AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 'Neo-batış' senaryoları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

'Neo-batış' senaryoları Empty
MesajKonu: 'Neo-batış' senaryoları   'Neo-batış' senaryoları EmptyPerş. Nis. 08, 2010 2:47 am

[b][size=25]
'Neo-batış' senaryoları[/b][/size]
NURAY MERT [font:0a19=Times New Roman TUR]8-4-2010 RADİKAL[/font]
Şu anda Türkiye’de, büyük bir değişime dair siyasal bir tartışma söz konusu. Dolayısıyla mevcut sistemi tartışmamız gerekiyor.
O nedenle de, siyasal tartışmalarda sıkça, yakın tarihe ilişkin göndermeler gündeme geliyor.
Tam bu noktada, resmi tarih anlatımını hakkıyla sorgulayamayan toplumlarda olan oluyor. Ya, küçük rotüşlerle resmi tarih anlatımının ak-kara tablosu tekrarlanıyor, ya da bunun karşısına tersi olan karikatür bir tarih söylemi dikiliyor. Bazen de her ikisinden ödünç alınmış klişeler yeni bir terkip halini alıyor.
Bu klişe tarih ezberlerden biri, Cumhuriyet’in ‘[font:0a19=Times New Roman TUR]İ[/font]ttihatçılığın’ doğrudan devamı olduğudur. Bu jargonda, ‘[font:0a19=Times New Roman TUR]İ[/font]ttihatçılık’, ‘otoriter’, ‘Türkçü’ siyaset çizgisinin özeti olduğu için, bu anlayışa göre, Kemalizm ve Cumhuriyet, İttihatçılığın devamı olarak tanımlanırsa, ciddi bir geçmiş sorgulaması da yapılmış olur.
Bugünlerde, dün eline kalem alan çoluk çocuğun bile, kolaylıkla tarih muhasebesine girişmesi, İttihatçılık’tan sanki halen canlı bir ‘siyasi cevher’miş gibi söz edebilmesinin nedeni budur. Oysa, İttihat ve Terakki dönemi, son derece sorunlu bir tarihsel dönem olmakla birlikte, hem çok kısadır, hem de bir siyasal çizgiye adını verecek ideolojik tutarlılıktan uzaktır. Dahası, bu çizginin içinden çıktığı Jön Türk muhalefetinin, muhalefet ettiği II. Abdülhamid siyaseti ile otoriter anlayış açısından fazla farkı yoktur, değişen aktörler ve üsluptur. Aynı şey, İttihatçılara muhalif olan çevreler için kolaylıkla söylenebilir. Hatta daha öncesine gidin, bu açıdan II. Abdülhamid ile, bir önceki Babıali Paşaları dönemi arasında çok az fark vardır. İlan ettiği Meşrutiyet’i askıya alan Abdülhamid’in, Kanun-u Esasi’nin 113. maddesine dayanarak sürgüne gönderdiği, Mithat Paşa, Meşrutiyet kavgasında galip çıktıktan hemen sonra, daha ortada 113. madde olmadığı halde, ilk işi muhalifi olan paşaları sürgüne göndermek için ısrarlı çaba göstermek olmuştu.
İttihat ve Terakki Partisi’nin ‘Türkçü’ politikalarının tarihi de, Cumhuriyet ve Kemalizm’in İttihatçılığın doğrudan devamı olup olmadığı da ayrı ve uzun bir tartışmanın konusudur. Cumhuriyet’in bir ‘Türk ulus-devleti’ yaratma projesi olduğu tartışılmaz.
Ancak, bu projenin bugün geldiği yer ve sorunlarını gündeme getirmek için, sığ, kestirmeci tarih göndermeleri yapmanın bugün olanları anlamak açısından hiçbir faydası yoktur.
Geçenlerde, tartışmaları çerçevesinde, içinde, ‘Neo-İttihatçılar Türkiye’yi batıracak’ ifadesi geçen bir köşe başlığı görünce, tüm bunları yeniden hatırlatma gereği duydum. Daha kötüsü, söz konusu köşe yazısı, ‘ataları Osmanlı İmparatorluğu’nu batırdığı gibi, bunlar da Türkiye’yi batıracaklar’ tespitiyle bitiyordu.
Osmanlı son dönemi ile bugün arasında bir paralellik kurulacaksa, aslında, en önemli benzerlik, tarihi ve koşulları kavrama konusundaki yetersizlik, imparatorluğu kurtarmak adına yapılan siyasi mücadele ve tartışmaların, herkesin karşısındakini ülkeyi batırmakla suçladığı bir sığlık ve didişmenin ötesine geçememesidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nu İttihatçılar falan batırmadı, koskoca bir imparatorluk bir avuç zorba tarafından batmaz, tarih böylesi bir çizgi film seyrinde cereyan etmez. Eğer geçmişe bakarak, bugünkü sorunları anlamaya çalışacaksak bunu hakkıyla yapmak lazım, kulaktan dolma tarih bilgisiyle, birilerini karalamak için tarihten ödünç alınan yaftalarla yapılan için ancak, tıpkı Osmanlı son döneminde olduğu gibi, sığ çırpınışların ortalığı sarması olabilir
Osmanlı, imparatorlukların bittiği bir çağda, başka bir şeye dönüşemediği için uzun bir süreç içinde battı, ulus devletlerin inişte olduğu bir çağda Türkiye’de batacaksa, o da dönüşemediği için batacak.
Osmanlı’nın dönüşmeyi başaramamasının muhtelif nedenleri vardı. Bunlardan en önemlisi, zorlu bir süreci yönetebilecek siyaset üretebilme yerine, dar bakışlı ‘kurtuluş reçete’lerine bel bağlamak ve bu reçeteler adına birbirinin gözünü oymaktan başka bir iş yapama-
mak oldu. Umarım, tarih bu açıdan tekerrür etmez.
Tarihsel süreçleri yönetememenin sorumluluğundan sıyrılmanın en kolay yolu, ‘suçlu’ bulmaktır. Bu suçlu, ‘irtica’ da olabilir, Ergenekon’da, ‘neo-İttihatçılık’ da, sonuç fark etmez. Aklınız bu kadarına yatıyorsa, olan olur, ama bulduğunuz suçlu veya suçlular sayesinde kafanız dinlek, içiniz rahat olur. Hakikaten derdi Türkiye’nin selameti olanlar için asıl mevzu şu; bu sürecin selamete çıkması hepimizin çabalarına bağlı, ‘suçlu’ bulmak, laf ebeliği yapmak iş değil!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
'Neo-batış' senaryoları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: UMUMİ :: Tarih :: Osmanlı-
Buraya geçin: