İŞKENCEYE DUBLE TOLERANS
Mehmed M. KAYA
07.12.2010
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rektörlerle buluşmasını protesto etmek için İstanbul’a giden öğencilerden Ankara’ya dönenler polisin orantısız güç uygulamasını protesto ettiler.
Ankara’da Yüksel Caddesi’nde toplanıp Sakarya Caddesi’ne kadar yürüyen öğrenciler burada bir basın açıklaması yaptı. Çamlıca gişelerinde durdurulan ve otobüsten inmek isteyen arkadaşlarına biber gazı sıkan polisleri, “Amerika’nın Vietnam’da kullandığı portakal gazı arkadaşlarımıza sıkıldı” diye suçlayan öğrenciler, gözaltı öncesi ve sonrası fotoğraflarını gazetecilere dağıttılar. Polisin gözaltına aldığı bir arkadaşlarının daha sonra burnu kırılmış haldeki fotoğraflarını gösteren öğrenciler “Arkadaşlarımız gözaltına sağlıklı girdi, şiddete uğrayarak çıktı” dediler.
AKP iktidara gelirken "işkenceye sıfır tolerans" demekteydi ya, güç ellerine geçtiğinde nasıl zalimleştiklerinin resmidir.
AKP'nin gerçek yüzünün resmidir.
Ve asıl olarak, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere diğer AKP'liler ve yandaşların bu konudaki tutumu, polisin saldırganlığına destek olucu açıklamalar yapmaları, işte asıl bu beyanatlar AKP işkencesinin resmidir.
Başbakan ne diyor:
"Böyle hak arama olmaz, paraları bol herhalde, yumurta atıyorlar!"
Sana ne?
İnsanlar nasıl hak arayacaklarını sana mı soracaklar?
Şimdi sen, "ben de kendi fikirlerimi açıklarım!" diyeceksin.
Nedir o fikirler?
Önce işkenceye sıfır tolerans diye verdiğin sözü tutman gerekir, yani şartların eşit olması gerekir, yani kendi fikirlerini açıklayacak olan diğerlerinin bu teşebbüsü neticesi cezalandırılmamaları, saldırıya, işkenceye maruz kalmamaları gerekir.
Senin Başbakan olarak görevin, vatandaşlarının sağlıklarını korumak olmalı değil mi?
O halde yukarıdaki fotoğrafa ne diyeceksin?
Polis hangi cesaretle bunu yapabiliyor?
İşte, Nurettin Canikli denen yakın adamın, bak neler demiş:
"Elbette polisimizin görevlerinden bir tanesi de yasadışı eylemler adımlar var ise onları da bertaraf etmektir."
Breh, breh, breh..
Hele bak sen...
Devlet bölücü etnik bozguncu teröristlerle her türlü pazarlığı yaparken, polisin gücü Erdoğan'ı protesto etmek isteyen öğrencilere yetiyor ve bunu adı da yasadışı gösterilerle mücadele etmek oluyor öyle mi?
Devlet başkanına alkış kadar yuha da herkesin hakkıdır ve o makama gelen insan bunu içine sindirmek mecburiyetindedir.
Bunu söylemek ve bilmek için de şekli demokrasi palavrasının ne demek olduğunu idrak etmek yeter.
Devlet başkanına alkışın serbest olup, yuhanın yasak olduğu rejimler, kötü dikta ve sizinkisi gibi şekli demokrasi rejimleridir.
Şekli demokrasi perdesi altında Amerikancı diktayı reorganize etme işini üzerine alan AKP iktidarında, Genç Siviller denen zümrenin AKP'nin ülkeyi emperyalizme peşkeş çekmeye dair attığı adımları desteklerken yaptığı gösterilerde giydikleri tek tip "Konvers" ayakkabı demokrasiye işaretken, Dolmabahçe'de dövülen öğrencilerin tek tip giyinmesi, Cemil Çiçek'e göre terör örgütü bağlantısına işaret ediyor öyle mi?
Size son bir hatırlatma sayın Başbakan, o işinize geldikçe alıntı yaptığınız Hz. Ömer'den.
Adalet timsali Hz. Ömer, soruyor:
- "Yanılacak olursam ne yarsınız!"
Aldığı cevap müthiş:
- "Seni kılıçlarımızla düzeltiriz ya Ömer!"
Hz. Ömer şükrediyor ki, böylesi, iktidar karşısında boyun eğmeyecek ve doğruyu haykırmaya devam edecek vatandaşlara sahip olduğu için.
Çünkü Hz. Ömer, doğrunun yüzüne söylenmesinden, hakikatin haykırılmasından korkmuyor, çekinmiyor, iktidarını kimsye borçlu olmadığını kendisi de biliyor, vatandaşlar da; ki, kendisini oraya zaten onlar getirmiş.