AKINCILAR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AKINCILAR

AKINCILAR FORUM
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ÜMİTALİYEVA: HAYAT VE ÖLÜM ARASINDA MÜCADELE VERİYORUM

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
AZYA
Admin
Admin
AZYA


Mesaj Sayısı : 2611
Reputation : 38
Kayıt tarihi : 27/03/10

ÜMİTALİYEVA: HAYAT VE ÖLÜM ARASINDA MÜCADELE VERİYORUM Empty
MesajKonu: ÜMİTALİYEVA: HAYAT VE ÖLÜM ARASINDA MÜCADELE VERİYORUM   ÜMİTALİYEVA: HAYAT VE ÖLÜM ARASINDA MÜCADELE VERİYORUM EmptySalı Mart 22, 2011 7:03 pm

Toktayim Ümitaliyeva: Hayat ve Ölüm Arasında Mücadele Veriyorum

Bu senenin başında, yani 4 Ocak 2011 tarihinde Kırgızistan'da tuhaf bir olay yaşandı. 4 “sakat” müslümandan oluşan bir grup, Bişkek'teki bir çatışmada “3 polisi öldürdüler”... Daha sonra, bu çatışma bölgesinden kaçmayı başaran “sakatlar grubu”, Bişkek yakınındaki bir köyde ordu birlikleri, özel tim ve helikopterlere karşı da çatışmaya girerek neredeyse 12 saate yakın direndiler. Neticede 1 özel tim sınaypırı vuruldu, sakat grubundan 3'ü ölü, biri de yaralı olarak ele geçirildi.

Kırgız Hükümeti'nin olayla ilgili yaptığı açıklama ise şöyle:
“Bu terörist grubu Kırgızistan çapında 30 terör eylemine hazırlanıyordu. Devlet yaptığı bu operasyonla bu terör eylemlerini engelledi.”

O zaman hiç kimse, kimi ayağından, kimi kolundan sakat olan bu insanların bu 30 terör eylemini nasıl gerçekleştireceğini sorgulamadı.

Batı basını ise hükümetin bu açıklamasına göre yayın yapmaya başladı.

Hadisenin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Kırgız basını ilginç bir belge yayınladı. O belgeye göre, bu İslamî grubun, Cumhurbaşkanı Özel Kalemi Sayın Kaptagaev ile bir bağlantısı mevcutmuş. Bu yayınlanan belgede, Sayın Kaptagaev'in imzası bulunup, bu kişilere gerekli her türlü kolaylığın gösterilmesi söyleniyor.

2010 yılı Haziran ayına ait bu belgenin yayınlanmasından sonra hadisenin rengi birdenbire değişti. Daha sonra, Yaşasın Kırgızistan Partisi Lideri Toktayim Ümitaliyeva başta olmak üzere 30 kişilik bir grubun Oş şehrine insani yardım için gittiği kamuoyuna açıklandı. Bu 30 kişilik grup içinde, bu sakat müslümanların olduğu da meydana çıktı.

Sayın Ümitaliyeva'ya soruyoruz: “Özel Kalem Müdür Sayın Kaptagaev'in, bu insanlarla ne tür bir bağlantısı var?”

Ümitaliyeva: “Kaptagaev, 7 Nisan Devrimi'nden önce bir takım siyasi amaçlar için bu çocuklar gibi dindar insanları çevresine topluyordu. Zannedersem 7 Nisan'la birlikte bu siyasi amaçların büyük bir bölümü gerçekleşti. Daha sonra bu çocuklara, bu gruplara ihtiyaç kalmadığından dolayı bunlar, adı geçen çevreden uzaklaştırıldılar.”

Ümitaliyeva, babası Marksist ve annesi müslüman olan bir ailede yetişmiş. Kendi ifadesiyle, “annesinin etkisi altında” büyümüş. 7 Nisan'dan sonra yapılan yeni anayasa tartışmalarında samimiyeti ve cesaretiyle kendini gösteren Ümitaliyeva, ilk olarak Ali Osman Bey'in dikkatini çekti ve bana, “Bu hanıma dikkat etmek gerekir, çok cesur ve samimi birisi” diye söyledi. Daha sonra ise Sayın Ümitaliyeva bahsi geçen bu sakat müslümanların hadisesinde kendini gösterdi. Kaptagaev ile ilgili belge Kırgız basınında yer aldıktan sonra, Yaşasın Kırgısiztan Partisi Genel Başkanı Toktayim Ümitaliyeva hemen bir basın açıklaması yaparak kamu oyuna şunları söyledi:

“Bu çocuklar terörist değil. Bunlar, kendi aralarında müslüman bir cemaat oluşturmuş ve sadece insani yardım ile meşgul olan insanlardır.”

Bu açıklamasıyla Ümitaliyeva, Kırgız istihbaratı ve ölen polislerin yakınlarıyla karşı karşıya geldi ve aradaki düşmanlık da her geçen gün biraz daha artarak devam etti. Geçen hafta yaklaşık 100 kişilik bir grup tarafından ofisi basılmak istendi. Sayın Ümitaliyeva'nın tek başına ofsine gelerek, istihbaratın yönlendirmesiyle hareket eden grubun karşısına dikilmesi, polis başta olmak üzere bir çok devlet kurumunu da harekte geçirdi. O gün yaptığı açıklamada, Ümitaliyeva, “sonunda ölüm olsa da davamdan vazgeçmeyeceğim” dedi. Ölen polislerin yakınlarına hitaben de, “sizin acılarınızı paylaşıyorum, ama bu ölen insanların ve ölen insanlarla alakalı olduğu iddiasıyla şu an gözaltında işkence gören müslümanların sizin yakınlarınızın ölümüyle alâkası yok. Onlar bir takım siyasi hesaplar yüzünden şu an korkunç işkenceler görmekteler. Sizin yakınlarınızın kaatilleri başka insanlar. Siz onları başka yerlerde aramalısınız. Ölen insanlar, bırakın çatışmaya girmeyi, neredeyse zaruri ihtiyaçlarını kendileri görmekten bile aciz insanlar.”
Sayın Ümitaliyeva'ya soruyoruz: “Bu hadisede güdülen siyasi amaç nedir?”
Ümitaliyeva: “Bu çocuklar siyasi provokasyon kurbanları. Bu siyasi provokasyonun amacı, sözde İslamî terörizm kullanılarak ABD ve NATO'dan para almak. Zaten ABD, terörizme karşı Kırgız Hükümeti'ne 5 ila 40 milyon dolar arasında bir para vermeyi düşünüyordu. Bu provokasyonun mimarları, bu paranın gelişini hızlandırmak için ABD'yi etkilemek gayesiyle böyle bir hadiseyi tezgahladılar.”

Sayın Ümitaliyeva, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürü Sayın Kaptagaev'in bu çocukları şahsen tanıdığını defalarca kamuoyuna deklare etti.

Ümitaliyeva'nın bu çarpıcı açıklamalarından sonra, Kırgızistan'da skandal üzerine skandal koptu. Kırgız istihbaratı (GKNB) Sayın Ümitaliyeva'yı yalanlamaya başladı. Toktayim Ümitaliyeva Hanım, inatla ve cesurca açıklamalar yapmaya devam etti. Son olarak, yukarıda bahsettiğimiz, Sayın Ümitaliyeva'nın ofisine saldırı girişimi oldu.

Bu olaydan 1 gün sonra, Baran dergisi temsilcisi olarak Toktayim Hanım'dan randevu aldım. Öğleden sonra Sayın Ümitaliyeva, beni ve Baran dergisi okuyucularının artık yakından tanıdığı Sabur Bey'i ofisinin yanından özel arabasıyla alarak bir kafeye götürdü. Kafede, “Megapolis” gazetesinde çalışan genç bir muhabir kız daha bekliyordu. Muhabirin ismi Aluna... Onlar da hadiseyle yakından ilgileniyorlar.

Röportaja başlarken farkettim ki Toktayim Hanım ağlamış. “Neden ağladınız” diye sormam üzerine, cevaben, “Az önce hükümet binasındaydım. Koalisyon hükümeti dağılmak üzere. Kırgızistan böyle zor durumdayken, hükümeti oluşturan partiler milleti hiç düşünmeden birbirleriyle kavga ediyorlar. Bu kavganın sonu belli! Eğer koalisyon dağılırsa ortam iyice gerilecek ve karışacak. Bu da demektir ki yine kan dökülecek.” dedi...

Biraz moral verme gayretiyle sorularımı sormaya devam ettim.

Dilmurat: “Toktayim Hanım, siz inatla 4-5 Ocak olaylarının bir provokasyon olduğunu iddia ediyorsunuz. Provokasyon olduğuna dair elinizde delilleriniz var mı?”

Ümitaliyeva: “Tabiî ki var. Öncelikli olarak söyleyeyim ki, ben o çocukları daha önceden tanıyorum. (Ümitaliyeva'nın bahsettiği insanlar, 4-5 Ocak tarihinde ölenler ve onlarla alakası olduğu iddiasıyla gözaltına alınanlar.) Onlarla 7 Nisan devrim günü tanıştım. 7 Nisan günü onlar meydanda yardım etmek gayesiyle yaralılardan ölülere herkese, her yere koşturuyorlardı. Abdurrahmanov diye genç bir çocuk var onların içinde. 7 Nisan günü bu çocuk, göstericilerden birinin cesedine sarılarak meydanda hüngür hüngür ağlıyordu. Bu olay hiç gözümün önünden gitmiyor. O'na, bunun sebebini sorduğumda, şöyle cevap verdi, 'Bu adama ölmeden önce kelimei şehadeti söyletmeye çalıştım. Kelimei şehadetin yarısında can verdi.' Bu çocuklar adam öldüremezler...”

Dilmurat: “Ama polis ve GKNB raporlarına göre onların elinde silah varmış?”

Ümitaliyeva: “4 Ocak günü, sözde çatışmadan sonra ben olay yerine gittim. Orada 3 polis cesedi vardı. Ama polis ısrarla 4 cesetten bahsediyordu. 5 Oak günü, yaşanan çatışmada bu sayı 4'e tamamlandı. Burada önemli bir soru şu: Olaylar daha devam ederken, polis bir gün öncesinden cesed sayısını nerden biliyordu?
Bizzat benim bildiğim ve şahit olduğum bir başka olay da, biz insani yardım için Oş şehrinde bulunurken, o çocukların silahla hiçbir alakalarının olmadığına şahit olduğum gibi, nasıl silah kullanıldığını bilmediklerine de eminim.”

Dilmurat: “Siz röportajlarınızda köydeki çatışmalarda da tuhaflıklar var diye iddia ediyorsunuz!”

Ümitaliyeva: “Evet! Polis raporlarında yakılmış ev içinde sözde teröristler direndi diye iddia ediliyor. Benim bilgilerime göre o evde 4 kişilik bir aile yaşıyormuş. O aile şimdi nerede belli değil. Ev, yanıp küle döndüğü halde sözde teröristlerin cesetleri niye yanmamış, bunun izahı yok. Raporlara göre cesetleri evden çıkardılar. Yanıp kül olan evden cesetlerin hiç yangın görmemiş şekilde çıkarılması, ister istemez insanın aklına bu çocukların daha önce öldürülmüş olabilecekleri ihtimalini getiriyor.
Ayruca çatışmada özel tim sınaypırı vurulmuş diyorlar. Sınaypırın cesedine baktım, o sınaypırı kesinlikle profesyonel birinin vurduğuna eminim. Çünkü mermi zırhı delip geçmiş. Bu sadece özel silahla ve o zırhın zayıf yerini bilen biri tarafından yapılabilir.”

Dilmurat: “Açıklamalarınızda siz gözaltına alınanların halen işkence gördüklerini iddia ediyorsunuz.”

Ümitaliyeva: “Ben kamuoyuna gördüklerimi ve o çocukların akrabalarının anlattıklarını söylüyorum. Daha önce, hayatımda böylesine insanlık dışı davranışları ne gördüm, ne de duydum. Şehit edilen bir çocuğun babasının yanına polisler ve istihbaratçılar gelerek, sanki ona hoş haber verir gibi, sırıtarak şunu söylüyorlar: 'Senin oğlunu ben öldürdüm.'
Gözaltındaki bir çocuğun annesi bizzat bana anlattı. O zavallıya, küçücük çocuklarının yanında tecavüz etmişler.
Gözaltındakileri dövdükten sonra doktor hemen açılan yaraları dikiyormuş, sonra tekrar dövüyorlarmış ve doktor o yaraları tekrar dikiyormuş.
Çocukların damarlarını kesiyor ve dikiyorlar. Sonra da kamuoyuna, 'intihar etmeye çalıştı' diyorlar.
Ben bir çocuğun kanıyla yazılmış mektubu okudum. (Toktayim Hanım'ın gözleri doluyor.) O mektupta zavallı şöyle diyor:
'Anneciğim, hiç ağlama, bu kaderimizde varmış. Demek ki Allah katında günahlarım fazlaymış. Bu işkenceleri günahlarımın kefareti olarak düşünüyorum. Bizim, intihar etmeye çalıştığımız iddialarına sakın inanma. Bu köpekler Allah'ın izniyle hedefine ulaşamadı. Anlaşabilmek için sana para vermeyi teklif edebilirler. Sakın bu köpeklerin parasını alma. Allah büyük!'
Bu hadisenin başından beri anladım ki, bu, istihbarat tarafından İslam'a karşı imal edilmiş bir provokasyon. Onlar düşünüyorlardı ki, meşhur siyasetçi Toktayim Ümitaliyeva bu çocukları kurtarmak için klasik İslamcı bakış açısıyla hareket edecek, neticede de ortaya çıkacak skandal onların istediği senaryo gibi olacak. Ama ben her defasında yaptığım bütün açıklamalarda şunu söyledim. Benim mücadelem hukuk mücadelesidir. Mevcut Kırgızistan kanunlarına göre bu yapılanlar suçtur. Mücadeleme bu şekilde de devam edeceğim. Güzel Kırgızistan'ın 3-5 tane ne Kırgızlıkla ne de İslam'la alakası olmayan köpeğin eline kalmaması için ne gerekirse yapmaya devam edeceğim.
Rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki, yabancı ülkeler güdümündeki bu istihbarat, bu savaşı kaybetmiştir. Ve yine biliyorum ki intikam almaya çalışacaklar. Dün ofisim saldırıya uğradı, belki yarın bana bir kurşun sıkmaya veya trafik kazası süsü vererek öldürmeye çalışacaklar. Ama bunların hiçbirisi verdiğim mücadeleye engel teşkil etmeyecek. Allah yolundan bir adım bile geri adım atmayacağım.”

Dilmurrat: “Bu gelişmelerin Türkiye'yle nasıl bir alâkası var?”

Ümitaliyeva: “Eğer siz böyle bir soru sormasaydınız ben de bu konuyla alakalı konuşmayacaktım. Ama madem sordunuz ben de konuşayım. Biz burada, Türkiye'yi tarihten gelen siyasi, dini ve ekonomik gücüyle görmek istiyoruz ve onu zaten böyle bir model olarak görmek arzusu içindeyiz. Bzim için Türkiye, dine, insanına, kültürüne ve tarihine sahip çıkan bir ülkedir. Ve orada insanlar, zaman zaman aksi şeyler olsa da dini inançlarından dolayı işkence görmezler. Fakat şu an özellikle Kırgız istihbaratı Türk istihbaratının etkisi altında ve onun yönlendirmesiyle hareket etmekte. Şu an uyguladığı işkence ve sorgulama tekniklerini Türk istihbaratından öğrendiğini herkes biliyor. Burada hiçbir zaman Türk veya Türkiye düşmanlığı olmamıştır. Bilakis Türkiye her zaman yukarıda ifade etmeye çalıştığım gücüyle, örnek ülke, bir ağabey ülke olarak görülmüş ve görülmek istenmiştir. Ne yazık ki, bu tür hadiseler yaygınlaşırsa ve müslümanlar arasında duyulmaya başlanırsa, hiç istemediğim halde Türkiye'nin bu imajı burada değişir. Çünkü, Kırgızistan'da İslam'ın etkisi her geçen gün çığ gibi büyümekte ve İslami bir hayat tarzı özlemi devamlı artmakta. Türk istihbaratının bunu hesap etmesi gerekir. Bundan dolayı Türk istihbaratının Kırgız istihbaratına artık dur demesi gerekir.”

Dilmurat: Peki, bu hadiselere Batı ve Batı basınının yaklaşımını nsıl görüyorsunuz?

Ümitaliyeva: “Batı, yapılan haksızlıkları kendi menfaatine uygun gördüğünden dolayı sessiz kalıyor. ABD temsilcilerinin Manas Askeri Üssü'nde kimlerle ne tür görüşmeler yaptığı da burada bilinen gerçeklerden. Bence Batı'nın bu yaklaşımından dolayı Kırgıszistan ve Orta Asya genelindeki durumları yarın bu günden daha iyi olmayacak.”

Dilmurat: “Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?”

Ümitaliyeva: “Bizim davamız belli. Bu davadan bir adım geri atmamız Allah'ın izniyle söz konusu değil. Yarın biz üzülmeyeceğiz. Yarınları bu günlerden yanlış değerlendirenler üzülecek. Türkiye’deki dostlardan ricam, kendi hükümetlerine buradaki gerçekleri anlatmalarıdır. Ayrıca, size mail adresimi veriyorum, derginizi ve dostların destek mesajını da bu mail adresine bekliyorum.
mama-77@yandex.ru

Hem Türk dostlarınızla, hem de sizinle devamlı görüşmek ve irtibat içinde olmak istediğimi de ifade edeyim.
Allah hepimizle olsun.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ÜMİTALİYEVA: HAYAT VE ÖLÜM ARASINDA MÜCADELE VERİYORUM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» KIRGIZİSTAN BÜYÜKLERİN MÜCADELE SAHASI
» FÜZE KALKANI: NATO'DAN ÇIKMAK HAYAT MESELESİ
» Isskencede Ölüm...
» ABD de Ölüm GökYüzünden Geldi...
» Gözaltında işkenceyle ölüm,

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AKINCILAR :: DÜNYA :: SAVAŞ :: Büyük Türkistan-
Buraya geçin: