AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz????

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz???? Empty
MesajKonu: ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz????   ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz???? EmptyÇarş. Mart 30, 2011 9:38 pm


[img]http://www.pressmedya.com/resimler/haber/asaf.JPG[/img]

[size=24][color:2be7=orange]
İslamcı aydından İngiltere'ye Küresel Cihad'la mücadele etme dersleri[/color]

[/size]


Türkiye'de de çokça tanınan Asaf Hüseyin'in İngiltere'de düzenlenen bir konferansta verdiği tebliğ, İngiliz Hükümeti'ne "islamcı cihadi akımlarla mücadelede" yol gösteriyor




Dünyada ve Türkiye'de İslamcı çevrelerce yakından tanınan akademisyen ve düşünür Asaf Hüseyin'in İngiltere'de Avam Kamarasının himayesinde gerçekleştirilen bir konferansta verdiği tebliğ İslam dünyasında çokça tartışılmıştı.

İslamcı kimliği ile tanınan bir aydının İngiliz Hükümeti'ne cihadi akımlara karşı nasıl mücadele etmesi konusunda öneriler verdiği tebliğin tamamı


[size=24]
İNGİLTERE'DE TERÖRİZMLE SAVAŞMAK: GÜLEN’İN FİKİRLERİ
[/size]
ASAF HÜSEYİN

Batı politikaları terörist ideoloji ve bunun kökeninde yatan sebepler üzerinde durmak yerine terörist gruplarla mücadeleye odaklanmıştır. Bu yazı terörizmle mücadelede terörist ideolojiyi üreten temel dinamikleri ve onları yok etmenin araçlarını belirlemeye çalışmaktadır.

Yaygın bir kanıya göre İslam, kendisi terörizmin bizzat sebebi olmasa da şiddet ve aşırılık eğilimlidir. Bu düşünce, tam tersi islam adına dünyada barışa ve daha iyi ilişkilerin kurulmasına yönelik çalışan birçok müslüman grup ve inanç temelli hareketler konusundaki yaygın cehaletten kaynaklanmaktadır. Gülen hareketi inanç temelli hareketler arasında en başarılı ve en çok tanınan harekettir. Politika yapıcılar bu tür hareketleri, motivasyonlarını, yöntem ve argümanlarını yakından tanımalıdır. Evet aşırılıkçı/ terörist ideoloji çürütülmelidir; ancak islamın bugün farklı bir çok yorumu arasında en radikal olanları medyada hakim olmakta ve dolayısıyla müslüman gençliğin dikkatini daha çok çekmektedir. Medya ve politika yapıcılar Fethullah Gülen ve onun gibi müslüman düşünürlerin algıladığı ve müslümanların çoğunluğu tarafından da benimsenen islam anlayışına yeteri kadar ilgi göstermemişlerdir. Oysa Gülen’in öğretileri, prensipleri ve hareketin faaliyet ve projeleri devlet politikalarını biçimledirme ve yönlendirme konusunda yardımcı olabilir. İşte bu yazı Gülen gibi düşünürlerin fikirlerinin terörizmle mücadelede uygulanabilir politikalara nasıl dönüştürülebileceğini ele almaktadır.

Giriş

Terörizm dünyada bir salgın hastalık gibi yayılmış ve özellikle hedef aldığı İngiltere, ABD ve kıta Avrupasını içine alan Batı dünyasına zor zamanlar yaşatmaktadır. Açıktır ki bir ülke saldırıya uğradığı zaman kendisini koruma hakkına sahiptir. Ancak burada önemli olan nokta karşı saldırının nasıl yapılacağıdır. Bu nokta ciddi bir şekilde düşünüldüğünde ise kime nasıl karşı konulması gerektiğine ilişkin daha fazla bilgi/malumata ihtiyaç doğmaktadır. Eğer bir ülke bir muharebe meydanında konvansiyonel bir savaşta ise bu bir ordunun bir diğerine karşı savaşı olacaktır. Ancak eğer ülkenin kendi sınırları içinde gerçekleştirilen terörist saldırılardan bahsediyorsak bu durum belirli bir muharebe meydanı söz konusu olmadığı için konvansiyonel bir savaş olmayacaktı r. Burada yalnızca saldıranların tespit edilmesi değil saldırının ilk etapta nasıl başladığı ve gelecekte tekrarlanıp tekrarlanmayacağı üzerinde de düşünmek gerekecektir. Bir diğer deyişle çeşitli Batı ülkelerindeki terörist saldırılar oldukça karmaşık bir sorun haline gelmiş durumdadır ve çoğunlukla saldırılara verilen karşılık yeterince etkili olmamaktadır.

7 Temmuz 2007’de İngiltere’de yeraltı tren hattında gerçekleştirilen terörist saldırı ülkede şok etkisi yaratmış ve bu olay ciddi soruları da beraberinde getirmiştir. Ülke şoktaydı, çünkü bombacılar çoğunlukla ingilterede doğmuş islami geçmişe sahip gençlerdi. 11 eylül saldırılarından sonra ingiltere hükümeti bu sefer kendi ülkesine saldırı düzenleneceğinin farkındaydı. Ancak saldırının dışarıdan geleceği ve dolayısıyla saldırganların kolayca tespit edilip yakalanabileceği varsayılıyordu. Bu varsayım tutmamıştır çünkü saldırganlar ya ingiltere doğumlu ya da göçmen aileler tarafından çoçukluklarından itibaren ingilterede büyütülmüş müslümanlardı.

İlgiliz hükümeti aşırılıkçı ideolojinin ingiliz toplumunda oldukça yaygınlaşmış olduğunu öngörerek saldırıların artacağını tahmin ediyordu, fakat bunlar ne zaman nerede ve nasıl yapılacaktı. Bunun yanında BBM (ingiltere doğumlu müslümanlar) faktörü de meseleyi iyice karmaşıklaştırmıştı.

Endişe ne türden olursa olsun halihazırda en önemli görev uygulanabilir ve yararlı bir karşı mücadele stratejisi ve yaklaşımı geliştirmektir. Hatalı bir stratejinin teröristlere ideolojilerini yaymayı sürdürmek için faaliyet alanı ve zaman kazandırarak yalnızca onların avantajına olacağını söylemenin gereği yoktur sanırım[img]http://www.tulumba.com/mmTULUMBA/Images/bk/zBK344470CA550_250.jpg[/img]

Bu yazı terörizmle, bir terör-karşıtı olarak yine islam yoluyla mücadele edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Çünkü teröristler faaliyetlerini islam’la meşrulaştırmaktadırlar. Köktendinciler islam’ı yorumlarıyla hiçbir ahlaki, etik değeri olmayan ve müslüman ve müslüman olmayanlar dahil masum insanları öldürmeyi (camilerin ve diğer mekanların içinde ve dışında bombalamalarla) meşru gören bir dine dönüştürerek terörizmle eşit hale getirmişlerdir. İslam terörizm ideolojisine indirgendiği için islama inanan her mümin gelecekte potansiyel bir terörist olarak algılanacaktır. Bu yüzden islam yeniden yorumlanmalıdır; fakat bu sefer de mesele “hangi islam?” sorusudur. İşte bu yazı bu soruya yanıt bulmaya çalışmaktadır. İngiltere büyük bir müslüman nufusa sahiptir; bu yüzden yetkililer bu stratejiyi ciddi bir şekilde değerlendirmelidirler. İngilterede yayılan radikal köktenci görüşler gözden düşürülmeli ve yok edilmelidir. Eğer bu görüşler yok edilmezse ingilterenin terörizmle mücadelesi teröristlerle mücadele etmek şeklinde sürecektir. Bu yazıda ortaya atılan çözüm ise terörizmin yok edilmesidir. Öneriler önemli katkılar olarak değerlendirilmelidir ve ancak bu yolla önlem alma stratejileri başarılı sonuçlar verecektir.

İngiliz hükümeti üniversitelerde yapılan islam çalışmalarına müdahale ederek değiştirmek; bir Entegrasyon ve Birlik Komisyonu kurmak hatta İngiliz Müslüman Forumu gibi müslüman organizasyonları destekleyerek islam’la ilgili bu sorunu çözmeye çalışmıştır. Daha sonra ayrıntılarıyla tartışacağımız bu yöntemlerin hiç biri başarılı olamamıştır.

İlk olarak önleyici stratejileri ele almak gerekmektedir.

Önleyici Yaklaşım

Önleyici yaklaşım bir terörist saldırının yapıldığı her ülkede otomatik olarak/kendiliğinden uygulanan bir yöntemdir. İngiltere’nin 7/7 sonrası önleyici yaklaşımında bir çok önemli nokta dikkate değerdir. Birincisi bütün kanunlar terörizmi önlemeye yönelik olarak çıkarılmalıydı. İkincisi soruşturma-takip önlemleri artırılmalıydı. Üçüncü olarak da teröristlerin muhtemel saldırılarına karşı şiddet yoluyla önlem alınmalıydı. Tüm bu önlemler Terörizm-Karşıtı stratejiler şemsiyesi altında uygulanmıştır. 2003’ten bu yana ingiliz hükümetinin anahtar stratejilerinden (CONTEST olarak bilinen) biri “insanların özgür ve güven içinde işlerine gitmesi için uluslararası terörizm riskini düşürmek” ti. Dahası, terörizmi önlemek için yasamaya ilişkin aşağıdaki kanuni düzenlemeler yapılmıştır.

1. Terörizm Yasası 2000 (TACT)

2. Anti-terörizm, Suç ve Güvenlik Yasası 2001 (ATCSA)

3. Terörizmi Önleme Yasası 2005

4. Terörizm Yasası 2006

Bu süreçlere ek olarak devlet ve birimleri tarafından bir kaç önemli birim daha oluşturulmuştur. Acil durum koordine ekipleri olarak bünyesinde, Koruma ve denizaşırı politikaları belirleme birimi, bakanlık istihbarat servisleri, MI&, GCHQ, MI5, yeni iskoç birimi ve benzeri birçok birimi barındıran Bakanlar Kurulu Öngürülmeyen Harcamalar Sekreterliği (COBRA) kurulmuştur.

Hiç kuşku yok ki terörizm karşıtı strateji oldukça zor bir görevdir ve bütün bu önleyici düzenlemeler gereklidir. Ancak bu süreç müslümanlar direksiyonu ilk müttefikleri ingiltereye bırakan arka koltuk yolcularına dönüştürülmediği sürece başarıya ulaşamayacaktır. Göründüğü kadarıyla ingilterenin teröre karşı bu stratejileri daha çok kendisini yıllarca zor durumda bırakan irlanda cumhuriyet ordusuyla (IRA) mücadelesindeki tecrübeye dayanmaktadır. Ancak islami köktencilik milliyetçi değil dini motivasyonlarla yapılan çok farklı bir terörizm biçimidir. Köktenciler ile, hiçbir zaman intihar bombacısı kullanmayan IRA’nın terörizm yöntemleri dahi farklıdır. İngilterenin karşı karşıya olduğu bu yeni tür terörizmin ne kadar karmaşık olduğunda kuşku yoktur. Bin Ladin, Molla Ömer ve Eymen Zevahiri hala gizlenmekte ve operasyonları yönetmektedirler. Sözde terör uzmanlarının göremediği gerçek ise, önleyici yöntemler ne kadar profesyonelce yapılırsa yapılsın teröristlerin bu yöntemlere karşı taktiklerinin de o kadar profesyonelleştiğidir.

Yetkililer islami cemaatlerle yakından ilgilenilmesi gerektiğini sonunda anladıklarında Blair radikalizmle mücadelede 12 maddelik bir liste ortaya atmıştır.

1. İstenmeyenleri sınır dışı etmek için yeni yöntemler, kitapçıları kapatmak, sınırdışı edilenleri kabul eden ülkelerle iyi niyet protokolleri imzalamak

2. Yurtiçinde ve yurtdışında terörizme göz yumulmasına ya da olumlanmasına karşı sert tedbirler almak

3. Herhangi bir yerde terörizme bulaşmış bir kimsenin iltica talebini otomatikman reddetmek.

4. Vatandaşlıktan çıkarma işlemleri için yetkililere danışmak ve bu konudaki prosedürleri daha basit ve etkili hale getirmek

5. Terör şüphelilerini de içeren, şüphelinin ülkesine iadesi işlemleri için maksimum zaman sınırı uygulamak

6. Terör şüphelilerinin yargılamalarının uzatılmadan tutuklanabilmesine olanak sağlayacak yargılama öncesi süreçte karar yetkisine sahip olmak

7. İngiliz kökenli sınırdışı edilemeyecek vatandaşlar üzerinde etkili gözetim ve kontrol yetkisini arttırmak.

8. Etkili karar verme ve diğer işlemler için adliyelerin kapasitelerini arttırmak

9. Hizb-ut-tahrir ve onun devamı bir organizasyon olan Al-Muhajiroun’u yasaklamak ve bu tür gruplar için yasaklamaları genişletmek

10. Vatandaşlık için yeni sınırlar belirlemek, islami cemaat içinde bir entegrasyon komisyonu kurmak

11. Camileri kapatmak için yeni yetkiler çıkarmak.

12. Sınır kontrollerini sıkılaştırmak, yeni vize kontrol mekanizmaları ve biyometrik vizeler kullanmak.




[img]http://www.saykitap.com/BSWEB/images/kitap/72472.jpg[/img]
Terörizmle mücadelede Blair’in bu politikaları etkisiz kalırken Gordon Brown başkanlığındaki yeni yönetimin güvenlik önlemleri konusunda aynı politikayı sürdürmekle beraber mücadelede soğuk savaş dönemini andıran bir ideoloji savaşını kazanmaya daha çok odaklandığı görülmektedir.

Gordon Brown ülkeye giriş çıkışlarda elektronik sistemlerle sıkı bir sınır politikası uygulayacağını belirtiyor. Ancak 7 Temmuz bombacıları çoğunlukla ingiltere doğumlu ve ülke içinde yaşayan vatandaşlardı. Bu durumda bütün müslüman vatandaşlar günlük hayatlarında sürekli kontrol mü edilecek? Kuşkusuz bu uygulanabilir değildir. Verilecek savaş elektronik değil, ideolojik savaştır ve mesele ingiltere’deki müslümanların kalplerini ve zihinlerini kazanma meselesidir.

Yok Edici Yaklaşım

Bu yaklaşım müslüman toplumla yakın ilişki içinde bulunmayı gerektirmektedir. Blair hükümeti de müslüman toplumla yakınlaşmaya çalışmış fakat islam toplumunu anlamaya yönelik derinlemesine bir yaklaşım içinde olmamıştır. Bunun yerine “olağan şüpheliler” olan ingiltere müslüman konseyinin üyeleri gibi kendi kendini tayin etmiş kişileri dinlemekle yetinmiştir. Ayrıca eski bir mücahid olan Hasan Butt’a göre ingilteredeki çoğu islami kuruluş islam teolojisi hakkında konuşmak istemiyor. İslam’ın inanmayanlara karşı şiddet uygulanmasına göz yumacak yorum alanlarının olduğu gerçeğini kabul etmek istemiyorlar. Bilim adamları islam’ın temel kaynaklarına yeniden dönmeli ve bugün için yeni kurallar ve müslümanların sorumluluk ve haklarına dair yeni yorumlar üretmelidirler.

İngiliz hükümeti yok edici yaklaşımın nasıl uygulanacağını anlamakta zorlanıyor olabilir. Sözü edildiği gibi yine “olağan şüpheliler” üzerinde durulursa sonuç alınamayacaktır. Çünkü söz konusu kişiler birkaç belirli mezhebe mensupturlar ve hükümet mezhep farklılığı konusuyla hiç ilgilenmemektedir. Oysa diğer tüm dinler gibi islamda da çeşitli mezhepler bulunmakta ve bunların bazıları –hepsi değil- radikalleşmektedir. Bu durumda islamın farklı mezhep ve yorumları üzerinde durmak gerekmektedir.

İslam’da temelde sunni ve şii olmak üzere iki mezhep bulunmakla birlikte bunlar kendi aralarında alt mezhep ve yorumlara bölünmüş durumdadır. İslam’ı anlayabilmek için bu bütün farklı yorum ve mezhepleri iki ana başlık altında toplayabiliriz: Aydın islam, Muhafazakar islam. Aydın islamın temeli Allah sevgisine dayanır. Aydın islam kavramının kullanılmasının sebebi Kuran’da Allah hakkındaki ayetlerde geçen O’nun en önemli özelliklerinden birisinin de Nur (ışık) olmasıdır. Müslümanlar Allah’a ne kadar yakın olurlarsa Allah’ın nuruyla o kadar aydınlanmış olacaklardır. Bu tarz bir islam yorumu ortaçağ islam tarihinin “altın çağ” olarak inşa edilmesinde önemli bir faktör olmuştur.

Aydınlanmacı islam düşüncesi Allah’ın inananlara bir ihsanıydı ve müslümanlar tarih boyunca bu düşünce sayesinde bilim, felsefe, sanat ve edebiyata orjinal katkılarda bulundular. İnsan Mevlana’nın Mesnevi’sini okuduğunda o eseri başyapıta dönüştürenin Allah sevgisindeki derinlik olduğunu kolayca görecektir. Ancak tarihi süreçte 18. Yy’da ortaya çıkan Vahhabilik gibi, aydınlanmacı islamı reddeden, Hz. Peygamberin sünnetine hiç saygı göstermeyip odak noktasına sadece Kuran’ı alan bazı reaksiyoner mezhepler doğmuştur. Vahabiliği Mısır’da Selefilik ve güney Asya’da Deobandizm gibi akımlar takip etmiştir. Burada önemli olan nokta bu tür mezheplerin çağdaş dünyada oldukça yaygın olduğu ve radikal muhafazakar islam düşüncesini benimsedikleridir. Bununla beraber yerel düzeyde bu ana mezheplerin yanında birçok farklı alt mezhepler mevcuttur. Bu anlamda mensubu oldukları mezheplerini alt-mezhep yorumlarıyla bozan, saptıran üç önemli isimden söz etmek gerekmektedir. Bir Vahabi olan Bin Ladin, selefi Eymen Zevahiri ve Deobandist Molla Ömer – birlikte El-Kaide örgütünü kurup Batı’ya karşı küresel savaş ilan etmiş bulunmakta ve tüm dünya çapındaki terörist saldırılarla müslüman ve müslüman olmayan masumları öldürmektedirler.

Burada ingiliz hükümetine düşen, hangi islam yorumunu ele alacağına karar vermesidir. Eğer muhazakar islam’ı merkezine alan bir önceki hükümetten farklı olarak aydınlanmacı islam’la birlikte olursa terörizmi yenme konusunda daha etkili stratejiler üretebilir. Eğer İngiltere’de terörizmin yok edilmesi için verilen bir ideolojik savaştan söz ediyorsak kuşkusuz aydınlanmacı islam’ın fikirleri en uygun seçenektir.

Diğer yandan radikal muhafazakar islam düşüncesindeki insanların hepsi terörist değildir tabiki. Ancak mensubu oldukları mezheplerin alt-mezhep yorumları ingiltereli müslümanların düşüncelerini çelebilir ve onları da terörist eylemler gerçekleştirmeye yönlendirebilir. İşte burada önemli olan bu tehlikeli yorumların ve eğilimlerin düşünce düzeyinde gözden düşürülmesidir. İşte bu yazı aydınlanmacı islam düşüncesinin müslüman halkın gönlünü ve zihinlerini kazanarak terörizmi yok etmede yardımcı olacağını öne sürmektedir.




[img]http://www.kitapadresi.com/kiboimg/9789753521451.jpg[/img]
İslami Çözüm

Radikal köktenciler terörizmin doğru bir strateji olduğu konusunda aydınlanmacı islamı savunan müslümanları ikna edememektedirler. Çünkü aydınlanmacılar bunun haklı olarak islam dışı olduğunu düşünüyorlar. Dolayısıyla yetkililer islam’ın gerçek yorumunu kitlelere nasıl sunabileceklerini düşünmelidirler. Bu yazının iddiasına göre İslam’ın dünya görüşü en iyi şekilde Fethullah Gülen gibi müslüman inanç-tabanlı liderler, eğitimciler ve düşünürler yoluyla yansıtılabilir.

Fethullah Gülen Türkiyelidir ancak uyruğu hiç önemli değildir, çünkü terörizmle mücadele eden ve terörist düşünceyi gözden düşüren islam’ın gerçek yorumunu savunmaktadır. Köktenciler islamı manevi değil, yalnızca politik bir araç olarak görmüşlerdir ve islam üzerine yapılan çalışmaların bir çoğu da islamı sanki başka hiçbir şey çıkarılamıyormuş gibi sürekli “Politik İslam” olarak adlandırmaktadırlar. Oysa Gülen’e göre İslam uygulanmayı bekleyen politik bir proje değildir. O, adil ve ahlaki bir toplum için fikir ve pratik kaynağıdır. Ayrıca Gülen, islam’ın herhangi bir parti kimliğine indirgenmemesi gerektiğini defalarca vurgulamıştır ve islamın siyasal bir araca dönüştürülmemesi konusunda oldukça hassastır.

İslamı gerçek anlamı ve pratiğiyle bir din olarak değil de bir politik ideoloji olarak görenler, islama dayanarak yaptıklarını iddia ettikleri eylemleri (özellikle politik olanları) bir gözden geçirseler göreceklerdir ki bu eylemlerin çoğunluğu kişisel ya da ulusal öfke, düşmanlık vb motiflerden kaynaklanmaktadır. Bir müslümanın tavır ve eylemleri islami temellere uygun olmalıdır. Bugün müslümanlar ideolojik ya da partizanca eylemlerde bulunup bunlara islami kılıf giydirmemeli veya basit istek ve arzuları fikir formunda lanse etmemeli. Eğer bunu başarabilirsek islamın asıl mesajı kitlelerce bilinecektir.[i]

Gülenin düşünceleri politik gücü elde etmeye çalışmanın çok uzağındadır ve daha çok Max Weber’in “dünyevi çilecilik” kavramını karşılamaktadır. Bu, bir yandan dünyayı ve dünyalığı reddederken diğer yandan dünya işlerinde aktif rol almak ve bu uğurda çok çalışmak gibi bir paradoksu ifade etmektedir. Bu çalışmalar arasında cami yerine okullar inşa etmek, dini eğitim yerine seküler eğitim programlarına yatırım yapmak, eğitim alanlarına kaynak aktarmak için iş dünyasında aktif rol almak vs. sayılabilir.

İslam orta yolu takip eden bir dindir, köktencilerin takip ettiği ekstremist yolu değil. Gülen’e göre islam materyalizm ve ruhaniliğin, rasyonalizm ve mistisizmin, dünyevilik ve çileciliğin , bu dünya ve öte dünyanın arasında, kısaca tam anlamıyla orta yolu gözeten bir dindir. Müslümanlar uzun yıllar ictihadı bırakıp taklitçiliğe saplandığından dolayı medeniyetlerini kaybetmişlerdir. Bugün tartışılmakta olan önemli bir mesele de müslümanların gayri müslim cografyalardaki hukuki konumlarının ne olduğudur. Hangi koşul ve ilişkiler çerçevesinde müslümanlar “darul Harb” denilen coğrafyalarda yaşamak durumundadırlar? Burada Gülen’in sıklıkla kullandığı “darul hizmet” kavramı aslında onu takip edenlere çizdiği misyonu da anlatmaktadır.

Gülen masum sivillere, kadın ve çocuklara karşı şiddetin insanlık dışı olduğunu özellikle vurgulamaktadır ve bu tür saldırıları tereddütsüz kınamaktadır. Ayrıca Bin Ladin’i islamın imajına zarar verdiği için açık bir şekilde şuçlamaktadır.

Dünyada en nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin'dir. Çünkü Müslümanlığın aydınlık çehresini kirletmiştir. Bir kirli imaj meydana getirmiştir. O korkunç tahribatı bundan sonra biz bütün gücümüzle tamire kalkışsak bile seneler ister. Her yerde değişik platformlarda anlatacağız. Kitaplar yazacağız. Müslümanlık bu değildir diyeceğiz. Bin Ladin, hissini, hevesini İslami mantık yerine koymuş, canavarlık yapıyor. Türkiye'de öyle düşünen insanlar varsa onlar da canavarlığa kilitlenmiş insanlardır. O mülahazayı lanetleriz.' [ii]

Radikal müslüman kendi medeniyetini tarihini araştırmaz, onun yerine yalnızca hilafet tarihine bakar. Halifelik döneminden bugünün dünyasına islami devlet modelleri kurar. Ancak bu, değişen dünyaya karşı sabit bir tarihselliği model almak demektir. Ne varki 8. Ve 16. Yüzyıllar arası bilim ve teknoloji ile Avrupa’yı da etkileyen bir medeniyet inşa eden islam bugün medeniyetini kaybetmiş durumdadır ve müslümanlar köktenci politika ve eylemlerle tekrar eski güçlerini ele geçireceklerine çok kolay ikna olmaktadırlar. Bu noktada Gülen müslümanlara medeniyetlerini nasıl yeniden inşa edebileceklerinin yolunu göstermektedir. Dolayısıyla Gülen hareketi titiz bir şekilde araştırılmalıdır. Bu yalnızca Gülen’in fikirlerinin kalitesinden dolayı değil, hareketin bugün dünyada ilerlemeci ve kapsayıcı kitle tabanlı az sayıdaki sivil toplum hareketlerinden biri olmasındandır.

Gülen dinler arası dayanışma ve diyaloga da oldukça önem vermektedir. Barışı sağlamak ve belli konularda dayanışmayı gerçekleştirmek üzere katolik Papa 2. John Paul, ortodoks hristiyanlarının ruhani lideri Patrik 1. Bartholomev ve İsrail Hahambaşı ile ilişkileri geliştirmiştir.[iii] Muhafazakar müslümanların çoğu diğer din mensuplarıyla herhangi bir ilişkide bulunmak istemezler. Oysa bugün İngiltere’de ya da Avrupa’nın diğer ülkelerinde yaşayan müslümanların diğer dinlere mensup kişilere karşı saygı temelli bir anlayış geliştirmelerine her zamankinden çok ihtiyaç vardır.

Sonuç

Bu yazıda Fethullah Gülen’in islam düşüncesi üzerine kısaca durulmuştur. Açıktır ki onun görüşleri ve hareketi daha fazla araştırılmalı ve ingiltere’de bu tür çalışmalar daha yaygın ve ulaşılabilir olmalıdır. Müslümanlar Gülen’in fikir ve öğretilerini reddetmeyeceklerdir çünkü bu görüşler islam dairesinin dışından değil içinden gelen görüşlerdir. Aslında hareketin bugüne kadar fikirlerini dünyada tam olarak yayamamasının sebebi onların Suudi Arabistan gibi petro-dolar devletler tarafından fonlanmıyor olmasıdır.

Bu yazıda tartıştığımız mesele üzerinden, terör uzmanlarının ya da politika yapıcılarının bazı meselelerin farkında olamayabileceği gerçeği çıkmaktadır. Birincisi yok edici önlemlere önem verilmeden sadece önleyici tedbirler hiç bir zaman etkili olmayacaktır. İkincisi tahmin ve öngörüye dayalı düzenlemeler oldukça karmaşıktır ve düzeltici yaklaşım dikkatli bir şekilde ele alınmazsa başarısız olacaktır. İslamın alt-mezhep yorumları teröre sebebiyet veren vüruslerdir. Bunlar tespit edilmeli ve bu düşünceler yok edilmelidir.

Üçüncü olarak eğer virüslü alt-mezhep yorumlarının yok edilmesine girişilirse bir sonraki adım islam’ın gerçek yorumuyla yakın ilişkiler kurmaktır. Burada hangi islam yorumuna destek verileceği önemlidir. İngiltere, Suudi devletinin desteklediği vahabi mezhepleri ya da iran’ın desteklediği şii mezheplerine karşı çağdaş dünyanın en güçlü sufi geleneğini temsil eden Gülen hareketini desteklemelidir. Bazıları kendi ülkesi olan Türkiye’nin kendisini neden desteklemediğini sorabilir. Ancak Türkiye laik bir devlettir ve diğer müslüman ülkelerde olduğu gibi hiç bir büyük islam düşünürünü desteklememektedir.

Son olarak terörizmle Gülen’in fikirlerini aktif politikaya dönüştürerek mücadele etmek için aşağıda sıraladığımız öneriler dikkate alınmalıdır.

Öneriler:

i. İngiliz yönetimi dünyanın en büyük dinlerinden biri olan islam’a desteğini açıkça ilan etmelidir. İslam’ı terörizmle bağdaştıran dezenformasyon oldukça yaygındır ve bu yaygın kanı başbakan dahil bütün politikacılar tarafından reddedilmelidir. Bir önceki başbakan ve amerikan başkanı da islam hakkında olumlu demeçler vermişlerdir ancak bu sadece bir ya da iki defa yapılmıştır. Terörle mücadele hergün sürdüğü ve özellikle müslüman teröristlere odaklandığı için GWOT (teröre karşı küresel savaş) ın islam’a karşı verilen bir savaş olduğu şeklinde yorumlanması sürpriz değildir. Son zamanlarda ingiliz hükümeti bunun farkına vardı ve özellikle GWOT kavramının kullanılmaması gerektiğini önerdi. Bu şüphesiz olumlu bir adımdır fakat asıl yapılacak olan, devletin bütün yetkilileri ile terörün herhangi bir biçimini ya da aşırılıkçı grupları doğrudan islamla bağdaştırmadığını açıkça her fırsatta dile getirmesidir.

ii. İngiltere müslümanlarla el ele vermeden sadece önleyici tedbirlerle terörizme karşı koyamaz. Bu yüzden birinci madde oldukça önemlidir. Müslüman toplum islam karşıtı bir bakış açısına sahip olduğundan şüphelendiği bir ingiltere hükümeti ile uzlaşamaz. Haçlı savaşlarından sömürgeciliğe İngiltere’nin geçmişi islam’la pek barışçıl geçmemiştir. Ayrıca yakın zamanda Salman Rüşdi’nin şovalyelikle ödüllendirilmesi de ingilterenin islam karşıtı olduğu düşüncesini güçlendirmiştir. Her ne kadar ödül kendisinin Güney Asya edebiyatına katkısından dolayı verilmiş olsa da, onun için bu ödülü önerenler bunun islam dünyasında yaratacağı etkiyi düşünememişlerdir. Bu tür ödüller ingilterenin güvenilirliğine ve saygınlığına vereceği zarar veya fayda düşünülerek tekrar gözden geçirilmelidir.

iii. Terörizmle yalnızca ingiltere içinde değil küresel ölçekte mücadele verilmelidir. Bu anlamda dünyadaki tüm müslümanların gönüllerini kazanacak politikalar üretilmeli ve islam’ın sufi yorumu küresel ölçekte desteklenmelidir. Böylece sufi müslümanların desteğini yanına alacak ve ingiltere islam toplumlarında bir sempati alanı kazanacaktır.

iv. Şüphe yok ki dünyada muhafazakar müslümanlarla aydınlanmacı müslümanlar arasında ciddi bir mücadele söz konusudur. Bu durumda batı dünyası hangi tarafı destekleyeceğini açıkça belirlemeli ve islamın aydınlanmacı yorumuna hem islam dünyasında hem de ingiltere içinde ekonomik ve politik destek vermelidir.






[i] http://en.fGülen.com/content/view/1336/13/

[ii] Akman, N., Zaman, March 22-April 1, 2004.

[iii] John Voll, Fethullah Gülen: Transcending Modernity in the New Islamic Discourse in M. Hakan Yavuz and

John L. Esposito (Ed) Turkish Islam and Secular state: The Gülen Movement. Syracuse: Syracuse: NJ. University

Press. 2003. p238

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz???? Empty
MesajKonu: Geri: ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz????   ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz???? EmptyÇarş. Mart 30, 2011 9:53 pm

Eee, burda AKp ne yapıyor ki? AKP'yi niye model edeceğiz diye tutturdular? AKP'yi model yapacağız repliği bana, Türk filmlerindeki, "Kız gel seni artiz yapayım, dizimde oynatayım!" repliklerini çağırıştırır. Hani filimlerde gördüklerine özenen kasabalı kız Yeşilçama, dolayısıyla Beyoğlu'nun ara sokaklarına düşmüştür ya...

Şimdi birileri de merkez-metropol BATI'nın taşrası Anadolu'dan çıkmış, onların kurallarıyla büyük olmaya çalışıyor, bu filmde başrol oynayacaklarını, Batı'dan rol çalacaklarını zannediyorlar. Rol çalma argümanı, zaten başlıbaşına sahnede oynanan oyunu meşru kabul etmeyi gerektirir. Kahraman odur ki, perdeyi yırtsın ve sahnedeki oyunun sahteliğini göstersin. Devirsin, devrimci olsun, devrim olsun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ASAF Hüseyini NASIL Bilirsiniz????
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!
» You tube' a video nasıl eklenir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Siyaset :: Fetullah-
Buraya geçin: