AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Devrimci Yol...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

Devrimci Yol... Empty
MesajKonu: Devrimci Yol...   Devrimci Yol... EmptyPaz Nis. 24, 2011 11:03 pm

[size=24]
BİRGÜN ÖDP’YE SAHİP ÇIKAMADI!

[/size]

YSK'nın18 Nisan günü aldığı bağımsız adayları yasaklama kararında en büyük darbeyi ÖDP yedi. Ama BDP kadar “gürültü” çıkaracak “araçları” olmadığı için olacak YSK bile düzeltme kararında onları “kaale” almadı. Artık seçim pusulalarından bile adları kazınıyor.

Yıllardır siyasi çizgisini kaybedecek denli BDP ve Kürt siyasal hareketinin yedeğinde “kimlik!”sizleşen ÖDP aslında ilk kez Kürt siyasal hareketinden “bağımsız” harekete geçmişti. Kürt siyasal hareketi, muhteşem bir politikayla, hapisten yeni çıkmış, “dışarısı”nı daha tanımayan Devrimci Yol’cuların deyim yerindeyse sırtına bin-diril-erek demokratik kitle örgütlerini ele geçirmiş, işi bitince de ÖDP’ye çalım atmaya kalkışmıştı. ÖDP şimdi ilk kez bu hareketin çekim alanından (BDP’den) ayrı, kendi bağımsız adaylarıyla yola çıkmıştı. -Aslında BDP’nin karşısına çıkmıştı!-

Partide Ufuk Uras temizliği bile sorunu çözmedi. Ufuk Uras’ın ruhu - adamları!- köşe başlarını çoktan tutmuştu. Gitmiyorlardı. (“Gidin!” diyen de galiba yoktu.) Ufuk Uras, ÖDP’nin Devrimci Yol’cularınca başarılı bir operasyonla uzaklaştırılmış, ama geride Ufuk Uraslar olduğu sonradan anlaşılmıştı.

*

Hele ÖDP’lilerin dişinden tırnağından, harçlıklarından toplanan paralarla büyük umutlarla kurulan Birgün gazetesi tam bir felaketti. Bir türlü beklenen “Halkın Gazetesi!” olmayı beceremiyor, adeta “Yavru Radikal” olmaktan ileri gidemiyordu. (Örneğin, Yıldırım Türker “Ha-vet!” mi demişti başyazar Doğan Tılıç da hemen “Ha-vet!” diyordu.)

Kimdirler, nereden gelmişlerdir, kimler bunları yazar yapmış, kimler onları gazeteye sokmuştur belli olmayan, kendi kendini tatmin eden -hep aynı şeyleri üç beş kavram etrafında (Kimlikler, Generaller, Kürtler, 12 Eylül, Devlet, Öteki, Milliyetçi, Irkçı, Faşist, Neoliberalizm) yalan yanlış bilgilerle birbiri için yazan ve itiraf etmek gerekir ki Osmanlıca iyi lügat parçalayan, -oysa biz devrimciler bir zamanlar hep öz Türkçe kullanmaya dikkat ederdik; öyle ki solculuğumuz kullandığımız sözcüklerden belli olurdu!- sayısı hayli kabarık yazar ordusuyla tuhaf bir gazete olmuştu. Devrimci Yol militanlarının kanlarıyla, mücadeleleriyle oluşturdukları onurlu Devrimci Yolculuk aurası ve kültürü, bu yazarların sorgucunu geçirip beslendiği bir yer oldu.

Zaman gazetesi ve Taraf gazetesine transfer olan -tv’lerde konuşmalarıyla tüylerimizi diken diken edenler dahil- onlarca garabet köşe yazarını Birgün yetiştirdi! Bu köşe yazarları da Devrimci Yol’un tarihinden etkilenmiş gençliğimizin en ileri unsurlarını şöyle oturup iki kelime konuşamayacağımız tuhaf bir düşünce cacığının içinde yetiştirdi.

Melih Pekdemir, Oğuzhan Müftüoğlu, Yaşar Seyman, Ali Şimşek, Tarık Günersel, Neşe Yaşın, Metin Çulhaoğlu, Enis Rıza ve ismini sayamadığım birkaç yazar da olmasa Birgün gazete olma özelliğini kaybedecek. (Sahi, yalnızca bu isimler kalsa ne güzel olur!)

*

İşte bu Birgüncüler YSK’ca veto edilmiş ÖDP’ye, yani gazetenin kurucularına sahip çıkmayı, onları manşete taşıyıp seslerini duyurmayı ilk iki gün unuttular! Onların manşetlerinin aklı fikri BDP’nin desteklediği adaylardaydı çünkü! ÖDP bir görüntüydü.

*

Bu biraz sert satırların yazarı da öldürülen, hücrelerde çürütülen “Devrimci Yol”cu arkadaşlarının anılarıyla, onlara sonsuz saygı ve sevgi besleyerek, yalnızca bu güçle yaşama tutunmaya çalışan, kendisi de 12 Eylül işkencelerinden geçmiş, hapislerinde yatmış bir yalnız kurt Devrimci Yol’cudur. Devrimci Yol’cu olma ayrıcalığına sahip olmaktan da gurur duyan bir kişidir.

*

Devrimci Yol, 12 Eylül öncesi sol guruplar içinde en “yerli” sol gruplardandı. Devrimci Yol dergisinin kurulmasından sonra üç yıl gibi bir sürede güçlenmiş, kökleri Mahir Çayan’ın tezlerine dayalı, duyguları Kızıldere’den ve kadroları Dev-Genç’ten beslenen aklı başında bir örgüttü. Dergisi 100 bin satıyor, işçi, memur, öğrenci derneklerinde en örgütlü gücü oluşturuyordu. Militanları en çalışkan, en bilinçli, en özverili, Cumhuriyet’in tüm aydınlanma çabalarını ve Cumhuriyeti kuran devrimciler dahil tüm dünya devrimini özümsemiş, ülkesi ve halkı üzerine titreyen gerçek birer devrimciydi. Bugün de çoğu bu özellikleri taşır. (Meraklılar, ileride bu sitede söz edeceğimiz Oğuzhan Müftüoğlu’nun “Bitmeyen Yolculuk” adlı kitabını okuyabilirler.)

Devrimci Yol bu “yerli”liğini o zamanlar her satırını çizerek okuduğumuz tartışmaların en ünlülerinden “Sömürgecilik I” ve “Sömürgecilik II” tartışmalarından kazanmıştı. Bu tezlerde “Kürdistan”ın Türkiye’nin sömürgesi olduğu savı reddediliyordu. Kürtlerin “Ayrı örgütlenme”yi savunmasının bile akla gelmediği ya da patlak üç beş cılız sesin çıktığı yıllardı. Özellikle Kurtuluş Sosyalist Dergi (KSD)yle ve yanılmıyorsam Rızgari’yle polemiğe girilmişti. Devrimci Yol’un tezi “Kendisi emperyalizmin sömürge/yarı sömürgesi olan bir ülkenin sömürgesi olamaz!” düşüncesine dayanıyordu. “Portekiz’in Afrika sömürgelerini anımsatan KSD’ye aşağıdaki yanıt veriliyordu: “Türkiye, bırakalım emperyalist aşamaya geçmeyi, daha doğru dürüst kapitalizmini bile geliştirememiş yarı feodal bir ülkedir. ‘Kürt Sorunu’, Türkiye’nin modern anlamda emperyalist bir ülke olmasından değil, geçmişten, feodal dönemden bize kalan bir miras sorun”dur!

*

Marksist bakış, insanların gerçek kimliğini, içinde bulunduğu maddi şartların ve üretim ilişkilerindeki konumunun belirlediğini savlar. Bir devletin içindeki işçilerin tek bir kimliği vardır: İşçi olmak! Elbetteki bugün üzerinde tepinilen feodal dönemden kalan kalıntılar dil, mezhep vs. de önemlidir, ama bunlar Marksistlerde “sınıf” olgusunun çok gerilerinde bir önemdedir. Lenin’in vurguladığı gibi, devrimcilerin görevi, bir devletin içinden başka devlet çıkarmak değildir. Sosyalistlerin birinci görevi o ulusun içindeki değişik halklardan işçilere kimlik bilinci değil sınıf bilinci aşılamak, birlik içinde tutmak ve emperyalizme ve kapitalizme karşı örgütlemektir; bölerek çerez etmek değil.

Ben hala bu düşüncedeyim. Ülkemin her köşesindeki halkımızı düşünüyorum, dünyanın tüm yoksul ve ezilen insanlarının acısını dert ediniyorum. Burnumuzun dibine dayanan emperyalist barbarların karanlık planlarını anlamaya, ulusumuzu, içinde yaşayan halkları gelen felaket için yazılarımla uyarmaya çalışıyorum. Bu sorunların, feodal ezen ve ezilen ulus milliyetçiliğinin şamatalarıyla ya da nereden beslendiği belirsiz tv yapımcıları, karanlık liberal laklakanların tv vaazlarıyla değil bilimsel sosyalist bakışla geçmiş benzer deneyimlerin ışığında ancak çözülebileceğine inanıyorum.

*

Devrimci Yol’u temsil edenler bugün bu hallere düşmemeliydi. Türkiye’nin dört bir köşesinde saçlarına ak düşmüş ama yüreği “halkımız” için atan on binlerce eski militan yoldaşım bunun acısını çekiyor; biliyorum. Devrimci Yol’un askeri ve siyasi kadrolarının 13 yıl süren yargılamalar sonucu tahliyeleri yakınlaşınca, anlaşılan dışarıdaki bazı güçler önlemlerini çoktan almışlar. Onlara, -tüm dünya komünist örgütlerinde olduğu gibi- o mükemmel kırmızı ve sarı renklerde sıkılı yumruk amblemini değil, eşcinsellerin, şunların bunların renklerinden oluşmuş bir tuhaf bayrak çizilmiş, partileri “dizayn” edilmiş, aralarına KSD katılmış, başlarına da -çuval misali!- Ufuk Uras geçirilmiş, isminden bile korktukları bu devrimci hareketin tezleriyle alay edercesine ters yönde, “Kimlik” siyasetinin peşine takmışlar, böylece canlı kalan kitlesini de değerlendirerek bir taşla iki kuş vurmuşlar, olası bir Devrimci Yol dirilişini de başlamadan boğmuşlardı. (Devrimci Yol’un hiçbir sayısında “kimlik” sözcüğü kavramsal olarak geçmemiştir! Kimlik siyaseti, neoliberal politikalara karşı değil, tam aksine neoliberal politikalar inşa edilirken ortaya atılmış, onun uygulanmasına yardım eden, onunla kardeş politikadır.)

*

Bugün, emperyalizm kapısına dayanmış, iç savaş ve bölünmenin uçurumunda, üstelik malı mülkü satılmış, televizyonlarca, din tüccarlığıyla, yalanla dolanla uyutulduğu için hiçbir şeyden habersiz yoksul halkımızın sahibi yoktur. Oysa yüzlerce Devrimci Yol’cu, “halkımız” için, Türkiye’nin bağımsızlığı, işçilerin köylülerin sömürülmemesi için, emperyalizme karşı mücadele inancıyla toprağa düşmüştü; emperyalizmin dikte ettiği ve TÜSİAD’ın hazırladığı Anayasa hayata geçsin diye değil!

*

Bugün “Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!” şiarıyla sokağa çıkacak, toprağa düşecek devrimciler var elbet. Çoğu da Devrimci Yol’cudur! “Birgüncüler” ise iplerini çoktan kaptırmışlar!

Yusuf Yavuz

Odatv.com
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Devrimci Yol...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» PKK'NIN DEVRİMCİ MÜSLÜMAN ARAYIŞI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Siyaset :: Cemaat - Parti ve STK'lar-
Buraya geçin: