AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 FÜZE KALKANI Kimin Icin?

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
INSAN

INSAN


Mesaj Sayısı : 892
Reputation : 33
Kayıt tarihi : 17/05/09

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyÇarş. Kas. 10, 2010 11:30 pm



[img]http://www.pressmedya.com/resimler/haber/abdullah%20gül.jpg[/img]

[size=24][color:9ebb=orange]
Gül: Füze kalkanına olumlu bakıyoruz[/color]



[/size]
NATO Füze Kalkanı projesini BBC'ye değerlendiren Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, projeye olumlu baktığını açıkladı



Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'de tartışılan füze kalkanı projesine karşı olmadığını açıkladı.

BBC'ye konuşan Gül: ''NATO savunma sistemidir. Kendi üyelerini savunmak için kendi üyesi olmayan balistik füzelere sahip bütün ülkelere karşı. Bugün olmayıp da yarın sahip olacaklar da çıkabilir.'' aki dedi.

Füze Kallkanının hedefinin İran olduğu yolundaki ifadelere de katılmadığını söyleyen Gül: ''NATO savunma amaçlı bir organ. NATO üyelerinin dışında kimde balistik füze varsa, bütün onlara karşı bir savunma sistemi geliştiriliyor. Dolayısıyla kategorik olarak bir ülke, İran demek yanlış. Böyle de olmayacak. Herhangi bir ülke hedef alınmayacak. Bunu kesinlikle kabullenmeyiz.'' dedi.

İran Şeffaf Değil

İran'ın Türkiye'nin komşusu olduğunu ve iki ülke arasındaki ticari ve kültürel ilişkileri teşvik etmeye devam edeceklerini kaydeden Gül, yaptırımların herhangi bir yarar getirmediğini ve İran'ın nükleer programı konusunda barışçı çözüm bulunması gerektiğini söyledi.

Gül, İran'ın daha şeffaf olması gerektiğini de vurguladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
INSAN

INSAN


Mesaj Sayısı : 892
Reputation : 33
Kayıt tarihi : 17/05/09

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyÇarş. Kas. 10, 2010 11:44 pm




[img]http://www.pressmedya.com/resimler/haber/türkiye%20saldırı%20rampası.jpg[/img]
[size=24]
[b]
Türkiye'de füze kalkanına hayır sesleri
[/b]

[/size]

İslami kuruluşlar Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelerek NATO Füze Kalkanı’nın Türkiye'ye kurulmaması çağrısı içeren bir protesto eylemi düzenlediler.




Eylemde 19-20 Kasım tarihleri arasında Lizbon'da yapılacak NATO zirvesinde netleşmesi beklenen proje karşısında Türkiye hükümeti ve duyarlı çevrelere çağrı yapılarak projenin reddedilmesini talep ettiler. Özgür-Der, İHH, Mazlumder, Anadolu Platformu, Akabe, Araştırma Kültür Vakfı ve Hikmet Vakfı'nın düzenlediği eylemde ilk olarak söz alan Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal; Türkiye'nin, Batı'nın güvenliğine korucu yapılmak istendiğini açıkladı.

Ünsal, NATO Füze Kalkanı dayatmasının Türkiye'nin güvenliği ile gerekçelendirilmesinin safsata olduğunu, asıl tehdidin bölgedeki nükleer silahları elinde bulunduran Siyonist İsrail olduğunu kaydederek şunları söyledi:

"Türkiye'nin koruculuğa razı olmasını istemiyoruz. 'Türkiye, Füze Kalkanı projesi ile kendisine ve Batı'ya yöneltilecek muhtemel saldırılara engel olacak.' deniyor. Soruyoruz: Dünyada nükleer güç sahibi ülkeler kimler? Bölgedeki nükleer silah sahibi tek ülke İsrail değil mi? Türkiye hükümeti, Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi bu evrensel koruculuk projesini reddetmelidir."

Füze Kalkanı'nın Hedefi İran, Suriye ve Bölgenin Müslüman Halklarıdır

Konuşmasında NATO Füze Kalkanı'nın hedefleri üzerinde duran Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Hülya Şekerci, İran, Suriye ve bölgenin Müslüman halklarının asıl hedef olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti:

"NATO, İran'a, Suriye'ye ve bu bölgenin Müslüman halklarına karşı bir füze kalkanı kurmak istiyor. Müslüman bir ülke olan Türkiye'ye kurulacak füze kalkanıyla bu topraklar kirletilecektir. Bunun barış amaçlı bir proje olduğu büyük bir yalandır."

Türkiye Avrupa'ya Değil, Tehdit Altındaki İslam Topraklarına Kalkan Olsun!

Türkiye'deki hâkim düzenin kurulduğu günden bu yana Batı'ya dost ve Müslüman komşularına ise düşman bir politika izlediğine dikkat çeken Şekerci, AK Parti hükümetinin bu politikada yapmaya çalıştığı değişikliklerin küresel istikbarın rahatsızlık duyduğunu ve füze kalkanı projesine ortak etme çabalarının da adeta bunu önleme amacını güttüğünü söyledi. Bu meyanda Şekerci şu tespitlerde bulundu:

"TC kurulduğundan bu güne komşularıyla düşmanca bir münasebet kurdu. Son zamanlarda ise hükümetin başlattığı "komşularla sıfır sorun" politikası başta ABD ve İsrail olmak üzere küresel kapitalizmi rahatsız etmeye başladı. Şimdi Türkiye köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Biz Türkiye'nin Avrupa'ya değil, tehdit altındaki İslam topraklarına; İran'a, Suriye'ye, Filistin'e kalkan olmasını istiyoruz."

Yeni İncirliklere Hayır Denilmeli

Son olarak eylemde söz alan İHH Başkanı Bülent Yıldırım ise İsrail'in bölgedeki varlığına ve güvenliğine dikkat çekerek şu görüşleri serdetti:

"Mavi Marmara ile dünyanın dengesi değişti. İsrail'in korkuya dayalı imparatorluğunun çekiciliği kalmadı, o kadar da güçlü olmadığı görüldü. NATO ülkemizde üs kuracakmış..! Amerika'nın girdiği yerden çıktığı nerede görülmüş?! Afganistan ve Irak'ta yaşananlar ortadayken böyle bir proje nasıl kabul edilebilir? Bir İncirlik'ten kurtulmaya çalışırken yeni İncirlikler kabul edemeyiz. Amerikan askerleri bu topraklara asla girmemelidir."

Türkiye NATO'nun Saldırı Rampası Olmasın!

"NATO'nun Füze Kalkanı İslam Ümmetine Açılmış Bir Savaştır!", "NATO'ya ve Füze Kalkanına Hayır!" ve "Türkiye İşgal Üssü Olamaz!" yazılı pankartların açıldığı eylemde "NATO'nun Hedefi: İran'a Saldırı, İsrail'e Kalkan!", "Emperyalist NATO'ya da Katil Füzelerine de Hayır!", "Türkiye NATO'nun Saldırı Rampası Olmasın!" yazılı dövizler taşındı.

"NATO'ya Kalkan Olmayacağız!", "Emperyalizmin Üssü Olmayacağız!", "İran'a Düşman İsrail'e Kalkan Olmayacağız!", "İslam Düşmanı NATO Kalkanı!", "İşbirlikçi İktidar İstemiyoruz!", "ABD'ye, NATO'ya, İsrail'e Geçit Yok!", "Katil NATO Ortadoğu'dan Defol!", "Emperyalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!" gibi sloganların atıldığı eylem Murat Özer'in okuduğu basın açıklamasının ardından sona erdi.

HAKSOZ HABER
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyPerş. Kas. 11, 2010 9:57 am

Güzel de eksik, Irak turnusol kağıdııdır. Irak işgali için, bu kafa, "zalim Saddam kahrolsun Amerika!" demekteydi. Ki orada Saddam'a destek olunmuş olsaydı, işler şimdi bu noktaya gelemyebilrdi. Bu gün de aynı kafa, dsarbecilre karşı oluyoruz diye AKP'ye destek oluyor. AKP iktidarının Amerikan darbesi demek olduğunu görmezlikten gelrek. Politikada tutarlılık ve bütünlük şart.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Erhan Eren




Mesaj Sayısı : 76
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 17/05/09

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyPerş. Kas. 11, 2010 10:19 am

[quote="AZYA"]Güzel de eksik, Irak turnusol kağıdııdır. Irak işgali için, bu kafa, "zalim Saddam kahrolsun Amerika!" demekteydi. Ki orada Saddam'a destek olunmuş olsaydı, işler şimdi bu noktaya gelemyebilrdi. Bu gün de aynı kafa, dsarbecilre karşı oluyoruz diye AKP'ye destek oluyor. AKP iktidarının Amerikan darbesi demek olduğunu görmezlikten gelrek. Politikada tutarlılık ve bütünlük şart. [/quote

Birilerinin Şehid Saddam meselesinde Saddam'ı destekleyip AKP meselesinde çuvallamaları manidar..Birinci meselede K'nın açık beyanı olması hasebiyle desteklenmiş... .Bizim oralarda koyma akıl diye bir deyim var tamda bu hâli izah ediyor...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyC.tesi Kas. 13, 2010 8:21 pm

ABD değil NATO olsun
12 Kasım 2010

Haberi Paylaş |
.

Türkiye füze kalkanı için şartlarını ABD’ye iletti. Erdoğan ve Obama arasında Seul’de yapılan görüşmede, füze kalkanı konuşuldu. Toplantı sonrası Erdoğan’ın yaptığı açıklamadan AKP hükümetinin kalkana ev sahipliği yapmayı kabul edeceği sonucu çıkıyor

ABD Başkanı Barack Obama’yla yaptığı ikili zirvenin ardından Seul’de basın toplantısı düzenleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, NATO'nun Türkiye'ye yerleştirmeyi planladığı füze kalkanını görüştüklerini söyledi.

G20 toplantılarının yapıldığı COEX Kongre Merkezi'nde gerçekleşen ve yaklaşık yarım saat süren görüşmede Erdoğan, Obama'ya Türkiye'nin füze kalkanı konusundaki hassasiyetlerini ilettiğini ifade ederken, Ankara'nın taleplerini de dile getirdiğini belirtti.

Başbakan Erdoğan "Obama'nın da hassasiyetlerimizi anladığını gördük" diye konuştu. Erdoğan, 19-20 Kasım'da Lizbon'da gerçekleşecek NATO zirvesine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün katılacağını ve burada yapılacak görüşmeler sonucunda Türkiye'nin nihai kararını vereceğini söyledi.


TÜRKİYE'NİN ÜÇ ŞARTI VAR
NATO, Lizbon'da yapılacak zirvede karara bağlamayı öngördüğü sistemle, “İran ve diğer ‘haydut devletler’den gelebilecek bir füze saldırısına karşı ittifakı korumayı” amaçlıyor.
Türkiye’nin ise söz konusu “Füze Kalkanı Sistemi” ile ilgili üç şartı bulunuyor:
1- Sistem bir ülkenin (ABD) dayatması değil, NATO’nun savunma sistemi olmalıdır.
2- Türkiye’nin bütününü ve NATO üyelerinin tamamını kapsamalıdır.
3- Sistem, Türkiye’yi bir grup ülke ile (Rusya, İran, Suriye...) karşı karşıya getirecek, Soğuk Savaş dönemindeki gibi kanat ülke konumuna sokacak bir formül içermeyecek.
Söz konusu şartların kabul edilmesi durumunda Türkiye'nin de füze savunma sistemine ait donanıma ev sahipliği yapmaya ‘evet’ demesi bekleniyor. Diplomasi çevrelerinde bu üç şarta ABD’nin sıcak bakabileceği ve bu şartların AKP hükümetini iç politikada gelecek tepkilerden bir nebze korumak dışında bir anlam ifade etmediği belirtiliyor.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyC.tesi Kas. 13, 2010 11:14 pm

FÜZE KALKANI TÜRKİYE’Yİ SAVAŞA SÜRÜKLER
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN tarafından yazıldı.
Çarşamba, 03 Kasım 2010 08:00
FÜZE KALKANI TÜRKİYE’Yİ SAVAŞA SÜRÜKLER



Prof.Dr. Anıl ÇEÇEN





Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zor dönemecine gelmiş gibi görünmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin iki binli yılların başlarından bu yana, Rusya ve diğer Asya ülkelerine karşı batı bloğunun güvenliği için Doğu Avrupa ve Orta Doğu bölgelerine monte etmeğe çalıştığı, koruyucu görünümlü ama gerçekte her türlü saldırıyı da gündeme getiren son derece ileri bir teknolojik yapıya sahip füze kalkanı sistemini açıkça Türkiye Cumhuriyeti topraklarına monte etmek istemektedir. Bu isteğini Türk Devletine karşı bir resmi talep haline dönüştürmüştür. Bu durum karşısında Türkiye Cumhuriyeti, çok ciddi bir sorun ile karşılaşmıştır. Son yıllarda süper güç konumunu yitirmesine rağmen batı bloğunun liderliğinden bir türlü vazgeçmeyen ve kendisine rakip olarak ortaya çıkan Asya’nın büyük devletlerine karşı batının hamisi görünümünde batılı ülkelerin tamamının desteğini arkasına almak için çaba sarf eden ABD, son yıllarda geliştirdiği füze kalkanı sistemi ile kendisine meydan okuyan doğunun büyük güçlerine ve devletlerine karşı bir üstünlük sistemi geliştirmektedir. Bunu Rusya, Çin, Hindistan ve İran gibi büyük Asya devletlerine karşı batı dünyasının doğu sınırlarına dikmek istemektedir. Dünya anakarasının batısından başlayarak merkezi coğrafyaya doğru hegemonyasını geliştirmiş olan ABD, Orta Doğu’da son yıllarda savaşarak elde ettiği konumunu korumak ve İsrail’e de bir güvenlik şemsiyesi oluşturmak üzere yeni bir füze kalkanı sistemi geliştirdiği görülmektedir.







Yirmi yıllık küreselleşme dayatmasından sonra dünyanın gelmiş olduğu yeni durum açıkça ortadadır. ABD’yi tek merkez olarak ve süper güç konumunda bütün dünyaya karşı kullanmak isteyen dünya kapitalist sisteminin bütün yaklaşımları ve projeleri iflas etmiş görünmektedir. Amerikan devleti ve bu siyasal yapının askeri, teknolojik, ekonomik güçlerini kullanarak dünyaya egemen olmak isteyen batı kapitalist sisteminin girişimleri ters tepmiş ve bu nedenle batı bloğu ile dünyanın diğer bölgeleri karşı karşıya kalmışlardır. Dünya Ticaret Örgütü çatısı altında ABD ve batı bloğu hegemonyasına karşı çıkan BRIC ülkeleri olarak Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya giderek küresel alanda işbirliğini geliştirirlerken ABD ve Avrupa Birliği dayanışmasından meydana gelen batı bloğu saldırganlığına direnmişler ve aralarındaki işbirliğini geliştirerek alternatif bir küreselleşme sürecinde daha adil ve eşit bir dünya düzeni gereksinimlerini karşılamağa çaba göstermişlerdir. BRIC ülkelerinin böylesine karşı çıkan tutumları yüzünden Dünya Ticaret Örgütü merkezli küreselleşme süreci durmuş ve batının dışında kalan dünya ülkelerinin işbirliği doğrultusunda dünya sosyal forumu kurulmuştur. Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın aç ve yoksul ülkelerinin gereksinimlerine öncelik verecek bir alternatif küreselleşme, Brezilya’nın Porta Allegre kentini merkez alarak gündeme geldiğinde artık batının hegemonyasının iyice sarsıldığı görülmüş ve bunun üzerine yeni seçilen ABD Başkanı Obama’nın öncülüğünde G-20 zirvesi oluşumu içerisinde gene batı merkezli düzenin sürdürülmesi için yoğun çabalar sarf edilmiştir. Ne var ki bu gibi yeni girişimler de batının ve ABD’nin gerilemesini durduramamış, BRIC ülkelerinin öncülüğünde dünya devletleri kendi ulusal çıkarları doğrultusunda bir gelecek aramağa yönelmişlerdir.

Avrupa Birliğinin giderek karışması, Irak ve Afganistan savaşları ile ABD’nin bütün dünya ile karşı karşıya kalması, İsrail merkezli bir üçüncü dünya savaşı komplosu olarak gündeme getirilen ekonomik kriz ile ABD’nin yeni bir karışıklığa sürüklenmesi üzerine, Amerikan hegemonyası iyice sarsılmış ve ortaya çıkan otorite boşluğunu dünyanın yeni kutup merkezini oluşturan Asya’nın büyük dev ülkeler i hızla küresel etkinliklerini artırma noktasına geldiklerinde artık ABD’yi takmamağa başlamışlar, bu durumdan da Amerikan devleti fazlasıyla rahatsız olmuştur. Özellikle Rusya’nın yeni bir enerji devi olarak ortaya çıkması üzerine Avrupa Birliği ülkeleri bütünüyle bu yeni dev ülkeye bağımlı hale gelmişler ve Rusya’da bu durumdan yararlanarak eski sosyalist cumhuriyet devletlerinin yer aldığı Doğu Avrupa bölgesinde yeni bir hegemonya denemesini gündeme getirmiştir. Avrupa devletleri bir türlü tam olarak birleşemezken Rusya’nın yeni bir süper güç olarak devreye girmesi bütün kıtayı yeraltından enerji nakil hatlarıyla kendisine bağlaması ve bu durumdan yararlanarak Avrupa kıtası üzerinde etkinliğini artırması üzerine ABD yarattığı bir oldubitti ile eski Yugoslavya’ya askeri müdahalede bulunarak Kosova bölgesinin bağımsız devlet olmasını sağlamıştır. Kosova’yı hemen tanıyan ABD ertesi gün bu ülkeye büyük bir çıkartma yaparak dünyadaki en büyük askeri üssünü bu ülkenin Gylani kentinde kurmuştur. Muhtemel bir üçüncü dünya savaşı sürecinde bütün Avrupa kıtası ile beraber kendisini tehdit edecek büyük Asya ülkelerini de vuracak derecede en son teknoloji ile geliştirilmiş füzelerinin bu üste konuşlandırıldığı birçok basın organı aracılığı ile kamuoyuna yansımıştır. Okyanus ötesinden vuramayacağı ülkeler için ABD Kosova üssünde her türlü askeri malzeme ve en gelişmiş teknolojiye sahip bomba ve füze sistemlerini depolamıştır. Bir anlamda bu amaç nedeniyle Kosova Sırbistan’dan kopartılarak zorla yapay bir biçimde bağımsız devlet haline getirilmiştir. Aslında ABD için tehdit olabilecek bütün Avrupa ve Asya ülkelerini vuracak bir silah yapılanmasının Kosova’daki askeri üs de yapılandırılması ABD’nin ve batı bloğunun güvenlik gereksinmesini büyük ölçüde karşılamıştır.

Muhtemel bir üçüncü dünya savaşına karşı cephe yapılanmasını, Kosova’da gizlice tamamlayan ABD’nin aslında yeni bir koruyucu sistem olarak füze kalkanı uygulamasına pek de ihtiyacı olmadığı görülmektedir. Hal böyle olmasına rağmen ABD’nin füze kalkanı sistemi üzerinde ısrar etmesinin başka nedenleri olduğu görülmektedir. Özellikle NATO örgütünü kendi ihtiyaçları ve İsrail’in istekleri doğrultusunda kullanan ABD’nin bu tutumuna Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu karşı çıktığı için onlar üzerinde yeni bir hegemonya sistemi oluşturmak üzere bu yüksek teknolojili füze kalkanını Doğu Avrupa bölgesine konuşlandırmakta ABD son derece ısrarcı olmuştur. Önceleri Polonya ve Çek Cumhuriyeti bu sistem için uygun yer olarak seçilmiş ama bu girişime Rusya açıkça karşı çıkınca ABD duraklamak zorunda kalmıştır. ABD’nin bu girişimine karşı çıkan Rusya başbakanı Putin, füzelerin Türkiye’ye yerleştirilebileceğini söyleyerek, hem ABD’yi kışkırtmış hem de Türkiye’yi geleceğin savaş oyunun açıkça ateşin ortasına atmayı denemiştir. Avrupa Birliğinin Doğu Avrupa ülkelerini içine almadan önce ABD Prag zirvesi düzenleyerek bütün Doğu Avrupa ülkelerini NATO çatısı altına almış ve bu ülkelerde yeniden Almanya, Türkiye ya da Rusya’nın etkili olmasını NATO üzerinden önlemeğe çalışmıştır. Bir ara Romanya ve Bulgaristan gibi yeni NOTO üyelerinin ülkelerinde gizlice oluşturulan ABD üsleri gündeme getirilmiş ama gene Rusya’nın açıkça karşı çıkması üzerine füze kalkanı sisteminin bu ülkelere yerleştirilmesinden vazgeçilmiştir. NATO’nun son Bükreş zirvesi son derece gergin geçmiş, Rusya’nın da katıldığı bu toplantıda Ukrayna ve Gürcistan NATO’ya alınmak istenmiş ama Rusya’nın şiddetli muhalefeti böylesine bir oluşumu engellemiştir.

Yeni dönemin koşullarında Avrupa Birliğini kesin olarak kontrolü altında tutmak isteyen ABD, Çin ile de ekonomik rekabete girince bunun üzerine, bu iki büyük gücün merkezi coğrafyaya girmemesi için Rusya ile paslaşmağa başlamış, özellikle Rusya’nın NATO örgütü içerisinde temsili sağlanarak,geleceğe dönük bir yeni oluşum dünya barışı amaçlı başlatılınca NATO ile Rusya arasında bir çeşit ortaklık benzeri bir diyalog oluşturulmuştur. Rusya ile kavga etmek istemeyen ama Avrupa Birliği ile Çin’in önünü kesmek isteyen ABD’nin, bu kez füze kalkanı sistemini Doğu Avrupa’dan daha doğuya doğru kaydırarak Orta Doğu bölgesine getirmeğe çalıştığı görülmüş, özellikle İsrail’in Arap ve İslam dünyası ile Asyalı büyük devletlerin merkezi coğrafyaya müdahale etme girişimlerine karşı korunması gündeme geldiğinde Orta Doğu’da füze kalkanına yer aranmağa başlanmıştır. Ne var ki, ABD’nin Irak’ta askeri varlığı bulunmasına, Suudi Arabistan’da ABD’nin merkezi kuvvetleri komutanlığının varlığını sürdürmesine, Basra körfezindeki eski İngiliz sömürgelerinin böyle bir plan için son derece uygun bir konuma sahip olmalarına rağmen, Amerika Birleşik Devletlerinin Doğu Avrupa’dan Orta Doğu’ya kaydırmak zorunda kaldığı füze kalkanı sistemi için Türkiye’yi seçtiği ortaya çıkmıştır. NATO’ya girmek için can atan Gürcistan gibi bir küçük ülke varken, Ürdün gibi bir küçük ülke ABD ve İngiltere’ye bağımlılığını sıkı sıkıya sürdürürken ABD’nin Türkiye’yi seçmesinin arkasında geleceğe dönük savaş ve hegemonya planlarının yattığı anlaşılmaktadır. Özellikle Irak savaşı sırasında Türkiye’yi askeri olarak kullanamayan ABD’nin bu kez İran savaşı sürecinde aynı hataya düşmeyerek, İran’a karşı Türkiye’yi kesinlikle bir askeri güç olarak kullanmak amacıyla, İran’a ve diğer büyük Asya ülkelerine karşı merkezi coğrafyaya dikilmekte olan füze kalkanı sistemini Türkiye’ye bir oldubitti ile monte etmek için her yolu denemekte olduğu görülmektedir. Bölgede birçok ülke alternatifi olmasına rağmen ABD’nin Türkiye’yi füze kalkanı üssü olarak seçmesinin ana nedeninin, İran’a karşı Türkiye ile beraber savaşmak istediği olduğu anlaşılmaktadır. İran’ın Irak’tan daha büyük bir dev ülke olması nedeniyle ABD’nin on bin kilometre uzaktan gelerek tek başına savaşması pek mümkün görünmemektedir. ABD İsrail’i savaşa sokmadan Türkiye ile İran’ın işini bitirmek istemekte, bu nedenle füzeleri Türkiye’ye yerleştirerek Türkiye Cumhuriyeti topraklarını bütünüyle doğu bölgesine ve Asya ülkelerine yönelik topyekûn bir savaşın cephe ülkesi konumuna getirmektedir. Böylece Türkiye yanı başındaki komşusundan başlayarak bütün Asya devletlerine karşı yürütülecek bir üçüncü dünya savaşının batı cephesi ülke olarak zorla seçilmiş görülmektedir.

Füze kalkanı sisteminin konuşlandırılmasıyla Türkiye ABD önderliğindeki batı bloğunun cephe ülkesi konumuna gelirken, Türkiye’nin sınır komşusu olan Asya’nın dev ülkelerinden İran’da bütünüyle doğu bölgesinin cephesi konumuna doğru sürüklenmektedir. Bu durumda doğu ile batının sınırı Türk-İran sınırından geçmekte, Türkiye ve İran’ın iki bölge ülkesi ve komşu devlet olarak bir araya gelmelerinin önlenmesi doğrultusunda batı ve doğu cepheleri bu devletlerin toprakları üzerinden oluşturulmaktadır. İsrail’in İran tehdidinden kurtulması, Amerikan petrol şirketlerinin İran ve Kafkasya petrollerine el koyması, uluslar arası silah tekellerinin savaş sürecinden yararlanarak bölge ülkelerine fazlasıyla silah satması, küresel kapitalist sistemin merkezi coğrafya üzerinden doğu bölgelerine girmesi ve bu doğrultuda bütün Asya ülkelerinin batı kapitalist sisteminin ekonomik hegemonyası altına alınabilmesi gibi çeşitli hedefler sıralandığında ABD’nin neden İran’ı vurmak için uğraştığı ve bu büyük ülkeyi de Irak gibi çökertmek istediği kolaylıkla anlaşılmaktadır. Irak’tan sonra sıra İran’a gelirken, Afganistan’daki savaşa da destek olmak, Afgan dağlarında giderek erimekte olan Amerikan askeri gücünü Orta Doğu’daki merkezi komutanlık üzerinden desteklememek için de İran’ın vurulması gerektiği ortaya çıkmaktadır. İsrail’in İran’a atom bombası atmasının ve bu doğrultuda bir nükleer savaşın çıkmasının önlenebilmesi için ABD ve Birleşmiş Milletler eşliğinde üç büyük nükleer zirve toplantısı yapılarak İsrail’in Siyonist macerası önlenmiştir. Ne var ki, İsrail nükleer savaş saldırısını ertelerken ABD’nin İran’ı vurmasını şart koşmuş ve bu nedenle de ABD yönetimi İsrail lobilerinin baskılarını önleyebilmek üzere İran’a yönelik bir savaş hazırlığına girişmiştir. İşte tam bu aşamada İran’a sınır komşusu olan Türkiye Cumhuriyetine füze kalkanı sistemi yerleştirilerek, İran batı sınırlarından da Türkiye üzerinden vurulmağa hazırlanmaktadır. Basra körfezinde uzun zamandır bir uçak gemisi bulunduran ABD’nin son haftalarda bir büyük uçak gemisini daha körfez bölgesine getirmesi de İran’a yönelik savaş hazırlığının bir devamı olarak görülmüştür. İran’ı vurmak için bölgede başka ülkeler varken, iki büyük uçak gemisi körfez sularında bu amaçla hazır beklerken Türkiye’ye füze kalkanı için ısrar edilmesinin tek nedeni, İran ile Türkiye’nin uzun süreli bir savaşa tutuşturularak iki ülkenin birbirini yıkmasının düşünülmesi ve planlanmasıdır. Böylece ABD ve İsrail ikilisi Orta Doğu bölgesinde kendilerine rakip olabilecek iki büyük devletten kurtulacak ve bu devletlerin ülkeleri eyaletlere bölünerek İsrail merkezli bir federasyonun alt bölümlerini oluşturacaklardır.

Füze kalkanı konusunun Türk basınına yansıması üzerine başlayan tartışmalarda Amerika ve İsrail’in Truva atları olarak hareket eden işbirlikçi ve mandacı yazar ve gazeteci takımı hemen Türkiye’nin bu öneriyi kabul etmesi gerektiğini, çünkü böylesine bir proje doğrultusunda ABD’nin Türkiye’ye çok büyük maddi yardımlarda bulunacağını, ayrıca güçlü İsrail lobilerinin de Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda dünya ülkelerinde etkili çalışmalar yapacağını yazarak ve dile getirerek Türk kamuoyunu ikna etmeğe çalışmaktadırlar. Türkiye’deki gizli Amerikan ordusu ile beraber gene Türk toplumu içerisinde çok etkili konuma sahip olan bazı Yahudi asıllı otoritelerin de füze kalkanı sistemini Türkiye’ye kabul ettirebilmek üzere etkili lobi çalışmaları yaptıkları gözlemlenmektedir. Amerikan hükümeti ve yetkili kuruluşları ABD’nin bu projesine Türkiye’nin karşı çıkmaması gerektiğini, füze kalkanını Türkiye benimserse ABD’nin Türkiye’ye daha çok yardımcı olacağını öncelikle ifade etmektedirler. Eğer Türkiye bütün baskılara rağmen direnirse ve bu sistemin topraklarına yerleştirmesine karşı çıkarsa o zaman da ABD hükümetinin elindeki kozların Türkiye’ye karşı teker teker kullanılacağı açıktan söylenerek Türk devleti tehdit edilmektedir. Özellikle Kürt ve Ermeni sorunlarında Türkiye’ye karşı olan tezlerin destekleneceği dile getirilirken, gene de diplomatik yollardan Türk devletinin yönetim organları ve yetkilileri ikna edilmeğe çalışılmaktadır. ABD’li yetkililer Türk hükümetine baskı yapmadıklarını söylerken diğer yandan bazı basın organlarında ABD yönetiminin Kürt ve Ermeni tezlerini Türkiye Cumhuriyetine karşı bir çizgide desteklemeğe başlayacağını dile getiren çeşitli yazı ve yorumlar yayınlanmaktadır. Savaş süreci içerisinde Türkiye’nin ihtiyacı olabilecek çeşitli son model silahların Türkiye’ye satılabileceği ama bunun için öncelikle füze kalkanının Türk topraklarında konuşlandırılması gerektiği ifade edilmektedir. Türkiye’nin her türlü ihtiyacının karşılanacağını dile getiren ABD’li yetkililer bir an önce füzeleri Türk topraklarına yerleştirilmesi gerektiğini sürekli olarak tekrarlamaktadırlar.

Rusya ve İran gibi iki büyük komşusunu hedef alan bu füze yerleştirme meselesinde Türkiye komşularını korkutmak ya da küstürmek istememekte, yeni başlatılan komşularla sıfır problem politikalarına işbaşındaki hükümet devam etmeğe çalışmaktadır. Bu nedenle, Türk devleti füze savunma sistemi konusunu NATO’ya taşımak ve böylesine bir savunma mekanizmasına bütün NATO ülkelerini ortak etmek istemektedir. Konunun NATO’ya taşınması noktasında hedef ülkelerden birisi olan Rusya ile NATO üzerinden bir diyalog geliştirmek mümkün olabilecek, füze kalkanı sisteminin bütün NATO üyesi ülkelere eşit ölçülerde yayılması ile de daha dengeli bir savunma sistemi kurulabilecektir. Doğu Avrupa ülkeleriyle beraber Rusya’nın da büyük itirazı ile karşılaşan füze kalkanı projesinin NATO düzeyinde ele alınmasıyla, konu ABD ya da Türkiye meselesi olmaktan çıkabilecek ve küresel dünya düzeninin genel sorunları içinde yerini alabilecektir. NATO’nun Rusya ile başlatmış olduğu dünya barışına ve geleceğin dünyasına dönük işbirliği ve stratejik ortaklık mekanizmaları çerçevesinde konun ele alınması, Türkiye’yi daha da rahatlatacak ve NATO kararlarına dayanacak bir uygulama sonraki aşamada Türkiye’yi komşularıyla karşı karşıya getirmeyecektir. Komşularla başlatılmış olan yakınlaşma ve işbirliği politikalarına bölge barışı doğrultusunda devam edilmesi Türkiye’nin de çıkarına olacağı için, Türk devleti kesinlikle kendisini komşularıyla karşı karşıya getirecek bir ikinci İncirlik oluşumuna karşı çıkmaktadır. İran savaşının ana hedef olarak alındığı böylesine bir konjonktür içerisinde ABD füzeleri Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgelerine yerleştirmek istemekte ve böylece Türkiye’nin doğu bölgelerinin topraklarının üçüncü dünya savaşının cephelerine dönüşmesine neden olmaktadır. Benzeri bir girişimi Irak savaşı öncesinde Mardin’i askeri üsse çevirmek üzere izinsiz gelen ABD askerlerinin İskenderun limanını çıkışı sırasında Türk toplumu yakından görmüştür. Türkiye ikinci dünya savaşı sonrasında uluslar arası hukuka aykırı bir biçimde mahkûm edildiği İncirlik üssü benzeri yeni askeri üsleri doğu ve güneydoğu bölgelerinde kurmak durumunda kalmaktadır. Mardin’in ikinci İncirlik olmasına izin vermeyen Türk devletinin füze kalkanlarının konuşlanması için, doğu ya da güneydoğu bölgesinde yeni İncirlik oluşumlarına izin vermemesi gerekmektedir. İncirlik üssü yüzünden Türkiye bütün Arap ve İslam dünyası ile karşı karşıya gelmiş ve yarım yüzyıllık bir gerginlik bu yüzden Türkiye’nin komşularıyla yan yana gelmesini önlemiş v böylece soğuk savaş döneminde Türkiye batı sisteminin kucağında kalmıştır.

ABD’nin ikinci dünya savaşı sonrasında Orta Doğu’ya gelmesi üzerine Türk-Amerikan ilişkileri başlamış zaman içerisinde inişli çıkışlı olarak gelişen bu ilişki düzeninde birçok konuda anlaşmazlık çıkmıştır. Türkiye’yi gizli ikili anlaşmalara zorlayan ABD-İsrail ikilisi Türk devletinin ulusal çıkarlarına ters düşecek doğrultuda çeşitli antlaşmaları zorla Türk yetkililere imzalatmışlardır. Türkiye yirminci yüzyılın ikinci yarısında Kıbrıs sorunun da, haşhaş ekimi meselesinde, Vietnam konusunda ABD ile ters düşünce bazı tepkiler ve müeyyide uygulamaları gündeme gelmiş, Türk devleti Türkiye’deki bazı Amerikan üslerine el koyarak bunların kapatılmalarını sağlamıştır. Dost Amerika Türkiye’nin çıkarlarına aykırı davrandığı zaman hain Amerika ilan edilmiş ve ABD ile olan ilişkiler zaman zaman buzdolabına kaldırılmıştır. İncirlik üssüne “Türkler ve köpekler giremez“ diye levha asacak derecede Türkleri hor gören Amerikan kovboyları, Türkiye’yi babalarının çiftliği olarak görmeğe başladıkları aşamada, Türk gençliği Amerikan askerlerini İstanbul boğazının soğuk sularına atabilmiştir. Amerikan donanmasının ziyaretlerinde İstanbul’u turistik geneleve dönüştürecek derecede Türk onurunu rencide eden davranışlar Amerikan’ın Türkiye’deki sivil ordusu tarafından gündeme getirildiğinde, Türk ulusunun haklı tepkileri öne çıkmış ve bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri bazı Amerikan üslerini ve tesislerini kapatmak zorunda kalmışlardır. Türkiye Amerikan üslerine el koydukça ülke içinde Amerikan ajanları tarafından çıkartılan Malatya, Maraş, Çorum ve Sivas gibi illerdeki terör ve anarşi olayları ile karşılaşmıştır. Bütün dünya ülkelerinde askeri üsler kurarak küresel imparatorluk peşinde koşan Amerikan emperyalizmi Türkiye Cumhuriyetinin üslerine ve tesislerine el koyarak bunları kapatmasını affetmemiş ve tepkisini ülke içindeki terör olaylarını tırmandırarak ortaya koymuştur. Soğuk savaş yıllarında Türkiye’de terör tırmanırken, Türk devleti tepki olarak ABD üslerini kapatabilmiştir. ABD’de üslerini kapatan hükümetleri daha sonraki aşamalarda askeri yönetimleri destekleyerek iktidardan indirmesini bilmiştir.

Türk devleti kırk yıl önce ABD ile ters düştüğü zaman Amerikan üslerini bir tepki olarak kapatırken, kırk yıl sonra hiç gereği yokken Türkiye’nin başını derde sokacak ve bütün komşuları ile karşı karşıya getirecek yeni bir Amerikan üssü denemesine girişmesi son derece yanlış olacaktır. NATO Antlaşması çerçevesindeki askeri üsler dururken, bunları İsrail’in çıkarları doğrultusunda ABD kullanırken, NATO uygulamaları Türkiye’ye zarar verirken, bölücü teröre arşı NATO Türkiye’yi korumazken, NATO üslerine ek olarak füze kalkanı doğrultusunda yeni Amerikan askeri üslerinin kurulması akla ve mantığa ters düşmektedir. Amerikan aklı ile Türkiye’nin hiçbir yere gidemeyeceği altmış yıllık müttefiklik süreci içerisinde açıkça oraya çıkmış ve Türkiye ile ABD’nin çıkarları arasında çok büyük uçurumların bulunduğu anlaşılmıştır. Hal böyle olmasına rağmen hala eski metotlarda ısrar etmek ve sanki ABD Türkiye’yi koruyormuş gibi bir gösteride bulunmak tamamen gerçeklere ters düşmektedir. İsrail’in çıkarları doğrultusunda bir kukla devlet olarak Kürdistan’ı işbirlikçi Kürt aşiretleri ile kurma yoluna giden ABD, Türkiye’ye karşı yeni tehditler üretmekte ama bir türlü NATO ittifakı çerçevesinde Türkiye’nin güvenliğinin korunmasına öncelik verememektedir. Bölücü terör örgütü Amerikan yardımlarıyla beslenirken, Türk toprakları ABD’nin bölgesel hegemonyası uğruna yeni İncirlik üslerine füze kalkanı projesi doğrultusunda mahkûm edilmektedir. Böylesine olumsuz bir durumun gerçekleşmesi durumunda Türkiye, İran ve Rusya için bir tehdit merkezi haline geleceği için aynı zamanda onların füzelerinin hedef ülkesi olacaktır. Türkiye’yi bir cephe ülkesi konumuna getirecek füze kalkanı uygulamalarıyla Türk devleti kendiliğinden İran savaşına sürüklenecektir. Dünyayı doğu ve batı olarak ikiye bölen çizgi Türk-İran sınırından geçirilirken İran ve Türkiye cephe ülkesi konumuna sürüklendiklerini iyi görmek zorundadırlar. Böylesine bir gidişe Türkiye ve İran elbirliği yaparak karşı çıkmazlarsa, Irak savaşında öldürülen iki milyon masum insandan çok daha fazlasını her iki ülke böylesine emperyal amaçlı bir savaşta kaybetmek zorunda kalacaklardır. İsrail’in zorlaması ve ABD’nin saldırmasıyla başlayacak bir İran savaşında Türkiye’nin hiçbir yararı olmayacak aksine Türk ordusundaki Türkler ile İran ordusundaki Türkler ABD emperyalizmi ve İsrail Siyonizm’in yüzünden birbirlerini öldürmek zorunda kalacaklardır. İran nüfusunun yarısından fazlasının Türk asıllı olması nedeniyle Türkiye ve İran’ın birbirleriyle savaşmamaları gerekmektedir. İki devletin Osmanlı döneminden bu yana tam dört yüzyıla yakın bir süre sırt sırta barış içerisinde yaşamaları da iki ülkenin ve devletin kendi güvenlikleri açısından birbirleriyle savaşmamaya öncelik verdiklerini göstermektedir.

Irak savaşı sonrasında Türkiye ve İran’ın Irak’a komşu ülkeler platformu çerçevesinde bir araya gelmesi ve bu aşamadan sonra ikili ilişkileri geliştirerek batı ülkelerinden daha fazla karşılıklı ekonomik ilişkilere girişmesi yüzünden, batılı ülkelerden Türkiye ile ilgili olarak bir eksen kayması suçlamasını gündeme getirmektedir. ABD, bölgede birçok alternatif yer varken Türkiye’ye füze kalkanı dayatmasını yapmasının nedenlerinden birisi de, Türkiye ve İran yakınlaşmasını önlemektir. ****** döneminde olduğu gibi bir Türk İran yakınlaşmasının öne çıkması iki ülkenin bir bölgesel ortaklığa yönelmesi, bölgedeki diğer devletleri yanlarına alarak bir merkezi devletler birliğine yönelmesi ile ABD ve İsrail’in önü kesileceği için, Türkiye ile İran’ın arasını bozmak üzere füze kalkanı projesi Türkiye’nin doğu bölgelerine ve İran sınırına yakın yerlere yerleştirilmeğe çalışılmaktadır. Bu durumu artık bütün Türk kamuoyu yakından görebildiği için füze kalkanı konusunda Türk ulusu ABD’nin değil ama İran’ın yanında yer almaktadır. ABD’nin küresel imparatorluğa yönelen süper emperyalizmine karşı Türkiye’de İran gibi mazlum ülkeler içerisinde yer almaktadır. Emperyalizmin saldırılarına maruz kalan iki ülke bir araya gelerek bir bölgesel dayanışma ve güvenlik ittifakına yönelebilirse o zaman, ABD’nin on bin kilometre öteden gelerek merkezi coğrafyada kendi hegemonyası ya da İsrail Siyonizm’i için füze kalkanı yerleştirmesine hiç gerek kalmayacaktır. Türkiye Cumhuriyetini bugün yönetenler çok ciddi bir tarihi sorumluluk altındadırlar. Füze kalkanı projesinin tıpkı Osmanlı imparatorluğunun birinci dünya savaşına istemeden girmesi gibi, Türkiye Cumhuriyetini istemeden bir üçüncü dünya savaşı batağına sürükleyebileceğini bilerek böylesine bir talebe karşı çıkmaları gerekmektedir. Türk devleti açısından füze kalkanı meselesi bir var olma ve yok olma sorunudur. Ulusal kurtuluş savaşında batı emperyalizmine karşı çıkan Türk devleti yeni dönemde batı emperyalizmine tıpkı ****** döneminde olduğu gibi karşı çıkmasını bilmeli ve füze kalkanını bir yana bırakarak komşularıyla bir arada bir bölgesel güvenlik sistemi kurarak, üçüncü dünya savaşına giden yolu kesmesini bilmelidir. Yurtta sulh ve cihanda sulh ilkesi böylesine onurlu bir davranışı zorunlu kılmaktadır.

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Kasım 2010 14:41
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyPaz Kas. 14, 2010 12:45 pm

14 Kasım 2010
NATO: Türkiye'nin füze kalkanı itirazı aşılacak

A.A.

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Türkiye'nin, Avrupa'da oluşturmak istedikleri füze savunma kalkanı ile ilgili itirazlarını gelecek hafta sonunda Lizbon'da düzenhenecek NATO Zirvesine kadar çözebileceklerine inandığını söyledi.

Alman "Welt am Sonntag" gazetesine verdiği demeçte, NATO Zirvesinde sözkonusu savunma kalkanının kabul edileceği konusunda iyimser olduğunu belirten Rasmussen, Türkiye'nin bu konuda itirazlarının olduğunun hatırlatılması üzerine, "Bazı çözülmemiş sorunlar var, ancak bunları Lizbon'dan önce çözebileceğimize inanıyorum" dedi.

Kendisinin NATO Genel Sekreteri seçilmesine de Türkiye'nin son ana kadar karşı çıktığının hatırlatılmasına karşılık da Rasmussen, "Politikacılar biraraya geldiğinde her zaman son dakika kararları olabilir. Ancak şu ana kadar duyup gördüklerimle, zirvede birlik ve dayanışma sergileyeceğimiz ve kendimizi güçlü bir ittifak olarak göstereceğimiz konusunda iyimserim" diye yanıt verdi.

Zirve sonrasında yayımlanacak ortak bildiride Türkiye'nin istediği gibi İran'ın özellikle anılmayacağının doğru olup olmadığı sorusu üzerine Rasmussen, "Özellikle bir ülkenin adının anılması şart değil. 30'dan fazla ülke balistik füze sistemlerine sahip, bunların bazıları Avrupa ve Atlantik bölgesini vurabilecek durumda. Bu bir gerçek, bunun için isimlerin verilmesi gerekmez" ifadesini kullandı.

Rasmussen ayrıca, bir "Nato 3.0" versiyonuna ihtiyaç duyduklarını belirterek, Soğuk Savaş dönemindeki NATO yapısının birinci, Avrupa'nın başarılı entegrasyonunun da ikinci versiyon olduğunu, NATO'nun, üçüncü versiyon olarak da, 21. yüzyılın güvenlik sorunlarının üstesinden gelmesi gerektiğini kaydetti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

FÜZE KALKANI Kimin Icin? Empty
MesajKonu: Geri: FÜZE KALKANI Kimin Icin?   FÜZE KALKANI Kimin Icin? EmptyPtsi Kas. 15, 2010 4:57 pm

NATO’nun Kurban Bayramı 19-20 Kasımda
NATO’nun Kurban Bayramı 19-20 Kasımda Ve Bu Bayramın Tek Kurban var: Türkiye -1-


Oğuz Gürses
15.112010


İslâm aleminin Kurban bayramı yarın başlıyor...


Bir Peygamber’in, "Allah rızası" için bu dünyada en çok sevdiği varlığı; evlâdını, kurban etmeyi göze alması ve kurban edilenin de hiç itiraz etmeden boynunu bıçağa uzatmasının doğurduğu fedakârlık tablosunun celbettiği rahmetin neticesinde, gökten ikram olarak indirilen bir koçun, sevgili evlâdın yerine kurban edilmesiyle kutlanmaya başlayan kurban bayramının biri daha yarın ( 16 Kasım 2010) kutlancak...


Bir kulun, -o kul peygamber de olsa- Allah’tan daha çok sevebileceği hiçbir varlık olmaması gerektiğini ihtarla başlayıp, doğru bir sevgi hiyerarşisinin nasıl olması gerektiğini...


Allah sevgisinden daha üstün bir sevginin Allah’ı yeteri kadar sevmemek anlamına geldiğini, bir tablo halinde bizlere gösteren...


Kurban bayramı...

İçinde bizim idrakimize değmeyen kimbilir hangi sırlarıyla birlikte asıl anlamından uzaklaştırılarak, düpedüz bir et bayramı haline dönüştürüldüğü günümüzde...

O kurbanların bu dünyadaki en sevgili varlıklarımızın yerine kestiğimizi hatırlamasak da...

Kurbanlar kesilmeye devem ediliyor...

İslâm aleminde bunlar olurken...

Daha kesilen kurbanların kanı bile kurumadan...

Bayramın üçüncü günü...

Lizbon’da ayrı bir ritüel var:

Haçlı ordusu NATO’nun kurban bayramı...

Bu bayramda...

AB-D emperyalizmi, iktidara getirdiği AKP’nin sadakatini test edecek...

AKP, ya “füze kalkanı” tuzağına düşerek Türkiye’yi kurban edecek (Kuvvetli ihtimal bu)...

Veya çok zayıf bir ihtimal de olsa bu tuzağa “hayır” diyerek düşmeycek ve seçimler arafesinde bıçağa boynunu uzatıp “al diyetini” diyerek kendini kurban etme pahasına Türkiye’yi kurtaracak...

İşte böyle...

Ona takiyye buna takiyye derken bir yer gelir duvara dayanırsın...

Kimler hangi sözlerin karşılığında boynuna hangi madalyaları takıp seni iktidar yaptı ise...

Bu tür kirli anlaşmaların diyeti bitmez...

Elini verdin mi kolunu kurtarmazsın...

Kolunu da verirsen parça parça herşeyini isterler...

Son parçanı da aldıktan sonra bir başka “partner/eşbaşkan” bulmaları hiç de zor değildir...

Çünkü onlar, senin bir bir geçtiğin kapılar önünde “lacileri çekip”, çoktan kuyruğa girmişlerdir...

Onların da senin gibi çıkarabilecekleri birer gömleği vardır elbet...


Düşünsenize bu vahim tablo karşısında kitleleri hareketlendirebilecek gücü olan ne siyasî partiler (CHP, MHP, BDP, SP)den, ne STK (Özgür-Der dışında)’lardan, ne işçi ve memur sendikalarından, ne de meslek örgütlerinden hiçbir kıpırdanma yoktur.

Bunların hepsi kuzuların sessizliği içinde, gömleği çıkarma sırasının kendilerine gelmesini beklemiyorlarsa neyi bekliyorlar?

İsrafil Aleyhisselâmın Sur’u üfürmesini mi?

***

Nedir bu füze kalkanı?

Mehmet Bedri GÜLTEKİN (1):

- AKP Hükümeti, geçtiğimiz yıllarda Çek Cumhuriyeti ve Polonya’nın reddettiği Amerikanın füze kalkanının, Türkiye’ye yerleştirilmesini kabul etmeye hazırlanıyor.
Sormak gerekiyor: Türkiye’nin hangi komşusu ile sorunu vardır ki, füze kalkanına ihtiyaç duysun?
Türkiye’nin Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Ermenistan hariç hiçbir komşusu ile en ufak bir sorunu yoktur.
Yunanistan NATO üyesi, Rum kesimi, üye olmaya çalıştığımız AB üyesidir.
Ermenistan ise “stratejik müttefikimizin” ve Avrupa’nın koruması altındadır. Dolayısı ile Füze sisteminin bu ülkelere karşı konuşlandırılması söz konusu değildir.
Diğer komşularımız, Rusya, İran, Irak, Suriye ve Bulgaristan ile ise en ufak bir sorunumuz yoktur.
O halde neden komşularımızın güvenliği için tehdit oluşturabilecek bu sistemler, Türkiye’ye yerleştirilmek istenmektedir?
TÜRKİYE’NİN DEĞİL, AMERİKA’NIN ÇIKARI
Çünkü Amerika Bölgemizde tam on yıldır bir saldırı savaşı yürütmektedir. Irak ve Afganistan’ı işgal etmiştir.
İran’a yönelik kuşatma ve saldırı hazırlıkları herkesin malumudur.
İsrail saldırganlığına verdiği destekten dolayı bütün Arap Dünyasını karşısına almıştır.
Batı Asya’nın enerji rezervleri konusunda Çin, Rusya ve Hindistan gibi Asya’nın büyük devletleri ile rekabet halindedir.
İşte bütün bunlardan dolayı Türkiye değil ama Amerika; bütün bir Asya kıtası ile husumet halindedir. Saldırgan politikasını güçlendirecek ve yürütülmesini kolaylaştıracak yeni araçlara ihtiyacı vardır.
Kısacası Amerika kendi çıkarı için Türkiye’yi ateşe sürmektedir. Hiçbir sorunumuzun bulunmadığı, tam tersine gelişen ilişkilere ve geniş işbirliğine sahip olduğumuz komşularımız ile Türkiye karşı karşıya getirilmektedir.

Ali Serdar BOLAT (2):

- Amerika, füze kalkanını önce Polonya'ya yerleştirmek istedi.
Fakat Rusya'nın sert tepkisi ile karşılaştı.
Bunun üzerine Çekya, Romanya ve Türkiye seçenekleri söz konusu oldu.
Bence, aslında, Amerika'nın hedefi bu sistemi Türkiye'ye yerleştirmekti.
Bu hedefini gizlemek için önce Polonya seçeneğini öne çıkardı. Rusya'nın itiraz edeceğini biliyordu.
"Ne yapalım, Rusya istemediği için Polonya olmuyor, bari Türkiye olsun" konumuna geldi.

Erhan BAŞYURT (3):

-Uzmanlara göre şu an ABD nükleer silahla Rusya'ya saldırsa, Moskova'nın yarım saat içerisinde cevap vermesi mümkün.

Ancak planlandığı gibi etkin bir füze savunma sistemi kurulabilirse, ABD saldırdığı halde Rusya'nın füzeleri havada yok edileceği için "dehşet dengesi" ve "caydırıcılık" kaybolmuş oluyor.

ABD, nükleer silah sahibi diğer bütün ülkelere göre büyük üstünlük sağlamış oluyor.

Gerçi NATO kapsamında füze kalkanı gündeme getirilirken farklı gerekçeler üretiliyor.

İran ve Kuzey Kore'nin çılgınlık yapmaları, teröristlerin bu silahları ele geçirmeleri ya da kazara bu silahların ateşlenmesi gibi hallere karşı füze kalkanı ile tedbir alınacağı belirtiliyor.

İran'ın nükleer silah geliştirmek için çalıştığına dair henüz elde edilmiş kesin bir kanıt yok.

Nükleer başlıklı uzun menzilli füze teknolojisine ulaşmasının da en az 10 yıl süreceği hesaplanıyor.

O halde Türkiye'ye füze kalkanı kurulması talebi ve ısrarının altında başka nedenler aramak gerekiyor.

Çünkü planlanan füze kalkanı projesi İran sınırında bir radar istasyonu kurulması ve ihtiyaç halinde de Akdeniz'deki ABD gemilerinden anti-balistik füzelerin atılmasını öngörüyor.



Açık İstihbarat (4):


"Üzerimize düşen GÖREV neyse yaparız" söylemine sahip "liderlerin" yönettiği bir ülkede füze kalkanı "tartışması" yaşanıyor.

Bu sefer küresel ağababaların öngördüğü görev terör algılarına "KALKAN" olmak ve ABD'nin küre bazında yerleştirmeye çalıştığı füze savunma sisteminin bir bölümünü topraklarımızda barındırmak. Dolayısı ile olası bir nükleer savaşta İran'ın hedef listesine girmeyi garantilemek.

(..) 24 Temmuz 2009'da ABD ve İsrail ortak bir askeri talim gerçekleştirdi....

Talimin amacı ABD'nin İsrail Negev çölüne yerleştirdiği füze kalkanının parçası olan X-Band radarın testiydi ve test başarı ile gerçekleşti.

Bu sistem, yine ABD'nin İsrail'e yerleştirmeyi planladığı Aegis savunma sistemleri ve THAAD sistemleri (füzeleri atmosfer-uzay sınırında yüksek irtifada vuran anti-füze sistemleri) ile koordineli bir şekilde çalışıyor.

(..) Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta; ABD'nin öngördüğü bu füze kalkanı sistemi , sistemin diğer unsurları ile bir ağ mantığı içerisinde koordineli çalışıyor.

Sistemin etkili çalışması için Türkiye'ye yerleştirilecek radar sisteminin ; İsrail'deki ile ile iletişim içinde olması, bunların da ABD'nin bu iş için Akdeniz'e konuşlandıracağı özel füze sistemlerine sahip gemileri ve Avrupa'daki komuta merkezi ile iletişim içinde olması gerekiyor.

Anlayacağız ABD , İsrail'le birlikte Türkiye'nin üzerine bir elektronik ağ daha atıyor.

Bu füze kalkanı sisteminin nereye yerleştirileceği tartışması yaşandığı söyleniyor.

Böyle bir tartışma yaşandığı kanaatinde değiliz. Bu tarz bir sistemin nereye yerleştirileceğini biraz coğrafya, biraz da Hakkari'de son bir kaç yıldır kurulan özel üsleri bilen biri rahatlıkla tahmin edebilir.

Bu füze kalkanı doğası gereği farklı birimleri farklı noktalara yerleştirilecek bir sistem olsa da, ana unsurunun Hakkari 'de konuşlandırılması kimseyi şaşırtmaz.

Dipnotlar:

1-) Mehmet Bedri GÜLTEKİN “FÜZE KALKANI PROJESİ, TÜRKİYE’NİN, AMERİKAN ÇIKARLARI ADINA ATEŞE SÜRÜLMESİDİR!” 16.10.2010 yazının tamamı için Bkz: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=3222&mforum=entellektuel
2-) Ali Serdar BOLAT, “HEDEF ZATEN TÜRKİYE’YDİ” , 16.10.2010, yazının tamaı için Bkz: http://www.ordumillet.com/Content.aspx?haberID=657&B=hedef-zaten-turkiyeydi
3- Erhan BAŞYURT, “Türkiye'ye füze kalkanı üzerinden İran baskısı”, Bugün gazetesi, 14.10.2010.

4-) “Füze Kalkanı Bahane, Hakkari Şahane...” , Açık İstihbarat Özel, 18.10.2010, yazının tamamı için Bkz: http://www.acikistihbarat.com/

MİLLİ BİRLİK RUHU BLOGSPOT.COM
(Devam edecek)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
FÜZE KALKANI Kimin Icin?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
»  Füze kalkanı haftaya devreye giriyor...
» FÜZE KALKANI: NATO'DAN ÇIKMAK HAYAT MESELESİ
» ****** CHP den istifa etti...
» HAYROLA?.. KİMİN PARASINI KİME VERİYORSUN?
» FETULLAH'I CIA DESTEKLEMİYOR!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Siyaset :: AKP-
Buraya geçin: