AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!

Aşağa gitmek 
5 posters
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: FETULLAHÎ ÇİFTLİK   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyCuma Nis. 23, 2010 7:51 pm

Amerika'daki Fetullahî Çiftliğin İç Yüzüne Dair...


[size=18]


[color:bd0f=red]ABD'nin Yeni "Manhattan" Projesi ve Gülen Cemaati[/color]

Açık İstihbarat

www.acikistihbarat.com 21.04.2010


Abartı , gerçeğin ve ancak gerçek sayesinde vücud bulabilecek olan adaletin düşmanıdır. Bu nedenle; abartıdan medet ummak uzun vadede hedefinize aldığınız odağın elini güçlendirir, elinizdeki silahı alıp size doğrultmasına neden olur.

Gülen cemaati ile ilgili ; ABD'deki bir aşırı sağcı blog yazarının haberi ile tetiklenen haberler zinciri abartının bumerang özelliğine güzel bir örnek.

ABD'deki sağcı bir blog yazarı Gülen'in çiftliği hakkında ; ABD'lilerin zeka seviyesine hitap eden ve onları rahatlıkla ajite edecek bir yazı yazdı ve işi Gülen'in çiftliğinde kalaşnikoflu silahlı eğitim yapıldığına kadar vardırdı. Bu blog yazısının üzerine giden Pocono Record gazetesi ise çiftlikte gerçekte ne olduğunu ortaya koymak adına çiftliği ziyaret etti ve ortaya Gülen propagandasına dönüşen bir haber çıktı.

Kalaşnikoflu eğitim çamuru atalım denirken; "kamil ve barış dolu insanlar cenneti" propagandası ile son buldu.

Halbuki ; Gülen'in çiftliğinin sırrı, olduğu iddia edilen kalaşnikoflu eğitimlerde değil.

Gülen'in çiftliğinin sırrı görebilenler için açık. Açık İstihbarat olarak; AB-D kontrolündeki Gülen Hareketi'nin Kabala ve Pentagon jargonu ile barışıklığına daha önce dikkat çekmiştik.

Bu bağlamda Gülen'in çiftliğinin ismine dikkatinizi çekiyoruz :

"Altın Nesil Eğitim Merkezi"

"Altın Nesil"; AB-D'nin başat gücünü teşkil ettiği küresel güçlerin yeni "Manhattan Projesi"dir.

"Manhattan Projesi", bilindiği üzere, bünyesinde binlerce kişi çalışmasına rağmen yıllarca gizli tutulan ve ABD'nin atom bombası üretmesi ile sonuçlanan projedir.

"Altın Jenerasyon" projesi atom bombası değil; "üstün insan" üretmeyi amaçlayan bir eugenics (insan ırkını geliştirme) projesidir.

AB-D'nin Nazi Almanyası'ndan devraldığı bu çok ayaklı proje için dünya çapında kurulmuş "laboratuvar" ortamları vardır . Cemaatler bu laboratuvar ortamlarının oluşturulması için ideal platformlardır. Keza ; büyük deprem felaketleri sonrasında Hristiyan cemaatler tarafından bölgeden çalınan bebekler de (Bkz: Marmara ve Haiti Depremleri) bu "laboratuvar"lar için ideal malzemelerdir."Cennet kokuları" koklatılarak cinayetlere yollanan Alparslan'lar ideal sonuçlardır.

Son yılların en popüler dizisi "Lost" , "bir deney adasında kaybolan bir insanlık" hikayesi üzerinden kamuoyunun bilinçaltına farklı bir mesaj kazımaktadır. Keza; bugün CIA tarafından finanse edildiği resmi kanıtlarla belgelenen George Orwell'in ünlü romanı "Hayvan Çiftliği" bu yönde dünya kamuoyuna sunulan ilk işaret fişeklerindendir.

Sözkonusu "laboratuvarlardan" tetikçide çıkarabilirsiniz, siyasi lider de. Önemli olan; çeşitli yöntemlerle (ruhani, fiziki, sosyal , farmakolojik, v.s.) öz benliğinden koparıp amaçlarınıza hizmet edebilecek kıvama getirebileceğiniz insanları seçebileceğiniz uzun vadeli havuzlar oluşturmak ve bu havuzları farklı gerekçeler altında işletebilmektir.

Cemaatler, son yıllarda şehirlerde mantar gibi biten bireysel gelişim "cemaatleri", "liderlik" programları bu yönleri ile istihbarat servislerinin ya bizzat kurduğu ya da sızdığı yapılar olarak ideal insan havuzlarını teşkil etmektedir

Gülen cemaati; kalaşnikof iddiaları ile değil , AB-D'nin başat rolü oynadığı küresel güçlerin Manhattan Projesi olan "Altın Jenerasyon" projesine sunduğu dünya çapındaki bu değerli insan havuzu rolü ile incelenmelidir.


Açık İstihbarat

---------- Gülen'in Çiftliği ile ilgili Gerçek Gündem'de Yeralan Haber ------------------------


Fetullah Gülen’in çiftliğini hakkında ağır bir yazı yazan gazeteci görüntüledi.

Amerika’nın Pennsylvania eyaletinde yaşayan bir aşırı sağcı eski gazetecinin,

“Dünyanın en tehlikeli İslamcısı aramızda yaşıyor” başlıklı bir haberi sitesinde yayınlaması olay yarattı. Fethullah Gülen’in yaşadığı bölgede yayın yapan Pocono Record gazetesi Gülen’in kaldığı çiftliğe gitti

Resmi kayıtlarda ’Altın Jenerasyon İbadet ve Dinlenme Merkezi’ olarak görünen evi görüntüleyen gazete komşularıyla konuşup iddiaların asılsız olduğunu manşet yaptı. Gülen’in akciğerlerinin su topladığı ve odasından sadece cemaate imamlık yapmak için çıktığı da haberde yer aldı

1999 yılında Amerika’ya giden ve 11 yıla yakın süredir hayatını bu ülkede sürdüren Fethullah Gülen’in Pennsylvania eyaletindeki Pocono Dağı eteklerinde yer alan Saylorsburg kentinde kaldığı çiftlik ilk kez görüntülendi.

Vatan Gazetesi'nden Uğur Koçbaş'ın haberine göre; Gülen’in yaşadığı villayı gün yüzüne çıkaran gelişmeler ABD’li öğretim üyesi olan eski FBI danışmanı Paul L. Williams adlı aşırı sağcı gazetecinin “Son Haçlı Seferi” adlı internet blog’unda yazdığı yazı ile patlak verdi.

Williams, Gülen’in yaşadığı “Altın Jenerasyon İbadet ve Dinlenme Merkezi” ne (Golden Generation Worship and Retreat Center) gidip burada çektiği fotoğraflarla Gülen’i ağır ifadelerle eleştiren bir yazı yazdı.

“Dünyanın en tehlikeli İslamcısı’nı Afganistan’da, Pakistan’da, Sudan’da ya da Somali’de aramayın. Yanıbaşımızda 30 milyar dolarlık servetiyle dünya genelinde bir halifelik kurmak için çalışıyor. Çiftlikte Kalaşnikof’larla silahlı eğitim yapılıyor. Çevredekiler yükselen silah sesleri nedeniyle FBI’a defalarca şikayet iletti. FBI da buraya baskınlar düzenledi.

Ancak valiliğin Gülen’i bölgeden gönderme girişimleri kendisine Green Card (Yeşil Kart) verilmesi sonrasında sonuçsuz kaldı. 100 dönümlük çiftlikteki helikopterler alçak uçuş yaparak çevredekileri rahatsız ediyor. Silahlı 100 İslamcı tarafından kale gibi korunan çiftlikte yaşayan Gülen’in bu aktivitelerine FBI, CIA ve federal hükümet nasıl sessiz kalıyor?”

diye sordu.

Komşularla konuştular

Williams’ın bu yazısı çiftliğin çevresinde yaşayan Amerikalılar arasında huzursuzluk yaratınca bölgede yayın yapan yerel gazete Pocono Record, “ABD’de şok etkisi yarattığını” söylediği yazıda yer alan iddiaların doğru olup olmadığını incelemek için çiftliğe giderek çekim yapmak istedi.

Merkezde yaşayan Gülenciler de yazılanların iftira olduğunu kanıtlamak adına Fethullah Gülen’in yaşadığı evi ve çiftliğin birçok noktasını fotoğraflama izni verdi.

Gülen’in yaşadığı villa da 11 yıl sonra ilk kez bu şekilde görüntülenmiş oldu. Gazete ayrıca çiftliğin çevresindeki Gülen’in komşularıyla da röportaj yaptı ve, Amerikalılar’ın “Hiç silah sesi duymadık. Beraber piknik yapıyoruz. 11 Eylül’den sonra defalarca kapımızı çalıp yaşananlardan dolayı özür dilediklerini ve bu saldırıyı yapanların İslam’la alakası olamayacağını anlattılar” şeklindeki sözlerine yer verdi.

Howard Beers adlı Amerikalı haftada 6-7 gün çiftliğe gidip oradaki tadilat işlerini yaptığını belirterek, “Hepsi çok iyi insanlar. Eğer burada bahsedilen şeylerden biri yaşanmış olsaydı bunu ilk görecek insan ben olurdum. Çiftlikte olduğum süre içerisinde hiç bir zaman ne bir silah gördüm ne de silah sesi duydum. Söylenenlerin hepsi asılsız” ifadesini kullandı.

GÖLET VE REZİDANSLAR VAR

Pocono Record gazetesi muhabiri Dan Berrett, 5 milyon müridi olduğunu söylediği Gülen’in yaşadığı çiftliğin bir dinlenme merkezini andırdığını, içinde basketbol ve futbol sahaları, eski ağaçlar, gölet ve çiftlikte yaşayan 100 kişi ve ziyarete gelen konuklar için rezidanslar bulunduğunu yazdı.

O ADAMIN SÖYLEDİĞİNİN TERSİYİZ

Amerikalı gazeteciye faaliyetleri ve Gülen hareketi konusunda bilgi veren merkezin başkanı Bekir Aksoy, “O adamın söylediklerinin tam tersiyiz” açıklamasını yaptı. Berrett de çiftlikte bulunduğu süre içerisinde hiç silah görmediğini, orta yaşlı, modern kıyafetler giyen ılımlı ve bıyıklı insanların burada yaşadığını, ayrıca başörtülü kadınların ve kız çocuklarının da göze çarptığını aktardı.

‘GELİŞİ BİR KAZAYDI’

Çiftlikteki merkezin yöneticileri, Gülen’in kendilerinin misafiri olduğunu belirterek girişte güvenlik önlemlerinin alınma sebebinin de Gülen’i yağmur gibi gelen Türk ziyaretçilerden korumak olduğunu söyledi. Bekir Aksoy, “Burayı çok sevdi ve bir daha da ayrılmadı. Aslında buraya gelişi bir kazaydı” dedi.

Akciğerleri su topladı

Merkezde Gülen’le birlikte yaşayan Türkler, gazeteye verdikleri bilgide 68 yaşındaki Gülen’in sağlık problemlerinin arttığını ve akciğerlerinin su toplamaya başladığını aktardı.

Ayrıca diyabet, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı bulunduğunu belirtti. Bu nedenle odasından günde 5 vakit kılınan namaza imamlık etmek için çıkması dışında çok nadir dışarıya adım attığını anlattı.

Çiftliğin eski bir yaz kampı olduğu, Kemal Özgür adlı mikrobiyolog bir Gülenci’nin Minnesota’da tanıştığı Gülen’i buraya devat etmesinin ardından Fethullah Gülen’in o zamandan bu yana hayatını burada sürdürdüğü belirtildi.

FBI’ın çiftliğe geldiğini doğrulayan merkez, bunun Gülen’in göçmenlik tartışması sırasında gerçekleştiğini ve uzun yıllar önce olduğunu kaydetti. Gazetenin bilgisine başvurduğu FBI ajanı J.J. Klaver da, “Yıllardır o çiftliğe hiç gitmedik” bilgisini iletti.[/size]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyCuma Nis. 23, 2010 8:00 pm

[size=18]Açık İsithbarat'ın "Alpaslan" yorumuna iştirak etmediğimizi özellikle not düşmemiz gerekir.

Altın nesil mevzuunaa gelince, bu da Büyük Doğu - İBDA'dan aparmaa bir tabir.

Emperyalizm, bize karşı bizim silahlaarımızı, jargonumuz kullanarak zafer elde etmeye çalışıyor. başka türlü müslümanlara tesir edemeyeceğini anladı ve gördü ki İBDA'nın dili, müslümanları peşinden sürüklemektedir ve bunu engellemenin yolu, bu dili dejenere etmekten geçer. Tıpkı, Telegram'da, TG'nin, K'ya karşı kullanımında olduğu gibi.

Emperyalizm bunu yıllardır yapıyor ama bu son yıllarda artık iyice kemale ermeye başladı.

Altın nNsil olsun, AKP olsun, Taraf gazetesi olsun vs.

Taraf'ın kullandığı siyaset dili, kavga dili, polemik dili, bizim Taraf dergimizden aparma. AKP zaten İBDA kaçkınlardınan müteşekkil. Fetullahîler de malum....[/size]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
keyfiyet

keyfiyet


Mesaj Sayısı : 224
Reputation : 16
Kayıt tarihi : 18/05/09

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyC.tesi Nis. 24, 2010 8:41 am

Derginin adı "Aksiyon"

Sır Kapısındaki meleğin insan hali : "Salih"

Falanca salak -kollama, tek Türkiye vs.- dizideki komserin adı : "Necip"

isimler...kavramlar iğdiş edilmekte.

**************

M.Ali Şahin - Haşim Kılıç - Taner Yıldız ...Abdullah Gül,,,

Sahtelikler ve aparmalar...

Boşluklar, p.ştluklar...

...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyC.tesi Nis. 24, 2010 12:38 pm

[color:2adc=white][size=18]İşte savaş böyle yürüyor.

Hani geçenlerde Ergenekon Operasyonlarında geçen bir sunumu olduğu gibi almıştı Zaman gazetesi. O sunumda K'nın resmiyle Fetullahın resmi yanyana. Zaman o resimleri hiç de komplekse kapılmadan yayınlıyor. Verilen emsaj açık: Bizim hiç kompleksimiz yok, bakın düşman aynı, sizle bizi aynı safa koymuşlar...

Bunu yuttunuz mu işiniz bitik demektir. Zaten Ergenekon operasyonunu maksadı da bu değil miydi?

Operasyon çerçevesinde kadraja soktukları iflah olmaz İslam düşmanlarını öne çıkartıp, bunlara tepki olarak sahte kutuplaşmada Amerikanın tarafında yer almak. İsterseniz buna tarafsız bırakılmak da diyebilrisiniz.

Aynı şeey Saddam için de yapılmıştı. Saddam'ın geçmişteki zulümleri öne çıkartılarak, bu gün Amerika ona saldırırken, iki taraf arasında tarafsız kalınabileceğini zannetmişti birileri. "Zalim Saddam, kahrolsun Amerika" sloganlaarı altında, işgalci düşmana Irak'ın kapıları açıldı. Sonra da milyonlarca telefat karşsıında da timsah gözyaşları.

Aynı şey türkiye'de de olacak. Orda nasıl Baas'ı direnişte İslamcı değil diye safdışı etmeye kaalktılarsa, burda da direnmek isteyenleri, "senden adam olmaz" diyerek safdışı bırakmak istiyorlar. Adam direnmek istemekte, önce ideolojini değiştirmelisin şartı getiriliyor. Sanki İbdacı olmayan işgalciye karşı savaşaamaz gibi sakat bir mantık. Savaşmak istiyorsan, al sa na hazır kıta. Niyetin varsa. Adam ibdacı olur olmaz, müslüman olurolmaz, bu Allah'ın nasip etmesiiyle alakalı bir durum. Sen Allah mısın ki, böyle bir şart koşabiliyorsun? Yani aslında niyetin emperyalizme karşı kavga etmemek oluyor.

Tabi kimi iyi niyetli safoşlar için de Malkolm X'in beyaz bir kızın destek vermek istemesini, sırf teninin beyaz olması hasebiyle reddedişini hatırlatalım. Malkolm, o kızı reddetmesinden dolayı, o yarayı ömür boyu içinde taşımıştır.

Bu gün için Kemalim'in bitmiş olduğu bedahet. Bitmiş bir Kemalizm'le mücadele etmeye devam etmek, yeldeğirmenleriyle savaşmak olur. Kemalim'i, Batı, AKP-Fetullah olarak yeni bir hüviyete sokuyor. "Ökse ideoloji"... Dün islama cepheden saldıranlardı iktidar, bu gün islamı içten yıkanlar.

Mesela, Zaman Gazetesi'nden bir başka karikatür. Bir Canavar, üzerinde Ergenekon yazmakta. Ve o Ergenekon canavarının üzerinde çaşitli etiketler. İşçi Partisi, Ulusalcılar, DHKP-C, İBDA-C, Hizbullah filan. Meram anlaşılıyor, bu yeni paradigmaya muhalif olan herkes Ergenekon. Ergenekon'un temel maantığı bu yani. Ön planda askerin olması, İşçi Partisi'yle vs. başlayan bişr süreçte işin askere gelmesi ve orada düğümlenmesi...

Türkiye'de gerçek muhalefeti temsil eden İBDA olduğuna göre, askerin bu şekilde yıpratılması neticede, askeri müsbet bir hamle yapamaz hale de sokar ki, bu da bu askerî yapının İBDA'cılaşmasına da mani olmak manasını haizdir. İnsan kendisini gerçek muhalefet olarak kabul ediyorsa, o zaman yapılan her operrasyonunnihayetinde kendisinee karşı yapıldığını ve bunun nasılını da göstermek, müdahil olmak durumunda. Gerçek bir muhalefet, iktidarı almak isteyen bir fikir hareketi, her türlü muhalefetii, kendi merkez kimliği etrafında halkalamasını bilen, buna dair dil geliştirebilendir. Adamlara tesir edemeyeceğin yerde, buna gücünün yetmediği yerde, uzanamadığın üzüme koruk demek, kıskançlıktan başka bir şey değil.

Bu korukçular, dünden bu güne aynı psikolojide devam ederek bu günlere geldiler. Ya yapılanları taklit ederek, ya da üzüme uzanamadığı yerde de koruk diyerek. Korukçuların iflah olma zpsikolojilerini tedavi etme kaabiliyetii kimsede yok. Zira en büyük imamların da ifade ettiği üzere, hased ve kibir, tedavisi en zor ruhî marazlardan ki, o ancak mürşşidi kamilin işi. Adam o kadar kıvranıyor ki, yok kendiisi aramış da bulamamış filan. Böyle biir şeyin bir izi, emaresi olmaz mıymış? Fitne çıakracak ya. Şimdi böyleleri biz Metris'te gördük. Adam Metris'e gelmiş, orda Kvar, başta o var, işler O'nun kontrolünde yürüyor. İş yapan arkadaşlaara müdahale de etmiyor. yani, yanlış yapılmadığı müddetçe, zaten müdahaleye de gerek yok.. İlk geldiğinde de onu söylemişti zaten, burayı umduğumdan çok daha iyi buldum diye. Neyse, K'dan sonra cezaevine girenler arttı filan derken, bazıları cezaevini umduğğu giibi bulamamış vs. Artık patladı: "Beyefendiye servis beğendireniyoruz!" Psikolojiyi anlıyorsunuz değil mi? Adam ekende yok, biçende yok, servis beğenmiyor. Lokantaya geldi de servis beğenmiyor. İş yapan adam göze batacak bir yanlış yaptığında zaten K müdahale ediyor, sen kaçmışsın bir deliğe, iş yapan adama bok atıyorsun, sonra da umduğum gib değil filan. Böyle olur mu? Şöyle olmaamalı. BU yanlış strateji filan. Fitne burdan çıkıyor işte. mesele bu dümbelekler değil de, bu dümbelekleri eskiden beri tanıyoruz, bazı yeni gelenler İBDA'yı bunarın şahsında tanıyınca olmuyor. Kaç tanme kaliteli adam da bu yüzden gitti.[/size][/color]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPaz Nis. 25, 2010 11:27 pm

[color:501f=yellow]

Fettos bunalima girdigi icin seri uretimde..

Hayatta bazen olur..Tabiata aykiri cikislar...

Anlasilmasi babindan misalle anlatiyorum;[/color]


[img]http://www.yenisafak.com.tr/resim/site/bunalima06d53f1506d40730by.jpg[/img]

[color:501f=red] [size=24]Bunalıma giren horoz yumurtladı [/size] [/color]



İtalya'da "yaşadığı travmanın" ardından yumurtlamaya başlayan Gianni adlı horoz bilimadamlarını şaşkına çevirdi. Gianni'nin durumu bir tilkinin kümesi basarak tüm tavukları öldürmesiyle değişti. Uzmanlar şimdi bu değişimin nedenini inceliyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
keyfiyet

keyfiyet


Mesaj Sayısı : 224
Reputation : 16
Kayıt tarihi : 18/05/09

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 6:56 pm

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyÇarş. Nis. 28, 2010 8:12 pm

[size=18]Bu resmi hazırlayan, ya İbda ve diğerleri arasındaki farkı bilmediğinden böyle bir genellemey gitmiş veya "islam" adına ne duyuyor, biliyorsa, hepsin aynı kefede tartacak kadar salak ve bir o kadar da kuduz İslam düşmanı. Veyahut, tamamen art niyetli, ajan-provakatör.

Sahte kutuplaşma dediğimiz hadise de işte, burada doğuyor.

Şu veya bu sebepten, karşıdakilerin tamamını aynı kefede tartmaya kalkmaktan.

Şimdi biz bunu karşımızdakilere diyoruz ve onlardan bizi Futullahîler veya RTEgiller familyasıyla aynı kefede tartmamalarını istiyoruz haliyle.

Fikir namusu diyoruz, hakikat aşkı diyoruz.

Aynı şeyi biz de yapmamak durumundayız o zaman.

"Her gördüğün sakallıyı hacı baba sanma" hesabı, "her gördüğün kemalisti de islam düşmanı sanma"...

Karşındakinde "salaklık" olarak tasvir ettiğin duruma sen düşme.

Bu işin bir boyutu...

Diğer tarafı da, yukarıda izah etmeye çalıştık, Zaman gazetesi'nin, bu resmi olduğu gibi yayınlayarak, hiçbir komplekse düşmeden, o kadaar sövüp saymamıza mukabil, bize vermek istediğ mesaj, uzattığı el: "bakın, karşuı taraf hepimizi aynı kefeye koyuyor, bırakalım aramızdaki ihtilafları da, el ele verelim!"

Bu tuzağa düştüğünüz vakit, sahte kutuplaşma bataklığına gömüldünüz demektir.

Yani, o genelleme ahmaklığına battınız ve iste kabul edin, ister etmeyin, bu mürted taifesinin gemisine biindiniz gitti.

Zaten adamlar bizi, bu tür içimizdeki iş bilmezlerin salaklıkları üzerinden birbirimize düşman etmenin vesilesini buluyor, o ahmaklar devreye girmediği yerde de bizzat ajanları vasıtasıyla bunu kışkırtıyorlar. (Salakların, asıl davaya karşı olan samimilikleri mevzu dışı.)

Bu sahte kutuplaşma, öz itibariyle emperyalizmin körüklediği bir vaka. Öncekileri tasfiye ederken, yanikiler üzerinde ittifaka zorluyorlar. En azından, bu tasfiye esnasında bizi seyirci konumuna sokacaklar.

İyi de bu adamlar niye tasfiye edilmekte?

Amerika'ya karşı olmaya başladıkları için.

Amerika'ya karşı olmaını asıl mihrakı biz değil miyiz?

Evet!

O halde, bu tasfiyenin asıl hedefi de biz olmaz mıyız?

Amerika, beninm evimde, dün düşman olduğum kimseleri dahi tasfiye ediyorsa, orda, benim eve hakimiyet zaafım gözükür. O zaman, önce şu hakimiyet meselesi halledilmeli. Kimin neye göre ve nasıl tasfiye edileceği, sonraki iş. Önce evimize sahip çıkalım da. yani eve sahip değilken, birilerinin kendi evinin içindeki operasyonuna, sırf geçmişte yaşananlardan dolayı kinci bir davranışla sessiz kalmak, siyaseten doğru bir tavır mıdır?

Bu şu demektir: Ben öz evimin mailiki değilim ve ev içindeki iktidar hakkımı Amerika'ya devretmekte beis görmüyorum. Önce şu adamları temizlesinler de...

Eh, aynı şeyi Irak'ta Şiîler söylemedi mi?

Kürtler söylemedi mi?

Vatan işgal edilirken, birileri şu veya bu sebeple işgalciyle arasını bozmuş, bu bozuk aradan dolayı kavgaya tutuşmuşken, ne yapmalı? hadi giden gitsin de, yerine senin istediğin mi gelecek? Sürece nasıl hakim olacaksın? Maddi ve reel donelerin neler?

Dikkat edilirse, buda İBDA mevzu değil, o sebeple, peşin fikir halinde, İBDA denmesin. Burda İbdacılar söz konusu. İbdacıların yapıp-etmeleri... Bir politika teşekkül ettirilirken, İbda bize sonsuza yakın bir alan açmış. "İbahî" mizaç denmiş. "Koşan atı diizginlemem" denmiş. Kesin, olmaması gereken yerlere girilmeyene kadar, kimseye, "yapma" denmemiş. Yaptıklarımızdan içe ve etrafımıza karşı hesap verecek olan biziz, hesap soracak olan da.[/size]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: OKULLAR CIA İÇİN   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPaz Ekim 03, 2010 5:01 pm

[size=18]

GÜLEN OKULLARI ABD’NİN MENFAATİ İÇİN KURULDU












google_protectAndRun("render_ads.js::google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);






29.09.2010 13:46



Hukuk profesörü Hüseyin Hatemi, haberx sitesinden Hülya Okur’a geniş bir röportaj verdi. Hatemi, Fethullah Gülen ve okullarıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte o röportajdan ilgili bölümler.

[b]“GÜLEN CEMAATİNDEN AMERİKAN, YAHUDİ LOBİSİNİN BEKLENTİLERİ VARDI”[/b]
Gülen Cemaati yayınlarıyla ve stratejisiyle o günden bugüne nasıl geldi bugün hatalı bulduğunuz yönü nedir?
Gülen cemaati hata yapmadı daha doğrusu gitgide iyi olma yolundayken başına akıbet geldi. Açık söylemek gerekirse Gülen cemaatinden Amerikan, Yahudi lobisinin beklentileri vardı. İlk vekaleti onları verdi. Ama Fethullah Gülen ve ekibinin hepsi bunu bilinçli olarak kabul etmediler yani onlar da bilmiyorlardı bu vekaletin anlamını. Denize düşen yılana sarılır misali baskı altındalardı. Böyle birden bire Özal vasıtasıyla yani Amerikan elçisi, Yahudi asıllı Abramovich birden Sovyet Rusya çatırdıyor, yakında Sovyetler çökecek, İran’a da Saddam’ı saldırttık ama Saddam beceriksiz çıktı, yakında Saddam da süklüm püklüm İran’dan çekilecek, bu sırada Sovyetler çökerse de İran rejimi bütün Sovyet, Müslüman topluluklarını ele geçirecek, şii olsun Sünni olsun, belki Afganistan bile İran nüfusu altına girecek. Şu halde siz Fethullah Hocaya baskı yapacağınıza, takibat altında bırakacağınıza, tam aksine, İran’la bu sefer Sünni kuşakla sınır çekmek için( Çin Seddi gibi) İran tehlikesini enterne etmek için Fethullah Hoca okulları vasıtasıyla bir nevi emperyalistlerin misyoner gönderip arkasından gitmesi gibi Türk okulları, Türk İslam okulları perdesi altında aynı zamanda İngilizce öğreten, Amerikan misyonerliği de yapan okullar açılsın, Fethullah Hoca da bir Sünni lider olarak o hareketin başında itibar görsün. Ama tabi Fethullah Hoca, kendisine bu şekilde bir vekalet verildiğinin farkında olmadan eh biraz nefes aldık diye desteklendi, genişlendi.
[b]“GÜLEN OKULLARININ TÜRK MİLLİ MENFAATİNE HİZMET ETTİĞİ ZOKASINI TÜRKİYE’DE ÇOK KİŞİ YUTTU”[/b]
Ama bu okullar Amerikan menfaati için kurulmuş okullardı, göstermelik olarak İstiklal Marşı ezberletmekle filanla da onlar da bilinçsiz olarak Türk Milli menfaatlerine hizmet ettiklerini zannederek bir slogan uyduruldu. Türkiye’de de bu zokayı yutan çok oldu. Şey diye:”Adriyatik’ten, Çin Denizine kadar Osmanlıyı tekrar canlandırıyoruz. Türk hakimiyeti!” Halbuki Türk hakimiyetini ne Avrupa ister, ne Amerika ister, ne Yahudiler ister. Bu kadar da saflar. Adriyatik’ten, Çin Denizine kadar diye kükremeye başladılar, her iftar sofrasında kükremeye başladı, takma yeleli aslanlar. Ama arkadan körfez(I.körfez, Amerikan işgali değil de baba Bush harekatı) savaşı şartları doğunca 1991’de, o zaman Amerikan Yahudi lobisi şöyle düşünmeye başladı: Biz Saddam’ı İran’ı mahvetsin, it dişi, domuz derisi diye teşbih ortaya attık ama bir şey beceremedi, şimdi de yavaş yavaş o beceriksizliğini örtmek için Kuveyt’i işgal, genişleme sevdasına düştü. Şu halde biz şu Saddam Frankeştayn’ını icat ettiğimiz gibi imha edelim, ama bundan sonra da Sünnilere tetikte olalım yani Sünniler de tehlike olabilir.
[b]“28 ŞUBAT, İRAN- TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ÖNLEMEK İÇİNDİ”[/b]
Nitekim sonra Taliban’ın da bir zamanlar Sovyet işgali sırasında Vahabi etkileriyle sözüm ona İslami gurupları destekledikleri sonra Taliban Frankeştayn’ının doğmasına sebep oldukları gibi bu sefer de Saddam’dan da korktular. Saddam örneğinden şuna bir dersini verelim, 10 sene sonra da abluka dan sonra son öldürücü darbeyi vururuz. Bu arada da Fethullah Hoca’ya da eskisi kadar güvenmeyelim, bu da tehlikeli olabilir diye Fethullah Hoca da bir gözetim altına alındı bu harekette, eskisi kadar güven duyulmadı. Bu güvensizlik bir adım daha ilerledi, o da şu: Bosna Hersek Ali İzzet Begoviç hareketini baktılar ki Türkiye’de Fethullah Hoca gurubu da iran gibi destekliyor, demek ki bu da tehlikeli olabilir dediler ve hemen Bosna Hersek İslami hareketini kısırlaştırdılar, enterne ettiler, örümceklerin sinek etrafına hücre örmesi gibi ağlarını ördüler, ondan sonra da büsbütün Fethullah Hoca hareketini incelemeye aldılar.
[b]"FETHULLAH HOCA’NIN FERMANI, 28 ŞUBATÇILAR ELİYLE İMZALANDI"[/b]
Bu arada 28 Şubat oldu Türkiye’de de, İran- Türkiye ilişkilerini önlemek için. Ama Fethullah Hoca hareketi, İran’a hiçbir zaman yakınlık belirtmemişti o zamana kadar. Hatta 28 Şubat hareketi dış güçler tarafından İran’a da yapıldığı için bu Fethullah Hoca hareketi de bunu sezerek iyice kendisini güvence altına almak, eski suçlarından, güvensizliklerinden kurtulmak için Amerikan- İsrail odakları, İran aleyhine çok açık ve haksız beyanlarda bulunmaya başladı, İranlılar Müslüman sayılmaz anlamına gelen. Biz İranlılarla ayrı mezhepten değil, aramızda din farkı vardır demeye başladı. Ama bunu neden söyledi? Neredeyse bardak, Fethullah Hoca’nın üçüncü bir güvensizlik doğurucu tutumu ile iyice taşmıştı. Fethullah Hoca da bu bardak taşmasının sonuçlarından kurtulmak için, 1998’de bu beyanda bulundu ama kurtarmaya yetmedi, neydi o bardağı taşıran darbe? Maroviç ile birlikte yani İstanbul’daki Katolik psikopozu Maroviç’in girişimi ile Fethullah Hoca’nın Papa 23.John’ın davetlisi olarak Roma’ya- Vatikan’a gitmesi ve Papa tarafından İzzet-ül İkram ile karşılanması yani bizim siyasetimize yardımcı olsun diye destekleyip ortaya çıkarttığımız bir kişi nasıl olur da, bu kadar bilinçsizlik gösterip, bizim en fazla karşı olduğumuz Vatikan ile samimi, dostluk ilişkilerine girer diye artık zaten Fethullah Hoca’nın fermanı, 28 Şubatçılar eliyle imzalamışken, Fethullah Hoca da bunu sezdi, -Vur abalıya usulü İran’a şimdiye kadar söylemediğim derecede ağır bir yüklenme yapayım da bu tehlikeyi bertaraf edeyim diye Nevval Sevindi’yi çağırdı. Zaman Gazetesi’nde Nevval Sevindi’ye röportaj verdi ve orada dedi ki, İranlılar Müslüman da değildir anlamına gelen:”İranla aramızda mezhep farkı yoktur din farkı vardır.” Yani demek istiyor ki, İranlılar, samimi Müslüman olmadığı gibi Müslüman değillerdir esasen. Biz orada okul açmak istedik, buna da karşı çıktılar, bizimle adeta alay ettiler. İran’da okul açmak istedik, buna karşı, “Paranız çoksa buradaki yoksul öğrencilere yardım etmek istiyorsanız biz İran’ın şartlarını daha iyi biliyoruz, paranızı bize verin, biz sizin yerinize okul açıp o parayı da öyle kullanalım” Buna çok kızdığını söylüyordu. Bunun üzerine 1998’de söylenen bu söz de bardağın taşmasını önlemedi. Artık ferman imzalanmıştı.
[b]"TOPLANTILARDA AJAN OLMASI İÇTEN BİLE DEĞİLDİR”, "FETHULLAH HOCA’DA AMERİKA’DA İSRAİL’İN MENFAATLERİ İÇİN İPOTEK EDİLDİ."[/b]
Bu Deniz ****** kasetleri hazırlanıp, zamanı gelince ortaya atılması gibi, Fethullah Hoca’nın belki de tamamen uydurmaydı veya bir toplantıda söylediği sözlerle zaten her toplantıda olduğu gibi "ajan olması içten bile değildir." Zaten Fethullah Hoca’nın yanına gelen, çok sureti haktan görünen, Amerikalı Musevi filan da çoktu, hazırlanan bir kaset. “Sakla kaseti gelir zamanı usulü. “ birden bire çıkartıldı ve Fethullah Hoca Amerika’ya gitmişken öyle zamanlandı ki, Öcalan nasıl o zamanlarda paketlenerek Türkiye’ye gene İsrail menfaatleri için rehin olarak teslim edildiyse ama bizim menfaatlerimize teslim edilmiş gibi gösterildiyse, Fethullah Hoca’da Amerika’da İsrail’in menfaatleri için ipotek edildi. Öcalan burada, Fethullah Hoca da orada. Yoksa Fethullah Hoca’nın Türkiye kamu düzenine aykırı, söylediği bir şey yoktu. Yaptığı şeyler eleştirilebilir ama Türkiye’ye gelmesi düşünülemeyecek olan veya geldiği zaman hapsedilmesini yargılanmasını gerektiren bir suç olduğu söylenemez.
[b]Odatv.com [/b]


[/size]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
vertes
AKINCI MOD
AKINCI MOD
vertes


Mesaj Sayısı : 323
Reputation : 14
Kayıt tarihi : 14/06/09

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPtsi Ekim 04, 2010 8:59 pm

amerika yıllarca sünni dünyasını bilmiyordu hatemi efendide amerikanın bilmediğini keşfetmiş neresiyle güleceğini insan bilemiyor.. devletler arası ilişkiler ve bilgi konuşman gibi kesik kesik kurulmadığı gibi devletler bilinen ilede her zaman hareket etmezler ..

avrupa-amerikada şarkiyatçı denilen ve yılardır değil yüzyıldan fazladır imansız islam bilgini-teolog ( ilahiyatların kelime manası teologdan gelir ) yetiştirdiğini cümle alem biliyorda hüsyin hatemi bilmezmi !!!


hadis ayet kıyas ve icmayı hüseyin hatemi gibilere yüzkere okutacak adamlar yetiştiren sünni dünyasının tehlikesini sezememiş-bilememişde hatemi bilmiş efferim hatemi ne büyük adamsın !!!

yahu alemi aptal kendini akıllımı zannediyorsun amerika islam dünyasını sapık iranın arkasına itelemek için 20 yıldır çabalıyor hatemi efendi fetoşa vuracam diye iranı temizleme çabasına girişiyor.. ACE HATEMİ ABİ geldi yıkanacak kirlileriniz varsa götürsün daha çok kirletsin getirsin ..

oryantalizm-şarkiyatçılıkla doğuya ait hesaplarını yapan batıya karşı doğudada batıyı anlamak için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır ki bu yönde örnek olarak aytunç altındal-ı verebiliriz..bu beyefendi islam olmasına rağmen hristiyanlığı keşişlerden daha iyi bilmektedir şarkiyatçıların müslüman olmamaları gibi aytunç altındalda hristiyan değildir ..

fetoş için amerika ajanı denmesine elhak doğrudur ingilizcenin sömürü dili için yaygınlaşmasının uşağı dense elhak doğrudur amma velakin iranı temize çıkarmak için fetoş üzerinden yürümekde hata değil iftiranın daniskası olsa gerek..

28 şubat iran ile ilişkilerini erbakan dışında onaylayan bir makam yoktu ki iranla ilişkileri bitirmek içinse operasyon niye şiilere değilde sünnilere düzenlendi 28 şubat iranla ilişkileri kesmek içinse iç operasyon niye yapıldı ??

aliya izzetbegoviç hareketini destekleyen iskenderpaşa öncüllüğündeki diğer sünni hareketlerdiki bu organizede fetoş ve ekibine rastlamak mümkün değildir..

aliyadan dolayı içeriye hamle yapıldıysa bu bedeli ödeyen esat coşan k.s.a dir.. kıtalararası hicret etmesine rağmen mit ordada rahat bırakmadığı içinde arabaz kazasıyla şehit oldu inşallah...

fetoş-şu bu amma velakin iranın pisliklerinide örtmek için bahane edilmesi külliyen iftira..insan düşmanıda olsa eleştiri haysiyetini korumalı wesselam..


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptySalı Ekim 05, 2010 2:58 pm

[b][url=http://millibirlikruhu.blogspot.com/2010/10/fethullah-gulenin-ciftligi.html][color:5f70=#cc3300]Fethullah Gülen'in çiftliği[/color][/url] [/b]





[font:5f70=Arial][font:5f70=Verdana][center][url=http://www.fikriyet.com/anasayfa/resimler/haber/fethullah%20g%C3%BClenin%20%C3%A7iftli%C4%9Fi08.jpg][img(320,179)]http://www.fikriyet.com/anasayfa/resimler/haber/fethullah%20g%C3%BClenin%20%C3%A7iftli%C4%9Fi08.jpg[/img][/url][/center]


[/font][/font][font:5f70=Arial][font:5f70=Verdana]Fethullah Gülen'in çiftliğinde röportaj ve şok edici soru
28-Eylül-2010,
Fazıl Kara

Kahvaltı ortamında gerçekleşen görüşmede Cüneyt Özdemir'in sorduğu şok edici soru Fethullah Gülen'i kahvaltı masasından kaçırdı. Ve bu soru görüşmeyi bitiren soru oldu.

Fethullah Gülen ABD Pensilvanya’da yaşadığı 110 dönümlük göletli çiftliğinde, Türkiye’den dört gazeteci ile görüştü. Haber Türk gazetesi yazarı Serdar Turgut, CNN Türk Yayın Danışmanı Ferhat Boratav, 5N+1K programı yapımcısı Cüneyt Özdemir ile Zaman gazetesi yazarı Bejan Matur.

Kahvaltı ortamında gerçekleşen görüşmede Cüneyt Özdemir’in sorduğu şok edici soru Fethullah Gülen’i kahvaltı masasından kaçırdı. Ve bu soru görüşmeyi bitiren soru oldu.

[b]Fethullah Gülen’in yaşadığı çiftlik daha önce Hrsitiyan yaz kampı olarak kullanılıyormuş.[/b] Şimdi Fethullah Gülen cemaati kullanıyor..!
[b]Time dergisinde Nisan 2010’da yayımlanan bir yazıda Fethullah Gülen’in ilk çalışanlarının da Hrsitiyan misyonerler tarafından eğitildiği açıklanmıştı.
İşte o satırlar: [/b][/font][/font]
[font:5f70=Arial][font:5f70=Verdana][b]
“Gülen'in metodu Katolik Cizvitler'in dini iyi bir eğitim ile yaymasına benziyor. Zaten Gülen'in ilk çalışanları da, Afrika ve Güney Amerika'da deneyim kazanmış Hıristiyan misyonerler tarafından eğitildi.” [/b]

[b]Fethullah Gülen’in Hrsitiyanlığı,Yahudiliği ve Müslümanlığı birleştirerek, hoşgörü-diyalog ayakları ile dünya üzerinde yeni bir din oluşturma ve bu dinin lideri olma amacında olduğu akla geliyor, yürüttüğü faaliyetlere bakınca. Özellikle “Diyalog” ve “Hoşgörü” kapsamında İslama zarar verici radikal adımlar atması, bu hevesini açıkça ortaya koyuyor. Maalesef bu konuda kendisini destekleyen ve gaz veren de çok. Bugünlere de böyle geldi. [/b]

Cüneyt Özdemir’in çiftlik ile ilgili izlenimleri, daha önce basına yansıyan görüntülerle aynı.
[b]“Fethullah Gülen Pensilvanyanın hemen yakınında 110 dönümlük bir çiftlikte yaşıyor. Türkiye’den ayrıldığında cemaatin öğrencilere eğitim amacı ile aldığı bir çiftliğe gelmiş yerleşmiş. Çiftliğin girişinde basit bir kulübe var. Arazinin içinde yaklaşık 10-15 müstakil ahşap bina dağılmış. En büyüğü üç katlı kahverengi bir bina. Bugün Gülen Cemaatine evsahipliği yapan bu çiftlik eskiden bir hristiyan okulunun yaz kampı olarak kullanılıyormuş. Ağaçların arasında yürürken karşınıza araziye ait bir göl çıkıyor. Şaşırıyorsunuz…” [/b]

[img]http://www.fikriyet.com/anasayfa/resimler/haber/fethullah%20g%C3%BClenin%20%C3%A7iftli%C4%9Fi.jpg[/img]

Mavi Marmara ile ilgili daha önce “İsrail’den izin alınmalıydı” sözleri büyük tepki çekmişti. Bu defa daha çok tepki çekecek bir şey söyledi. Evet..Mavi Marmara’da hunharca katledilenler şehit değilmiş..! Cüneyt Ülsever anlatıyor:[/font][/font]
[font:5f70=Arial][font:5f70=Verdana]
[b]“Sohbetimiz sırasında konu İsrail ve Mavi Marmara gemisine geliyor. Fethullah Gülen Mavi Marmara’da pek çok gönüllünün sürekli tekrar ettiği “şehit olmaya gidiyoruz” retoriğine şiddetle karşı çıkıyor. Böylesine bir şeyin şehitlik bile kabul edilemeyeceğini söylüyor.” [/b]

[b]İsrail aleyhindeki kısımlar sebebiyle STV’de yayınlanan Tek Türkiye dizisine bile ayar vermiş:
“Bir ara konu STV’de yayınlanan Tek Türkiye dizisine geliyor. Hatırlayacaksınız bu dizi Stv’nin Kurtlar Vadisine alternatif olarak çektiği bir dizi. Gülen’in daha önce İsrail ile Türkiye arasında çeşitli diplomatik krizlere neden olan bu dizinin sıkı bir takipçisi olduğunu anlattıklarından anlıyoruz. Hatta dizinin içindeki kimi radikal bölümlerinin bizzat değiştirilmesini istediğini de söylüyor.” [/b]

Türkiye deki her şeyi yazarları bile tek tek internetten takip ediyormuş. Yani cemaat’in Türkiye’de yedikleri naneden ve ülkeye verdikleri zarardan, haberi yok değil..! Cüneyt Özdemir bunu şu cümleleri ile anlatıyor:
“Bir gün once New York’dan yaptığım yayını seyretmiş. ‘Arasıra arkadaşlar internet üzerinden gösteriyorlar yayınlarınızı takip ediyorum’ diyor. Şaşırıyorum…”

Ve işte Fethullah Gülen’i kahvaltı masasından kaçırtan soru… Hanefi Avcı’nın yazdığı kitapla ortaya çıkan ve yıllardır Türkiye’yi geren olaylar... Türkiye’deki cemaatin tüm operasyonlarını 35 yaşındaki Kozanlı bir gencin yönetiyor olması… Orduya karşı yürütülen operasyonlar, polis ve adliyedeki yapılanmalar vesaire.. Cüneyt Ülsever bir kitap yazıyor ve bu konuları çok merak ediyor. “Önemli İşler Dairesi” isimli kitabını yayına hazırlarken çok şey öğreniyor. İşte tüm bunları düşünerek o şok edici soruyu soruyor:

“Sohbet ilerledikçe Fethullah Gülen daha rahat konuşuyor. O konuştukça biz de rahatlayıp sorularımızı daha net bir şekilde sormaya başlıyoruz. Lafı hiç dolandırmadan soruyorum.
“Türkiye’da çok tartışılan konulardan bir tanesi cemaatin içindeki yöntemler. Sizin rahatsız olduğunuz olmuyor mu? Siz cemaat adına cemaatçilerin yaptıkları herşeyin farkında mısınız? Rahatsız olduğunuz var mı?” diye kafadan soruyorum.
Hafif bir sessizlik oluyor ama Fethullah Gülen kendinden emin. Bazen kendi iradesine rağmen aşırı davrananlar olabileceğini söylüyor. ‘Bana rağmen benden daha çok uğraşanlar olabilir” diyor. Onlara uyarıları direk ‘Şunu neden böyle yaptın?’ ya da ‘Bunu böyle yapma!’ şeklinde değil sohbet toplantılarında telkinlerle bildirdiklerini söylüyor.
Söyler söylemez de rahatsızlığı nedeni ile içeriye gitmesi gerektiğini söylüyor. Masadan kalktığında yardımcıları tatlı tatlı da olsa net bir şekilde ‘Daha fazla siyaset konuşulmamaması gerektiğini ve başka soru sorulmaması gerektiğini’ vurguluyorlar.

Ve bu gazetecilerin kahvaltı masasındaki son konuşmaları oluyor.

Daha sonra ağaçlarla kaplı göletli villalardan oluşan malikanenin patika yollarında dolaşırken cemaatin önde gelenlerinden biri lafı ağzından kaçırıyor:
“Mesela senin sorduğun soruyu başkaları alıp ‘Bakın Gülen kendi cemaatini bile kontrol edemiyor’ diye aleyhimize kullanabilirler. Oysa böyle bir durum yok.”

Görüşme sırasında Fethullah Gülen, Türkiye’ye dönerse yaşamak istediği yer olarak ise hiç çekinmeden İzmir olduğunu söylemiş. İzmir halkı, ABD’de göletli villalar içinde çiftlikte yaşayarak, arkasına dış güçleri alarak Türkiye’nin altını üstüne getirenleri, değil İzmir’de Türkiye’de bile yaşatmaz. Bu ülkenin düşmanlarını, Kurtuluş savaşında düşmanları denize döktüğü gibi döker..!

Görüşmeyi yapan gazetecilerin şaşırtan yönü ise, görüşmeyi ballandıra ballandıra ve çok olağanüstü bir şeymiş gibi anlatmaları. Büyülü bir hava varmış gibi vermeleri. Türkiye’den uzakta ABD’de göletli villalardan oluşan bir çiftlikte ünlü bir kişi ile karşılaşınca böyle oluyor galiba… Yavaş yavaş alışırlar, ünlülerle konuştukça, onların da sıradanlaştığını…

Görüşmeyi sitesinde yayınlayan Cüneyt Özdemir’e cemaatin destekçileri yorumları ile müthiş gaz vermişler. Talimat üzerine yazıldığı belli olan tek tip yorumlar oldukça belirgin ve yağ damlıyor…!

Kaynak: [url=http://www.fikriyet.com/]http://www.fikriyet.com/[/url]

Fethullah Gülen'in çiftliği ABD'yi karıştırdı
19-Nisan-2010
Halil Filiz

[img]http://www.fikriyet.com/anasayfa/resimler/haber/fethullah%20g%C3%BClenin%20%C3%A7iftli%C4%9Fi.jpg[/img]
Eski FBI danışmanı Paul L. Williams Fethullah Gülen'in yaşadığı çiftliğe gitti ve resimleri çekip kendi Blog'unda yayınladı.

ABD Fethullah Gülen’in çiftliğini tartışıyor [/font][/font]
[font:5f70=Arial][font:5f70=Verdana]
Eski FBI danışmanı Paul L. Williams Fethullah Gülen’in yaşadığı çiftliğe gitti ve resimleri çekip kendi Blog’unda yayınladı.
Daha sonra çiftliğin olduğu bölgede yayın yapan Pocono Record isimli yerel bir gazete, çiftlikte resimler çekerek konuyu inceledi.

Kanald Haber’in konuyla ilgili yazısı şöyle:

“ABD’li öğretim üyesi olan eski FBI danışmanı Paul L. Williams adlı aşırı sağcı gazetecinin “Son Haçlı Seferi” adlı internet blog’unda yazdığı yazı ile patlak verdi. Williams, Gülen’in yaşadığı “Altın Jenerasyon İbadet ve Dinlenme Merkezi” ne (Golden Generation Worship and Retreat Center) gidip burada çektiği fotoğraflarla Gülen’i ağır ifadelerle eleştiren bir yazı yazdı. “Dünyanın en tehlikeli İslamcısı’nı Afganistan’da, Pakistan’da, Sudan’da ya da Somali’de aramayın. Yanıbaşımızda 30 milyar dolarlık servetiyle dünya genelinde bir halifelik kurmak için çalışıyor.”

Paul L. Williams , Fethullah Gülen’in yaşadığı çiftliğin adresini 1857 Mt. Eaton Road in Saylorsburg, PA (Pennsylvania - Pensilvanya okunur) olarak veriyor. Adres Google Map ve Google Sokak Görüntüleri’nden görülebiliyor. Önceki yıllarda da benzer haberler çıktığı için Fethullah Gülen’in hala bu adreste olup olmadığı ise tartışmalı.

Geçen yıl Fethullah Gülen’in ABD’de Pensilvanya'da yaşadığı çiftlik yine tartışılmış, Odatv de çiftliğin kapısındaki ABD bayrağına dikkat çekmişti.

Gazetelerde çıkan Fethullah Gülen’in yaşadığı çiftliğe ait resimleri aşağıdan görebilirsiniz.
[img(400,237)]http://www.fikriyet.com/anasayfa/resimler/haber/fethullah%20g%C3%BClenin%20%C3%A7iftli%C4%9Fi0.jpg[/img]
[img]http://www.fikriyet.com/anasayfa/resimler/haber/fethullah%20g%C3%BClenin%20%C3%A7iftli%C4%9Fi09.jpg[/img]

ABD Gazeteleri ve ilgili haberler için kaynaklar:

[url=http://thelastcrusade.org/2010/04/06/islamic-armed-fortress-emerges-from-pocono-mountains/]http://thelastcrusade.org/2010/04/06/islamic-armed-fortress-emerges-from-pocono-mountains/[/url]
[url=http://www.poconorecord.com/apps/pbcs.dll/article?AID=/20100418/NEWS/4180350]http://www.poconorecord.com/apps/pbcs.dll/article?AID=/20100418/NEWS/4180350[/url]

[url=http://haber.kanald.com.tr/haber.aspx?haberid=2173&catid=33]http://haber.kanald.com.tr/haber.aspx?haberid=2173&catid=33[/url]
[url=http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11906866&tarih=2009-06-21]http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11906866&tarih=2009-06-21[/url]
[url=http://www.odatv.com/n.php?n=herkes-fethullah-gulenin-abddeki-evini-haber-yapti-2306091200]http://www.odatv.com/n.php?n=herkes-fethullah-gulenin-abddeki-evini-haber-yapti-2306091200[/url]

oktay 48 [ 28-Eylül-2010, 17:35 ]
Çiftliği önceden Hristiyanlar yaz okulu için kullanıyorlarmış, şimdi bunlar. değişen bişi yok..!
Cüneyt Özdemir röportaj için gittiğinde görmüş.
"Fethullah Gülen Pensilvanyanın hemen yakınında 110 dönümlük bir çiftlikte yaşıyor. Türkiye'den ayrıldığında cemaatin öğrencilere eğitim amacı ile aldığı bir çiftliğe gelmiş yerleşmiş. Çiftliğin girişinde basit bir kulübe var. Arazinin içinde yaklaşık 10-15 müstakil ahşap bina dağılmış. En büyüğü üç katlı kahverengi bir bina. Bugün Gülen Cemaatine evsahipliği yapan bu çiftlik eskiden bir hristiyan okulunun yaz kampı olarak kullanılıyormuş. Ağaçların arasında yürürken karşınıza araziye ait bir göl çıkıyor. Şaşırıyorsunuz. "

tarık [ 20-Nisan-2010, 00:31 ]
"Golden Generation" doğru tercümesi "ALTIN NESİL" olur. Altın Nesil'in ne olduğunu da bilenler bilir...
Kaynak: [url=http://www.fikriyet.com/]http://www.fikriyet.com/[/url][/font][/font]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptySalı Ekim 05, 2010 3:51 pm

[b]Gürcistan: Gülen'in sevgi ve barış ideolojisine tanık olduk[/b]

05.10.2010 - 07:30



[b]Gürcistan’da faaliyet gösteren Çağlar Eğitim Kurumu’nu yapılan mezuniyet töreninde Nur cemaatini, dostları Saakaşvili iktidarı yetkilileri ve AKP'li miletvekilleri yalnız bırakmadı. [/b]
[url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/gurcistan]Gürcistan[/url] basınından da ilgi gören mezuniyet törenine Gürcistan Parlementosu’nun üst düzey yetkilileri, Türkiye’den AKPli [url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/milletvekili]milletvekili[/url] Ahmet Öksüzkaya, Türkiye Gürcistan Büyükelçisi Levent Murat Burha katıldı.
Gecede konuşma yapan Gürcistan Sağlık Komisyonu başkanı Ota Tgidze “1992 yılından beri Türkiye ile Gürcistan arasında işbirliği antlaşması yapılıyor, burada en önemli şey dostluğun pekişmesidir. Bu kültürler arası bir diyalogdur. Bu bir düşünce akımıdır. Bizler 18 yıldır Fetullah [url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/gulen]Gülen[/url]'in sevgi ve [url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/baris]barış[/url] ideolojisine tanık olduk” dedi.
AKPli miletvekili Ahmet Öksüzkaya ise “Doğrusu biz bu kolejlerın farkını sadece [url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/matematik]matematik[/url] ve fendeki başarısında değil aynı zamanda öğrenciye verdiği insan sevgisi ve vatanseverlik duygusunda da görüyoruz” dedi.
[url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/rusya]Rusya[/url], Azerbeycan ve [url=http://haber.sol.org.tr/haberleri/ozbekistan]Özbekistan[/url] gibi ülkeler Fetullah Gülen cemaatine bağlı okulları sakıncalı buldukları gerekçesiyle kapatırken Saakaşvilli iktidarı cemaata kucak açıyor.
(soL - Gürcistan)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: FETULLAHA AMERİKADAN BAKIŞ   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPtsi Ekim 25, 2010 5:38 pm

ABD'li Yazardan İlginç Yorum

Newsweek yazarı Dr. Rainer Hermann'dan ilginç bir Fethullah Gülen yorumu geldi. Hermann, Fethullah Gülen'i Siyah Türkler'in vaizi olarak tanımlıyor.
25 Ekim 2010, 18:01
Abdulbasit KÖRÜK

Newsweek yazarı Dr. Rainer Hermann'dan ilginç bir Fethullah Gülen yorumu geldi. Hermann, Fethullah Gülen'i Siyah Türkler'in vaizi olarak tanımlıyor.

İşte Newsweek yazarının çarpıcı Gülen analizi:
Batı İslam'la çekişiyor. Böyle bir tavırda Müslümanların da bir miktar sorumluluğu var: Taliban recm cezası uyguluyor, kız okullarını yakıyor; El Kaide teröre İslam'ı dayanak gösteriyor.


Ama diğer yandan, İslam'da da Hıristiyanlık'taki gibi farklı anlayışlar var, ama Batı özensizce tek bir İslam'dan bahsediyor. Müslümanlar sorunlarını halledene ve Batı, dünyanın farklı noktalarında gelişen İslam'ın farklı yollarıyla tanışana dek bu mesele çözülmez.

TÜRKİYE İSLAMI FARKLI
Bu farklı yollardan biri de Türk İslam'ı. Müslüman nüfusa sahip başka hiçbir ülke lâik hukuku, devletin temel ilkelerinden biri olarak laikliği benimsememişti. Mısır ve Cezayir'den farklı olarak, Türkiye'de İslam hep barışçıl bir inanç olarak kaldı. Türkiye Fethullah Gülen'in ülkesi. Sempatizanlarının "Hoca Efendi" diye hitap ettiği Gülen, fikirleriyle ülkesinde ve yurtdışında ilham kaynağı. Ve Gülen Hareketi siyasi değil, toplumsal bir hareket.

ÖRNEK GÜLEN HAREKETİ
Batı, İslam'ın şeriata dayalı bir siyasi düzen talep ettiği gibi hatalı bir fikirden kurtulamıyor. Ama İslam dünyasında özü itibarıyla ruhani ve insancıl olan, kendilerini siyasetle ilgili görmeyen hareketler de hep var oldu. Gülen Hareketi bunun günümüzdeki etkileyici bir örneği.

Yönetici Kemalist seçkinlerse ilke olarak, kişisel alan dışına çıkan her dinin siyasileştiğine ve devletle toplumu dinsel bir düzene doğru sürüklediğine inandılar. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti'nin başlıca prensibi olan lâiklik, tıpkı Fransız geleneğindeki gibi, toplumsal alanda dini yasaklıyor. Bu sekülerleşme değil. Gülen ise dini toplumsal bir güç olarak kamusal alana yeniden taşıdı. Ayrıca, demokrasi ve çoğulculukla uyumlu bir Müslüman kimliği yaratmayı başardı.

GÜLEN, SİYAH TÜRKLERİN VAİZİ
Cumhuriyet'in kuruluşundan beri, şehirli seçkinler zümresi ülkeye öncülük etti. Güç merkezleri bürokrasi, ordu, yargı ve bazı aydınlar oldu; siyasi kanadı ise CHP. Sosyolog Nilüfer Göle bu zümreyi "Beyaz Türkler" olarak isimlendiriyor. Beyaz Türkler, toplumu aydınlanmış bir despotizmle dönüştürmek istedi. 'Altı Ok" denen Kemalist ilkeler oyunun kurallarım belirledi. Cumhuriyet'in tarihiyse bu ilkelere karşı itirazların bir tarihi. Köyden kente göç 70'li yıllarda zirveye ulaştı. Taşralı Müslümanlardan kurulu yeni bir orta sınıf ortaya çıktı. Göle bu grubu "Siyah Türkler" olarak adlandırıyor. Siyah Türklerin bazıları siyasette değişim arayışında; partileri Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Partisi. Siyah Türkler grubunun diğer üyeleriyse siyaset dışında, toplumsal içerikli bir eylem arayışına girdi. İşte Güle

İSLAM DEMOKRASİYE ENGEL DEĞİL
20 yılı aşkın zaman önce Gülen, İslam'ın demokrasi için bir engel oluşturmadığını söylemeye başladı. AK Parti üyeleri de kendilerini İslam'a değil, muhafazakâr demokrat olarak görüyor. Gülen'in değerleriyse, bir diyalog ve hoşgörü kültürü yaratıyor. İslam'la bilim, Türk kültürüyle Batı medeniyeti arasında bir sentez arayışındaki modem bir Müslüman.

MANEVİYATI TEMSİL EDİYOR
Gülen'in temsil ettiği değerlerden biri, maneviyat. Türk İslamı'nın tasavvuf geleneğinden feyiz alan bu vaizin değerlen, esas itibarıyla Hıristiyanlık'takilerden farklı değil; insanın kendini Allah'a ve insanlığa adaması, genel yarar adına özveriye hazır olması... Ardından yeni bir iş ahlâkı geliyor. Taraftarlarını hayat boyu öğrenme ve verimli çalışmaya dayalı bir ahlâkı benimsemeye çağıran Gülen, sosyalistlerin "taşralı yeni orta sınıfın İslami Kalvinist iş ahlâkı" diye nitelendirdiği anlayışın zeminini hazırladı. Max Weber'in "Protestan Ahlâkı"nda anlatılanlardan pek de farkı yok. Çalışmak, yüksek bir ibadet biçimi halini alıyor. Sonra, bilim yolunda ilerlemek var. Gülen'in bilimsel eğitime önem vermesinin nedeni, eğitimi yaradılışın anlaşılmasının bir aracı olarak görmesi, insanlığın ilerlemesine katkıda bulunmak ve böylece refaha ulaşmak. Ve siyasi çerçeve olarak demokrasinin desteklenmesi: İslam'da demokrasiye hiçbir engel yok, diyor Gülen. Ancak, demokrasinin bile metafizik bir boyuta ihtiyacı var. Demokratın Hıristiyanı, Yahudiyi ve Budisti olduğu gibi, Müslüman demokratlar da olabilir. Bireylerin haklarının korunabilmesinin ve toplumun gerçekten çağdaşlaşabilmesinin ancak demokrasiyle mümkün olabileceğini düşünüyor. İnsanlar arasındaki farklılıklar bir kazanç olarak görüldüğünde barışın sağlanabileceği kanaatinde; ancak böyle hoşgörülü bir bakış açısı çoğulcu demokrasilerin hayatta kalmasını sağlayabilir. Son olarak bir husus daha kendiliğinden ortaya çıkıyor: Terörün reddedilmesi. Gülen "meşru hedeflere" ancak "meşru araçlar" kullanılarak ulaşılabileceğini; lafı hiç eğmeden bükmeden de, insan öldürenlerin ne Allah'ın rızasını kazandıklarını ne de cennete gittiklerini söylüyor.

ORTA SINIFIN GEVŞEK AĞI
Gülenciler, yeni orta sınıftan insanların oluşturduğu gevşek bir ağ. Ortak payda bir örgüte üyelik değil, bir değerler bütününe bağlılık. Bir kişi Gülen'in fikirlerinden esinlenerek kendi inisiyatifiyle bir okul ya da eğitim merkezi yaptırabilir. Zaten bu nedenle bu hareket "Gönüllüler Hareketi" adım taşıyor. Faaliyetleri de gizli saklı değil. Üç açık gündem maddesi eğitim, diyalog ve basın. Gülen sempatizanları Türkiye'de ve yurtdışında 500'ün üzerinde okul açtı. Okullarda çağdaş bir öğretim programı uygulanıyor.

Türkiye yakın bir geçmişe kadar farklı ideolojik gruplar arasında pek diyalog bulunmayan, parçalanmış bir ülkeydi. Ama son yıllarda çok şey değişti. Düzelmenin sadece Gülen'in çabalarıyla gerçekleştiği söylenemez, ama değişime kesinlikle önemli katkısı oldu. Fethullah Gülen, modem bir İslam'ın vaizi.

Dr. Rainer Hermann, Newsweek
Yorum - İslam Araştırmaları Uzmanı, Where Is The turkish Society? Culture Clash In Turkey kitabı yazarı

n bu ikinci grubun vaizi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPtsi Ekim 25, 2010 5:53 pm

[quote][color:a1da=yellow]TÜRKİYE İSLAMI FARKLI[/color][/quote]

Bizce anahtar cümle bu.

Bzi, böyle tanıtıyorlar.

Yani adam "Türk" deyince, Fetullah gelecek aklına.

İşbirlikçilik gelecek.

Ve kendisi işbirlikçi olan da "Türkleri seviyorum!" deyince anlaaycaksınız ki, sevdiği Türk değil, işbirlikçiliktir, kendi nefsidir, ihanet içinde olmasıdır.

Adam, emperyalizmin pompaladığı kanlı paralarla semiriken, o semirmeye Türkiye'nin katkı sağlamasına bakıp, "Türkiye!yi seviyorum!" diyor.

barzanici ihanet çizgisi budur.

Misal, Türkiye Saddam'la bir olup, emperyalizme karşı, bu ihanet cezasını cezalandırmak üzere hareket etseydi, kanlı pastadan pay alan ama Türkiye'yi seven samimi müslüman, Türkiye ve türkleri sevmeye devam edebilir miydi?

Sevdiği gerçekten Türkler mi acaba?

Hani dedik ya, cezaevini unutmamak gerek, itirafçılar, işbirikçiler koğuşuna dikkat.

O koğuşta hangi sebeple olursa olsun kalmaya devam eden, mazereti ne olursa olsun, son tahlilde itirafçıdır.

Koğuş düzeni içerisinde, itirafçılar koğuşuna karşı alıancak tavır bellidir.

Cezaevi gözlüğü, ayırdeder. Görüşü netleştirir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
turbix




Mesaj Sayısı : 161
Reputation : 7
Kayıt tarihi : 15/04/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: abd fg ye nasıl bakıo?   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPtsi Kas. 15, 2010 5:06 pm

Amerikalı gözüyla 'Fethullah Gülen'
Gülen fenomeni, Amerikan medyasında da yavaş yavaş ilgi uyandırmaya başlıyor. Bu hafta ABD'nin önemli siyasi dergilerinden The New Republic'daki 6 bin kelimelik Fethullah Gülen makalesi yayımlandı
15 Kasm 2010, 09:33
Anadolu Haber

Suzy Hansen’in makalesi için cemaatle ilgili ‘Amerikan medyasında çıkan en kapsamlı yazı’ diyebiliriz. Hansen, ‘Global İmam’ isimli makalesinde Teksas’dan Adana’ya cemaati anlatıyor...

Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş Amerikan medyasında yer alan en kapsamlı Fethullah Gülen yazısını köşesine taşıdı.

İşte o yazı...

Amerikan gözüyle ‘GLOBAL İMAM’
Artvin’den İzmir’e, Türkiye’de Fethullah Gülen’in ismini duymamış kimse yoktur herhalde. Seveni de sevmeyeni de Gülen hareketinin Türkiye’de ciddi bir sosyal olgu ve siyasal güç haline geldiğini teslim ediyor.

O kadar ki, artık Ankara’da siyasi sohbetlerde insanlar uzun uzadıya hareketin ismini anmaktansa kısaca ‘cemaat’ diyor. Kim yapmış? Cemaat. Hangi cemaat? The cemaat.

Tabii madalyonun bir görünen bir de görünmeyen yüzü var. Cemaatin Gülen hayranları tarafından desteklenen okulları, yayınları, sivil toplum örgütlerinin yanında bir de kimsenin tam olarak bilemediği bir karar verme mekanizması ve iç hiyerarşisi var. Pek az kişi buralarda ne olduğunu bilebiliyor.

Ancak konumuz bunlar değil.

Konumuz, Amerika’da neler olduğu. Fethullah Gülen 1999’dan beri ABD’de yaşıyor. Zaman zaman kendisini ziyaret eden gazeteciler veya yandaşları aracılığıyla Türk kamuoyuyla düzenli olarak iletişim halinde.

Oysa, Washington’da yaşayan üç-beş Türkiye uzmanını saymazsanız, Amerika’daki sıradan vatandaş Pensilvanya’da Fethullah Gülen diye birinin yaşadığından haberdar değil.

Garip çünkü aslında Amerikalılar sabahtan akşama kadar İslam’ı, kendi aralarında yaşayan Müslümanları ya da İslam coğrafyasının sorunlarını tartışıyorlar. Herhangi bir gazeteyi açın, İslam coğrafyasıyla ilgili en azından 3-4 haber, bir kaç makale görürsünüz. Gülen hareketinin de ABD’de sessiz ama gittikçe yaygınlaşan vakıf okulları, sivil toplum kuruluşları, hatta Washington’da think-tank ve lobi kuruluşları var.

Fakat Amerikan merkez medyasında Gülen hareketiyle ilgili şu zamana kadar sadece 2 ciddi yazı çıktı. Bunlar, Mavi Marmara krizi sırasında Gülen’in Wall Street Journal ve New York Times’a verdiği (ve hükümetin keskin İsrail karşıtı söylemine ciddi ayar veren) röportajlardı.

Ancak, belli ki Gülen fenomeni, Amerikan medyasında da yavaş yavaş ilgi uyandırmaya başlıyor. Son aylarda bir değil bir kaç yabancı gazeteciden ‘Gülen’le ilgili bir şeyler yapmak istiyorum ama tam nasıl yapabileceğimi çözemedim’ lafını duydum. Yabancılar bu hareketin matruşka yapısını anlamaya çalışıyor. Duyduğum kadarıyla birkaç önemli dergi ve gazete, konuyu son dönemde gündemine almış; ancak hareketin yarı-açık yarı-kapalı, yarı-merkezi yarı-dağınık yapısından dolayı anlatım zorluğu çekerek henüz düğmeye basmamış.

İşte bu yüzden bu hafta ABD’nin önemli siyasi dergilerinden The New Republic’daki 6 bin kelimelik Fethullah Gülen yazısını ilgiyle okudum. Suzy Hansen’in makalesi, cemaatle ilgili ‘Amerikan medyasında çıkan en kapsamlı yazı ’ diyebiliriz.

İstanbul’da yaşayan genç gazeteci Hansen, ‘Global İmam’ isimli makale için Teksas’dan Adana’ya cemaatin farklı boyutlarını anlatıyor. Ciddi anlamda ‘sokak gazeteciliği.’

İdeolojiden, Türkiye’deki önyargılardan uzak, düz bir gazetecilik ve açıkçası bizde şu zamana kadar yapılan bir çok makale ve yorumdan daha doyurucu. Yazıda Gülen’in yaşadığı Pensilvanya’daki Altın Nesil kampının detayları da var; Anadolu’da işadamlarından okullara bağış kampanyasından sahneler de. Hanefi Avcı olayı ve şeffaflık tartışmaları da var, cemaatin Ak Parti hükümetiyle ilişkisi de.

Hansen ’in 6 bin kelimede yaptığını burada özetlemek imkansız. (Merkalıları www.tnr.com ’a bakabilirler) Ancak yazıda dikkatimi çeken bazı unsurları paylaşıyorum.

Teksas’daki anneler nasıl bakıyor?
* Hansen, Afganistan’daki Türk okulunu ardından da Teksas’daki Türkçe Olimpiyatları’nı ziyaret ediyor. Teksas’da siyah ve Latin Amerikalı gençlerin folk dansları yapıp Türkçe şiirler okuduğu sahneler renkli. ABD’deki vakıf okullarının ismi ve bağlı oldukları kuruluşlar var. Çoğu Uyum, Manolya, Turkuaz, Gökküşağı, Dostluk, Kozmos, Zirve gibi soyut hoş-beş kavramlar üzerine kurulu isimler.

* Gülen okullarının Amerika yüzü ve hareketin genç nesil ABD temsilcilerinin hikayeleri son derece ilginç. Bana sanki daha liberal, daha Amerikalılar gibi geldi. En azından gazetecilerle daha rahat konuşuyorlar. Hareket son 10 yılda Amerika’da o kadar hızlı yayılmış durumda ki, yazıyı okurken ‘Acaba gelecek nesillerde ‘Amerikalı Gulenistler’ ve Türkiye’dekiler arasında siyasi farklar oluşur mu?’ diye düşündüm.

* Hansen, Teksas’da getto’daki siyah çocuklara da eğitim veren Gülen okulunda üç anneye ‘Bu okulun Türk işadamları tarafından kurulduğunu biliyor musunuz?’ diyor. Collee O’Brian ağır bir Texas aksanıyla ‘Aaa hiç düşünmedik ’ diyor. Anneler okuldan son derece memnun. Ancak, Amerika’da mantar gibi biten Gülen okullarına karşı bazı yerel medya organlarında hafif bir rüzgar da başlamış.

* Adana’da cemaatin Senegal ve Kongo’da okul açmak için işadamlarıyla yaptıkları organizasyonu ilgiyle okudum. Kongo’yla ilgili belgesel gösteriminden ödül töreni ve TUSKON tarafından organize edilen akşam yemeğine kadar dört dörtlük bir alan çalışması. Türkiye’de siyaset artık tabanda yapılıyor. Greenpeace’den CHP’ye kadar tabanda etkin olmak isteyen tüm siyasi gruplar bu örgütlenme yapısını iyi çalışmalı.

* Yazı Gülen cemaati açısından ‘yıldızlı pekiyi’den ibaret değil. Yazar, bir noktada hareketin siyasi gücü ve ‘paralel toplum’ iddiasından rahatsız olmaya başlıyor. Ergenekon davasının ardında cemaat olduğu iddialarının kanıtlanamaz olduğunu, ancak birçok kişinin buna inandığını belirtiyor.

Konuştuğu üst düzey bir Amerikalı yetkili, cemaatin özellikle polis içindeki gücünden söz ediyor. Oradan da şeffaflık konusundaki sıkıntıları dile getiriyor.

Finansal profil çizememiş
* Hansen ‘Global İmam ’ başlıklı New Republic yazısında Gülen Hareketinin dünyanın çeşitli yerlerindeki taraftarlarının sayısını 5 milyon olarak veriyor. Ancak, aylar süren araştırma sonrasında harekete finansal bir profil çizmekte zorlanıyor.

* Gülen’in yaşadığı Pensilvanya Saylorsburg’daki Altın Nesil kampında kayak şalelerine benzeyen evler, bir ortak mekan, göl ve ufak bir ormanlık var. Ziyareti sırasında muhabire kamp müdürü Bekir Aksoy eşlik ediyor. O gün kampın çeşitli yerlerindeki ziyaretçiler arasında egzersiz yapan Türkler, ziyarete gelen işadamları, bir gazeteci ve gölde balık tutmakla meşgul New York Musevi Teoloji Semineri’nden bir profesör var.

* Tükçede Gülen terminolojisi problemli. Cemaat, kendisi için ‘gönüllüler hareketi’ sözünü tercih ediyor. Gülen’i destekleyenlere ise ‘Fethullahçı ’ ya da ‘mürid’ denmesinden rahatsızlar; ‘gönül verenler’ diyorlar. Ancak, ingilizcede mesele daha basit. Gülen’i destekleyenlere ‘Gulenist’ deniyor.

nHansen yazısında ‘Bu insanlar neden kampı ziyaret ediyor?’ ve ‘Gülen’in müridleri üzerinde ne kadar etkisi var?’ sorularına cevap arıyor. Dönüş yolunda Bekir Aksoy’a, Gülen’in ziyaretine gelenlere ne yapmalarını söyleyip söylemediğini soruyor.

Aksoy, ‘Hiçbir zaman söylemez; tavsiye eder’ diyor: ‘Şöyle anlatayım. Eğer elinde doktora olan bir adam Hocaefendi’yi görmeye gelir ve Hocaefendi kendisine Kuzey Kutbu’nda bir köyde okul açmasının iyi olabileceğini söylerse, o adam ertesi gün valiziyle buradadır.’

* Doğrudan harekete organik olarak bağlı kurum ve kuruluşlarla ilgili çok şey öğrendim. 1983 yılında kurulan Kaynak holding, 15 ülkede teknolojiden inşaata kadar bir çok sektördeymiş. Gülen’in kasetleri, geçmişte NT isimli zincirde satılırmış; bugün Türkiye genelinde 110 NT varmış. Doktorasını cemaat üzerine yapmış sosyolog Joshua Hendrick, hareketin ana fikri ekseninin Akademi olduğunu söylüyor.

* Zaman, Aksiyon ve Samanyolu, Feza Medya Grubu’ndaymış. Bank Asya ve TUSKON ise ‘Gülen’den alınan ilhamla’ kurulmuş. University of Houston’dan sosyolog Helen Ebaugh, Gülenist’lerin maaşlarından yüzde 5 -20 arasında bir miktarı hareketin hayır projelerine harcadığını anlatıyor. Yılda 3.5 milyon dolar veren de çok cüzzi katkılarda bulunanlar da varmış.

* Cemaatin 100 ülkede 1000 okulu var deniyor ancak yazar bir türlü gittiği okulları kimin yaptırdığını öğrenemiyor. Aldığı cevap her zaman ‘Bir hayırsever’ ya da ‘Bir Türk işadamı’ oluyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPtsi Ara. 27, 2010 10:42 am

MİT'çi Nuri Gündeş, yeni yazdığı kitabında, CIA ajanlarının öğretmen görüntüsü altında Fetullah okullarında görev yaptığını açıkladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: CIA AJANLARI FETHULLAH GÜLEN’E KEFİL.......   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyC.tesi Ocak 08, 2011 12:20 am

[size=24]
CIA AJANLARI FETHULLAH GÜLEN’E KEFİL OLDU
[/size]

[img]http://i.odatv.com/images/2011_01/2011_01_07/cia-ajanlari-fethullah-gulene-kefil-oldu-0701111200_l.jpg[/img]



Zaman gazetesinde bugün yayınlanan bir haber akıllara zarar dedirtecek türden. Eski MİT mensubu Osman Nuri Gündeş’in “İhtilaller ve Anarşinin Yakın Tanığı" adlı kitabında ortaya attığı iddialar eski CIA mensupları Graham Fuller ve Robert Bauer tarafından yalanlandı. Habere göre; Gündeş’in bu iddiaları son derece ihtimal dışı ve vahşice. İddialara göre Orta Asya’da bulunan Gülen okullarında 130 CIA ajanı öğretmen olarak görev yapmaktaydı. 1995-97 arasında CIA'in Orta Asya ve Kafkaslar'daki operasyonlarının şefliğini yapan Robert Bauer, iddiaları 'düzmece' olarak nitelendirirken, "Benim görev süremce CIA'in Orta Asya'da 'ajanları' yoktu." dedi.

Ağlasak mı gülsek mi bilemedik bu açıklamaya. Ama durun, daha haber yeni başlıyor. Fuller’in açıklamaları ise “bu kadar da olmaz” dedirtecek türden:

“Türkiye ve Türk dünyasına ilişkin görevler yapan eski CIA yetkilisi Graham Fuller ise Gündeş'in iddialarının üzerine Washington Post yazarı Stein'in deyimiyle 'soğuk su döktü'. Fuller, "Gülen okullarında 130 CIA ajanı olduğuna ilişkin hikâye bayağı vahşi." dedi. CIA'den 1987'de ayrıldığını ve şahsen bu konuda somut bilgisi olmadığını belirten Fuller, "Ancak güdülerim, bana iddianın son derece ihtimal dışı olduğunu söylüyor." şeklinde konuştu. Fuller, şöyle devam etti: "Böyle bir fikri, teşkilat içinde karşımdakinin yüzüne bakarak inandırıcı şekilde pazarlamayı tahayyül bile edemem. Nuri Gündeş'e gelince, kendisinin kim olduğunu ya da ne yazdığını bilmem. Fakat Türkiye'de bu konularda dolaşan oldukça vahşi iddialar var ve Gülen, gerçekten sıcak bir konu."
FULLER, GÜLEN’E KEFİL OLMUŞ

Stein, yazısında Gündeş'in Gülen'le ve okullarla ilgili iddialarına İngilizce kaynak olarak gösterdiği Paris merkezli Intelligence Online'ın bir iddiasını da sorguladı. Intelligence Online'a göre, Graham Fuller, CIA'in üniversitelere açılımla sorumlu elemanı olduğu iddia edilen George Fidas'ın yardımıyla Fethullah Gülen'e ABD'den oturum izni aldı. Bunun yanlış olduğunu söyleyen Fuller, şöyle konuştu:

"Benim yaptığım, 2006'nın başlarında, Gülen'in düşmanları ABD'den Türkiye'ye iadesi için bastırırken FBI'ya bir mektup yazmaktı. 11 Eylül sonrası ortamda tehlikeli bir radikal olduğu yönünde söylentiler yaymaya başlamışlardı. FBI'ya yazdığım açıklamada görüşlerimi bildirdim. Gülen'in ABD'ye hiçbir şekilde güvenlik tehdidi teşkil etmediğini söyledim. Hâlâ da buna inanıyorum. Tıpkı günümüz İslam'ı konusunda çalışan ilim adamlarının geniş bir kesimi gibi."

Gülen'i 'radikal' ve 'tehlikeli' görmediğini vurgulayan Fuller, "Onun hareketi belki İslami, siyasi ve sosyal düşünüşün tekâmülü noktasında en ümit verici olandır." şeklinde konuştu. Washington Post yazarı Jeff Stein da yazısında Gülen'in başlattığı hareket için 'ılımlı' sıfatını kullandı. Benzer şekilde Intelligence Online, Gülen'in tüm dinlere hoşgörüyü savunan görüşleriyle 'hareketini El Kaide ve diğer radikal gruplarla doğrudan rekabete' soktuğunu kaydetti."

Derya Öztürk

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: FETO , MISIR Diktatörüyle Isbirliginde...   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptySalı Şub. 08, 2011 11:00 pm

Bu FETO yu Hainlikte gecencok az kisi olur...
Feto Islama ve Müslümanlara ihanette Önder...
.....
.......


[img]http://anadoluhaberim.com/upload/resimler/haber/muzun.jpg[/img]

[size=24][color:18de=orange]
Fethullah Gülen Cemaati ve Mübarek[/color]
[/size]

Fethullah Gülen cemaatinin elinin ulaşamayacağı yer kalmadı sanırım. Dünya'nın en uzak bölgesindeki bir gariban ülkede de bu el mevcut, hemen yanı başımızdaki en özel mekânlarda da..



Fethullah Gülen cemaatinin elinin ulaşamayacağı yer kalmadı sanırım. Dünya’nın en uzak bölgesindeki bir gariban ülkede de bu “el” mevcut, hemen yanı başımızdaki “en özel” mekânlarda da…

Gündem Mısır…

Ve “hocaefendi cemaat”inin “Mısır dosyası” da epey kabarık.

Gidilen ülkelerde yetkili veya yetkisiz, kiminle irtibat kuruyorlarsa kursunlar bunların durdukları nokta, kimlikler ve özellikle de “zulüm” merkezli olup olmadıklarına bakmayan “cemaat” aynı hatayı Mısır’da da yapmıştır.

“Moro” gibi uzak coğrafyalarda Müslüman katilleri ile ortak programlar yapmayı “onur” sayan ve bu tür bölgelerde Müslümanlara kan kusturan kimi generalleri de “onur konuğu” olarak yaptıkları iftarlara çağıran “cemaat” Mısır’da da buna benzer bir çizgiyi devam ettirmiştir.

Bir süre önce hizmete açtıkları Mısır Selahattin Okulu’nun açılışı başta olmak üzere “cemaat” bu ülkede yaptığı her programa Mübarek’i davet etmekte ve Mübarek de bu davetlere kendi özel temsilcisini göndermektedir. Bugünlerde zor zamanlar geçiren Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in özel temsilcisi ise Abduhcu görüşleri ile bilinen ve bazı çevrelerde bu nedenle sıklıkla eleştirilen Ahmet Ömer Haşim’dir. Tabi, Firavun Hüsnü’nün iktidarının en büyük dayanaklarından biri olan ve şimdilerde “özgürlük eylemcilerini” yıldırmak için uğraşan Mısır Müftüsü Ali Cuma da “cemaat”in programlarını kaçırmamaktadır.

Hayır, bu davetler ve özellikle de Mübarek’in özel temsilcisi ile kurulan ilişkiler salt bir “nezaket daveti” niteliği taşımamaktadır. Problem de bu noktadan kaynaklanmaktadır. Acaba “cemaat”in bu yakınlığının nedeni Mübarek’in de “otoriteye olan saygısı” mıdır?

Ya da şöyle söyleyelim; Bu “cemaat” neden gittiği hiçbir ülkede “özgür”, “şuur sahibi”, “mücadele eden,” “ayakta olan” ve “direnen” ekiplerle, cemaatlerle ve yapılarla beraber olmaz da gidip her zaman “otoritecileri”, “sıkıntılı adamları” ve “zalimleri” bulur? Bu işin “tencerenin yuvarlanıp kapağını bulması” ile bir alakası var mıdır?

Bakın, ABD ve İsrail’i tek otorite kabul eden Mübarek, 30 yıldır bir İslam coğrafyası olan Mısır’ı büyük bir ihanetle yönetiyor. Onun özel din temsilcisine inanılmaz önem veren “cemaat” de “otoriteci.” Sanırım bu nedenle iyi anlaşıyorlar. Yoksa bunun başka bir açıklaması olamaz.

Hüsnü Mübarek’in özel temsilcisini; “Ezher Üniversitesi eski reisi ve Mısır Yüksek Din İşleri Heyeti Genel Başkanı büyük âlim ve fazıl zat Ahmet Ömer Haşim Efendi” şeklinde takdim edenler acaba günlerdir meydanlarda “onurları ile mücadele eden eylemcilere” nasıl bakmaktadır?

Hazreti Peygamber’e yapılan karikatür eylemlerini protesto eden “peygamber sevdalılarını” inanılmaz bir dil ile “pespaye” olarak nitelendiren Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Mısır’ın özgürlük mücadelecileri hakkında ne düşündüğünü öğrenemedik ama tahmin ediyoruz.

Ancak açık söyleyeyim; Mavi Marmara’nın gül yüzlü şehidi “Furkan” için dahi kafaları karıştırmak isteyen adamların Nil’in yiğitleri ile alakalı kurdukları ve kuracakları cümleleri ve o acayip analizleri hiç merak etmiyorum.

Bu kadar…



NOT : Bu arada hemen belirtelim ki kaynaklarımız sağlam. Yani en azından “cemaat”in ciddiye alacağı kaynaklara sahibiz. Buyrun Mübarek’in özel temsilcisi ve Mısır müftüsünün onur konuğu oldukları programın Hocaefendi’nin kendi web sitesindeki haberi: http://tr.fgulen.com/content/view/17130/37

***
M. Mustafa Uzun/haber5
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptySalı Şub. 08, 2011 11:13 pm

NATO'ya göre Türkiye Ortadoğu'ya model
07.02.2011 - 07:30 Yazdır Arkadaşına gönder NATO Savunma Koleji'nde yayınlanan bir rapora göre Mısır için en iyi model ülke "dünyaya açık, açıkça ekonomik küreselleşmeden yana ve serbest ticaret prensiplerine saygılı" bir ülke olan Türkiye.

Son günlerde tüm dünyanın gözünü diktiği Ortadoğu ülkelerindeki halk hareketleri baskıcı yönetimlere karşı bir isyan niteliği taşıyor olsa da emperyalizme karşı net bir duruş henüz ortaya çıkmış görünmüyor.Şimdilik perde arkasında kalmaya çalışan ve sokaklara dökülen milyonların tepkisini çekecek bir açıklama yapmaktan kaçındığı gözlenen emperyalist merkezler ise, sürece ilişkin planlarını yapmaya başladı bile.

Birçoğu yıllardır ABD işbirlikçisi diktatörlerce yönetilen Ortadoğu halklarına önerilecek yeni modelin Türkiye olacağı artık açık açık konuşulmaya başlandı.

NATO komutanlarını ve diplomatlarını yetiştiren Roma’daki NATO Savunma Koleji'nin “Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki halk hareketleriyle” ilgili araştırma raporunda hükümete karşı büyük protesto gösterilerinin devam ettiği Mısır için en uygun modelin Türkiye olduğu belirtilerek şu ifadeler yer aldı: "Bazıları için rahatsız edici olsa da tüm Arap kamuoyu mevcut Türk rejimini model olarak görüyor.”

“Küreselleşmeden yana, serbest ticaret prensibine saygılı”
Raporda Türkiye’nin övgü ile bahsedilen özelliklerine bakılınca NATO’nun nasıl bir Ortadoğu istediği de anlaşılıyor.

Türkiye'deki rejimin şüphe götürmez şekilde cumhuriyet ve demokrasi olduğu ifade edilen raporda, "Türkiye'de ordunun artık iktidarı ele geçirmeye çalışmadığı ve bazı sınırların aşılmaması için hakemlik yaptığı” belirtildi.

Raporda ayrıca "Türkiye dünyaya açık. Açıkça ekonomik küreselleşmeden yana ve serbest ticaret prensiplerine saygılı. Sağlam ve güçlü temele dayanan ekonomik büyümesi inanılmaz. Her şeyden önce dengeli dış politikasıyla kendisiyle gurur duyuyor" denildi.

Orta yolu bulalım: Türkiye
Raporda, İran'ın Şiileştirme politikasını ve Suudi Vahabiliğini reddeden birçok Arap’ın Türkiye'yi "makbul orta yol temsilcisi" olarak gördüğü anlatılırken, Mısırlı siyasetçilere de, "Türk modelinden ilham alarak İslam ve Batı'ya açık ve Kıpti Hıristiyanları koruyacak dengeli bir rejim oluşturmaları" tavsiyesi verildi.

Cezayir: Henüz korkacak bir şey yok
Raporda yalnızca Mısır’a değil, halk hareketleri olan diğer ülkelere de değiniliyor. Savunma Koleji'nin kıdemli analisti ve Ortadoğu Araştırma Programı Başkanı Pierre Razoux tarafından kaleme alınan raporda, Cezayir için, burada durumun çok kaygan olsa da kısmen ifade özgürlüğü bulunduğu, iktidar partisiyle ordu arasında tam mutabakat olduğu, petrol ve doğalgaz gelirlerinin hükümet için emniyet sübabı niteliği taşıdığı belirtildi.

Fas: Raporda Fas konusunda da Kralın, ifade özgürlüğünün az da olsa genişletilmesi, mütevazı reformlar ve ekonomide ümit veren yatırımlara güvendiği anlatıldı.

Libya: Libya'daki aşiret yapısı ve nüfusun az olması, petrol gelirleriyle sağlanan refahın sosyal barışı güvence altına aldığı kaydedilen raporda, durumun çok daha karışık olduğu Yemen dışındaki Ortadoğu rejimlerinin çeşitli güvencelerinin bulunduğu belirtildi.

Raporda, bölgede kısa vadede Mısır ve Filistin yönetiminin tehdit altında olduğu ve her iki rejimin düşünülenden daha kısa sürede çökebileceği dile getirildi.

Mısır: raporda Mısır ile ilgili olarak ise şu ifadeler yer aldı: "Tunus halkından farklı olarak Mısır toplumu, Müslüman Kardeşler'in kayda değer etkisi nedeniyle İslami söyleme çok daha açık. İslamcılık, kendini rejimin dayanak noktası gören orduya da nüfuz etmiş durumda. Eğer gösteriler çok büyük baskı oluşturursa ordu bölünebilir. Nüfusun yüzde 13'ünü oluşturan 10 milyonluk Kıpti Hıristiyanların, Müslüman Kardeşler korkusuyla mevcut rejimi desteklemeye devam etmesi siyasi senaryoyu daha da zorlaştırıyor."

(soL -Haber Merkezi)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptySalı Şub. 08, 2011 11:22 pm

ABD İşbirlikçisi diktatörler yerine, ABD işbirlikçisi müslüman kisveli kafirler, mürtedler...

Küreselleşmeden yana, yani Amerikan hegamonyasına baş kaldırmamayı kabul etmiş; hani Van Münit? Palavra olduğunu adamlar söylüyor.

Vehmettirdiği diyor ya, sana ne vehmettiriyor? O vehmettirdiğini o yapmayacak, sen yapacaksın, sana vehmettirdiği gibi, dışımızdakilere de bazı şeyleri gösterdi, onun aslına saip olmazsan, vehmettirdiğini boğacak olan da yine vehmettiren değil mi? Çok net bir muhalif tavır, her sahada yanlışını en şiddetli dille yüzlerine vuracak tavır. Ki ancak bu sertlikte bir muhalefet diliyle lider misyonu ifa edilebilir. Bu gün tepki çekebilir, farklı algılanabilir, yaftalamalara sebep olabilir bu muhalif tavır ama kınayıcıların kınamalarından mı korkacağız? Kumandan yıllarca telegram altında, kaybedecek bir şeyi olanlar düşünsün.

Ve, serbest ticaretten yana, yani önce Allah'ın sonra da halkın olan mülükün düşman tarafından yağmalanmasına ses çıkartmayan, bilakis destek olan. İşte Irak, Afganistan. Çakallara erketelik yapan.

Üstadın, "Bütün nefretinizi Allah düşmanları üzerinde toplayınız!" emri mucibince, bu gün Allah yolunun kesilmesinde baş aktör ılımlı islam, işbirlikçi münafıklık ve mürtedlik payesinde olanlar, işte bütün nefret ve kinin kanlı canlı hedefi de onlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptySalı Şub. 08, 2011 11:33 pm

İŞTE SERBEST TİCARET:



Bankalarımız CIA Denetiminde



Bülent ESİNOĞLU



13-14. yüz yıllarda yapılan korsanlıkların, dillere destan hikâyelerini okuduk. Filmlerini sinemalarda seyretmiştik.



Erbakan’ın meşhur Libya ziyaretine devletin bir görevlisi olarak katılmıştım. Toplantı hazırlıklarının yapılması için Erbakan’dan bir hafta önce, Libya yetkilileri ile görüşmelere başlamıştık.



Toplantıya ara verildiğinde, dışarı çıkıp hava alalım dediğimizde, limanda müthiş bir olağan üstülük gördük. Askerler, polisler güvenlik önlemleri alıyor. Halkta onları temaşa ediyordu. Ekim 1996.



Nedir bu durum diye yetkililere sorduğumuzda, gemi ile para geliyor dediler. Niye gemi ile para getiriyorsunuz, bankalar arası transfer yok mu diye sorduğumuzda ise; Amerika, petrol paralarımıza bankalarda el koyuyor demişlerdi. Şaşırmıştık.



Bunu dönüşte, aklı başında kimselere anlattığımızda, bize inanmamışlardı.



3 Şubat 2011 tarihli Vatan Gazetesinde buna benzer bir durumun Türkiye’de yaşandığını okuyunca, bu yazıyı yazmak farz oldu.



İstanbul’dan yüklüce bir para(döviz) Ankara’da Tarhan Caddesinde bulunan bir bankaya transfer ediliyor.



Transfer evrakının içinde, Tarhan sözcüğünün geçmesi nedeni ile CIA derhal bankayı SWIFT ile bloke ediyor. Yani el koyuyor. Elektronik fon transferi sistemi Amerikan denetiminde olması nedeni ile döviz transferi yapılamıyor. İran’a bir transfer yapılmadığı anlaşılınca SWIFT açılıyor.

Anlayacağınız bağımsız sandığımız, Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içinde Amerika resmen korsanlık yapıyor.



Bundan birkaç ay önce, Türkiye’deki boru, vana, tesisat teçhizatları üretip, İran’a satış yapan firmaların ülke içinde para transferine el konulmuştu. Şimdi de bankalara el konularak denetim yapılıyor.



Bu durumu, hangi devlet görevlisi, hangi iktidar sahibi içine sindirebilir. Sözde, AKP’nin İran yanlısı olduğu propagandası yapılıp dururken, bu işe ne demeli.



Tıpkı sahte İsrail düşmanlığı gibi, sahte İran dostluğu da böylece belgelenmiş oluyor.



İsrail ile düşman göründüğümüz bu süreçte, İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret katlanarak büyüyor.



İran ile olan ticaret ise her geçen gün azalıyor. Doğal gaz alımı da olmasa sıfırlanacak.



Susma, sustukça sıra sana gelecek diye meşhur bir slogan var. Bu durum devletler içinde geçerliymiş. Libya’ya korsanlık uygulanırken bizler sessiz kalmıştık.



İktidarın her gün ağız dalaşı yapan milletvekillerine bu yazıyı hediye ediyorum. Eş başkana bir şey söylemiyorum. O zaten Amerika’nın projelerinde görevlidir.

7.2.2011, bulentesinoglu@gmail.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyÇarş. Şub. 09, 2011 2:45 am

MISIR’DA AMERİKAN DARBESİ OLUYOR

Nihat GENÇ - 6 Şubat 2011


Nihat Genç Mısır’da yaşananları 11. Gününde yorumladı. İslamcılar’ın Batı ile uzlaşmasını ele alan Genç’e göre Batılılar ‘yeni tür bir İslamcı siyaset’ buldular, sırf iktidar olmak için ülkesini uluslar arası piyasanın kucağına atan, ülkesinin en temel değerlerini borsa değerleriyle alıp satan yepyeni bir dünyalı..

Hangi kendine edebiyatçı diyene sorsam Cahit Beğenç’i tanımaz, geçtim, Egeli okumuş arkadaşlara da sorsam Cahit Beğenç ismini bilmezler. Cahit Beğenç 30’lu 40’lı yılların büyük yazarı.. Fethiyeli.. Türk edebiyatını kucağına oturtmuş holding yayıncıları kendi aralarında evcilik müsamere oyunları gibi soruşturmalar yaparlar, bakarım, yüzlerce yazar konuşmuş, ahkam kesmiş, ne çok şeyleri saçma sapan, bunu da geçtim, hala bir Cahit Beğenç ismini bulamam.. Oysa Cahit Beğenç Cumhuriyet dönemi ya da Tek Parti dönemiyle kavgası olanlar için dahi bulunmaz bir isim, çünkü Kemalist, üstelik CHP’li..

Aradan geçen 70 yıla rağmen Ege halk kültürüne bu denli hakim bir yazar yetişmedi, hikayeleri, gezi yazıları muhteşemdir ve henüz aşılamamıştır. Bu denli şaşırtıcı güzellikte hikayeler yazan Cahit Beğenç’i hiç mi kimse tanımaz demeyin, onun adını övgüyle ilk duyduğum insan Attila İlhan’dır.

CIZIL CIZIL SIZIYA ÇARE Mİ

Mesela Deli Dere hikayesini hatırlıyorum, köy kızı Meryem’in ergenliğinde cızıl cızıl memeleri sızlar, cızıl cızıl.. Kaşısa geçmez tahtalara sürtse geçmez.. Cızıl cızıl sızının derdini kimseye de açamaz.. Soğuk derelere girip memelerini suya batırır lık lak..

Lık lak lık lak, derenin suyu da almaz cızıl cızıl sızıyı.. Sonunda köyün çobanı dikkatini çeker, çobanın çok sert zımpara gibi sakalı.. Meryem çok güçlü kızdır, cinsel bir şey olmasın diye çobanın ellerini arkadan bir ağaca bağlar ve memelerini çobanın sert sakalına sürer, cızıl cızıl sızıyı alsın diye.

Ve bir çocuk uzaktan görür elleri bağlı çobanla Meryem arasında geçenleri ve dedikodusu köyde dolaşır.

Dedikodu dayanılmaz olur ve Meryem artık çobanla evlenmek zorunda kalır..

Evlenme üzerine milyonlarca hikaye yazılmasına rağmen Cahit Beğenç Deli Dere hikayesinde bize insan evladının çözülmesi mümkün olmayan bir sorusunu hatırlatır?

Meryem’in derdi evlenmek miydi, yoksa memelerindeki cızıl cızıl sızıya bir çare aramak mı?

Geçelim, derdim hikaye çözümlemesi değil..

KABA YERLERİNİ SÜRTÜYOR
Orta-Doğu’da ve özellikle ülkemizde İslamcı siyasetleri düşündüm, birileri hep nedense cızıl cızıl sızlayan memeleri demeyeceğim daha kaba yerlerini dünyanın çobanı Amerika’nın Bush’un suratına sürtüyor, kaşıntısını alsın diye mi?

Ülkemizde iktidar olan İslamcıları hatırlayın II. Irak Savaşı öncesi Bush’la at pazarlığı yaptığı günleri.. Sonra ‘at pazarlığının’ dedikodusunu bütün dünya duyunca İslamcılar Amerika’yla bu söylentiler yüzünden mi evlenmek zorunda kaldı yoksa gerçekten bir yerleri cızıl cızıl sızladığı için mi?

Mısır’da gösteriler onbirinci günü devirince karışık tablo ancak netleşmeye başladı ve olup bitenin bir Amerikan Darbesi olduğu açığa çıktı..

Belki Obama’nın siyaset tarzı Bush kadar vahşi değil, sivil toplumlar devrede, ‘barışçıl gösteri’ ‘şiddet olmasın’ temennileri Obama’nın ağzında ama, bu şimdilik böyle..

Saddam gitti, Mübarek gidiyor ve milli-sosyalist laik Baas’tan geriye sadece Beşar Esad kalıyor..

Baas yönetimi Hafız Esad’la, Saddam’la ve Mübarekle gerçekten kanlı diktatörlüklere çoktan dönüşmüştü, ancak tarihin sorusu, 50’li ve 60’lı yıllarda Baas’ın Arap dünyasında estirdiği büyük milli sosyalist laik fırtınaydı, Baas’ı diktatörleştiren biraz da içerden Amerika destekli aşırı İslamcıların örgütlü gizli varlığıydı..

Sonra sonra Enver Sedat Araplar’ı dahi karşısına alarak Kissinger’in mekik diplomasıyla İsrail’le Camp David andlaşması yapması aslında Baas’ın da sonunu getirmişti.. Çünkü Baas, iflah olmaz bir anti-emperyalist asla taviz vermeyen ‘millileştirme’ yanlısıydı..

Baas yönetimleri iki türlü diktatörlük tanıdı, birincisi batıyla ilişkileri geliştirmesine kızgın radikal halklarını sindirmek için, ikincisi, batıyla sertleşip batının ambargolarına maruz kalmaları sonucu.. İki ucu boklu değnek..

Ki, Baas ideolojisi bir ‘kemalizm’ kopyasıdır.

HİÇBİR YAPIYA ŞANS VERİLMEYECEK

Ülkemizde bugünkü siyasi tasfiyeye dikkat edin, yetmiş yıl öncesinin Cumhuriyet ve Tek Parti dönemi ısrarla hatırlatılarak ‘diktatörlük’ suçlamalarıyla. Oysa arada yetmiş yılın sağ iktidarları var, oysa arada kayıtsız şartsız Nato Subaylığı’na dönüşmüş bir ordu var ve şu çok konuşulan darbeler başta 28 Şubat yine Amerikan işi..

Ara yorumlara girmek faydasız, bugün artık şu sonuç çok net, batı dışı topraklarda, özellikle Orta-Doğu’da milli, sosyalist, laik, bağımsızlıkçı hiçbir yapıya siyasi şans verilmeyecek.

Yeni dünya siyaseti coğrafyamızı parçalayarak bombalayarak hızla nihai hedefine ilerliyor, şimdilik sonuç şu: Amerika ve batılılar madenlerini ve piyasalarını sorgusuz sualsiz her şekilde kendilerine açan İslamcılar’ın bilumum çeşidini ayrım yapmadan bağırlarına basmayı vazgeçilmez siyasetleri haline çoktan düşünüp bugünlerde gerçekleştirdiler.

Bu nihai temizliğe varmak için kimini bombalar kiminde iç isyan çıkartır kiminde Ergenekon Balyoz benzeri hukuksuz delilsiz tutuklamalar yapar..

Orta-Doğu’da bu bilindik fotoğraf yerine otururken, batı topraklarında tanıdık kuşkulandığımız başka tür bir fotoğraf yerleşmeye başladı bile..

Önce Merkel sonra Cameron ‘çok kültürlülüğün sona erdiğini’ açıkladı, ki, Merkel ‘entegrasyonun başarısızlıkla’ sonuçlandığı ifade etmişti..

Daha ötesi bir arada yaşam gibi çok kültürlülük gibi entegrasyon gibi başlıklar batıda artık ‘demokrasi’nin tarif alanından çıkıyor.

Çünkü, çok kültürlülüğün iflas ettiği tezi Cameron’un da itirafıyla bir devlet politikasından Avrupa Birliği Politikası’na bugün 6 Şubat 2011 tarihi itibariyle dönüşmüş durumda.. Yani Avrupalılar’ın utangaç utangaç dile getirdikleri bir sığınma göç mülteci sorunu değil, devasa bir ‘medeniyet’ sorunu, hah, sonunda sadede geldiler ve liberalleri bile ‘yeter artık’ diye bağırmaya çoktan başladı..

DEMOKRASİYİ YENİDEN TARİFE BAŞLADILAR

Zaten Avrupa Birliği raporları ve Avrupa demokrasi yazarları ‘entegrasyon’ ‘çok kültürlülük’ ‘birarada yaşam’ gibi başlıklar altında değerlendirdiği Avrupa’nın bu en çok korktuğu politikaları başından beri ‘sığınmacı’ ‘mülteci’ ‘aşırı islamcı’ siyasi felaketleri olarak görüyordu ama bir ‘uygarlık’ sorunu olarak seslendirmeye cesaret edemiyordu, şimdi demokrasiyi yeniden tarife başladılar, buyursunlar biz de öğrenelim yeni marka son marka demokrasi nasıl olacak?

Nasıl mı olacak?

Öncelikle Demokrasi’nin evrensel tarifleri yeniden şekillenen dünya karşısında yeni kavram kalıplarına oturtulacak..

İşte Cameron ifade etti bile ‘ulus tasarımı’ yeniden düşünülmeli gibi laflar ediyor, nedir bu, ne demek istiyor, şimdilik anladığımız bu ulus tasarımı artık dışarıdan gelenleri barındırmayacak.. Bekliyorum, bizim liberaller onlara uymuş Avrupacı solcular cızıl cızıl sızlayan demokrasilerini artık kimlere sürtecek..

Başta Sovyetler sonra Kafkasya ve Balkanlar soğuk savaş sonrası çözülürken Demokrasi’nin Evrensel Değerleri Avrupalılar’ın bir nevi her şeyiydi.

İfade özgürlüğü, insan hakları, seyahat özgürlüğü, Avrupa için çözülmekte olan Sovyetler’de Orta-Doğu’da Türkiye’de ve Balkanlar’da toptu tüfekti mucizevi güzellikteydi nükleer bombalardan daha etkiliydi. Bunlar batının palavraları deyip öngördüğümüz gibi bu cicili kavramlar hepimizin sosyal siyasi rahatlığı için değil dışardan siyasi darbelerine dayanak olsun çare olsun diye kullanılıyordu.

Şimdi ise bu süreç tamamlandı ve dünyaya bugün itibariyle şunu söylemeye çalışıyorlar, başımıza bela olan bu aşırı İslamcılar ve kültürümüz dilimizle entegrasyonu rededen bu Müslümanları bizim kucağımıza sürükleyen Orta-Doğu’nun aşırı yoksulluğu ve diktatörlükleridir.

O halde, bu ülkelerde demokrasiyi iyileştirelim, yoksulluk ve modernleşme sorunlarını kendi ülkelerinde serbestleştirilmiş siyasetlerle kendileri yapsınlar ve tabii bu şirin tarafı. Bildiğimiz tarafı, bu topraklarda şüphesiz teknolojinin her türlüsü, enerji, petrol serbest piyasa şaşmaz şekilde batılı şirketlerin olsun.

SOSYAL MALİYET

Diyelim yılda üç-beş milyar vererek Mübarek rejimiyle anlaşmak çok kolay, ancak, Mübarek benzeri rejimlerin Amerika ve Avrupa’ya fırlattığı sert acımasız milyonlarca İslamcı gencin hem güvenlik hem toplumsal iyileştirme maliyetleri çok daha büyük.

Başka şeyler de var, mesela yaşadığımız gerçek dünyada hiçbir ülke yüzde yüz sosyalist bir rejim kuramaz. Hiçbir ülke yüzde yüz milli bir rejim kuramaz hiçbir ülke yüzde yüz bağımsız bir ülke inşa edemez. çünkü iletişim ulaşım teknolojik hız dünyayı birbiri içine çoktan sokuverdi, milli, sosyalist, bağımsızlık tanımları da dünyanın kabul ettiği girift çok yönlü ilişkileri çoktan içselleştirdiler.

Aklı başında her insan bilir ki, her ülke milli değerlerini sever ve milli markalarını öne çıkartmak ister tıpkı batılılar gibi, bu onların en tabii hakkıdır, aklı başında herkes dışarıdan efendiler tarafından değil kendi evlatları tarafından yönetilmek ister tıpkı batılılar gibi ve aklı başında herkes dünyanın çatısını oluşturan evrensel kurumlara yabancı uzak asla hiç kimse yaşayamaz, tıpkı batılılar gibi.. Peki Batı kendi için erdem gördüğü bu politikaları bizler için neden ‘aşağılık, diktatörlük, vahşi, ırkçı’ gibi tarifler içinde tanımlıyor..

Bu gerçekliğe rağmen, batılılar’ın içinde milli, birazcık bağımsız birazcık sosyalist politikalara dahi asla müsaade etmeyip, kendi topraklarında artık bulunmalarını hiç istemedikleri İslamcı politikaları desteklemeleri peki neyle açıklanır?

Öncelikle şununla açıklanır, ‘yeni tür bir İslamcı siyaset’ buldular, sırf iktidar olmak için ülkesini uluslar arası piyasanın kucağına atan, ülkesinin en temel değerlerini borsa değerleriyle alıp satan yepyeni bir dünyalı..

Sonra şununla açıklanır: Batılılar gerçekten batının değerleri olan evrensel siyasi ve hukuk değerlerini batı dışı topraklarda bir işgal bir sindirme bir teslim alıp kuşatma politikaları olarak kullandı, ki işin gerçeği 19. yüzyıldan beri değişmeyen en temel politika, madenlerin batıya transfer yollarıdır.. Suudlar Körfez’in benzin ülkeleri gibi sesinizi çıkartmazsanız, size gelip ‘demokrasi’ kılıcı sallayan bir Batılı da çıkmaz..

Yani kendi evrensel değerlerine ihanet eden kendi evrensel değerlerini ihraç malı gibi top tüfek gibi kullanan kendileriydi.. Demokrasi, özgürlük, açıklık, ifade seyahat özgürlüğü gibi çok şeyi ‘emperyalist’ amaçlarına meze yaptılar..

Kafkasya Orta-Doğu eski Sovyet ülkeler bu yemle bu mezeyle gelebilecekleri kadar kucaklarına geldiler, artık ‘rantabl’ olma zamanı. Dışarıdan geleceklere ödenecek sosyal maliyetler artık can sıkıyor..

Dışarıdan gelenler ‘sizler bizim zenginliklerimizi sömürerek kaçırarak bu uygarlığı inşa ettiniz’ diyorlar, onlar da uzun uzun istatistik verilerle ‘iyi de bu uygarlığın da sosyal sigorta yükü maliyeti primi ödemeleri bitti tükendi..’ diyor..

Yani şunu söylemeye çalışıyorlar, ‘ne kadar zengin sosyal sigorta o kadar entegresyon’ ne kadar sosyal bütçe o kadar bir arada yaşama…

Gerçi Mübarek gibiler de hep aynı şeyi söylüyordu ‘ne kadar para o kadar demokrasi’..

Ve Avrupa’da bütçe açıkları ve Yunanistan İrlanda başta olmak üzere çöken ekonomilere artık yardım parası yetiştiremeyen Avrupa liderlerinin ‘bütçeyi kısıtlamakla’ ‘demokrasiyi kısıtlama’ları aynı günlere denk geliyor..

Çocukluğumdan bilirim, Cahit Beğenç’in kitabında görünce hatırladım, Anadolu’nun soğuğunu anlatırken ‘kılın soluğu tutuldu..’ der..

Kıl’ın soluğu olur mu? Eskiden evlerimizde keçeden yapılmış eşyalar ya da post gibi kilim gibi eşyalar daha görünürdü, tüy dediğiniz şey dahi çivi gibi donup kalırdı..

Tekrar ederek, Avrupa’dan duyduğumuz yeni ve şaşırtıcı sesin anlamı şudur:

‘Demokrasi bir sosyal maliyet’ sorunudur?

Bizse doğduğumuz günden beri yoksulluğumuza teknolojik zayıflığımıza çalınan madenlerimize hiç bakmadan demokratik değerlerin en alalarını yazarlığımızın en temel erdemleri olarak savaşarak bugünlere geldik. Ve demokrasi bir maliyet sorunudur diyen kendi diktatörlerimize isyan ederek hapisler işkenceler demeden ölüp ölüp dirilerek işte 2011 günlerindeyiz. Şimdi, sen ne diyorsun, benim üçüncü dünya diktatörlerinin söyleyip halkını sindirdiği lafları, şimdi Avrupa’nın en büyükleri söylüyor..

Demokrasi bir sosyal maliyet sorunu, seslendiren reji sahneye koyan: Avrupa Birliği..

Kıl’ın soluğu tutuluyor..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyÇarş. Şub. 09, 2011 3:26 am

GÜLEN İÇİN BENDEN MEKTUP İSTEDİLER, YAZDIM
Fuller’den yeşil kart açıklaması...

08.02.2011 10:26







CIA'nin eski Başkan Yardımcısı Graham E. Fuller, Türk toplumunun Gülen hareketinin CIA tarafından desteklendiği algısında kendisinin de payı olduğunu söyledi.

Akşam’dan Şenay Yıldız’ın röportajının ikinci bölümünde Fuller’in Gülen cemaatiyle ilgili sorulara verdiği yanıtlar şöyleydi:

“- Türkiye'nin bugünkü siyasi tablosuna bakınca Gülen Cemaati'ni halen siyasi olmayan bir sosyal hareket olarak mı görüyorsunuz?
Gülen Hareketi ile ilgili bir şey söylemeye çekiniyorum. Çünkü, Türk toplumunun büyük bölümü Gülen Hareketi'nin CIA tarafından desteklenen, kontrol edilen bir hareket olduğu konusunda ikna olmuş durumda görünüyor. Gerçekte benim Hareket'te iyi bazı sinyaller görmem hareketin CIA tarafından desteklenen bir hareket olduğu algısını geliştiriyor adeta. Siyasi partisi olmadığı ve siyasette hareketi temsil eden adayları olmaması anlamında apolitik görüyorum. Tabii dünyadaki tüm sosyal hareketlerinin tümünün siyasi sonuçları oluyor. ABD'dekiler de böyle.

- Fethullah Gülen'e ABD'deki yeşil kart başvuru sürecinde desteğinizden dolayı sanıyorum sizin bunda kişisel payınız var...
Ben onun yeşil kart almasını desteklemedim. Yaptığım, hakkında benden istenen bir mektup yazmaktı. Ben Gülen'in Amerika için bir güvenlik tehdidi veya radikal bir güç olduğuna inanmadığımı anlatan bir mektup yazdım. Zaman zaman pek çok mektuplar yazmam istendi benden bazı figürler konusunda. Benim mektubum, dünyadaki İslami Hareketler konusunda bir araştırmacı olarak yaptığım çalışmalardan dolayı kişisel görüşlerimi içeren bir mektuptu. Kendisinin kart alıp, almamasıyla ilgilenmedim. Bu konuda saklayacak hiçbir şeyim yok.

Ama İslami hareketlere baktığım zaman dünyada Gülen Hareketi'ni dünyadaki modernist olan hareketlerden biri olarak görüyorum. Cami yerine eğitime odaklanılması oldukça ilerici. Müslüman dünyasında eğitimin artırılması ve bu ülkelerin modernize edilmesi son derece önemli.

Türkiye'nin İslam'ın rolü konusunda ikiye bölünmüş olduğunu görüyorum. Dünyadaki İslami hareketlere baktığım zaman, pek çoğu ilkel, yok sayıcı, rasyonel olmayan, toleranssız, şiddet içeren ve negatif hareketler. Gülen Hareketi'ni çağımızdaki İslami düşüncenin modern, akılcı, olumlu, yapıcı, sosyalleşmiş, barışçıl ve toleranslı olarak evrilmekte olan göze çarpan bir örneği olarak görüyorum. Bu perspektiften Gülen Hareketi çok iyi görünüyor. Ben bunun 'Türkiye'nin geleceği olduğunu veya Türkiye'yi yönetmesi gerektiğini' söylemiyorum. Sadece onu bir küresel güç olarak diğerleriyle kıyaslıyorum.”

Odatv.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyÇarş. Şub. 09, 2011 4:27 am

Mısır’da Müslümanların Kontrolü Sorunu!

Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ - 8 Şubat 2011


Soğuk savaş yıllarında “komünizme karşı İslam”, ABD’nin uyguladığı temel stratejiydi. Sovyetlerin çökmesinden sonra ‘İslam’a karşı İslam’ stratejisi devreye sokuldu. Bu strateji bir yandan Şii ve Sünni İslam, diğer yandan da geleneksel (radikal) ve ılımlı İslam olarak düşünülmüştü. “Medeniyetler arası çatışma”, İslam ile Yahudi/Hıristiyan ayrışması üzerine kuruluyken medeniyet içi çatışma da İslam’ın değişik mezhepleri ve anlayışları üzerine bina edilmişti.

Asıl hedef İslam’dır!

Olgunun geçmişi vardır. “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” isimli kitapta ABD’nin ikinci dünya savaşının arkasından asıl hedefinin “İslam Dünyası” olarak belirlediğini, “Vietnam” ya da Komünizm gibi olayların sadece “geçici olaylar” olduğu iddiasında bulunulmaktadır.(1) Yapılan analize göre 1950’li yıllarda Toynbee, gelecek yüzyıldaki asıl savaşın komünistler ile kapitalistler arasında değil, Hıristiyanlar ile Müslümanlara arasında olacağını daha 1950’lerde öngörmüştür... ABD, dünyanın kontrolü için o sıralarda kendisine engel gördüğünden SSCB’yi hedef almıştı. Sovyetlerin 1950’lerde bile daha fazla zamanının kalmadığı bir çok mahfil tarafından bilindiği iddiası iler sürülmektedir. ABD/SSCB’nin din, inanç, ideolojik yaklaşımlarının arkasında bir temel, bir öz olmadığını; tarih, ruha ve yüce bir güce inancın gerekli olduğunu bunun da Müslümanlarda çok daha yüksek olduğu ilgili kaynakta belirtilmektedir.

Bugün Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da meydana gelen olaylar bu büyük tablonun içinde görülmelidir. Burada temel sorun, Mübarek ya da Bin Ali’nin baskıcı rejimleri değil İslami akımların denetimi sorunudur. Daha doğrusu İslam’ın denetlenmesi sorunudur. Nitekim Morton Abromowitz ve Marc Grossman gibi diplomatlar, Graham Fuller gibi CIA uzmanları, Ian Lesser vb. ABD’de radikal İslam’ın yayılmasını önlemek için “ılımlı İslam” modelini bu nedenle ortaya atmışlardı.

İsrail’in haklı korkusu!

Unutmamak gerekir ki, ayaklanma ve isyanlar, Başkan Bush dönemindeki Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin kapsadığı coğrafyada meydana gelmektedir. Ayaklanmalar ister bir proje sonucu isterse spontane olarak meydana gelsin hedefi ABD destekli Ortadoğu rejimlerinin Müslümanlar üzerindeki baskısını kırmaya yönelik olarak şekillenecektir. Bu durum Batı, ABD ve İsrail için olmadık ölçüde yüksek düzeyde risk içermektedir.

Bilindiği gibi Ortadoğu’da İslam Mısır’la, İsrail ise ABD ile özdeşlemiş durumdadır. Daha açıkçası Ortadoğu’da İslam’ı ve İslami hareketleri denetlemesinin yolu Mısır’ın denetlenmesinden geçmektedir. Ortadoğu’da barışın yolu da İsrail’den geçmektedir. ABD’nin her şart altında kayıtsız şartsız desteğini alan bir İsrail ile barış yapmak imkânsız denecek kadar zordur. İsrail’in pervasız ve emperyal siyaseti Mısır’da İslam’ı ve İslami hareketleri denetim altında tutan ABD sayesinde mümkün olmaktadır.

Mısır, sıradan bir ülke değildir. Mısır ve dolaysıyla bölgedeki İslami akımlar, zaptü rapt altına alınmadan ya da kontrol edilmeden İsrail’in güvenliğini garanti altına almak mümkün değildir. ABD, gerek bölgedeki petrol akışını garanti altına alacak gerekse de İsrail’in inisiyatifinde bir Ortadoğu barışının yolunun ancak Mısır gibi ülkelerdeki İslami akımların denetim altında tutmasından geçtiğini iyi bilmektedir. İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’deki hâkimiyeti, bir ölçüde Filistin’in yanı başındaki Müslümanların, Mübarek rejimi tarafından baskı altında tutulmasına bağlıydı. Bu nedenle ABD, Mısırdaki İslami akımları denetim altında tutmasına sağlayan Mübarek’in baskıcı rejimini sürekli olarak desteklemiştir.

Bu nedenle Mısır’da isyanın meydana getirdiği doğal akışa, İsrail ve ABD’nin doğrudan ya da dolaylı müdahalesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda Mübarek rejimi için bir geçiş döneminin öngörülmesi söz konusu olabilir. Bölgede ABD ve İsrail gibi hayati çıkarları olanlar, Mısır’da ki yeni rejimin var olan statükoyu değiştirmesine izin vermeyecek bir yapıyı Mısır’a dayatmaya kalkacaklardır.

(1) John Perkins, Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları, A.P.R.İ.L Yayınları, Çev; Murat Kayı, Ankara, 2006, S.79
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPaz Şub. 13, 2011 11:13 am

Gülen cemaati Amerikan üssünde
13.02.2011 - 09:09 Yazdır Arkadaşına gönder Gülenciler, Atlantik ötesi okullarına bir yenisini eklemeye hazırlanıyor. Bu kez, yönetimini almak istedikleri okul bir Amerikan üssünde... Üstelik, iddialar doğru ise, bu, bir Amerikan üssünde açılan ilk ‘Gülen okulu’ olmayacak.

ABD’nin eğitim sisteminde, “charter school”, ya da “sözleşmeli okullar” denilen bir kategori var. Bu okullar devlet kaynaklarıyla finanse ediliyor, ancak klasik devlet okullarının tâbi oldukları birçok kurala bağlı kalmak zorunda olmuyorlar. Bunun yerine, her okulun aldığı para karşılığında sözleşmesinde belirtilen birtakım hedefleri tutturması bekleniyor.

Öğrencilere buralarda ücretsiz eğitim veriliyor; yatırımcılarsa okuldaki öğrenci sayısına göre kamu fonlarından pay alıyor.

Bu okullar, iç işleyişlerinde bağımsız olduklarından, örneğin çalıştıracakları öğretmenleri ve müfredatlarını büyük ölçüde kendileri belirleyebildiklerinden, cemaat örgütlenmelerine büyük fırsatlar sunuyor.

ABD’deki vizesini uzatmak için -sonradan hakimler bunu ‘yutmayınca’ CIA referansıyla kurtulsa da- kendini “eğitim uzmanı” olarak gösteren Fethullah Gülen de bu okulların sağladığı fırsatı sonuna kadar kullanıyor. Bugün, yalnızca Amerika’da, Gülen'den ilham alan 'diyalog' grupları tarafından açılan ya da yönetilen okul sayısının 150 olduğu söyleniyor.

ABD’de tepki doğmaya başladı
Amerika’nın Gülen hareketine gösterdiği “hoşgörü” bir sır değil. Ancak hareketin etkisinin ve okulların sayısının giderek artması, Amerika içinde de kimi tepkilere neden olmaya başladı. USA Today, Foreign Policy, New Republic gibi yayın organları, geçtiğimiz yıl içinde hareketin pek de gizli olmayan gündemiyle ve harekete bağlı okullarda nasıl bir “eğitim” verildiğiyle ilgili haberler yaptı. Daha önemlisi, bu okullarda çocuklarını okutan ya da öğretmen olarak çalışan birçok kişi, seslerini duyurmak üzere internette bloglar açıyor, bu okullara dair gerçekleri anlatmaya çalışıyor.

“Hocaefendi ‘Kutba git’ dese giderler”
New Republic’te yayınlanacak yazısı için Pensilvanya’daki Gülen kompleksini gezen Suzy Hansen şunları aktarıyor: “Turun sonunda... [Bekir Aksoy’a] Gülen’in insanlara ne yapmaları gerektiğini söyleyip söylemediğini sordum. Aksoy, ‘O ne yapılacağını söylemez, öneride bulunur,’ diye yanıt verdi... ‘Doktorası ve başarılı bir kariyeri olan biri Hoca Efendi’yi görmeye gelse, Hoca Efendi de ona Kuzey Kutbu’nda bir köy kurmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüğünü söylese, o doktoralı adam ertesi sabah çantasını topladığı gibi kapımıza gelir’.”

Öyle görünüyor ki, Fethullah Gülen henüz Kuzey Kutbu’nda bir köy kurmanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor. Gene öyle görünüyor ki, iyi bir fikir olduğunu düşündüğü, Amerikan üslerinde okullar açmak.

Cemaatin Hawai’de ne işi var?
Hawai, Kaneohe’deki Amerikan Donanma Üssü’nde halihazırda, Mokapu İlköğretim Okulu adında bir devlet okulu bulunuyor. Yakın zamanda bu okulun bir “charter” okuluna dönüştürülmesi için teklifte bulunuldu. Teklifte bulunanlar, projelerini Mokapu STEM School olarak adlandırmış. Mokapu STEM’in web sitesinde, kurulması düşünülen “charter” okulda, Arizona, Tucson’da bulunan ve bir ‘Gülen okulu’ olarak bilinen Sonoran Science Academy’nin model olarak alınacağı ve müfredatın oluşturulmasında Accord Institute for Education Research ile ortak çalışılacağı belirtiliyor.

Tucson Weekly 31 Aralık 2009’da Sonoran Science Academy’nin Gülen hareketi ile ilişkisi üzerine bir haber yaptı. Habere göre, bazı akademi öğrencilerinin velileri, okulun Gülen hareketine bağlı olduğuna inanıyor. Akademinin ortaokul müdürü Fatih Karakaş bu iddiaları yalanlasa da, haberde, velilerden birinin, “Bu ‘charter’ okulların amaçlarıyla ilgili Türkçe bir metin bulduk,” dediği belirtiliyor, “Bu okullardan, açıkça, kendi okulları, hareketin okulları diye bahsediyorlar.”

Accord Institute for Education Research ise hem Sonoran Science Academy ve ona bağlı kuruluşlarla, hem de Gülenci olduğunu açıkça dile getirmiş Beehive Science Technology Academy ile mali ilişkilere sahip.

Son olarak, Mokapu STEM School broşüründe şu ibare dikkat çekiyor: “SSA (Sonoran Science Academy) aynı zamanda bir Amerikan Hava Üssü’nde ilk ve tek ‘charter okulu’ olma ayrıcalığını taşımaktadır”.

Cemaatin “Amerika’nın askeri” olduğu hep söylenirdi ancak, Amerikan askerlerini eğitmeye gönüllü olduğu daha önce bilinmiyordu.

(soL - Dış Haberler)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! Empty
MesajKonu: Geri: FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!   FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR! EmptyPerş. Mart 10, 2011 3:45 pm

Özbekistan'dan Gülen Cemaatine 2. Büyük Darbe

Özbekistan devleti bu sefer de din propagandası yapmak,ülkede dini örgüt kurmak suçlamasıyla ülkedeki 50’ye yakın Türk şirkete baskın düzenleyerek kapattı.
[color:6ea7=blue]Geçtiğimiz yıllarda da Özbekistan bölgede bulunan Fethullah Gülen cemaatinin açtığı okullara baskın düzenleyerek okullarda çalışan Amerikalı öğretmenlerin CİA ajanı olduğunu ve diplomat pasaportuyla ülkeye girdiklerini ortaya çıkararak 5 ABD li öğretmen ve 3 Türk öğretmeni tutuklayarak hapse atmıştı. [/color]


Okulları dini propaganda yaparak Özbek halkının gelenek göreneklerine milli birliğine aykırı hareket ettiği,öğrencilere Gülen’in kasetlerinin izletildiği,çocukların ibadet etmeye zorlandığı gerekçesini sunmuş,bu okullarda öğrencilerin Amerika’nın amaçlarına hizmet ettiğini belirtmişti.Ve ülkedeki cemaat okullarını kapatmıştı.

BBC ve Özbek haber kanallarının verdiği bilgilere göre:
Geçtiğimiz Çarşamba günü gerçekleştirilen operasyonda “Turkuaz Global ” alışveriş merkezinin çalışanları tutuklanarak,gözaltına alındı ve mallarına el konuldu.Bu şirketin bu ülkede 5 tane sadece alışveriş mağaza zinciri olduğu biliniyor.

Özbek idareciler ülkede bir dizi Türk şirketini köktendinciliğe maddi destek vermekle suçluyor.Ve Türk şirketlerinin Pantürkizm,dini propaganda nurculuk,Süleymancılık gibi faaliyetleri yürüttüğünü belirtiyor ve Özbek halkının yaşam şeklinin değiştirilmeye çalışıldığını belirtiyor.

Perşembe günü devlet televizyonunda yayımlanan özel programda Türk şirketleri Özbekistan’la kardeşlik ilişkilerini ve ülkedeki elverişli yatırım ortamını kötüye kullandıkları ve vergi kaçırdıkları söylendi.

Devlet televizyonuna göre, “Turkuaz”, “Güneş” ve “Kaynak” benzeri 50 ye yakın Türk şirketi Türkiye’de faaliyetleri yasaklanan “Nurculuk” dinî akımının gayelerini yaymaya çalışan yayınları dağıtmak ve gizli örgüt kurmakla iştigal ettiği açıklandı.


Tutuklamaların ardından ‘’Kornamaklık’’ (nankörlük) adlı programda bu şirketlerin aramalarında,Fetullah Gülene ait kitaplar,video kasetleri,birçok dini yayın,hamas ile ilgili kitaplar,Taliban’a ait kitaplar ve bu örgütlere maddi yardım edildiğini gösteren belgeleri köktendinciliğe kanıt olarak toplandı.yine şirketlerde mescitler açıldığı ve çalışanların şirketlerin içinde namaz kıldığı da belirtildi.

Baskını ve bu şirketlerin dini içerikli faaliyetleri de çekilen videolarla televizyonda yayınladı.ilgili baskın görüntüleri ( https://www.youtube.com/watch?v=nvmbcDQmGWU )
Özbekistan’da 1999 yılında dini örgüt ve cemaatler,bu cemaatle ilgili faaliyet yürütme,cemaatle bağlantılık olmak ülkede kesin kanunlarla yasaklanmıştı.
Nankörlük adı programda,Programda ülkede 50’nin üzerinde Türk şirketinin kapatılarak onların 400 milyon som değerindeki mallarına el konulduğu ve sahiplerini hakkında dava açıldığı belirtildi.

Özbekistan televizyonundaki suçlamalar Özbek güvenlik güçlerinin Taşkent’teki büyük “Turkuaz” alışveriş merkezine operasyon düzenledikten bir gün sonra yankılandı.
Çarşamba günkü operasyonda başkentin eski baş uluslar arası ticaret merkezinin yer aldığı binanın etrafı otobüslerle getirilen çok sayıdaki güvenlik görevlisi tarafından sarıldı.

Türkiye’nin Taşkent’teki elçiliğine yakın bir kaynak Özbek emniyet birimlerinin gerçekleştirdiği operasyonu “terör” olarak niteledi.(Bir takım cemaat yanlısı internet siteleri ise Özbek başkana karşı diktatör propagandası yapmaya başladı)

Onun ifadesine göre silahlı özel polis gücü alışveriş merkezini basan ve bütün çalışanları yere yatırarak mağazaları yağmaladı.

Silahlı görevliler “Turkuaz” yöneticisi Vahit Güneş’in evine de o esnada baskın düzenlemiş ve onu yere yatırarak dövmüşler, diyor isminin açıklanmasını istemeyen kaynak.

Birkaç saat boyunca binadan çıkarılmadan tutulan Güneş’in durumunun kötüleşmesinin ardından Güneş hastaneye kaldırılmış.
Elçiliğe yakın kaynağın belirttiğine göre gün içerisinde işadamından haber almak için hastaneye giden Türkiye’nin Özbekistan elçisi ve diğer görevliler hastaneye sokulmamış.

Alışveriş merkezindeki mallar polis tarafından arabalara yüklenerek götürülmüş.
Türk elçiliği ortaya çıkan olayla ilgili olarak açıklama yapmıyor.
Fakat isminin açıklanmasını istemeyen elçilik çalışanlarından birinin söylediğine göre Türk diplomatları Özbek emniyetinin hareketinden oldukça öfkelenmişler.

“Bu gibi operasyonlar önceleri de oldu fakat hiçbir zaman bu kadar kaba bir şekilde olmamıştı.” Diyor elçilik çalışanı.
O, Türk şirketlerinin Özbekistan’da gizli dinî faaliyetlere maddî destek vermekle iştigal ettiği iddialarının incelenmesi gerektiğini belirtiyor.
Malumatlara göre geçen yılın aralık ayından bu yana Özbekistan’daki 7 büyük Türk şirketi kapatılmış.
1990 lı yıllarda da dini propaganda yapmak gerekçesiyle Türk işadamları tarafından kurulan bu şirketlere karşı Özbekistan devleti yaptırımlar uygulamıştı.
İlginç olan ise 54’e yakın işadamının tutuklanmasıyla ilgili ülkemiz medyasında,dış işlerinden ve Özbekistan elçiliğinden hiçbir açıklama yapılmamış olması.
Şuanda kendilerinden haber alınamayan Türk işadamlarıyla ilgili Türkiye’nin hiçbir faaliyette bulunmamış olması da çok dikkat çekici.
Özbekistan’da yapılan operasyon Özbek medyasında fazlaca yer aldı,BBC Özbek haber kanalıda bu baskına yer verdi.

Bilindiği gibi ülkemizde de Gülen cemaatinin emniyette yargıda ve bir çok kurumda örgütlendiği hatta günümüzdeki birçok büyük davalarda da cemaat bağlantılarından endişe ediliyor ve bununla ilgili bilgi ve belgeler içeren kitaplar yazılıyor.
Geçtiğimiz hafta ODA TV’ nin basılması sürecinde Ahmet Şık’ın Gülen cemaatinin örgütlenmesiyle ilgili yeni kitap hazırladığı ve savcının da kendisine bu kitabı neden hazırladığı soruları yönetilmişti.

Ahmet Şık’ın gözaltına alınırken DOKUNAN YANAR ifadesi ise tutuklamalarda cemaat yapılanmasına bir gönderme gibiydi.

Yine cemaat ve Ergenekon bağı ile ilgili Nedim Şener’inde kitapları bulunuyor.Nedim Şener’e de tutuklu emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın emniyette cemaat örgütlenmesini yazdığı haliçte yaşayan simonlar kitabını kendisinin mi yazdığı soruları sorulmuştu.Savcılıkta yazılan kitaplarla ilgili sorular yöneltilmesi gazetecilerin gazetecilik faaliyetinden tutuklandığı izlenimini verdi.

Eğer Özbekistan’da 54 işadamı cemaat üyeliği,dini propaganda yapmak,Özbekistan’da Amerika’nın CİA eşliğinde bölgeye hakim olma düşüncesi,Hamas’a ve Taliban’a maddi destek gibi ciddi olaylardan şüpheleniyor ise ve bu şirket sahiplerinin Gülen cemaati ile ilgili bağı ülkemizde biliniyor ise, hayatlarından şüphe duyulan bu insanlarla ilgili ülkemiz mavi Marmara’daki gibi tepki vermiyor ise Türkiye devleti yetkililerinin bu olayla ilgili hiçbir bilgi vermemesi ciddi şüphe uyandırıcı bir durum olarak karşımıza çıkar.

Ve bu işadamlarıyla ilgili basında,dış işlerinde ve Türk elçiliğinden hiçbir bilgi verilmemesi bu işte bir bit yeniği olabileceği şüphesi mutlaka ilk akla gelen soru.

Acaba devletimiz bu olayları cemaati zedeleyecek bir haber olduğu için mi Türk halkından gizliyor,okyanus ötesine selam yollayan başbakanımız ve cemaate yakınlığı bilinen Türk hükümetinin bu olayı halktan gizlemesindeki amaç ne olabilir ??? Büyük düşünelim ama yine de cevabı siz verin !!!

http://www.bbc.co.uk/uzbek/uzbekistan/2011/03/110304_cy_uzbek_turk_business.shtml

http://www.voanews.com/uzbek/news/uzbekistan-press-review-117524298.html



kaynak: Haberinyeri.net




09.03.2011 22:40:00



En son AZYA tarafından Cuma Mart 11, 2011 7:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki
 Similar topics
-
» FETULLAH MAVİ MARMARA ŞEHİDLERİNE SALDIRDI
» ANNAN FETULLAHI SEVİYOR!
» FETULLAHÇI OKULDA CİNSEL TACİZ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Siyaset :: Fetullah-
Buraya geçin: