldılar, abluka altına alınmış masum müslümanlara insanlık elini uzarmaya çalışırken öldüler. Dünyanın en kanlı devletine mazlumlar safından kafa tuttular. Onurlu ve kahraman bir biçimde öldüler. Şehadetleriyele müslümanlığı da Türküğü de en insanlık önünde onore ettiler.
Bu insanları öne sürüp siyasi paye toplamaya çalışanlara sorulması gereken soru, "PKK'nın katlettiği şehitler dururken, neden Filistin uğruna ölüyorsunuz" değil,
"Aynı duyarlılığı Irak'ta 1 milyon müslüman katledilirken, camilere postalla girilirken, Telafer'de katliam üstüne katilam yapılırken neden göstermediniz?" sorusudur.
"Bir kafile de Irak'a göndermeyi düşünüyor musunuz?" sorusudur...
İsrail kurşunuyla hayatını kaybeden dokuz vatandaşımızın kahramanlığını ve şehadetlerini sorgulamadan önce Irak'ta müslüman kadınlara tecavüz edenlerle el ele verip ortadoğuda emperyalizmin taşeronluğunu yürütenlerin neyin peşinde olduklarını sorgulamak gerekmektedir.
Bu satırlar yazılırken, yukarıdaki soru 32. Gün programında Sinan Oğan tarafından Abdurrahman Dilipak'a soruldu.
Oğan, Dilipak'a " Irak'ta, Karabağ'da, Bosna'da müslümanlar katledilirken neredeydiniz?" dedi.
Dilipak'ın cevabı: "Ben onlar için de mücadele ettim ama bu olaydaki başarıyı yakalayamadık nedense"
Dilipak'ın samimi olduğunu varsaymamızı gerektiren bu cevap bizi olayın en önemli noktasına götürmektedir.
"Ben onlar için de mücadele ettim ama bu olaydaki başarıyı gösteremedik nedense"
Aslında Dilipak, o "nedense"nin cevabını bilmesi gereken biridir ve yüksek bir ihtimalle biliyordur da..
O "nedense"nin cevabı şudur:
Irak'a yardım için başlatılan girişimler kamuoyuna bile yansıyamayacak kadar güdük kalmıştır, çünkü orada Türk Devleti'nin desteği yoktu.
Evet, Irak'ta yaşanan insanlık dışı drama devlet duyarsız kalmayı tercih ederken, Gazze'ye yardım faaliyeti planlı ve büyük bölgesel politiklara bağlamında sonuç doğuracak şekilde desteklenmiştir.
Bu, AKP'nin parçası olduğu yeni devlet yapısının yeni dış politika stratejisidir. İsrail-ABD eksenindeki çatlaklardan rol çıkararak veya çıkarılmış rollere taşeronluk yaparak hem Türkiye'ye, hem de Türkiye'yi yöneten Amerikancı İslamcı ittifaka bölgede avantaj kazandırma çabasıdır.
Ortada böyle bir "devlet politikası" olduğu içindir ki Abdurrahman Dilipak gibiler böyle bol keseden atıp, ucuz ve kolay yoldan kahramanlık peşine düşebilmektedir. "Filistin sorunu, Gazze'nin abluka altına alınmasıyla mı başladı ve İHH'nin gemileri yola çıkmadan önce Filistinliler yardıma muhtaç değil miydi?" diye sormak da icap eder.
Türkiye'den Filistin'e yönelik yardım faaliyeti tarih boyunca oldu. Bu faaliyetlerde özellikle son yıllarda İslami kesime mensup aktivist ve idealist vatandaşlarımızın daha ön saflarda yer aldıkları da doğrudur. Söylendiği gibi bu bir "sivil toplum inisiyatifi" olduğu ve öyle kaldığı müddetçe kimin önayak olduğunun da çok önemi yoktur.
İster islami duyarlılıkla, ister dünya vatandaşlığı duygusuyla, ister devlet eliyle yapılmış olsun, Filistin'e uzanan el Türk Milleti'nin elidir.
İHH, (İnsani Yardım Vakfı) ve bu örgütün son günlerde giderek sembollerle donanan, adeta "misyonerleşen" lideri Bülent Yıldırım'ın da çok iyi bildiği gibi Mavi Marmara gemisiyle götürülen insani yardım, şimdiye kadar götürülmüş olanların yanında cüzîdir. Oysa, sanki ilk kez Filistin'e insani yardım götürülüyormuş ve Mavi Marmara'nın öncülük ettiği filo bir an önce Gazze kıyılarına ulaşmazsa, Filistinliler toplu halde ölmeye başlayacakmış gibi bir hava yaratıldı.
İHH'nın Başkanı Bülent Yıldırım, acaba şimdiye kadar İsrail makamlarına, Filistinlilere ulaştırılmak üzere kaç gemi dolusu yardım teslim etti?
Bu yolla gönderilmiş yardımların ve İsrail istihbaratıyla neredeyse rutin hale gelen ilişkilerin haddini hesabını bilmiyor mu?
Tabii ki biliyor; biliyor ama yine de "ilkmiş gibi" davranıyor. Neden?
Türk ve Ameriikan Devleti'nin bu ortak operasyonunda İHH'ya görev düştü de ondan...
Biz, başkalarının yaptığı gibi "İHH, Hamas ve El- Kaide ile işbirliği içindedir" falan demiyoruz. Biz, İHH'nın Türk ve Amerikan Devleti ile işbirliği içinde olduğunu söylüyoruz. Bu "işbirliği" kimi zaman yapılan işin doğası gereği bir işbirliğidir; kimi zaman da Mavi Marmara olayında olduğu gibi devletlerarası bir operasyonda rol almaktır.
Gazze girişimi ikinci kategoridedir; sivil inisiyatif elbisesi giydirilmiş bir devlet operasyonudur.
ABD'nin, kontrolden çıkan İsrail'i, kendi elini ateşe sokmadan Türkiye'ye dövdürmek istediği kimse için sır değil. Böyle "arkası sağlam" bir İsrail düşmanlığı tabii ki sahipsiz kalmazdı ve her "hıyarım var" diyene tuzlukla koşturanlar, ihaleyi yine kimselere kaptırmadılar.
Böylece hem İslâm aleminin liderliğine soyunulacak, hem içeride tepe taklak gitmeye başlayan kamuoyu desteği yeniden toparlanacak, hem de Türkiye'deki yeni rol dağılımında taşlar biraz daha oturmuş olacaktı.
Son cümleyi açmak gerekirse: Mavi Marmara olayıyla birlikte, Türkiye'deki "liderlik konumunda" da netleşmeler ortaya çıkabilir.
Şeyhülislamlık'tan peygamberliğe, ****** olmaktan Nelson Mandela'lığa kadar yeryüzündeki bütün misyonlara talip olan Tayyip Erdoğan, kendisine sunulmuş olan "İslam alemi liderliğinde" karar kılıp, siyasi liderlik işini "kardeşim" Abdullah Gül'e bırakabilir.
Böyle bir rol dağılımına yavaş yavaş iknâ olmaya başlayabilir.
Ah, bir de kalbinin derinlerindeki "Yoksa bana oyun mu oynuyorlar, deliğe mi süpürecekler?" şüphesini atabilse....
NOT: İHH yöneticilerine soru: İsrail'in saldırısında ölenler neden genellikle en yaşlılar ve en gençlerden oluşuyor? Komandoların indirme yaptığı noktalara neden İHH'nın tecrübeli elemanları değil de 19 yaşındaki çocuklarla 65 yaşındaki yaşlılar yerleştirildi? Yaşlılar şehadeti ölümlerin en onurlusu saydıklarından, gençler de idealistlik oldukları ve adanmışlığa yatkınlarından dolayı mı? Açık soralım; böyle bir girişimin amacına ulaşması için şehit mi lazımdı da o insanların ön saflarda yer almasına göz yumuldu? Örneğin, saldırı anında Bülent Yıldırım ve gemideki diğer İHH yöneticileri neredeydiler?
Fatma Sibel Yüksek - Açık İstihbarat