AKINCILAR AKINCILAR FORUM |
|
| AKP İSLAMCI DEĞİL | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Nis. 11, 2010 11:35 am | |
| AKP, Arap İslamcılar için uygun model değil Yasir El Zeatire
Salı, 30.03.2010 - 11:49 <TR><td style="PADDING-LEFT: 5px; PADDING-RIGHT: 10px; PADDING-TOP: 20px" class=metin colspan="2">
Türkiye’deki AKP deneyimine kendi özel şartları içinde olumlu bakıyorum, ancak bu deneyimin bazı İslamcılar tarafından başka ülkelere genelleştirilmesi meselesi tartışılması gereken bir paradoks. Türk deneyimiyle Arap dünyasındaki İslamcı hareketler arasında, Türk deneyiminin eski liderlerinin devlete ve topluma İslami referansın yeniden kazandırılması çağrısı yapan İslami bir cemaatten gelmesi dışında benzerlik noktası bulunmuyor. Ne rejimin yapısı açısından, ne de uzun yıllar boyunca zorlama laikleşmeye maruz kalan toplumun yapısı açısından herhangi bir benzerlik söz konusu değil.
Acaba Türkiye'deki gibi bir siyaset ve seçim sisteminin bulunduğu tek bir Arap ülkesi var mı? Yani kimliği ne olursa olsun bir muhalefet partisinin seçimleri kazanmasına ve gerçek içeriğiyle iktidarı teslim almasına izin verebilen bir Arap ülkesi var mı? Bu sorunun yanıtı kocaman bir ‘hayır’. Dolayısıyla İslamcı hareketlerin AKP’yi örnek almak için verecekleri ödünler onları iktidara taşımayacaktır.
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan kendi ağzıyla İslamcı olmadığını ifade etti ve bunu, ekonomik (Batı yapısıyla kapitalizm), toplumsal (Batılı anlamıyla bireysel özgürlük) ve siyasi (Batı’yla koalisyon, İbrani devletiyle güçlü askeri ve ekonomik ilişki) politikalarıyla da teyit etti. Acaba Arap İslamcılar bu deneyimi tekrarlamak istiyor mu? İşin aslı şu ki, Batı’nın İslamcılardan hoşnut olması için onların en önemli değişmezlerinden ödün vermesi gerekir. İslamcıların değişmezlerin başındaysa, bakış açıları ne olursa olsun şeriatın uygulanması geliyor. Dahası, İslamcıların İbrani devletini, Batı’ya bağımlılığı, Batı’nın çıkarlarını korumayı ve ardından ümmetin birlik ve uygarlık projesini unutmayı kabul etmeleri gerekiyor. Özetle Batının desteğini almak için Batı’ya bölgedeki ve dünyadaki çıkarlarını kendileri üzerinden gerçekleştirebileceğini ispatlamaları gerekiyor. Bu noktadan hareketle şu soruyu sormak gerekiyor: Bahsi geçen İslamcı hareketler böyle bir konumda mı? Böyle bir konuma gelmeleri sahip oldukları halk desteğinin dağılması anlamına gelir. Halklar kimseye açık çek vermez; bir tarafın yanında yer almalarının nedeni o tarafın belli düşünceleridir. Halk bu İslamcı hareketleri bıraktığında kendisini ifade eden başka birilerini arayacak, kendisini temsil eden birilerini bulamayınca da hayal kırıklığına uğrayacaktır.
[b]Türkiye birdenbire uyanmadı[/b]
Bazıları İslamcı hareketlerin bir labirentte olduğunu ve Erdoğan’dan önce hiçbir hedefi gerçekleştiremediğini ifade ediyor. Bu tespit hatalı, zira İslamcıların tek hedefi iktidar. Erdoğan’ın elde ettiği başarı, kendisinden önce başkalarının İslami çalışma yolunda verdiği kurbanların sonucudur. Bu İslami uyanış kendiliğinden ortaya çıkmadı, bir çalışmanın ve büyük kurbanların ürünüydü.
Bütün bunlar ufkun tamamen kapalı olduğu anlamına gelmez. Zira İslamcı hareketlerin, bir yandan Doğu Avrupa’da yaşandığı gibi barışçıl direniş üzerinden kapsamlı değişim düşüncesiyle iştigal ederken, diğer yandan bölgedeki Amerikan hegemonyasının bitmesine destek olan Filistin, Irak ve Afganistan direnişini destekleme ve dolayısıyla değişim için kullanılabilecek çok kutuplu bir uluslararası ortam yaratma imkânı var. Özetle, insanların eğilimlerini dikkate almayan her değişim programı umutsuzdur. Halkların zulüm ve dış küstahlıkla mücadele edenleri desteklediklerini hatırlatalım. (Ürdün gazetesi Düstur 26 Mart 2010) Radikal | |
| | | INSAN
Mesaj Sayısı : 892 Reputation : 33 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Nis. 11, 2010 12:18 pm | |
| AKP Islamci iddiasinda bulunmamasi bir takiyyemidir,sorusunu sormayi gerektiriyor. Bu partinin takiyye yapmadigi kesin.8 yila yakin bir iktidar pratigi var.
Türkiyede AKP nin Islamcilik iddiasinda olmadigini kendisinin defalarca dile getirmesi de,AKP nin siyasi hedeflerindeki noktanin isaret edilmesi acisindan önemlidir. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL C.tesi Nis. 24, 2010 6:44 pm | |
| Mahir Ebu Tayr <DIV id=author_article><DIV class=container> Türk dış politikası Batı ve İsrail tasdikli Cumartesi, 24 Nisan 2010
Türkiye başbakanı İsrail’i her eleştirdiğinde Araplar alkışladı ve bugünün Türkiye’sini İsrail’in temel düşmanı olarak görüp uykularına döndü. Hiç kimse İstanbul’u alkışlamak yerine, büyük bölgesel Arap ülkeleri nereye gitti diye sormuyor. Dünya ve İsrail, öfkeli İran modelinden dolayı gürültü koparıyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad iki günde bir İsrail’e küfrediyor, Hizbullah tatbikatlar yapıyor. İran bölgesel bir Müslüman ülke olarak İsrail’i tehdit ediyor, nükleer silahlanmaya hazırlanıyor. Bu durum Batı’yı, İsrail’i ve Arapların yarısını kızdırıyor. Çözüm, İran modeline paralel bir başka model yaratmak ve bunu desteklemekti. Bu model Arap olmamalıydı ve Türkiye, buna ehil olan tek ülkeydi. Zira hem Arap bölgesine yakın, hem en büyük bölgesel Sünni Müslüman ülkesi, hem de İslamcılar yönetimde. Çözüm Batı’nın, Arapların ve İsrail’in anlaşmasıyla İstanbul’da bulundu. Böylece Türk modeli İran modeline alternatif sunacaktı. Dolayısıyla Türk hükümeti her gün İsrail’le atıştı ve İsrail buna razı oldu. Zira Tel Aviv ikili ilişkilerinin yanı sıra güvenlikle ilgili, askeri ve ticari alışverişin sürdüğünü biliyor. İstanbul’un öfkesi, İran modelini yıkacağından Batı’nın razı olduğu bir vazife. ‘İsrail’e öfkeli Müslüman Sünni Türkiye’ imajını yaratmanın tek bir hedefi var: İran modelini bütün siyasi, askeri ve mezhepsel çağrışımlarıyla birlikte kamu zihninden atmak. Hatta Araplaştırılmış Türk dizileri bile İran dikenini ‘Arap pamuğu’ndan çıkarma savaşının kapsamında. Hatta İsrail’in Türkiye elçisinin alçak kanepeye oturtulmasından dolayı Türkiye’den özür dilemesi ve dost Türklere Gazze’ye giriş izni vermesi de bu çerçevede. Türkiye AB üyeliğinin hayalini kuruyor. Avrupa’da yer arayan bir ülke İsrail’e düşman olur mu? Bu düşmanlık gerçek olsaydı, Türk ordusu ve Türkiye’deki gizli güçler sessiz kalmazdı. Araplar ateşli konuşmalar yapanları alkışlıyor. Hiç kimse Türkiye’nin İsrail’e karşı ne önlem aldığını sormuyor. Tahran’la Ankara bölgesel bir rekabet veriyor. Arapların sorunuysa, kendi ayakları üzerinde duramamaları. Araplar beyinleriyle değil, kalpleriyle düşünüyor. (Ürdün gazetesi Düstur, 22 Nisan 2010) Kaynak: Radikal
var tmp; tmp = document.getElementById("author_article_content").getElementsByTagName("a"); for(i=0; i | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ DEVAM EDİYOR Ptsi Mayıs 03, 2010 7:55 pm | |
| [b][size=18] <H1 style="MARGIN-TOP: 10px">Başörtüsü zulmünde son perde![/b]
03 Mayıs 2010 [url=http://www.anadoluhaberim.com/editor/3-anadolu-haber.html]Anadolu Haber[/url]
Geçtiğimiz ay üniversiteye giriş imtihanında uygulanan yasak, dün yapılan 2010 yılı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı’nda da hortladı.28 Şubat döneminden kalma başörtüsü yasağı bütün hızıyla devam ediyor. Geçtiğimiz ay üniversiteye giriş imtihanında uygulanan yasak, dün yapılan 2010 yılı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı’nda da hortladı. İstanbul’da Bakırköy Ticaret Meslek Lisesi’nde Şeyma Tırımoğlu, Merve Çakıroğlu ve Saliha Merve adlı öğrenciler sırf inançları gereği taktıkları başörtüsünden dolayı imtihana alınmadılar. Bu arada; Batman’da da yaklaşık 30 öğrenci başörtülü oldukları için yetkililer tarafından okul kapısından geri çevrildi.
İnançları gereği başlarını örtenlere yönelik zenci muamelesi devam ediyor. 28 Şubat baskı sürecinde gemi azıya alan laikçilerin başlattığı başörtüsü yasağı uygulaması, kanuni bir dayanağı olmadığı halde “kamusal alan” safsatasıyla devam ettiriliyor. Geçtiğimiz ay Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) uygulanan yasak, dün de 2010 yılı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı’na (PYBS) giren başörtülü öğrencilerin karşısına dikildi.
[b]“POLİS MEMURLARI BAŞÖRTÜMÜ ÇIKARMAMI SÖYLEDİ”[/b]
İlköğretim 5. sınıf öğrencileri ve orta öğretim 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencileri dün Türkiye genelinde yapılan 2010 yılı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı’na girdi. Ancak İstanbul’da birçok öğrenci, işgüzar sorumlular yüzünden sınava giremedi. Bakırköy Ticaret Meslek Lisesi’nde imtihana girmesi gereken Şeyma Tırımoğlu, Merve Çakıroğlu ve Saliha Merve sırf inançları gereği taktıkları başörtüsünden dolayı sınava alınmadılar.
[b]YASAĞI POLİSE UYGULATTILAR[/b]
Şeyma Tırımoğlu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, sabah saatlerinde babası Fatih Tırımoğlu ile beraber sınava gireceği Bakırköy Ticaret Lisesi’ne geldiklerini söyledi. İmtihan saatinde okuluna girerken okulun kapısında bekleyen polis memurunun uyarısı ile karşılaştığını ifade eden Tırımoğlu, “Okul kapısında bekleyen polis memurları başörtüsüyle binaya giremeyeceğimi söylediler. Polisler bu yönde kendilerine talimat geldiğini ifade ettiler. Talimatı kimin verdiğini sorduğumuzda ise sessiz kaldılar, cevap vermediler” dedi.
Okulda başörtülü öğrencilerin başörtülerini çıkarmaları için özel bir oda hazırlandığını ve polis memurlarının kendisini o odaya yönlendirdiğini kaydeden Tırımoğlu, inancı gereği taktığı başörtüyü çıkartmayacağını memurlara söyleyerek, imtihana girmekten vazgeçtiğini kaydetti. Şeyma Tırımoğlu; “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir lisede okuyan öğrenci olarak imtihana girme hakkım var. Başörtülü olduğum için sınava alınmamam ayrımcılıktır” dedi.
[b]OKUL MÜDÜRÜ AYRIMCILIĞA SESSİZ KALDI[/b]
Okulda imtihana alınmayan başörtülü öğrencilerin aileleri ile polis memurları arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Konuyla ilgili görüşme isteğimizi kabul etmeyen Bakırköy Ticaret Meslek Lisesi Müdürü Mehmet Kulak ise, yaşanan ayrımcı uygulamaya seyirci kaldı. Başörtülüler, ayrımcı uygulamaya tabi tutulduklarından dolayı Mazlum-Der’e başvurdu.
[b]BATMAN’DA DA ÖĞRENCİLER İMTİHANA ALINMADI[/b]
Öte yandan Batman’da gerçekleştirilen sınavda da başörtülü öğrenciler imtihana alınmadı. Batman İMKB Lisesi’ne imtihana girmek için gelen başörtülü öğrenciler girişte engellendi. Başörtülerini çıkarmak istemeyen öğrenciler sınav yetkilileri tarafından okul kapısından geri çevrildi. Yaklaşık 30 öğrenci başörtülerinden dolayı sınava giremedi. Öğrenciler sınav sonuna kadar okul bahçesinde beklemek zorunda kaldı. Ailelerine destek olmak için sınava girdiklerini belirten öğrenciler, yapılan uygulamanın doğru olmadığından yakındı.
Fatma Ekmen isimli öğrenci, sınav yetkililerinin başörtüsünü çıkarmasını istediğini ama bunu kabul etmediğini söyledi. Ekmen, “Okul görevlileri bize sınava giremeyeceğimizi söyledi. Başörtümüz ile sınava girmemiz durumunda ise tutanak tutacaklarını belirtti. Bizim için bir fırsattı, okul masraflarımızı bu şekilde karşılayabilirdik. Başörtümüz yüzünden almadılar. Hıristiyan ülkelerde bile izin veriyorlar; ama biz Müslüman bir ülke olmamıza rağmen almıyorlar” dedi. Öğrenci velileri ise uygulamanın yanlış olduğunu ve bir an önce kaldırılması gerektiğini söyledi.
[b]İMTİHAN NETİCELERİ 6 AĞUSTOS’TA AÇIKLANACAK[/b]
5, 9, 10 ve 11. sınıflar için yapılan Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı’na toplam 475 bin 435 kişi katıldı.İmtihan sonuçları, 6 Ağustos 2010 tarihinde açıklanacak.
[/size]</H1> | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: TÜRBAN İSTİSMARI Cuma Ekim 08, 2010 3:50 pm | |
| Hayrunnisa Gül'den Başörtüsü Açıklaması!
Cumhurbaşkanı Gülün eşi Hayrünnisa Hanım, Strasbourg yolunda star Başyazarı Mehmet Altanın sorularını cevapladı. Gül,Biz ayrımcılığın acılarını yaşadıkdedi.
08 Ekim 2010, 12:39 Abdulbasit KÖRÜK
Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım, Strasbourg yolunda star Başyazarı Mehmet Altan’ın sorularını cevapladı. Gül, “Biz ayrımcılığın acılarını yaşadık” dedi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’na 2009’da beri yürüttüğü “Eğitim Her Engeli Aşar” kampanyasına tanıtacak olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül Strasbourg’a giderken kendisinin de mağduru olduğu başörtüsü konusunda önemli açıklamalar yaptı. YÖK’ün “başörtülü öğrencisi dersten atmayın, tutanak tutun” yazısı ertesinde ortaya çıkan durumu kendi deneyimleri ışığında şöyle değerlendirdi:
BİZLER AYRIMCILIĞIN ACISINI YAŞADIK
“Biliyorsunuz bizim nesil bu olayı yaşadı. Bu gerçekten acı. Ayrımcılık kadar insanın içini acıtan bir şey yok. Bizler gerçekten bunun acısını yaşadık. Şimdi bırakalım da bir sükunet olsun diyorum. Bakın kendi kendine bu iş hallolabiliyor. Gelecek nesillere gerçekten çok yazık. Benim bütün duam gelecek nesiller bunu yaşamasın. Hep beraber, iç içe birbirimizi severek hoşgörüyle bunu aşalım. Birbirimizi seversek hiçbir sorun kalmayacak Türkiye sıçrama yapacak. Geriye dönüp bir bakalım neler yaşandı...Türkiye her alanda çok saygı duyulan bir ülke haline geldi. Yeni Amerika’daydık, gerçekten herkes Türkiye’yi konuşuyor. Gurur duyuyorsunuz. E biz enerjimizi boşa harcamışız. Böyle konular, lüzumsuz konular olmasa daha neler yapılacak. Herkes birbirine hoşgörülü davransa bunların hiçbiri aslında yaşanmayacak.
ÇEŞİTLİLİK BİZİM ZENGİNLİĞİMİZ
Bence ötekileştirmeyi sadece bir kısım insan yapıyor. Artık onlar da yapmayacak. Hepimizin ailesinde her türlü insan var, hepimiz iç içe yaşıyoruz, hepimiz ailemizi çok seviyoruz. Bir parçasından vazgeçebilir miyiz? Vazgeçemeyiz. Ben bunların zenginlik olduğuna inanıyorum ve hayran oluyorum. Anadolu bunu böyle hallediyor. Çeşitlilik bizim zenginliğimiz...”
Cumhurbaşkanı’na ‘dede’ demeyin!
Hayrünisa Gül son Trabzon gezisinden hareketle “dede, anneanne” konusunda da “sırlar” verdi: “Torunu göremedim son zamanlarda. 7 aylık oldu. Çok az vakit ayırabiliyorum. Ben anneanne olmaktan memnunum ama Abdullah Bey’e dede dedirtmeyebilirim. Bilmem ne diyecek? Her gittiğim ilde yuvaları da ziyaret ediyorum. Önceki gün gittiğim Trabzon’daki yuvada ‘abla’ dediler. Onlarla oynayınca Cumhurbaşkanı eşi gibi değil de içlerinden biri gibi gördüler. Ben de onlara dedim ki ‘Size bir sır vereyim çocuklar Cumhurbaşkanınız gelince de ona ağabey deyin olur mu’. Çok hoşumuza gidiyor. Kendimizi genç hissediyoruz.”
CENK’E HAYRAN OLDUM
• “Şehir Üniversitesi’ndeki çocuk... Hayran oldum. Maşallah. O kadar hoşuma gidiyor ki, bizim neslimizde bu yoktu, ama yeni neslin bu özgüvenini gerçekten çok takdir ediyorum ve bunu kırmamız lazım, onları konuşturmamız lazım. Ben de alkışladım.”
• “Emekli öğretmenleri gönüllü öğretmenliğe davet etme projesini genişletmeyi düşünüyoruz. Sosyal Hizmetler yuvalarında kalan çocuklara akademik anlamda destek için.”
Okula giden engelli çocuk sayısı arttı
“Herkes bir gün engelli olmaya aday. Sizin kapınızı ne zaman çalacağını bilmiyoruz. Hepimiz engelli olmaya adayız” diyen Gül, yürütülen projeyle ilgili şunları söyledi: “Bir yıl içinde 14 engelli okullu açıldı. Okula giden engelli çocuk sayısı yüzde 30 arttı. 24 bin eve gidildi. Ekipler bizzat ikna ettiler aileleri. İkinci etapta düşündüğüm bütün şehirleri bir engellinin evinden çıkıp ihtiyacını görebileceği hale getirmek. Valilikler bize projenin yürütülmesinde yardımcı oluyor. En büyük gururumuz Lokman Bey. Bize çok yardımcı oluyor. Engellinin neler başarabileceğinin en güzel, en somut örneği Lokman Ayva. Amerika’da kahvaltıda New York Valisi bizi ziyarete geldi, görme engelli. Böyle birini seçebiliyor Amerika. Esas bu kampanyanın amacı insanların bilincini yükseltmek. Evlere gidince anlıyoruz ki haklarından haberleri yok. Hakkının farkında değil.”
Sümeyye’nin azmine övgü
Hayrünnisa Gül, olağanüstü yeteneklerinden söz ettiren engelli Sümeyye’den de bahsetti: “Sümeyye... İki kolu yok... Ben o çocuk için dünyanın her yerine yazdım bir imkanı varsa tedavi ettirelim diye. Hiç kökü olmayınca organın yapılabilecek bir şey yok. O çocuğun azmi, ayağıyla resim yapıyor, ebru yapıyor, kurabiye yapıyor. Şimdi okula başlamış Sümeyye, ilk defa ağladığını gördüm. Öbür çocuklara da bunu öğretmemiz lazım. Kaynaştırmalıyız. Ailelere çok görev düşüyor. Sevgiyi aşılamak gerekiyor. Milli manevi değerlerine sahip bir nesil sağlamak lazım.”
AKPM’ye ‘Eğitim her engeli aşar’ı anlattı
Avrupa ortak evimiz
Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül başta engellilere karşı ayrımcılık olmak üzere her türlü ayrımcılığa karşı mücadelenin öncelik olduğunu belirterek “Ancak bu şekilde temel değerlerimiz olan insan hakları, demokrasi,hukukun üstünlüğü ilkelerini, ortak evimiz olan Avrupa’da ve tüm dünyada hakim kılabilir” dedi.
YENİ DÜZENLEMELERİ HAYATA GEÇİRDİK
AKPM sonbahar dönemi çalışmaları çerçevesinde, ‘Hasta ve Engelli Çocukların Eğitiminin Güvence Altına Alınması’ konulu raporun tartışılması sırasında genel kurula hitap eden Hayrunnisa Gül konuşmasında ‘Eğitim Her Engeli Aşar’ kampanyası’nı anlattı.
Son anayasa değişikliğiyle çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi mağdur grupların temel hak ve özgürlüklerini en üst düzeyde kullanmaları için pozitif ayrımcılık hakkını veren yeni düzenlemelerin hayata geçirildiğine işaret eden Gül, bugün insanlığın karşılaştığı en önemli sorunlardan birinin ayrımcılık olduğuna işaret etti.
Kaynak: Star
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Cuma Ekim 08, 2010 3:51 pm | |
| Hanımefendi ayrımcılığın acılarını yaşamışmış...
Firs lady'e bak, acılar içinde kıvranıyor valla.
Biraz da biz çeksek bu acıları? | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: TÜRBAN AKP'Yİ ÇÖZÜYOR Salı Ekim 19, 2010 4:14 pm | |
| ÇÖZMEZSEN AK PARTİ'DEN GİDERİM
Erdoğan'a AK Parti kurucusundan başörtüsü çıkışı... 19 Ekim 2010, 01:25 Anadolu Haber
Hükümetin türban konusunda adım atmaması AK Parti kurucularından Fatma Ünsal'ın tepkisini çekti.
Üniversitelerdeki türban yasağıyla ilgili hükümetin yıllardır adım atmaması parti kurucusu Fatma Ünsal'ı isyan ettirdi. Ünsal eğer adım atılmazsa siyasi tercihini değiştirme resti çekti.
Kızılcahamam Kampı’nda AK Parti Kurucular Kurulu üyesi Fatma Ünsal’ın, “Kadınlar, başörtüsüyle Meclis’e giremiyor. 8 yıl geçti. Bu konuda adım atmayacaksanız siyasi tercihimi değiştirip, bağımsız hareket edeceğim” dediği öğrenildi.
ERDOĞAN İNSAF DEDİ?
Erdoğan’ın da türban takan Ünsal’ın bu çıkışına, “İnsaf, samimiyetimizi sorgulamayın. Her şeyin bir zamanı var. Çocuk bile 9 ay 10 günde oluyor. Üniversitelerdeki sorunu bile çözemedik. Nelerle karşılaştığımızı biliyorsunuz. Siyasi tercihinizi değiştirirseniz sizin adınıza üzülürüm. Sizin bileceğiniz iş” yanıtını verdiği öğrenildi.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: ...VE İTİRAF: TÜRBANIN SERBEST BIRAKILMASINDA ACİZİZ! Ptsi Ekim 25, 2010 10:13 pm | |
| [size=18]Hemen şu saatlerde Habertürk TV'de, Basın Kulübü programında konuşan Burhan Kuzu, türbanın tamamen serbest bırakılması konusunda aciz olduklarını ve zaten istemediklerini de itiraf etti.
Keke kaydedilmiş olsa da program o acziyetin itiraf edildiği bölümleri belge olarak yayınlasak, saklasak.[/size] | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Salı Ekim 26, 2010 9:26 pm | |
| Aslında sadece acziyet değil, bilakis böyle bir şeye karşılar.
| |
| | | GÖLGE
Mesaj Sayısı : 1231 Reputation : 36 Kayıt tarihi : 16/05/09
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Salı Ekim 26, 2010 11:27 pm | |
| [color:f6f7=brown] Cözemeyen ,cözülür.RTE cözülme sürecine girdi. Meseleyi,hala siyasi manevra alani olarak kullanma derdinde. Meseleyi cözme derdinde degil.Manevra alani .......... ............ [/color] [img] http://www.hurriyet.com.tr/_np/1302/11871302.jpg[/img][size=24] [color:f6f7=red] Hakem millettir [/color] [/size] Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP’nin türban konusunda samimi olmadığının ortaya çıktığını belirterek, türban sorununun çözümünün 2011’deki seçimler sonrasına kaldığını vurguladı. Erdoğan, “2011 seçimleri ve ardından başlatacağımız yeni Anayasa çalışmaları işte bu özgürlüklerin temel alınacağı bir süreç olacaktır. Bundan sonra hakem millettir” dedi. Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında bu konuda özetle şunları söyledi: Bedelini öder Zamana bıraktığımız, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle anlamsız hale geleceğini ve kendiliğinden çözüleceğine inandığımız bu konuyu Sayın Kılıçdaroğlu gündeme getirdi. CHP Genel Başkanı, başörtüsü sorununu, halk oylaması öncesinde bir istismar aracı olarak kullandıysa, eminim ki millet nezdinde bunun siyasi bedelini ödeyecektir. Ama eğer CHP Genel Başkanı, bu konuda samimiyse işte o zaman meydanlarda böyle bir vaatte bulunurken CHP zihniyetini, dikkate almadığı açıktır. Sayın Kılıçdaroğlu hiçbir hazırlık, hiçbir istişare yapmadan, CHP’nin kadim geleneklerini, ideolojik kodlarını hiç hesaba katmadan bir vaatte bulunmuştur. Bugün de bu vaadinin altında ezilmiştir. Süreç, CHP tarafından başörtülü kızların umudunun istismar edildiği, aynı zamanda provokasyona açık bir süreç haline getirilmiştir. ‘CHP sonunda demokratikleşiyor mi?’ diye heyecanlanan CHP’lilerin dahi hevesleri kursağında kalmıştır. CHP makus talihine uygun bir şekilde demokrasinin ve milletin gerisine düşmüş, cumhuriyeti bir adım ileri taşıma onuruna kavuşamamıştır. Özgürlükler konusunda en az Ak Parti kadar açık fikirli olması gereken MHP, bir kez daha statükonun yanında yer almış, ülkücü camiayı ve tüm kamuoyunu hayal kılıklığına uğratmıştır. Ak Parti yasaklarla mücadelesinde bir kez daha yalnız kalmıştır. Seçimden sonra 2011 seçimleri ve ardından başlatacağımız yeni Anayasa çalışmaları, işte bu özgürlüklerin temel alınacağı bir süreç olacaktır. Altını çizerek ifade ediyorum; ne 2011 seçimleri ne de sonrasında başlatacağımız Anayasa çalışmaları belli sorunların, belli özgürlüklerin dikkate alınacağı değil, Türkiye’deki her sorunun her özgürlük meselesinin çözüm yoluna kavuşacağı süreç olacaktır. Şu son birkaç ay içerisinde yaşananlar, kimin samimi, kimin de istismar peşinde olduğunu açıkça göstermiştir. Yaşananlar kimin sözünün arkasında olduğunu, kimin de verdiği sözler altında ezildiğini göstermiştir. Bundan sonra hakem millettir. Özgürlükler konusunda da yine son kararı millet verecek, son sözü millet söyleyecektir. Biz şimdilik bu noktada, bu meseleyi milletimizin takdirine havale ediyoruz. Siyasetin müdahalesi olmadan fiilen çözüm yoluna girmiş olması elbette umut vericidir. Cumhuriyetin kuruluşundan nice zaman sonra ortaya çıkan, tarihine ve coğrafyasına yabancılaşmış zümrenin tamamen aksine Cumhuriyet, sözde elitler tarafından, yani seçkinlikleri kendilerinden menkul belli bir zümre tarafından değil bizzat bu millet tarafından, bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur. Korku Cumhuriyeti Cumhuriyeti korumak adına, bir korku cumhuriyeti oluşturdular. Tehlikede olan Cumhuriyet rejimi değil bu korkulardan nemalanan çevrelerin imtiyazları oldu. Bu ülkenin bürokratı, hakimi, savcısı, askeri, polisi ne kadar bu Cumhuriyetin sahibi ise bu ülkenin işçisi, köylüsü, esnafı, sanatkarı, sokaktaki vatandaşı da bu Cumhuriyetin en az o kadar sahibidir ve sevdalısıdır. Pompalanan korkuların boş olduğunu milletçe hep beraber gördük. Bu Cumhuriyet, çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir. Bu Cumhuriyet kökü mazide olan bir âtidir. Bu Cumhuriyet kökü derinlerde olan, büyük ve güçlü bir milletin kurduğu ve yaşattığı bir cumhuriyettir. Statükoyu muhafaza etmek, değişime direnmek, yasaklarda ısrar etmek, Cumhuriyetimize de bu aziz milletimize de yapılabilecek en büyük haksızlıktır. | |
| | | Erhan Eren
Mesaj Sayısı : 76 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Çarş. Ekim 27, 2010 5:25 pm | |
|
Hüseyin Öztürk - Yeni Akit
Dört T
Dört T: “Türbanı takanlar,” “Taşıyanlar,” “Tartışanlar,” “Tırmalayanlar.” Sondan başlayalım. “Tırmalayanlar” ya da “Kaşıyanlar veya “Karşı çıkanlar.” Bu ve benzeri gruba girenlerin hali ortada. Direkt reddediyorlar. Dolayısıyla bunlarla çözüme gidilmesi söz konusu olamaz. Söyledikleri veya söyleyecekleri, sadece kendi gördükleri zaviyeden anlaşılabilir. Bu zaviyeden de yalnızca kendileri baktığı için yine sadece kendilerini ikna etmiş olurlar. Toplumumuza veya diğer dünya toplumlarına anlatabilecekleri bir tezleri olamaz. Çünkü söyleyecekleri her şey, insan hak ve özgürlüklerini bir rettir. Tartışanlara gelince; İki kısım tartışan var. Birinci kısım; türbana karşı fakat “Ne şiş yansın ne kebap, arada ben olayım abad” diyenlerdir. Tartışmacıların ikinci kısmında yer alan türban taraftarlarını ise anlamakta güçlük çekiyoruz. Ne dediklerinden çok eylemleriyle tanındıkları için sözleri tesir etmiyor. Aslında her iki kısma da “meteorolojik tipler” diyebiliriz. Yani hava durumuna göre yolunu ve kıyafetini belirleyerek, nerede nasıl durması ve ne konuşması gerekiyorsa ona göre yerini alanlar. Gelelim türbanı taşıyanlara. Ülkemizde örtünme iki noktada ele alınmalı. Birincisi; örf, adet ve geleneklere göre örtünme. Burada dini değerler son sırada gelir. İkincisi kısımda da dini değerlere göre örtünülüp; örf, adet ve gelenekler geri planda kalır. Türbanı taşıyan bu iki kesim de kendi içinde zorluklar yaşar. Dolayısıyla istiap hadleri ile taşıdıkları yükün ağırlığını dengeleyemeyenler, kendi kendileriyle, aileleriyle ve toplum içinde problemlerin parçası olurlar. Bu huzursuzluklar sonucunda ise hiç tahmin edilmeyen kazalar meydana gelir ve tartışmacılara malzeme çıkmış olur. Haliyle mesele gündemden hiç düşmez. Sıra geldi türbanı takanlara: Örtünme dinin emridir, tartışılmaz. Örtünmeyi sadece başı örtmek olarak algılamak veya böyle inanmak, dinin örtünme emri ile çelişir. Maalesef örtünme gelip başörtüsüne dayanmıştır. Mesela türban konusunda samimi olanlar; İslam’ın “beş,” İmanın “altı” şartını, yerine tam olarak getirebilseler. Mesela böyleleri yaşadıkları evde, oturdukları mahallede, çalıştıkları veya okudukları şehirde, parmakla gösterilen kişiler olsa ve bizler de onları hayranlıkla izleyip örnek alabilsek. Oysa İslam’ın örtünün dışında da insana yüklediği o kadar çok insani ilişkiler vardır ki, türbanı ya da başörtüsünü takanların bu meselelerde zirve yapması lazım gelir. Söylenecek öyle çok şey var fakat söz gelip boğazda düğümleniyor ve bir türlü çözülmüyor. Kaş yaparken göz çıkarma endişesi rahatsız ediyor. Yalnız şu cümle, günlerdir kafamda sörf yapıp duruyor. Onu paylaşmalıyım. “Kızlarını ilkokula başörtülü göndermek isteyen aileler; acaba İslam’ın diğer gereklerini ne kadar yerine getiriyorlar da kızlarının örtülü okula gitmesini dert ediniyorlar?” Ez cümle: Kıyafetin Müslümanı olmaz. İçindekinin Müslümanı olur. Allah’a karşı günahlarımızda ve sevaplarımızda samimi olabilsek, her şey yoluna girecektir.
| |
| | | Erhan Eren
Mesaj Sayısı : 76 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Çarş. Ekim 27, 2010 5:28 pm | |
| “Kızlarını ilkokula başörtülü göndermek isteyen aileler; acaba İslam’ın diğer gereklerini ne kadar yerine getiriyorlar da kızlarının örtülü okula gitmesini dert ediniyorlar?”
Bu cümleye ne denilmeli?
| |
| | | INSAN
Mesaj Sayısı : 892 Reputation : 33 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Çarş. Ekim 27, 2010 7:32 pm | |
| [quote:b9aa="Erhan Eren"]“Kızlarını ilkokula başörtülü göndermek isteyen aileler; acaba İslam’ın diğer gereklerini ne kadar yerine getiriyorlar da kızlarının örtülü okula gitmesini dert ediniyorlar?”
Bu cümleye ne denilmeli?
[/quote]
AKP agizli yorum denilmeli...
Iktidarin bu meselede muktedir olmadigi,ayniyle vaki iken,meseleyi secim malzemesi olarak hazirlama derdinde.Yillardir,her secimde biz cözeriz diyen oyu aliyordu.Bu düsünce ile secimden kar elde etme derdi var.Meseleyi öyle cirkef hale getiren de meselede belli bir durusu sergilemyen AKP.Cunku meseleyi biz cözecegiz diye durusu yokki. Meseleyi cözmek icin,her yönden menfaat arayisinda.
Önce agizdan iri laflar.Sonra cözümsüzlüge cözüm bulma dertleri.Kivranmalar ve KIVIRMALAR.. Yeni Akit,Yeni Safak olursa sasirmamak gerekiyor... | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL C.tesi Kas. 27, 2010 12:09 am | |
| Başörtüsü Yasağı Sınır Tanımıyor: Büşra Sınıfta Tecrit Ediliyor 26.11.2010 11:33 [image: 12 Punto] [image: 14 Punto] [image: 16 Punto] [image: 18 Punto]
Tarsus’ta okulunu başörtülü okumak isteyen 6. sınıf öğrencisi Büşra Uzunselvi, okul idaresi tarafından kınama cezalarıyla ikna edilemeyince “akıl almaz” bir uygulamayla tecrit edildi.
*Abdulhakim Kurt'un Haberi:*
İlk günlerde Büşra, kimi derslere alındıktan sonra eve gönderilerek psikolojik baskıya tabi tutuldu. Bu uygulama etkili olmayınca, bir eğitim kurumunda "skandal" kelimesinin bile açıklamayacağı bir uygulamaya geçildi: Tecrit.
Her gün ders başlarken öğretmen, okul idaresinin emriyle diğer öğrencileri sınıftan çıkarıyor, başka bir sınıfa götürüyor, onlarla ders işliyor. Bu sırada Büşra, gün boyu dersler bitinceye kadar kendi sınıfında yapayalnız bırakılıyor.
*SINIF BURADA! 297 NO'LU BÜŞRA SINIFINDA!*
Tarsus Dr. Lütfi Kolukırıkoğlu İlköğretim Okulunda her sabah ders zili çalıyor. 6/C Sınıfı 297 Nolu Büşra sınıf arkadaşlarıyla birlikte sınıfına gidiyor. Ama, ders başı yapılırken bir idareci ders öğretmeni ile sınıfa geliyor, "6/C Sınıfı! Biz gidiyoruz. Büşra burada kalıyor!" deyip Büşra'nın sınıf arkadaşlarını başka bir sınıfa götürüyor; Büşra sınıfta gün boyu kitap ve defterleriyle yapayalnız bekliyor.
*"TARSUS /ORMAN KANUNU" KİMİN OYUNU?*
İlköğretimde başörtüsü konusunda Tarsus'ta "akıl almaz" bir oyun oynanıyor. Yasal uygulamaya göre okul idaresi, öğrenciyi derse almak zorunda ama,
1. Tutanak tutar.
2. Başka bir okula gönderir.
Tarsus'ta Dr. Lütfi Kolukırıkoğlu İlköğretim Okulu'nda bu prosedürün ikinci maddesi uygulanmıyor veya uygulanamıyor. Okul idaresi, 6. sınıf öğrencisi başörtülü Büşra Uzunselvi ile ilgili tutanak tuttu, kınama cezası verdi. Ancak "başka bir okula gönderme" cezasını vermedi. Bunun yerine Türkiye'de bugüne kadar hiçbir eğitim kurumunda görülmemiş bir uygulamaya başvurdu. Büşra'yı sınıfında tecrit etme kararı aldı.
*Yasal Uygulama Yerine Polis Dayatması:*
*VALİLİK Mİ OKUL İDARESİ Mİ?*
Telefonla ulaştığımız Büşra'nın babası Yalçın Bey, ısrarlarına rağmen okul idaresi, "başka okula gönderme" aşamasına geçmedi. Bunun yerine okula polis çağrıldı, Yalçın Bey ve kızı Büşra Savcılığa götürüldü. Savcılık, Büşra'ya yönelik bir aile baskısının tespit edilmediğine dair tutanak düzenledi. Ama okul idaresi kararında ısrar etti.
Baba Yalçın Uzunselvi'nın okul idaresine yönelttiği "Neden başka okula göndermiyorsunuz?" ısrarlı sorusuna karşılık okul idaresi, ilginç bir cevap verdi: "Elimizde bir şey yok, biz olsak hemen göndeririz ama valilik izin vermiyor, okula almayın, diyor. "
Okul idaresinin iddiası doğruysa kanunu uygulamakla yükümlü valilik, kanunen bizzat eğitim-öğretimi engelleme suçu işliyor. Tarsus'ta prosedüre uymak yerine adeta orman kanunu uygulanıyor.
*"TECRİT AKLI" POLİSTEN*
Tarsus'ta okul idaresi ve valilik, kanun karşısında suçlu duruma düşmemek için hile yoluna başvuruyor. Büşra'yı ilk günlerde dış kapıda bekletirken eğitim-öğretimi engelleme suçundan ceza alma endişesiyle hile yoluna başvurdu: Büşra sınıfa alınıyor ama Büşra'ya ders verilmiyor.
Merak edilen soru, bu hilenin kimin işi olduğudur. Cevap Büşra'nın babasından geliyor.
Tecrit skandalı hakkında bilgi veren baba Yalçın Uzunselvi, "Sınıfından çıkarılan kızım Büşra bütün engellemelere rağmen tekrar sınıfına girip sınıfından çıkmak istemeyince Okul Müdür Yardımcısı olan H. Y., kızımın bulunduğu sınıfta ders işleyen İngilizce öğretmenine sınıfı kızım hariç diğer öğrencilerle birlikte terk etmesini söylemiş. Bunun üzerine başka boş bir sınıfta ders işlenmiş ve kızım sınıfta yalnız başına bırakılarak tecrit edilmiş" dedi.
Bu tuhaf uygulamanın okula gelen bir polis memurunun fikri olduğunu söyleyen Baba Yalçın Uzunselvi, sözlerine şöyle devam etti: "Bu zorba uygulama yapılmadan önce okul yönetimi bana Valiliğin kesinlikle kızımın başörtüsü ile okula alınmaması yönünde talimat aldıklarını söylediler. Ben 'Kızım sınıfından çıkmayacak bunun hiçbir yasal dayanağı yoktur' dedim. Bunun üzerine okul yönetimi, okula polis çağırdı. Gelen sivil ve resmi polis ekipleri müdürün odasında bana telkinde bulundular. Sivil polislerden bir memur, '*Başörtüsü nerde Allah'ın emridir. Kur'an'da böyle bir şey var mı! Haydi göster. Burada okul ve okulun düzenini ve huzurunu sen bozuyorsun. Bu şekilde gelmesi yasaktır. Al kızını evine git. Ben bu okulda öğrenci velisi olsaydım çocuğumun sınıfına böyle başörtülü bir öğrenci gelseydi, diğer öğrencilerin velilerini toplar bu duruma tepki gösterirdim. Öğrencilerin başörtülü bir öğrencinin sınıfından ayrı bir sınıfta ders görmeleri için velilerle birlikte idareden talepte bulunurduk.*' dedi ve 'başka sınıfta ders görme' sözünü üç kez tekrarladı. Bu sözlerden sonra okul yönetimi bu uygulamaya başladı." şeklinde konuştu.
**
*Skandal üzerine skandal*
*Okul yönetiminin hazırladığı skandal tutanak*
Tarsus Dr. Lütfi Kolukırıkoğlu İlköğretim Okulu idaresi, İlköğretim Kanunu'nu hiçe sayarak bir skandala imza attı. Derse başörtüsüyle girmekte geri adım atmayan 6. Sınıf öğrencisi Büşra Uzunselvi hakkında "Başörtüsü ile derse girmesi nedeniyle ısrar etmektedir. 23. 11. 2010 tarihinde okula başörtüsüyle gelmesi ve derse böyle girmek istemesi üzerine okul idaresince derslere alınmamıştır" diye tutanak tuttu. Tutanağın altında Okul Müdürü Cavit Aydemir ve Müdür Yardımcısı Hidayet Uzunselvi'nin imzası var.
Kanuna rağmen tutulan bu tutanaktan sonra okul idaresi, ceza alma endişesiyle Büşra'yı sınıfa aldı. Ancak sınıfta kitap ve defterleriyle baş başa bıraktı.
*ARKADAŞLARI ÜZGÜN, BÜŞRA'NIN AİLESİYLE KONUŞMAK YASAK*
Günlerdir boş bir sınıfta yalnız başına bırakılarak tecrit edilen Büşra'nın arkadaşları da yaşananlardan dolayı üzüldüklerini söylediler. Büşra'yı çok sevdiklerini anlatan sınıf arkadaşları, "Biz Büşra'yı çok seviyoruz. Başörtülü okumak neden suç, anlamıyoruz. Biz de arkadaşımız Büşra ile beraber üzülüyoruz. Artık Büşra'yı bıraksınlar" diyerek Büşra'nın yaşadıklarına tepki gösterdiler. Bunun üzerine okul yönetimi, Büşra'nın sınıf arkadaşlarının Büşra'nın babasıyla konuşmasını yasakladı.
*VELİLERDEN DESTEK*
Büşra'nın babası Yalçın Uzunselvi diğer velilerin tepkisiyle ilgili sorumuza "Büşra'yı destekliyorlar. Hatta, başı açık bir bayan 'Ben, sizi böyle görünce üzülüyorum. İnsan hakları derneğine başvurun, kamuoyu oluşturun, sizi desteklerim, dedi" cevabını verdi.
*DİLEKÇENİN CEVABI BEKLENİYOR*
Okul idaresinin uygulamayı sürdürmesi üzerine baba Yalçın Uzunselvi, okul idaresinden derse alınmamayla ilgili gerekçeli karar istedi ama henüz kendisine cevap verilmedi.
(*DOĞRU HABER GAZETESİ / 26 Kasım 2010*)
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Cuma Mart 04, 2011 7:29 pm | |
| AKP Muhafazakâr Demokrat mıdır, Oynak Merkez mi? AKP Muhafazakâr Demokrat mıdır, Oynak Merkez mi? Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ - 3 Mart 2011
AKP kendisini “muhafazakar demokrat” bir parti olarak tanımlamaktadır. Ancak bu tanımlamanın ciddiye alınması mümkün değildir. Çünkü AKP ne muhafazakardır ne de demokrat. Bu makalede AKP’nin neden muhafazakar olmadığını açıklayacağız. Demokrat olmadığını ise açıklamaya hiç gerek yok zaten.
Muhafazakarlık bir davranış biçimi olarak insan var olduğu sürece var olmuştur. Bir davranış biçimi olarak muhafazakar olmak siyasal anlamda da muhafazakar olmak anlamına gelmemektedir. Kişilerin kişisel veya ailevi hayatları ile ilgili muhafazakar olması mensup oldukları siyasal hareketi muhafazakar yapmaz. Örneğin bir komünist parti üyesi özel yaşamında ve ailesi ile ilgili konularda muhafazakar hatta aşırı muhafazakar olabilir. Ancak bu kişinin siyasal ideolojisi ve partisi muhafazakar parti değildir. AKP, yönetici kadrosunun kişisel ve ailevi muhafazakarlığını “siyasal muhafazakarlık” olarak sunmaktadır ki bu alenen siyaset bilimi ile alay etmektir.
Bir dünya görüşü olarak Fransız Devriminden sonra Edmund Burke tarafından yazılan “Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler” adlı kitapta ilk siyasal manifestosunu ortaya koymuştur. Muhafazakar dünya görüşü varolan siyasal sistemin, siyasal sistem ve siyasal/toplumsal sistem ile ilişkili toplumsal değerlerin korunması, muhafaza edilmesi üzerine kuruludur. Muhafazakarlık dönüşüme karşı değildir ancak dönüşümün devrimci olmasına karşıdır. Muhafazakarlığın özü değişimin devrimci değil, tedrici olmasını savunmaktır. (Andrew Heywood, Siyasi İdeolojiler-Bir Giriş, Adres Yayınları, Ankara 2007, s.86)
Samuel Huntington, muhafazakarlık ile ilgili klasikleşmiş olan “Conservatism as an Ideology” adlı makalesinde şöyle demektedir: “Muhafazakarlığın özü var olan değerlerin hararetle onaylanmasıdır. ... Eğer bir kişi müesses nizamdan (statükodan) memnun değil ve müesses nizamın her ciddi tehlikeye karşı savunulmasına hazır değil ise muhafazakar diye adlandırılamaz.” (Samuel Huntington, “Conservatism as an Ideology” The American Political Science Review, 51, 1975,s.454)
Oysa AKP, mevcut sistemde milletin adı ve devletin yapısı dahil her şeyi değiştirmeye kendisini adamış bir partidir. AKP liderleri A. Gül ve Erdoğan 2003’den bu yana ülkemizde yaşananları nitelendirmek için muhafazakarların en nefret ettiği sözcük olan “devrim” kelimesini kullanmaktadırlar. Özetle, AKP siyasal anlamda muhafazakar bir parti değildir.
AKP bazılarının sandığı gibi bazı dini motifler üzerinden siyaset yapsa da İslamcı bir parti de değildir. AKP liderlerinin siyasal kariyerleri İslam dininin siyaset için kullanılması üzerine kuruludur. AKP’nin dinimiz İslam’ı istismar ettiği hususu Başbakan Erdoğan’ın ifadelerinde şöyle kristalleşmiştir: “Bir dönem dini kullandık.” E. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de şöyle diyordu: (“Siyasette dini kullandık” (Ergun Poyraz, Musa’nın Çocukları, s.40)
İslamcı da olmayan AKP eklektik siyasal düşünceyi temsil eden bir partidir. AKP’nin temel özellikleri faydacı, ekonomik anlamda Friedman gibi liberal, siyasi anlamda Pinochet kadar otoriter, İslam dinini Türkiye Cumhuriyetinin milli kimliğine karşı kullanıldığı ölçüde yararlı gören bir partidir.
AKP, ABD, AB veya İsrail ile herhangi bir fikri veya ideolojik zeminde yandaşlık veya karşıtlık ilişkisi içinde değildir. Davos’ta “one minute” deyip, dört ay sonra 49 yıllığına İsrail’e sınır şeridi kiralayabilir. Türkiye’nin değil, AKP’nin menfaatleri neyi gerektiriyor ise öyle bir politika dönemsel olarak benimsenebilir. Bu özellikleri ile AKP gerçekten muhafazakar demokrat ne siyasal İslamcı ne de liberal bir bir siyasal kimliği temsil etmektedir.
AKP’nin siyasal duruşunu temsil eden en iyi kavram “oynak merkez” kavramıdır. AKP, oynak merkez partisidir. Bu oynaklık o derece geniş bir oynaklıktır ki, Erdoğan Habur’da PKK’nın “zafer geçiti” gösterilerinin ertesi günü “bu görüntüler bize umut veriyor” diyebilmekte ancak kamuoyu yoklamaları halkın büyük bir öfke içinde olduğunu gösterince Habur zafer geçitine öfke püskürebilmektedir.
AKP, örneğin misyonerliğe şiddetle karşı çıkan ulusalcılara “dini duyguları zayıf” diyerek ateş püskürür ancak “ben ateistim” diye haykıran liberallerle fikri ve eylemsel ittifakı sakıncalı görmez. Çünkü AKP oynak merkez partisidir. Bir gün gerekirse yine oynar ve liberallere karşı ulusalcılarla işbirliği yapmamız gerekiyor görüşünü savunabilir. Bu politik tavır oynak merkez olmanın gereğidir.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Cuma Mart 04, 2011 7:36 pm | |
| İslamcılar kapitalizme yenildi heyhat.., 03 Mart 2011 Perşembe “ Prof.Dr. Reşat Çoşkun „
Kapitalizm başka ideolojilere benzemez. Tehlikeli bir doğası vardır. En zayıf noktalarını keşfeder, için gıdıklayıcı işveler yapar. Kapılırsın büyüsüne.
Yavaş yavaş zerk eder zehrini, cennette sanırsın kendini, komünizm gibi kapitalizm de sahte cennet vaat eder zira, yollar farklıdır sadece. Nereden geldiğini, kim olduğunu, neye inandığını ve iman ettiğini unutursun. Bir bir elinden alır kutsallarını ve değerlerini. Sefahat içinde yüzerken ebedi yokluğa mahkûmsun aslında. Değerlerinden kopmuş ve efendisine tapınan mankurt. Dün lanetlediklerinle aynı pastayı paylaşırsın, yedikçe acıkırsın, acıktıkça azarsın, azdıkça arsızlaşırsın. Cenneti dünyada bulduğu vehmine kapılanın uhrevilikler irtibatı giderek kopar. Gerçi hala kendini "cihat" ediyor sanabilirsin, kapitalizm bu sanıları bolca sunar zaten. Ah o sanılar... İbadetin gösteriş, mefhumların kelime, iman gömleğin iğretidir artık. Ne dönüşümdür bu ama. Dünyaya hükmediyor sanırken kendini en kahpe kucaklarda oyuncak olduğunu bilmezsin bile. Hatta sana muhteşem bir ad dahi verebilirler: "stratejik ortak!" Daha da ileri gidebilirsin belki, bir projenin "eş başkanı" olmakla övünme hakkın vardır artık. Kalabalıklardan canhıraş alkışları da sunarlar payına...
Peşinen söyleyelim. Bu yazı bir "sermaye karşıtlığı" manifestosu olarak tasarlanmadı. Sadece sermayenin değerlerin güdümünde olduğu bir dünya tasavvurundan, değerlerin sermayenin emrine girdiği bir âleme geçişe dair kendi halinde bir itirazdır bizimkisi. İçi "cız" eden, hala isyan etme vicdaniliğine sahip olan bir abd-i acizin başkaldırısı, o kadar. Ziya Gökalp geleneğinden beslenen ve Ümmet ile Milleti asla birbirinin karşıtı olarak telakki etmeyen bir düşünce dünyasının yürek yangını deyin isterseniz.
İslamcılar büyük ikilemler yaşıyorlar... Dünyevilikle uhrevilik arasındaki dengeyi kurmakta zorlanıyorlar. "Vicdan ile piyasa" arasında gelgitler yaşıyorlar ve piyasa vicdanın üstüne kapkaranlık bir perde olarak çöküyor. Dünyanın nimetlerini kötülemek eskiden kolaydı. Faize yatıracak paran yoksa "faiz haramdır" demek kolay. Villaların, kâşanelerin yoksa "israf haramdır" demek kolay. Dağıtım mekanizması başkalarının elindeyken "Hz. Ömer adaleti" istemek kolay. Bırakın beş yıldızlı otelleri, dışarıda yemek yeme gücüne dahi sahip değilken "debdebe, şaşaa Müslüman'ın hayat tarzı olamaz" demek de kolaydı. Başörtüler hakiki başörtüsü, pardösüler halim selim pardösü iken başkalarını "marka peşinde koşan maymunlar" olarak nitelendirmek kolaydı. Minyeli mazbutluğunda, toplumsal yapının alt gelir düzeylerinde dolaşırken, Huzur Sokağında dünyeviliği reddetmek "yoklukta varlığı bulma" olarak adlandırılıp kutsallaştırılırken kolaydı aslında dünyaya meydan okumak. Ya ne oldu şimdi yoksulluktan varsıllığa geçenlere? Varlıkta yokluğa mı bu gidiş artık?
Erdem sınanırken nasıl bir görüntü veriyor İslamcılar? Bir zamanlar güneşin doğduğu yerden medet umanlar Batının uzattığı yalancı emziğe büyük bir hırsla saldırdı. İşçiler ve kendi halinde çiftçiler büyük girişimciler oldular. Siyasiler paylaşım mekanizması kurdu. Cemaatler koskoca holding sahibi oldular. Küçükler büyüdü, büyükler yayıldı... İhaleler, özelleştirmeler, elkoymalar derken kapital herkesin nasibine konan bir büyülü güç oldu. Kapital sevdasındakiler sıraya girdi, iştahlar kabardı ve öylesine kabardı ki "garibanlara yardım için toplanan paralar" dahi bu nevzuhur girişimciler armadasının sermayesi oluverdi bir anda. Plazalar yükseldi İstanbul'da Ankara'da... Yolsuzluk iddiaları karşısında depderin bir sükûtun ve vicdanları dağlayan bir vurdumduymazlığın adı "tavır" oldu...
O arada Almanya, Hollanda ve bilumum Avrupa'dan feryatlar yükseldi art arda... Gariban işçilerin de kanına, iliğine dadandılar camilerde, mescitlerde yapılan ayet, hadis destekli konuşmalarla... Onların da nefislerine "kar payı" kıvılcımını çaktılar, tutuşturdular, yaktılar... Gazeteler, televizyonlar, gemiler, villalar, rezidanslar plazalar... En kahredicisi ve en hüzünlüsü, mert seslerin susması veya susturulmasıdır. Gözü kara yiğitleri vardı bu camianın. Haksızlığa, yolsuzluğa, değer erozyonuna, İslam kavramının kirletilmesine her şartta isyan edecek Hüseyni vicdanlar vardı bu toplulukta... Sustular, susturuldular, uyuşturuldular. Cılız isyanlar ise artık "deli saçması ve kendini aşamama acziyeti" olarak nitelendirilir oldu. Söz, sonuna kadar kapitalizmindir artık... Din bile kapitalizmin bir enstrümanına dönüşür "fakat kör olanlar görmez bu hali"...
Körlük böyle bir şeydir. Bilemezsin ne olduğunu, anlayamasın niçin birdenbire Mehmet Altan, Etyen Mahcupyan, Ali Bayramoğlu ve bilmem kim ile aynı dili konuştuğunu. Değişen sadece tavrın değildir heyhat, fikrin de dilin de değişiverir öylece. Hayırseverler "sponsor" olup iftar çadırlarına kadar girerler adların bir artistin yanına yazdırarak. Vicdan yerini "piyasaya" bırakmıştır. “İşçinin hakkını alın teri soğumadan veriniz" düsturu "rekabet edebilirliği azaltıcı etkisi nedeniyle" "stratejik planlara" uygun bulunmaz!. "Emeğin karşılığını vermek" yerine "maliyetlerin düşürülmesi ve şirketin karlılığının artırılması" şeklinde bilanço dili kullanılır artık. En can alıcısını söyleyelim. Banka kelimesinde şeytan görmüşçesine ürken İslamcı holdinglerimizin artık "finans kurumları" değil, bildiğimiz bankaları var bankaları. Hay ben sana ne desem kapitalizm? Fukuyama'ya hak vermiyelim mi şimdi: "İslam'ın Tokyo, Moskova gibi yerlerde yaşayan insanlara vaat edebileceği hiçbir şey yoktur. Buna karşılık Liberal Demokrasi'nin İslam dünyasında herkese özellikle de seçilmişlere vaat edeceği çok şey vardır ve İslam dünyasındaki radikalleşmenin gerekçesi de budur. Ama tarih son sözünü liberalizmden yana söylemiştir!" Müneccim mi bu Fukuyama, yoksa ABD'nin politika belirleyicilerinden mi? Ne önemi var? Biz savaşı zaten kaybetmişiz desenize. Kapitalizm İslam dünyasının altından boruları döşeyip liberalizm deryasına katıyor biz garipleri. Batan geminin malları kadar sahipsiz ve istismara açık İslam dünyası! Devşir devşirebildiğince. "Eritme potasına" karılıyoruz, biz de, "Tanrısal krallığın" kurulması ve Hz. İsa'nın yeryüzüne nüzulünün basamak taşları da Müslümanlardan olsun fena mı?
İslamcılar kapitalizme yenildi heyhat...
Bir vicdan kalesi daha düştü, bir adım daha ileri gitti Haçlı ruhu...
Tek ümidi kaldı bu dünyanın...
Kim dersiniz? Ses ver Türkiye!
| |
| | | INSAN
Mesaj Sayısı : 892 Reputation : 33 Kayıt tarihi : 17/05/09
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL C.tesi Mart 12, 2011 4:04 pm | |
| [img] http://anadoluhaberim.com/upload/resimler/haber/1222204093.jpg[/img][size=24] İslam Gelirse Sahte İslamcıların İşi Bitiktir! [/size] Türkiye'ye İslam gelirse, bundan en fazla sahte İslamcılar, din sömürücüleri, mukaddesat bezirganları, dindar görünen münafıklar, fasık ve facirler, mürailer, yarı mühtediler zarar görecektir. Bu yüzdendir ki onlar İslam İslam diye bağırır ama yürekten İslam'ın gelmesini istemezler. Yine sivri bir laf ettim değil mi? İslami bir uygulamada neler olmaz? Bir bir anlatayım: (1) İslam rüşvet almayı ve vermeyi kesin şekilde yasaklar ve yine kesin şekilde önler. Mürailer, münafıklar, fasık ve merdutlar ne yapar?... "Rüşvet haramdır!.." diye bağırırken, gözüyle yan cebime koy diye işaret eder. (2) İslam sisteminde veya düzeninde haram kazanç elde edenlere aman zaman verilmez. (3) İslam, ihalelere fesat karıştırılmasına izin ve fırsat vermez. (4) İslam ribayı ve ribaya benzer her şeyi yasaklamıştır. Allah ticareti helal, ribayı haram kılmıştır. (5) İslam, şer'i olmayan tesettüre izin vermez, yeşil ışık yakmaz. Daracık, rengarenk, parlak, alaca bulaca, yırtmaçlı, markalı lüks ve pahalı elbiseler giyecek, saçlarını deve hörgücü gibi yapıp üzerine gökkuşağı gibi bir eşarp bağlayacak, takacak takıştıracak, sürecek sürüştürecek, kırıta kırıta, arada bir çıngıraklı kahkahalar ata ata caddelerde, meydanlarda, sokaklarda, marketlerde, kadınlı erkekli meclislerde arz-ı endam edecek, fink atacak... İslam buna izin vermez. Bu memlekete islami uygulama gelirse böyle yapan bayanların işi doğrusu çok zor olacaktır. (6) İslam hırsızlığı önler. (7) İslam kara, haram, necis, pis servet sahibi olmaya izin, imkan ve fırsat vermez. Listeyi uzatmıyorum... Bugün koyu İslamcı geçinen bazıları İslam'ın gelmesini istemezler. Gelirse hoşaflarının yağı kesilir... İslamcılık yapacak, 300 bin liralık lüks otomobile binecek... İslamcılık yapacak Nemrud ve Firavun gibi israflı, şaşaalı, debdebeli, ihtişamlı bir hayat sürecek. İslamcılık yapacak malı götürecek, voliyi vuracak, az zamanda Karun gibi zengin olacak... Peki İslam gelirse ne olacak?.. Bütün bu sahtekarların takkesi düşecek keli görünecek. Onlar İslam İslam derler ama İslam'ın gelmesini ve uygulanmasını istemezler. Çünkü İslam gelirse, "Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır, her halt yenilir" şeytani fetvasına dayanarak haram yiyemeyecek, kara servet sahibi olamayacaklardır. Ağızlarıyla İslam gelsin diye bağırırlar, kalplerinden gelmesin derler. İslam gelmesin ki, eski sahte mücahitler müteahhitliğe devam etsinler. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Mart 13, 2011 9:46 am | |
| Asıl gözden kaçırılan, İslam işbirlikçiliği reddeder.
Teslimiyetçiliği reddeder.
İşgal altındaki bir ülkede, sen kendi kararlarını veremezsin ki...
Türkiye'de işgal m var?
Emperyalizmin, kapitalizm ve lieralizmin hakimiyeti, hüküm sürmesi, yöneticilerimizin kendi iradeleri ve rızalarıyla kapitalizm ve liberalizmin emirlerine göre karar alıp uygulamaları, işgal değil de ne?
Eğer bunu reddedebilecek olsaydık, o zaman işte gerçek düşmanla karşı karşıya gelebilirdik, emperyalizmin silahlı güçlerine karşı savaşabilirdik. Irak'ta olduğu gibi işgal görünür hale gelebilirdi.
En büyük işgal, idraklerin iğdiş edilmesinden mütevellit, esaretin farkedilmiyor oluşu. İşgalciyi kanıksama. İşgali kanıksama.
AKP İslamcı değil lafı bile burda az kalır. RTE'nin yaptıklaırna bakın, işgali meşrulaştırmaya çalışıyor. Günümüzde en büyük ve kalbi olan, ameli olmayan tehlike, cihad ve gazada gevşeklik... Adamlar cihada ve gazaya düşman. Cihad ve gazanın adını, emperyalizm adına, düşman adına, vatanını kurtarmak için savaşan müslümanlara silah çekmek demekteler şimdi. hem cihad ve gazayı reddeddip, "müslümanlık böyle de olur, işbirlikçi ve teslimiyetçi olun" demekteler, hem de haçlılara, İSraiL'e karşı savaşacak olanlara karşı, haçlılar ve Yahudi ile ittifak yapıp saldırömaktalar. Bu savaşta küffara destek olmaktalar.İslamcı değil demek Tayyipp için az gelir, MÜRTED!
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Mart 13, 2011 10:04 am | |
| Ve AKP...
İhitlal hareketi, AKP'ye gelinceye kadar, bütün ondan önceki engelleri bertaraf etmişken, emperyalizm son bir koz olarak önümüze AKP'yi sürdü.
Son bir engel...
Kumandan'ın karşısına Tayyip...
İBDA'nın karşısına AKP...
İmanın karşısına mürtedlik.
Samimiyetin karşısına münafıklık...
Tam olluşun karşısına yarım oluş...
Pazarlıksız teslimiyetin karşısına, pazarlıklı ihanet...
"Asıl" ın karşıısına sahtesi...
Sistem çapında oluşun karşısına Felix Culpa...
Dünyayı kucaklamanın karşısına, dünyayı peşkeş çekiş...
Yeni şuurla dünyaya alternatif nizam verme yerine, kapital-liberal kokuşmuşluk içinde dünya çapına oynama komedisi, sahtekarlığı...
Ya ol, ya öl yerine, ideolojiler devri geçti, şimdi reelpolitik zamanı biçareliği...
Evet, biçare...
Zira AKP kaital-liberal sisteme, zihnen tesllim olmuştur. Ve nasıl Hristiyanlığın içine Yahudiliğin zerekedilmesiyle Protestanlık doğmuşsa, İslam'ın içine zerkettikleri Yahudilikle de Ilımlı İslam dinine, mezhebine, inkarcılığına, işbirlikçiliğe, mürtedliğe yol açmaktalar ve dünya üzerinde varolabilmenin şartını bu ihanete tercüme etmeye çalışmaktalar.
Onun için reel politik demekteler ve onun için haçlılara karşı kurtuluş savaşı veren mücahidlere, Haçlıların diliyle ""terörist" demekte ve Haçlılarla bir olup müslümanlara saldırmaktalar. Cihad etmeyi unutmuşlar, akıllarından bile geçmemekte, biçare zavallılar, zihni işgali kabullendiklerinden, haçlıların gönüllü kölesi olduklarınınfarkında bile değğiller. Ve, müslümanları da kandileri gibi yapmak istiyorlar. İşte en büyük tehlike. Karşısında durulması gereken asıl tehlike. Süfyan'ın oynadığı oyuna kanma tehllikesi.
Ve...
Kumandan'a yapılmaya devam eden işkence...
Evet, şu anda, şimdi, halihazırda, AKP eliyle....
Bir müslümana, müslüman olduğu içinn zulmeden kafirdir.
Evet, bu gün, bu anda bu işkenceyi o yapmıyor, bu yapmıyor. AKP yapıyor. Zalimlere karşı konacaksa, işte kanlı canlı zalim, elden ayaktan düşmüş değil, elinde sopa, kanlı canlı karşında. Elinde sopası düşmüş olana hesap sormak ile uğraşacağına, bütün gücünle AKP'ye yüklen ki, AKP'nini elinden o sopa düşsün de Kumandan da bütün müslümanlarla birlikte kurtulsun. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Mart 13, 2011 11:27 am | |
| 'Big brother' hem döver hem sever! 11.03.2011 - 20:43 Yazdır Arkadaşına gönder Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrasında açıklama yapan ABD Büyükelçisi Ricciardone, "basın özgürlüğü konusunda yüzde yüz mutabıkız" dedi. Bir başka ABD'li yetkili ise "Türkiye'deki durumdan kaygılıyız" dedi.
Son 24 saat içerisinde ABD'den AKP konusunda iki farklı açıklama geldi. Başbakan Erdoğan'a 'nezaket ziyareti'nde bulunan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, "basın özgürlüğü konusunda yüzde yüz mutabıkız" derken, ABD'nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı temsilcisi Ian Kelly, Türkiye'de medyaya dönük baskından kaygılı olduklarını belirtti.
Ricciardone: Mutabıkız Görüşme sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan ABD Büyükelçisi Ricciardone, "basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceğini, bu konuda mutabık olduklarını" söyledi.
"Gayet samimi ve dostça bir görüşme yaptıklarını" belirten Ricciardione, bir saatten fazla süren görüşmede "iki ülke arasındaki ticaret ve yatırım imkanlarının artırılması ve halklar arasındaki ilişkilerin ilerletilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını" dile getirdi.
Büyükelçi Ricciardone, [color:0737=blue]"Başbakan Erdoğan ile Türk Amerikan ilişkileri konusunda aynı düşüncelere sahip olduklarını"[/color] kaydetti.
ABD Büyükelçisi, "Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarıyla ilgili yaptığı açıklamaların ve tepkilerin gündeme gelip gelmediği" sorusu üzerine, "Balyoz ya da Ergenekon hakkında şimdi ya da geçmişte bir açıklama yapmadığını" vurguladı.
Başbakan Erdoğan’ın görüşmede dile getirdiği "Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede zaten demokrasiden bahsedilemez" cümlesini elindeki notlardan okuyan Ricciardone "Bu konuda yüzde yüz mutabıkız" dedi.
Ian Kelly: Kaygılıyız ABD'nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) daimi temsilcisi Ian Kelly ise teşkilatın dünkü toplantısında AKP hükümetine dönük eleştiriler içeren bir konuşma yaptı.
Kelly, "Türk hükümetine basın özgürlüğü konusunda AGİT'in temel ilkelerini yerine getirmesi çağrısı yapıyoruz. Bu kapsamda, farklı ya da eleştirel görüşlerini ifade edenlerin, sırf sözlerinden dolayı hedef haline getirilmemesi gerekmektedir" dedi.
Kelly, yalnızca son bir ay içerisinde 12 gazetecinin hapse konulduğuna dikkat çekerek, "Türkiye'de gazetecilik mesleğiyle ilgili faaliyetlerinden dolayı hapse atılmış gibi görünen gazeteci sayısından kaygı duymayı sürdürüyoruz. Türkiye'de yıllar boyunca ifade özgürlüğü haklarını yerine getirirken ve sosyal ya da siyasi meselelerle ilgili görüşlerini ifade ederken gözaltına alınan çok sayıda kişi olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Her türlü soruşturma ve adli tatbikatların şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve tüm sanıkların AGİT standartları ve Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerine uygun süreçlerde yargılanacaklarının temin edilmesi çağrısı yapıyoruz" dedi.
ABD hem iktidara hem muhalefete sesleniyor ABD'nin son dönemde Ergenekon soruşturmasına ilişkin yaptığı açıklamalar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından "ABD gerçeğin farkına varmaya başladı" şeklinde yorumlanmıştı. Ancak ABD'nin son dönemde, birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de hem iktidara hem muhalefete yakın durma gayreti içerisinde olduğu görülüyor.
ABD'nin AKP'ye kuruluşundan bu yana büyük destek olduğu, iktidar yıllarında Irak ve Afganistan'ın işgali, AB'ye üyelik süreci gibi dış politika başlıklarının yanı sıra, iç politikada da 8 yıldır AKP'ye destek verdiği biliniyor. Bizzat Ergenekon operasyonlarında ABD'nin somut istihbarat desteğinin olduğu hemen herkes tarafından biliniyor.
Ancak son dönemde, ABD'nin AKP'ye karşı tepkileri de dikkate alarak konum aldığı görülüyor.
(soL - Haber Merkezi)
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Mart 13, 2011 11:30 am | |
| [quote]Büyükelçi Ricciardone, "Başbakan Erdoğan ile Türk Amerikan ilişkileri konusunda aynı düşüncelere sahip olduklarını" kaydetti.[/quote]
Büyük devleetlerle ilişkiyi, onlarla yatağa girmek şeklinde tarif eden siyasetçimizin ufuk açıcılığında, emperyalist Amerikan teröristleriyle aynı yatakta ve aynı düşüncelerde olmak... AKP'nin ne ve kim olduğunu izaha yeter. | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Mart 13, 2011 5:02 pm | |
| İSLAMİYETTE YABANCILARIN DOST TUTULMASI YASAKLANMIŞTIR
01.02.2011 Aşağıdaki Kuran Ayetleri açıklıkla yabancıların dost tutulmasını yasaklamasına rağmen, onlara bu kadar taviz veren bir hükümetin İslamiyet'e uygun davrandığı söylenebilir mi?
3. Alu İmran Suresi 118. Ayet "Ey iman edenler! Yabancılardan dost tutmayın! Sizi şaşırtmakta kusur etmezler. Onlar sizin kötülüğünüzü isterler. Görmüyor musun kinleri ağızlarından taşmakta? Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür! İşte size ayetleri açıkça bildiriyoruz ki siz de akıl edesiniz."
4. Nisa Suresi 142. Ayet "Her halde münafıklar Allaha hile yapmaya çalışırlar. Allah da hilelerini başına geçirir. Namaza üşenerek kalkarlar, halka gösteriş yaparlar, yoksa Allah'ı çok az hatırlarlar"
5. Maide Suresi 51. Ayet "Ey iman edenler' Yahudiler ve Hıristiyanları dost tutmayın. Onlar ancak birbirlerinin dostudurlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak ki onlardan sayılır. Allah zulmedenleri doğru yola getirmez."
Medyaya düşen bazı notlar:
- ABD ile farklı ilişkiler içerisinde olan; Cüneyt Zapsu, Ömer Çelik, Egemen Bağış, Mücahit Arslan, Mir Dengir Fırat Erdoğan'ın yanına yerleştirildiler.. Bunlardan Cüneyt ZAPSU, ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Wolfowitz'e "Tayyip Erdoğan'ı harcamayın, kullanın" Diyerek ABD politikalarına hizmet etmesini istemiştir.
- AB 6 Ekim 2004 tarihli raporlarda; Kıbrıs'ın Rumlara verileceği, Ermeni soykırımının tanınacağı, Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin kurulacağı, Güneydoğu Anadolu'da bir Kürt Devletinin kurulacağı ifade edilmektedir. AKP Hükümeti bu rapora karşı herhangi bir itirazda bulunmamıştır.
- Türkiye'de faaliyet gösteren Bankaların sermaye varlıklarının % 70'i Yabancıların eline geçmiştir. Hiçbir batılı ülke böyle bir oluşuma müsaade etmemektedir. Batılı devletler bazı kısıtlamalarla bu oranın % 30'un üzerine çıkmasını engellemektedir.
- Sayın Başbakan Yunanistan'a ziyareti sırasında sorulan bir soru üzerine "Ben ekümenliğe karşı değilim." Dedi. Ekümenliğin Türkiye içerisinde Vatikan tipi bir "Ortodoks Dini Devleti" kurulması anlamına geldiğini bilmesine rağmen buna bir T. C. Başbakanının itiraz etmediğini söylemesi garip değil mi?
- Her yerde İncil dağıtılıyor, ayinler düzenleniyor, bedava burslarla Hıristiyanlık propagandası yapılıyor. Bu tür misyonerlik faaliyetleri ile kişilerin inanç özgürlüğü hiçe sayılıyor.
- Sümela manastırında ayin yapılıyor, "Rum Pontus" haritalı tişörtlerle bölücülük yapılıyor ve "Rum Pontus" devleti kurma hayalleri ateşleniyor.
- Ermenilerce kutsal olan ve Ermeni mezalimi sırasında yüzlerce Türk kadınının işkence ile tecavüze uğradığı kilise olarak bilinen Akdamar Kilisesinde ayin yapılmasına izin veriliyor ve Ermenilere cesaret veriliyor.
- Bu güne kadar hiçbir Müslüman'a verilmemiş olan; "YAHUDİ ÜSTÜN CESARET" Ödülünü Recep Tayyip ERDOĞAN 26 Ocak 2010'da aldı.
- Sayın Başbakan; Ortadoğu'yu yeni baştan şekillendirmeyi planlayan ve Türkiye'nin de parçalanması için hazırlanan haritalarla anlatılan "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)"nin eş-başkanı olarak kendisini tanıtmaktadır.
- 2007 Yılında ABD'den 35 CIA ajanı gelerek Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbaratı Yıldız bürosunda çalışmaya başladı. Bu sayı daha sonra takviyelerle genişlemiş olabilir. Ergenekon tertipleri de o tarihten sonra başladı. Sahte belgeler, 5000 sayfalık darbe planları, ıslak imzalar, silah ve cephane gömme işleri vs.
- Yabancı sigara ithal vergisi 29 Aralık 2009'da sıfırlandı. Sonra sigaraya % 15 zam geldi. Yabancı sigara üreticisinden alınmayan verginin Türk vatandaşından alınmasına başlanmıştır.
- Müslüman inancına göre yenmesi haram olan "domuz" AKP Hükümeti döneminde kesimlik hayvan statüsüne alındı.
Gibi benzer birçok olaylarla Müslüman bir ülkenin hükümetinden beklenmeyecek faaliyetler yürütülmektedir. Bu faaliyetler hiç Müslümanlıkla bağdaşıyor mu?
İSLAMİYETTE HAKSIZ KAZANÇ HARAMDIR:
Müslümanlığı kendilerine bayrak olarak kullanan AKP Hükümeti ve yandaşları; Kuran Ayetleri ile yolsuzluğun, rüşvetin ve haksız kazancın günah ve yasak olmasına rağmen, yaptıkları işlerle İslami inanışa uygun davranış içerisinde olmadıkları görülmektedir.
2.Bakara Suresi 275. Ayet "Riba (Haksız kazanç) sağlayan kimse, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa öyle kalkarlar. Bu iş de onların 'Ticaret de aynı riba gibidir' dedikleri yüzünden. Halbuki Allah ticareti helal kıldı, Ribayı (haksız kazancı) haram! Bundan böyle her kim Rabbi tarafından kendine bir öğüt gelir de ribadan vazgeçerse, artık geçmişi ona ve hakkında hüküm Allaha aittir. Her kim de döner yeniden riba yaparsa, işte onlar ashab-ı nardır. Hep orada kalacaklardır."
4.Nisa Suresi 160 - 161. Ayet "Hasılı o Yahudi olanların zalimlikleri ve birçoklarını Allah yolundan çevirmeleri, yasaklandığı halde riba yapmaları ve halkın malını haksızlıkla yemeleri sebebiyledir ki evvelce onlara helal kılınmış birçok temiz ve güzel nimetleri, kendilerine haram kıldık ve kafir kalanlarına elim bir azap hazırladık."
42.Şura Suresi 20. Ayet "Her kim ki Ahrete kimi isterse, onun ekimini artırırız. Her kim de dünya ekimi isterse, ona da dünya nimetlerinden veririz. Ama onlara Ahretten hiç nasip yoktur."
57. Hadid Suresi 23 - 24. Ayet "Kaybettiklerinize üzülmeyiniz ve size verilenlere de güvenmeyiniz. Allah çok övünen, gururlananları sevmez. Onlar hem cimrilik eder, hem de halka üstünlük taslarlar. Her kim ki Allah yolunda harcamaktan kaçınırsa, bilsin ki Allah ganidir, hamitdir."
Medyaya düşen bazı notlar:
- R. Tayyip ERDOĞAN Belediye Başkanlığı döneminde oğlu Burak ERDOĞAN, TRT ses sanatçısı Sevim TANÜREK'e karşıdan karşıya geçerken aşırı hız yüzünden çarptı ve ölümüne sebep oldu. Bilirkişi olarak görevlendirilen Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi'nden Eyüp ÇAKMAK, Burak ERDOĞAN'a "kusursuzdur" Raporu verdi ve ceza almadan kurtulmasını sağladı. Daha sonra Sayın Eyüp ÇAKMAK Denizcilik işletmeleri Genel Müdürü oldu.
- Recep Tayyip ERDOĞAN'ın "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir." İfadesi nedeniyle kendisini mahkemeye veren ve tazminat davasını kazanan Yarbay Mustafa DÖNMEZ'e komplo kurularak, yeni gömülmüş silahlar çıkarılmış ve "silah bulundu" diye tutuklanmasına neden olmuştur.
- Başbakan Erdoğan Lübnan'da Harriri Ailesine başsağlığı ziyaretine gider. Uzun süre aile fertleriyle baş başa görüştü. Türk Telekom özelleştirme ihalesini Harriri ailesinin şirketi olan Oger Telekom kazandı.
- GALATA Port ihalesi öncesi 2006 yılında Ankara Bilkent Otelin erzak kapısından içeri alınan Ofer yetkilisi, R. T. ERDOĞAN ile görüştü. O tarihte Abdullatif ŞENER bu ihaleye engel olmuştur.
- Emirgan'daki ERDOĞAN villası; bir Avusturyalıdan, İngiltere merkezli SOM Petrolün sahibi Sıtkı AYAN tarafından 1,7 Milyon Dolara satın alınmış. SOM Petrol İran ve Sudanda yatırımımlar yapmaktadır. Villaya daha sonra Helikopter pisti de yapılmış.
- Ahmet Burak ERDOĞAN 28 yaşında 300 m boyunda stadyum büyüklüğüne geminin sahibi olmuştur.
- Ahmet Burak ERDOĞAN 28 yaşında 13 şirketin CEO'su olma pozisyona gelmiştir.
- Ahmet Burak ERDOĞAN; BİM Marketler zinciri hisselerini Cüneyt ZAPSU'dan satın almıştır.
- Emine ERDOĞAN hiçbir Türkün yapamadığını yaparak; Harvey Nicols mağazasını arkadaşları ile her ay alış - veriş için kapatmaktadır.
- MEDİKAL PARK Hastaneler zincirinin en büyük resmi ortağı; Emine ERDOĞAN'ın hemşerisi Ethem SANCAK görünüyor,
- Osman PEPE kendisi öğrenciliğinde burs ile okudu. AKP Hükümeti döneminde oğlu 5 Şirketli Holding sahibi oldu. Osman PEPE'nin oğlu Muhasebecisinden aldığı şirket ile Gürcistan'da Enerji Santralı yapım işine giriyor.
- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldınm'ın 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım'ın 1.5 milyon TL harcayarak gemi sahibi olmuş. Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Türkiye Denizcilik işletmelerinin Ankara Feribotu; Erkan Yıldırım'ın "Borç aldım" dediği Santour şirketine ihalesiz olarak kiralanmış.
- Kadir TOPBAŞ'ın imar danışmanı Fethi TURGUT'un evindeki 3 kasadan biri içindeki 2 Milyon TL ile çalındı ve hırsızlar daha sonra yakalandı. Bu paraların nereden geldiği sorgulanmadı. Fethi TURGUT'un oğlu eve bavullarla paranın geldiğini söylemiş.
- 18 Mayıs 2004 tarihinde çıkan bir geçici yasa ile 31 Ağustos 2004'e kadar Mısır ithalatında Gümrük Vergisi % 80'den % 25'e indirildi. Bu dönemde en büyük payı 582.285 Kg mısır ithal eden Abdullah UNAKITAN almıştır.
- Abdullah UNAKITAN Fosforik Asit üreten şirketi için de devletten 2.544.000 TL teşvik almıştır.
- Abdullah UNAKITAN, Kuş Gribine faydalı olduğu reklamı yapılan pastörize yumurta üretim tesisi kurdu. Pastörize Yumurtanın KDV oranı % 18'den % 8'e indirildi. Bisküvi ve pasta üretiminde pastörize yumurta kullanılması zorunluluğu getirildi.
- Abdullah UNAKITAN şimdi de Enerji Santralı yapım işlerine girmiştir.
- VODAFON'un TELSİM ihalesini almasında yardımcı olması için Zeynep Basutçu UNAKITAN, Cüneyt ZAPSU'ya fax çekmiş ve ihaleyi VODAFON almıştır.
- Haziran 2006 ayında Sağlık Bakanlığı Kolestrol İlaçlarının bedelini ödemeye son verdi. Temmuz 2006 ayında yani iki üç hafta sonra Ülker Grubu piyasaya kolestrol düşürdüğü iddia edilen Ülker Kalbim Benecol markasıyla yoğurt, yoğurt içeceği, süt ve margarinin satışına başladı.
- Ülker Grubuna bağlı Data Teknik, son üç yılda yapılan kamu bilgisayar iletişim altyapı ihalelerinin (Milli eğitim, Adalet Bakanlığı, Türk Telekom, PTT vs) tamamına yakınını kazanmıştır.
- AKP yandaşı zenginler; Ahmet ÇALIK, Fettah TAMİNCE, Akın İPEK, Remzi GÜR, Cihan KAMER, Vahit KİLER, Ethem SANCAK, Ahmet ALBAYRAK, UNAKITAN Ailesi, TOPBAŞ Ailesi, ERDOĞAN Ailesi; bu kadar varlıklarına ve yüksek gelir elde etmelerine rağmen neden vergi rekortmenleri listesinde yer alamıyorlar. Acaba 31. 12. 2004 tarihli Vergi Usul Kanunundan yararlanarak "Bünyesinde Gıda Bankacılığı" bulunan tanımlı "Deniz Feneri Derneği", "Kimse Yok mu Derneği", "Kepez Deniz Yıldızı Sosyal Y. D."ne yardım olarak mı veriyorlar?
- DENİZ Feneri davasından Almanya'da 3 kişi mahkum oldu. Türkiye'ye bavullarla para gönderildiği mahkeme kayıtlarına geçti. Suçluların asıl uzantısının Türkiye'de olduğu Alman mahkemeleri tarafından teyit edildi. Fakat Türkiye'deki "merhamet soyguncularına" dokunulmadı.
- Almanya'daki Deniz Feneri davasında adı geçen Zekeriya KARAMAN ve Harun KAPIYOLDAŞ 2004 - 2009 yılları arasındaki 6 yılda, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden toplam 164,5 Milyon TL ihale almışlar.
- IHH (İnsani Yardım Vakfı) ve Deniz Feneri Derneği yetkilileri topladıkları paraların bir kısmını ceplerine indirdikleri iddia ediliyor.
- TARAF Gazetesi devletten alınan 3.653.543 TL Hazine yardımı ile 15. 01. 2007'de faaliyete başlamıştır.
- Ethem SANCAK ve Akın İPEK; STAR TV, Milliyet ve Vatan gazetelerini aldılar.
- Özelleştirme adı altında Cumhuriyet tarihi boyunca elde edilen kazanımlar satılmıştır. 9 yılda elde edilen 30 Milyar doların üzerindeki gelir elde edilmiştir. Bu gelirlerle nereye yatırım yapılmış?
- Türkiye'deki Dolar milyarderi sayısı; 2002 yılında 6 kişi iken, Bu sayı 2009 sonu itibarıyla AKP yandaşlarının zenginleştirilmesi ile 26 kişiye çıkmıştır. Bu dönemde halk daha fazla fakirleşmiş ve işsizlik oranı resmi rakamlara göre % 9,9'dan, % 13,7'ye çıkmıştır. İş müracaatında bulunmayanlar bu orana girmiyor.
Özelleşme adı altında kamunun elindeki dev işletmelerin yabancılara peşkeş çekilmesi, bazı özelleşmelere yerli sermayenin ve çalışanların katılmasının engellenmesi ile yabancılara satışı gerçekleştirmiş olması ne kadar İslami bir davranıştır?
ALLAH BİN KERE BELÂNIZI VERSİN! (MİLLİ Gazetede çıkan bir yazı)
Mehmet Şevket Eygi: Milli Gazete; 07. 08. 2010 Allah Cezanızı Versin!.. İSLAMCILIĞIN cıcığını çıkarttınız, Allah belânızı versin!.. Ben çoğunuzun o e...ski mücahitlik günlerini bilirim, ne nutuklar atıyor, mangallarda kül bırakmıyordunuz. Sonra mücahitlik postunu çıkardınız müteahhit oldunuz. Müslümansan, hangi meşreb ve mezhepten olursan ol, mutlaka doğru ve dürüst olmak zorundasın. Siz yıllar var ki, doğruluk şişesini taşa vurup paramparça ettiniz. Allah bin kere belânızı versin! Namaz kılıyor, günde onlarca defa Allah'tan sirat-ı müstaqime (doğru yola) kılavuzlamasını lisan ile niyaz ediyorsunuz ve hayatta tam tersini yapıyorsunuz. Bre uğursuzlar!.. İslam'da devlet ve belediye bütçelerini hortumlamak var mıdır? Rüşvet almak var mıdır? Haram yemek var mıdır? Her türlü emanete hıyanet etmek var mıdır? Yalan söylemek, halkı aldatmak var mıdır? Arsa ve arazileri yapılaşmaya açarak, binalara fazla kat çıkma izni sağlayarak haram komisyonlar almak var mıdır? İhalelere fesat karıştırmak var mıdır? Haram yollarla süper zengin olmak var mıdır? Size beddua ediyorum. Allah belanızı versin!.. İki yakanız bir araya gelmesin!.. Haram servetlerinizi huzur içinde yiyemeyin emi!..
Mustafa ACER | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Paz Mart 13, 2011 8:23 pm | |
| Lavrov: En güzel örnek Türkiye
13 Mart 2011
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Radikal grupların bölgedeki ayaklanmaların arkasında olduğu ve yönetimlere gelebilecekleri yönündeki iddiaların doğru olmadığını kaydeden Lavrov, "İslamiyet ve demokrasi örtüşüyor. Bunun en güzel örneğini de Türkiye oluşturuyor." dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Radikal grupların bölgedeki ayaklanmaların arkasında olduğu ve yönetimlere gelebilecekleri yönündeki iddiaların doğru olmadığını kaydeden Lavrov, "İslamiyet ve demokrasi örtüşüyor. Bunun en güzel örneğini de Türkiye oluşturuyor." dedi.
Rus televizyonlarında konuşan Lavrov, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan son siyasi olaylara değindi. Bölgedeki olayların radikal gruplarla bir bağlantısı olmadığını savunan Lavrov, "Libya’da ve Mısır’da yaşanan gelişmelerdeki öncü güçler genellikle eğitimli gençlerden oluşuyor. Orada muhalefetin ortaya attığı sloganlar iktidarın, rejimin değiştirilmesiyle ilgili. Fakat, şeriat yasalarının yürürlüğe getirilmesi değil, demokrasi bağlamında iktidarın değiştirilmesiyle ilgili sloganlar." dedi.
Radikal gruplarla ilgili yaklaşımlara değinen Lavrov, "İslami gelenekler tabii ki bu süreçlerde ortaya çıkacak. İslami güçler Orta Doğu’nun her ülkesinde var. Onlar da kendi konumunu güçlendirebilmek için durumdan yararlanacak. Ama ben bu durumu dramatize etmek istemiyorum. Tecrübe şunu gösteriyor; İslam ve demokrasi tamamen bağdaşıyor. Türkiye bunun en güzel örneği. İran’ı da örnek verebiliriz. Ki her ne kadar bazı sözlere, söylentilere rağmen İran’da demokratik süreçler yine de gelişiyor.” dedi.
| |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Cuma Mart 18, 2011 5:05 pm | |
| Hüseyin Gülerce AK Parti hangi endişeleri ciddiye almalı? Demokratikleşmeye destek verdikleri halde, AK Parti'nin muhtemel yeni seçim başarısından endişelenenler var. Bunlar; liberal, demokrat, muhafazakâr kesimlerden oluşan geniş bir kesim... Türkiye'nin vesayetten kurtulmasını, rejimin bürokratik yapısının değiştirilmesini, özgürlüklerin genişletilmesini, hukukun üstünlüğünü canı yürekten istiyorlar. Bu yolda AK Parti'nin gösterdiği performansı, cesareti, reformları destekliyorlar. Ama aynı zamanda, AK Parti'nin 12 Haziran'da yüzde 50 civarında bir oyla yeniden ve daha güçlü bir şekilde iktidara gelmesi iyi mi olur, kötü mü olur diye endişeleri de var. Anlamaya çalışmamız gereken bir tezat bu. Endişeler birkaç noktada toplanıyor. Birincisi, başta Sayın Başbakan, bazı AK Parti yöneticilerinin üslubu onları rahatsız ediyor. Bu üslup, sert olabildiği gibi, özellikle AB üyeliği konusunda "ne halleri varsa görsünler, biz de bildiğimizi okuruz" yaklaşımından kaynaklanıyor. 8 yıllık süreçte, Avrupa Birliği'nin, demokratikleşmeye, demokratik laikliğe verdiği desteği hatırlatarak, vesayetin tuzağına düşme ihtimalinden kaygı duyuyorlar. AB yolundaki kırılmanın, Ergenekon'a en büyük kozu vereceğini düşünüyorlar... İkincisi, Türkiye'deki kutuplaşmanın cami-kışla ekseninde giden görüntüsü, meselenin demokrasi ve hukuk ekseninde kalmasını zorlaştırıyor. Bu da İttihatçı geleneğin başka bir tuzağı... Çünkü demokratikleşmenin karşısına hemen "şeriat tehlikesini" çıkartıyorlar. AK Parti'yi, "dindarlaştırma" niyeti ve laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlayarak hedefe koyuyorlar. Oysa mücadele, hukukun üstünlüğü, evrensel standartlar ekseninde gitse, hem tuzaklar bozulacak, hem de kutuplaşmayı bertaraf edecek bir toplumsal mutabakat için kuvvetli zeminler inşa edilecek. Üçüncüsü, Türkiye'deki kutuplaşmanın, dışarıdaki güç odaklarına tam da aradıkları fırsatları sağlamasıdır. Dünyada güç mücadelesi bitmez. Bu insanın zaafıdır. İnsanların yönettiği devletler, yapılar bundan azade olamaz. Tarihin sayfaları, içte zaafa düşenlerin, dışarının oyunlarına, tuzaklarına, saldırılarına nasıl açık hale geldiklerinin ibret dolu örnekleriyle doludur. Türkiye giderek güçlenen ve küresel sistemin parlayan yıldızıdır. Anadolu insanının destansı hamleleri ile dünyada her yerde var olmaya başlayan Türkiye, bir defa daha dünyada hak ettiği yere gelecektir. Görenler görüyor, iki binli yıllarda tarih sahnesine, başka bir Türkiye çıkmıştır. Siz bunu küresel barış, evrensel insani değerlerde buluşma adına yapsanız da, bundan rahatsız olacaklar çıkacaktır. Kendini dünyanın jandarması gören, bunu bölgenizde, size de anlatmak isteyen bir ABD var. Onun 2. Dünya Harbi'nden sonra kurduğu bir sistem var. Bu sistem içinde Ortadoğu'da, İsrail'in varlık teminatı bir süper güç var. Soru şudur: İsrail, Türkiye'nin güçlenmesinden memnun mudur? Hele Türkiye'de bir AK Parti iktidarı varken, bu İsrail'i çok mu sevindirir? Ben, demokrasiyle İslam'a bağlılığı bir arada götürebilen, kendi mana kökleri üzerinde yükselen ve dünya ile entegre olmuş bir Türkiye'nin, küresel barışın teminatı olduğuna inanıyorum. Böyle bir Türkiye, İsrail ve Filistin'in varlıkları için, ABD'den daha büyük bir teminattır. Anlayana... Ama AK Parti hükümeti, bunu İsrail'e ve ABD'ye anlatamaz. Ve 12 Haziran'a doğru, içerideki "iyi saatte olsunlar"la, dışarıdakiler, bizim kutuplaşmamız üzerine yeni projeler peşinde koşabilirler. Ne mi demek istiyorum? AK Parti, muhtemel iktidarına üçüncü defa yürürken, meseleyi bir partiler meselesi, sandık meselesi olmaktan çıkarmaya bakmalıdır. Kendini seçim atmosferinin kırıcılığına, çatışmacılığına kaptırmamalıdır. İçte-dışta bütün oyunları, hoşgörü, diyalog ve uzlaşma çabaları bozar. AK Parti, kendisine samimi destek verenlere; kendisi için iktidar peşinde değil, Cumhuriyet'in demokratikleşmesi için, istikrar için, kalkınma için bir daha yetki istediğini iyi anlatmalıdır... h.gulerce@zaman.com.tr 18 Mart 2011, Cuma | |
| | | AZYA Admin
Mesaj Sayısı : 2611 Reputation : 38 Kayıt tarihi : 27/03/10
| Konu: Geri: AKP İSLAMCI DEĞİL Cuma Mart 18, 2011 5:17 pm | |
| [quote]Birincisi, başta Sayın Başbakan, bazı AK Parti yöneticilerinin üslubu onları rahatsız ediyor. Bu üslup, sert olabildiği gibi, özellikle AB üyeliği konusunda "ne halleri varsa görsünler, biz de bildiğimizi okuruz" yaklaşımından kaynaklanıyor. 8 yıllık süreçte, Avrupa Birliği'nin, demokratikleşmeye, demokratik laikliğe verdiği desteği hatırlatarak, vesayetin tuzağına düşme ihtimalinden kaygı duyuyorlar. AB yolundaki kırılmanın, Ergenekon'a en büyük kozu vereceğini düşünüyorlar...
İkincisi, Türkiye'deki kutuplaşmanın cami-kışla ekseninde giden görüntüsü, meselenin demokrasi ve hukuk ekseninde kalmasını zorlaştırıyor. Bu da İttihatçı geleneğin başka bir tuzağı... Çünkü demokratikleşmenin karşısına hemen "şeriat tehlikesini" çıkartıyorlar. AK Parti'yi, "dindarlaştırma" niyeti ve laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlayarak hedefe koyuyorlar. Oysa mücadele, hukukun üstünlüğü, evrensel standartlar ekseninde gitse, hem tuzaklar bozulacak, hem de kutuplaşmayı bertaraf edecek bir toplumsal mutabakat için kuvvetli zeminler inşa edilecek.
Üçüncüsü, Türkiye'deki kutuplaşmanın, dışarıdaki güç odaklarına tam da aradıkları fırsatları sağlamasıdır. Dünyada güç mücadelesi bitmez. Bu insanın zaafıdır. İnsanların yönettiği devletler, yapılar bundan azade olamaz. Tarihin sayfaları, içte zaafa düşenlerin, dışarının oyunlarına, tuzaklarına, saldırılarına nasıl açık hale geldiklerinin ibret dolu örnekleriyle doludur.[/quote]
1- Demokratik laiklik desteğine yaapılan vurguya dikkat...
2- "Demokrasi", Ilımlı İslam oluyor. Allahsız İslamcılık. Yani, bu kutuplaşmayı aşıp, Allahsız İslamcılıkta, işbirlikçiliğin bu ekolünde birleşelim deniyor.
Kutuplaşmayı, laiklik eksenine indirgeyenler de, son tahlilde emperyalizme karşı nasıl koyacağını bilemeyenler ve bu işi özellikle kışkırtanlar, ajanlar.
Gerçek kutuplaşma tan bağımsızlıkçı samimi vatanseverlerle, işbirlikçiler arasında... Meseleyi böyle koyunac da, her kesim içindeki işbirlikçiler açığa çıkacak ve mesela, Cumhuriyet Gazetesi, Emin Çölaşan vs ile Fetullahîlerin aynı kaynaktan beslendiği görülecek.
3- Fetullah'ın niye Amerika'nın kucağına oturduğu izah etmiş oluyor. Hani Kumandan'ın "reelpolitik" çerçevesinde, köyünden büyük şehre gelip de ibanleşen adamın hikayesini ve, "Allah'a çok şükr, gelirim iyi!" deyişini hatırlayınız.
Ki, içeride bir şey olmak isterken, buna gücü yetmeyen, aklı yetmeyen, hırsının esiri olan, vatanı satmapahasına işbirlikçiliğe soyunan sadece Fetullah değil elbet. Bunları her kesimde bulabilirsiniz.
Bunlar kendi aralarında sahte kutuplaşmalar üreterek ayakta kalırlarken aynı zamanda efendilerinin hizmetini de yerine getiriler. Yahudinin şeyini öperek, cesaret madalyalarıyla ödüllendirilerek, Eşbaşkanlığına soyunarak vs. | |
| | | | AKP İSLAMCI DEĞİL | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|