NATO’nun Kurban Bayramı 19-20 Kasımda
NATO’nun Kurban Bayramı 19-20 Kasımda Ve Bu Bayramın Tek Kurban var: Türkiye -1-
Oğuz Gürses
15.112010
İslâm aleminin Kurban bayramı yarın başlıyor...
Bir Peygamber’in, "Allah rızası" için bu dünyada en çok sevdiği varlığı; evlâdını, kurban etmeyi göze alması ve kurban edilenin de hiç itiraz etmeden boynunu bıçağa uzatmasının doğurduğu fedakârlık tablosunun celbettiği rahmetin neticesinde, gökten ikram olarak indirilen bir koçun, sevgili evlâdın yerine kurban edilmesiyle kutlanmaya başlayan kurban bayramının biri daha yarın ( 16 Kasım 2010) kutlancak...
Bir kulun, -o kul peygamber de olsa- Allah’tan daha çok sevebileceği hiçbir varlık olmaması gerektiğini ihtarla başlayıp, doğru bir sevgi hiyerarşisinin nasıl olması gerektiğini...
Allah sevgisinden daha üstün bir sevginin Allah’ı yeteri kadar sevmemek anlamına geldiğini, bir tablo halinde bizlere gösteren...
Kurban bayramı...
İçinde bizim idrakimize değmeyen kimbilir hangi sırlarıyla birlikte asıl anlamından uzaklaştırılarak, düpedüz bir et bayramı haline dönüştürüldüğü günümüzde...
O kurbanların bu dünyadaki en sevgili varlıklarımızın yerine kestiğimizi hatırlamasak da...
Kurbanlar kesilmeye devem ediliyor...
İslâm aleminde bunlar olurken...
Daha kesilen kurbanların kanı bile kurumadan...
Bayramın üçüncü günü...
Lizbon’da ayrı bir ritüel var:
Haçlı ordusu NATO’nun kurban bayramı...
Bu bayramda...
AB-D emperyalizmi, iktidara getirdiği AKP’nin sadakatini test edecek...
AKP, ya “füze kalkanı” tuzağına düşerek Türkiye’yi kurban edecek (Kuvvetli ihtimal bu)...
Veya çok zayıf bir ihtimal de olsa bu tuzağa “hayır” diyerek düşmeycek ve seçimler arafesinde bıçağa boynunu uzatıp “al diyetini” diyerek kendini kurban etme pahasına Türkiye’yi kurtaracak...
İşte böyle...
Ona takiyye buna takiyye derken bir yer gelir duvara dayanırsın...
Kimler hangi sözlerin karşılığında boynuna hangi madalyaları takıp seni iktidar yaptı ise...
Bu tür kirli anlaşmaların diyeti bitmez...
Elini verdin mi kolunu kurtarmazsın...
Kolunu da verirsen parça parça herşeyini isterler...
Son parçanı da aldıktan sonra bir başka “partner/eşbaşkan” bulmaları hiç de zor değildir...
Çünkü onlar, senin bir bir geçtiğin kapılar önünde “lacileri çekip”, çoktan kuyruğa girmişlerdir...
Onların da senin gibi çıkarabilecekleri birer gömleği vardır elbet...
Düşünsenize bu vahim tablo karşısında kitleleri hareketlendirebilecek gücü olan ne siyasî partiler (CHP, MHP, BDP, SP)den, ne STK (Özgür-Der dışında)’lardan, ne işçi ve memur sendikalarından, ne de meslek örgütlerinden hiçbir kıpırdanma yoktur.
Bunların hepsi kuzuların sessizliği içinde, gömleği çıkarma sırasının kendilerine gelmesini beklemiyorlarsa neyi bekliyorlar?
İsrafil Aleyhisselâmın Sur’u üfürmesini mi?
***
Nedir bu füze kalkanı?
Mehmet Bedri GÜLTEKİN (1):
- AKP Hükümeti, geçtiğimiz yıllarda Çek Cumhuriyeti ve Polonya’nın reddettiği Amerikanın füze kalkanının, Türkiye’ye yerleştirilmesini kabul etmeye hazırlanıyor.
Sormak gerekiyor: Türkiye’nin hangi komşusu ile sorunu vardır ki, füze kalkanına ihtiyaç duysun?
Türkiye’nin Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Ermenistan hariç hiçbir komşusu ile en ufak bir sorunu yoktur.
Yunanistan NATO üyesi, Rum kesimi, üye olmaya çalıştığımız AB üyesidir.
Ermenistan ise “stratejik müttefikimizin” ve Avrupa’nın koruması altındadır. Dolayısı ile Füze sisteminin bu ülkelere karşı konuşlandırılması söz konusu değildir.
Diğer komşularımız, Rusya, İran, Irak, Suriye ve Bulgaristan ile ise en ufak bir sorunumuz yoktur.
O halde neden komşularımızın güvenliği için tehdit oluşturabilecek bu sistemler, Türkiye’ye yerleştirilmek istenmektedir?
TÜRKİYE’NİN DEĞİL, AMERİKA’NIN ÇIKARI
Çünkü Amerika Bölgemizde tam on yıldır bir saldırı savaşı yürütmektedir. Irak ve Afganistan’ı işgal etmiştir.
İran’a yönelik kuşatma ve saldırı hazırlıkları herkesin malumudur.
İsrail saldırganlığına verdiği destekten dolayı bütün Arap Dünyasını karşısına almıştır.
Batı Asya’nın enerji rezervleri konusunda Çin, Rusya ve Hindistan gibi Asya’nın büyük devletleri ile rekabet halindedir.
İşte bütün bunlardan dolayı Türkiye değil ama Amerika; bütün bir Asya kıtası ile husumet halindedir. Saldırgan politikasını güçlendirecek ve yürütülmesini kolaylaştıracak yeni araçlara ihtiyacı vardır.
Kısacası Amerika kendi çıkarı için Türkiye’yi ateşe sürmektedir. Hiçbir sorunumuzun bulunmadığı, tam tersine gelişen ilişkilere ve geniş işbirliğine sahip olduğumuz komşularımız ile Türkiye karşı karşıya getirilmektedir.
Ali Serdar BOLAT (2):
- Amerika, füze kalkanını önce Polonya'ya yerleştirmek istedi.
Fakat Rusya'nın sert tepkisi ile karşılaştı.
Bunun üzerine Çekya, Romanya ve Türkiye seçenekleri söz konusu oldu.
Bence, aslında, Amerika'nın hedefi bu sistemi Türkiye'ye yerleştirmekti.
Bu hedefini gizlemek için önce Polonya seçeneğini öne çıkardı. Rusya'nın itiraz edeceğini biliyordu.
"Ne yapalım, Rusya istemediği için Polonya olmuyor, bari Türkiye olsun" konumuna geldi.
Erhan BAŞYURT (3):
-Uzmanlara göre şu an ABD nükleer silahla Rusya'ya saldırsa, Moskova'nın yarım saat içerisinde cevap vermesi mümkün.
Ancak planlandığı gibi etkin bir füze savunma sistemi kurulabilirse, ABD saldırdığı halde Rusya'nın füzeleri havada yok edileceği için "dehşet dengesi" ve "caydırıcılık" kaybolmuş oluyor.
ABD, nükleer silah sahibi diğer bütün ülkelere göre büyük üstünlük sağlamış oluyor.
Gerçi NATO kapsamında füze kalkanı gündeme getirilirken farklı gerekçeler üretiliyor.
İran ve Kuzey Kore'nin çılgınlık yapmaları, teröristlerin bu silahları ele geçirmeleri ya da kazara bu silahların ateşlenmesi gibi hallere karşı füze kalkanı ile tedbir alınacağı belirtiliyor.
İran'ın nükleer silah geliştirmek için çalıştığına dair henüz elde edilmiş kesin bir kanıt yok.
Nükleer başlıklı uzun menzilli füze teknolojisine ulaşmasının da en az 10 yıl süreceği hesaplanıyor.
O halde Türkiye'ye füze kalkanı kurulması talebi ve ısrarının altında başka nedenler aramak gerekiyor.
Çünkü planlanan füze kalkanı projesi İran sınırında bir radar istasyonu kurulması ve ihtiyaç halinde de Akdeniz'deki ABD gemilerinden anti-balistik füzelerin atılmasını öngörüyor.
Açık İstihbarat (4):
"Üzerimize düşen GÖREV neyse yaparız" söylemine sahip "liderlerin" yönettiği bir ülkede füze kalkanı "tartışması" yaşanıyor.
Bu sefer küresel ağababaların öngördüğü görev terör algılarına "KALKAN" olmak ve ABD'nin küre bazında yerleştirmeye çalıştığı füze savunma sisteminin bir bölümünü topraklarımızda barındırmak. Dolayısı ile olası bir nükleer savaşta İran'ın hedef listesine girmeyi garantilemek.
(..) 24 Temmuz 2009'da ABD ve İsrail ortak bir askeri talim gerçekleştirdi....
Talimin amacı ABD'nin İsrail Negev çölüne yerleştirdiği füze kalkanının parçası olan X-Band radarın testiydi ve test başarı ile gerçekleşti.
Bu sistem, yine ABD'nin İsrail'e yerleştirmeyi planladığı Aegis savunma sistemleri ve THAAD sistemleri (füzeleri atmosfer-uzay sınırında yüksek irtifada vuran anti-füze sistemleri) ile koordineli bir şekilde çalışıyor.
(..) Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta; ABD'nin öngördüğü bu füze kalkanı sistemi , sistemin diğer unsurları ile bir ağ mantığı içerisinde koordineli çalışıyor.
Sistemin etkili çalışması için Türkiye'ye yerleştirilecek radar sisteminin ; İsrail'deki ile ile iletişim içinde olması, bunların da ABD'nin bu iş için Akdeniz'e konuşlandıracağı özel füze sistemlerine sahip gemileri ve Avrupa'daki komuta merkezi ile iletişim içinde olması gerekiyor.
Anlayacağız ABD , İsrail'le birlikte Türkiye'nin üzerine bir elektronik ağ daha atıyor.
Bu füze kalkanı sisteminin nereye yerleştirileceği tartışması yaşandığı söyleniyor.
Böyle bir tartışma yaşandığı kanaatinde değiliz. Bu tarz bir sistemin nereye yerleştirileceğini biraz coğrafya, biraz da Hakkari'de son bir kaç yıldır kurulan özel üsleri bilen biri rahatlıkla tahmin edebilir.
Bu füze kalkanı doğası gereği farklı birimleri farklı noktalara yerleştirilecek bir sistem olsa da, ana unsurunun Hakkari 'de konuşlandırılması kimseyi şaşırtmaz.
Dipnotlar:
1-) Mehmet Bedri GÜLTEKİN “FÜZE KALKANI PROJESİ, TÜRKİYE’NİN, AMERİKAN ÇIKARLARI ADINA ATEŞE SÜRÜLMESİDİR!” 16.10.2010 yazının tamamı için Bkz:
http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=3222&mforum=entellektuel2-) Ali Serdar BOLAT, “HEDEF ZATEN TÜRKİYE’YDİ” , 16.10.2010, yazının tamaı için Bkz:
http://www.ordumillet.com/Content.aspx?haberID=657&B=hedef-zaten-turkiyeydi 3- Erhan BAŞYURT, “Türkiye'ye füze kalkanı üzerinden İran baskısı”, Bugün gazetesi, 14.10.2010.
4-) “Füze Kalkanı Bahane, Hakkari Şahane...” , Açık İstihbarat Özel, 18.10.2010, yazının tamamı için Bkz:
http://www.acikistihbarat.com/ MİLLİ BİRLİK RUHU BLOGSPOT.COM
(Devam edecek)