http://www.mirzabeyoğlunaözgürlük.com/index.php?option=com_content&view=article&id=134&Itemid=58Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Selamun Aleyküm Ali Rıza bey.
Av. Ali Rıza Yaman: Aleyküm Selam.
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Nasılsınız?
Av. Ali Rıza Yaman: Teşekkür ederim. Siz?
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Hamdolsun bizler de iyiyiz. Salih beyi soracaktık sizlere, malum okuyucularımız tarafından dikkatle takip edilmekte durumu.
Av. Ali Rıza Yaman : Gayet iyiler. Sağlık, sıhhat ve moralleri yerinde. Telegram fasıllarından kaynaklanan sıkıntılar artık herkesin malûmu...
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Geçen hafta Baran dergisinde yayınlanan Ölüm Odası'nda bir bahis vardı; Telegramcılar'ın sırtını bloke ettiğinden bahsediliyordu...
Av. Ali Rıza Yaman: Evet.
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Hâlâ devam ediyor mu?
Av. Ali Rıza Yaman: Bu vb. hâdiseler âdeta vakıayı adiyeden hâline geldi maalesef. Her zaman yazılmaması, olmadığından değil. Yine kendisinin Ölüm Odası'nda da belirttiği üzere, fizikî olarak en çok sıkıntı, ziyaretçilerin geldiği günlerde yapılıyor. Uyutmama, yorma, yakma, bloke etme cinsinden saldırılar, sıkıntılar...
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Ölüm Odası'nı daha bir yakînen takip etmek gerekir.
Av. Ali Rıza Yaman: Salih beyden haberdar olunmak isteniyorsa; gayet tabiî... Bu hafta da; “biriktirmeden iyi takip edilmeli, çok ciddi mevzulara girdik” dedi. Ölüm, biliyorsunuz fikirdir... “Ölüm Odası”nı “Fikir Odası” şeklinde okumak yanlış olmayacaktır. “B-YEDİ”, Fikir Odası'ndan gelen yazılardır... B-7'den; “Telegram'da şöyle oldu, böyle oldu....”şeklinde kuru kuruya bir havadis beklentisi vardı galiba... Oysa ki, Telegram isimli eserde de, Baudelarie'in “sen çamur verdin, ben onu altuna çevirdim” sözüne atıfla bu meseleyi özetlemişti. Salih bey Telegram'a maruz kaldı. Maruz kaldığı işkenceden yepyeni bir eser serisi verdi. Bizzat kendisinin; “Sefine'den itibaren bütün kitaplar, Telegram Serisi'dir” şeklinde ifadesi var yıllar önce yazılan ve Kayan Yıldız Sırrı'nda yayınlanan ve Ölüm Odası'nın âdeta alt başlığı olan dörtlük de...
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: “... Böyle daldan dala tedâilerle” şeklinde başlayan dörtlük değil mi?
Av. Ali Rıza Yaman: Evet, evet... Bu dörtlük de; Ölüm Odası'na bakışta bir fikir verebilir. Özellikle son haftalarda yayınlanan yazılara gelen tepkileri sordu. Ben de size sorayım: Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Okuyucularımızdan gelen tepkileri tabii ki biz de size aktarırız.
Av. Ali Rıza Yaman: Makbule geçer.
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Geçen günlerde SKYTURK'te bir programda Telegram konuşuldu. Konuklardan biri de Ömer Özkaya... Salih beyin ismi de geçmiş.
Av. Ali Rıza Yaman: Arkadaşlar telefonla haber verdi. Ancak dışarıda olduğum için seyredemedim. “Salih beyin ismi de geçmiş” ifadeniz güzel. Telegram; artık reddi mümkün olmayan bir malûm... Telegram'la Salih Mirzabeyoğlu isminin beraber anılmama çabaları da malûm. Salih beyin yaşadığı; malûm ve meşhur bir “meçhul”... Ve bu o kadar kanıksanılmış ki; zihin yönlendirme vs. mevzularda O'nun isminin de geçmesi dikkat çekiyor. Oysa ki; Telegram, zaten O'nun isminin etrafında şekillenen ve O'nunla birlikte konuşulmaya başlanan bir mevzu. Telegram, konuşulacaksa Salih Mirzabeyoğlu konuşulmalı.
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Herkesçe bilinen bir “sır”. Ve asıl telegram bizlere yapılıyor.
Av. Ali Rıza Yaman: Öyle de diyebiliriz. Herkesçe bilinen bir sır olduğu için, işi tersine çevirme çabaları had safhada. Bir röportajda da belirtilmişti. “Salih Mirzabeyoğlu'na söylediği şekliyle bir işkence yapılsaydı, o kadar eseri yazabilir miydi?” gibi bir hava verilmek isteniyor. Bu konuşmaları bize gayet iyi niyetli bir şekilde aktaranlardan biri de; büyük bir gazetenin sahibi ve genel yayın yönetmeni. Salih beyin Telegram'daki ifadesini hatırlayın: “Bu ipten biri düşecek, ama kim?” O ipten Salih bey düşmedi.Yayınlanan onca eser, bunun nişânesi... Manipülasyona dikkat edin; O'nun galibiyeti mağlubiyet gibi sunuluyor. Yine büyük bir gazetenin toplantı salonunda bunu aynen böyle anlatırken muhatabımız; “biz (yani gazete yönetimi) Salih Mirzabeyoğlu'na yapılanları gayet iyi biliyoruz.” dedi. Ardından da gazetesinin iki yöneticisinin isimlerini vererek; “Telegram kitabından onlara bahsettiğimde kitabı ta çıktığı zaman okuduklarını söylediler” demişti.
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Anladım. “Hadi ispatla” tavrı aynen devam ediyor.
Av. Ali Rıza Yaman: Aynen. Dayatılan bir ispat mantığı var. Ve o mantıkla “hadi ispat et” tavrı, işkencesi hâlâ devam ediyor.
Mirzabeyoğlu'na Özgürlük: Güncel meselelere…
Av. Ali Rıza Yaman : Sözünüzü kesiyorum, kusura bakmayın... Bu hafta Baran'da İsmai Çetin hocaefendinin vefat haberi ve taziyesi vardı. Taziye metnini görünce kendileri de; “Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun” dediler. Furkan Dergisi genel yayın yönetmeni Saadettin Ustaosmanoğlu beyin de geçtiğimiz yıllarda bir röportaj yaptığı İsmail Çetin hocaefendi ile alâkalı bir anektodu paylaştık kendisiyle...
Derviş olma ile dervişçilik taslama arasındaki farka dikkat çeken ifadelerden sonra, İsmail Çetin'in M. Raşit Erol Hz.'nin halifelerinden olduğunu aktardık... “Tam emin değilim” şerhini düşerek aktardığımız bu anektoda mukabil Salih bey, M. Raşit Erol Hz.'i için, “Kendisinin bir sözünü duymuştum... Güya binlerce kişiyiz, ama hakikatte on kişi bile yokuz, demiş.. Çok güzel. Bu sözü yeter. Allah rahmet eylesin” dedi.
Mirzabeyoğlu'na Özgülük: Amin. Bu arada bir düzeltme de yapalım İsmail Çetin hocaefendi ile ilgili, kendileri M. Raşid Erol’un halifelerinden değildi, Kendi tarikat silsilerinden Şeyh Muhammed Ma'sum Hazretlerinin halifesiydi.
Bu kısa sohbet için teşekkür ederiz.
Av. Ali Rıza Yaman: Ben teşekkür ederim.
Mirzabeyoğlu'na Özgülük: İyi çalışmalar.
Av. Ali Rıza Yaman: Kolay gelsin. Hoşçakalın.