ERDOĞAN'IN GÜCÜ YETMEZ, ONU DA İÇERİ ALIRLAR

ERDOĞAN'IN GÜCÜ YETMEZ, ONU DA İÇERİ ALIRLAR


Aşağıdaki açıklamam 03.12.2011 tarhli yazınızdaki samimiyete istinaden yazılmıştır.



Erdoğan’ın gücü yetmez!.. Onu da içeri alırlar.
Bahsetiğiniz uzun tutukluluk süresini isteyen yalnızca ABD’deki küresel güçtür. Tutukluluğun uzun olması da Özel Yetkili Mahkemeler aracılığı ile sağlanıyor.

Eğer biraz geçmişe dönersek, Türkiye’deki savcı ve hakimler bu konuda yetersizdi. Aranan savcıyı da Samanyolu Haber sitesinde 4 Ekim 2006 tarihinde çıkan bir haberi ile öğrendik. Habere göre, FBI’ın adalet konularında uzman isimlerinden olan Susanne HAYDEN, ABD Büyükelçisi Wilson’un “Özel hukuk müşaviri” adı altında Türkiye’ye atandı. Aynı zamanda FBI ajandı da olan HAYDEN’in görev alanına “PKK, El Kadı ve İran’da” girdiği açıklandı.

Susanne HAYDEN’in ABD büyükelçiliğindeki Özel Hukuk müşavirliği görevinin yanı sıra AKP’nin reformlarında, T.C Adalet Bakanlığı’nda danışman ve “2007 yılında da sekiz ilin özel yetkili savcılarıyla İstanbul’da toplantı yaptığı!” ortaya çıkınca, doğal olarak Ergenekon uzantılı davalarla da ilişkilendirildi.

ABD Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan FBI’nın Türkiye’de ne işi vardı? Bu soru fazlaca merak edilmedi. Ama yapılan haberde, “ABD’nin iç istihbaratından sorumlu Federal Araştırma Bürosu (FBI), Türkiye üzerinden terör örgütlerine el altından ya da kara para aklayarak finansal destek sağlayanları belirlemek için önemli bir ismi Ankara’ya atandığı!” yazılmıştı.

FBI esas itibari ile ABD Adalet Bakanlığının soruşturma koluydu. FBI’in temel yetkisi ise Birleşik Devletler Yasası’nın (USC) 533. maddesinin 28. fıkrasında belirlendiğine göre; “Yetkili başkan (FBI Başkanı) ABD’ye karşı yapılan her tür suçu ortaya çıkarmakla yükümlüdür.” Yasanın bu hükmüne göre, Federal bir suç işlenmiş ya da işlenmek üzereyse FBI ilgili yasaya uygun olarak gerekli araştırmalar yapıyor. Yine yasaya göre Federal Büro, dava açma durumu söz konusu olmayan durumlarda da araştırma, soruşturma yetkisine sahiptir. Örneğin; önemli görevlere getirilecek kişilerin özgeçmişlerinin araştırılması gibi. Tüm bu bilgilerden sonra, acaba Türkiye Cumhuriyeti ABD’nin bir eyaleti ve Susanne HAYDEN de, ABD’ye karşı olası veya olabilecek suçları araştırmak için Ankara’da mıydı?

İşte sizin de merak ettiğiniz sorunun yanıtı; ABD’nin güvenmek zorunda olduğu Türkiye’de ABD ve ABD’nin proje partisi olan AKP’ye karşı muhalefet güçlenmekteydi. ABD yasalarına göre bu suçtu. O zaman, ABD’deki Adalet Bakanlığı FBI ilişkisine uygun olarak Türkiye’de yasal dayanağı olmayan Özel Yetkili Mahkemeler aracılığı ile istenilen şekillerde suç imalatı yapılmalıydı. Bunun için de 2000 yılından itibaren adı değiştirilmeyen Ergenekon projesi raftan indirildi. Türkiye’deki hukuka uygunluğunu sağlayacak olan savcı-hakimlere de Susanne HAYDEN tarafında kurs verildi. Sırada, ABD-AKP-F.GÜLEN ve BOP karşıtı insanların toplanması dolayısıyla toplumun sindirilmesi vardı. Onu da Fehmi KORU’nun, Kanal 7 televizyonunda 28 Ocak 2008 tarihli haber bülteninde canlı yayın konuğu olarak katıldığı program ve 1 Şubat 2008 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki yazısında öğrendik. F. KORU, Ergenekon soruşturmasının “5 Kasım 2007 günü yapılan Bush- Erdoğan görüşmesinde kararlaştırıldı.” diyordu.

Özetle, Türkiye yeni dünyaya düzeninin merkezi olacaktır. Özel Yetkili Mahkemeler de küresel şebekeye dolaylı olarak hizmet ediyor. Ve ABD’nin CIA, FBI, Pentegon, Adalet bakanlığ gibi güçlerini kullanarak söz konusu operasyonlar yapılıyor. Doğal olarak kendisine karşı olanları, öldürmek yerine uzun tutukluluk yolları ile etkisiz duruma getiriyor. Buna kesinlikle ERDOĞAN’ın gücü yetmez!.. Eğer sürece müdahale ederse onu da içeri alırlar.

Ayrıca, Türkiye’de bugün bu çok şikayet edilen konuyu ilk kez tarafımca gündeme getirilmiş olup, 11 ay yattıktan sonra Özel Yetkil Mahkemlelerin yasal olmadığı gerekçesi ile dava açtım. Bir sonuç alamadım. Şimdi dava AİHM’de

Bir de böylesi özel mahkemeler, AİHS’in 15/3 de göre üyesi bulunduğumuz Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine bildirilmek zorunluğu vardır. Türkiye bunu da bildirmediği için suçlu durumdadır. AİHM’e müracaatımda bu durum da özellikle belirtilmiştir.

Saygılarımla

Muammer KARABULUT