AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
latif
Mesaj Sayısı : 20 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 29/09/10
| Konu: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Paz Ekim 03, 2010 11:11 am | |
| KAZA MI, İHMAL Mİ, SUİKAST MI?
Helikopter kazasında yaşamını yitiren BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü üzerindeki sis perdesi yoğunlaşıyor. Enkaz bölgesini inceleyen ekip, 'milyonda bir olacak kaza' değerlendirmesi yapmıştı. TBMM Helikopter Kazasını Araştırma Komisyonu ise 'Turkcell ve Avea'nın gönderdiği kapsama alanı haritalarının dikkate alınmadığını' tespit etti.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan kaza ile ilgili kuşkular güçleniyor. Devlet Denetleme Kurulu'na verilen kaza raporu uzmanların olaya ilişkin kuşkularını netleştirdi. Ekipte yer alan pilot Volkan Sürmeli, 'Milyonda bir bile olmayacak hataların tamamı bu helikopterde yoğunlaşmış' sözleriyle şüphelerini dile getirdi. Kazaya dair son çarpıcı tespit ise Meclis Kaza Araştırma Komisyonu'ndan. Komisyon, kaza sonrası, Turkcell ve AVEA’nın gönderdikleri ve enkazın yerine işaret ettikleri kapsama alanı haritalarının, yeterince dikkate alınmadığını ortaya çıkardı. Çalışmalarını tamamlayarak rapor yazımı aşamasına gelen TBMM Helikopter Kazasını Araştırma Komisyonu’nda ön kanaat olarak “kaza noktası sayılabilecek bir yerin 800 metrelik bir alan işaret edilerek belirlendiği, buna rağmen enkaza ulaşılmasında gecikme yaşandığı” görüşünün oluştuğu öğrenildi. CHP’li komisyon üyesi Tacidar Seyhan, bu tespite raporda yer verilmesini AK Partililer de dahil olmak üzere tüm komisyon üyelerinin desteklediğini belirterek, “Her iki GSM şirketinin kaza akşamı gönderdikleri haritalara göre helikopter şans eseri o bölgede her ikisinin de çektiği bir alana düşmüş. 15 kilometrekarelik bir yay içinde sadece helikopterin enkazının da bulunduğu 800 metrelik bir alanda telefonlar çekiyor. O haritalar ya doğru okunamadı ya da bir koordinasyon ve yönetim zafiyeti yaşandı. Yazık. Bu bir skandaldır. Eğer o haritalar doğru okunabilseydi, en azından muhabir arkadaşımız İsmail Güneş belki kurtarılabilirdi” dedi. Seyhan, skandal olarak nitelendirdiği bu durumla ilgili raporda herhangi bir suç duyurusuna yer verilip verilmeyeceği sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Komisyonda bu yönde yani kazanın nokta sayılabilecek şekilde yerinin önceden belirlebildiği buna rağmen bulunmasında gecikme yaşandığı ön kanaati oluştu. Ancak henüz raporumuzun sonuç bölümünü metin haline dökmüş değiliz. Suç duyurusuyla ilgili konu kendi aramızda yapacağımız değerlendirme sonucu netleşir. Ancak benim kanaatim, kurtarma çalışmalarını yürütenler ya GSM şirketlerinin gönderdikleri haritaları okuyamamışlar ya da yönetim zafiyeti sergilemişler. Burada temel sorumluluk kurtarma faaliyetlerinin başında olan ve koordine eden Kahramanmaraş Valiliği’ndedir.”
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Paz Ekim 03, 2010 11:28 am | |
| Yukarıdaki satırlara eklenmesi gerekn notlar: Kısa bir müdet önce, İngiliz Kadıyanî Lord Ahmet'in davetiyle İngiltere'ye gidiş ve "anlaşamadan" dönüş. Bu Lord Ahmet, Fetullah'ın ruh ikizi desek yeri. Diyalogcuların Londra ayağı. (Londra davetinde yaşananları o geziye katılan genel başkan yardımcısından dinleyerek. Bizce BBP'liler bunu üzerinde durmalı ve neler konuşulduğunun detaylı açıklamaları kaamuoyuyla paylaşılmalı) Kaza esnasında yapılan, "yaralılar bulundu ve Kayseri'ye görtürülüyor!" yayını ki, cesetleri bulan köylüleri o an yola çıkmaktan alıkoyuyor. Bu haberin asker kaynaklı olduğu yalanı ki, Kayseri Valisi'nin açıklamalarıyla polis kaynaklı olduğu açığa çıktı. Kazayı duyan ve haliyle bölgeyi de en iyi bilenler olarak ormancılar, Orman Bölge Müdürlüğü kantininde, "Kaza olsa olsa Keş dağında olmuştur, boş yere Berit'te filan arıyorlar!" diye kendi kendilerine durum değerlendirmesi yaparken... Mfaya kanunudur, taziyeye ilk gelen tetiği çekmiştir. Fetullah yaptığı açıklamalarla suç üstü oldu aslında. her türlü sokak gösteriisine karşı olan Fettoş, ilk defa bu hadise karşısında BBP'li gençlerin sokağa dökülmeleri yolunda telkinlerde bulundu. Kime karşı? yaralılar Kayseri'ye götürülüyor diye iftira attıkları askere karşı. Hadiseyi genel tablo ile beraber değerlendirdiğinizde, karşınıza, emperyalizmin ülke içinde partiler üzerinde yaaptığı operasyonun ilk ayağının Yazıcıoğlu'na karşı gerçekleştirildiği çıkar. Son tahlilde vatansever ve emperyalizmin tuzağınaa gelmeyecek biir adam. partisinin başında durması, potansiyel br tehdit. Kullanılacak ve kontrol altıa alınabilecek bir açığı da yok. Yıpranan RTE karşısına güçlü bir aday olarak çıkabilir, anlaşmaya da bir türlü yanaşmıyor ki, tasfiye edilmesi ancak böyle bir hadiseyle olabilirdi. Sonrasında malum, ******, Erbakan derken şimdi de Bahçeli'nin adı ve paartisi ağızlarda. En küçük biir millî duruş gösterene tahamülleri yok adamların. Cinayetlere imza atacak kadar gözlerini karartmışlar. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Çarş. Ekim 20, 2010 7:54 pm | |
| Adli Tıp'tan Yazıcıoğlu ile ilgili şok iddia
Tarih, 25 Mart 2009... BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopter Kahramanmaraş'ta düştü. 20 Ekim 2010, 21:15 Anadolu Haber
Kazada Yazıcıoğlu ile birlikte 6 kişi hayatını kaybetti. Olayın ardından kaza ve suikast iddiaları üzerinde duruldu. Konu hakkında bomba etkisi yaratan gerçeğe ise TAKVİM ulaştı. BBP lideri ve beraberindekiler, kazadan önce havada "korbonmonoksit gazından" zehirlendi... YÜZDE 26 KORBONMONOKSİT
Skandal, Devlet Denetleme Kurulu'nun talebi üzerine Adli Tıp Kurumu'nun 1 yıl aradan sonra yeniden inceleme yapması sonucu patlak verdi. Adli Tıp, Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerden alınan "şahit numuneleri"ni mercek altına aldı. Adli Tıp Kimya İhtisas Dairesi'nin 7 Temmuz 2010 tarihli raporunda, BBP liderinin kanında yüzde 13, pilot Kaya İstaktepe'de yüzde 26, gazeteci İsmail Güneş'te ise yüzde 27 oranında karbonmonoksit gazı tespit edildiği belirtildi. PİLOT KENDİNDEN GEÇTİ
"Zehirlenmeler dışındaki ölümlerde" kanda negatif çıkması gereken karbonmonoksit değerinin yüksek oranda çıkması, hekilopterin "sabatoj" sonucu düştüğü ihtimalini güçlendirdi. Çünkü pilotun kanındaki karbonmonoksit oranı, Yazıcıoğlu'dan 2 kat fazlaydı ve pilotun hemen arkasında oturan Güneş'in kanındaki karbonmonoksit oranı da pilotunki gibi yüksekti. Uzmanlara göre, karbonmonoksit soluyan pilot Kaya İstektepe, tıpkı soba zehirlenmelerinde olduğu gibi kendinden geçti. Kontrolden çıkan helikopter de dağa çakıldı. GÜNEŞ DE BAYILMIŞTI
Uzmanlar, gazeteci İsmail Güneş'in, kazadan yaklaşık 20 dakika sonra yardım istemesini ve nerede olduğunu bilmemesini de zehirlenmeye bağladı. Uzmanlara göre, Güneş zehirlenmenin etkisiyle tıpkı pilot gibi baygınlık geçirmişti ve uyandığında kaza çoktan olmuştu. SİYANÜR ÇIKMADI YANMA YOK
Adli Tıp raporunu değerlendiren kaza kırım uzmanları, helikopterde karbonmonoksit zehirlenmesinin, helikopterin yanarak düşmesi yada kazadan sonra yanması sonucunda oluşabileceğini açıkladı. "Ölümlerin yanmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı" da, Adli Tıp'ın siyanür testiyle belirlendi. Negatif çıkan siyanür sonuçları, ölümlerin "yanma sonucu olmadığını" ortaya koydu. Bu da, kazayla ilgili sabotaj ihtimalini güçlendiren başka bir unsur oldu. Müfettişler şimdi, olayın suikast olduğu ihtimalini güçlendiren karbonmonoksit gazının helikoptere nasıl yayıldığını çok yönlü bir şekilde araştırıyor. ENKAZ 47 SAATTE BULUNMUŞTU
Helikopter kazasında BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, İHA muhabiri İsmail Güneş ve pilot Kaya İstek tepe dışında, BBP Sivas İl Başkanı Erhan Üstündağ, BBP Sivas İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı ve BBP Belediye Meclis Üyesi adayı Murat Çetinkaya da hayatını kaybetmişti. Düşen helikopterin enkazına ise olaydan 47 saat sonra ulaşılmış ve kötü hava şartlarının da etkisiyle tam bir "kurtarma rezaleti" yaşanmıştı. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ C.tesi Ocak 29, 2011 6:54 am | |
| Yazıcıoğlu kazasında şok skandal! İlk İncelemede " Kanda Karbonmonoksit yok" diyen Adli Tıp, DDK 'nin istek testinde rastlayabildi. iletisi İleti gönderdiğiniz grup bir Usenet grubudur. Bu gruba ileti gönderdiğinizde İnternetteki herkes e-posta adresinizi görecektir. Yanıt iletiniz gönderilmedi. Yayınınız başarılı oldu İptal Et Gönder İptal et Gönderen: Kime: Cc: İzleyen: Cc Ekle | İzleyen Ekle | Konuyu Düzenle Konu: Doğrulama: Doğrulama amacıyla, lütfen aşağıdaki resimde gördüğünüz karakterleri veya erişilebilirlik simgesini tıkladığınızda duyduğunuz rakamları yazın. Gönder İptal et İstanbul - Haber Bilgi Yorum Profili göster Şu dile çevir: Çeviri (Orijinali Görüntüle) Diğer seçenekler 28 Ocak, 17:34 Kimden: İstanbul - Haber Bilgi Yorum <istan...@istanbulbilgi.com> Tarih: Fri, 28 Jan 2011 17:34:54 +0200 Yerel: Cuma 28 Ocak 2011 17:34 Konu: Yazıcıoğlu kazasında şok skandal! İlk İncelemede " Kanda Karbonmonoksit yok" diyen Adli Tıp, DDK 'nin istek testinde rastlayabildi. Yönlendir | Yazdır | İleti dizisini görüntüle | Aslını göster | Bu iletiyi bildir | Bu yazarın iletilerini bul Yazıcıoğlu kazasında şok skandal! 28-01-2011 / takvim http://www.toplumsalhafiza.com/image/haber/2010/09/24/Resim_128531304... P Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği kazadan sonra rapor hazırlayan Adli Tıp Kurumu şok bir skandala imza attı. İlk incelemesinde, 'Yazıcıoğlu ve Üstündağ'ın kanında karbonmonoksit yok' diyen Adli Tıp, zehire, ancak Devlet Denetleme Kurulu'nun şüphesi üzerine yaptığı ikinci testte rastlayabildi! Hatalı raporlarıyla çoğu zaman tartışma konusu olan Adli Tıp Kurumu'nun, helikopter kazasında hayatını kaybeden BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili de skandal hatalar yaptığı, Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) raporuyla ortaya çıktı. BAKMADILAR BİLE Adana Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, Yazıcıoğlu'yla beraber kazazedelerin kan, iç organ parçaları ve idrarlarında "toksikolojik inceleme" yaptı. Yani, zehir olup olmadığına baktı. Yazıcıoğlu ve Erhan Üstündağ'a ilişkin düzenlenen 10.04.2009 tarihli ek raporlarda "1-Kanda Alkol (Etanol-Metanol) ve CO (karbonmonoksit) bulunmadığı, kan, iç organ parçaları ve idrarda aranan uyuşturucu ve toksit maddelerden hiçbirinin bulunmadığı" tespiti yer aldı. Ancak diğer 4 kazazedenin kanlarında karbonmonoksitin var olup olmadığına bile bakılmadı. Bu raporu inceleyen DDK uzmanları, çelişkinin nedenini sordu. Gelen sözlü yanıtta, "Yazıcıoğlu ve Üstündağ'ın kanında karbonmonoksit olmadığına ilişkin ifadenin 'sehven', yani yanlışlıkla" raporda yer aldığı belirtildi. Bu kez kan örnekleri İstanbul Adli Tıp'a gönderildi. Buradaki 07.07.2010 tarihli raporda ise Yazcıoğlu'na ait kan örneğinde yüzde 13,1, pilot Mustafa Kaya İstektepe'de yüzde 26,6, Erhan Üstündağ'da yüzde 21,8, Yüksel Yancı'da yüzde 8,5, Murat Çetinkaya'da yüzde 10.1, İsmail Güneş'e ait kan örneğinde de 27,0 karbonmonoksit bulunduğu belirtildi. Ancak skandallar bununla da bitmedi. Adli Tıp, en yüksek karbonmonoksit oranının, kaza sonrası hayatta kalan gazeteci İsmail Güneş'e ait olmasını şu skandal ifadelerle anlattı: "Kaza sonrası açık ortamda bulunan ve belli bir süre şuurlu yaşayan kişinin kanında yüzde 27 karbonmonoksit tespit edildiğine göre, kandaki zehir oranının kaza anında yüzde 50-60 olması gerekir. Ancak 50-60 aralığı ölüm sınırı olduğuna göre, karbonmonoksit oranının kazadan sonra yükselmiş olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nedenle otopsden 15 ay sonra tespit edilen karbonmonoksit düzeyleri ihtiyatla karşılanmalı. Ancak elimizde, 15 ay gibi uzun süre tüpte bekleyen kanlarda karbonmonoksit düzeylerindeki değişime ilişkin herhangi bir çalışma yoktur." İSTENEN TESTLERİ YAPMADI Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün harekete geçirdiği Devlet Denetleme Kurulu, Adli Tıp'ın açıklamalarını yeterli bulmadığını, raporuna net ifadelerle yazdı. Ayrıca Kurul raporunda, organ sıvılarında karbonmonoksit taraması istenmesine rağmen Adli Tıp'ın bunu yaptırmadığına da dikkat çekti. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ C.tesi Ocak 29, 2011 7:28 am | |
| Telefonlarının kaybolan hafıza kartları...
Enkazı ve cesedleri bulan köylülerin cep tlefonlarıyla çektiği görüntülerin, kayda alınmadan zorla sildirilmesi...
Bölgede gerçekleşen kimliği belirsiz uçuşlar...
İncirlik?
Kazazedelere ulaşılamaması için polsin yaptığı "kazazedelere ulaşıldı, Kayseriye götürülüyorlar!" açıklaması...
Unutulmasın; Yazıcıoğlu, İngiliz Lord Ahmetin davetiyle beraberindekilerle beraber İngiltereye gitmiş ve yapılan görüşmelerde ANLAŞMA SAĞLANAMAMIŞtı...
Bu Lord Ahmet, Kadıyani...
Fetullahın içinde olduğu, görev aldığı Ilımlı İslam projesinin güdücülerinden.
Aynı Fetullah, hiçbir şekilde sokaklarda nümayiş yapmayı tasvip etmeyen, bu tür hadiselere provokasyon diyen bu adam, Yazıcıoğlu şehit edildiğinde, hiç durksamadan, Alperenlerin sokaklara dökülmesi çağrısı yapmıştı...
Rahmetli Yazıcıoğlu, RTEye alternatif olabilecek bir isimdi ki, bu günlerde Ortadoğuda, Arap aleminde yaşanan hadiseler, seçim süreci, şehit edilmesini daha da manalı kılıyor. Kadıyani Lord Ahmetin çabalarına rağmen anlaşmaya yanaşmayan ve teslim olmayan...
Zira biliyoruz ki, iktidar yolu bu tür davetler neticesi varılan anlaşmalar üzerine açılır veya anlaşamamazlıklar üzerine de yolun kapanması için başka faktörler devreye girer.
Benzer süreç, AKP'nin iktidara yürümesinde yaşanmamaış mıydı? O zaman dplomat olmadığı halde -Tarihçi- Türkiyeye Büyükelçi yapılan Zvi Elpeleg, bu görevde sadece 3 ay kalmış ve bu sire içinde de işbirliğine teşne sözde müslümanlarla terör devleti İsrail arasındaki bağlantıyı sağlamıyarak tarihçiliğe geri dönmüştü. "İBDA-Cyi de Tel Avive davet ediyoruz, görüşelim!" diyecek kadar açık sözlü, misyon adamı olduğunu ortaya koyan bir şahsiyetti. Şimdi o çağrıya cevap verip Yahudinin kucağına oturanlar iktidarda.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Ptsi Ocak 31, 2011 1:04 pm | |
| Hava Kuvvetleri'nden Yazıcıoğlu Açıklaması 31.01.2011 Pazartesi 15:02Gündem 0 Yorum2 Okunma 12P 14P 16P 18P Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin hayatlarını kaybettiği helikopter kazasının olduğu tahmin edilen saatlerde, olay mahallinin 74 kilometre içerisinde F-4 ve F-16 uçakları da dahil TSK'ya ait herhangi bir hava trafiğinin olmadığını bildirdi.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan yapılan açıklamada, 29-30 Ocak 2011'de bazı gazetelerde “Enkaz Üssünden Uçuş” ve “F-16 Şüphesi” başlıklı haberlerin yer aldığı belirtildi.
Haberlerde, “Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte beş kişinin ölümüyle sonuçlanan helikopter kazası ile ilgili Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporlarına göre olay sırasında bölgede hava trafiğinin yoğun olduğu, Safa 51 adlı bir uçağın enkazın üzerinde daireler çizdiği ve TSK'nın yazılı olarak iletilen soruya cevap vermediği”nin iddia edildiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
“Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun talebi üzerine, olay gününe ait bölgedeki askeri radarlar tarafından izlenen tüm hava trafik bilgileri ayrıntılı bir şekilde incelenerek Devlet Denetleme Kurulu'na gönderilmek üzere 21 Ocak 2011 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına bildirilmiştir.
Daha önce ayrıntılı inceleme raporlarında da belirtildiği gibi habere konu olan ve Safa 51 adlı olduğu söylenen eğitim uçuşu, kazanın muhtemel saatinden yaklaşık dört saat sonra, GMT saat dilimine göre 16.48'de (Türkiye saatine göre 18.48), anılan bölgeden 19.000 feet (6300 m) irtifadan geçiş şeklinde icra edilen TSK'nın günlük planlı rutin eğitim görevidir.
Söz konusu görevin askeri radarlar tarafından takip edildiği ve kaza ile ilgili bir boyutunun olmadığı gibi, olayın olduğu tahmin edilen saatlerde olay mahalli 74 kilometre içerisinde F-4 ve F-16 uçakları da dahil TSK'ya ait herhangi bir hava trafiğinin olmadığı kamuoyuna saygı ile duyurulur.”
Kaynak: AA
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Ptsi Ocak 31, 2011 1:08 pm | |
| İncirlikten yapılan gizli uçuşlar...
İsrail'in, Suriyeye yaptığı saldırıda Türk Hava Sahasını kullanması, ancak uçaklardan düşen parçaların bulunmasıyla ortaya çıkmıştı..
Dink suikastinde de olduğu üzere, perde arkasında ve asıl planlama noktasında Fetullah ve onu oynatan ellere dikkat. | |
| | | Arap
Mesaj Sayısı : 13 Reputation : 1 Kayıt tarihi : 28/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Ptsi Ocak 31, 2011 2:07 pm | |
| Muhsin'le beraber İngiltere'ye gidenlerden biri, bizim Maraş'ta avukatlığımızı da yapan Kemal Bey. İngiltere konusunda Kemal Bey'in konuşması lazım. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Salı Şub. 01, 2011 10:16 am | |
| Polisin antinükuntin işleri babında, K. Mirzabeyoğluna söylenen:
"Buradan savcıya ne giderse o!"...
Diğer yandan, aşağıdaki yazı:
Cemaatin polis şefinden trajikomik istek 01.02.2011 - 09:55 Yazdır Arkadaşına gönder Ergenekon sanığı Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna Emniyette sonradan 139 numara kaydedilmesi skandalıyla ilgili olarak İstanbul Emniyeti İstihbarat Şefi Ali Fuat Yılmazer, "Keşke telefonu bize verselerdi" dedi. Oysa verselerdi, kanıtları yok edecekti. Bu bir itham değil, bir tecrübe...
Bilindiği gibi Ergenekon sanığı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna İstanbul Emniyeti’nde sonradan 139 telefon numarası yüklendiği açığa çıkmış, Organize Suçlar Şube Müdürlüğü de mahkemeye gönderdiği yazıda bu komployu kabul etmişti.
Emniyetin böyle bir komplonun aracı olması, son dönemde Ergenekon davalarının giderek düşen inandırıcılığıyla birlikte önemli bir etkide bulundu. Ancak suçu kabul eden emniyet, kendini savunmanın yollarını aramaya başladı.
Meseleyi köşesine taşıyan yazarlardan Fatih Altaylı, İstanbul’un İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer tarafından arandı. Yılmazer, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın talimatı üzerine Altaylı’yı aradı.
Yılmazer, numaraların telefona Emniyet’te yüklendiğini kabul ederek, şunları söyledi:
“Biz şüpheliler üzerinde ele geçirilen telefonlara dokunmayız. Bunları bilgisayara bağlar ve bütün bilgilerini aktarırız. Bir anlamda telefonun fotoğrafını çekeriz. Aktarırken farklı dosyalar üst üste yazılmış olmalı. İki farklı telefonun kaydı birlikte görünür olmuş. İnsan hatası diye düşünüyoruz.”
Yani, telefon yasalara aykırı biçimde emniyette açılıyor ve 1 dakika 23 saniye içinde “fotoğrafı çekilirken”, sehven, yani “yanlışlıkla” telefona Hizbut Tahrir üyelerine ait telefon numaralarını “eşim, kaynanam, bacanak” gibi isimler altında kaydettiklerini iddia etti.
Savunmanın inandırıcılığı bir tarafa, Fatih Altaylı, telefonda Yılmazer’e “Bilirkişi raporu farklı. Bilgiler telefona kaydedilmiş. Sanki telefonda bunlar mevcutmuş gibi hava yaratılmış” dedi. Yılmazer, buna yanıt olarak şunları söyledi:
“Bunu biz de duyduk. Bu yüzden de mahkemeden incelenmek üzere telefon kayıtlarını istedik ancak adli emanette olduğunu söyleyip bize vermediler. Sonra bunu bilirkişiye yollamışlar. Bize yollasalardı işin aslını ortaya çıkarırdık. Gerçi telefonların hafızası kısıtlı ve geriye dönük taramada bilgisayar kadar çok bilgi vermiyor ama yine de inceleseydik bir şeyler bulurduk.”
Ardından Yılmazer, aslında bu numaraların yüklenmesinin davayı etkilemediğine, Çelebi’nin Hizbut Tahrir’le bağlantısının zaten sabit olduğuna dair iddialar öne sürdü. Yılmazer’in iddialarının büyük kısmı yanlıştı. Fakat ortada daha vahim bir durum var.
Türkiye’de son yıllarda cemaatin elindeki Emniyet Müdürlüğü, kendini hakim ve savcıların yerine koymaya, kendini öyle görmeye başladı. Öyle ki, teknik ve fiziki takibi yapan polis, iddianame yerine geçecek şekilde tasarlanan fezlekeler hazırlamaya kadar süreci yürütüyor, savcılar bu fezlekeleri iddianame diye sunuyor, hakim de davayı bunun üzerine kuruyor.
Yılmazer de bu durumun verdiği özgüvenle, “Keşke telefonu bize yollasalardı” diyor. Yani mahkeme, sonradan yükleme yapıldığından şüphelendiği telefonu, yüklemeyi yaptığından şüphelenilenlere göndermeliydi. Bir başka deyişle, sanığa, “Sen buraya numaralar yüklemişsin diyorlar, bir bak bakalım yüklemiş misin” diye sormalıydı.
Kimdi bu Yılmazer? Yılmazer’in talebi zaten bir komedi. Ancak bu talebin, bir trajedi boyutu da var. Bu boyutu anlamak için, hafızaları biraz tazelemek ve Yılmazer’in kim olduğunu hatırlamak gerekiyor.
Ali Fuat Yılmazer, Hrant Dink suikasti işlenmeden önceki süreçte Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın C Şubesi müdürüydü. Azınlıklarla ilgili meselelere bu şube baktığı için, Dink’le ilgili tüm bilgiler bu şubeye geliyordu.
Yılmazer, elindeki bilgileri gizlemiş, cinayetteki ihmali sonradan yürütülen soruşturmalarda açığa çıkmıştı. Yılmazer, bu bilgileri gizleme sürecinde, önce Trabzon Emniyet Müdür, sonra da İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek’le birlikte davranmıştı.
İki isim de, emniyetteki Gülen cemaati örgütlenmesinin kritik isimleriydi. Akyürek’in Gülen bağlantısı, Emniyet’in kendi raporlarına dahi geçmişti. Sonradan Ergenekon soruşturmalarında da kritik bir rol oynayacak olan Yılmazer’in durumu için ise Taraf gazetesinin polis yazarı Emrullah Uslu, 24 Ağustos 2010’daki yazısında şunları söylüyordu:
“.... Yılmazer’in arkasında Cemaat varmış. Ben Yılmazer’in Cemaat’le bir ilişkisinin olup olmadığını bilmiyorum ama onun neden güçlü olduğunu bildiğim çok net bir bilgiye sahibim. O, bu göreve getirildi çünkü onu Başbakan Tayyip Erdoğan istedi. İstanbul’a her geldiğinde de onunla mutlaka görüşüyor Erdoğan.”
İşin trajedi kısmı, şurada. Ogün Samast’ın Hrant Dink’i vurduğu anlar, Akbank’ın güvenlik kameraları tarafından kaydedilmişti. Görüntüler çok önemliydi, çünkü görgü tanıkları Samast’ın olay yerine tek başına gelmediğini, yan sokaktan caddeye dönene kadar yanında iki kişi daha olduğunu belirtiyorlardı. Bu iki kişinin kim oldukları, soruşturma açısından çok büyük önem taşıyor ve Akbank’ın kamera görüntülerinde olabilecekleri düşünülüyordu.
TBMM Dink Cinayeti’ni Araştırma Komisyonu’nun konuyla ilgili raporunda, inanılmaz gerçek ortaya çıktı:
“Cinayet günü (19 Ocak 2007) cinayet mahalline yakın Akbank’ın ATM kamera görüntülerinin saat 12:48’e kadar olan kısmı Emniyet tarafından bir daha geri dönüşümü mümkün olmayacak şekilde olay sonrası silindi.”
Emniyet, açık açık, davanın en önemli kanıtı olabilecek kamera kayıtlarını silmişti. Bunu yapan, cinayet sonrası İstanbul Emniyeti’ne İstihbarat Şube Müdürü yapılan Ali Fuat Yılmazer ile Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in başını çektiği ekipti.
Kısacası, Yılmazer komik bir şekilde kendilerinin suçlandığı “numara kaydetme” olayında “Keşke telefonu bize verselerdi” derken komik duruma düşüyordu, fakat kendisinin daha önce Dink davası kanıtlarını ortadan kaldıran ekibin üyesi olması, olayın trajik boyutuydu. Telefon onlara verilse, elbette bu skandal asla açığa çıkmayacak, kanıtlar yok edilecekti.
Ali Fuat Yılmazer, İstanbul’un İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı...
(soL - Haber Merkezi)
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Salı Şub. 01, 2011 10:31 am | |
| Nedim Şener sordu: Niye o aradı? 01.02.2011 - 12:07 Yazdır Arkadaşına gönder Gazeteci Nedim Şener, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden Ali Fuat Yılmazer'in Fatih Altaylı'yı arayarak "telefona numara kopyalama" skandalıyla ilgili izahâtte bulunmasına dair bir soru sordu.
Ergenekon sanığı Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna İstanbul Emniyeti'nde sonradan Hizbut Tahrir örgütüne bağlı kişilerin numaralarının yüklendiği açığa çıkmış, skandalı Emniyet de kabul etmişti. Bunu köşesine taşıyan Fatih Altaylı'yı, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın talimatı üzerine İstanbul Emniyeti'nde İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı olan Ali Fuat Yılmazer aradı ve durumla ilgili savunmalarını aktardı.
Posta gazetesi yazarı Nedim Şener, konuyla ilgili şunu yazdı:
Bildiğimiz kadarıyla Ergenekon soruşturması Özel Yetkili Savcılık tarafından İstanbul Terörle Mücadele (TEM) eliyle yürütülüyor. Ama adı geçen teğmenin cep telefonunun açılıp numaraların 'hatalı yüklenmesi' işlemini Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) yapmış. Hadi diyelim, teknik altyapı KOM'da var. O zaman İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın. Fatih Altaylı'yı 'bilgilendirmesi' için neden TEM'den ya da KOM'dan sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı'na değil de istihbarattan Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer'e "Arayın bilgilendirin" talimatı veriyor. Lütfen bu sorunun yanıtını iyice düşünün. Üstünde biraz düşününce ne demek isteğimi hemen anlayacaksınız. Eminim.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Cuma Şub. 04, 2011 9:31 pm | |
|
Kazada vefat etti ama telefonu açıldı, cevap verildi. Peki ne söylendi? İşte gündemi değiştirecek iddia: Samanyolu Haber Televizyonu'nda yayınlanan Prof. Dr. Mümtazer Türköne ve Faruk Mercan'la Endaze programında BBPlideri Muhsin Yazıcıoğluyla birlikte 5 kişinin de vefat ettiği olay masaya yatırıldı. Programa BBP avukatlarından ve partinin MYK üyesi Kemal Yavuz çok önemli iddialarda bulundu.
KOORDİNATLARI İŞARETLENMİŞ HARİTA NEDEN KRİZ MERKEZİNE ULAŞTIRILMADI?
Helikopterin düşmesinden sonra hem jandarma hem de emniyet istihbaratının derhal TiB'e (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına) müracaat ettiğini, TİB'in de helikopterin düştüğü yerin koordinatlarının işaretlendiği bir haritayı kendilerinden talep edildikten yarım saat sonra oluşturulduğunu ve bu haritada sekiz kilometrekareye sıkıştırılmış bir koordinat verildiğini ancak bu koordinatlı haritanın kriz merkezine ulaştırılmadığını söyledi.
Avukat Kemal Yavuz: "Olayın oluş şekli şu: Hem jandarma hem de emniyet istihbaratı derhal TiB'e müracaat ediyor. TİB bu haritayı oluşturarak kendilerine ulaşıldığından ilk yarım saat içersinde, Türkcel'in ve Avea'nın baz istasyonları çakıştırılarak oluşturuluyor. Üçüncü bir baz istasyonu olmuş olsaydı eğer noktasal koordinat verilebilirdi ama o günkü ilk anda oluşturulan harita bu harita. Bu haritada 8 kilometrekareye sıkıştırılmış bir koordinat var. Ancak kriz merkezine bu koordinat hiçbir zaman ulaştırılmadı. Ne jandarma aracılığıyla ulaştırıldı ne emniyet aracılığıyla ulaştırıldı? Daha vahimi bu koordinatlar 20 dakika içinde ilgili birimlere ulaştırılmış durumda. Yani Kahramanmaraş Jandarma komutanlığına ulaştırılmış durumda ve yine Kahramanmaraş Emniyetine ulaştırılmış durumda. Ama hiçbir şekilde bu kriz merkezine ulaşmadı. Burada arama kurtarma faaliyetinde oluşan zaafın gecikmenin belki İsmail'in olduğu kesin, birden fazla hayat kaybına neden olan bu vakada bu ilgililerin doğrudan kusurunun olduğu inancındayım."
O TELEFONU AÇANLAR KİMLERDİ?
Endaze'ye katılan Avukat Kemal Yavuz İsmail Güneş'in fotoğraf makinesinden çıkan ve savcılıkça incelenen hafıza kartındaki olaydan birkaç dakika önce çekilmiş fotoğraflarda havanın da öyle iddia edildiği gibi çok sisli filan olmadığını belirtti ve daha vahim bir iddia olarak da Yakınlarının, kazada vefat edenSivasBBP il başkan yardımcısı Yüksel Yancı'nın telefonunu aradıklarını ve iki kez telefonu birilerinin açtığını ve Yüksel Yancının şu anda görüşmeye müsait olmadığını söylediklerini bu ifadelerin de dosya kapsamında yer aldığını ifade etti.
BBP Avukatı Kemal Yavuz: "Ben size daha vahim bir şey söyleyeyim bununla bağlantılı olarak: Yüksel Yancı'nın telefonu iki kez aranıyor, şey bir çok kez aranıyor da, iki kez cevap veriliyor. Arayan kişilerin savcılık dosyasında beyanları var. Biz aradık, aradığınız kişi şu anda görüşmeye müsait değil dediler bize diyorlar, arka fondan da bir çok ses geliyordu diyor. İkinci kez aradım, üç erkek kendi arasında konuşuyordu bir şekilde diyor. Dosya kapsamında olduğu için konuşuyorum bunları ben."
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Cuma Şub. 18, 2011 11:09 am | |
| Sen Kimsin Lan!...
BBP Genel Başkan Yardımcısı Öznur, Bakan Yıldırım'ı sert bir dille eleştirererek 'sen kimsin lan?' dedi
17 ubat 2011, 14:55 Editör Anadolu Haber BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur, eski Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin açıklamalarından dolayı Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı sert bir dille eleştirdi, "Bakan ’Kazadan kaza çıkartmayın’ diyor. Sen bilirkişi misin? Sen uzman mısın? Sen kimsin lan?" dedi.
Partisinin Alanya İlçe Teşkilatı tarafından düzenlenen toplantıya katılmak üzere ilçeye gelen BBP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur, parti binasında açıklamalarda bulundu. Açıklamasında partinin eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına değinen Öznur, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı kazayla ilişkin Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporuyla ilgili açıklamalarından dolayı sert bir dille eleştirdi. Öznur, şöyle konuştu:
"Kimse bu olayı örtbas edemez ve kapatamaz. NATO’nun itleri, Gladyo’nun piçleri, bizi susturamaz. Hukukun bu meseleyi çözmesini istiyoruz. Bu meseleyi sonuna kadar takip edeceğiz. DDK bir rapor hazırladı. Devletin en ciddi kurumu böyle bir rapor hazırlıyor. Sorumluluk mevkiindeki bir bakan ise ’Kazadan kaza çıkartmayın’ diyor. Sen bilirkişi misin? Sen uzman mısın? Sen kimsin lan? Sen bu olayla ilgili makamın başındaki adamsın."
Konuşmasında AK Parti hükümetinin yanı sıra CHP’ye yönelik de eleştirilerde bulunan Öznur, "AKP ve CHP kayıkçı kavgası yapıyor. Türkiye’nin meseleleri ortadayken Başbakan ile Kılıçdaroğlu laf yarışına giriyorlar. İç ve dış borç ortada. Memleketin hali ortada" diye konuştu
| |
| | | GÖLGE
Mesaj Sayısı : 1231 Reputation : 36 Kayıt tarihi : 16/05/09
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Çarş. Mayıs 11, 2011 8:23 pm | |
| [img] http://anadoluhaberim.com/upload/resimler/haber/110520111138191527241.jpg[/img][size=24] Yazıcıoğlu kazasında şok iddialar[/size] Muhsin Yazıcıoğlunun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili 'suikast' iddialarını güçlendirecek yeni iddialar ortaya atıldı. Gazeteci-Yazar Emre Soncan, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu. TRT Haber’de dün gece Kozmik Oda programının konuğu olan Gazeteci-Yazar Emre Soncan, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına yönelik ulaştığı bilgi ve belgelere ilişkin Rıdvan Memi’nin sorularını yanıtladı. ‘Keş Dağında Bir Alperen’ isimli yeni kitabında bugüne kadar ortaya çıkmamış bir çok ayrıntıya yer veren Zaman Gazetesi savunma muhabiri Emre Soncan’ın anlattıkları Yazıcıoğlu dosyasına önemli yeni sayfalar ekliyor. ‘Helikopterin GPS cihazları çalınmış’ “Helikopterde Argus 5000/CE diğeri de Skymap 3C diye adlandırılan iki GPS cihazı var. Bunların önemi şu; bu her iki cihazda helikopterin uçuş bilgilerini, uçuş pozisyonunu, yerini, irtifasını, konumunu, hızını, iki nokta arasını ne kadar mesafede kat ettiğini hafızasında bulunduruyor. Helikopter düştükten sonra 29 Mart’ta kaza kırım heyeti kaza soruşturma kurulu, Ulaştırma Bakanlığı tarafından kurulan enkaz üzerinde yaptığı çalışmalarda biz bu her iki cihazı da helikopterde görüyoruz. Bir tanesini kokpitin üzerinde görüyoruz Argus 5000/CE cihazını, diğer Skymap 3C cihazı da karların üzerinde fotoğraflanmış. Bu cihazlar 29 Mart’ta fotoğraflanıyor devlet yetkilileri tarafından fakat daha sonra 31 Mart’ta tekrar enkaz fotoğraflandığında bu cihazlar yok. Zaten Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla devreye giren Devlet Denetleme Kurulu araştırmalarında da bunlarla ilgili çok çarpıcı tespitler var. Orada şu tespit var; rapor genel itibariyle biraz ihtiyatlı olmasına rağmen bu konuda açık bir şekilde bu cihazların çalındığını söylüyor. Bu cihazlar niye önemli, bu kitabı hazırlarken hem resmi verileri koyduk hem de önemli devlet yetkilileriyle, asker, sivil bürokratlarla, uzmanlarla görüştük. Onların şöyle ortak bir görüşü var; eğer bu helikopter düşürüldüyse ki düşürüldü demiyoruz şu anda, düşürüldüyse ilk önce ortadan kaldırılması gereken iki cihaz budur. Biri Argus 5000/CE diğeri de Skymap 3C.” ‘Şüpheli 15 jandarma’ “DDK raporunda bu yazmıyor ama işte bahsettiğim gibi kitabı hazırlarken çok kişiyle görüştük devletin önemli yetkilileriyle. Onlardan birisi şu çarpıcı bilgiyi verdi; 15 kişilik bir gruptan bahsetti o enkazda araştırma yapan 15 kişiden bahsetti. Şüphelerin üzerinde yoğunlaştığı jandarma grubu olduğu DDK raporunda söyleniyor ama tabi DDK bunlara doğrudan bir suç atfetmiyor. Rıdvan Memi: Bu üst düzey yetkili 15 kişilik grup derken kastettiği orada arama yapan 15 kişilik jandarma grubu mu? Emre Soncan: Evet jandarma grubu hem orada jandarmanın arama-kurtarma timleri var, özel asayiş komutanlığının timleri var ve Skorsky’nin kaza kırım heyeti var zaten DDK raporunda açık bir şekilde bütün bu kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığında soruşturma yapılması önerilmektedir diyor zaten. Rıdvan Memi: Bu 15 kişinin ismi belli? Emre Soncan: Bu 15 kişinin ismi tabi ki bazı yerlerde mahfuz. Bu 15 kişiden birisi mi bu cihazları aldı? Bu konunun aydınlanması içinde devletin yetkililerin şöyle bir görüşü var; bu kişilerin geriye dönük telefon kayıtlarına bakılması gerektiğine. Eğer böyle bir cihazın çalınma durumu varsa bunun planlı ve programlı olması lazım.. Eğer böyle ise de telefon kayıtlarına bakıldığında bu işin çözülebileceği noktasında görüş belirtiyorlar. Bütün şüpheler bu 15 kişinin üzerinde yoğunlaşıyor ve önümüzdeki süreçte şunu söyleyebiliriz; DDK olmasa bile bu konunun üzerine gidileceğine dair ben Ankara’da bir izlenim edindim yani.” ‘Kazadan 4 dakika önce bölgede meçhul bir jet var’ Kozmik Oda’da konuşulan çarpıcı bir diğer konu ‘bölgedeki meçhul jetti’. Hava Kuvvetleri’nin açıklamasında 74 kilometrelik alanda hareketlilik olmadığı belirtilmesine karşın sorun 75. Kilometredeydi. Rıdvan Memi’nin bu noktaya ilişkin sorusuna Emre Soncan’ın açıklaması, kaza üzerindeki şüphe zincirine eklenen önemli bir halkayı ortaya koydu: “Kazadan sonra bir hava hareketliliği var bölgede, Göksun bölgesi çevresinde zaten Malatya ve Diyarbakır’da bir takım jetlerimiz var yani bu uçuşların yapılması gayet normal ama şöyle bir durum var; şimdi baktığımız zaman kaza 15.03’te meydana geliyor tam olarak, saat 14.58.57’de bir jet ortaya çıkıyor sivil radarda gözüküyor, daha sonra gözükmüyor ve o jet gittikten sonra hemen birkaç dakika arkasından helikopter düşüyor, burada bir şüphe var. DDK raporunda bu jetten zaten “X” diye bahsediliyor. Çünkü bu jetin transponder (yer belirleme) cihazı kapalı olduğu belirtiliyor. Şüphelerin yoğunlaştığı jet bu. DDK da zaten Genelkurmay Başkanlığı’na bunu sordu radar iz haritalarını sordu, fakat bu soruya net cevap verilmemiş. Rıdvan Memi: Benim gördüğüm hiç cevap verilmemiş. Emre Soncan: Evet öyle gözüküyor. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın açıklaması şu; 74 kilometre menzilde Silahlı Kuvvetlere ait herhangi bir unsurun olmadığı yani 75. kilometrede bir hava hareketliliği var zaten. Şimdi şöyle bir şey var; eğer bir jet, bir savaş uçağı helikopterin çok yakınından geçerse o 1 kilometre değil, 2 kilometre değil çok yakınından geçerse belki birkaç metre ötesinden üstünden, aşağısından geçerse müthiş bir hava akımı oluşturur jet. Onun oluşturduğu hava akımından helikopter etkilenip düşebilir.” ‘Emniyet ve Jandarma kazayı 1 saat geç haber vermiş’ “57 dk,yaklaşık 1 saat sonra TİB’e bu veriler iletiliyor. Normal bir gecikme gibi gözükmüyor. DDK’nın yaptığı tespitlerde de emniyetin bu konuda bazı ihmalleri olabileceği ve emniyet genel müdürlüğünün bu konuyla ilgilenen personelin de konu etrafında başbakanlık müfettişlerince soruşturulması gerektiği belirtiliyor. Herhangi bir kasıt olduğuna dair bir bulgu yok. Fakat bir ihmal olabileceği ve bu ihmalin de başbakanlık müfettişlerince soruşturulup ortaya çıkarılması gerektiği söyleniyor. Jandarma genel komutanlığına geldiğinde saat 16.27. Rıdvan Memi: Yani yine 1 saatlik gecikme var. Emre Soncan: Evet yine 1 saat gecikme var. Ve orada masa başında olması gereken görevli orada yok. Yani bu işi değerlendirecek görevli, DDK raporuna göre. DDK raporunda asıl telefona bakması gereken ve bu işe yönlendirilmesi gereken kişinin görev yerinde olmadığı ve bu yüzden telefon geldikten sonra yarım saat daha beklendiği belirtiliyor.” ‘TİB 9 saat sonra kaza noktasını belirlemiş’ “TİB araştırmalarını yapıyor. Hem kendi verileriyle hem oradaki hepimizin bildiği GSM operatörlerinden alınan verileri değerlendiriyor. Kazanın olduğu, 25 Mart’ı 26 Mart’a bağlayan gece 24’te, yaklaşık 1 km.lik bir yay çiziyor, Karayakup Tepesi. Rıdvan Memi: 25 Mart gecesi saat 00.00’da, yani kaza olduktan 9 saat sonra TİB kazanın noktasını, Karayakup Tepesi’ni 1 km.lik bir alan olarak belirleyip iletiyor mu? Emre Soncan: Evet aynen öyle. İletiyor ve doğrudan bir nokta atışı yapıyor, Karayakup bölgesi diyor. Yani enkazın bulunduğu, Karayakup Tepesi’nin bulunduğu bölge diyor TİB. ‘Jandarma kaza noktasını aramamış, ekipleri bölgeden çekmiş’ “Saat 00’da TİB’in verileri geliyor. Ve Adana Jandarma Bölge Komutanlığında olağanüstü bir toplantı yapılıyor. Elde edilen veriler kendi verileriyle karşılaştırılıyor ve TİB’in gönderdiği veriler üzerinde bir mutabakat sağlanıyor. Evet bu veriler doğru, bunun üzerinde araştırmalar yapılmalı deniyor. Fakat saat 00.30’da, enkazın bulunduğu bölgede aramalar sonlandırılıyor DDK’nın tespitlerine göre. Gece şartlarında arama yapılamaz burada, deniliyor fakat aynı birlikler bölgedeki başka bir tepe, Güneyoluk tepesine kaydırılıyor,gece şartlarında arama yapılamaz gerekçesine rağmen arama buraya kaydırılıyor” ‘Jandarmanın arama yapmadığı çizelge ile sabit’ “25, 26, 27 Mart’ta araştırmalar devam ediyor. 27 Mart’ta şöyle bir çizelgeye ulaşmışlar. Kahramanmaraş Arama Kurtarma Faaliyet Çizelgesi diye Jandarma’ya ait çizelge. Orada Ekinözü, Sinse gibi ilçe jandarma komutanlıklarına bu söz konusu bölgenin aranmasına dair bir görev veriliyor. Fakat çizelgeye bakıldığında bu bölgenin arandığına dair herhangi bir şey yok. Silahlı Kuvvetlerde askerliğini yapan herkes bilir, orada mutlaka not edilir. Görev verilir, arkasından görev yapıldı diye not düşülür. Fakat çizelgede bu bölgelerin araştırıldığına dair herhangi bir tespit yok.” ‘Kaza noktasını aramak isteyen Yarbay engellenmiş’ “Yine o gün bir yarbay bazı planlamalar yapıyor yine aynı bölgede fakat planlamanın Adana Jandarma Bölge Komutanlığı tarafından daha sonra iptal edildiği söyleniyor. Yani aynı bölgeyi yarbay bir kez daha arayalım diyor, bir planlama yapıyor çizelgede fakat DDK’nın tespitine, iddiasına göre Adana Jandarma Bölge Komutanlığı bu planlamayı iptal ediyor.” ‘Devlet yetkilileri suikast diyor, dosya kapanmayacak’ “Devlet yetkilileri ne düşünüyor diyorsanız, büyük ihtimalle suikast diyorlar. Onlar suikast olduğunu düşünüyor ve bu konu üzerinden araştırmalarına devam ediyorlar. Ve benim edindiğim izlenim de araştırmanın bir şekilde devam edeceği yönünde.Dosya kapanmayacak… Hem hukuki devam edecek hem de belki de bazı yolları dolanarak da devam edecek soruşturma.” | |
| | | vertes AKINCI MOD
Mesaj Sayısı : 323 Reputation : 14 Kayıt tarihi : 14/06/09
| Konu: Geri: MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ Çarş. Mayıs 11, 2011 9:19 pm | |
| olay fıratın öte yakasına geçme çabasında olanlara verilmek istenen gzö korkusuydu. olayı yapan diye nitelendirilen nato-gladyo işin yalan dolanı olup asıl sorumluları israil mossad taşeronu milliyetsiz -türk düşmanı istihbarat ve askeriye içindeki yahudi kliktir.nato gladyo işin teneke tıngırtısı diye inanıyorum..
| |
| | | | MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|