AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Perş. Ekim 14, 2010 3:18 pm | |
| AB Mandacılarının Yuvvası! Serdar Ant
12.10.2010 AB mandacısı Mine Kırıkkanat Cumhuriyet’e kavuştu! Daha doğrusu Cumhuriyet, mandacılar koleksiyonuna Kırıkkanat Mine ile kucaklaşarak bir yenisini daha ekledi. 10 Ekim Pazar günü Kırıkkanat Mine’nin ilk yazısı Cumhuriyet’te yayınlandı. Korkut Boratav, İzzettin Önder, Bertan Onaran gibi yurtsever ve emekten yana yazarları tek tek gazeteden uzaklaştıran Cumhuriyet, mandacı liboş takımının maskeli üyelerine sayfalarını açmaya devam ediyor. Ne acıdır ki, ******’ün isim babası olduğu ve Cumhuriyet’in ilkelerini savunsun diye kurulan Cumhuriyet gazetesi, bugün mandacı takımının yuvası oldu çıktı. Şu isimlere bir bakın: Mine Kırıkkanat, Kürşat Başar, Soner Çağaptay, Süheyl Batum… Örneğin 10 Ekim tarihli Cumhuriyet’in “Olaylar ve Görüşler” sayfasında 68’lilerden Sönmez Targan’ın “Ölümünün 23 Yılında Behice Boran” başlıklı yazısı var. Ama hemen aynı sayfada, daha altta Soner Çağaptay’ın bir yazısı… Sönmez Targan ile Soner Çağaptay aynı sayfada! Çok yakışmış doğrusu! Ya da aynı tarihli gazetenin 9. sayfasında Kırıkkanat Mine “Röveşata” başlıklı köşesinde yazmaya başlıyor. Ama aynı sayfadan bir haber: “Behice Boran anılıyor” AB mandacılarına sayfalarını açanlar mı anıyor Behice Boran’ı? Neyse, fazla uzatmaya gerek yok. Cumhuriyet Okuru bu tür yakınmalara karşı kaşarlandı artık! Onun için bu yazarlar Cumhuriyet’e çok yakışmış! AKP’ye sözde “muhalefet” adı altında Türkiye’nin diri unsurlarını düzene kanalize etmeyi amaçlayan bu kafa yapısı, en sonunda tarikatlar ve cemaatlerle kucaklaşan CHP’yi adres olarak gösterecektir topluma… Cumhuriyet Okuru olarak sağda solda caka satan, aklına estikçe Anıtkabir’e Afyon Kocatepe’ye, Çanakkale’ye Hacıbektaş’a geziler düzenleyerek bir şey yaptığını sananlara, Kırıkkanat Mine kapak olsun! "Ya istiklal ya ölüm... İşte halâs-ı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktır." Mustafa Kemal ATATÜRK
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Perş. Ekim 14, 2010 3:23 pm | |
| CHP'deki Dönüşüme İkinci Cumhuriyetçi Desteği Dr. Ali Rıza Üçer 12.10.2010 Taha Akyol'un Milliyet gazetesinde 11 Ekim 2010'da yayımlanan "CHP'de bir sosyolog" başlıklı yazısı CHP'deki değişimin ne yönde olduğunun ibretlik bir göstergesi. Akyol, Sencer Ayata ve Kemal Kılıçdaroğlu'na bu değişime (metamorfoza) katkılarından dolayı bakın nasıl övgüler düzüyor. "Prof. Sencer Ayata’yı oraya getiren faktör, CHP’de Kılıçdaroğlu ile başlayan “toplumun ihtiyaç ve taleplerini” anlama çabasıdır. Ayata’nın akademik önemi yaptığı çalışmalardan bellidir. “Sermaye Birikimi ve Toplumsal Değişim” konulu çalışması, Anadolu’daki büyük değişimin incelenmesidir. Ayata “göklerden” bakıp “yeşil sermaye” diye damgalamamış, aksine Anadolu’daki sermaye birikimini bir modernleşme süreci olarak incelemiştir. Gardırop devrimcisi” nin bakışı değil, sosyoloğun bakışıdır bu..." Evet, Türkiye Cumhuriyetinin çözüştürülmesinde ve "Anadolu İslam Federasyonu'na dönüştürülmesinde (metamorfozunda) itici rol oynayan İslami sermaye birikiminin yeni CHP yönetimine kılavuzluk yapan Sencer Ayata'nın sosyolojik bakışıyla nasıl çarpıtıldığına bakar mısınız? Cemaatle iç içe yeşil sermaye ve örgütleri; Müstakil/Müslüman Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) ve diğerleri. Son örneği Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'ne bağlı Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi'nin (DEİK) yerini Fethullah Gülen destekli TUSKON'un alması. Rusya Devlet Başkanı Medyedev'in Türkiye'yi ziyareti sırasında yapılan Türk-Rus İş Konseyi toplantısında ev sahipliğini üstleniyor TUSKON. Anadolu'daki yeşil sermaye patlaması modernleşme süreci olarak ele alınıyor artık CHP'de, tıpkı AKP'deki gibi. Gardrop devrimciliği diye aşağılanan Cumhuriyet ideolojisi, postmodern neoliberal küresel işbirlikçi demokrasi ideolojisine dönüştürülüyor el yordamıyla. Taha Akyol, " Elbette toplumların tek tip isteği olmaz, çelişkili istekler de gelir toplumdan. Demokratik bir parti, sağ veya soldaki yerine göre, bu taleperden çoğunu karşılayarak iktidara gelmenin yolunu arar. CHP' de bunu yapmak istiyorsa, türbanın üniversitelerde serbest bırakılması gibi halkın yüzde 70’den fazlasının bu talebini asla ihmal edemez. CHP’nin bakış açısını daha toplumsal ve daha demokratik yönde değiştirmeye başlaması olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Kılıçdaroğlu’nu desteklemek ve teşvik etmek gerekir." diyor. CHP, Taha Akyol gibi hangi cenahta durduğu ayan beyan ortada olan "İkinci Cumhuriyetçi" akıl hocalarının verdiği akılla ilk golü yedikten sonra arkası gelecek kuşkunuz olmasın. "Halkın % 70'inden fazlası, türbanın ilk/ orta öğretimde ve kamu görevinde serbest bırakılmasını istiyor. Halkın bu talebine karşı gelemezsiniz! Halkın çoğunluğu laik hukukun değil şer'i hukukun geçerli olmasını istiyor. Halkın bu talebine de karşı gelemezsiniz!...." Böylece CHP attığı her adımda bataklığın derinlerine sürüklendikçe sürüklenecek, battıkça batacak. Adnan Menderes'in DP Meclis Grubundaki "Siz isterseniz hilafeti de geri getiririrsiniz" sözünü çağrıştırıyor Taha Akyol'un telkinleri. Halk isterse neden olmasın değil mi? Ali Rıza Üçer ** http://www.milliyet.com.tr/chp-de-bir-sosyolog/taha-akyol/siyaset/yazardetay/11.10.2010/1299921/default.htm Taha Akyol Objektift.akyol@milliyet.com.tr CHP’de bir sosyolog 11 Ekim 2010 EVET sosyolog Prof. Sencer Ayata’dan bahsediyorum. CHP’de ‘Bilim Araştırma Kurulu Başkanı’ olmasını başlı başına önemli sayıyorum. Hatta çok önemli, çünkü Ayata faktörü, artık CHP’nin bir bakıma “göklerden yerlere inmek” ve ayaklarını toplumsal gerçeklere basmak istemesinin bir simgesidir. Deniz ******, doktora tezi olan Siyasal Katılma adlı kitabında CHP’nin bakış tarzını herkesten iyi anlatmıştı: CHP “toplumun ihtiyaç ve talepleri nedir?” diye bakmaz, merkez sağ partiler böyle bakar... CHP “toplum nasıl olmalıdır?” diye bakar! Tek Parti devrinde oluşturulmuş çok güçlü bir alışkanlıktır bu. ‘Gardırop’tan topluma Prof. Sencer Ayata’yı oraya getiren faktör, CHP’de Kılıçdaroğlu ile başlayan “toplumun ihtiyaç ve taleplerini” anlama çabasıdır. Ayata’nın akademik önemi yaptığı çalışmalardan bellidir. “Sermaye Birikimi ve Toplumsal Değişim” konulu çalışması, Anadolu’daki büyük değişimin incelenmesidir. Ayata “göklerden” bakıp “yeşil sermaye” diye damgalamamış, aksine Anadolu’daki sermaye birikimini bir modernleşme süreci olarak incelemiştir. “Gardırop devrimcisi” nin bakışı değil, sosyoloğun bakışıdır bu... Ayata’nın “orta sınıf” kavramını çok vurguladığını farketmişsinizdir. Bu kavramı Nur Sertel’lerden, Necla Arat’lardan hiç duydunuz mu? Canat Arıtman’dan duydunuz mu diye sormam zaten! Kılıçdaroğlu’nun Sertel ve Arat’larla değil, Ayata ile çalışması da artık “toplum nasıl olmalı?” diye değil, “toplumun ihtiyaç ve taleleri nedir?” diye bakma çabasının bir ifadesidir. Sertel’lerin, Arat’ların, Arıtman’ların bu değişime karşı çıkmasında şaşılacak bir taraf yoktur. Değişimin teorisi Prof. Ayata’nın türban raporu önümüzdeki günlerde açıklandığında eleştirebilirim; hatta yetersiz bulacağımdan eminim. Bu konuda Kılıçdaorluğu’nun tereddütlü davrandığı da açık. Ama ne olursa olsun, CHP’de değişim başlamıştır ve bundan sonra “toplum ne istiyor?” düşüncesi gittikçe ağır basacaktır. Elbette toplumların tek tip isteği olmaz, çelişkili istekler de gelir toplumdan. Demokatik bir parti, sağ veya soldaki yerine göre, bu taleperden çoğunu karşılayarak iktidara gelmenin yolunu arar. CHP de bunu yapmak istiyorsa, türbanın üniversitelerde serbest bırakılması gibi halkın yüzde 70’den fazlasının bu talebini asla ihmal edemez. CHP’nin bakış açısını daha toplumsal ve daha demokratik yönde değiştirmeye başlaması olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Kılıçdaroğlu’nu desteklemek ve teşvik etmek gerekir. CHP gibi kemikleşmiş reflekslerin güçlü olduğu bir partide değişim kolay değildir; elbette gel-gitler olacaktır, biz de günlük tavırlarını eleştireceğiz veya onaylayacağız. Ama CHP’nin yıllardır oturduğu “göklerden” nihayet “yerlere” , halka inmek istemesi demokratik açıdan da sosyolojik açıdan da iyidir. Galiba eski “Ortanın Solu” hareketinde merhum Turan Güneş Hoca’nın yaptığı teorisyenliği, bu defa Ayata yapacaksa ben başarılar dilerim. Buna ihtiyaç da var. Perakende politikalar koatik bir görüntü verebilir, değişimin toplu fotoğrafını ortaya koymak için teori lazımdır. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Perş. Ekim 14, 2010 3:24 pm | |
| ZAMAN Gazetesi - 27 Mayıs 2010 ŞAHİN ALPAY İshak Alaton'un gözüyle CHP'de yeni dönem Alarko Holding'in Başkanı İshak Alaton, zekâsına ve tecrübesine büyük saygı duyduğum bir avuç insandan biridir. O sadece Türkiye'nin en başarılı işadamlarından biri değil, aynı zamanda çok az sayıdaki entelektüel niteliklere sahip işadamından biridir. Onunla otuz yıla yaklaşan bir dostluğumuz var. Diyebilirim ki bu dostluğun temelinde, ikimizin de bir süre İsveç'te yaşamış ve orada gözlediğimiz şekliyle sosyal demokrasiye yakınlık ve takdir duymamız vardır. Bu ortak yanlarımızı keşfettiğimizden beri, yazılarımı dikkatle okur ve sık sık bunlar üzerine yorumlarını benimle paylaşır. Yıllar içinde Türkiye'deki siyasi gelişmeler üzerine yaptığımız benzer teşhisler dostluğumuzu ilerletmiştir. Beni Kasım 2002'den itibaren Zaman'da yazmaya teşvik edenlerin başta geleni İshak Bey'dir. Zaman'ın Türkiye'deki siyasi kamplaşmaların aşılmasındaki olumlu rolünü görmüş ve benim bu çabaya katkı vermemi kuvvetle desteklemiştir. Geçen gün Alaton'u ziyarete gittim. Birçok konuda görüş alışverişinde bulunduk, ama sohbetimiz, tabii ki en güncel konu, CHP'de yaşananlar üzerine odaklandı. İshak Bey'in okurlarımla paylaşmak istediğim görüşleri şöyle: "Tayyip Bey, bir mucize gerçekleştirdi. 2001 yılında kurduğu parti, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002'de iktidara geldi. Böyle bir şey tarihte ilk kez yaşanıyordu. Bu parti 2002-2005 arasında çok önemli reformlar yaptı, Türkiye'ye hem ekonomide, hem demokraside çok şey kazandırdı. Ama sonraki dönemde hızını kestiler. Şimdi yeniden enerjisini toplamaya ihtiyacı var... "2005'ten sonra AKP'nin hızı kesildi, çünkü askeri darbe girişimlerine, kapatma davasına maruz kaldı. Eğer % 47 ile iktidara gelen parti Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmaktan sadece bir oy farkla kurtulmamış olsaydı, Türkiye olarak dünyanın önünde büyük bir ayıp yaşayacaktık... Demokrasiye kasteden darbe tertipleri Taraf gazetesi tarafından art arda ifşa edilmeseydi, Türkiye büyük badireler yaşayacaktı. Taraf gazetesi ülkenin kaderini değiştirdi. Kıymeti ileride daha iyi anlaşılacak, tarihi yazılacaktır... "CHP'ye gelince: Bu partiye en büyük kötülüğü Deniz ****** yaptı. Eğer başarılı olamadığını görüp koltuğunu terk etmiş olsaydı, Türkiye'nin kaderi çok farklı olurdu. Şimdi CHP'den beklentilerimiz çok büyük. Batılı anlamda bir muhalefet partisi olmasını istiyoruz. Bu şu demek: İktidarın olumlu icraatına cesaretle ve efendilikle destek vermek, yanlışlarını da sadece eleştirmekle kalmayıp, izlenecek doğru politikaların ne olduğunu söylemek... Eğer yeni CHP yönetimi bunları başarırsa Türkiye rahatlayacaktır. O zaman CHP iktidar alternatifi olacak; AKP de, artık çağdaş bir muhalefetle karşılaşacağı için yeniden atılım yapacak, iki parti arasındaki rekabet Türkiye'yi kanatlandıracaktır... O zaman Kıbrıs, Kürt, laiklik sorunlarımız hallolacak, Türkiye AB üyeliğine ulaşacaktır... "Sayın Kılıçdaroğlu, yoksullukla mücadelenin ancak ekonomik büyüme ile, pastayı büyütmekle mümkün olabileceğini söylemeli... Kürt'e Kürt, Alevi'ye Alevi deme cesaretini kendinde bulmalı... CHP'nin geleceği hakkında iyimserim. Kadrosuna aldığı Faik Öztrak, Umut Oran gibi yeni isimlerden çok ümitliyim. En büyük atılımı yapma vakti geldiğinde Kemal Derviş'i de yanına alabilmelidir diye düşünüyorum." Alaton bir uyarıda bulunmaktan da geri durmadı: "Doğrusu Türkiye olarak görevlerini layıkıyla yerine getiren bir CHP'ye susadık... Onun için CHP'den büyük beklenti içindeyiz. Ancak unutmayalım ki, beklentileri ne kadar yüksek tutarsak, hayal kırıklıkları da o denli büyük oluyor." İshak Alaton'un Türkiye siyasetindeki yeni dönemle ilgili görüşleri özetle böyle. Ekleyebileceğim husus şu: Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, asker ve yargı vesayetine kanat germekten vazgeçsin, "Ergenekon avukatlığı"nı terk etsin, halkın dertlerine demokratik düzen içinde çözüm arasın, ülkeye çok büyük bir hizmette bulunur ve er geç iktidara gelir. s.alpay@zaman.com.tr | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Perş. Ekim 14, 2010 3:31 pm | |
| [size=18]"Küfür Ocağı" CHP demek, her şeyi çözmüyor görüldüğü gibi.
Zaman her an yenilenirken, bizim tasniflerimize de uymaz.
CHP hakkında yapılan eleştiri, Serdar Ant içeriden yazmış.
Şimdi, bu adamlar "klasik" CHP'li değil. Orada bir şeyler oluyor. CHP'yi klasik çizgide tutmak isteyenler, AKP'ye destek olsun diyorlar ki bu da zaten bizim aartık CHP AKP'dir tezimizi doğruluyor. CHP'nin küfür ocaklığı ruhu ve manası AKP'ye hulul etmiş ve AKP'de yeniden hayat bulmuş. Tıpkı, bedenleri ele geçiren şeytan'ın, her deşifre olduğu bedeni terkederken, eski bedenin hayatıyetini kaybetmesi. Yeni bedenini de özellikle eski bedenine düşman kutuptan seçmesi. Böylece, zıt kutuplar içerisinde aynı mananın yaşamaya devam etmesi. Bunun da faydası, şeytanın şeytanlığı da burada ki, şeytana düşman olanların, şeytan yerine, şeytanla beraber bir cesedi tekmeleyerek, güya şeytandan intikam aldıklarını zannetmeleri, şeytanın onlara bunu zannetirmesi, kandırması. Oysa şeytan artık kendi aralarında ve bu haliyle, eski deşifre olmuş haline göre daha da güçlü. Şeytanla beraber eski şeytanın bedenini tekmeleyenler de yeni şeytana tav olmuş, avucuna düşmüş. Süfyan?[/size] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Ptsi Ekim 18, 2010 9:57 pm | |
| CHP'yi Hadım Eden Adam!
Arslan Bulut
Türkiye’de Başbakan olabilmek için 57’nci hükümetin büyük ortağı DSP’ye darbe yapan, erken seçimi ilk defa telaffuz ederek AKP iktidarına zemin hazırlayan Kemal Derviş, Deniz ******’dan sonra şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu’na musallat oldu!
Aslında Kılıçdaroğlu’nun etrafında Kemal Derviş’in adamları var. Dolayısıyla Derviş, CHP’de de bir darbe yapabilecek durumdadır!
***
Kemal Derviş’in Türkiye’deki rolünü en iyi anlatanlardan biri dönemin Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan idi. 25 Haziran 2002 günü Saadet Partisi grubu adına Recai Kutan şöyle diyordu:
“Hükümet, IMF ve Dünya Bankası’nın Türkiye’yi yıkım programını kararlılıkla sürdürmektedir. Üstelik, hükümet etme sorumluluğunu da bütünüyle IMF ve Dünya Bankası’na devretmiştir. Kemal Derviş tarafından ‘güçlü ekonomiye geçiş’ diye isimlendirilen bu kuşatmanın, bize göre 5 amacı vardı:
1- Türkiye finans sisteminin, çokuluslu sermayenin istediği gibi, borç para verilecek ve yüksek faizlerle geri alınabilecek şekilde düzenlenmesi.
2- Türkiye’de devlete ait olan kuruluşların ve özel firmaların değerini düşürüp, ulus ötesi şirketler tarafından ucuza kapatılması.
3- Türkiye’deki sanayi ve tarımsal üretimi durdurup, piyasaların ulus ötesi şirketlerin kontrolüne verilmesi.
4- Bütün bunların sürekli olabilmesi için ‘siyaseti ekonomiden ayırıyoruz’ adı altında, merkezî yönetimin çökertilerek, ekonomi yönetiminin kendinden menkul üst kurullara devredilmesi.
5- Ülkenin, borç-faiz-borç sarmalıyla rehin alınarak, Türkiye’nin, siyasî, stratejik amaçlı olarak kullanılması.
Bu bir kuşatmadır; bu, Türkiye’yi teslim alma projesidir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, arkasından siyasî, stratejik istekler gelecektir, gelmiştir de. Amerikalı televizyon yorumcusunun söylediği ’IMF Türkiye’yi bizim için satın aldı’ sözünü, meşhur Amerikalı borsacının ’Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü ordusudur’ sözünü, kimse, yetkisiz bazı kimselerin gevezeliği olarak görmesin.
Bugün Afganistan’da, yarın Irak’ta Türkiye’den önemli fedakârlıklar istenecektir. Kıbrıs’ı, Ege’yi dayatmayacaklarını, daha başka şeyleri istemeyeceklerini kim söyleyebilir?”
***
Tayyip Erdoğan, Recai Kutan’ın 2002’de beş maddede özetlediği “IMF’nin Türkiye’yi yıkma programı”nı harfiyen uygulamış, ekonomik alt yapıyı toplam 40 milyar dolara satmıştır! Siyasi tavizler de cabası! Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu, bu Kemal Derviş’ten medet umuyor!
Kemal Derviş’in CHP’deki rolünü en açık şekilde anlatan ise Adnan Keskin olmuştu. Adnan Keskin, 2003’teki CHP kurultayında “IMF politikaları ile CHP’yi hadım ettiler...” demişti. Bu hadım edilme sözünü, bir sohbetimiz sırasında ünlü Kazak şair ve düşünür Muhtar Şahanov kullanmıştı. Şahanov, “Bugün görüyorum ki, Türk halkları kendi milli dillerinden, kimliklerinden, törelerinden uzaklaşıyor.. Ben bu durumu anlatırken ‘Ahdalanmış halk’ diyorum... Yani hadım edilmiş...” demişti.
Türkiye’de milliyetçi kitleler bulunduğunu hatırlattığımda da Şahanov, “Kitlelere bir diyeceğim yok. Umarım ki Türkiye’deki milliyetçilerin önde gelenleri de ahdalanmış olmasın!” diye cevap vermişti...
***
Aynı kurultayda CHP’nin eski genel başkanı Altan Öymen “AK Parti’nin son kurultayda yaptığı değişikliklere özenip ona benzemeye çalışmayalım. AK Parti’ye özenmek, CHP’ye şeref getirmez” demişti. CHP, IMF politikaları ve Kemal Derviş damgası ile hadım edilmişse, bundan sonra AKP politikalarına özenmek şeklinde girişilecek adımların sonucunun ne olacağını varın siz tahmin edin!
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Ptsi Ekim 18, 2010 9:59 pm | |
| CHP'ye Muhalefet Önerileri : İleri Domates Açık İstihbarat Özel Açik Istihbarat'in Resmi E-Posta Grubu AçikIstihbaratTürkiye'ye Üye Olun www.acikistihbarat.com 18.10.2010 CHP'de Cihangir-Çankaya savaşı partiyi ikiye bölmüş durumda. Bir tarafta sadece Çankaya dışına değil, gün ışığına bile çıktığı nadiren görülmüş hizipçilikte diğer partilere danışmanlık vermeye başlamış Önder Sav; diğer tarafta Cihangir'in entellerini politika adına Swissotel'de ağırlayıp, AKP'nin tapusunu elinde tutan bulunduran AB'ye, "siz AKP'yi tanımıyorsunuz" turlarına çıkacak kadar naif , tek başına karizma kavramına savaş açmış , Gandhi Kemal'den Şaban Kemal'e doğru hızla yolalan bir Kemal Kılıçdaroğlu. Kemal Kılıçdaroğlu Önder Sav prangasından kurtulamadıkça sürecek bu kavgayı AKP'nin keyifle izlediğine eminiz. Sezen Aksu ve Orhan Pamuk'u otelde ağırlayarak politika üretmeye çalışan ; "iş, ekmek, özgürlük" pankartı astırdı diye kendi kadın kolları başkanlarını "sosyalistlik yapacaksan git başka yerde yap" diyerek kovan bir partiden AKP nasıl şikayetçi olabilir ki. Bu harikalar kumpanyası süredursun Millet'in sofrasında görülmemiş bir yangın var. Türkiye'nin tohum politikalarını küresel tekellere ve İsrail'e teslim eden yasalardan; yürüttüğü tarım politikalarına kadar bir çok yönü ile doğrudan AKP'nin vesile olduğu bir yangın. Türbanlı da, mini etekli de tanımıyor. Doğrudan insanın kursağına sarılıyor. CHP bu hizipçilik ve "küresel plana ben AKP'den daha iyi hizmet ederim" girdabında sürüklene dursun, gerçek politika yapmayı unutuyor. Halbuki gerçek bir muhalafet gündemi takip eder ve son yaşanan domates zammı sonrası "Billboard"ları aşağıdaki şekilde donatırdı. Bu aynı zamanda türban konusundaki tutarsızlıkları ile sıkıştığı köşeden sıyrılıp ilk defa gündemi takip eden değil, yaratan bir noktaya geçmesine vesile olurdu. Değişiklik olurdu. Şaşırırdık. Açık İstihbarat | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Salı Ekim 19, 2010 3:12 pm | |
| CHP’NİN YENİ GENEL BAŞKANI KEMAL, HIZLA YENİ KEMALİZM’E KOŞUYOR…
Posted: 14 Oct 2010 12:06 PM PDT
Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki engellerin CHP tarafından kaldırılarak, ona Başbakanlık yolunun açılmasını Kemal Kılıçdaroğlu, bir demokrasi hareketi gibi göstermeye çalışıyor topluma. Ardından da “şimdi sırada türban var, AKP ile el ele, gönül gönüle verdik mi o sorunu da çözer, böylece insan haklarında, özgürleşmede büyük bir adım atmış oluruz …” diyor. Bu davranışı ile ABD’den, AB’den, AKP’den kocaman bir “aferin” bekliyor. Bu arada AB’ye, ABD’ye de göz kırparak, “İyi bak Türkiye’ye, orada bir tek AKP yok, CHP de var, üstelik o çağdışı, biz çağdaş bir partiyiz. Sosyal demokratız. Avrupa hayranıyız. Aradığınız tüm nitelikler bizde var. Biz size sorun falan da çıkarmayız. Çünkü biz İslamcı değil, modern bir partiyiz… CHP’yi göz ardı etmeyin sakın…
Bu yeni mandacı anlayış ve Yeni Kemalizm oluşumları karşısında “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal’in kemikleri sızlıyordur şimdi mezarında.
******’ün partisinin uğraştığı konulara bir bakın hele: “Siyasal İslamcı bir adamı Başbakanlık koltuğuna oturtmakla övünmek, türban özgürlüğünü gerçekleştirmeye çalışmak, genel af çıkarmak, şeriatçı cemaatlere saygılı olmak…”
Tamam, hadi bunların tümünü de gerçekleştirdik diyelim. Türbanlıların, katillerin, hırsızların, bölücülerin, Kemalist Cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen cemaat şeyhlerinin ve müritlerinin özgürlüğünü sağladık. Böylece demokrasiyi (!) Türkiye’ye getirdik. Güzel. Peki, daha sonra üniversitelerimizde türban takmayan, başı açık dolaşan kızlarımızın özgürlüğünü nasıl sağlayacağız? Onların haklarını nasıl koruyacağız? Türbanlılar ve siyasal İslamcı mücahit gençler tarafından türbanlı olmayanların aşağılanmasını, hor görülmesini, hakaretlere uğramasını, hatta cinsel tacizlerle karşılaşmasını nasıl engelleyeceğiz? Onlara göre başı açık bayanlar hafif kadınlardır çünkü.
Bizim toplumumuzda oruç tutan bir kimse, bir başka kişi tarafından aşağılanmaz, küçük görülmez. Hesap sorulmaz. Ama oruç tutmadığı için dövülen, sövülen hatta bıçaklanan kimselerin haberlerini çok okuruz gazetelerde.
Bu örnekte olduğu gibi üniversitelerdeki türbanlılar zamanla kanıksanıp, olağan karşılanır da, giderek türbansızlar tesettüre zorlanırsa ne olacak? Bu kez onların baskı altına alınmasına kim “dur” diyecek. Böyle bir zorlamanın, yıldırma eyleminin gerçekleşmeyeceğine kim garanti verebilir?
Daha sonra da sıra kamu kuruluşlarına gelecek, önce bir iki, sonra üç beş türbanlı ile kapı açılacak. Zamanla yaygınlaşacak. Kamu teslim alınacak. Bu olay karşısında yine ağzı olan konuşacak. Hem de bol bol konuşacak. Bir kesim aydın kamuda türbana karşı çıkacak, bir kesim yanında yer alacak. İkinci Cumhuriyetçiler, neoliberaller, siyasal İslamcılar ise şehvetli bir arzuyla, istekle savunacak. Şarkıda söylendiği gibi, “Sonra bir sabah bakacaksın ki bir tanem, kamunun başına türban geçirilmiş…” Tıpkı askerin başına çuval geçirildiği gibi… Bir süre homurtular, yüksek sesle söylenmeler devam edecek, giderek sesler, nefesler kesilip, toplum sessizliğe bürünecek… Ondan sonra başı türbanlı doktorlar, yargıçlar, savcılar, öğretmenler dolaşacak çevremizde… Odalarda, salonlarda, sınıflarda, meydanlarda… Ondan sonra ne Kemal Kılıçdaroğlu tutabilir türbanı ne de ona bu parlak (!) düşünceleri sunan yandaşları…
Yine şarkıda söylendiği gibi, “Sonra bir sabah bakacaksın ki bir tanem, Cumhuriyet de yok… ” Sonra İran’da Humeyni rejiminin başlangıcında olduğu gibi, zorunlu tutulan çarşafları alabilmek için kadınlar, çarşafçı dükkânlarının önünde sıraya girmiş olacaklar…
Genel başkanlığa seçildiğinde halkın büyük umutlarla desteklediği, farklı olacağını umduğu Kemal, ne yazık ki hızla Yeni Kemalizm’e doğru koşuyor. Dağ fare doğurdu.
CHP’ye oy verenler şaşkın. Yüzde 42 şaşkın. Kemalist, Altı Ok’a bağlı aklı başında, CHP’li milletvekilleri şaşkın. Herkes “Genel başkan ne yapıyor, ne yapmak istiyor” anlamaya çalışıyor ve doğal olarak, böyle ilkesiz politik bir gidişe karşı çıkıyor. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki taban tavandan çok daha ileride bugün ve daha demokratik, daha devrimci düşünüyor. “Yıllarca türbanı üniversitelere, kamu kuruluşlarına sokmamak için mücadele veren CHP’ye ne oldu, ne değişti de böyle birden bire yüz seksen derece çark etti” diye kendine kendine soruyor, çevresine soruyor.
Kemalist aydınlar soruları sormaya devam etsinler, CHP’nin yeni Kemalizm yoluna girmesinden yeni liberaller, AB, ABD fazlasıyla memnun. Bu yeni politikaya “mal bulmuş mağribi gibi sarılıp, gece gündüz övgüler diziyorlar.
Ne yazık ki bu yeni oluşuma Mustafa Kemal’lerin, Yunus Nadi’lerin, İlhan Selçuk’ların gazetesi Cumhuriyet de destek veriyor, arka çıkıyor.
Washington Enstitüsü‘nün, Türkiye Masası Şefliğinde görev yapan bir Türk, Soner Çağaptay, bakın bu konuda neler söylüyor: “Bu süreçte, CHP'nin odaklanması gereken Yeni Kemalizm, geleneksel Kemalizm'in Türkiye'nin Batılılaşma sürecine olan bağlılığını sahiplenmeli ve bu yolda Avrupa Birliği (AB) üyeliğini ve bu üyeliğin olmazsa olmazı olan liberal değerlerin korunmasını birinci siyasi önceliği yapmalıdır. 20. yüzyılın başlarında, Mustafa Kemal ******, Türkiye'nin Batılılaşmasını ve Avrupalılaşmasını istedi; bu hâlâ Kemalizm’in temel amacı… (5 Eylül 2010, Cumhuriyet) (Acaba Mustafa Kemal Batılılaşmayı mı, yoksa çağdaş uygarlığı mı istiyordu?)
Bakın Taha Akyol, prof. Sencer Ayata’nın “ CHP’nin Bilim Araştırma Kurulu Başkanlığı”na getirilmesini nasıl sevinçle karşılıyor: “Çünkü Ayata faktörü, artık CHP’nin bir bakıma “göklerden yerlere inmek” ve ayaklarını toplumsal gerçeklere basmak istemesinin bir simgesidir…”
“Gardırop devrimcisi”nin bakışı değil, sosyologun bakışıdır bu... Sertel’lerin, Arat’ların, Arıtman’ların bu değişime karşı çıkmasında şaşılacak bir taraf yoktur…
CHP’nin bakış açısını daha toplumsal ve daha demokratik yönde değiştirmeye başlaması olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Kılıçdaroğlu’nu desteklemek ve teşvik etmek gerekir…”
Onlar CHP’yi Mustafa Kemal’in altı okundan koparan her çeşit eylemin, çabanın, uğraşının yanında olmuşlardır her zaman.
Kemal Kılıçdaroğlu, yıllar önce emperyalizmin ideologları tarafından da belirlenen stratejiyi uygulamaktadır bugün.
Daha 1992'lerde Fuller, Türkiye'nin Yeni Dünya Düzeni içerisinde emperyalistlerce belirlenen konumunu şöyle açıklamıştı:
''Ilımlı İslam'ı benimseme, ******'ün görüşlerinden vazgeçme, Ortadoğu ve Kafkaslarda serbest piyasanın ve ABD'nin tavsiye ettiği İslam’ı yaymak...'' (İkibine Doğru, 8 Kasım 1992)
Hollandalı Arie Oostlander de bu ''yol gösterici''lerden birisi. Kendi ülkesinde ırkçı-ayrımcı bir politika izleyen Arie Oostlander, bir zamanlar açık açık ****** Türkiyesi'ne saldırmış, şöyle demişti: ''Kemalizm, Türkiye'nin AB üyeliğine engel...''
Yoksa CHP’nin yeni Kemal’i, “Yeni Kemalizm’e” koşarak, Türkiye'nin AB üyeliğine engellerini mi temizliyor? Ne dersiniz?
-------------------------------------------------------------------------------- ALİ ERALP | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Çarş. Kas. 17, 2010 5:45 pm | |
| Serdar Akinan Son yıllarda giderek artan oranda, 10 Kasım'larda onu anmanın gitgide anlamsızlaştığını düşünüyorum. Çünkü onun kurduğu Cumhuriyet fiilen çöktü. Bakmayın bugün Anıtkabir'de sabah saatlerinde toplanacak olan o takım elbiseli veya üniformalı heyete... Aslanlı Yol'da, önde iki askerin tuttuğu bir çelenk, ağır ağır yürüyecekler... Tüm kanallar bu görüntüyü verecek... Fonda bir spiker tüm Türkiye'ye hüzünlü ve etkili bir sesle anlatacak, 'Askeri ve mülki erkan...'' Sonra o mozolenin önüne gidecek ve ayakta 'sap gibi'' dikilecekler. Sirenler çalacak... Ciddi ve saygılı bir fotoğraf karesi için kameralara poz verecekler. O sirenler çalarken, tam o birkaç saniyelik sessizlik anında hangisinin aklından ne geçiyor olacak acaba? O anda, teker teker hepsinin iç sesini duyabilmeyi o kadar çok arzu ederdim ki... 10 Kasım'da kimi ve neyi saygıyla anıyoruz? Bir an için durup samimiyetle düşünür müsünüz? Her yıl bugün bir dakikalığına andığınız insana neden saygı ve sevgimizi sunuyoruz? Günahıyla sevabıyla, topluca verilen bir mücadelenin neticesinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin onun kişiliğinde sembolize olan varlığına... En azından onun idealize ettiği haliyle bugün öyle bir cumhuriyet pratik olarak yok. Dünyanın siyasi haritası ve paradigmalar değişti. İçinde bulunduğumuz bölgenin tüm ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel kodları ve ilişki biçimleri değişti. Bu genç cumhuriyetin beceriksiz, vicdansız, ahlaksız siyasi ve bürokratik heyetleri ise Cumhuriyet'i içeriden çökerttiler. Bir yandan Türkiye'nin sosyal tablosu dönüştü. Kirli ve köhne siyaset aygıtı ise o sosyal tabloyla simbiyotik (bir arada yaşayabilen) bir ilişkiye girdi. O çarpık ilişki, işte bu yeni çocuğu doğurdu. Diğerinin cenazesi ise adeta bir mumya gibi saklanıyor. Yaşıyormuşcasına da saygı gösteriliyor. Adı bir türlü konulamayan bu yeni çocuğu ise anası da babası da utanmadan reddediyor. Ama işte ortada ve aramızda dolaşıyor. 10 Kasım'larda Anıtkabir'de toplaşan resmi güruh aslında gerçekten de bir mumyaya saygı gösterisinde bulunuyor. Nihayetinde bu yeni çocuk biziz ve bizim... Ters bir ilişkiydi, oydu buydu... Bir piç olarak kalmasın... Ha, bu arada 10 Kasım'larda ne yapacağız ona da bir karar verelim. Gerçekten çok sakil durmaya başladı. Kaynak: http://www.aksam.com.tr/2010/11/15/yazar/19438/serdar_akinan/10_kasim.html | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Cuma Kas. 19, 2010 5:11 pm | |
| CHP’Lİ ŞAHİN MENGÜ KIYAMETİ KOPARDI :Batum’a; Haddini Bil, Aklın Ermez; Kılıçdaroğlu’na: Sen Yapıyorsun! Haberler 18 Kasım 2010 CHP PM üyesi Korkmaz Karaca’nın Turktime’a konuşmasından sonra CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü’de ittifak açıklamalarıyla ilgili olarak Turktime’a, “Süheyl Batum aklının ermediği işleri yapıyor” dedi.
Turktime’a, “Vallahi Apo’yu özledim’ diyen Ahmet Kaya vedevletin savcısını vuran Yılmaz Güney’in mezarlarını ziyaret etmek CHP’nin genlerini aşındırır. Cumhuriyeti kuran bir partinin lideri, en hafif tabiri ile Cumhuriyete kalkışma yapan her iki insanın mezarlarını nasıl ziyaret edebilir?” diye konuşan CHP PM üyesi Korkmaz Karaca’nın sözlerinin dumanı henüz üstündeyken bu sefer de Turktime’a CHP Manisa Milletvekili ve PM üyesi Şahin Mengü’den zehir zemberek açıklamalar geldi.
SÜHEYL BATUM’UN HADDİ DEĞİL!
CHP’deki son gelişmeleri Turktime’a değerlendiren Şahin Mengü şöyle konuştu;
“CHP’ye çok kısa bir süre önce kaydolup genel sekreter olan Süheyl Batum’un,“BDP ile iş birliği yapabiliriz” sözlerini endişeyle okudum. CHP’yi kurumlar ve kurallar belirler. CHP’nin stratejik kararlarını Parti Meclisi ve kurultay verir. CHP geleneğinden gelmeyen Süheyl Batum’un bir anda CHP’yi bağlar bir şekilde açıklama yapması CHP gelenekleri ile örtüşmeyen bir tutumdur. CHP’nin karar organlarının yerine konuşmak kimsenin haddi değildir. “
BATUM BU CESARETİ KILIÇDAROĞLU’NDAN ALIYOR!
Mengü, “CHP BDP ile iş birliği yapacak mı?” sorusunu da şöyle yanıtladı;
“Teröriste terörist diyemeyen bir parti ile seçim iş birliği yapamayız. Elbette sayın genel sekreteri böyle bir açıklama rahatlığına iten neden Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Paris’te bir savcıyı öldürmekten mahkum olmuş, sanatçı tarafı güçlü olsa da fikir suçu olmayan bir zatın mezarına gitmesi ve yine aynı şekilde, “Apo’yu özledik” diyen bir insanın mezarını ziyaret etmesidir.”
“CHP Genel Sekreteri bu cesareti Kılıçdaroğlu’ndan mı aldı?” sorusunun cevabı da aynen şöyle oldu;
CHP’LİLER BU ÇİRKİNLİĞE İZİN VERMEYECEK!
“Evet, aynen öyle.Süheyl Batum aklının ermediği siyasal bir açıklama yapma cesaretini işte bu mezar ziyaretleri sonrasında bulmuştur. Bu tavırlar bir projenin parçası olmak değilse, ancak saflıktır. Geçmişte yaptığımız yanlış ittifakla CHP olarak bedel ödedik.
Dışarıdan aldıkları talimatla CHP’yi yönetmek isteyenlere en iyi cevabı yine CHP tabanını verecektir. CHP’deki son gelişmeler şunu gösteriyor; Bir senaryonun parçaları olduğu tek tek oynanıyor. Şunu herkes iyi bilsin; CHP’liler bu çirkinliğe izin vermeyeceklerdir.”
TALAT ATİLLA TURKTIME
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Cuma Kas. 19, 2010 6:51 pm | |
| Amberin Zaman azaman@htgazete.com.tr CHP-BDP ittifakı: Hangi niyetle? 19 Kasım 2010 Cuma, 12:17:35 UZUN zamandır bu köşede Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin, BDP ile seçim ittifakı yapması gerektiğini dillendiriyorum. Bunun birçok nedeni var. İkisi de sol kökenli partiler. Zaten temelinde Kürt hareketi soldan beslenmiş. Solcu aydınların Kürt hareketine fikri bazda önemli katkıları olmuştur. Ancak 1980 darbesinden sonra geleneksel Türk solu, ulusalcılığa doğru kayınca Kürtlerle köprüler atılmıştı. Bu kadar ağır işkencelere, baskıya, zulme rağmen ulusalcılaşan Türk solu, sisteme tehlikeli olmadığını halen kanıtlamak peşinde diyebiliriz. Ne var ki CHP ile BDP laiklik ekseninde de buluşuyorlar. Hatta BDP, kadın-erkek eşitliğinde CHP'den çok daha ileri bir noktada. Milletvekillerinin yarısı kadın. Böylesi bir ittifak neticesinde Kürt nüfusunun yoğun olduğu Batı illerinde, bazı milletvekili adaylarının BDP kontenjanından Meclis'e girme şansları bir hayli yüksek. Bu da Kürt siyasetini Güneydoğu'ya hapsetmekten kurtarır. Ülkeyi birleştirici bir etkisi olur. Geçtiğimiz salı günü yayımlanan köşemde Kılıçdaroğlu'nun Sosyalist Enternasyonal toplantısı için bulunduğu Paris'te Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle yaptığı görüşmenin bölgede yarattığı heyecandan bahsetmiştim. Önder Sav ekibinin tasfiyesinin ardından CHP'de değişim umudu Güneydoğu'da da esmeye başladı. Bunun hemen akabinde Sosyalist Enternasyonal için Paris'te bulunan BDP'nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, CHP, ÖDP ve EMEP'i içerecek "sol bloku" lafını ortaya attı. Ardından CHP'nin yeni Genel Sekreteri Süheyl Batum da "BDP'yle işbirliğine varız" dedi. bDp Muş Milletvekili Sırrı Sakık ise "Bu projeyi hayata geçiren parti iktidar olur. 1987,89, 90'lı yıllardaki SHP ruhunun içinde herkesin kendini ifade ettiği gibi bir platform olursa bu çok önemlidir" dedi. Sakık haklı olabilir. Ancak hayati soru şu: Olası bir ittifakın temelindeki ruh, hedef nedir? AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen eski ANAP Milletvekili Haşim Haşimi'ye göre "CHP-BDP ittifakı, AK Parti'yi bölgede zayıflatmaktan öte olmayan bir devlet projesi, bu proje tutmaz". Haşimi'nin görüşlerini her zaman önemsemişimdir. Ve gerçekten iddia ettiği gibi "devlet projesi" ise tutmaz. Hatırlarsanız en son genel seçimlerde bölgede BDP'yi sollayan AK Parti, belediye seçimlerinde aynı başarıyı yakalayamadı. Çünkü devlet refleksleriyle yaklaştı bölgeye. Fethullah Gülen Cemaati ile kol kola girip bol bol din pompaladı. Kürt milliyetçiliğinin antitezi olarak İslam kardeşliği tezini işledi. Ve netice ortada. Kürt seçmenleri artık kimin samimi olup olmadığını ayırt edebiliyor. Samimi olmayan CHP'nin de kokusunu çok çabuk alır. Sakık boşuna "proje" demiyor. Somut çözüm önerileri olmadan CHP ile işbirliğine girme ihtimali bence zayıf. CHP'nin önemli isimlerinden Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer'e açıyorum konuyu. Değer, "O veya bu partiyle ittifak yerine bütün sol partiler, hatta ANAP ve DP gibi sağ partiler CHP çatısı altında, bireylerin özgürce, insanca yaşamak, refah düzeylerini yükseltmek ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak üzere bir araya gelip CHP içerisinde siyaset yapmalılar" diyor. Peki Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'a yapacağı ziyaret esnasında BDP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i ziyaret edecek mi? Hayır "programda yok". Ancak "Baydemir, Kılıçdaroğlu'nu havaalanında karşılamaya gelir ve Diyarbakır hakkında küçük bir brifing verirse bundan memnuniyet duyarız" diyor Değer. Açıkçası bu sözleri biraz hayal kırıklığı yaratıyor bende. Zira geçenlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hiç gocunmadan KCK davasından yargılanan Batman Belediye Başkanı Nejat Atalay'ın boş kalan makamını ziyaret edip boş kalan koltuğunda oturma cesaretini sergilemişti. Gül'ün bu davranışı bölgede büyük sempati yaratmıştı. Hatta Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, "Kürt sorununu iki Abdullah çözer" demişti. Biri Abdullah Gül, diğeri de Öcalan demek istiyordu. Gül'ün kendi isminin Öcalan ile birlikte anılmasından hoşlanmayacağı kesin, ancak bölgedeki duygulardan biri de bu. Kürt sorunu, iki Abdullah'ın çözebileceği cinsten değil. Toplumsal mutabakat gerektiriyor ve bu anlamda CHP'nin katkısı bizce hayati. Zaten BDP'lilerin umutlarını CHP'ye bağlamalarının bir nedeni, kısmen de olsa CHP ile devleti birbirinin ikizi olarak görmelerinde yatıyor. İşin ironik yanı tam da bu. Zira CHP, devletin "siyasi kolu" olarak hareket etmeye, algılanmaya devam ettiği sürece ne Kürtleri ikna edebilir ne de Türk seçmenini. Yeniden yüzde yirmiyle yetinmeye mecbur kalır. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Cuma Kas. 19, 2010 7:32 pm | |
| [quote]eski ANAP Milletvekili Haşim Haşimi'ye göre "CHP-BDP ittifakı, AK Parti'yi bölgede zayıflatmaktan öte olmayan bir devlet projesi, bu proje tutmaz".[/quote]
CHP'de, Deniz ******'ın tasfiyesi ile başlayan operasyon süreci devam ediyor.
AKP'ye yanaşmayan, BDP'ye tavır alan ****** yerine, AKP ile gerekirse koalisyon kurabilecek, BDP ile ittifak yapabilecek bir CHP.
Veya Edelman'ın AKP'nin şımartıldığı yönündeki sözleriyle beraber düşünüldüğünde, AKP yerine geçebilecek bir CHP. Kürt bağımsızlığı önünde engel teşkile tmeyecek bir CHP.
Haşimi hangi devleti kastediyor?
Amerika devleti mi, başka bir devlete mi?
Türkiye'de, legal siyasi alanı, şekli demokrasi tiyatrosunu sahneleyen Amerika'nın hesabı mı, buna karşı olanların hesabı mı?
Karşı olanların, karşı olmalarındaki doğruluk bir tarafa, yanlış argümanlardan dolayı tutturamadıkları hesap mı?
"Köpek leşinin diş güzelliği" demiş ya, onu görebilmek için, "tecrid" lazım, ayırmak lazım. "Dişi ne güzel" dediğin, denildiği zaman, bu, "leş"i, leşliği övmek olmaz. "leşe bakmış, diş övüyor, başka övecek diş mi yok!" denmez.
Güzellik, mücerred bir mefhum, onun hakikati islamda. Aslolan imandır. Burada da esas hasım tesbiti çerçevesinde ele alınması gereken meseleler.
Mücerred bir kavram, müşahhas kullanımı ile de doğruysa, ne ala.
Mücerred bir kavram, mğşahhas kullanımı yanlışsa, mücerredinin doğru olması, yapılan işin doğruluğunu göstermez, doğrunun yanlışta kullanıldığını gösterir. İktidar çevresinde, iktidar hedefine nisbetle ele alınacak mevzular. Nerede neye bakacağını bilmekle alakalı şeyler.
Meselenni tedai ettirdiği daha epeyce şey var ama, şimdilik bu kadar. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Ptsi Kas. 22, 2010 6:52 pm | |
| 22 Kasım 2010 Behiç KILIÇ behic@yenicaggazetesi.com.tr Kılıçdaroğlu ve füze kalkanı!.. “Kemal’im Sivas’ın ötesine(!) geçti” çok mutlu..! Dikkat ediniz, Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’da “Merdiven altı” mitingini TÜSİAD matbuatı müthiş bir abartı ile sunuyor!. Mesut Değer’in aşiretinden taşınan, bir otobüs tezahürat ekibi ile yapılan “miting!” Diyarbakır’ın “Kılıçdaroğlucu Kemalist(!)” olduğunun ilanıdır!.. Zaten “Kürt meselesi” de böylece halledilmiştir artık!.. “Kemalimin” yön vericisi Gürsel matbuata, “Urfa’da düğüne gidiyoruz, geçerken Diyarbakır’a uğrayacağız!!” demişti de, A Ka Peliler dalgalarını geçmeye başlamışlardı!.. “Diyarbakır’ı istasyon -mola yeri- yapıyor!..” diye... Baktılar iş sakat hemen vites değiştirildi ve “Diyarbakır sevgisi” ilan edildi... Kılıçdaroğlu’na “rotası” hayırlı uğurlu olsun da, şeytanın dürtüklediği “Bu rotayı çizen kim?..” sorusu.. Tekrarlayayım, TÜSİAD matbuatı, “Kemal açılımı” önüne neden ot koyuyor!!? Bir de..! Türkiye’nin tepesine bir nükleer silah belası yapıştırılıyor.. ABD-AB, yani Haçlı organizasyonu, Anadolu’nun tepesine füze kalkanı oturtuyor... “Kemalim’de “tıss” çıkmıyor!.. Tıpkı, Karabük’te işçilerin tepesine despotizmi indiren sermaye ağalarının katırlarını ürkütmemek için, orada çile çeken çalışanların kaderlerine terkedilmesine uzak durduğu gibi!.. “Kemalim” füze kalkanını niye görmüyor!?. Hani “Vehbi’nin kerrakesi” diye bir laf vardır!.. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye, “Mezopotamya üzerinden AB’ye ve iktidara taşıyacağı(!)” inancı ile “yeni yön” vermesinin hikmeti ortaya çıkıyor.. ABD’nin “karanlıklar prenslerinden” eski büyükelçi yeni İsrail lobicisi Eric Edelman, geçtiğimiz günlerde Ak Parti İktidarına verdi veriştirdi..(Sebebini kısaca tekrarlayalım, Edelman Tel Aviv’e çalışıyor) Edelman’ın sözleri arasında eriyen, ama çok önemli bir cümlesi var.. Bu cümleyi hatırlatalım.. “ABD’nin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile dostluk kurmaya çalışması gerektiğini söyleyen Edelman, Kılıçdaroğlu’nun parti içinde bazı değişikliklerin ardından gerçek bir muhalefet lideri olabileceğini de belirtti... Dikkat edilmesi hususun altını çizelim.. Sondan başlayarak.. “Kılıçdaroğlu’nun parti içinde bazı değişikliklerin ardından gerçek bir muhalefet lideri olabileceğini de belirtiyor” Edelman!.. Bu görüşleri, şu sıra Türkiye’ye dayatan neresidir.. Sermaye medyası..! Yani ABD İsrail güdümündeki sermayenin içerideki uzantılarının kontrol ettiği matbuatımız!.. Ne ilgiç ağız birliği!.. (Buradan Deniz ******’ı kaydıran ellere de ulaşabilirsiniz!!) Devam edelim.. Edelman, “ABD’nin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile dostluk kurmaya çalışması gerektiğini..” söylüyor..! Yani, “Karanlıklar prensi!!” Pentagon’a “Kılıçdaroğlu size uygun” diye tavsiye kartı yazıyor.. Eh işte gerisi ortada.. Kılıçdaroğlu’nun da “açılım hamleleri” nin sebebi hikmeti ortada.. “Ben de yaparım!!” mesajları.. Hazret, kendisini Avrupa Birliğine attığı zaman, ilk icraatını da kendi ağzı ile açıklamıştır.. “İktidarı Avrupa Birliği’ne şikayet ettim!..” İyi ettin!.. İktidarı AB ve ABD ile at etmeyi prensip edinmiş belli ki!.. Kemal Kılıçdaroğlu,Edelman’ın rotasına soktuğu CHP’ye “Biz Kuvvay-ı Milliyeciyiz!!” demeye devam ediyor da.. Ulusalcılar bu lokmayı yutuyor mu acaba!!? | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Perş. Şub. 24, 2011 6:54 pm | |
| Olmak ya da Olmamak Mehmet Bedri Gültekin CHP’nin yeni Kürt Raporu CHP, 19 – 20 Şubat günlerinde Van’da, kitle örgütü temsilcilerinin katılımıyla, Kürt sorununa ilişkin politikasını belirlemek amacıyla bir toplantı düzenledi. Toplantı sonunda hazırlanan Rapor henüz yayınlanmadı. Onun için bu Rapor ile ilgili olarak basında yazılanlar üzerine bir yorum yapmak için vakit erken. Ama söz konusu Rapor ile ilgili olarak Habertürk’te Muharrem Sarıkaya’nın 22 Şubat tarihinde yazdığı köşe yazısında değindiği bazı önemli noktalar üzerinde durmak gerekiyor. ULUSALCILIKTAN “İLERİCİ SOSYAL DEMOKRATLIĞA” CHP, Mayıs ayındaki “kaset komplosundan” bu yana çok önemli bir “değişim” yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Muharrem Sarıkaya kendince bu “değişimi”, çok özlü bir şekilde ifade etmiş: “Ancak uzun yıllar ulusalcı çizgide kalan CHP’nin, ‘ilerici sosyal demokrat’ yapıya dönüşünün kolay olmayacağı da kabul görüyor.” “Ulusalcı çizgi” ile kastedilen Mustafa Kemal ******’ün “İstiklal-i tamme” dediği tam bağımsızlık çizgisidir. “Tam bağımsızlık” çizgisi, ****** tarafından formüle edilen ve o dönem Anayasa’da yer alan altı ilkeden “milliyetçilik” ile tanımlanmıştır. Muharrem Sarıkaya bu ilkeden vazgeçildiğini söylemektedir. Tam bağımsızlık ilkesinin yerini “ilerici sosyal demokrat” yapı almıştır. ‘Ama bu o kadar kolay olmayacaktır’ diyor Muharrem Sarıkaya. “Tam bağımsızlık”, veya Sarıkaya’nın deyişiyle “ulusalcılık”, mazlum bir ülkenin devrimcilerinin en önemli mücadele hedefleri arasındadır. Sosyal Demokrasi ise 20. yüzyılın başından beri emperyalist burjuvazinin ideolojisi olarak şekillendi. Ezilen bir Dünya ülkesinde ise Sosyal Demokrasi, emperyalist dünya ile eklemlenmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Başka bir deyişle emperyalizmin işbirlikçiliğinin ideolojisidir. CHP yönetimi, en azından tam bir yarım yüzyıldır sosyal demokrat politikalar izlemektedir. Ve bu yaklaşımı dolayısıyla son altmış yıldır yaşadığımız olumsuz gidişin sorumlularından biridir. Aynı CHP, özellikle son yıllarda ABD emperyalizmi tarafından sahneye konan Ergenekon tertibine karşı tavır aldı. Sarıkaya’nın “ulusalcı çizgi” dediği budur. Kaset komplosunun neden gerçekleştiği sorusunun cevabı, CHP’nin bu tutumundadır. CHP son dokuz ay içinde ise bu konumundan uzaklaşmaktadır. Van’daki toplantının ardından hazırlanan Raporda, işte bu “değişim” kayda geçirilmektedir. ERGENEKON Sarıkaya’nın Raporda yer aldığını iddia ettiği ikinci nokta ise, “Ergenekon ile ilişkilendirilecek söylemlerden kaçınılmalı” ifadesi ile belirtilmektedir. Çok değil birkaç gün önce CHP Genel Başkanı, Meclis grubunda yaptığı konuşmada; “Nerede bu Ergenekon Örgütü? Gösterin de gidip üye olalım” demişti. Genel Başkanın bu sözlerinin ardından Van toplantısında hazırlanan Rapor’da ise, CHP’nin “Ergenekon” örgütü ile ilişkilendirilmesine yol açılabilecek söylemlerden kaçınılması gerektiğinden bahsedilmektedir. Ergenekon davasına bakan Mahkemenin bile “Ergenekon” diye bir örgütün olup olmadığının yargılama sonunda ortaya çıkacağını söylemesine rağmen CHP Raporu, böyle bir örgütün varlığını kesin kabul etmekte ve CHP’nin bu “örgüt”ten uzak durması gerektiğini söylemektedir. Eğer Muharrem Sarıkaya’nın aktardığı bilgiyi doğru kabul edersek CHP raporu, F Tipi Gladyo’nun ve AKP iktidarının iddiasını doğru kabul etmekte ve ona göre bir Parti politikası benimsemektedir. İşte “İntihar” diye buna denir! DÜŞMANIN SİLAHI CHP’nin Kürt Raporunda yer aldığı iddia edilen diğer konular üzerinde durmuyoruz. Ama sadece bu iki konuda aktardıklarımız bile bir gerçeği ortaya koymaktadır. CHP, AKP minderinde AKP’nin silahlarını kuşanarak mücadele edebileceğini zannetmektedir. Ulusalcılığa düşmanlık bir AKP ve F Tipi Gladyo politikasıdır. Fethullah Gülen 2005 yılında “Ulusalcı dalgayı aşacağız” demişti. Altı yıl sonra CHP Raporu’nda da aynı söylem benimsenmiştir. Aynı şekilde Amerika’nın Türkiye’deki yurtsever Parti, kurum ve aydınları tasfiye etmek amacıyla sahnelediği “Ergenekon” tertibi ile piyasaya sürülen yalanlar da CHP’nin Raporunda benimsenmiştir. Silivri’deki Özel Yetkili Mahkemenin bile daha kabul etmediği bir yalan, CHP Raporunda gerçekmiş gibi sunulmaktadır. CHP’den hayali “Ergenekon Örgütü” ile ilişkilendirilebilecek söylemlerden kaçınılması önerilmektedir. İşte bu durum, CHP’nin AKP minderinde, AKP’nin silahları ile mücadele etmesidir. Ve bu “mücadele” anlayışının devam ettirilmesi durumunda, CHP’nin daha bugünden kaybettiğini söylemek, bir kehanet olmayacaktır. mbgultekin@ip.org.tr | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ C.tesi Şub. 26, 2011 3:21 pm | |
| CHP'den Cumhuriyetin temellerine dinamit Cumhuriyetin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nin, Cumhuriyet'in temeline dinamit yerleştirmesini, adı Cumhuriyet olan gazetenin manşetinden sevinçle duyurması bir ibret vesikasıdır. Bu tarihi ibret vesikasını, adından başka bir yerinde Cumhuriyet kalmayan malum partinin ve malum gazetenin, buna göz yuman mensuplarının gün gelip yüzüne çarpasınız diye ekte orjinal biçimiyle yolluyorum. Ayrıca haberi aşağıda metin olarak bulabilirsiniz. _________________________________________________________ Cumhuriyet 25.02.2011 Kılıçdaroğlu, yerel yönetimleri güçlendiren özerklik şartının tüm maddelerine sahip çıktı Özerklik şartına CHP’den onay
KIVANÇ EL
ANKARA - CHP Kürt sorununun çözümünde yerel yönetimleri daha da güçlendiren Avrupa Özerklik Şartı’nda Türkiye’nin çekince koyduğu maddeleri de benimsedi. Şarta göre, yerel makamlara bir dizi hak getiriliyor. Türkiye’nin çekince koyduğu maddeler arasında, “yerel makamların kendi yetkilerini kullanımı, kendi iç örgütlenmelerini kurmaları”, “yerel makamlara danışılmadan planlama yapılmaması”, “yerel makamların başka ülkeler ile işbirliği anlaşması yapması” gibi şartlar bulunuyor.
Şart, 11 ana madde 7 uygulama maddesi olmak üzere 18 maddeden oluşuyor. Türkiye, 11 ana maddeden belli bir kısmını kabul ederken bir kısmına da çekince koymuştu.
Şartın önsözünde, “Demokratik şekilde oluşan karar organlarına ve sorumlulukları bakımından, bu sorumlulukların kullanılmasındaki olanak ve yöntemler bakımından, sorumlulukların karşılanması için gerekli kaynaklar bakımından geniş bir özerkliğe sahip yerel makamların varlığını gerektirdiği teyit ederler” deniliyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, şartın tüm maddelerine sahip çıkarken CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da tüm maddelerin uygulanması gerektiğini ifade ederek “Bu çerçeve çok önemlidir. Bunu inceleyip Türkiye’ye bir model olarak sunacağız. Merkez - yerel dengesi açısından da önemli olacak” dedi.
İşte o maddeler
Türkiye’nin 1991’de kabul etmeyerek çekince koyduğu maddeler özetle şöyle:
• Kanunla düzenlenmiş genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar iç idari örgütlenmelerini, bunları yerel ihtiyaçlarla uyumlu kılmak ve idare sağlamak amacıyla, kendileri kararlaştırabilecekler. (Madde 6/1)
• Yerel yönetimler kendi yetkilerinin serbestçe kullanımı ile anayasa veya ulusal mevzuat tarafından belirlenmiş özerk yönetim ilkelerine riayetin sağlanması amacıyla yargı yoluna başvurma hakkına sahip olacaklardır. (Madde 11)
• Yerel makamları doğrudan ilgilendiren tüm konulara ilişkin planlama ve karar alma süreçleri içinde, kendilerine danışılacaktır. (Madde 4/6)
• Yerel makamlara sağlanan kaynakların dayandığı mali sistemler çeşitlilik arz etmeli ve esneklik taşımalı. (Madde 9/4)
• Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, kendilerine danışılacaktır. (Madde 9/6)
• Yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacaktır. (Madde 9/7)
• Yerel makamlar, kanunlarla muhtemelen öngörülen şartlar dahilinde, başka devletlerin yerel makamlarıyla işbirliği yapabilirler. (Madde 10/3)
- - - - - - - - - - - - -- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kılıçdaroğlu, “Dersim’de yaşananlarla ilgili CHP’nin yeni bir söylemi olacak mı, özür dilemek de bunun içinde olur mu” sorusuna yönelik de “Sayın Başbakan, ‘Elimde Dersim ile ilgili belgeler var, açıklayacağım’ demişti. Eğer Dersim’le ilgili bütün arşivleri CHP’ye açarsa göreceksiniz çok şık bir rapor çıkacaktır ortaya. Sayın Başbakan devletin arşivini açsın. Açmıyorsa korkuyordur, yürekli değildir. Yürekli adam konuşmaz, bütün belgeleri açar kamuoyuna” karşılığı verdi. Van’daki toplantıya ilişkin CHP’nin bir raporu olup olmadığına yönelik soruyu da Kılıçdaroğlu, “CHP’nin o toplantıya ilişkin herhangi bir raporu yok. Orada yapılan görüşmeler konu başlıkları itibarıyla özetlenmiştir” diye yanıtladı. Kılıçdaroğlu, tüzük değişikliğiyle seçimlerde başarısız olan il ve ilçe yönetimlerinin düşmesine yönelik bir hazırlıklarının olduğunun anımsatılması üzerine, “Onu kurultayda yapılacak hazırlıklar için söyledim. Eğer yapılacak seçimlerde bir il veya ilçede CHP’nin oyları oransal olarak düşmüşse orada otomatikman yönetimin düşeceğine ilişkin bir düzenlemeyi öngörüyoruz” dedi. ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın güç birliği çağrısına ilişkin soruya da CHP lideri, “STK’ler kendi aralarında güç birliği yaparlar. Saygı duyacağız. Biz diğer partilerle bir güç birliği yapmayacağız, öyle bir amacımız yok. Eğer yurttaşlar gelip CHP’ye oy verirse mutluluk duyarız, amacımız oylarımızı arttırmak” yanıtını verdi.
Asker sorusuna yanıt
Kılıçdaroğlu, önceki akşam katıldığı bir TV programında da aile sigortasının kaynağına ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, “8.7 milyarlık ekstra maliyet için bulunan kaynak, bütçedir. Milli Savunma Bakanlığı bütçesinde kısıtlama yapabilirsiniz. Buna kim ne diyebilir iktidara geldiğinizde. (Askerler bildiri yayımlayabilir sözleri üzerine) Ne yapabilirse yapsınlar. Halkım açsa ben onun eline silah veremem. Bütçe tercihlerini sosyal devlet için kullanacağız” dedi.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ C.tesi Şub. 26, 2011 3:22 pm | |
| YENİ CHP, ÜNİTER DEVLET KARŞITI ANLAŞMAYI BENİMSEDİ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı benimsedi. Hatta "ihanet sözleşmesi" olarak nitelenen ve çekince konan maddelere bile sahip çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu anlaşmayı, 8 Mayıs 1981'de onaylamıştı. Bazı maddelerine çekince konarak onaylanan anlaşmada devlet, özerk yönetimlerden oluşan bir yapı olarak tarif ediliyor. Referandum öncesi Öcalan ve Demokratik Toplum Kongresi’nin gündeme getirdiği "yerel yönetimlere özerklik" talebi, yeni CHP’nin de söylemine girdi. Haftasonu Van’da yapılan toplantıda gündeme gelen "genel af", "hakikatleri araştırma komisyonu", "ana dilde eğitim" gibi konu başlıkları basına da yansıyınca Kılıçdaroğlu “Bunlar, benimsenmiş konular değil” demişti. Cumhuriyet Gazetesi'nin haberine göre Kılıçdaroğlu, ve yeni kurmayı Sezgin Tanrıkulu, "Avrupa Özerklik Şartı"nı benimsedi. Hatta yeni CHP, Türkiye’nin anlaşmada çekince koyduğu maddelere bile sahip çıktı. Peki, özerklik şartını önemli kılan neydi? Avrupa Konseyi kapsamında hazırlanan ve Türkiye tarafından 21 Kasım 1988’de Strasburg’da imzalanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, bazı maddelerine çekinceler konarak 8 Mayıs 1981’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylandı. "Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yürütme hakkı ve imkânı anlamı taşır. Yerel makamlara verilen (bu) yetkiler, normal olarak tam ve münhasırdır." Anlaşmanın 5’inci maddesine göre; yerel yönetimlerin coğrafi sınırlarını da ilgili devlet dilediği gibi belirleyemez. Bunun için o bölgede yaşayan yerel topluluklara danışmak zorundadır. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği, Meclis onayının ardından iç hukuk kapsamına giren bu anlaşma, üniter devlet yapısını tümüyle yok sayıyor. Anlaşma, devleti ‘özerk yerel yönetimler’den oluşan yapı olarak tarif ediyor. Anlaşmanın 10. maddesinin 3. fıkrasına göre, yerel yönetimler yabancı ülkelerin yerel makamlarıyla işbirliği yapabiliyor. Yerel makamlara, kendi yetkileri dahilinde serbestçe kullanabilecekleri mali kaynaklar da sağlanıyor. http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=20069:yen-chp-uenter-devlet-kariti-anlamayi-benmsed&catid=49:guencel-&Itemid=174 | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ C.tesi Şub. 26, 2011 3:23 pm | |
| 25 Şubat 2011 12 Eylül, Kemalizmi 'sembolik' hale getirdi Prof. Dr. Yılmaz'dan ilginç saptama: 12 Eylül sol hareketi ortadan kardırmasa, CHP halkçı bir çizgiye gelecekti. Sol silinince, Kemalizm, asker elinde semboller dizisine indirgendi... Burcu BULUT/ burcu.bulut@aksam.com.trBoğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Yılmaz, 'Türkiye'de Burjuva Reformasyonu' adlı çalışmasıyla ilgili AKŞAM'a konuştu. 12 Eylül'de 'ağır darbe' vurulan sol hareketin eksikliğinin kaybettirdiklerini yorumlayan Yılmaz, ******'dan-Kılıçdaroğlu'na CHP'deki değişimi, asker-Kemalizm ilişkisi ve yeni İslami kesimi anlattı. İşte Prof. Dr. Hakan Yılmaz'ın sorularımıza yanıtları: - Türkiye'de bir burjuva reformasyonu yaşandığını söylüyorsunuz. Bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? Bu değişimi anlayabilmek için tarihsel köklere bakmak şart. 12 Eylül askeri rejimi Türkiye'den solu kazıdı. Sendikalar kapatıldı, Sendikalar Yasası değiştirildi, işçilerin sendikalaşması zorlaştırıldı. Bu önemli bir şey. Bir siyasi hareketi ortadan kaldırıyor, kadrolarını hapse atıyor ya da sindiriyorsunuz. KEMALİST CUMHURİYETÇİLİK HALKÇI ÇİZGİYE GELECEKTİ - Darbeyle silinen sol tabana ne oldu? İşçiler, kent göçmenleri, yoksullar, Aleviler ve Kürtlerin önemli bir kısmı Kemalizme, Kürt hareketlerine, İslami hareketlere kaydı. Darmadağın oldular ve bugünkü yapının temelleri bu darbeyle birlikte atılmış oldu. - Darbeyle ortadan kaldırılmasa, sol bugün nasıl bir durumda olurdu? Solun CHP'yi de içine alan ana gövdesi, bir tür sol cumhuriyetçiliğine evrilecekti. Kemalist Cumhuriyetçilik; devletçilikten, aşırı milliyetçilikten arınacak daha halkçı, eşitlikçi bir çizgiye gelecekti. Bu da cumhuriyetçiliğin halkla buluşması, halk hareketi haline gelmesi sonucunu doğuracaktı. Bugün CHP'nin ulaşmak istediği noktaya o zamanlar erişilmiş olacaktı. HALK CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMIYOR ÇÜNKÜ... - Ama öyle olmadı... Evet. sol hareket kazınınca, Kemalizm resimlerden, sembollerden, sloganlardan ibaret, klişeleştirilmış, sorgulanmadan kabul edilmesi gereken bir tür semboller dizisi haline geldi. Solla birlikte halkçı ve kapsamlı bir ideolojiye dönüşme eğilimi gösteren Kemalizm, askeri rejim elinde ikonografiye indirgendi. Bu Türkiye'nin yaşadığı en büyük talihsizliklerindendir. Askeri rejim Cumhuriyetin kendi ideolojisini güdükleştirdi. Bunu halka ulaştırabilecek kadrolar tasfiye edildi. Şimdi de diyorlar ki 'Neden insanlar Cumhuriyete sahip çıkmıyorlar?' Sorunun cevabı belli değil mi? SINIFLAR ARASI MAKAS AÇILIYOR - Araştırmada üst ve orta sınıf arasındaki kutuplaşmadan da bahsediyorsunuz... Orta sınıflar, yakın geçmişten bugüne çok yükseldiklerini ve yakın gelecekte daha da yükseleceklerini düşünürken, üst sınıflar, tam tersine yakın geçmişten bugüne ekonomik durumlarının çok kötüleştiği ve yakın gelecekte daha da kötüleşeceği kanısını taşımaktadırlar. Ekonomik beklentiler arasındaki makas çok açılmıştır. Kentsel toplumdaki esas kutuplaşma bu iki sınıf arasında cereyan etmektedir. SEÇMEN DAĞILIMI KOLAY KOLAY DEĞİŞMEZ - 2007'de parti seçmenlerini tespit ettiğiniz 'Orta sınıflar' isimli bir araştırma yaptınız. Bugün bu seçmenlerin profilinde değişiklik olmuş mudur? Böyle değişiklikler kolay kolay olmaz. Aynı taban seçmen bugün yine aynı partilere oy verecektir. Orta Anadolu, Kuzeydoğu Anadolu ve büyük kentlerin kenarlarında yaşayan insanlardan oluşan yüzde 45 oranında orta sınıf kesim var. Seçimlerde yüzde 66'ya yakını AK Parti'ye oy verir, CHP'ye buradan oy çıkmaz. Bu seçmenlerin ikinci tercihi MHP olur. Üst sınıfı temsil eden yüzde 25'lik bir kesim var, daha çok İstanbul, İzmir, Ankara, Adana gibi büyük şehirlerde yaşar. Yüzde 45'e yakını CHP'ye oy verir, ikinci parti olarak BDP gelir. Son olarak yüzde 33'lük bir alt sınıf kesimden söz edebiliriz. BDP gibi Kürt partileri buradan oy alır. BDP'den sonra ağırlıklı olarak AK Parti'ye ve MHP'ye oy verir. CHP'ye ise hiç oy gelmez. İSLAMİ BURJUVA, MERKEZ SAĞA SIĞMADI - Dindar-muhafazakar burjuvanın yükselişi nasıl oldu? Sol hareketin düşürülmesinin İslamcılığın yükselmesinde payı var ama düşünüldüğü kadar doğrusal bir ilişki değil. Yeni İslami aktörler ortaya çıktı. Özalist iktisadi politikaların neticesinde, eskiden Anadolu kentlerinin, taşralarının içine sığınmış, sesi çıkmayan, Erbakancılıkta ifadesini bulan Müslüman kesimin yerini, 1980'li yıllarda yeni bir İslamcı kesim aldı. - Yeni İslamcı kesimle ilgili neler söyleyeceksiniz? Ekonomik açılım içinde yer bulmaya çalışan, daha girişimci, kapitalizmle İslam'ı kafasında ve hayatında birleştirmeye çalışan bir kesim. Bugünkü modern İslami hareketlerin temelini bu kesim oluşturmaktadır. Yeni çıkan bu İslami burjuva, 1980'li yılarda embriyo halindeydi, Fethullah Gülen, Nakşibend” hareketleri çok zayıftı. Varlıklarını merkez sağ partilerin kanatları altında sürdürebiliyorlardı. 1990'lı yıllarda merkez sağ politikalar iflas etmeye, Orta Asya ve Ortadoğu pazarları açılmaya başlayınca, dindar-muhafazakar kesim güçlenmeye ve merkez sağ partisi çatısı altına sığmamaya başladı. - Yeni İslami kesimi neden 'burjuva' diye nitelendiriyorsunuz? Yeni İslami kesim, gelişen ekonomiyle büyümüş, zenginleşmiştir. Bu yüzden eski kapitalist düzeni beğenmemekte ve değiştirmek istemektedir. Bu burjuvazi kesimin amacı her konuda söz sahibi olmak ve 'muhafazakar demokrasi' rejimi kurmak. AK Parti'nin dindar-muhafazakar burjuva reformasyonunun Türkiye'deki siyasi temsilcisi olduğunu söyleyebiliriz. - Türkiye'ye uygun, ideal yaşam biçimi nasıl olmalı? Farklılıklar arasındaki eşitliği hukuk temelinde kurmak gerekir. Hukuk, kimliklerin üzerinde yer almalı. Kamusal alanı bir kimliği öbürlerinin üzerinde egemenlik kurma aracı haline getirmeye çalışırsak, Türkiye'nin başına çok ciddi işler açılır. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Çarş. Mart 02, 2011 4:07 pm | |
| Kılıçdaroğlu: 'NATO'nun Libya'da ne işi var' demem
CHP lideri Londra'da Batı'ya önemli bir selam gönderdi, NATO'nun Libya'ya müdahalesinin önünde durmayacaklarını açıkladı 01 Mart 2011, 21:30 Anadolu Haber
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Libya'ya yönelik olası bir askeri müdahaleyle ilgili olarak, "Hiçbir ülkeye dışarıdan bir müdahaleyi ilke olarak doğru bulmayız. Ama uluslararası camianın duyarlılıklarıyla, olayların çıktığı ülkedeki halkın talepleri örtüşürse yeni gelişmeleri beklemek doğaldır" dedi.
LONDRA-Kılıçdaroğlu İngiltere’nin başkenti Londra’da konakladığı otelde bir basın toplantısı düzenledi. Türk gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "terör örgütü PKK’nın ateşkes ilanını ertelediği açıklaması" ve "hükümet ile PKK arasında görüşme" iddialarına ilişkin bir soru üzerine, şöyle konuştu:
"Çalışmaların, görüşmelerin ayrıntılarını bilmiyoruz. Görüşmeleri yapan hükümet yetkilileri, onların iradesiyle bu görüşmeler oluyor. Dolayısıyla görüşmelerin alt ayrıntılarını bilmediğimiz için yorum yapmakta zorlanıyoruz. Ama arzumuz, Türkiye’de terörün bitmesi, insanların ölmemesi. Eğer PKK, ’ben yeniden elime silah alıyorum’ diyorsa, herhalde Başbakan kamuoyuna bir açıklama yapar. Görüşmeler hangi noktada tıkandı diye Sayın Başbakan’ın açıklama yapması lazım."
Bir gazetecinin, CHP milletvekili Çetin Soysal’ın "Öcalan’ın ev hapsinin mümkün olabileceği" yönünde bir açıklama yaptığını söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Eğer bir yargılama süreci gerçekleşmiş ve bu kesinleşmişse bununla ilgili uygulamanın sürdürülmesi lazım" dedi.
Kılıçdaroğlu, Libya’ya askeri müdahale olasılığına ilişkin bir soruyu yanıtlarken, hiçbir ülkeye dışarıdan müdahaleyi ilke olarak doğru bulmadıklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Ama uluslararası camianın duyarlılıklarıyla, olayların çıktığı ülkedeki halkın talepleri örtüşürse yeni gelişmeleri beklemek doğaldır. İnsanların öldürülmesine 21. yüzyılda insanlar seyirci kalmazlar, baskıcı rejimler olmamalıdır. Demokrasi, insan hakları özgürlükler herkesin hakkıdır. Yoksa gidilip müdahale edilsin ya da edilmesin, bu konuda görüş bildirmek için çok erken."
"TEZKERENİN HANGİ GEREKÇEYLE GELECEĞİNİ GÖRMEK LAZIM" Kılıçdaroğlu, "Türkiye Afganistan’da NATO çerçevesinde asker bulunduruyor. Bunu da bir tezkere sonucunda bulunduruyor. Benzer bir tezkere Libya için gelirse, CHP’nin tavrı ne olur?" sorusuna, "Önce tezkerenin hangi gerekçeyle geleceğini bir görmemiz lazım" karşılığını verdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, NATO çerçevesinde olursa ve konu parlamentoya gelirse, durumun değerlendirileceğini ifade ederek, "Önce Sayın Başbakan imza atacak mı atmayacak mı, kabul edecek mi etmeyecek mi, hangi gerekçeyle kabul, hangi gerekçeyle reddedecek, bunu görmemiz gerekiyor" dedi.
"Siz de NATO’nun Libya’da ne işi var der misiniz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "(NATO’nun Libya’da ne işi var) diye bir cümleyi ben kurmam" dedi. Türkiye’de yetkililerin kendi içinde görüşmeleri yapması ve Başbakanı bilgilendirmesi gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Geçmişte de Sayın Başbakan Rasmussen’e karşı çıkmıştı hatırlarsanız, sonra gitti imza attı. Şimdi iradesini açıkça söyledi, önümüzdeki süreci göreceğiz" diye konuştu.
"ERBAKAN RENKLİ BİR KİŞİYDİ" Saadet Partisi Genel Başkanı ve eski başbakanlardan Necmettin Erbakan’ın vefatına ilişkin ise Kılıçdaroğlu, Erbakan’ın Türk siyasetinde önemli bir isim olduğunu söyledi. Başbakanlığı döneminde Erbakan’ın Türkiye’ye hizmet ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
"Dünya görüşlerimiz farklıydı. Belki ortak paydamız, onun millici olmasıydı. Kendisi siyasette kararlı bir çizgi hep gösterdi. Umuyoruz, ondan sonraki çalışma arkadaşları aynı kararlılığı sürdürmüş olsunlar. Siyasal İslamı Türkiye’de gündeme getiren, konunun arkasında kararlılıkla duran renkli bir kişiydi."
"TÜRKİYE, AB SÜRECİNE HIZ VERMESİ GEREKİYOR" Kemal Kılıçdaroğlu, Londra’daki temasları çerçevesinde görüştükleri yetkililerin kendilerine Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin yavaşlamasından kaygı duyduklarını ilettiklerini belirterek, "Biz de aynı kaygıları paylaştığımızı, Türkiye’nin AB sürecine mutlaka hız vermesi gerektiğini söyledik. İlk Ankara Anlaşması’nı ikinci genel başkanımız İsmet İnönü’nün 1963 yılında imzaladığını, bu süreci büyük bir dikkatle takip ettiğimizi, yavaşlamanın bizi de kaygılandırdığını aktardık" dedi.
Görüştükleri yetkililere AB’yle ilişkilerin yavaşlamasının sadece Türkiye’yle ilgili bir olay olarak görülmesinin doğru olmayacağını söylediklerini belirten Kılıçdaroğlu, AB yetkililerinin de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesini, Türkiye’ye karşı çifte standart uygulamalarının doğru olmadığını belirtti. Kılıçdaroğlu, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin tutumunu eleştirdiklerini kaydetti.
Yeni CHP’nin Türkiye’deki alışık olunan söylemleri büyük ölçüde bozduğunu ve bozmaya devam etiğini savunan Kılıçdaroğlu, Londra’da yaptıkları görüşmelerin de bu ezberleri bozma sürecinin devamı olduğunu söyledi.
"ORTADOĞU HALKLARI TÜRKİYE’NİN BATILI KİŞİLİĞİNE ÖZENİYOR" Temasları sırasında Kuzey Afrika’daki olayları ve Türkiye’nin model ülke olup olmayacağıyla ilgili sorularla karşılaştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, Ortadoğu haklarının Türkiye’nin Batılı kişiliğine özendiğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, 21. yüzyılda demokrasi ve özgürlüğün artık bütün toplumların hakkı olduğunu ifade ederek, "Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, dünyanın değişik yerlerinde insanlar özgürlük ve demokrasiyi istiyorlarsa, insan haklarının daha fazla gelişmesini istiyorlarsa, gelişmesini tamamlayan ülkelerin buna katkı vermesi gerektiğini söyledik. Türkiye özü itibarıyla demokrasiyi özümsemiş, yönünü Batı’ya çevirmiş olan bir ülkedir. Laikliği benimsemiştir, inançlara saygılıdır" diye konuştu.
Görüşmelerde Türkiye’deki sorunların da gündeme geldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Medya üzerindeki baskıları dile getirdik. Medya üzerindeki baskıları dikkatle izlediklerini ifade ettiler. Bu arada yüzde 10 barajı konusundaki düşüncelerimiz soruldu. Yüzde 10 barajının demokrasinin sağlıklı çalışması açısından ciddi bir engel oluşturduğunu, halkın iradesinin parlamentoya tam yansıtmadığını, barajın 12 Eylül ürünü bir yasa olduğunu ve bunun değiştirilmesi konusunda CHP’nin kanun teklifi verdiğini fakat AKP tarafından bunun kabul edilmediğini ifade ettik."
3. YOL PROJESİ Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik 3. yol söylemleriyle ilgili kendilerine sorulan sorulara ilişkin de şunları söyledi:
"Biz 3. yol söylemine İngilizlerin yabancı olmadığını, İngiliz İşçi Partisi’nin de böyle bir söylem geliştirdiğini ama bizim bir farkımız olduğunu ifade ettik. Doğu ve Güneydoğu’da mevcut iktidarın ve bugün muhalefette olan bir partinin etnik kimlik ve inanç temelli bir siyaset yaptığını, bizim etnik kimliğe ve inanca saygı gösterdiğimizi ama o bölgeye 3. yol olarak girdiğimizi, o bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel sorunlarını çözmek için gittiğimizi ifade ettik."
Kendilerine yöneltilen yoksullukla ilgili sorular üzerine de Kılıçdaroğlu, "Onlara aile sigortasını anlattık. Aile sigortasını yoksulluğu ortadan kaldırmak için yeni bir proje olarak ortaya attığımızı ve bunun kamuoyunda tartışıldığını ifade ettik" dedi.
Kılıçdaroğlu, Londra’daki temasları çerçevesinde bu sabah "Centre for European Reform" adlı düşünce kuruluşunun toplantısına katıldı, ayrıca İngiliz basın-yayın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. CHP Genel Başkanı bu akşam London School of Economics (LSE) Üniversitesinde bir konuşma yapacak.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Paz Mart 20, 2011 1:40 pm | |
| Gandi'nin kurmayları 27 Mart'ta ABD yolcusu 12 Haziran genel seçim sürecine girildiği şu günlerde CHP'nin yurtdışı ataklarına bir yenisi daha ekleniyor.
Daha önce Avrupa'ya giderek CHP'nin bakış açısını ve partideki değişimi anlatan CHP üst yönetimi bu kez de ABD yolcusu. 27 Mart'ta 5 gün sürecek ABD ziyareti'ne CHP Genel Başkan Yardımcıları Osman Korutürk, Gülsün Bilgehan, Umut Oran, Faik Öztrak ile PM üyesi Faruk Loğoğlu katılacak. Daha önce CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye ziyareti gündeme gelmiş, ancak Gandi gitmeyeceğini açıklamıştı. Kılıçdaroğlu yakın çevresine 'Seçim öncesi benim içinde olduğum bir Amerika gezisi iç politika gündemine oturur ve 'ABD'ye icazet almaya gitti' yorumlarına bile yol açabilir' sözleriyle anlatmıştı. CHP heyeti Washington'da üniversiteler, düşünce kuruluşları, Türk dernekleri ve ABD yönetiminden bazı isimlerle görüşecek. CHP heyeti çeşitli toplantılara katılacak ve ikili temaslar çerçevesinde görüş alışverişinde bulunacak. Görüşmelerde CHP heyetinin çantasında, 'Türkiye'deki genel seçim süreci, yargı ve basının son konumları, Ortadoğu'daki gelişmeler ve Arap dünyasındaki isyan dalgası' gibi konuların yer aldığı öğrenildi. A. Rezzak ORAL / ANKARA - Akşam 19 Mart 2011
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ C.tesi Nis. 02, 2011 4:47 pm | |
| CHP’nin ABD seferi: Onu alma, beni al! 01.04.2011 - 08:39 Yazdır Arkadaşına gönder Cumhuriyet Halk Partisi ‘imaj tazelemek’ için soluğu ABD’de aldı. Amerikalı yetkililerle ve çeşitli düşünce kuruluşlarıyla temasta bulunan CHP’liler ‘biz kimseden icazet almayız’ deyip AKP’yi ABD’ye şikayet ettiler.
Genel Başkan Yardımcıları Osman Korutürk, Gülsün Bilgehan, Umut Oran ve Faik Öztrak ile Genel Başkan Danışmanı ve Parti Meclisi üyesi Faruk Loğoğlu’dan oluşan CHP heyeti Washington’daki temaslarını tamamladı. Üç gün süren ziyaret boyunca CHP’yi ABD’ye “tanıtmak” için çabalandığı vurgulanırken, aslında “Yeni CHP”nin ısınma turları olarak değerlendiriliyor.
Heyetin ilk randevusu, ABD Temsilciler Meclisi eski Dış ilişkiler Komitesi Başkanı Demokrat Partili Howard Berman’laydı. Heyet, Berman’ın yanı sıra ABD’de 2000 yılında düzenlenen başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti’nin başkan yardımcısı adayı Senatör Joe Lieberman, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Ileana Ros-Lehtinen, ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft ve Ortadoğu Danışmanı Herro Mustafa ile görüştü. Ayrıca düşünce kuruluşu Center for American Progress’in Başkanı John Podesta ile de dörüşme yapıldı ve burada basın mensuplarıyla bir araya gelindi.
Son gün ise Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa Kıdemli Direktörü Elizabeth Sherwood-Randall ve ABD Kongresi’ndeki Türk Dostluk Grubu Eşbaşkanları Ed Whitfield ile Virginia Foxx ile görüşmeler yapan heyet, ABD Savunma Bakanlığında da temaslarda bulundu, Türk Dostluk Grubunun eski eşbaşkanı Robert Wexler ile bir araya geldi. Daha sonra Washington’daki düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezinde (CSIS) konferans veren heyet, Türk Politika Merkezi tarafından Fairfax Oteli’nde düzenlenen resepsiyona da katıldı.
‘İcazet almayız, ama verseniz de fena olmaz’ CHP heyetinin ABD temaslarında öne çıkan konu, AKP’nin Türkiye’yi bölgede ve dünyada zor durumda bıraktığı iddiası ve ABD’nin AKP’ye karşı tavrını değiştirip değiştirmeyeceği oldu.
İlk gün basın mensuplarının sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk, “CHP’nin yanlış tanıtıldığını” iddia ederek şunları söyledi:
“Bir de tabii ki burada CHP’nin tanıtılışı da var; ’Bu parti gelişmelere karşıdır, AB’ye taraftar değildir, NATO ile ilişkilerin ilerlemesinden yana değildir’ gibi CHP’nin aleyhindeki çevreler tarafından bu tür şeyler söylenmiş. CHP’ye taraftar olmayan çevrelerin burada ve Avrupa’da CHP’yi kötü tanıtmak ve aleyhte propaganda yaparak dış desteği kendi üzerine çekmek, başkasından da o dış desteği almak üzere faaliyet yaptığını burada çok açık şekilde görüyoruz. Kendi politikalarımızı anlattıkça, çözüm önerilerimizi söyledikçe, bunun karşı tarafta çok büyük ilgi ve aynı zamanda heyecan yarattığını görüyoruz. Neticede biz Türkiye’de iktidara talibiz ve iktidar için güvenilir bir alternatifiz.”
CHP’nin ABD için güvenilir bir alternatif olup olmadığı yönündeki bir soruya, “Biz ABD için değil Türkiye için alternatifiz” cevabını veren Korutürk, ABD’nin AKP’ye başta verdiği desteğin devam edip etmediği hakkındaki bir soruya ise, “Demokrasi konusundaki kaygılar, Türkiye’deki uygulamalardan doğan kaygılar, Ortadoğu’da meydana gelen hadiseler gibi konular ABD’de bir arayış uyandırmış gibi gözüküyor.” yanıtını verdi. Korutürk, ABD’nin nasıl bir arayışa girdiği konusunda ise yorum yapmadı.
“CHP’nin kimseden icazet almaya ihtiyacının olmadığını” vurgulayan Korutürk, bugüne kadar CHP’nin imajını başkalarının yaptığını, partilerine dönük “Bu adamlar katıdır, jakobendir, ultra nasyonalisttir, darbe taraftarıdır, durgundur, gelişmelere taraftar değildir” gibi söylentiler yerine artık kendi imajlarını kendilerinin yapacağını belirtti.
CHP'den ABD’ye: AKP aramızı bozuyor Türk Politika Merkezi tarafından Fairfax Oteli’nde düzenlenen resepsiyonda da konuşan Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk, muhataplarının “hükümetin göreve başladığı sırada yeniliklere açık ve büyük harekete yönelik çok ümit verdiğini, ama şu anda gelinen noktada bu ümitlerin gerçekleşmediğini gördüklerini söylediklerini” söyledi.
Korutürk ABD’lilerin, “Hem iç hem dış politikada hükümetin durduğu nokta tereddütler uyandırıyor, biz bunu yakından takip ediyoruz ve anlamaya çalışıyoruz ama başlangıçta vermiş olduğu ümidi göremiyoruz” dediğini kaydederken, “Biz kendi partimizin iç ve dış politika, ekonomi hakkındaki görüşlerini anlatıyoruz. O zaman bizim Türkiye’nin yönetiminde alternatif olarak ortaya çıktığımızı anlamış oldukları izlenimi aldık.” dedi.
Bir diğer genel başkan yardımcısı Umut Oran da, ABD ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin son 9 yılda kötü bir noktaya geldiğini söyleyerek, “Eskiden iki ülke olarak stratejik ortaklık konumundaydık, sonra model ortaklık denilen kavram oldu ama esas ortaklık karşılıklı bir şeylerin paylaşıldığı, dayanışma ve karşılıklı alışverişin olduğu bir süreçtir. Son 9 yıla baktığımızda ekonomi, siyaset, dış politika ve sosyal anlamda ABD-Türkiye ilişkilerinin esasında ortaklık kavramından çıktığını belirtmek istiyorum. İlişkiler çıkmaz sokağa girmiş durumda” dedi.
ABD’de Türkiye’ye karşı “belli bir önyargı oluştuğunu” da söyleyen Oran, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin “ilerleyeceğine gerilediğini” iddia ederek “Bu üzücü bir şey” dedi. Ayrıca dış politikada da son dönemdeki Hamas, İran, İsrail ve Ermenistan ile ilişkiler ve Ortadoğu’daki gelişmelerin Türkiye’ye karşı bakışı olumsuz etkilediğini savundu.
Oran sözlerini şöyle bitirdi:
“Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi gerileme söz konusu. CHP olarak Türkiye’nin içindeki sorunları tekrar çözme yolunda irademizi ortaya koyuyoruz, aynı zamanda dış politikada, AB üyeliği sürecini ileriye taşıyacağımız gibi kendi bölgemiz ve ABD ile ilişkilerimizi yeniden gözden geçirip, daha iyi seviyeye ve hakikaten ‘yurtta barış, dünyada barış’ söylemine oturtmayı planlıyoruz.”
Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak da, “ziyaretin son derece olumlu ve faydalı geçtiğini” söylerken, “CHP olarak sadece ABD’de değil, Avrupa, Uzak Doğu ve Ortadoğu’da bu tür temasları sürdüreceklerini ve olaylara dair kendi bakış açılarını anlatacaklarını” belirtti.
(soL - Haber Merkezi)
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Paz Nis. 03, 2011 7:23 pm | |
| Amiral G. Stavridis
Bülent ESİNOĞLU
Bu ismi önümüzdeki günlerde sıkça işiteceğiz.
NATO’nun Libya saldırısını yönetecek komutan. Biraz daha açarak söylersek, Türk subayına ve askerine kumanda edecek komutan.
İncirlik, Dalaman ve Urla Üslerinin yöneticisi bu komutan olacak.
Daha net söylersek, Yunanlı komutan Türk askeri Libya’ da savaşırken, bundan emir alarak Libyalı sivilleri ve askerleri öldürecek.
Kadere bak… Düşmanımız ile birleşip, dost Libya halkının canına kıyacağız.
Şimdi emperyalist mahfillerde, Libya’ya kara harekâtı planlanıyor. Türk ve Arap askerlerinden kurulu, kara ordusunu Libya’ya sokmaya çalışıyorlar.
Türkiye’deki seçimlerin hemen ardından kara harekâtı başlayacak.
Muhteremler kara harekâtında da, kendi askeri yerine gene Müslüman-ı Müslüman-a kırdırmayı planlıyorlar. Türkiye’den ağırlıklı olmak üzere, Mısırdan bin asker, elli altmış asker de diğer Arap ülkelerinden devşirip, uluslar arası güç deyip, Libya’ya kara harekâtı yapacaklar.
Ortodoksların katılmadığı tam bir Hıristiyan harekâtı.
Gurkalar Müslüman, komutanları Hıristiyan.
Gülen Harekâtının başardığı dinler arası diyalog, olsa olsa böyle olur.
Operasyon medyası kara harekâtının da, bir demokrasi harekâtı olduğu konusunda elbette Türk halkını ikna eder. Ve Mehmetçiğin Kurtuluş Savaşında kazandığı itibardan da yeterince yararlanırlar.
Sivil toplum kuruluşları Libya halkının üzerine düşen her bombayı büyük mutluluk ve demokrasi başarısı olarak üyelerine anlatır.
Yalnız Kurtuluş Savaşında ve öncesinde şöyle bir durum vardı.
O zaman ki sivil toplum kuruluşları, vatanı savunmak ve düşmanı def etmek üzere kuruluyor ve bu yönde çalışıyorlardı. Kuvva-i Milliler, Müdafaa-i Hukuklar hep bu maksatla vardılar.
Şimdi ise, milleti dağıtmak, devleti yıkmak, emperyalizmi uluslar arası ilişki gibi göstermek için varlar. Hele hele partileri birer sivil toplum örgütü olarak sayarsak, onlar da Meclisten Libya’ya Hıristiyanlar ile birlikte çıkarma yaptılar.
Kendisinin Müdafaa-i hukuk geleneğinden geldiğini savunan Cumhuriyet Halk Partisine Haçlı ile beraber hareket etmek ne kadar yakışıyor, onu önümüzdeki seçimlerde, seçmenine anlatacaktır.
CHP sadece bu son haçlı seferine iştirak etmeseydi, önümüzdeki seçimlerde AKP’nin oylarını en az %5 azaltabilirdi. Hani diyor ya, “AKP’den kurtulmak” için oyları bölmeyelim diye… Libya konusunda dik durmuş olsaydı, başkalarına muhtaç olmadan bunu sağlayabilirdi.
Demek ki, aslında bizim “CHP’den kurtulmak” gibi bir sorunla karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkmaktadır.
Böyle deyince CHP’li dostlarımız bize, bari gidip AKP’ye oy verin diyorlar. Sanki mevcut partilerden başka ülkenin çıkış yolu yokmuş gibi. Sanki CHP’nin AKP’den bir farkı varmış gibi.
Zaten bu ülke şimdiye kadar bu Amerikancı partilere kendini mahkûm sandığından dolayı bu günlere geldi.
Türk halkı seçimlerden sonra kendi kaderine el koyması gerektiğini daha yakıcı bir şekilde hissedecektir.
Cumhuriyet Güçbirliği’nin bağımsız üyelerinin Meclise girmesi bu durumu hızlandıracak bir olgudur.
3.4.2011,bulentesinglu@gmail.com
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ Paz Nis. 03, 2011 7:27 pm | |
| 27 Mayıs 2010 tarihinde Şahin Alpay, ZAMAN gazetesindeki köşesinde “İshak Alaton'un gözüyle CHP'de yeni dönem” başlıklı yazısında şunları söylüyor:
Alarko Holding'in Başkanı İshak Alaton, zekâsına ve tecrübesine büyük saygı duyduğum bir avuç insandan biridir. O sadece Türkiye'nin en başarılı işadamlarından biri değil, aynı zamanda çok az sayıdaki entelektüel niteliklere sahip işadamından biridir. Onunla otuz yıla yaklaşan bir dostluğumuz var. Diyebilirim ki bu dostluğun temelinde, ikimizin de bir süre İsveç'te yaşamış ve orada gözlediğimiz şekliyle sosyal demokrasiye yakınlık ve takdir duymamız vardır... Beni Kasım 2002'den itibaren Zaman'da yazmaya teşvik edenlerin başta geleni İshak Bey'dir. Zaman'ın Türkiye'deki siyasi kamplaşmaların aşılmasındaki olumlu rolünü görmüş ve benim bu çabaya katkı vermemi kuvvetle desteklemiştir…
İshak Bey'in okurlarımla paylaşmak istediğim görüşleri şöyle:
"Tayyip Bey, bir mucize gerçekleştirdi. 2001 yılında kurduğu parti, Adalet ve Kalkınma Partisi 2002'de iktidara geldi. Böyle bir şey tarihte ilk kez yaşanıyordu. Bu parti 2002-2005 arasında çok önemli reformlar yaptı, Türkiye'ye hem ekonomide, hem demokraside çok şey kazandırdı...
"2005'ten sonra AKP'nin hızı kesildi, çünkü askeri darbe girişimlerine, kapatma davasına maruz kaldı... Demokrasiye kasteden darbe tertipleri Taraf gazetesi tarafından art arda ifşa edilmeseydi, Türkiye büyük badireler yaşayacaktı. Taraf gazetesi ülkenin kaderini değiştirdi. Kıymeti ileride daha iyi anlaşılacak, tarihi yazılacaktır...
"CHP'ye gelince: Bu partiye en büyük kötülüğü Deniz ****** yaptı. Eğer başarılı olamadığını görüp koltuğunu terk etmiş olsaydı, Türkiye'nin kaderi çok farklı olurdu. Şimdi CHP'den beklentilerimiz çok büyük. Batılı anlamda bir muhalefet partisi olmasını istiyoruz. Bu şu demek: İktidarın olumlu icraatına cesaretle ve efendilikle destek vermek, yanlışlarını da sadece eleştirmekle kalmayıp, izlenecek doğru politikaların ne olduğunu söylemek... Eğer yeni CHP yönetimi bunları başarırsa Türkiye rahatlayacaktır. O zaman CHP iktidar alternatifi olacak; AKP de, artık çağdaş bir muhalefetle karşılaşacağı için yeniden atılım yapacak, iki parti arasındaki rekabet Türkiye'yi kanatlandıracaktır... O zaman Kıbrıs, Kürt, laiklik sorunlarımız hallolacak, Türkiye AB üyeliğine ulaşacaktır...
"Sayın Kılıçdaroğlu, yoksullukla mücadelenin ancak ekonomik büyüme ile, pastayı büyütmekle mümkün olabileceğini söylemeli... Kürt'e Kürt, Alevi'ye Alevi deme cesaretini kendinde bulmalı... CHP'nin geleceği hakkında iyimserim. Kadrosuna aldığı Faik Öztrak, Umut Oran gibi yeni isimlerden çok ümitliyim. En büyük atılımı yapma vakti geldiğinde Kemal Derviş'i de yanına alabilmelidir diye düşünüyorum…"
İshak Alaton'un Türkiye siyasetindeki yeni dönemle ilgili görüşleri özetle böyle. Ekleyebileceğim husus şu: Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, asker ve yargı vesayetine kanat germekten vazgeçsin, "Ergenekon avukatlığı"nı terk etsin, halkın dertlerine demokratik düzen içinde çözüm arasın, ülkeye çok büyük bir hizmette bulunur ve er geç iktidara gelir.
| |
| | | | CESEDE DÖNÜŞMÜŞ CHP KEMALİZMİ | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|