AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Stalker - İz Sürücü

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
yana yakıla




Mesaj Sayısı : 29
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 17/05/09

Stalker - İz Sürücü Empty
MesajKonu: Stalker - İz Sürücü   Stalker - İz Sürücü EmptyPaz Eyl. 06, 2009 3:17 pm

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
yana yakıla




Mesaj Sayısı : 29
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 17/05/09

Stalker - İz Sürücü Empty
MesajKonu: Geri: Stalker - İz Sürücü   Stalker - İz Sürücü EmptyPaz Eyl. 06, 2009 3:17 pm

film hakkında yorum;

Tarkovsky icin kullanilabilecek en guzel sifatlardan birisi de sanirim O'nu 'Rusya'nin Ruhunun Pesinde' olan bir yonetmen olarak tanimlamak. Bu tanim bence Tarkovsky'i en iyi anlatan ogeleri de icerisinde barindiriyor bir anlamda. Bu niteleme, Tarkovsky'nin sadece Rusya'ya ozgu olani, Rus olmanin ne demek oldugunu arastiran bir yonetmen oldugu, tek kaygisinin bu oldugu gibi bir sonuca goturmemeli bizi.
Aksine Tarkovsky filmlerinde Rusya'yi degil, daha cok genel insanlik durumunu anlamaya calisma, insanin ve yasamin geldigi trajik noktanin felsefi ve sanatsal sorgulamasini yapma var. Andrei Rublev'de dahi bu boyle. Ama Tarkovsky bunu yaparken, bir Rus yonetmeni olarak, genel insanlik durumuna iliskin soyut ve kavramsal bir tartismadan cok, ozele odaklanan, elle tutulabilir, gorulebilir, hissedilebilir ve dolayisiyla bes duyumuzla algilayabilecegimiz somut olanin yaninda, duyularimizla algilayamayacagimiz, ancak sezebilecegimiz, aciklamaktan cok hissedebilecegimiz, tanimlamaktan, formule etmekten, desifre etmekten, aciga cikarmaktan, cozumlemekten cok farkli bir sekilde ozumseyebilecegimiz, akil ve mantikla degil ama duygularimizla ve sezgilerimizle kavrayabilecegimiz ve anlamlandirabilecegimiz olanin pesinde olmus. Bu metafizik bir arayis elbetteki. Gorunenin otesindekine yonelme ve bu yonelisle yasamin anlamini sorgulama var Tarkovsky sinemasinda. Bu yazimizda sozunu edecegimiz Stalker'da da bu arayis suruyor...

Stalker, Tarkovsky'nin 1979 yapimi filminin adi. Bircoklari bir bilim-kurgu filmi olarak nitelendiriyor. Ama Tarkovsky'e iliskin onceki yazilarimizda da belirttigimiz gibi, yonetmenimiz kendisini asla bir bilim kurgu yonetmeni olarak gormuyor ve 'Solaris' ve 'Stalker' filmlerini de bilim-kurgu filmleri olarak nitelendirmiyor. Saniyorum herseyi tur (genre) baglaminda degerlendirmek, basta Hollywood sinemasi olmak uzere, sinemayi bir sanat ve sinema ile yaratilani bir sanat eseri olarak gormekten cok, ortaya konani ticari bir meta ve dolayisiyla pazarlanmasi, olabildigince cok kisiye izlettirilmesi ve boylece ticari bir basariya imza atilmasi kriterleri cercevesinde degerlendiren ticari sinemanin bir sonucu.

Bu anlayis aslinda modern zamanlarin kategoriklestiren, siniflara ayiran, bolup parcalayan ve boylece bir uzman ve uzman bilgisi yaratan bilgi anlayisinin (epistemomolojisinin) de kacinilmaz sonucu gibi duruyor. Bu tur bir siniflandirici bakis sanata uyarlandiginda uretilen ya da yaratilan eserin butuncul bir bakisla degerlendirilmesine de engel oluyor. Halbuki Tarkovsky sinemasinin felsefi arayislari ve derinligi tam da boylesi butuncul ve parcalara ayrilmamis bir bakisi zorunlu kiliyor.

'Stalker' filmi Arkadi ve Borid Strugatsky'nin 'Yol Kenari Piknigi' adli romanlarindan sinemaya gevsek bir uyarlama olarak niteleniyor. Film gelecekte bilinmeyen bir zamanda geciyor. Uygarlik (ki burada tabiki bati uygarligi olarak okumak lazim) belli bir asamaya gelmis, ama bu asama anlamdan uzak, teknolojik hakimiyetin hukum surdugu, metalik, ici bos, duygusuz, donuk, otomat, makineye teslim olmus, ruhsuz bir asama. Bu korkunc derecede nihilist bir nokta. Daha dogrusu insanoglu yasam seruveninde trajik ve nihilist bir devreye ulasmis (Tarkovsky gunumuzde yasaydi, bu asamaya ne kadar yaklasmis oldugumuzu cok daha rahatlikla gorurdu saniyorum). Bunu daha filmin basinda insanlarin isiltisiz yuzlerinden anliyorsunuz. Korkunc bir anlam kaybi var bu insanlarin gorunuslerinde ve bakislarinda. Yenilmis bu insanlar ve isin uzuntu veren boyutu ise neye yenildiklerini de bilmiyorlar.

Bu cozulme ve yikilis durumunu huzun sozcugu ile dahi ifade etmek mumkun degil. Cunku 'huzun' son derece yasama ait bir duygu. Eger yasamda civilti, cosku ve anlam varsa huzun de vardir herzaman. Fakat bu insanlara baktiginizda 'bunlarin yuzunde cok derin bir huzun var' dahi diyemiyorsunuz. Bu huznun ve dolayisiyla yasamin otesinde bir cozulus, yasama ve yasamaya dair olmayan bir ontolojik bitis hali. Ruhlarini yitirmis ve zombilesmis bu insanlar. Yasayan olulere donusmusler. Iste bu hal icerisinde son bir cikis, bu yitis ve bitis halinden son bir kacis pesindeler. Insanligin o hale gelmesi yuzyillar almis. Yasam denen coskulu seruven teknolojiye ve sundugu urunlere sorgusuz sualsiz yuzyillar boyu teslim edilmis ve teknoloji yasamin icinde eritilmek yerine, yasam teknolojinin mekanik ve ruhsuz dislileri arasinda un-ufak edilmis.

Nasil bi insan peki ortaya cikan? Burokratik hakimiyetle birlikte yasama alanlari daraltilmis bir insan. Modern zamanlarla birlikte dogadan yani aslinda sahip oldugu ve anlam bulabilecegi tek evden koparilmis ve yalnizlastirilmis bir insan. Aracsal aklin hesaplayan, olcen, bicen ve herseyi sayilara indirgeyen yaklasimi ile yasami tektiplestirilen ve aynilestirilen bir insan. Cesitlilikten ve yasama dair olculup bicilemiyecek, rakamlara indirgenemeyecek, parayla ve materyal degerlerle olculemeyecek fenomenlerden uzaklastirilmis yasamlari yasayan bir insan. Karliligin, verimliligin, cok kazanma hirsinin ve bencilligin uzerine oturan bir uretici metafizige teslim olmus bir insan. Kaba bir pozitivism ve bilim fetisizmi ile yuzyillar boyu herseyi bilmeye calisan ama yasamda bazen aciklanamayacak seyler oldugunu, boyle bir gizin bulundugunu, herseyi akil, mantik ve aciklama ucgeni ile desifre etmenin mumkun olmadigini bir turlu anlayamayan, ve kullandigi bu yontemlerle yasamin ozune iliskin gercegi hicbir zaman yakalayamayacagini goremeyen bir insan. Belirlemeci bir yontemle herseyi planlamaya, proglamlamaya ve sanki bir bilgisayar programiymis gibi yasami belli (ve donuk) bir kaliba sokmaya calisan, deyim yerinde ise yasama formatlar atan bir insan. Yasama ve gelecege iliskin herseyi bir konser oncesindeki konser programi gibi onceden okuyup ona gore hazirlanmayi ve programin disinda bir sey gormemeyi ve yasamamayi hedefleyen ve bu anlamda yasami herseyin onceden belirlenip otomata baglandigi bir makine fabrikasi gibi yonetmek ve algilamak isteyen bir insan. SASIRMAYAN VE SASIRMAK ISTEMEYEN BIR INSAN. Halbuki yasamin kendi dogalligi ve tesadufleri icerisinde yasandiginda yasam olabilecegini, bilinemeyenin, ongorulemeyenin ve bizleri sasirtanin cogu zaman yasami yasam yapan seyler oldugunu unutan bir insan.

Iste Stalker'in basinda yuzyillar boyunca bu felsefe ile yasayan insanin geldigi acinasi insanlik durumunu goruyoruz. Butun bu sureci tersine cevirip insanin tekrar yasayan, YASAYABILEN bir tur haline gelmesi de yuzyillar ve hatta binyillar alabilecek bir sey. Ama bu insanlarin o kadar zamanlari yok. Yasarken, kendileri bu cikisi, bu kurtulusu gormek istiyorlar ve bu da ancak bir sekilde mumkun: MUCIZE ile.

Peki nasil olacak bu mucize? Filmimize gore, dunyanin baska bir yerinde, yesillikler icinde, bir ihtimal gokten dusen bir meteor tarafindan yaratilmis kucuk bir bolge (Zone) var. Bu bolgeye ulasan insanlarin en derindeki arzu ve isteklerinin gercege donustugu yonunde guclu bir soylenti var. Iste bu bolgeye ulasmak isteyen insanlardan birisi bir yazar (Anatoli Solonitsyn) digeri de bir profesor (Nikolai Grinko). Ama o bolgeye ulasmak oldukca zorlu ve tehlikeli bir yolculugu gerekli kiliyor. Iste bu yolculukta kendilerine rehberlik edecek kisisi de filmimizin bas kahramani Stalker (Alexander Kajdanovsky).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
yana yakıla




Mesaj Sayısı : 29
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 17/05/09

Stalker - İz Sürücü Empty
MesajKonu: Geri: Stalker - İz Sürücü   Stalker - İz Sürücü EmptyPaz Eyl. 06, 2009 3:18 pm

Stalker, bu bolgeye daha once gitmis ve oraya nasil ulasilabilecegini ve bolgenin (Zone) kendine ozgu gizemlerini bilen birisi. Yazarimiz sinirli biri ve son zamanlarda yazma gucunu ve ilham perilerini kaybetmis. O bu bolgeye yeniden ilham kazanmak icin gitmek istiyor. Profesorumuz ise yeni bir kesif yapmak istiyor, ama mevcut ortamda bu mumkun degil. O yuzden o sihirli ve mucizevi bolgeye gidip bu dileginin gerceklesmesini arzuluyor.

Bas kahraminimiz Stalker ise sade bir rehber ve bu isi ticari kaygilarla yapan biri olmaktan cok ote birisi. Evli ve engelli bir cocugu var. O da icinde bulundugu anlamsiz yasamdan, yasamin gerceklerinden, ve surekli sikayetlerde bulunan karisindan kacmaya calisiyor. Ama bunun disinda oraya goturdugu musterilerin de yasama iliskin bir UMUT olusmasi da Stalker'in gormeyi en cok istedigi seylerden birisi. Zaten onun icin birkac kez bu bolgeye gitmis ve yolu ogrenmis.

Burada karakterlerimizin uzerinden gosterilmek istenen sembolik bir anlatimi da vurgulamak mumkun diye dusunuyorum. Filmimizde Profesor rasyonaliteyi, mantigi, bilimi ve bilinclilik halini temsil ediyor. Yazar, insan dogasinin irrasyonel yanini, hayal gucunu ve duygulari vurguluyor. Bas kahramanimiz Stalker ise insanin anlam arayisina iliskin son derece derinlerde yer alan dogal arayisini ve guclu istemini gosteriyor.

Bu insanlarin dileklerini gerceklestirmek icin ulasmaya calistiklari yer yesillikler icinde bulunan sinirli bir bolge. Bu bolgede yanmis otomobiller, curumeye yuz tutmus askeri tanklar, kullanilmayan bir telefon, icinde modern toplumun kalintilarini gordugumuz bir su birikintisi, dileklerin gerceklestigi bir oda ve daha nice seyler var... Tarkovsky'nin bolge icinde sembolik dili ustalikla kullandigini soylemeye gerek yok tabi ki.

Tarkovksy sinemasini yakindan taniyanlar onun filmlerinde kullandigi her objenin bir anlaminin oldugunu, bu anlamin bazen allegorik bir yaklasima tekabul ettigini, ama cogu zaman direk olarak objeler uzerinden metaforik bir anlatimin soz konusu oldugunu bilirler diye dusunuyorum. Tarkovsky, 5 dakika suren tek bir cekim sirasinda, size gosterdigi objeler ve onlarin metaforik kullanimi uzerinden genelde tum insanlik tarihini, ozelde de modern zamanlarin ne demek oldugunu sinemanin diliyle gosterebilecek yetenekte bir yonetmen.

Ornegin filmimizin, film tarihine gecmis ve akli basinda film akademilerinde ders olarak gosterilen, sahnelerinden birinde filmimizin uc kahramani bu bolgeye (Zone) zorlu sartlar altinda giderken bir vagona biniyorlar . Bu vagonun ilerleyisi insanligin tarihsel yolculugunu anlatiyor ve etrafta gordugumuz objeler de bu surecte yasananlari ve gecilen asamalarini bu sembolizm icerisinde sunuyor. O vagonun Tarkovskyvari yavas bir cekimde ilerleyisi, o ilerlerken icinden gecilen yerler, mekanik ortamlar vs...hicbir diyalogun olmadigi 10 dakikalik bir surecte, ve vagonun icinde bulunan uc insanin ozelinde insanligin uzun tarihsel yuruyusunu belirtiyor. Bu elbette cok etkili bir sembolik dil.

Vagonun icinden gectigi yerler aslinda basarilariyla ve basarisizliklariyla insanin yesilden yani dogadan yani otantik ve bize ait olandan metalin ve metalikligin hakim oldugu dramatik bir nihilist asamaya nasil ulasildigini vurguluyorlar. Tarkovsky teknoloji karsiti biri degil, teknoloji hakimiyetli ruhsuz ve metalik yasamlarin yasam olmadigini anlatmak istiyor sadece. Insanin once yesilden teknoloji hakimiyetli sonuk, ruhsuz ve ici bos yasamlara ulasmasi ve simdi de yesille ve dogayla ifade edilen ve icinde mucizelerin gerceklestigi o bolgeye gidisi aslinda yeniden bir basa donusu ifade ediyor.

Yesil Tarkovsky'nin sembolik dilinde bize ait olan fakat insanligin ulastigi bu dramatik ve nihilist asamada kaybettigimiz otantik degerleri simgeliyor inancindayim. Siyah beyaz cekilen filmin basinda o kirli siyah beyazlik ile, o metaliklige dibine kadar batmis ve yesilin zerresini dahi goremedigimiz yasam formuyla, Tarkovsky, daha filmin basinda, renkler ve isiklar uzerinden, kirli, pasli ve donuk objeler araciligiyla neyi kaybettigimizi usta bir dille goren gozlere gosteriyor.

Bu elbette sifirdan baslama anlaminda bir basa donus degil. Tarkovksy o bolge icerisine yerlestirdigi objelerle (eski arabalar, curumeye yuz tutmus tanklar, ikonlar ve modern yasami simgeleyen diger seylerle) aslinda oze ve otantik olana donerken insanlik tarihi boyunca deneyimlerimizle elde ettigimiz tecrubelerin yok olmadigini ve bizimle birlikte sonsuza kadar gelecegini soylemeye calisiyor diye dusunuyorum.

Stalker sinirli bolgeye (Zone) giderken dairesel ve gozle gorulmesi mumkun olmayan bir yolu takip ediyor. Bu yolun duzgun ilerleyen belli bir rotasi ve guzergahi yok ve ancak tecrubeyle, sezgiyle ve tinsel (yada ruhsal) bir baglanis ve ongoruyle sahip oldugu zigzagli ve degisken rotasi tesbit edilebiliyor.. Eger bu duzgun olmayan rota bulunup takip edilmezse insanlarin etrafta bulunan tuzaklara dusup yok olmalari an meselesi.

Tarkovsky, derin bir felsefi vurgu ile akil, mantik ve bilimsel bilgi ile anlasilip rotasi cizilebilecek bir rotanin otesinde ancak sezgi, tecrube, dikkat ve bir olcude bilgelikle gorulebilecek ve hissedilebilecek bir rota ile sinirli bolgeye, yani tum istek ve arzularimizin gerceklesecegi o mucizevi alana ulasilabilecegini iddia ediyor. Bu da Tarkovsky'nin tinsel ve manevi yonunu felsefi dilde net bir sekilde ortaya koyuyor kanaatindeyim. Daha dogrusu Tarkovsky sinemasi bu semboller uzerinden ve metaforik anlatimlarla felsefi durusunu siirsel bir bicimde aktariyor bizlere.

Tarkovsky, 'benim sinemami aciklayamazsiniz, ancak ve ancak hissedebilirsiniz' diyor belki de. Bunun icinde belli bir dikkat ve baglanisla izlenilmeli Tarkovsky fimleri. Popcorn sinemasinin ticari urunleri gibi izlersek eger bu sanat urunlerini Tarkovsky'e ve O'nun buyuleyici sinemasina ulasmak mumkun degil.

Diger filmlerinde oldugu gibi Stalker'da da Tarkovsky'nin cok seyirciye ulasma ve ticari basari kazanma gibi kaygilari olmamis. O sinemaya siirsel bir dille ve felsefi bir derinlikte bakmis ve bu bakisiyla ortaya yedinci sanatin esi zor bulunur orneklerini koymus. Stalker'da yaptigi yakin cekimlerle (close-ups), isigi ve renkleri cok ustalikli kullanimiyla insanlari bazen metalin icine batmis ve otomatlasmis bir halde gosterirken, bazen de bir sabah gunesinin uzerlerine vurmus haliyle ve tum bu metaliklikten, donukluktan, otomatliktan ve aynilik halinden biran dahi olsa uzaklastiran ve yasama dair olan bir ruhsal ve manevi dirilisi, bir canlanisi bizlere hissettiriyor.

Bu bicimsel kompozisyon muthis bir tinsel agirlik ve vurgu ile sunuluyor izleyiciye. Buyuk aci dolu gozler, acili ve bir o kadar da anlamsiz bakislar bizlere filmimizin kahramanlarinin icinde yasadiklari duygusal cokus ve bitisin uzantilari olarak ulasiyorlar. Tarkovsky bu fiziksel ve psikolojik kriz anini bize geleneksel cekim yontemlerinden uzaklasarak sunmaya calisiyor. Bizleri rahatlaticak gecisler ve konvensiyonel cekimler yerine, cogu yerde filmin akisini alt ust edicek ve yonu olmayan yakin cekimler ve karsi yakin cekimlerle insanin ulastigi varolussal ve ontolojik karmasayi ve trajediyi sinematik bir dile tasiyor.

Iste, o ustalikla kullandigi isik, renkler ve kareografi ile Tarkovsky, 'o en karanliklar icinde debelenen ve tunelin ucunda tek bir isigin dahi gorunmedigi, o umut ve cosku yoksunu anlarda dahi nereden ve nasil gelecegini bilemedigimiz, kestiremedigimiz bir isik bizlere yeniden can verebilir, umut olabilir' diyor, 'Yeterki cok zengin ve cesitli bir fenomen olan yasami ongorulebilir rutinliklere mahkum etmeyelim.'

Tarkovsky yasamin yonetmeni. Bize yasamin cok degisik boyutlarini bikmadan usanmadan gostermeye calisiyor. Insan denen canli da o yasam icinde sekilleniyor. Nasil bir yasam yasarsak kacinilmaz olarak oyle bir insan olacagiz diyor Tarkovsky. Stalker filmindeki bu mucizevi bolge (Zone) bazilarinca bilincaltinin semboli olarak niteleniyor ve insanlarin buraya yaptiklari yolculuk ise bir bilincaltina yolculuk seklinde aciklaniyor bazilarinca.

Ben ise Tarkovsky sinemasinin sade bir psikolojik yolculuk ve arayisa indirgenemeyecegini, bunun Tarkovsky sinemasina buyuk bir haksizlik olacagini dusunuyorumm. Bu sinema, derin felsefi arayislarin ve gelinen (ya da gelinecek olan) nihilist ve trajik insanlik durumumu sinemanin diliyle bizlere gostermeye calisiyor inancindayim. Bu anlamda tek yonlu bir psikolojik yolculugun cok ama cok otelerine geciyor. Tarkovsky, psikolojinin cok ama cok otesine giden bir metafizik yolculuga, bir ruh arayisina cikariyor bizleri her seferinde. Bu tinsel bir baskaldiri bir anlamda.

Stalker'da Tarkovsky yasam nedir? insan nedir? iyilik ve kotuluk nedir? bencillik nedir? bir ise kendini adama, bir yasami anlamli kilma nedir, nasil olur? Icinde yasadigimiz uygarligin temel sorunlari nedir ve bizi nasil bir sona dogru yoneltiyor? ve benzeri sorularin yanitlarini aramaya calisiyor kesin yanitlar vermeden.

Felsefi, psikolojik ve varoluscu bir bakisla icinde bulunulan trajik (ve nihilist) insanlik durumunu bizlere gostermeyi ve hissettirmeyi hedefliyor. Bu yolculuk bizleri ayni zamanda kacinilmaz bir ic yolculuga da cikariyor. Tarkovsky'de genelde gordugumuz varoluscu egilimler ve Dostoyevskivari ic derinliklere inme arayisi bu filmde de yogun bir sekilde var. Dolayisiyla bu yolculuk sirasinda yazarimizin nasil aslinda kendisinden nefret ettigini, diger insanlara kucumseyen bir bakisla baktigini ve nihilistik bir bunalimin pencesinde kivrandigini goruyoruz.

Profesorumuzun de bu mucizevi bolgeye yeni kesifler yapmak ya da bilgiye ulasmak gibi kaygilarin otesinde baska kaygilarla gittigini ogreniyoruz. Filmimizin kahramani Stalker ise filmin sonuna dogru bu sinirli bolgede bulunan ve icine girildiginde tum isteklerin gerceklestirildigi odaya girmekte gosterdigi tereddutle, aslinda insanlara umut asilamak amaciyla onlari bu bolgeye goturmenin otesinde farkli (dogal ya da ogrenilmis) bir takim kaygilarinin da oldugunu gosteriyor.

Hicbir sey gorundugu kadar basit degil. Insan da oyle. Tarkovsky bu gercegi sinematik ve varoluscu bir dille en iyi anlatan yonetmenlerden birisi. Korkulari, umutlari, anilari, fantazileri, karabasanlari ve daha niceleri ile insan var karsimizda 'Stalker' filminde. Peki nedir tum bunlarin temelinde olan? Bir kendini adama hali mi?, umut mu?, Tarkovsky'nin cokca vurguladigi ruhani olan mi? Inanc mi? Ne yatiyor tum bunlarin temelinde?

Bunu da Tarkovsky Stalker'a iliskin yazdigi bir yazida soyle ifade ediyor. "Stalker'da gordugumuz tum bu fenomenler belki tek bir seye indirgenebilir: INSANIN SEVEBILME YETENEGI." Ama yonetmenimiz her zaman oldugu gibi kapiyi hicbir zaman kapamiyor, yanit vemekten cok soru sormayi surduruyor ve bizleri kendi dunyasina davet edip, hepimizin katkilarini bekliyor. Hala daha oyle. Buyuk ustanin anisi onunde bir kez daha saygiyla egiliyorum...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÖLGE

GÖLGE


Mesaj Sayısı : 1231
Reputation : 36
Kayıt tarihi : 16/05/09

Stalker - İz Sürücü Empty
MesajKonu: Geri: Stalker - İz Sürücü   Stalker - İz Sürücü EmptyPaz Eyl. 06, 2009 10:55 pm

Tesekkürler..

Tarkovski den bir Klasik Film..

.....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Stalker - İz Sürücü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Virtual CloneDrive 5.4.3.0 - sanal sürücü

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: MULTI MEDYA :: SINEMA-
Buraya geçin: