[img]
http://www.timeturk.com/images/news/140620101135304623072.jpg[/img] [size=24][color:5f21=red]
Kırgızistan ve Orta Asya için savaş [/color]
[/size]
[size=18]
[color:5f21=yellow]
"Bu küçük ülkeye yapılan Amerikan müdahalesi, Gürcistan’daki Gül Devrimi ya da Ukrayna’daki turuncu ayaklanmadan çok daha önemlidir"[/color]
Rick Rozoff'un konuyla ilgili mondialisation.ca'da yayımlanmış makalesi;
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev tıpkı beş yıl önce iktidara geldiği şekilde, kanlı bir ayaklanma ile iktidardan uzaklaştırıldı.
2005’de kendisinin de katıldığı “Lale Devrimi”nden iki ay sonra seçildiğinden beri, ABD ve NATO’nun Afganistan’da yürüttüğü savaşta, en önemli transit geçiş ülkesi olan Kırgızistan’ın devlet başkanıydı.
Pentagon, Afganistan’ı 2001 Ekim’inde işgal ettikten hemen sonra, Manas’ta bir hava üssü (geçen yıldan beri adı Manas Transit Sevkıyat Merkezi) kurdu ve ABD ordusunun geçtiğimiz Haziran ayında yayınlandığı bir rapora göre, bu dönem boyunca, “Afganistan’a gidiş ya da dönüş yolunda 170 binden fazla koalisyon üyesi bu yolu kullandı; Manas, yedek malzeme ve donanım içeren; üniforma ile kişisel malzeme ya da görev malzemesi sağlayan 5 bin ton yükün aktarım noktasıydı. Şu an, yaklaşık 1000 NATO askeri ile 100 civarı İspanyol ve Fransız askeri bu üsten faydalanmakta.” [1]
Beyaz Saray’ın Afganistan ve Pakistan özel temsilcisi, Richard Holbrooke, Şubat ayında Kırgızistan’a ilk resmi ziyaretinde bulundu –diğer üç eski Sovyet ülkesi Kazakistan, Tacikistan ve Özbekistan’a yaptığı gibi- ve “her ay 35 bin askerin buradan Afganistan bölgesine gidiş-gelişte bulunduğunu” [2] ifade etti. Onun da belirttiği gibi bu, yılda 420 bin asker eder.
Daha küçük ölçeklerde olsa bile, ABD ve NATO, Güney Asya’daki savaş için Tacikistan ve Özbekistan’da da askeri üsler inşa etti. (Ancak Özbek hükümeti “Lale Devrimi”nden iki ay sonra, onunla aynı özellikleri taşıyan bir silahlı ayaklanmanın Andijan bölgesinde de başladığını ilan edince Birleşmiş Milletler Kuvvetleri’ne ülkeden çıkmaları emredildi. Almanya ise, 4.300 askerinin görevde bulunduğu Afganistan’ın Kondoz bölgesine kuvvetlerin geçişini ve askeri ekipmanın ikmalini sağlayan Özbek ili Termez’deki askeri üssü korudu.)
2009 Şubat’ında, Kırgız hükümeti ülkedeki ABD ve NATO kuvvetlerini boşaltacağını açıklamıştı ancak Haziran ayında Washington bu kararından vazgeçmesi için 60 milyon dolar teklif ettiğinde, bu teklife boyun eğmişti.
[color:5f21=yellow]
Kırgızistan Çin’le sınır komşusu [/color]
Kırgızistan, yalnız Çin’le değil; Kazakistan, Tacikistan ve Özbekistan’la da sınır komşusu. Rusya ile aralarındaki tek ülke olan Kazakistan sayesinde ayrılıyorlar. Çin ve Rusya’nın Kırgızistan’dan geçen yüzbinlerce ABD ve NATO askeri karşısındaki endişeleri hakkında bir fikir versin: Hayal edin ki, yüzbinlerce Rus ve Çinli asker düzenli olarak Meksika ve Guatemala’dan geçiyor. Ve bu gitgide artan bir sıklıkla, dokuz yıldır sürüyor.
Kırgızistan aracılığıyla Batı sadece bir baskı gücü uygulamayabilir, bir çekim merkezi de yaratabilir.
Ülke; Rusya, Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Tacikistan ve Özbekistan tarafından oluşturulan ve NATO’nun türdeşi sayılan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) ile Çin, Rusya ve üç diğer Orta Asya ülkesi tarafından oluşturulan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün bir üyesi.
ABD resmi kaynaklarına göre, 2005 Lale Devrimi’nden önce ve sonra, hiçbir ABD ve NATO uçuşu ne iptal edilmiş ne de rötar yapmıştı. Buna karşılık, CSTO’nun 6 ülkesinin uçuşları iptal edilmiş, birkaç gün gecikmeyle yapılmıştı.
2005 Mart’ındaki ayaklanma ve Askar Akayev’in devrilmesi, 2003 yılında Gürcistan’daki “Gül Devrimi”nden ve 2004 sonu ile 2005 başında Ukrayna’da yaşanan “Turuncu Devrim”den sonra, eski Sovyet ülkelerinde 16 ay içinde gerçekleşen üçüncü “renkli devrim”di.
Devrimlerin Kırgız versiyonu yaşanırken, Batı medyası hep aynı soruyu soruyordu: sıradaki kim olacak? Adaylar arasında Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Kazakistan, Moldova ve Özbekistan gibi eski Sovyet ülkeleri vardı. Hatta Rusya’nın adı anılıyordu. Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ile birlikte bu ülkeler, Bağımsız Devlet Topluluğu’nun on iki üyesinden onunu oluşturuyorlardı.
Fransız Basın Ajansı’nın 2005 Nisan’ının başında belirttiği gibi: “BDT, 1991’de oluşturuldu, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla aynı gün… Ancak geçtiğimiz 18 ay içinde, Kremlin’in sadık üç müttefiki devrimlerle sarsıldı: Gürcistan’da Eduard Şevardnadze, Ukrayna’da Leonid Koutchma ve geçtiğimiz hafta Kırgızistan’da Askar Akiev… Kırgızistan’daki yeni yöneticiler, devrik seleflerinin Moskova’yla yakın politik ilişkilerini sürdürmeyi seçmiş olsalar bile; hükümetin hızlı devrilişi, BDT’nin ömrünün uzunluğuna dair şüphelere yol açıyor.” [3]
Renkli devrimlerin ilkinin yöneticilerinden, Ukrayna ile Kırgızistan’daki muhalefetin “cesur” hareketlerini “Gürcü faktörü”ne mal eden Mihail Saakaşvili, Kırgızistan’daki ‘rejim değişikliği’ne çok sevinmiş ve eklemişti: “Olayların gelişimini izlemekle kalmayacağız, BDT imparatorluğunun yıkılması için sorumluluğumuzu yerine getireceğiz.” [4]
Ayaklanmadan hemen sonra, eski diplomat ve Hint politika yorumcusu, M. K. Bhadrakumar eski Sovyetler Birliği’nin kalbindeki “renkli devrimler” dalgasının nasıl göründüğünü şöyle yazmıştı: “Her bir ülke (Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan) stratejik olarak post-Sovyetik coğrafyada bulunuyor. Rusya’dan “kendi yabancılarını” yaratıyorlar. Son yıllarda, Washington, eski Sovyet Cumhuriyetleri bölgelerinde –Baltık Bölgesi, Kafkaslar ve Orta Asya’da- Rusya’yı endişelendiren bir inatçılılıkla etkisini arttırıyor.
2003’te, Akayev Rusya’nın Kant’a bir askeri üs kurmasına göz yumdu. Birleşmiş Milletler’in onu “kırmızı liste”ye alacağını biliyordu. Bu tarihten sonra, Kırgızistan’ın politik atmosferi ısınmaya başladı.
Aynı tarihlerde, ABD, değişik biçimlerde, Bişkek’de bir rejim değişikliği dilediklerini ifade etti. Kırgızistan’daki “devrim” birçok sürpriz ortaya çıkardı. Yola çıkış noktası olarak, bu devrimi Gürcistan ve Ukrayna’daki diğer iki “renkli devrim”le karşılaştırmak yeterli olacaktır.
İlk olarak, bu üç “devrim” arasındaki benzerliklerin altını çizmek gerek. Bu devrimlerin, ABD’nin 11 Eylül’den sonra Afganistan ve Irak’ta yaktığı Özgürlük Ateşi’nin yayılmasının bir parçası olduğuna inanmamız isteniyor. Fakat tüm bunların arkasında yatan gerçek şu ki; ABD bu ülkelerdeki değişiklikleri mevcut hükümetlerle yaşadığı güçlükler sebebiyle istedi. Başta üç ülkenin başkanı da –Gürcistan’da Edouard Şevardnadze, Ukrayna’da Leonid Kuchma ve Kırgızistan’da Askar Akayev- iktidarları süresince hep ABD’nin desteğine sahipti. Washington, bu ülkeleri, birçok kez, eski-Sovyet ülkesi sınırları içinde demokrasi ve küreselleşme umudu taşıyan kıyı neferleri olarak tarifledi.
Problem, ülkelerin Vladimir Putin’in yeni doğmuş Rusyası’na doğru kaymaları ile başladı.” [5]
Bhadrakumar’ın makalesinin yayımlanmasından yedi hafta sonra, yorumu ne bir eksik ne bir fazla olarak yetkili bir ağız tarafından, ABD başkanı Georges W. Bush tarafından, teyit edilecekti. “Gül Devrimi”nden 1.5 yıl sonra, Gürcistan’ın başkentine yaptığı gezide, ABD’nin eski bir bursiyeri ve temsilcisi olan muadili Mihail Saakaşvili tarafından karşılanan Bush “Gürcistan, eski-Sovyetler Birliği bölgesinde demokrasi ve özgürlüğün geliştirilmesi için en önemli yardımcımız olacak. Hedefimiz budur. Özgürlük ve demokrasinin korunması için herzaman sizin yanınızdayız” dedi. Ardından “Özgürlüğe yapılan katkılar içinde, en önemlisi sizin örneğiniz. Gürcistan’daki “Gül devrimi” olmadan, Irak’taki “Kızıl Devrim”, Ukrayna’daki “Turuncu Devrim” ya da Lübnan’daki “Sedir Devrimi” olamazdı” [6] diye ekledi.
Kırgız devlet darbesinden birkaç gün sonra, Bush Ukrayna’nın “turuncu” devlet başkanı Viktor Yuşçenko’yu ağırladı –Yuşçenko ocak ayındaki seçimlerde oyların yüzde 5,45’ini almıştı- ve “Ukrayna tarihinin yalnızca bir parçasına tekabül etse bile, Turuncu Devrim birçok başka yerdeki birçok başka devrimi temsil ediyor. Birlikte, özgürlüğün başka uluslara da yayılması amacını paylaşıyoruz” [7] diyerek ABD’nin de yardımlarıyla gerçekleştirdiği başarısını alkışladı.
CSTO ve BDT’nin dağılması tehlikesinin gündemde olduğu günlerde, Alman Der Spiegel “Devrimler, Rusya’nın parçalanışını hızlandırıyor” başlıklı bir yazı yayınladı. Kırgızistan’daki olaylar sırasında etkin rol oynamış kişilere önemli bir yer ayırdı. 4 Nisan 2004 tarihli Der Spiegel’e göre “Daha şubat ayında, Roza Otunbayeva (şuanki geçici hükümetin başkanı), Kırgız Devrimi’nin koruyucularına ve Özgürlük Evi’ndeki (Bişkek’teki muhalefetin yayınevine bağışta bulunan) Amerikalı dostlarına dürüstlükle sözler veriyordu… Demokratik süreci hızlandırmak maksadıyla ABD, sadece geçen sene, burslar ve bağışlar yoluyla Kırgızistan’a 12 milyon yardım aktardı. Aynı şekilde isyancı Güney Och bölgesinin yerel televizyon kanalı da finanse etti” [8] [9].
Balkanlar’dan Ortadoğu’ya yaşanan bu jeo-stratejik dönüşüm süreci; Özgürlük Evi, Demokrasi İçin Ulusal Bağış, Ulusal Demokratik Enstitü, Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitü ve bunlar gibi birçok uluslararası örgütün desteğinden yararlandı.
“Laleler” iktidara geldikten bir hafta sonra, Özgürlük Evi projesinin direktörü, Mike Stone, örgütün rolünü iki kelimeyle açıkladı: “Görev tamamdır” [10]. Bir İngiliz gazetesinde verdiği röportajda ekledi: “Bu küçük ülkeye yapılan Amerikan müdahalesi, Gürcistan’daki Gül Devrimi ya da Ukrayna’daki turuncu ayaklanmadan çok daha önemlidir” [11] demişti.
Yugoslavya’da Slobodan Miloseviç hükümetinin devrilmesi için örgütlenen gençlik örgütü modelini takip ederek, Batı tarafından bu ülkelerdeki “genç aktivistler”i örgütleyip finanse edecek yardımlar gönderildi.
Sadece isimlerini karşılaştırmak bile yeterli:
[color:5f21=yellow]
Yugoslavya’da: Otpor! (Direniş)
Ukrayna’da: Pora! (Nihayet!)
Gürcistan’da: Kmara! (Yeter)
Kırgızistan’da: Kelkel (Ayağa Kalk ve Yürü!)
[/color]
Arka planda, devrik Kırgız devlet başkanı, sonunun gerçek mimarlarını tespit etmişti. 2 Nisan’da ifade ettiği gibi: “Kırgızistan’daki Lale Devrimleri’ni destekleyen ve finanse eden uluslararası örgütler var. Olaylardan önceki hafta, internette altında ABD Kırgızistan büyükelçisinin de imzası olan bir metin gördüm. Bu metin, devrimin detaylı bir planını içeriyordu” [12]
Kırgız “Lale Devrimi” (daha önceleri “limon”, “gül”, ya da nergis devrimleri” olarak adlandırılmıştı) Gürcistan ya da Ukrayna’daki devrimler gibi anayasaya aykırı ve yıkıcıydı, ancak daha şiddetliydi. Och, Jahal-Abad gibi Güney illeri ve başkent Bişkek’de çok sayıda ölü ve yaralı vardı.
Kırgızistan’daki devrim aynı zamanda Çin’in komşularından birinde yaşanan ilk renkli devrimdi. Sadece Rusya ve Çin değil, İran da buradaki olaylara değin, rejim değişiklikliğinin nasıl bir yolda gittiğini görerek, ciddi endişeleri olduğunu açıkladı.
Soğuk Savaşın 40 yılı boyunca, dünyanın –yoksul, izole, önemsiz gibi görünse bile- hangi ülkesinde olursa olsun, seçimlerle ya da başka bir şekilde gelen politik değişikler, çok uzaktaki bölgeleri bile etkileyebilecek öneme haizdi. Politika yorumcuları ve dünya politikası sorumluları her zaman şu kritik soruyu soruyorlardı: Yeni hükümet ABD’nin mi yoksa Sovyetler Birliği’nin yanında mı saf tutacak?
Soğuk Savaş sonrası dönemde ise, soru artık felsefi-politik içeriğine sahip değildi ya da sosyo-ekonomik bir eğilime işaret etmiyordu. Yeni soru şuydu: Yeni yönetimler, ABD’nin küresel yada bölgesel hegemonya planlarını destekleyecek mi yoksa bunlara karşı mı çıkacak?
Şuan tüm göstergeler işaret ediyor ki; Washington, henüz tam olarak yeni Kırgız cumhurbaşkanı değilse de, Roza Otunbayeva’dan ve eski müttefiki “lale” Kourmanbek Bakiev’in devrilmesinden hoşnutsuz değil. Otunbayeva da hâlihazırda Manas’taki ABD üssünün kapanmayacağını ifade etti.
2005’teki darbenin üzerinden iki ay bile geçmeden, Otunbayeva dışişleri bakanıyken, muadili Condoleeza Rice ile Washington’da bir toplantı yapmıştı. Toplantının ardından “ABD yönetiminin Kırgızistan hükümetine ülkedeki demokratik süreci destekleyecek yardımlarının süreceğini” [13] açıklamıştı.
“Demokratik dönüşüm”den hemen sonra, Mart ayında, Gürcü Mihail Saakaşvili “Roza Otunbayeva, Tiflis’de birkaç yıl Birleşmiş Milletler’in Abhazya direktörü olarak çalışmıştı, Gül Devrimi sırasında Gürcistan’daydı ve neler yaşandığını çok iyi biliyor. Gürcistan deneyimi, Kırgızistan’da yaşanan birçok şeyin katalizörü oldu” [14] diyerek övünüyordu.
Otunbayeva, Amerikalılar’ın gözünde, iyi ve güvenilir referanslara sahip gibi görünüyor.
Hükümet yöneticileri –özellikle de Vladimir Putin- hâlihazırda 65 ölü ve yüzlerce yaralıya mal olmuş ayaklanmayı tanıdıklarını ilan ettiyseler bile, Rusya Kırgızistan’daki üssünde kırmızı alarm verdi.
İktidara gelecek yeni yönetim, bu küçük ülkenin ve (daha ancak 5 milyonu geçen) nüfusun ötesinde sonuçlara yol açacak. Ülke; iki ay içinde Kandahar’a yapılması planlanan büyük askeri saldırı kapsamında, ABD ve NATO’nun planlarını etkileyebilir. Diğer yandan, Avrasya’nın engin genişliğinde, Batı’nın potansiyel askeri nüfuzunun iki engelini teşkil eden; Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün geleceğini belirleyebilir.
Bahisler çok da yüksek olmayacaktır.
Notlar
[1] Stars and Stripes, 16 Haziran 2009.
[2] Agence France-Presse, 4 Mart 2010.
[3] Agence France-Presse, 3 Nisan 2005
[4] The Messenger, 31 Mart 2005.
[5] The Hindu, 28 Mart 2005.
[6] Civil Georgia, 10 Mayıs 2005.
[7] Associated Press, 4 Nisan 2005.
[8] Der Spiegel, 4 Nisan 2005.
[9] Ria-Novosti, 16 Nisan 2005.
[10] The Telegraph, 2 Nisan 2005.
[11] Ibid.
[12] Associated Press, 2 Nisan 2005.
[13] Interfax, 15 Haziran 2005.
[14] Civil Georgia, 30 Mart 2005.
[mondialisation.ca adresindeki Fransızcasından Ezel Ünal tarafından çevrilmiştir][/size]