AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? C.tesi Tem. 24, 2010 10:58 am | |
| [b][color:b5a0=#ffffff][size=21]Sahipsever Şıh Şamil'i Ortada Sahipsiz Bırakmayalım
[/size][size=9]Açık İstihbarat[/size][/color][/b] [table:b5a0 style="TEXT-ALIGN: left; WIDTH: 590px; HEIGHT: 38px; MARGIN-LEFT: auto; MARGIN-RIGHT: auto" border=0 cellSpacing=0 cellPadding=3][tr][td][right][size=9][b]21.07.2010[/b][/size][/right] [/td][/tr][/table] [size=18]Derin bir telaş içindeyiz.
Şıh Şamil Tayyar manidar sitemlerle beraber yazılarına ara verdiğini açıkladı.
Son yazısında, [b]hükümetin kendisine sahip çıkmadığından yakınıp[/b], davalardan başını kaldıramadığından sızlanıp, [i]"Ali Ekber'in Slip Mayosu"[/i] yazdı ve anlayana gerekli mesajı vererek yazılarına ara verdi.
Şıh Şamil gibi bir kalemin yazıya küstürülmesinin vehametinin farkına varılmamış olacak ki, Şamil bir de Best FM'de konu ile ilgili bir programa katılarak
"Hükümete sitemim var. [b]Benim sitemim sadece verilen sözün yerine getirilmemesidir. [/b]Ben bu yola çıkarken Allah rızası için millet için çıktım. Türkiye-AB müzakere sürecinde bir adım daha öne taşımış olurlar. Aksi halde Şamil Tayyar, Ahmet, Mehmet farketmez sonuçta bedel ödemek gerekirse öderiz.
Bu protestonun ne kadar süreceğini bilmiyorum. Sürece bağlı, durum değerlendirmesi yapıyorum."dedi ve hükümete ulaşamamaktan yakındı. Kendisini; milli spor olduğu üzere [i]"demokrasi kahramanı" [/i]ilan etti ve "mücadelelerinden" sözetti.
Şıh Şamil açıkca[i] [/i]gazeteci değil, hükümetin adamı olduğunu itiraf etti.
Derin telaşlar içindeyiz.
Yanında sürekli iki koruma ile dolaşan,
insanları yalan yanlış belgelerle karalayıp , kafasına eseni [i]"Ergenekon"[/i]cu ilan eden;
bugüne kadar bir kez bile Silivri'de dava takip etmediği halde,[b] "Ergenekon" uzmanı diye lanse edilen; [/b]
Mahkeme sürecinde yalan olduğu açıkça ortaya çıkan belgeleri hala doğruymuş gibi lanse ederek kamuoyunu açıkca yanıltan;
yalan yanlış kendisine sızdırılan belgelerle yazdığı kitaplar cemaatin yayınevlerinden basılıp verilen her türlü medya desteği ile onbinlerce sattırılıp zengin edilen;
her gün bir TV'de, bir gazetede röportaj yapılan;
[i]"Ergenekon"[/i] sürecinde sahiplerinin planları ile uyumlu bir şekilde [b]her dönem başka birini "1 Numara" ilan eden; [/b]
kitaplarında "Ergenekon" sanıklarını ev adreslerine kadar deşifre eden ama kendisinin ismi bir yerde geçince [i]"Ergenekon beni hedef gösteriyor"[/i] diye feveran eden, hatta [i]"benim sülalem geniş, kan çıkar"[/i] mealinde tehditler savuran ;
Şıh Şamil Tayyar bile sahipsiz kalıyorsa vay bizim halimize.
[b]Sahipsizlikten tasması olanlar şikayet eder, zincirin boşalması hissi ile başedemezler. [/b]
Sahipleri bir dönem bekçiliğini yaptıkları bahçeden taşınmıştır ve sahipsiz kalmıştır bu sahipseverler.
Şıh Şamil'e hemen yeni bir bahçe bulunması , sahip çıkılması gerekiyor.
Sahipsizlik köreltir böylelerini.
Şıh Şamil'in sonuna kadar arkasındayız.
[b]O olmasaydı "Ergenekon" süreci bu kadar sulanamaz; hukukun nasıl ayaklar altına alındığı [/b][b] bu kadar alenileşemezdi...[/b]
Şıh Şamil olmasaydı ; hangi belgenin kimin tarafından niye sızdırıldığını bu kadar kolay takip edemezdik...
Şıh Şamil olmasaydı "Ergenekon" sürecini kurgulayanların davayı nereye yönlendirmek istediğini okuyamazdık...
[b]Kısacası Şıh Şamil "Ergenekon" sürecinin Bush'udur. [/b]
ABD'yi bir halt zannedenler Bush sayesinde nasıl bu sahte rüyadan uyandıysa...
[i]"Ergenekon"[/i] sürecinin [i]"derin devlet avı"[/i] zannedenler de Şıh Şamil sayesinde bu sürecin bir muhalif avı olduğuna uyanmışlardır.
[b]O sahibini kaybetmiş bir sahipseverdir. [/b]
Yanında iki koruma ile dolaşan; onbinlerce para kazandırılan, "Ergenekon" uzmanı diye ünlendirilen ve her türlü şekilde beslenen bu kalem , [i]"beni sahipsiz bıraktılar"[/i] noktasına geldiyse telaşlanırız.
Sahip çıkalım Şamil'e.
Ona yeni bir sahip bulalım ki kaleminden yanlış, yalan, iftira, cahillik akıtmaya devam etsin.
Yeter ki yazıp, aydınlatsın bizi.
Sahiplerinin yerini belli etsin.
[b]Şimdi biz "Ergenekon"'un son dönemdeki "1 Numarası" 'nı nasıl öğreneceğiz?[/b]
Geri dön Şamil.
Geri dön....elbet kulağına fısıldayan, dolabında saklaman için gizli soruşturma "belgelerini" sızdıran biri bulunur.
Geri dön...elbet kitaplarında karalayacağın, iftira atacağın, adreslerini deşifre edip hedef göstereceğin nice "Ergenekon"cu bulunur.
Sahip çıkalım Şamil'e. [/size] [color:b5a0=#330000][b]Açık İstihbarat[/b][/color] | |
| | | vertes AKINCI MOD
Mesaj Sayısı : 323 Reputation : 14 Kayıt tarihi : 14/06/09
| Konu: Geri: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? C.tesi Tem. 24, 2010 9:20 pm | |
| şamil tayyarın akp finoluğu kadar açık istihbaratında darbecilere finoluk yapması kimsenin gözünden kaçmıyor.. darbeci zibidiler 27 mayıs darbesinde merkez bankasını iç edip zengin olmakla kalmadılar başbakan astılar 12 eylül ihtilalinde binlerce insanı zevk için sadist duygularını tatmin için işkence etmeleri unutulmadı.. 28 şubatta sürüngenlerin tank yürüttüğü gibi mütedeyyin ( samimi müslüman) insanların eş -dost-akrabalarına kadar fişlemeleri türk kimliğine gizlenmiş av öpeği tosbağaların takipleri zulümleri hapse atmaları unutulmadı unutulmayacak.. ergenekon davasındada darbeci zibidilerin alınmasından fazla suçsuz insanında sırf akp muhalifi diye alındığıda bir gerçek.. anayasa oylaması kanun gereği zaman aşımına denk geldiğini her aklı başında insan elbette biliyor.. otuz yıl olan zaman aşımı duvarına toslayan anayasanın darbecileri yargılamaktan uzak olduğu kesin ve kati olduğu aşikar anayasa oylaması sonucu şahsen benim çokda umurumda değil.. çün ki oynanan oyun şaklabanların amerikanın emriyle rollerini kesmelerinden öte hiç bir manası yok.. amerika bir kısmına hayır rolünü verirken bir kısmınada evet rolü verdi..burada oy verenler bu cümleden münezzehtir elbette.. asıl gözden kaçan amerikanın büyükelçisinin yemeğinde el pençe divan durup verilen talimatları alan kişilerin isimlerinin dikkate alınmasıdır.. yemeğe kimler gidiyor ?? mhp oktay vural bdp sırrı sakık akp abdulakdir aksu-vahit aksu chp ilhan kesici ( ilhan kesici yıllarca sağı uyutan müslümanları kullanan zürriyetsiz mason demirelin damadı ) amerikanın çocukları olan bu düzen-rejim kulları insanlar uyanmasın diye rollerini suflörden tekrar tekrar duyarak yola koyuldular.. anayasa oylaması sonucu ister evet çıksın ister hayır çıksın sonuçta toplumun keneleri olan lojmanlarda oturup bedeva su bedeva elektrik bedeva servis araçları onlara özel alışveriş mağazaları onlara özgü yaşam alanlarında toplumdan uzak lüks yaşam içinde hayat süren darbecilerden intikam alma sürecinin devam edeceğidir .. görelim mevla neyler neylerse güzel eyler.. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? Paz Tem. 25, 2010 10:18 am | |
| Pardon, darbeci diye bir meslek mi var, sabah mesaiye başlıyor, mesai bitimine kadar darbe yapıyor. Ayakkabıcı gibi. Mesele, bıçak giib, iyiye ya da kötüye vasıta olan darbe vardır. İsteyen ekmek, isteyen adam keser. O mantıkla Üstad'da darbeciydi, 80 ihtlâlini hoş karşılamıştır. Fevzi Çakmak ve Türkeş'e darbe yapma teklifinde bulunmuştur. Mesele de burda, düşamnın eş ya ve hadiseleri tavsif ederken kullandığı dilin tuzağına düşmemek... Bu dille beynimize sızmalarına mani olmamak. Bu çerçevede, Açık İsthbarat'ın eleştirilmeyecek tek yönü belki de "darbeci" olmasıdır. Kaldı ki, bir ihtilalci hareket, bir başkasını darbe yapacak diye suçlayabilir mi? Eşya ve hadise tek başıa iyi ya da kötü şeklinde kestirip atılacak bir şey değil. Neye hizmet ettiğine göre. O da değerlendirici şuurun yüklediği mânâyla alâkalı. [quote]darbeci zibidiler 27 mayıs darbesinde merkez bankasını iç edip zengin olmakla kalmadılar başbakan astılar [/quote] Başbakan asmaak tek başına kötü mü? Merkez Bankası iç edilmesi... Ya Menderes döneminde iktisaden Amerika'ya taam bağımlı hale getirilişimiz? Yani, bir sistem şuur içinde politika yürütülmezse, ileri sürlen itirazlar da mesnetsiz olacağından, tezada düşmek kaçınılma zolacaktır. [quote]12 eylül ihtilalinde binlerce insanı zevk için sadist duygularını tatmin için işkence etmeleri unutulmadı.. [/quote] 12 Eylül CHP'yi de kapattı ki, bunun ne demek olduğunu anlatmaya bile gerek yok... [quote]28 şubatta sürüngenlerin tank yürüttüğü gibi mütedeyyin ( samimi müslüman) insanların eş -dost-akrabalarına kadar fişlemeleri türk kimliğine gizlenmiş av öpeği tosbağaların takipleri zulümleri hapse atmaları unutulmadı unutulmayacak.. [/quote] 28 Şubat sayesinde ki Fetullah defolup gitmek mecburiyetinde kaaldı... [quote]ergenekon davasındada darbeci zibidilerin alınmasından fazla suçsuz insanında sırf akp muhalifi diye alındığıda bir gerçek.. [/quote] Evet, güya zulme karşı durmak adına yapılan zulümler. Bunun yanında asıl maksadın, Amerika'ya karşı olanları, karşı olmaya çalışanları tasfiye etmek olduğu da açık. Mana birlikteliği noktasından, Ayasofya'nın kapalı tutulmasını ele alalım. "Kendi bağımsız iradeleri ile Ayasofya'yı bir kere açsınlar da sonra isterlerse ebediyyen kapattık desinler" manasındaki ifadeleri malum kabul ederek, şayet bu opersyonu Amerika'dan bağımsız yapsalardı mesele yoktu. [quote]anayasa oylaması sonucu şahsen benim çokda umurumda değil.. çün ki oynanan oyun şaklabanların amerikanın emriyle rollerini kesmelerinden öte hiç bir manası yok.. [/quote] Benim çok umrumda. Zira, Amerika'nın işbirlikçiliği ve alternatiifsiz görüntüsü ile AKP'nin güç kaybetmesi, ABD'nin güç kaybetmesi demek olacaktır. Bu oylama neticesiinde iktidarlar güçlenecek ve demokrasi oyunları içeerisinde Amerika'ya göbekten bağlı iktidarların bu denli güçlenmesi, bir ihtilalci hareket için hiç de tercih edilecek bir durum olmasa gerek. Dikkat edin, mesele AKP'de değil artık, iktiidara gelecek herkes. Yani dava ön plana sürülen şaklabanların durumu değil, o cambaza bak oyunu. BNU oyun altında, asıl yolu kesilmek istenen belli. Düşmanın hamlerlii, her zaman asıl oalarak ihtilal hareketinin önünü kesmek için. Ergenekon operasyonu da son tahlilde buna dair. Ki ordu içinden bir Saddam çıkmasın. Çıkarsa, kimlerle işbirliği yapacağı malum. Yani adam orda benim önümü kesmek planıyla hareket ediyor. Orduya nüfuz etme ihtimalimi ortadan kaldırmak için AKP'ye operasyon yaptırıyor. Ön plana da böyle islam düşmanlarını filan koyuyor ki, uyanmayalım. Bunda anlaşaılmayacak bir şey yok aslında. Temelde Kurtuluş İradesi belirleyicidir. Yani dış düşmana karşı vatanını, evini savunmak.. Dışarıdan gelecek taarruzlara karşı, içeriideki kim olursa olsun birlik olabilmek. Dış düşmana karşı konulacak Kurtuluş İradesi mevzubahis olduğunda, mevcutlar arasında bir ehveni şer tercihine yer yoktur. Aslolan bu karşı koyuş iradesini kim gösteriyorsa onunla birlik olmaktır. Bu karşı koyuş iradesini göstermeye dair kim bir aksiyon imkanı potansiyeli gösteriyorsa, odur. Yoksa, Saddam'ın geçmişi neydi ki? Baas. Yani Irak Arap Kemalisti. Ama mesele Kurtuluş İradesi'ni temsil olunca, dış düşmana karşı koyunca, "Saddam sen ordan, biz burdan!" oldu. Yoksa, "Zalim Saddam, kahrolsun Ameriika!" diyenlerin Saddam hakkında ileri sürdükleri itirazlarındaki haklılık payı bilinmiyor muydu? Aynı haklılık payı, şimdi Ergeneokun iddiasıyla yargılananlar için ileri sürülüyor işte. Yani o gün "Zalim Saddam, kahrolsun Amerika!" şimdi de, "Zalim darbeciler, kahrolsun Amerika!" öyle mi? Bu mu doğru politika? | |
| | | vertes AKINCI MOD
Mesaj Sayısı : 323 Reputation : 14 Kayıt tarihi : 14/06/09
| Konu: Geri: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? Paz Tem. 25, 2010 6:34 pm | |
| azya gönüldaş yazını hayret ve şaşkınlıkla okudum.. üstadın 80 darbesini-darbecilerini savunduğu falan yok .. üstad = 80 ihtilalinin tek faydası rejim kendi öz eliyle kendi kalbini söktü rejimin kalbi olan CHP kapattı.bundan sonra açılsa dahi eskisini tutmaz a harfi şapkalı inkılap -köpekleşme ile gerçek devrimci manada olan inkılabı ayırmak lazım gelir diye inanıyorum..üstadın devrimci mana yüklediği ile amerikancıların darbesi arasında kilometrelerce fark var gönüldaş.. 28 şubat sadece fetullaha ilişmedi mazlum kız çocuklarına hayat zindan edildi bir kısım mütedeyyin insanın yaşamı cehenneme döndü.bunlardan daha önemlis darbe yapıp 160 bin müslümanı öldürme planlarına engel olan K-danın 28 şubat sürecine istinaden esaret altına düştüğü unutulmasa iyi olur diye inanıyorum.. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? Paz Tem. 25, 2010 8:06 pm | |
| Ben Üstad 12 Eylül'ü savundu demedim ki... Dikkat, hoş karşılamıştır? Neyini? CHP'yi kapatmasını... İşte bunun içindir ki, kimin neyi, niçin savunduğu veya reddettiği mühimdir. Yoksa iş genellemecilik ve ezberciliğe gider. Yani bir hareket, bütün unsurlarıyla beraber değerlendirilir. Tek yanlı bir değerlendirme, analiz, yapılanların mahiyetini gerçek manada anlamamaya, dolayısıyla hadiselerin unsurlarını gözden kaçırmaya ve neticesinde de yanlış politikalar tesbitine yol açar. Yanlış politika da aleyhte neticeler doğurur ya da hadiseden elde edilmesi gereken verimin tamamını değil de bir kısmı nı kazanç sayarız. "Ben sizden yaptıklarınızın değil, yapabilecekken yapamadıklarınızın hesabını soryuorum!" Bu şunun gibi, "küfrün kaynağını bilmeyen, gerçek imanda olamaz." Bu çerçevede, 28 Şubat çok farklı kliklerin rol aldığı bir hareketti ve -genel karakterini zaten mevzu etmemiştim- o harekette rol alanlar homojen bir yapı arzetmeyip, farklı yönlere savrulmuşlardır. Ezbercilikten vazgeçmemiz lâzım... Bir hareketin genel karakterini tesbit ayrı dava, o hareketin farklı yönlerini ele alıp, derğerlendirmek, aksiyonununa malzeme kılmaya çalışmak ayrı dava. Tıpkı, RTE, "van münit" dediğinde, bunu söyleyene değil de söylenmesindeki sebebin haklılığına bakarak destek olunması gibi. "Van münit"i desteklemek, RTE'nin her yaptığını desteklemek olmadığı gibi, işte Üstad'ın 12 Eylül'ün CHP'yi kapatmasını hoş karşılaması da aynı cümleden. Tıpkı, solcuların veya başka birilerinin, sisteme, rejime karşı koyuşta, reaksiyonda haklılıkları gibi. Tabi bunu da ince eleyip sık dokumak gerek. Yoksa genel geçer dış yüz benzerlikleriyle hadiselere yanaşacak olursak, iş, "o da darbe bu da darbe" genellemesi üzerinden, "sinek de uçar, kartal da; o halde sinek kartaldır" absüdlüğüne eş bir görüntü vermemize sebep olur. Mesela biz ne diyoruz? Bizim hakkımızda söz söylerken, bizi, diğerleriyle karıştırmayın. Fetullah'la karıştırmayın. AKP ile karıştırmayın. Güzel. Peki, biz başkasından bunu isterken, niye ona aynı şeyi yapmıyoruz? Ergenekon denilerek, darbeci denilerek önümüze bir şey konuldu. Biz de onu anlamaya çalışmadan, içindekileri bir genelleme içinde kullanmaktan niye imtina etmiyoruz? 28 Şubat'ı? 12 Eylül'ü? Hüküm vereceksen gene ver. Mahkum edeceksen yine et. Ama önce unsur unsur çöz, anla, tanı... Delalet de olsa, önce herkesi kendinden dinle. Fırka fırka ayır. "Allah var!" dediği yeri de gör, "Allah yok!" dediği yeri de. Bu çerçevede, düşmanlık ayrı, nefret ayrı, ittifak ayrı. Unutulmamalı ki, ihtilal hareket, her an değişen eşya ve hadise planında, ihtilal durumunun da değişimine nazaran, kendini hep yeniden konumlandırmak ve yeni pozisyonlar almak durumundadır. Şayet ihtilal durumu, Üstad Necip Fazıl'ın, soğuk savaş yıllarında yaptığı analizler çerçevesinde donmuş bir hayat keyfiyeti arzetseydi, ezbercilik yaapmakta bir mahzur olmazdı. Ama Üstad bizzat ezberciliği reddeden bir kişi olmasaydı, "ruhçuluk" ve "keyfiyetçilik"i iki temel esas olarak ileri sürmezdi. Bize demektedir ki: Eşya ve hadise mana olarak hep aynı kalsa da, dış yüz unsurları olarak hep değişir. Yani, dünün dostları düşman, düşmanları da dost olabilir. Dün savaştığınla bu gün barış yapabileceğin gibi, ittifak yapmak mecburiyetinde de kalabilirsin. O sebeple, yeri gelecek, benim için, bana karşı benim davamın mücadelesini de verebilirsin. İşte bu sebepledir ki, bizzat kendi ihtarları mucibince, Büyük Doğu ve İBDA'nın, eşya ve hadisenin her an yeniliğinde, yeni olan yüzünü kendilerine de gösterme ve isbat etme mecburiyet ve memuriyeti altında değil miyiz? Kendisiyle yürüyeceğimiz ve yürüteceğimiz sistem... Ve, "düşmanın silahıyla silahlanın" ölçüsü çerçevesinde, düşmandan bir hal izahı: "Bizim ebedi dost ya da düşmanlarımız yoktur, çıkarlarımız vardır!" Bizim böyle bir ölçüsüz menfaat hesabımız olamayacağına göre, diğer yandan bu ifadeyi, belli ölçüler içinde kendimize aplike edebilmemiz de gerekir? O ölçü nedir ve ne olmalıdır? Bu ölçü, "kurtuluş iradesi" çerçevesinde tezahür eder ki, ortak düşman AB-D ve asıl düşman İsrail şeklindeki düşman tesbiti, "kurtuluş İradesi"nin kime karşı ortaya konulacağının asıl eksenini belirtir. Tecrid safhasında bir kat daha ilerleyecek olursak, vatanı işgal eden düşman ve işbirlikçileri diyebiliriz. Oradan da tekrar AB-D ve İsrail'e döneriz. Böyle bir neticelendirme içerisinde, düşman, kendisini yenilemekte ve Soğuk Savaş yılarından farklı refleksler geliştirmekte, farklı politikalar takip etmekte, farklı ve yeni işbirlikçiler eliyle bu politikalarını yürütmeye çalışmaktadır. İşte bu noktada yapılacak tahliler neticesi, bizim de, "asıl düşman" ekseni çerçevesinde, ebedi dostlar ve düşmalıklara saplanarak kendimizi köreltmek yerine, kendisini yenileyen düşmana karşı kendi politkalarımızı yeniden belirlememiz gerekir. Düşman, eski ittifakları yerine yenilerini ikame ederken, bizim aynı şeyi yapmamız doğru olabilir mi? Cevaplanması gereken asıl soru budur. | |
| | | vertes AKINCI MOD
Mesaj Sayısı : 323 Reputation : 14 Kayıt tarihi : 14/06/09
| Konu: Geri: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? Ptsi Tem. 26, 2010 7:54 pm | |
| son iki paragrafın işin özetini ve üstünde durmamız gereken yeri ihtar ediyor ki satırlarını tebrik aklını takdir şahsına teşekkür ediyorum.. çatlamamak için iki satırda olsa birşeyler yazayım bende senden geri kalmayayım:)) ergenekoncu diyemesem de çünki ergenekon sonuçta kelime kirliliği yapmak üzere üretildiğinde hemfikiriz zannederim.ben çeteci oligarşi veya amerikanın finoluktan azat ettiği şebekler diyeyim.. şebekler amerika tarafından ortada bırakılınca amerika-israil kankilerinin gözüne girmek ve bakın içeriye biz hükmediyoruz bizi esas oğlan edin çabasıyla içeriyi zapturapt altına almak için darbe-çete şebeklikler yapmaya çabalarlarken amerika diğer elemanlarını harekete geçirerek kendine karşıymış numarası çekenlere ihtar verdiriyor. bu manada şebeklerin amerika-israile numaradan karşıyMIŞ triplerine girmeleri hiç bir değer ifade etmiyor esas oğlan artık onlar değil olmayacaklar-olamayacaklar.. üstte yazında ( menfaatlerimiz vardır prensibi gereği şebekler menfaati e esas oğlan teklifini bekliyor olsalarda cunta teklifi gelmeyince köpekler gibi tıkılıp hesap vermeye mecbur bırakılıyorlar.. şebekler-ulusalcılar esas oğlan neden neden olamazlar ?? amerika -israil sonuçta laik oligarşi denizinin tükendiğinin farkında geleninde islam olduğunu görünce köksüz laik-ulusalcılar yerine islamın hakikati yerine sahtesini aslıyMIŞ gibi ikame ederek düzenin-düzeninin devamını istemekte.. zannedersem bu konularda hemfikiriz.. son paragrafına gelince iki küçük not düşeyim müsadenle.. baranın strateji gereği bazı kesimlere el atmasını iman edilecek kaideler değilde zamanın gereği olarak görürsek daha sağlıklı algılamaya sahip oluruz diye düşünüyorum. bu noktada pırpırlı kesimle siyasetçi tokalaşması gereği ne sırt döncek kadar başıboş nede herşeyimizle güvenecek kadar boşta bulunmadan dengeli bir işlevle davamıza nasıl hizmet ettiririz noktasında daim açıkgöz kalmak iyi olur diye düşünüyorum. şahsi fikrim olarak baran bu noktada dengeli bir kimya tutturdu diyebilirim.. ulusalcılarla da dere eşşek dayı mevzuu misali çevre genişlemesine katkı sağlaması açısından elbetteki görüş farklı ses duyuş veya fikri duyurma açısından elbette dediğin gibi ortak hareket edilebilir lakin ölümüne savunmaya pazarlıksız birlikteliğe hayır.. farklı kesimlere dönük olarak AYLIK dergisi özel sayılı bülten türü çıkabilirse iyi olabilir ki karar dergi yönetmeni ve o gönüldaşlarındır elbette.. misal kürt dosyası -türk dosyası-tasavvuf dosyası-cihad dosyası-asker dosyası-vs.vs. bu tür çalışmalar hem kaynakça hem toplum katmanlarına daha etkin ulaşılmasına vesile olabilir .. bundan daha ötesi kendim layıkı vechiyle işe koyulamadığımdan söz söylemeyi kendi adıma doğru bulmuyorum.. anadoluda bir söz var ya bilirsin onu tekrarlayarak-dönüştrerek son veremeye çalışayım bize bizden başka dost yok bilesin- bize büyük doğu ibdacıdan başka yok bilesin .. başa dönecek olursam son iki paragrafın için tekrar teşekkür ederim.. saygılarımla.. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? Salı Tem. 27, 2010 9:13 am | |
| Peşinen şunu söyleyeyim, burda baran ya da aylık'ı konuşmuyoruz ve onların olmadığı yerde onlar hakkında konuşmayı da doğru bulmam. Burada, daha önce de ifade ettim, zatım olarak, [url=http://www.buyukasya.net][color:7454=red] www.buyukasya.net[/color][/url] için konuşabilirim. Haliye, kıstasımı da ortaya koymuş oluyorum: Büyük Asya... Ulusalcılar hakkındaki değerlendirmelere ise katılmıyorum. Yine genellemeler yapılmış. Sanki hepsi aynı gibi. İçlerindeki samimi unsurlar da bu genelleme içinde gümbürtüye gidiyor ki, olmaz. Bir de neticeye bakmak, "hayırlı" işte usul olmalı. Bu insanların Amerika'ya karşı olmak noktasında, sebepleri o kadar da önemli değil ilk etapta. Misal, Üstad, Mustafa Bilgi'nin şehadeti için, Bilgi'nin ne için MTTB'ye geldiğini sorgulamaz. Sadece O'nun, düşmanın saldırısında tesadüfen de olsa hedef olmasını yeterli bulur ve hatta mertebesinin çok üstün olduğunu söyler. Misal Saddam, gerçekten İslam davası için mi Amerika'ya kafa tutmuştu? Ve ordan şuraya gelelim, bizim derdimiz asıl düşmana karşı savaşmak mı, insanları müslüman yapmak mı? İnsanları müslüman yapmak gibi bir zaruretimizi mi var? Müslüman olmuyor ve asıl düşmana karşı şu ya da bu sebeple de olsa savaaşıyorsa, yapılması gereken nedir? Adama, "Sen Kemalistsin, Amerika'ya karşı savaaşmak tekeli bizde, sen bize karşı savaş!" mı diyeceğiz, yoksa, "Madem Amerika'ya karşı cephe aldın, hadi beraber savaşalım, bak bununla böyle savaşılır!" diye adamı doğruya çekmek mi hüner? Şimdi, sahiplenme davası da, Mustafa Bilgi misalinde olduğu gibi, düşman, dışarıdan içeriye doğru bir saldırı gerçekleştiriyorsa, bu saldırının asıl hedefi evin sahibi olarak ben olduğuma göre, bu saldırıya karşı koymak da asıl olarak bana düşer. Ortada cezanladırılması gereken biri varsa cezalandırmak da bana düşer. Düşman evin içine girerek, evin içindeki herhangi birini cezalandırıyorsa, evin sahibi olarak benim utanç duymam lazım. Ben evde olduğum halde, düşman evin içinde kimi döverse dövsün, dayak yiyenin kendim olduğumu idrak etmeliyim. Manada sinkaf edilen, kendi evime sahip çıkma iktidarımdır. Bunu hiissetmem lazım. Bu hisle, ev sahiibi ben olduğum hissiyle hareket etmem lazım. Dışarıdan gelen her türlü saldırıya karşı koymak, evin içindeki her unsuru bu saldırı karşısında müdafaa etmek, asıl olmanın gereği. Bu his yoksa, vatan hissi de yok demektir. Lafta ezberden değil, duyarak, düşünerek. Vatanı sahiplenmek demenin ne demek olduğu üzerinde gerçekten düşünerek. Barzani ne diyor: Bir kediyi bile vermeyiz. İşte sahiplenme tavrına misal. Burdaki adam ne mal olursa olsun, geçmişte ne yapmış olursa olsun, bundan Amerikaya ne? Amerika, benim hayrım için mi dövüyor burdaki adamı? Evet, geçmişte işbirliği yapmış olabilir ama nerde nereya bakacağını bilmek lazım. tam da adam bizimle aynı safa gelmiş ve Amerika'ya karşı koyacakken, adamın yüzüne söylenmeyecek sözleri söylüyoruz. Kaldı ki, hayat arazlardan yürür ve yanlış yapmayacak olan sadece Allah. Burada görülmesi gereken, adamın kötüden iyiye gelmeye dair çabası omalı ki, aksiyona da yeni ufuklar açılsın. Bu çaba içindeki adama da, sen geçmişte şuydun denilmez. Ama bunlar da homojen değil. İşte onun için, hala Amerikancılığa devam edenle, etmek istemeyeni ayırmak lazım geldiğinden unsur unsur tanımalıyız. Ve bizim de asıl ittifak yapacaklarımız da böylece belli oluyor: Amerikaya karşı gelip, İslam'a da düşmanlık yapmayacak olanlar. Tıpkı PKK veya diğer sol örgütler çerçevesinde yaptığımız gibi. Bu gün düşmanın tetikçiliğini, AKP'nin başını çektiği hainler yapıyor, Kemalistler değil. Bu gün statüko, paradigma denilen şey, Kemalizm değil, Ilımlı İslam... Şimdi, Kemalizmin paradigma olduğu deviirlerde, Kemalizm denilerek bütün Kemalistleri aynı torbaya koymak yanlışına düşülürse, bu gün paradigmanın Ilımlı İslam olmasına nazaran da, İslam denilerek bütün müslümanlar AKP'dir, Fetullahîdir, Amerikan işbirlikçisidir denilmez mi? Mesele, nerde nereye bakaacağını bilmede. Mücadele içinde, ortak hareket edeceğin adamların, iyi yanını görmek, politikada matematik bir ilmî veridir. Adamı iyi yanından tutar, o yanının hakikatinin kendinde olduğunu gösterebilirsin ancak. Yoksa iş, diyetini ödediğin adamın yüzüne bunu heer fırsatta söylemeye döner ki, adam da bir gün, "al lan diyetini ödediğn kolu" deyiverir. Bu mu zorlaştırmayıp, kolaylaştırmak, bu mu ısındırmak, bu mu telkin üslubu? Adam şu veya bu şekilde, düşmana karşı olmaaya dair bir hamle içerisindeyken, "yok ya bu temelde İslam olduğu için değil, şu-bu sebepten düşman oldu" demek, strateji ve taktik dilinden anlamanın neresiine düşer? Bir şeyde, aslolan iman, imana getiren yollar teferruat değil mi? Aslolan iman ve imana getiren yollar teferruatsa, adam müslümanların bol ganimet almasına bakarak da müslüman olmuş olabilir, bir karıyı sevdiğinden de. Diğere yandan, bu gün mücadele planında aslolan Amerika'ya düşman olmaksa, teferruatlara takılı kalmak, kendi kendimizle izah edemeyeceğimiz bir çelişkiye sebep olur. Mesela, o şekilde müslüman olmuş biri olarak düşünelim kendimizi. Biri bize gelse ve, "sen karı müslümanısın, sen para müslümanısın!" dese, ne ayıp değil mi? | |
| | | | ŞAMİL TAYYAR'I KİM SATTI? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|