Cübbeli Ahmet Hoca İçeri, Şike Mafyası Dışarı -1-
Cübbeli Ahmet Hoca İçeri, Şike Mafyası Dışarı -1-
AKP’yi aslında...
A(B-D’ci) K(apitalist) P(arti) diye açmak da mümkün ve duruma da çok uygun ama...
Kendileri bunun A(dalet) ve K(alkınma) P(artisi) olduğunu iddia ediyorlar...
En iyisi bu iddianın doğru/haklı ve pratikte görünene uygun olup olmadığına bakmak...
Konumuz AKP’nin (A)daleti olduğuna göre.... Burada sözün uzayacağı açık...
Öyleyse önce (K)alkınma üzerinde kısaca duralım...
AKP’nin “(K)alkınma”sının ne olduğunu Nihal Kemaloğlu’ndan görelim:
[Birkaç yıl içinde pahalı otoyollarla çevrilmiş, rantlı tüp tünellerle delik deşik, beton köprülerle boğazlanmış, binlerce HES projesiyle çöplüğe dönmüş, ormanları satılmış, suyu ticarileşmiş, kurak ve çorak Türkiye, kapitalist kalkınma hırsıyla ödeşmiş olur herhalde!
Binlerce yıllık Anadolu uygarlık tarihi de ‘kalkınmamızın’ çimentolanmış ya da barajlanmış zeminleri olarak bize istediğimiz mekanik desteği sağlayacaktır.
Doğa, kültür ve tarihi varlıkların tek menkul sahibiymiş gibi, sermayeye katmak/satmakta sakınca görmeyen iktidarın kesin kararlılığını Başbakan açıkladı.
Geçen hafta sonunda Boğaz Karayolu Tüneli’nin temel atma töreninde konuşan Başbakan ‘Bundan sonra hiçbir engeli tanımıyoruz ve bunun için her türlü bedeli ödemeye hazırız’ demişti.
Başbakan’ın bu hiddetli çıkışıyla temelini attığı 1 milyar 100 milyon dolara çıkacak 25 yıl işletilecek yap-işlet-devret tüp tünel projesinin İstanbul’a katacağı ulaşım, çevre sorunları ve tarihi yarımadadaki tahribata itirazları peşinen dışlıyordu.
Şehir Planlamacıları Odası ve İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası projenin sorunlarının kamuoyundan gizlendiğini temel atılmasının ‘hukuk ve bilim tanımazlık’ olduğunu ve yasal zeminde mücadele edeceklerini söylediler.
Toplu taşıma ve insanı değil ‘otomobili’ önceleyen tüp tünel, imar plansız, ÇED raporsuz, İstanbul’un ulaşımını kitleyecek güzergahı, İstanbul siluetini tahrip edici projesiyle de kalmıyor.
Firmaya yıllık 25 milyon otomobil geçişi garantisi verildiğini ama bunun mümkün olmadığını söyleyen uzmanlar aradaki farkın kamuya yani bizlere fatura edileceğini söylüyorlar.
Muhakkak ki hukuksuz, kurulsuz, ÇED’siz, ‘yap-işlet devret’ projelerinin bitiminde Başbakan’ın bir bedel ödemesi söz konusu değildir.
Geriye dönüşsüz kaybedilmiş tarihi miras, doğal kaynaklar, çevre/hava/su kirliliği gelecek kuşaklara bırakılan çimento ve çelik yığınları çok ağır bedel olacaktır. ] (1)
Aziz Civan’ın şu tespitleri ise Nihal Kemaloğlu’nun tespitlerini tanamlayıcı unsurlar taşıyor:
[Bir aile düşünün.. Üç beş çocuğu olan bir aile..
Evin reisi en büyük çocuğunu çok seviyor. Onun başarılı olması için elinden gelen gayreti gösteriyor. Kazancının neredeyse tamamını ona harcıyor.
En büyük çocuk da babasından aldığı bu destekle fabrikatör oluyor. Başı dara düşünce, babasının mülklerini teminat olarak göstererek krediler çekiyor. Hasıl-ı kelam: Sefasını sürüyor…
Fabrikatörün bir küçük kardeşi üniversite okumak ister ama babasından kendisine maddi manevi bir hayır yoktur. Ağabeyinin ise zerre miktarı faydası yoktur. Kendisi de, ekonomik şartları yetersiz kaldığı için okuyamamış, eğitimini tamamlayamamıştır.
Bir küçüğü ise, hem okumakta hem çalışmaktadır.
Diğer kardeş de ayakkabı boyacısıdır.
Fabrikatör ağabey akşamları eve geldiğinde, kardeşlerinin zor durumunu umursamaksızın, sadece babası ile ticaretten ve paradan muhabbetler yapmaktadır.
Babası da, her defasında bu en büyük oğlunu tebrik etmekte, onu sürekli desteklemekte ve onu ödüllendirmektedir. Ufak evlatlarını ise gündeme bile almadan, onların sıkıntısını, eğitimini, ahlakını ve geleceğini ortada bırakmıştır.
Sormak istiyorum:
Bu ailenin, aylık geliri 10 Bin lira olsa ne olur, 20 Bin lira olsa ne olur?
Babanın destekleyerek zenginleştirdiği büyük evladın, unutulmaya yüz tutmuş diğer çocuklara faydası olmadıktan sonra, bu ağabey ihracatçı olsa ne olur, ithalatçı olsa ne olur. Evin ufak evlatları, açlık ve geçim derdine düşmüşken, büyük evlat, babasının adına çekmiş olduğu kredilerle sefa sürmesi nasıl bir tablodur sizce?
***
İşte bizim hükümetin anlattığı hikayeler de bu tablodan daha öteye gitmiyor.
Türkiye’nin ekonomisi büyüme rekorları kırıyormuş!
Hangi esnafın AKP iktidara geldikten sonra, gelirlerinde artış olmuş? Bunu soran yok.
Başbakan’ın büyüme dediği, belirli milyonerlerin kasasındaki büyüme.. Hükümet bu milyonerleri destekliyor. Onlara dolaylı-dolaysız finansal kaynak sağlıyor. Neymiş? Küresel dünya, küresel ekonomi imiş..] (2)
Bu da her iki yazıyı doğrular mahiyette yeni bir haber:
[Türkiye’nin milyonerlere 1 yılda 9 bin 755 milyoner daha eklendi
Milyonerlerin hesaplarında tuttukları mevduat 50.4 milyar lira artış gösterdi. Türk bankacılık sisteminde ekim ayı itibarıyla 675.3 milyarı aşan mevduatın yüzde 47’sinin milyoner hesaplarında tutulduğu belirlendi.
SON 1 YILDA 50.4 MİLYAR LİRA
Son bir yılda milyonerlerin hesabında tutulan mevduat 50.4 milyar lira arttı. Milyoner mudi sayısına 9 bin 755 kişi daha katıldı. Yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerden oluşan 43 bin 11 milyoner mudi hesabında, toplam 317.6 milyar bulunurken, 51.1 milyon mudinin 10 bin liraya kadar olan hesaplarda tuttuğu mevduat tutarı 31.9 milyarla sınırlı kaldı. Türkiye’de toplam mevduatın 649.2 milyarı yurtiçi yerleşiklerde, 26 milyarı ise yurtdışı yerleşiklerde bulunuyor.
YÜZDE 23 ORANINDA ARTIŞ
Ekim itibarıyla, yurtiçi yerleşiklere ait mevduat hesaplarının yüzde 46.6’sını 1 milyon liranın üzerindeki hesaplar oluşturdu. Yurtiçinde yerleşiklerin bu mevduat hesaplarında tuttuğu para geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18 oranında artışla 302.6 milyar lira olurken, 1 milyon lira üzeri hesaba sahip olan mudi sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28.5 artışla 41 bin 540 oldu. Yurtiçinde bulunan milyoner sayısı son bir yıl içinde 9 bin 222 kişi arttı. Yurtiçinde yerleşik milyonerlerin hesaplarında tuttuğu mevduat 2010 yılı sonuna göre yüzde 7.4 oranında, 20 milyar 971 milyon TL tutarında artış gösterdi. Mudi sayısının yüzde 23 oranında artış gösterdiği 10 aylık dönemde, milyonerler arasına 7 bin 783 kişi daha eklendi.
Böylece Ekim itibariyle yurtiçi ve yurtdışı milyonerlerin sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 29.3 artışla 43 bin 11 oldu. Son bir yılda milyoner mudilerin sayısı yaklaşık 9 bin 755 kişi, mevduatları ise 50 milyar 440.5 milyon lira artış gösterdi.] (3)
Bu haber kısaca şunu söylüyor...
Ekim 2011 itibariyle Türk bankacılık sisteminde türkiye’de yerleşik şahısların toplam mevduatı yaklaşık 650 Milyar Tl (Rakamın büyüklüğünü anlamak için ABD dolarına çevirelim: Yaklaşık 430 Milyar dolar).
Bu mevduatın yaklaşık yarısı ( 302.6 milyar tl) 41.500 kişiye ait... Bu ülkenin kaymağını yediği anlaşılan bu 41.500 kişiya toplam mevduattan düşen pay, ortalama olarak kelle başı 5 milyon dolardan fazla...
Toplam mevduatın yaklaşık 32 milyar TL’lik bölümü ise tam tamına 51.1 milyon kişiye ait... Ortalama kişi başına yaklaşık 600 Tl (yaklaşık 400 ABD doları) düşüyor.
Bankada hesabı olan milyonerlerle, bankada hesabı olan diğer 51.1 milyon kişi arasında ortalama farkı 12.500 kat...
Türkiyenin nüfusu yaklaşık 73 milyon kişi olduğuna göre, yaklaşık 22 milyon kişinin bankalarda tek kuruşu bile yok..
Tablo bu...
Bu tablonun İktisadî dille ifadesi “gelir dağılımındaki adaletsizlik”...
Bu öyle bir adaletsizlik ki; iktisadî kesimler arasındaki gelir dağılımında uçurumlar oluşturmuş...
AKP işte buna “(K)alkınma” diyor...
Bu kalkınma filan değil düpedüz yağma...
Zaten Kapitalizmin/neoliberalizmin temeli yağma...
Kapitalizm, zenginlerin orta, dargelirli ve yoksulların el emeği, göznuru ve alınterini insafsızca sömürmesi, yağmalaması, kişisel servetine eklemesi ve bu kişisel serveti durduğu yerde durmadan arttıracak banka/faiz/borsa/spekülasyon gibi soygun araçlarına sahip olması demek...
Böyle bir düzende 1 milyonerin ortaya çıkması demek yoksullar ordusuna binlerce yeni kişinin daha katılmasıyla eş anlamlı...
AKP’nin “(K)alkınma”sı bir yılda tam 9.222 yeni milyoner türertmiş... Yani milyonlarla ifade edilebilen yoksul kitleye onbinlerce yeni yoksul daha katılmış 1 yılda...
Merhum Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in:
[Allah’ın bir pulunu bekleye dursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul,
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,]
Dediği durumdan bile çok daha vahim değil mi bu tablo?..
“(K)alkınma” sı böyle olan bir partinin “(A)dalet”i kimbilir nasıldır?
(Devam Edecek)
MilliBirlikRuhu.Blogspot
Dipnotlar:
1- Nihal Kemaloğlu, “Biz kalkındık ya siz!” , 05 Mart 2011, Akşam. yazının tamamı için:
http://www.aksam.com.tr/biz-kalkindik-ya-siz-1371y.html2- Aziz CİVAN, “AKP’den büyüme masalları”, 30/04/2011, haberalemi,
http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=3141&mforum=entellektuel3- 11.12.2011
http://medyaline.com/ Dergimiz / Sayı: 8
www.Dergimiz.Net