AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ABDULLAH GÜL

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: ABDULLAH GÜL   ABDULLAH GÜL EmptyPtsi Ara. 06, 2010 10:30 pm

HAKİKATİ ÖRTMEYİN SAYIN GÜL!

06.12.2010
--------------------------------------------------------------------------------


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Euronews televizyon kanalının Türkçe Servisi Müdürü Ali İhsan Aydın'ın, Türkiye'nin dış politikasına ilişkin sorularını yanıtlamış. Milli Gazete internet sitesinde 4 Aralık 2010 tarihinde yer alan habere göre, Gül, "İran'ın nükleer sorununa yaklaşımda Türkiye ile Batı arasında algılama farkı olup olmadığı" sorusu üzerine, Türkiye'nin kendi komşuyla ilgili bir konuda hassas olmasının doğal olduğunu vurgulayarak, "Biz şaka konuşmuyoruz, diplomasi değilse, savaş alternatifi... Irak'ta böyle olmadı mı? Diplomasiyle çözülemedi, sonunda savaş yaşandı. Bu savaşın bütün maliyetlerini kim ödedi? Tabii ki Irak halkı ödediği gibi, çevresi de ödedi" ifadesini kullanmış…


İfadelere dikkat!

Irak’ta diplomasi yolları kesiliyor ve savaş kaçınılmaz oluyor…

Yani aslında Amerika Irak’a mecburen saldırmak zorunda kaldı. Aslında böyle bir niyeti yoktu, meseleyi konuşarak, diplomasi yoluyla halletmek istiyordu ama işte Ortadoğu’lu "bağnaz, geri kafalı, cahil, ahmak, dünyanın geldiği noktadan haberi olmayan bir çöl bedevisinin yobazlığı" sebebiyle, Amerika Irak’a demokrasi götürmek üzere harekete geçmeye, operasyon yapmaya mecbur kaldı.

Yine aynı sebeplerden dolayı, Türkiye namına AKP iktidarı Amerika’nın bu masumane (!) ve gayet demokratik (!) operasyonuna (!) destek verme kararı aldı ki, Başbakan Erdoğan, Amerika’ya destek vermek adına Meclisten tezkere geçirmek istiyor ve tezkerenin geçmesi için bir yerlerini yırtarcasına bağırarak, “Tezkereye hayır demek bana hayır demektir!” diyerek, milletvekillerini ikna etmeye çalışıyordu. O zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül de bu çığlığa olanca gücüyle destek olmaya çalışıyordu.

Sonrası malum…

Tezkere çıkmadı ama Erdoğan da bunun kendisine hayır demek olduğu sözlerini görmezden gelip, işine devam etti. Hatta, yasadışı yollardan Amerika’ya destek verip, Amerika’nın, İncirlik’i Irak’a saldırmak için kullanılmasına izin verdiği gibi, kara ve demir yollarını da Amerika’nın Irak’ı işgal ve katliamları için Amerika’nın emrine verdiler.

Irak’a saldırmak için hiçbir meşru gerekçesi olmayan Amerika’nın sebepsiz saldırganlığı o kadar açıktı ki, BM denilen Amerika’nın saldırılarını meşrulaştırma vazifesi gören örgütten bile, Amerika, saldırısını meşrulaştıracak destek ve izin kararı çıkartamadı.

Amerika Irak’a olanca barbarlık, vahşet, acımasızlık, dehşet ve korku havası yayarak saldırmaya başlarken, kendince Irak’ın ürettiğini iddia ettiği kimyasal silahları tesirsiz hale getirmek maksadıyla saldırıyordu.

Irak’ın meşru Devlet Başkanı şehid Saddam Hüseyin, her ne kadar ülkesinde Amerika’nın iddia ettiği kimyasal silahların olmadığını söylediyse de Amerika ve beraberindekiler buna bir türlü ikna olmuyordu, olmak istemiyorlardı.

Hani Başbakan Erdoğan, kendisi için iddia edilen banka hesapları için, “olmayan şeyin belgesi olmaz, ispat müddeiye aittir!” diye konuşuyor ya, işte Saddam Hüseyin de aynen bunları söyledi ama nafile.

İşte, Gül’ün, utanmadan, “kesildi” dediği diplomasinin mahiyeti bu, kurdun nehrin yukarı kısmından su içen kuzuya, “suyumu bulandırıyorsun!” demesinden ibaret bir diplomasi.

Sayın Gül, Irak’ta diplomasi kesilmedi…

Bilakis Amerika’nın artık üretecek palavrası kalmadı ve sizler de Amerika’nın palavralarına destek oldunuz!

Zamanın Amerika Dışişleri Bakanı Kolin Pavıl denen katil elebaşının, “İşte Irak’taki kimyasal silahlar” diyerek BM’de delil niyetine gösterdiği Amerikalıların elinden çıkma çizimlere, grafiklere istinaden, bu katliama yol verdiniz, tecavüzcülerin sağ salim evlerine dönmesi için dualar ettiniz, oturup 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmalar imzaladınız Terör Örgütü Amerika’yla…

“Küfür”ün manası, “hakikati örtmek”, “kafir” de “hakikati örten” demek ya…

“Irak’ta diplomasi kesildi de Amerika Irak’a saldırdı” demek, küfürden, hakikati örtmekten başka bir şey değil sayın Gül.

Siz, eski Büyük Doğu’cu, Necip Fazıl talebesi olarak, bunları bizden daha iyi bilmeniz gerekir değil mi?

Ve yine bilirsiniz ki, Necip Fazıl, hakikatin hatırını her şeyden üstte tutardı ki, bunu da şu mısralarla ifade etmişti:

“Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası;
Bir vicdanın bilemem kaçtır hava parası?”

Bir de, “hakikati bayıltıp ırzına geçen” diye bir tanımlaması var Necip Fazıl’ın…

Büyük Doğu’cu fikir ve hakikat namusunuza istinaden soralım, siz kendinizi nasıl görüyorsunuz sayın Gül?


Baki AYTEMİZ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Erhan Eren




Mesaj Sayısı : 76
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 17/05/09

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: Geri: ABDULLAH GÜL   ABDULLAH GÜL EmptySalı Ara. 07, 2010 4:03 pm

AZYA Kardeşim, hafızasının ihmaline uğramış galiba Tezkere İhaneti zamanında RTE Başbakan değildi Yasaklıydı hani muhtar dahi olamazdı ya .Başbakan Gül'dü dışişleri bakanı At pazarlıkçısı Yaşar yakış...Ben böyle haqtırlıyorum yanlışım varsa düzeltin..

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: GÜL'DEN YAHUDİ KATLİAMINA DESTEK   ABDULLAH GÜL EmptyPaz Ocak 23, 2011 10:49 pm

"İsrail’in terör karşısındaki faaliyetlerini anlıyor ve katılıyoruz"
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Haber tüm İsrail basınında yayınlanıyor.
ABDULLAH GÜL GAZZE OPERASYONU'NU NASIL DESTEKLEDİ

20.01.2011

Wikileaks belgelerinde bugün şok bir iddia dikkat çekti.
ABD Tel Aviv Büyükelçiliği kaynaklı belgelerin iddiasına göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği Dökme Kurşun Operasyonu’na destek verdi.
Belgelerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez’e “İsrail’in terör karşısındaki faaliyetlerini anlıyor ve katılıyoruz” dediği yazıldı. Wikileaks belgelerinde ilan edildiğine göre Cumhurbaşkanı Gül’ün Perez’e “kendi ülkesinin de terörden zarar gördüğünü” söylediği anlatılıyor.

Dökme Kurşun Operasyonu sırasında yapılan bu görüşmedeki ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla, Abdullah Gül, İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı yaptığı operasyonunu anlayışla karşılıyor.
Bu ifadeler son aylarda duymaya alışkın olduğumuz ifadelerden oldukça farklı.

Wikileaks belgesinde yazanlara göre, bu iddiayı ABD elçiliğine ileten kişi Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’nde görevli Mehmet Kemal Bozay.

Perez ise Cumhurbaşkanı Gül’ün söz konusu desteğini Türkiye’nin de terör kurbanı olmasına bağlıyor.

Ancak Cumhurbaşkanı Gül, operasyonun mümkün olduğunca çabuk bitirilmesini istiyor, bunu İslam dünyasının tepkilerine bağlıyor.

+++++++++++++++

Bugün ABD Tel Aviv elçiliğinden çıkan 2. belgede ise İsrail Silahlı Kuvvetleri ile Filistin Özerk Yönetimi arasında yapılan işbirliğinden söz ediliyor.

Buna göre Filistin Özerk Yönetimi, İsrail Ordusu’nun Gazze’de yapacağı operasyona kaşı çıkmayacak, kınamayacak ve protesto etmeyecek.
Bunun basına açıklanmayacağına dair karşılıklı mutabakat dikkat çekiyor.

+++++++++++++++++

Türkiye’nin İsrail’le Gazze Operasyonu sonrasında bozulan ilişkilerinin tartışıldığı günlerde söz konusu operasyonun arka planına dair çıkan belgeler çok konuşulacak gibi görülüyor.

Rafael Sadi
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=abdullah-gul-gazze-operasyonunu-nasil-destekledi-2001111200
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: Geri: ABDULLAH GÜL   ABDULLAH GÜL EmptyC.tesi Şub. 26, 2011 9:09 pm

Evet, RTE o tarihte başbakan değilmiş, Başbakanlığa gelişi tezkereden hemen sonra, 14 Mart...

Ama "tezkereye hayır demek, bana hayır demektir" sözü kaim.

RTE Başbakan olduktan sonra, Gül Dışişleri Bakanı oluyor ki, kendi adına at pazarlığı yapan Yakış'tan görevi devralıyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: Geri: ABDULLAH GÜL   ABDULLAH GÜL EmptyC.tesi Şub. 26, 2011 9:11 pm

GÜL: BİZİM YERİMİZ HAÇLILARIN YANI, HAÇLILAR KOVSA DA GİTMEYİZ!

Sarkozy Gül'e 'yüzünüze karşı da dürüstçe, açıkça söylüyorum' diyerek Fransa halkının Türkiye'yi AB'ye istemediğini belirtti
26 ubat 2011, 11:31
Anadolu Haber

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Türkiye'ye yaptığı 4 saatlik ziyaret krizle başladı krizle bitti. Peki ziyaretin görülmeyen bölümlerinden neler yaşandı?

Herşey kamuoyunun gözü önündeki gibi nezaket çerçevesinde mi gelişti. Milliyet lazarı Fikret Bila Sarkozy ziyareti sırasında yaşananların perde arkasını yazdı.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye’ye “Fransa Cumhurbaşkanı” olarak değil de “G-20 dönem başkanı” olarak gelmekte ısrar etti. Ayrıca ziyaretini de saatlerle sınırlamak için de büyük çaba sarf etti. Bu çaba Ankara’yı rahatsız etti.

Bu rahatsızlık Paris’e ziyaret öncesinde yansıtıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, diplomatik bir ifade ile Sarkozy’ye, “Böyle gelecekseniz gelmeyin daha iyi; ileride resmi ve daha uzun bir ziyaret daha yararlı olur” mesajı gönderdi. Ancak Sarkozy ısrar edince, ziyaret “kerhen” kabul edildi.

“Türkiye ile oyun oynamayın”

Gül-Sarkozy görüşmesinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği en ağırlıklı konuydu, diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü’nde ağırladığı Sarkozy’ye hem ikili görüşmelerde hem baş başa görüşmede ciddi uyarılar yaptı.

Köşk kaynaklarına göre Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı duran Sarkozy’ye şu mesajı verdi:

“Türk kamuoyu AB üyeliği konusunda bize karşı oyun oynandığını düşünüyor. Açıkçası ben de öyle düşünüyorum. Türkiye ile tam üyelik müzakeresinin başlamasına oybirliği ile karar verildi. İmzalar atıldı. Bu imzalar boşuna mı atıldı? Türkiye’ye karşı tutum Türk kamuoyunda büyük hayal kırıklığı ve tepkiye yol açtı. Türkiye büyük devlettir. Türkiye ile oyun oynanmaz, oynanmaması lazım.”

“Size rağmen yürürüz”

Cumhurbaşkanı Gül’ün, Türkiye’nin AB üyeliği hedefine er veya geç ulaşacağını söylerken, “Sarkozy’nin de buna engel olamayacağını” yüzüne söylediğini aktarabiliriz. Gül’ün bu yöndeki sözlerini özetle şöyle ifade edebiliriz:
“Anlaşılan AB üyeliği konusunda birbirimizi ikna edemeyeceğiz. Ancak şurasının bilinmesi gerekir ki, biz bu yolda size rağmen yürümekte kararlıyız. Bizim için AB hedefi bir devlet politikasıdır. Siyasi partilerin üzerinde bir politikadır. Geçmiş kuşaklardan alınan ve gelecek kuşaklara taşınacak bir süreçtir.”

AB üyeliğini istemediğini Gül'e söyledi

Gül’ün uyarı ve eleştirileri karşısında Sarkozy’nin ise, “Ben görüşümü yüzünüze karşı dürüstçe söylüyorum” diyerek şöyle bir değerlendirme yaptığı da Köşk’ten gelen bilgiler arasında:

“Ben açıkça görüşümü yüzünüze karşı da dürüstçe, açıkça söylüyorum. Ama sizin üyeliğinizi istemeyen başkaları da var. Onlar söylemiyorlar. Ben onlar gibi size başka, başkalarına başka konuşmuyorum. Halklar istemiyor. Fransa halkı istemiyor, Almanya halkı istemiyor. Şimdi bir referandum yapılsa, Türkiye’nin üyeliğine hayır, çıkar. Ben tutarlı bir politika izliyorum. Bunun sizin açınızdan daha değerli olduğunu düşünüyorum. Ben müzakerelerin devamına karşı değilim. Nitekim bizim dönem başkanlığımızda iki fasıl açıldı.”

Gül’den Hitler uyarısı

Cumhurbaşkanı Gül’ün Sarkozy’yi uyardığı bir konu da son dönemde Avrupa’da artan ırkçılık ve ayrımcılık oldu. Gül’ün bu konudaki düşüncesini şöyle aktardığını söyleyebiliriz:
“Son yıllarda Avrupa’da giderek artan ırkçılık ve ayrımcılık dikkat çekiyor. Nazi döneminde de başlangıçta anti-semitizm yüzde 5’ler düzeyindeydi. Başlangıçta bu önemsenmedi. Ama daha sonra faşizm geldi ve Avrupa’da neler yaşandığını biliyoruz.”
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Cumhurbaşkanı Gül’e açtığı bir konu da Türkiye’nin nükleer santral projesi. Sarkozy’nin bu konuda işbirliği önerdiği ve şu mesajı verdiği bilgisi de kulislere yansıdı:

“Nükleer santrallar konusunda işbirliği yapabiliriz. Fransa’da 64 nükleer santral var. Bizim teknolojimiz dünyadaki en güvenli teknolojidir. Bu alanda size sınırsız işbirliği öneriyoruz.”
Cumhurbaşkanı Gül’ün, bu öneri karşısında Sarkozy’ye olumlu yanıt vermediği, “Bu alanda sizinle işbirliğine girmeyi başlangıçta biz de arzu etmiştik, ancak, AB konusunda temel görüş ayrılığımız devam ettikçe bunun mümkün olmadığı anlaşıldı. Bu görüş ayrılığı iki ülke arasındaki ilişkilerin ilerlemesine engel teşkil ediyor. Bu engel kalkarsa ilişkilerin her alanda büyük bir atılım içine girmesi mümkün olur” karşılığını verdiği yansıdı.

Türkiye ilham kaynağı

Kuzey Afrika’da yaşanan olaylar ve son olarak Libya’daki halk hareketlerini değerlendirirken de Cumhurbaşkanı Gül’ün, şu değerlendirmeyi yaptığı kaydedilebilir:
“AB’nin de değerleri olan demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler konusunda Türkiye bu ülkelere ilham kaynağı oluşturuyor. Bir bakıma AB’nin işlevini Türkiye üstlendi.”

Sarkozy’nin Gül’ün bu değerlendirmesine, “Türkiye’nin bu coğrafyada oynadığı kilit rolün bilincindeyiz ve işbirliği yapmayı arzu ediyoruz” biçiminde özetlenebilecek bir karşılık verdiği, gelen haberler arasında.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Sarkozy’ye, Fransa’dan Türkiye’ye 19 yıldır cumhurbaşkanı düzeyinde resmi ziyaret yapılmamasından duyulan rahatsızlığı aktardığı da kulislere yansıdı. Sarkozy’nin bu serzeniş karşısında, “Ben 2007’de seçildim ve üç yıldan sorumluyum. Önceki dönemin sorumluluğu bana ait değil; resmi ziyaret için de gelmeye hazırım. Hele bu ziyarete İstanbul ve Kapadokya’da dahil olursa çok daha memnun olurum” karşılığını verdiği belirtildi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: Geri: ABDULLAH GÜL   ABDULLAH GÜL EmptyPtsi Şub. 28, 2011 4:54 pm

ALİ BULAÇ KİMİ DEŞİFRE ETTİ?







28.02.2011 11:17



--------------------------------------------------------------------------------

Hiç girizgahı uzatmayıp, Ali Bulaç'ın Zaman'daki bugünkü yazısından konuya doğrudan girelim:

"28 Şubat sürecini çok iyi yaşamış, yakından takip etmiş biriyim. O günlerde Erbakan Hoca bizi Ankara'ya davet etmişti. Süreç hakkında bilgilendirdi. Bugün hayli yüksek makamda bulunan bir zat, gece saat 2'de beni kenara çekti ve "Erbakan Hoca'yı ikna edin. Yine inadı tuttu, bildiğini okuyor. Çok tehlikeli bir süreç bu, hepimize felaket getirecek" dedi. Bu zatın istediği, Erbakan Hoca'nın MGK toplantısında alınacak kararlara direnmemesi, askerlerle diyalog içinde olması ve hatta ne istiyorlarsa yerine getirmesiydi. Ben toplantıda bu zatın taleplerini dile getirdim, Erbakan Hoca, MGK'nın hazırladığı paketin asla kabul edilmeyeceğini, ancak fazla gürültü-patırtı çıkarmadan, Türkiye'yi tehlikelerin içine atmadan bu badireyi atlatmaya çalışacağını söyledi."


Paragraftaki "bugün hayli yüksek makamda bulunan zat" betimlemesine dikkat ettiniz mi?

Erbakan'ın 28 Şubatçılara teslim olmasını isteyen bu kişi kim olabilir?

İsterseniz biz açıklayalım...

Akla tek isim geliyor....

O dönemde Erbakan'ın sağ kolu gibi olan, günümüzün Cumhurbaşkanı Gül....

Yazıdaki "bugün hayli yüksek makamda bulunan zat"ın yaklaşımları da o günleri yakından takip edenlerin şahit olduğu gibi Gül'e tıpatıp uyuyor....

Ali Bulaç, sadece "deşifre" etti...

Bakalım "yalanlama" gelecek mi?

28 Şubat AKP'yi yarattı tartışmalarına ise şimdilik girmeyelim....

Bu memleket komplo teorilerine fazlasıyla açık !!!

Odatv.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ABDULLAH GÜL Empty
MesajKonu: Geri: ABDULLAH GÜL   ABDULLAH GÜL EmptyPtsi Mart 07, 2011 4:17 pm

giliz Devleti Kim İçin Devrede?-
Yazan&Gönderen Haber Merkezi
Yazı Boyutu Yazı Boyutunu Arttır Yazı Boyutunu Arttır Yazdır E-posta
Bu Öğeyi Derecelendir
12345(1 vote)Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı konusundaki heveskârlığını açıkça belli ettiği sırada, birileri Abdullah Gül'ün "BM Genel Sekreterliğine getirileceği" söylentisini ortaya attı.


Vadedilen makam ne kadar prestijli olursa olsun, bu "görev dağılımı" belli ki ne Abdullah Gül'ün, ne de kendisini Exeter Üniversitesi'nde yetiştirip şövalye nişanı takmış olan İngiltere'nin hoşuna gitmedi




İngiliz devletinin Abdullah Gül'e yönelik özel teveccühü bilinir.
Kraliçe II Elizabeth, kendisini 2 yıl önce İstanbul Boğazı'nda demirlettiği İngiliz donanmasına ait HMB İllustrious savaş gemisinde "huzura" çağırmış, Abdullah Gül de "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" sıfatı ile bu davete anında icabet etmişti. (Gül, Kraliçe'yi Esenboğa Havalanı'nda karşılamak için de telaşlı hazırlıklar yaptı ama "majestelerinin" böyle bir tören istemediğini bildirmesi üzerine karşılamadan vazgeçmek zorunda kaldı..)
İngiliz savaş gemisinin (hem de içinde Kraliçe varken!) İstanbul Boğazı'na demirlemesinin ve ülkenin cumhurbaşkanının huzura çağrılmasının sembolik olarak ne anlama geldiğini İstanbul'un işgalini yaşayan ve tarih okuyan nesiller bilir.
Abdullah Gül, egemen bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak bu davetin sembolik değerini önemsemedi ve eşini yanına alarak Kraliçe Elizabeth'in huzuruna çıktı...
"Majestelerinin" mesajı bununla da kalmadı.
İngiltere’ye önemli hizmetler yapmış, "adanmış kişilere" takılan "Knight Grand Cross of the Order of the Bath" nişanını Gül'ün yakasına kendi elleriyle taktı ki bu nişan, üç kraliyet tacı ve "Üzerinde güneş batmayan İmparatorluk" ifadesini hatırlatan güneş sembollerinden oluşmaktadır.
Nişan takma töreninde yapılan konuşmalarda Abdullah Gül, Kraliçe için "Majesteleri", eşi Prens Philip için de "Altesleri" ifadesini kullandı.
Ve boynunda İngiliz devletinin en önemli madalyasıyla konuşma yapan Gül, ******'tan alıntılar yapmaktan da geri durmadı.
Oysa, bu ülkeye bağımsız idealini kazandırmış olan Mustafa Kemal, ne İstanbul Boğazı'na savaş gemisi demirleyip kendisini ayağına çağıran Kraliçe'nin huzuruna çıkar, ne de İngiltere'ye yararlılığı bulunanlara takılan nişanı yakasına iliştirmelerine izin verirdi...
İşte bu İngiliz devleti, bu Abdullah Gül'ü bugünlerde yine onore etmeye çalışmakla meşgûl.
Abdullah Gül, 9 Kasım'da Londra'da, "ülkenin önde gelen düşünce kuruluşu" olarak lanse edilen "Chatham House"un verdiği ödülü alacak.
Diğetr adı da "Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü" olan Chatham House, 2005 yılından bu yana her yıl, uluslararası ilişkilere katkılarından dolayı bir siyasi lidere ya da sivil toplum liderine ödül veriyor. Tabii bu "katkıların" İngiliz devletinin çıkarları ile uyumlu olması gerekiyor.
Ve tabii bu kuruluş, 1926 yılında İngiltere Kraliyetinin imtiyazını almasına ve isminin başına "kraliyet" kelimesini eklemesine rağmen, "hiçbir resmi kuruluşa bağlı olmadığını, sadece ifade özgürlüğü ve araştırmaya önem verdiğini" savunuyor.
Chatham House ödülünün "ilk kez Türkiye'den bir yetkiliye verildiğine" dikkat çekilirken, Gül'ün bu ödüle "Irak'ta farklı grup ve kesimleri bir araya getirmek, Pakistan-Afganistan ilişkileri, Ortadoğu barış süreci, Afrika ile kurulan ilişkiler ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi gibi konulardaki katkı ve çabalarından dolayı" layık görüldüğü ifade ediliyor.
Türk kamuoyunun kafasında Abdullah Gül'ün yukarıda sayılan konulara ne gibi katkılarının olduğuna ilişkin fazla bilgi yok, ama şu var:
2012 yılında yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimi için Tayyip Erdoğan niyetini açıkça ortaya koymuşken, Abdullah Gül bu konuda nasıl bir tavır içinde olacağına ilişkin henüz renk vermedi.
Ancak, gerek görev süresinin tartışmalı hale gelmesinden, gerekse "Başkanlık sistemi" tartılmalarından son derece rahatsız olduğunu değişik vesilelerle bildirdi.
Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı konusundaki heveskârlığını açıkça belli ettiği sırada, birileri Abdullah Gül'ün "BM Genel Sekreterliğine getirileceği" söylentisini ortaya attı.
Vadedilen makam ne kadar prestijli olursa olsun, bu "görev dağılımı" belli ki ne Abdullah Gül'ün, ne de kendisini Exeter Üniversitesi'nde yetiştirip şövalye nişanı takmış olan İngiltere'nin hoşuna gitmedi. Böyle bir görev önermesi ile Gül'e "Cumhurbaşkanlığı'ndan uzak dur" mesajı veriliyordu çünkü...
İşte Chatham House bu gelişmeden sonra devreye girdi ve "Irak, Kıbrıs, Ermenistan" gibi zorlama gerekçelerle (ki mutlaka Türk Milleti'nin bilmediği katkıları da olmuştur) Abdullah Gül'e ödül verilmesi kararlaştırıldı.
Gül ödülünü, 9 Kasımda Londra'da düzenlenecek törenle, daha önce yakasına şövalye nişanı iliştirmiş olan İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in elinden alacak...
Londra'da yaşanan bu gelişmeler, kuşkusuz Tayyip Erdoğan-Cemaat-Washington cephesinden de dikkatle izlendi. Cumhurbaşkanı'nın görev süresi ve başkanlık sistemi konusunda bizzat Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan tartışma alelacele kapatıldı. (Kriz donduruldu).
Olası bir Gül-Erdoğan savaşında tercihini kimden yana kullanacağı konusunda son derece politik davranan cemaat ise Washington'un nabzını tutmakla meşgûl...Gönüllerin Abdullah Gül'den yana olduğu, ancak Tayyip Erdoğan'ın da şu aşamada karşıya alınmak istenmediği biliniyor.
Tam bu noktada dün, (2 Kasım 2010) Zaman gazetesinden Abdülhamit Bilici, "Obama Erdoğan'a Küstü mü?"başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Washington'da Tayyip Erdoğan'a karşı bir hoşnutsuzluğun yükselmeye başladığına dikkat çeken Bilici, "İlk ikili ziyaretine Türkiye'den başlayarak önemli bir jest yapan Obama'nın hayal kırıklığı yaşadığını, hatta Başbakan Erdoğan'a kızgın olduğunu söyleyenler olduğu gibi, bugünlerde Washington'daki favori ismin Cumhurbaşkanı Gül olduğunu dillendirenler de var" diye yazdı.
Bu iddiaların gerçekliğini, Obama'nın kabinesini kurmak gibi en kritik işini emanet ettiği isim olan Center for American Progress adlı düşünce kuruluşunun Başkanı John Podesta'ya sorduğunu belirten yazar, şu "nabzı" aktardı:
"İlişkilerin iyi noktada olmadığını diplomatik üslupla ifade eden Podesta'nın üzerinde durduğu mühim noktalardan biri, iletişim sorunuydu.
'Hükümetin meydan okunamaz hale gelmesi olumlu mu? 12 Eylül referandumu, demokrasinin derinleştiği anlamına mı geliyor?' sözleriyle AK Parti'nin referandum galibiyetine dair bazı soru işaretleri olduğu anlaşılan Podesta, Erdoğan-Obama arasındaki ilişkiye dair aşırı olumsuz yorumlara katılmıyordu: 'Türkiye, BM'de hayır oyu kullanınca, Obama'nın yakın çevresinden Erdoğan'a çok sert tepki vermesi gerektiğini söyleyenler oldu. Ama Obama, bu istekleri göz ardı ederek, Türkiye ve Erdoğan'la ilişkilere hâlâ değer verdiğini gösterdi'."

Görüldüğü gibi Erdoğan'ın sadakati "sorgulanırken", Gül'ün "sadakati" ödüllendiriliyor...
Şu da bir başka gerçek:
Washington ve Londra, 2012'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri ile sizlerden ve bizlerden daha yakın ilgileniyor...
Bir soru da şu:
Abdullah Gül'e yakınlığı ile bilinen Ankara Emniyet Müdürü'nün bir süre önce tutuklanmasının ve yine Gül'ün Exeter Üniversitesi'nden "ekol arkadaşı" olan Nevzat Yalçıntaş'ın oğlu Murat Yalçıntaş'ın bir rüşvet olayı iddiasıyla tutuklanmasının...
Gül'ün uzun Ergenekon tutukluluklarına itiraz etmeye başlamasının...
Washington ve Londra merkezli bu süreçlerle ve de Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik güç savaşlarıyla ilişkisi var mı?

Kaynak: Vatan ve Emek Cephesi iletisi

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ABDULLAH GÜL
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nevfel bin Abdullah
» ABDULLAH GÜLDEN AÇIKLAMA!!!
» ABDULLAH ÖCALANDAN AÇIKLAMALAR
» Abdullah İbni Ümmi Mektum
» ABDULLAH GÜLDEN KANSERLİK SÖZLER!!!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Siyaset :: AKP-
Buraya geçin: